YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/47
KARAR NO : 2023/80
KARAR TARİHİ : 15.02.2023
MAHKEMESİ:Ağır Ceza
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …’nun, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 204/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin … 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.11.2014 tarihli ve 45-184 sayılı hükümlerin, tüm sanıklar müdafileri ile sanıklar …, …, …, …, …, … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 08.06.2021 tarih ve 2818-4963 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 08.10.2021 tarih ve 36733 sayı ile;
“…1- Mahkeme kararının yeterli gerekçe ihtiva edip etmediği hususu;
…Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nin 34, 230, 232 ve 289. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirebilmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin, sanıkların eylemlerinin ne olduğunun açık olarak gerekçeye yansıtılması deliller ile varılan sonuç arasındaki dosya kapsamına uygun mantıksal ve hukuksal bağlantılar kurulmak suretiyle sanıklar hakkında açılan kamu davası ile ilgili kurulan mahkumiyet hükmünün dayanaklarının gerekçeleriyle kararda açıklanıp gösterilmesi gerekirken, sanıkların düzenledikleri belgenin nasıl sahte olduğuna ulaşıldığının anlaşılamadığı,
2- Eksik inceleme ile hüküm kurulup kurulmadığı hususu;
….01.12.2013 tarihli kolluk, 02.12.2013 tarihli Cumhuriyet savcılığı, 02.02.2013 tarihli Sulh Ceza Hakimliği 05.12.2013 tarihli kendi el yazısı ile yazdığı dilekçesinde yakalama yerine ilişkin ifade de bulunmazken, 13.12.2013 tarihli Cumhuriyet savcılığı ve 21.01.2014 tarihli Cumhuriyet savcılığı ifadelerinde yakalama yerinin, … olduğu halde, … ilinde yakalama yapılmış gibi işlem yapıldığını ifade ettiği, 22.01.2014 tarihli dilekçesinde de otobanda bulunan bir petrol istasyonunda polisler ile petrol istasyonu çalışanlarının tartışma yaşadığından bahsettiği, 14.04.2014 tarihli dilekçesinde ise polisler ile birlikte. marka bir aracın içinde olduğunu, bir benzinliğe polislerle girdiklerini ve benzinlikte polis memurları ile pompa görevlisinin tartıştıklarını beyan ettiği, beyanların birbiri ile çelişkili olduğu, polislerin tartıştıklarını iddia ettiği petrol istasyonu görevlisi ile ilgili hiçbir araştırma yapılmadan, beyanı alınmadan hüküm kurulduğu,
Yine bahsi geçen şahısların, hts kayıtları, plaka tanıma sistemi ve mobese kayıtları, sanıkların olay öncesinde ve sırasında ikramiye alıp almadıkları hususları da araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğu ve bu nedenlerle ilk derece mahkemesi hükmünün bozulması gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 01.12.2021 tarih ve 39929-11367 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Yerel Mahkeme hükümlerinin yasal ve yeterli gerekçeyi içerip içermediği,
2- Yerel Mahkeme hükümlerinin yasal ve yeterli gerekçeyi içerdiği sonucuna ulaşılması hâlinde bu hükümlerin eksik araştırmayla kurulup kurulmadığı hususlarının belirlenmesine ilişkin olup hükümlerin eksik araştırma ile kurulmadığı sonucuna ulaşılması durumunda da, sanıkların eylemlerinin sabit olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Aralarında … İl Emniyet Müdürlüğünde görevli sanıklar … (4. Sınıf Emniyet Müdürü – KOM Şube Müdür vekili), … (Komiser – Teknik Büro Amiri), … (Komiser yardımcısı – Narkotik Büro Amiri) ile polis memurları …, …, …, … ve …’in de imzasının bulunduğu, 01.12.2013 tarihli ve “Olay Yakalama Muhafaza Altına Alma ve Tartı Tutanağı” başlıklı belgeye göre; uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapan şahıs ve organizasyonlara yönelik yapılan istihbari çalışmalar kapsamında, içerisinde bir erkek şahsın bulunduğu 33 *** 69 plaka sayılı, beyaz renkli Hyundai marka … içerisinde yüklü miktarda uyuşturucu esrar maddesi olduğu ve doğu illerinden elde edilen uyuşturucu maddenin … ili üzerinden batı illerine sevk edileceği bilgisinin alındığı, konu ile ilgili olarak Şube Müdürlüğü görevlilerince 01.12.2013 tarihinde … ili … yolu üzerinde bulunan Alpet Petrol İstasyonu mevkisinde yeteri kadar personel ile uygulama noktası kurulduktan sonra Şube Müdürlüğüne bağlı iki ekip tarafından yol güzergâhında yapılan çalışmalarda, bahse konu 33 *** 69 plaka sayılı aracın saat 12.20 sıralarında … ili Narlı mevkisinde içerisinde bir erkek şahsın bulunduğu şekilde seyir hâlinde olduğunun görülmesi üzerine bahse konu aracın takibe alındığı ve kontrollü şekilde uygulama noktasına getirilerek aracın durdurulduğu, … sürücüsünün yapılan kimlik tespitinde, inceleme dışı sanık … Subaşı olduğunun belirlendiği, şahsa … 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.11.2013 tarihli ve 2013/860 değişik … sayılı arama kararı gösterildikten sonra araçta yapılan arama sonucunda, aracın arka koltuğu üzerinde bir adet beyaz telhis çuval ve iki adet siyah naylon poşet içerisinde ve bagaj kısmındaki bir adet beyaz telhis çuval ve iki adet siyah naylon poşet içerisinde kubar esrar olduğu değerlendirilen maddenin ele geçirilerek muhafaza altına alındığı, devam eden aramada başkaca suç unsuruna rastlanmadığı, arama işlemine son verildiği, ele geçirilen maddenin Şube Müdürlüğünde bulunan hassas terazide tartılması sonucunda daralı ağırlığının 67 kilo 300 gram olduğunun tespit edildiği,
Yakalama sonrasında muayene raporu alınması için … . Şehir Hastanesine götürülen inceleme dışı sanık .hakkında adı geçen hastane tarafından 01.12.2013 tarihinde saat 13.15’te genel adli muayene raporu düzenlendiği,
Dosyası sonradan tefrik edilen inceleme dışı sanık … Subaşı’nın 13.12.2013 tarihinde … Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ek ifadesinde; kendisinin … ilinde değil … ilinde sanık …’in başında bulunduğu iki polis ekibi tarafından yakalandığını, daha sonra …’a getirilip … ilinde yakalanmış gibi gösterilmek suretiyle hakkındaki işlemlerin yapıldığını savunması sonrasında sanıklar hakkındaki soruşturmanın başladığı,
Kolluk görevlilerince hazırlanan 18.12.2013 tarihli tutanağa göre; inceleme dışı sanık … Subaşı’nı yakalamak için oluşturulan uygulama noktasını gören mobese ve kamera kayıt cihazının bulunmadığı, uygulama noktasının oluşturulduğu bölgede yer alan .hanesinin de kamera veya kayıt cihazının olmadığı,
… İl Emniyet Müdürlüğünün gönderdiği 16.12.2013 tarihli yazı ekinde yer alan … ve plaka bilgilerini içerir listeye göre; resmî plakası 46 * **18, sivil plakaları 46 ** 386 ve 27 * **30 olan .marka ve resmî plakası 46 * **23, sivil plakaları 46 ** 986 ve 34 ** *876 olan Fiat Linea marka araçların, … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürülüğünce kamu hizmetinde kullanılan araçlardan olduğu,
Şanlurfa İl Emniyet Müdürlüğünün 24.01.2014 tarihli yazısı ve ekindeki PTS Sistemine ilişkin evraka göre; inceleme dışı sanık .’nın kullanımında bulunan 33 *** 69 plaka sayılı aracın 01.12.2013 tarihinde saat 09.27’de . Üst Geçidi … istikametinde mobese kayıtlarında görüldüğü, … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürülüğünce kamu hizmetinde kullanılan araçlardan olan 34 ** *876 plaka sayılı.marka aracın da aynı tarihte ve aynı yerde saat 09.28’de mobese kayıtlarında görüldüğü, yine bu aracın aynı tarihte saat 09.45’te de Otoban … istikametinde mobese kayıtlarında görülerek kayıtlara girdiği,
Haklarında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçundan soruşturma başlatılan ve kovuşturma evresinde dosyaları tefrik edilen inceleme dışı sanıklar ., ..,. …,. … ve .’ın kullanımındaki telefonlara ilişkin olarak … Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13.12.2013 ve 31.12.2013 tarihli iletişim tespit dökümü (HTS) inceleme tutanaklarına göre; 01.12.2013 tarihinde,.’nın sırasıyla ./…, ./…, . ./…, …., . Beldesi/…/ …, . …; .’in sırasıyla ., …/…, ./…, ., ., …/…, …, .l/…, .Köyü, ., …/…,./…,.ın sırasıyla ., …., …, .l/…, ./…, …, ./…, ., …/… baz istasyonlarını kullandıkları, .’ın da diğer şüphelilerle aynı baz istasyonlarını kullandığı.r’ın ise 01.12.2013 tarihinde sırasıyla … ilinin Viranşehir, …, Birecik ilçeleri, … ili …, ., .ilçeleri, … ilinin. ilçesi, … ilinin …, ., ., ., . ilçelerinin baz istasyonlarını kullandığı, ayrıca .’ın 25.11.2013 tarihinde 15.02’den itibaren … ilinin . kasabası, . köyü, . Mahallesi ve şehir merkezi baz istasyonlarını kullandığı,
Sanıklar hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kamu davasında, … 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda “…Yakalama … ilinde gerçekleştiği halde … ilinde gerçekleşmiş gibi gösteren ve usulüne uygun arama emri olmadan, yetki sınırları çerçevesi dışında haksız bir şekilde arama yapılmasına ekip halinde katılan sanık polisler …, …, …, … ve … ve …’ün yakalamayı … ilinde gerçekleştirmeyip … ilinden … iline gelinceye kadar takip ettikleri … ili girişinde Kapıçam mevkiinde çevirme noktası yaparak yakalamayı burada gerçekleştirdikleri yönündeki beyanları ve olayla ilgili yetkili savcıyı durumdan haberdar etmeme gerekçeleri olarak savcı beyin gece geç saatte yapılan operasyonun kendisinin gece aranmayı istememesi yönündeki talimatı ile yaptıkları, ayrıca takipli bir dosya olduğu için de nöbetçi cumhuriyet savcısına bildirmeden uygulamayı bu şekilde yaptıkları yönündeki beyanları kendilerini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu, uyuşturucu madde almaya …’a gittiği tahmin edilen bir aracın bu işte tecrübeli birim olan KOM Şube personeli tarafından takip edilip … ilinde bağlantı kurulması sonrasında aracı takip ederlerken …’da durdurup aracın içerisini kontrol etmeden, içinde suç unsurunun varlığına kesin bir şekilde belirlemeden bu aracı ve sanığı yanlarına alarak … il sınırlarına getirip aramayı orada yapmalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanıkların aslında … ilinde gerçekleşmeyen bir uyuşturucu temin olayını kendilerine başarı olarak mâl etmek ve uyuşturucu madde yakalama sonrasında yakalayan polis memurlarına kanun gereği ödenecek miktarı almak amacıyla hareket ettikleri, dosyaları tefrik edilen sanıkların … ilinde yakalandıkları yönündeki beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde sanıkların üzerilerine atılı resmi belgede sahtecilik ve haksız arama suçunu işledikleri, bu yönüyle resmi belgenin menfaat temin etme amacıyla gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı, geçici olarak KOM şubeye bakan terörle mücadele şube müdürü sanık …’nin olayın başından itibaren durumdan haberdar olduğu, yakalamanın … ilinde gerçekleştiğini bildiği halde gerçeğe aykırı sahte olarak düzenlenen resmi belgeye imza attığı anlaşıldığından üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği, aynı şekilde sanık polis memuru …’nın tesadüfen başka bir suçun işlenmesine delil niteliğinde olacak bilgiye yetkili Cumhuriyet savcısına bildirmediği, diğer sanıkların bu uyuşturucu maddeyi yakalamak üzere il dışına çıktıklarını bildiği ve gerçeğe aykırı şekilde oluşturulan tutanağa bu durumu bilerek imza atması karşısında üzerine atılı resmi belgede sahtecilik ve suçu bildirmeme suçunu işlediği” şeklindeki gerekçeyle kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan ayrı ayrı 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına dair hükümlerin, tüm sanıklar müdafileri ile sanıklar …, …, …, …, …, … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 08.06.2021 tarih ve 2818-4963 sayı ile onanmasına karar verildiği,
Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçundan haklarında incelemeye konu sanıklarla birlikte soruşturma başlatılıp kovuşturma evresinde dosyaları tefrik edilen inceleme dışı sanıklar Veysel Subaşı, … Akar, Ferhat …, Dursun … ve Basri Batmaz’ın, polis memuru olan sanıklar tarafından gerçekleştirilen arama işleminin usulüne uygun yapılmadığından toplanan delillerin hükme esas alınamayacağı gerekçesiyle beraatlerine ilişkin … 2. Ağır Ceza Mahkemesince 27.11.2015 tarih ve 158-336 sayı ile verilen hükümlerin, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 07.06.2021 tarih ve 89-7026 sayı ile eksik incelemeye dayalı karar verildiği gerekçesiyle bozulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Dosyası tefrik edilen inceleme dışı sanık ..01.12.2013 tarihinde kollukta; … ilinde ismini .olarak bildiği şahsın 29.11.2013 tarihinde kendisine ulaşarak …’a düğüne gideceği için iki … kiralayacağını, araçlardan birini kullanması hâlinde şoförlük ücreti ödeyeceğini söylediğini, kendisinin de kabul ettiğini,.’ın . marka iki adet … kiraladığını, kendisinin kullandığı aracın plakasının 33 *** 69 olduğunu, araçları aldıktan sonra . ve önceden tanıdığı Dursun … isimli şahıslar bir araca kendisinin de tek başına bir araca bindiğini ve birlikte …’a gittiklerini, gerçek adını . olarak bildiği şahsın da daha sonra …’a geldiğini, ertesi gün kendi kullandığı araçla …’ın . Köyüne gittiklerini, sonra çuvallarla esrar maddesi geldiğini, oraya esrar için gittiklerini o anda anladığını, ertesi sabah saat 06.00’da kiralanan iki … ve hiç görmediği ancak kendilerinin bahsettiği üçüncü bir araçla yola çıktıklarını, bu işin içine girme sebebinin içinde bulunduğu zor durum olduğunu, uyuşturucu için gittiklerini …’da öğrendiğini, yaptığından pişman olduğunu, bu konu ile alakalı olarak söyleyeceklerinin bundan ibaret olduğunu,
02.12.2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında ek olarak; esrarı … iline götürebilseydi 3.000 TL para kazanacağını, . ve .’un malı … ve … arasındaki eski yoldan götürmesini kendisinden istediklerini,
02.12.2013 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesinde sorguda; kolluk ve savcılık ifadelerini tekrar ettiğini,
Tutuklandıktan sonra cezaevinden Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 05.12.2013 tarihli dilekçesinde ek olarak; bu olay nedeniyle ailesinin zor durumda olduğunu, kendisinin ve ailesinin tehdit edildiğini,
13.12.2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında önceki ifadelerinden farklı olarak; 29.11.2013 tarihinde … ilinden … iline gittiklerini, …’a gidinceye kadar esrar alınacağından haberdar olmadığını, kendisine düğüne gideceklerinin söylendiğini, .’ın esrar parasını hazırlamak için annesi Münevver …’e ait arabayı … 8. Noterliğinde 26 ya da 27.11.2013 tarihinde .imli kişiye sattığını, .ın annesinin okuma yazma bilmemesi nedeniyle kendisinin ve Dursun’un bu satış işleminde şahitlik yaptıklarını, ayrıca kendisine ilişkin yakalama işlemi … ilinde yapılmış gibi görünüyor ise de aslında … polisinin kendisini … Merkezde trafik ışıklarında beklerken yakaladığını, yakalayanların birkaç ekip olduğunu, kendi kullandığı aracı bir polis memurunun kullanarak …’a getirdiğini, kendisini de polis arabasına aldıklarını, peş peşe … iline geldiklerini, yakalamanın girişte yapılmış gibi kamera kaydına alındığını,
21.01.2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında bir önceki ifadesine ek olarak; .’nin …’a .’la birlikte geldiğini, 01.12.2013 tarihinde sabah 05.30 – 06.00 sıralarında yola çıktıklarını, …’ın sürdüğü ve Basri’nin de içinde olduğu aracın en önde eskort … şeklinde ilerlediğini, bu aracı Ferhat ve Dursun’un içinde olduğu aracın takip ettiğini, en arkada da kendisinin bulunduğunu, saat 11.00 – 12.00 arasında … girişinde ilk trafik lambalarında sivil iki polis ekibinin önünü kestiğini ve kendisini yakaladıklarını, kendisini yakalayan iki polis ekibinde toplam 6 kişinin bulunduğunu, yüzlerini görse hatırlayabileceğini, yakalandıktan sonra kendisini polis amirinin bindiği .marka arabaya bindirdiklerini, kendisinin kullandığı 33 *** 69 plakalı aracı bir polis memurunun sürdüğünü, yanına da bir başka polis memurunun bindiğini, diğer polis aracının da hatırladığı kadarıyla . marka bir … olduğunu, kendisini bindirdikleri araçta ayrıca iki polis memurunun daha olduğunu, polislerden birinin de . tipi aracı sürdüğünü, o şekilde kendisini Narlı istikametinden … ilinin girişine kadar getirdiklerini, yeni yapılan büyük hastaneyi geçtikten sonra üç veya dört polis ekibinin kendilerini karşıladığını, yakalama orada olmuş gibi işlem yapıldığını, kendisini araçtan indirip … muayenesi için yakındaki büyük hastaneye götürdüklerini, KOM Şube Müdürlüğü personeline ait fotoğraflar tek tek gösterilerek sorulduğunda; Narkotik Suçlar Büro Amiri sanık …’i göstererek kendisini yakalayan polis ekibinin amirinin bu şahıs olduğunu, hatta 02.12.2013 tarihinde Cumhuriyet savcısına ifade vermek için beklediği sırada bu şahsın kendisine “Senin işini hâllettim, ceza almayacaksın, yakalamanın …’ta yapıldığını söyle.” dediğini, kendisini tanıdığını, diğer personellerin fotoğrafına da baktığını, ancak o gün kendisini yakalayan polislerin saç ve sakallarının mevcut olduğunu, fotoğrafların sakalsız ve üniformalı olması nedeniyle hiçbirisini teşhis edemediğini, fotoğraflarda yer alan … ve … isimli polisleri de kendisini yakalayan polislere benzettiğini,
Cezaevinden Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 22.01.2014 tarihli dilekçesinde önceki ifadelerine ek olarak; 21.01.2014 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği ifadede unuttuğu bir hususu dilekçeyle ifade etmek istediğini, otoban yolunda … istikametine hareket ettikten yarım saat veya bir saat sonra benzin istasyonundan yakıt aldıklarını, bu petrolde çalışan elemanla polis memurunun tartıştığını, aracın bazı evrakının istendiğini, polis amirinin araya girerek aracın ruhsatının yakın bir fotokopiciden verilmesini istediğini, petrolün güvenlik kameralarındaki görüntülerin dosyaya konmasını istediğini,
11.04.2014 tarihinde Mahkemede önceki ifadelerine ek olarak; … ilinde kendisini yakalayan ekipte, duruşma salonunda bulunan …, … ve …’ün kesinlikle bulunduğundan emin olduğunu, daha önceki ifadelerinin birinde her ne kadar … güzergâhını kullanacakları yönünde aralarında konuşma geçtiğini söylemiş ise de böyle bir beyanı kabul etmediğini, … ilinden çıkarken konuştuklarını, … ilinin güzergâhları arasında olmadığını, …’dan otobana girip biraz ilerledikten sonra kendisine araçta yakıt olup olmadığını sorduklarını, kendisinin de “Yok.” diye cevap vermesi üzerine paran var mı diye sorduklarını, bu soruya da “Yok.” diye cevap verdiğini, bunun üzerine girilen petrolde kendi aracına da yakıt aldıklarını, kendi aracını sanık …’ün kullandığını, yanında da sanık …’in olduğunu, petrolcü ile olan sorunu sanık …’in araya girerek çözdüğünü, Cumhuriyet Başsavcılığındaki ilk ifadesinde polis memurlarının yönlendirmesi ve savcının da nerede yakalandığını sormaması nedeniyle …’da yakalandığından bahsetmediğini,
Cezaevinden Mahkemeye gönderdiği 14.04.2014 tarihli dilekçesinde önceki ifadelerine ek olarak; hiçbir ifadesinde 12.00’de yakalandığını söylemediğini, bu şekilde yazılmış olsa bile yanlış yazılmış olacağını, o ifadesinde 09.00 – 10.00 arasında yakalandığını söylediğini, yakalama sonrasında bir petrole girdiklerini, kendisinin esrar taşıdığı … ve emniyet araçlarının üç ayrı pompada durarak yakıt aldığını, pompacı ve bir polis memurunun tartıştığını, o sırada kendisinin içinde oturduğu aracın . marka … olduğunu,
İnceleme dışı sanıklar …, …, S., …, …, …, …, ., …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … aşamalarda benzer şekilde; … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde görevli olduklarını, 01.12.2013 tarihinde narkotik büro görevlilerinin uyuşturucu takibi yaptıklarını ve yakalamak amacıyla kontrol noktası oluşturulacağını öğrendiklerini, … ilinin … yolunda kontrol noktası oluşturduklarını, kontrol noktasına yaklaşık 100 – 150 metre kala takibi yapan ekiplerin şüpheli aracı durdurup yakaladığını gördüklerini, daha sonra yakalama noktasına gittiklerini, 01.12.2013 tarihli olay, yakalama, muhafaza altına alma ve tartı tutanağının doğru olduğunu,
İfade etmişlerdir.
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde Narkotik Suçlar Büro Amiri olarak görev yaptığını, 29.11.2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/8285 soruşturma sayılı, kaçak sigara temin etmek ve satmaktan dolayı teknik takip destekli dosyasında yapılan bir dinleme kapsamında daha önceden birimlerince de bilinen … isimli şahıs ile yanındaki başka şahısların … ilinden yüklü miktarda uyuşturucu madde getirmek için … ilinden çıktıkları istihbaratını aldıklarını, bu esnada Türkoğlu – Kömürler arasında bir mevkide olduklarını, yanında …, …, … isimli polislerin de olduğunu, o sırada geçici görev yapan şube müdürleri …’ye durumu bildirdiklerini, müdürün, il emniyet müdürüne danıştıktan sonra işlemleri yapabileceklerine dair izin verdiğini, bu tür olayları silsile yolu ile amirlerine bildirdiklerini, KOM şube olarak … Adliyesinde Cumhuriyet savcısı Habib Korkmaz ile çalıştıklarını, onun talimatı gereği gece yapılan operasyonları savcıya bildirmediklerini, takipli bir dosya olduğu için talimat gereği uygulamayı böyle yaptıklarını, sivil plakası 46 ** 986 (diğer plakası 34 ** *876) olan . marka araçla otobana çıktıktan yaklaşık beş dakika sonra saat 01.00 sıralarında .ın kullanımındaki 01 *** 97 plaka sayılı beyaz renkli .marka aracın … istikametine doğru geçtiğini, kendilerinin de takibe başladığını, takip ettikleri aracın daha sonra …’a doğru gittiğini, öncülü artçılı bir sevkiyat yapabileceklerini düşünerek ikinci bir ekip istediğini, polis memurları … ve …’ün 27 * **30 plakalı .marka araçla …’a geldiklerini, takip ettikleri aracın bir köye girdiğini, kendilerinin bu aracı beklediklerini, aracı köy çıkışında takibe aldıklarını, sabah saat 10.00 gibi bu aracın köyden çıkarak … içine girdiğini, 01.12.2013 pazar günü sabahı saat 06.00 sularında …’dan hareket olduğunu duyduklarını, takip ettikleri aracın aynı yolları kullanarak Viranşehir’e çıktığını, Viranşehir çıkışında iki … olduğunu, iki aracın bir müddet orada durduklarını, daha sonra takibe devam ettiklerini, 01 *** 97 plakalı Beyaz Brava marka aracın 8-10 km önde gittiğini, 33 *** 69 plakalı .marka aracın da geride olduğunu, …’ya geldiklerinde öncü ekibin aracı kaybettiklerini söylediğini, kendilerinin de diğer aracı kaybetmeyelim diyerek .marka aracı takibe devam ettiklerini, daha sonra . istikametine geldiklerini, takip etmelerinin amacının il sınırlarında bu aracı yakalamak olduğunu, bu nedenle diğer illerde müdahale etmediklerini, o illerin ilgili şubesine de bilgi vermediklerini, bu olayı … iline mal etmeyi düşündüklerini, .civarına geldiklerinde yol güzergâhında olan diğer arkadaşlarına haber verdiğini, .komisere . da uygulama noktası kurmak istediğini söylediğini, uygulama noktasına vardıkları zamanın pazar günü saat 13.00 suları olduğunu, tüm ekip arkadaşlarının yolda kendilerini beklediğini, öncü arkadaşlarının ve güvenlik sağlayan arkadaşlarının da orada olduğunu, müdahale yerine geldiklerinde önlerindeki aracın hızlandığını, kırmızı ışık ihlali yaptığını ve akabinde yakaladıklarını, araçtan Veysel Subaşı’nın çıktığını, aracın kapısının açıldığında aşırı derecede esrar koktuğunu, araçta ve bagajda uyuşturucu çıktığını Veysel’e karşı herhangi bir telkinde bulunmadıklarını, daha sonra doktor raporu almak için Veysel’i hastaneye götürdüklerini, kesinlikle Veysel’i … ilinde yakalamadıklarını, …’ta yakaladıklarını, Veysel’in söylediklerinin çeliştiğini, doğruları söylemediğini, KOM Şubenin yıllardır herhangi bir ödül talep etmediğini, bu hususun da bilinmesini istediğini, yakalama tutanağındaki imzanın kendisine ait olduğunu, …’dan gelirken yolda yakıt aldıkları hususunun doğru olduğunu, gelirken anlaşmalı firmadan kartlarıyla yakıt aldıklarını petrolcü ile aralarında bir tartışma olmadığını, KOM şubenin girişinde şüphelileri beklettikleri bölümde bir kısım polis arkadaşlarının yakıt alma meselesini kendi aralarında konuştuklarını, bu esnada sanık …’in konuşmaları duyduğunu ve bunu aleyhlerine kullanmaya çalıştığını, farklı ifadeler vermesinin de bunun delili olduğunu, petrolcü ile tartışmanın söz konusu olmadığını,
Sanıklar …, … ve … aşamalarda benzer şekilde; … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptıklarını, 29.11.2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/8285 soruşturma sayılı, kaçak sigara temin etmek ve satmaktan dolayı teknik takip destekli dosyasında yapılan bir dinleme kapsamında … Akar isimli şahsın … ilinden yüklü miktarda uyuşturucu madde getireceği istihbaratını aldıklarını, yanlarında komiser yardımcısı …’in de olduğunu, sivil plakası 46 ** 986 (diğer plakası 34 ** *876) olan Fiat Linea marka araçla Türkoğlu istikametinden Kömürler Otoban girişlerinde beklediklerini, 30.11.2013 tarihinde, saat 01.00 sıralarında … Akar’ın kullanımındaki 01 *** 97 plaka sayılı beyaz renkli Fiat Brava marka aracın … istikametine doğru geçtiğini gördüklerini ve arkasından takibe başladıklarını, yola çıkmadan önce vekâleten şube müdürleri olan …’nin olurunu aldıklarını, takip ettikleri aracın daha sonra …’a doğru gittiğini, öncülü artçılı bir sevkiyat yapabileceklerini düşünerek ikinci bir ekip istediğini, polis memurları … ve …’ün 27 * **30 plakalı Ford Connect marka araçla …’a geldiklerini, takibe devam ettiklerini, takip sırasında diğer aracı kaybettiklerini, 33 *** 69 plaka sayılı Hyundai marka aracı takibe devam ettiklerini, … … karayolundaki Alpet Petrol İstasyonuna yakın briketçinin bulunduğu noktada uygulama noktası oluşturulduğunu, saat 13.00 – 13.30 sıralarında şahsın kıstırılarak yakalandığını, aracı kullanan şahsın . ismindeki şahıs, aracın koltuk ve bagaj kısmında da esrar olduğunu gördüklerini, Komiser …’in anlattıklarını aynen tekrar ettiklerini, olay tutanağı altındaki imzaların kendilerine ait olduğunu,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptığını, söz konusu olayda … iline sonradan giden ekipteki ekip amiri olduğunu, 6 yıl … ilinde çalıştığını, orayı iyi bildiğini, …’da inceleme dışı sanık.’nı takip ettiklerini, oradan da Viranşehir ilçesine girmeden sanık …’i öncü ekip ile birlikte orada gördüklerini, iki aracı durdurduklarını, 01 *** 97 plakalı aracı oradan ayrıldıktan sonra kaybettiklerini, durumu .komisere bildirdiğini, uyuşturucu maddelerin 33 *** 69 plaka sayılı araçta olduğunu düşündüğünü, bu nedenle bu aracı … iline kadar takip ettiklerini, … ilinde kıstırıp yakaladıklarını, yakalama tutanağı altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, yakalama anına kadar araçta esrar olup olmadığını bilmediklerini, takip edilen planlı bir operasyon olduğunu, operasyonu eksiksiz bir şekilde yürüttüklerini,
Sanık … soruşturma evresinde; … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptığını, 30.11.2013 tarihinde komiser yardımcısı …’in yaptıkları takip için desteğe ihtiyaçları olduğunu söylemesi üzerine polis memuru … ile birlikte 27 * **30 plakalı Ford Connect marka araçla destek için …’a gittiklerini, gün boyu bu şahısları takip ettiklerini, 01.12.2013 Pazar günü saat 06.00 sıralarında takip ettikleri 01 *** 97 plakalı aracın …’dan Viranşehir istikametini kullanarak … tarafına hareket ettiğini, diğer ekibin arkadan gelen 33 *** 69 plakalı aracı takip ettiğini, Şanlıufa çıkışında öncü olan 01 *** 97 plakalı aracı kaybettiklerini, arkadan gelen 33 *** 69 plakalı aracı iki ekip hâlinde takip ederek … Kapıçam mevkisine geldiklerini, aracın yakalanması amacıyla … – … karayolu Alpet Petrol İstasyonuna yakın briketçinin bulunduğu noktada kontrol noktası oluşturulduğunu, kontrol noktasına gelmeden saat 13.30 sularında Fatih Komiserin ekibi ile aracı yakaladıklarını, aracı kullanan şahsın Veysel Subaşı olduğunu, aracın koltuk ve bagajında esrar olduğunu gördüklerini, 01.12.2013 tarihli olay, yakalama, muhafaza altına alma ve takip tutanağının doğru olduğunu,
Kovuşturma evresinde ek olarak; sanık …’ün anlattıklarının doğru olduğunu, aynen tekrar ettiğini, yolda gelirken petrolcü ile acele etmesi için hareketli bir diyaloglarının olduğunu, takip yaptıkları için acele etmelerini söylediğini, orada yakıt aldıklarını, sistemin arızalı olması nedeniyle petrolcü ile aralarında sözlü hareketlilik yaşandığını, sanık … Subaşı’nın anlattıklarının doğru olmadığını, bu hususları sanık …’in görmediğini, sadece KOM şubede konuşulurken sanık …’in duymuş olabileceğini, sürekli Veysel’in yanında bulunduğunu,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; … İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde Teknik Takip Büro Amiri olarak görev yaptığını, Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/8285 soruşturma sayılı, kaçak sigara temin etmek ve satmaktan dolayı teknik takip destekli dosyasında yapılan dinleme kapsamında hedef şüpheli olan İsa Akar’ın oğlu … Akar’ın babasına ait 0532 *** 07 32 numaralı telefonu kullandığını, uyuşturucu nakline dair görüşmeler yaptığını tespit ettiklerini, hedef şahıslardan olmadığı için görüşmeyi tapeleştirmediklerini, bu şahsın başka kişilerle … ilinden yüklü miktarda uyuşturucu getireceği istihbaratını aldıklarını, gelişmeleri arkadaşlarına bildirdiğini, arkadaşlarının bu bilgi üzerine yeni olay ile ilgili … iline gittiklerini, kendisinin … ilinde kaldığını, 01.12.2013 Pazar günü yakalama anında saat 09.00’da iki ekip olarak Narlı’ya giderek uygulama noktası oluşturduklarını, takip edilen şahsın … ile geldiğini, 100 -150 metre kadar kala durduğunu, şahsın uygulama noktasına gelmeden kırmızı ışık ihlali yaptığı hususunun telsiz anonsunda geçtiğini, takip eden arkadaşlarının arkadan müdahale ettiklerini, Veysel Subaşı isimli şahsı ekip aracına aldıklarını, aracın yanına gittiğini, o sırada maddeyi araçtan çıkardıklarını, Veysel’in anlatımının doğru olmadığını,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 2011 yılının Temmuz ayından itibaren … İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürü olarak görev yaptığını, KOM Şube Müdürünün izinli olması nedeniyle bu olayın cereyan ettiği tarihlerde vekâleten KOM Şube Müdürlüğüne baktığını, KOM Şube Müdürlüğünde Komiser Yardımcısı sanık …’in 29.11.2013 … günü akşam kendisini arayarak teknik takip yaptıkları bir hususta eroin nakledileceğine dair bilgi edindiklerini ve bu hususu takip edeceklerini söylediğini, kendisinden bu anlamda izin istediğini, konuyu il emniyet müdürüne anlattığını, takibe başlayabileceklerini, şehir dışına gidebileceklerini söylediğini, yasalara uygun işlem yapılmasını ayrıca belirttiğini, Cumartesi günü şahsı takip ettikleri hususunda ara sıra kendisine bilgi verildiğini, daha sonra 01.12.2013 Pazar günü sabahın erken saatlerinde görüştüğünü, … civarında yine takibin devam ettiğinin söylendiğini, Pazar günü saat 12.20 civarında anonstan takibi duyduğunu, daha sonra arkadaşlarını aradığını, konuyu sorduğunu, sanık …’i … Kapıçam civarında aldıklarını söylediklerini, olay yerine gideceği sırada şahsın hastaneye götürüldüğü ve şubeye geçeceklerinin söylenmesi üzerine olay yerine gitmediğini, yakalamada bulunmadığını, ancak olayın yürütülmesine tamamen nezaret ettiğini, koordine ettiği için tutanağı şubede imzaladığını, bu olay sonrasında Fatih komiser ile görüştüğünü, yakalamanın nerede yapıldığını, sanık …’in iddialarının doğru olup olmadığını sorduğunu, onun da kendisine yakalamayı …’ta yaptıklarını söylediğini, KOM şubede hiç görev almadığını, yakalama olayı sonrasında ikramiye verildiğinden haberinin olmadığını, para için bu işi yapmadıklarını,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
1- Yerel Mahkeme hükümlerinin yasal ve yeterli gerekçeyi içerip içermediği,
A. İlgili Mevzuat
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kararların gerekçeli olması” başlığını taşıyan 34. maddesinin birinci fıkrasında; “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dâhil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.” ,
“Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinde;
“1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.” ,
“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlıklı 232. maddesinde ise;
“1) Hükmün başına ‘Türk Milleti adına’ verildiği yazılır.
2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.”
Hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi, Anayasa’nın 141 ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Başlık bölümünde; hükmü veren mahkemenin, mahkeme başkanı ve üyelerin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekillerinin ve yasal temsilcilerinin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında ya da tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, sorun bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüş ve düşünceler ortaya konulmalı, gerekçe kısmında; dosyada mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra hükme esas alınan ve reddedilen bütün deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilerek sonuç kısmında açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, sonuç ya da hüküm bölümünde ise CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre mahkûmiyet yerine veya müeyyidenin yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezası veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yollarına müracaat mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir. Ayrıca duruşmada tefhim olunan kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmamalı, diğer bir ifadeyle gerekçe ile sonuç (hüküm) kısmı infazda karışıklığa neden olabilecek nitelikte olmamalıdır.
B. Somut Uyuşmazlık Yönünden Değerlendirme
… Cumhuriyet Başsavcılığının 06.02.2014 tarihli ve 800-40 sayılı iddianamesi ile; … İl Emniyet Müdürlüğünde görevli sanıklar …, …, …, …, … ve …’in dosyası sonradan tefrik edilen inceleme dışı sanık … Subaşı’yı esrar yüklü araçla 01.12.2013 tarihinde … ilinde yakalamalarına rağmen …’ta yakalamışlar gibi 01.12.2013 tarihli “Olay Yakalama Muhafaza Altına Alma ve Tartı Tutanağı” başlıklı belgeyi düzenleyip imzaladıkları; yine … İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinden … ve …’nin de gerçeği başından beri bilmelerine rağmen suça konu belgeye imza attıklarından bahisle sanıkların kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 37. maddesi delaletiyle 204/2 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasında, … 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 03.11.2014 tarih ve 45-184 sayı ile; sanıkların atılı suçtan TCK’nın 37. maddesi delaletiyle 204/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verilen dosya kapsamında;
Sanıkların kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan cezalandırılmasına ilişkin … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.11.2014 tarihli ve 45-184 sayılı gerekçeli kararında; iddiaya, sanıkların savunmalarına ve delillere yer verildiği, “Gerekçe ve Kanaat” başlığı altında ise “Yukarıda sıralanan deliller ve olaya ilişkin yasal mevzuatın birlikte değerlendirildiği somut olayda; … Emniyet Müdürlüğü Teknik Büro Amirliğinde görevli komiser olan …’nın … C. Başsavcılığının 2013/8285 soruşturma nolu dosyasında, kovuşturması bu dosyadan tefrik edilerek başka bir esasa kaydıyla ayrı yürütülen sanık .tarafından kullanılan. *** . nolu cep telefonu numarası ile ilgili olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde sigara kaçakçılığı yapmak suçundan verilen iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin mahkeme kararı doğrultusunda, haklarındaki evrak tefrik edilen sanıklar Veysel Subaşı, … Akar, Ferhat …, Dursun … ve Basri Batmaz’ın esrar ticareti yaptıklarına ilişkin tesadüfen delil niteliğindeki bilgi elde edinildiği, bunu KOM Şube Müdürlüğünde görevli komiser yardımcısı sanık …’e bildirdiği, sanık …’in de geçici olarak KOM şubeye vekaleten bakan terörle mücaadele şube müdürü …’yi durumdan haberdar edip onun da onayını alarak ancak kanunen yetkili mercii olan bağlı olarak çalıştıkları Cumhuriyet savcısını durumdan haberdar etmeden ve herhangi bir izin almaksızın takibe başladıkları, bu kapsamda sanıklar …, …, …, …’in … iline kadar gittikleri, burada sanık … Akar’ın kullandığı aracı takip ettikleri, sanığı takip ederken kaybetme ihtimaline karşı ikinci bir ekip istemeleri sonrasında . ve …’in de geldikleri, sanık …’in yanında sanık …, …, …, … ve … olduğu halde haklarında tefrik kararı verilen öncü ve artçı şekilde seyir halinde olan sanık …’i yanında daralı ağırlığı 67.300 kg, net ağırlğı 64.575 kg olan esrar tabir edilir uyuşturucu madde ile birlikte sanık … Subaşı’nın bulunduğu aracı durdurup, … ilinde yakaladıkları, daha sonrasında sanık … ile bahse konu esrar tabir edilir uyuşturucu maddesini …’a getirip … … yolu üzerinde bulunan Alpet petrol istasyonu mevkiinde yakalamışlar gibi gösterip 01.12.2013 tarihli olay, yakalama, muhafaza altına alma, tartı tutanağını tanzim ettikleri anlaşılmıştır.
Mahkememizce oluş ve sübut bu şekilde kabul edilmiş…
Yakalama … ilinde gerçekleştiği halde … ilinde gerçekleşmiş gibi gösteren ve usulüne uygun arama emri olmadan, yetki sınırları çerçevesi dışında haksız bir şekilde arama yapılmasına ekip halinde katılan sanık polisler …, …, …, … ve … ve …’ün yakalamayı … ilinde gerçekleştirmeyip … ilinden … iline gelinceye kadar takip ettikleri … ili girişinde Kapıçam mevkiinde çevirme noktası yaparak yakalamayı burada gerçekleştirdikleri yönündeki beyanları ve olayla ilgili yetkili savcıyı durumdan haberdar etmeme gerekçeleri olarak savcı beyin gece geç saatte yapılan operasyonun kendisinin gece aranmayı istememesi yönündeki talimatı ile yaptıkları, ayrıca takipli bir dosya olduğu için de nöbetçi cumhuriyet savcısına bildirmeden uygulamayı bu şekilde yaptıkları yönündeki beyanları kendilerini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu, uyuşturucu madde almaya …’a gittiği tahmin edilen bir aracın bu işte tecrübeli birim olan KOM Şube personeli tarafından takip edilip … ilinde bağlantı kurulması sonrasında aracı takip ederlerken …’da durdurup aracın içerisini kontrol etmeden, içinde suç unsurunun varlığına kesin bir şekilde belirlemeden bu aracı ve sanığı yanlarına alarak … il sınırlarına getirip aramayı orada yapmalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanıkların aslında … ilinde gerçekleşmeyen bir uyuşturucu temin olayını kendilerine başarı olarak mâl etmek ve uyuşturucu madde yakalama sonrasında yakalayan polis memurlarına kanun gereği ödenecek miktarı almak amacıyla hareket ettikleri, dosyaları tefrik edilen sanıkların … ilinde yakalandıkları yönündeki beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde sanıkların üzerlerine atılı resmi belgede sahtecilik ve haksız arama suçunu işledikleri, bu yönüyle resmi belgenin menfaat temin etme amacıyla gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı, geçici olarak KOM şubeye bakan terörle mücaadele şube müdürü sanık …’nin olayın başından itibaren durumdan haberdar olduğu, yakalamanın … ilinde gerçekleştiğini bildiği halde gerçeğe aykırı sahte olarak düzenlenen resmi belgeye imza attığı anlaşıldığından üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği, aynı şekilde sanık polis memuru …’nın tesadüfen başka bir suçun işlenmesine delil niteliğinde olacak bilgiye yetkili Cumhuriyet savcısına bildirmediği, diğer sanıkların bu uyuşturucu maddeyi yakalamak üzere il dışına çıktıklarını bildiği ve gerçeğe aykırı şekilde oluşturulan tutanağa bu durumu bilerek imza atması karşısında üzerine atılı resmi belgede sahtecilik … suçunu işlediği kabul edilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurmak yönünde mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuştur.” biçimindeki gerekçeyle eylemin iddianamede anlatıldığı şekilde kabul edildiği, Mahkemece yapılan bu kabulün de dosyaları tefrik edilen inceleme dışı sanık savunmalarının, hayatın akışına uygun görülmeyen ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirilen incelemeye konu sanık savunmalarına üstün tutulmasına dayandırıldığı, akabinde Yerel Mahkemece sanıkların iddianamede gösterilen eylemlerinin kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu oluşturduğuna ilişkin nitelendirmenin yapıldığı, TCK’nın 61. maddesine göre belirlenen sıra ve esaslara göre söz konusu eylemlere ilişkin uygulanan kanun maddelerinin gösterildiği ve böylece sanıklar hakkında belirtilen suçtan mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılmakla; Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkûmiyet hükmünün gerekçeli olarak yazıldığı, gerekçenin yazımında CMK’nın 230. maddesinin göz önünde bulundurulduğu, hükmün gerekçeyi ve hüküm fıkrasının CMK’nın 232. maddesindeki hususları içerdiği sonucuna varılmalıdır.
2- Yerel Mahkeme hükümlerinin eksik araştırmayla kurulup kurulmadığı,
A. İlgili Mevzuat
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
B. Somut Uyuşmazlık Yönünden Değerlendirme
… İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü Teknik Büro görevlilerinin … Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/8285 soruşturma numaralı kaçak sigara temin etme ve satma suçundan teknik takip destekli dosyasında .’ın kullanımında bulunan 0532 *** 07 32 numaralı telefon hattını dinledikleri sırada doğu illerinden … iline uyuşturucu nakledileceğine dair görüşmeleri tespit ettikleri, Teknik Büro Amiri olarak görev yapan sanık …’nın bu durumu Cumhuriyet savcısına bildirmek yerine KOM Şube Müdürlüğü Narkotik Büro Amiri olarak görev yapan bir diğer sanık …’e bildirdiği, … Akar’ın kullanımındaki telefon hattını telefon sinyal bilgilerinden takibe aldıkları, …’in adı geçen şahsı takip edebilmek için KOM Şube Müdürlüğüne vekâleten bakmakta olan sanık …’ye uyuşturucu nakline ilişkin durumu bildirdiği, …’nin de … İl Müdürü olarak görev yapan ve dosyası en üst derece kolluk amiri olması nedeniyle tefrik edilen Metin Aşık’a haber verdiği, . ve …’nin onayları sonrasında … ile diğer sanıklar …, … ve …’nun Şubeye ait resmî plakası 46 * **23, sivil plakaları 46 ** 986 ve 34 ** *876 olan Fiat Linea marka araçla 29.11.2013 tarihinde akşam saatlerinde . – Kömürler Otobanında ..’ın geçmesini beklemeye başladıkları, 30.11.2013 tarihinde saat 01.00 sıralarında .ın 01 *** 97 plakalı beyaz renkli . marka araçla otobandan … istikametine doğru geçtiğini görünce takibe başladıkları, aynı günün sabahında … ilinde dinleme yaptıkları … ile diğer şahıslar . …, . …, . ve Veysel Subaşı’nın bir kahvehanede buluştukları, bunun üzerine sanık …’in takviye ekip talebinde bulunduğu ve Narkotik Büro Amirliğinde görevli polis memurları diğer sanıklar … ve …’ün resmî plakası 46 * **18, sivil plakaları 46 ** 386 ve 27 * **30 olan . marka … ile … iline takviye ekip olarak geldikleri, böylece iki polis ekibinin takibe devam ettikleri, takip ettikleri şahısların aldıkları 2 çuval esrar maddesini Veysel .nın kullandığı 33 *** 69 plakalı araca yükledikleri, bu şahısların 01.12.2013 tarihinde … iline gitmek üzere üç … hâlinde dönüş yoluna geçtikleri, takibe devam eden sanıkların … ilinde 33 *** 69 plakalı aracı kullanmakta olan .’nı durdurdukları, .i ve kullanmakta olduğu aracı, … iline götürerek 33 *** 69 plaka sayılı …, … … Karayolu üzerinde bulunan . Petrol İstasyonu mevkisinde oluşturulan uygulama noktasında durdurulmuş ve arama işlemi burada yapılmış gibi 01.12.2013 tarihli “Olay Yakalama Muhafaza Altına Alma ve Tartı Tutanağı” başlıklı belgeyi tanzim ettiklerinin iddia edildiği olayda;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazda, sanıkların HTS kayıtları, olayda plakaları belli olan araçların PTS kayıtları ile Mobese sistemine ilişkin kayıtların getirtilmesi, sanıkların ikramiye alıp almadıkları ve .’nın, sanıkların tartıştığını iddia ettiği petrol istasyonu görevlisi ile ilgili araştırma yapılması gerekirken bu hususların yerine getirilmemiş olmasının dosya kapsamındaki eksiklikler olduğu, bu bağlamda eksik araştırma ile hükümler kurulduğu belirtilmiş ise de ilgili PTS kayıtlarının dosya içerisinde yer aldığı, uyuşturucu nakil işlemini gerçekleştiren şahısların HTS kayıtlarının da dosya içerisine getirtildiği, uyuşturucu nakil işlemindeki güzergâhın tespiti bakımından önemli olanın bu HTS kayıtları olduğu ve polis olan sanıkların da takip işlemini inkâr etmedikleri, gerçekleştirdikleri eylemlerinin sonucu olan ikramiye alıp almadıklarına ilişkin tespitin de suçun oluşup oluşmadığının belirlenmesinde önem arz etmeyeceği göz önünde bulundurulduğunda bu hususların saptanmasının sanıkların hukuki durumunu değiştirmeyeceği; olay üzerinden geçen süre de göz önüne alındığında, sanıkların tartıştığı iddia edilen petrol istasyonu görevlisi ile ilgili araştırmanın sağlıklı sonuç vermeyeceği gibi sonuca da etkili olmayacağı, araçları gören Mobese sistemine dair kameralar var olsa dahi görüntülerin muhafaza edilme süreleri dikkate alındığında bu kamera kayıtlarına ulaşılabilme imkânının kalmadığı, bu suretle sanıklar hakkında yapılan yargılama sonucunda kurulan hükümler hakkında eksik araştırma ile kurulduğundan bahisle bozma kararı verilemeyeceği kabul edilmelidir.
3- Sanıkların eylemlerininin sabit olup olmadığı;
A. İlgili Mevzuat
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi şeklinde, Latincede ise in dubio pro reo olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
B. Somut Uyuşmazlık Yönünden Değerlendirme
Ayrıntıları yukarıda (2) numaralı uyuşmazlık konusunda açıklandığı şekilde gerçekleştiği iddia edilen olayda; sanıkların savunmaları, inceleme dışı sanıklar ve uyuşturucu ticaretinden yakalanan .’nın aşamalardaki ifadeleri, dosya kapsamındaki HTS ve PTS kayıtları ile … ilinden … iline gidiş güzergâhı birlikte değerlendirildiğinde, … Cumhuriyet Başsavcılığının başka bir soruşturma dosyasında dinleme yaparken doğu illerinden … iline uyuşturucu nakledileceğini öğrenen Teknik Büro Amiri sanık …’nın bu durumu Cumhuriyet savcısına bildirmek yerine Narkotik Büro Amiri olarak görev yapan sanık …’e bildirdiği, …’in adı geçen şahsı takip edebilmek için KOM Şube Müdürlüğüne vekâleten bakmakta olan sanık …’den ve … İl Emniyet Amiri Metin Aşık’tan onay alıp diğer sanıklar …, … ve … ile birlikte emniyete ait . marka araçla takibe başladıkları, takip ettikleri şahısların sayısının artması üzerine sanık …’in takviye ekip talebinde bulunduğu ve Narkotik Büro Amirliğinde görevli polis memurları diğer sanıklar … ve …’ün de emniyete ait Ford Connect marka … ile … iline takviye ekip olarak geldikleri, böylece iki polis ekibinin takibe devam ettikleri, uyuşturucu nakleden şahısların 01.12.2013 tarihinde … iline gitmek üzere üç … hâlinde dönüş yoluna geçtikleri, takip sırasında diğer iki aracı kaybeden sanıkların aynı gün … ilinde 33 *** 69 plakalı aracı kullanmakta olan Veysel Subaşı’nı durdurdukları, sanıkların Veysel’i ve kullanmakta olduğu aracı refakatlerine almak suretiyle … iline götürdükleri, … … Karayolu üzerinde bulunan Alpet Petrol İstasyonu mevkisinde oluşturulan uygulama noktasında 33 *** 69 plaka sayılı aracı … 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.11.2013 tarihli ve 2013/860 değişik … sayılı karara istinaden aradıkları ve araçta yapılan aramada daralı ağırlığı 67 kilo 300 gram olduğu tespit edilen esrar maddesinin ele geçirildiği, yapılan işleme dair düzenlenen 01.12.2013 tarihli “Olay Yakalama Muhafaza Altına Alma ve Tartı Tutanağı” başlıklı belgede olayın anlatıldığı ancak 33 *** 69 plakalı aracın … ilinde durdurulduğuna ilişkin bilgiye yer verilmediği, böylece sanıkların eylemlerinin; Cumhuriyet savcısına haber verip onun talimatı doğrultusunda gerçekleştirmeleri gereken uyuşturucu nakil işlemine ilişkin bir takibi, kendi inisiyatifleri ile gerçekleştirip takip sonucunda Veysel Subaşı’nın kullanımında bulunan 33 *** 69 plakalı aracı, … ilinde durdurdukları hususundan bahsetmeksizin hazırladıkları 01.12.2013 tarihli “Olay Yakalama Muhafaza Altına Alma ve Tartı Tutanağı” başlıklı belgeyi imzalamaları şeklinde olduğunun sabit bulunduğu sonucuna varılmalıdır.
Bu aşamada, Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Üyesi tarafından sanıkların belirtilen şekilde gerçekleştirdikleri kabul edilen eylemlerinin, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu mu yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca bu hususun değerlendirilmesi gerekmiştir.
4- Sanıkların eylemlerinin kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu mu yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğu:
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi bakımından “resmî belgede sahtecilik” ve “görevi kötüye kullanma” suçları üzerinde durulması gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 240. maddesinde düzenlenen “görevde yetkiyi kötüye kullanma” suçu, ceza uygulamasında memur sayılan kimsenin, kanunda yazılı hâllerden başka her ne şekilde olursa olsun, görevini kanunun gösterdiği usul ve esaslardan başka bir surette ifa etmesi veya kanunun koyduğu usul ve şekle uymadan yapması ile oluşur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 257. maddesinde düzenlenen “görevi kötüye kullanma” suçu ise 765 sayılı Kanun’un 240. maddesinde düzenlenmiş olan “görevde yetkiyi kötüye kullanma”, 230. maddesindeki “görevi ihmal” ve 228. maddesinde yer alan “görevde keyfi davranış” suçlarının karşılığını oluşturmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın görevi kötüye kullanma başlıklı 257. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde iken, maddede 19.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Kanunla değişiklik yapılarak “kazanç” ibaresi “menfaat”, “bir yıldan üç yıla kadar” olan yaptırımı da “altı aydan iki yıla kadar” biçiminde değiştirilmiştir.
5237 saylı TCK’nın 257. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “görevi kötüye kullanma” suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu davranışı nedeniyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına sebebiyet verilmesi ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması ile oluşur. Bu suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yeterli olmamakta, norma aykırı hareketin yanında, bu davranış nedeniyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması da gerekmektedir.
Maddenin gerekçesinde de görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesinin şartları; “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.” biçiminde vurgulanmıştır.
Öğretide; “Görevi kötüye kullanma suçunun oluşması, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesinden, kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız kazanç sağlanmasına bağlıdır. Bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışlar suç olarak değerlendirilemez. Maddenin birinci fıkrasında düzenlenen suç yalnız icrai hareketle işlenebilir. Bu suçun ihmali hareketle gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Suçun ikinci fıkrada belirtilen hâli ise ihmali hareketle de işlenebilir. Her iki fıkra açısından suçun manevi unsuru kasttır. Görevini belirleyen kanuni hüküm ve talimatlara aykırı davrandığını bilen kamu görevlisinin bu tür bir davranışı istemesi kastı teşkil eder.” şeklinde görüşlere yer verilmiştir (M. Emin Artuk – … Gökcen – A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, … Yayınevi, 12. bası 2012, s.904; Durmuş Tezcan – M. Ruhan Erdem – … Önok, Teorik ve Pratik Ceza Hukuku, Seçkin Yayınevi, 9. bası, 2013, s. 913.).
Görüldüğü gibi 765 sayılı TCK’nın 240. maddesindeki görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu, memur sayılan kişinin kasten görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ile oluşurken; 5237 sayılı Kanun’un 257. maddesinde düzenlenmiş olan görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin kasten görevinin gereklerine aykırı davranmasının yanında, bu davranış nedeniyle kişilerin mağduriyetinin, kamunun zararının ya da kişilere sağlanmış haksız bir menfaatin bulunması gerekmektedir.
Memurun resmî belgede sahteciliği suçu, suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 339. maddesinin birinci fıkrasında; “Bir memur, memuriyetini icrada tamamen veya kısmen sahte bir varaka tanzim eder veya hakiki bir varakayı tağyir ve tahrif eyler ve bundan dolayı umumi ve hususi bir mazarrat tevellüt edebilirse üç seneden on seneye kadar ağır hapis cezasına mahkûm olur. Eğer işbu varaka sahteliği ispat edilmedikçe muteber olan evrak kabilinden ise ağır hapis cezası beş seneden on iki seneye kadar verilir.” şeklinde düzenlenmiş iken, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 204/2. maddesinde; “Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” biçiminde hüküm altına alınmıştır.
Sahte kelimesi Farsça olup; “yapma, uydurma, düzmece, yalandan” demektir (Artuk/Gökçen, Ceza Hukuku, Özel Hükümler, 19. Baskı, s. 749.).
Sahtekar; sözlükte “bir şeyin taklidini yapan, yalandan ve düzme şeylerden meydana çıkaran, kalpazan” anlamına gelir.
Ceza Hukuku bakımından ise; sahtecilik, “gerçeğin hileli şekilde değiştirilmesi, gerçeğin tarif edilerek olduğundan farklı gösterilmesi” şeklinde tanımlanmaktadır (Erman-Özek, Kamu Güvenine Karşı İşlenen Suçlar, … 1996, s. 221 vd.).
Sahtecilik suçunun konusunu “belge” oluşturmaktadır. 5237 sayılı TCK’da “belge” teriminin tanımı yapılmamıştır. Doktrinde; “bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, vesika, doküman, film gibi” anlamına geldiği ifade edilmektedir (Soyaslan, Özel Hükümler, 8. baskı, s. 485.).
Alman Ceza Hukukunda belge tanımlanmış olup “fikri bir muhtevası olup düzenleyicisi anlaşılabilen ve hukuki ilişkiler açısından delil olma özelliğini taşıyan irade açıklamaları” olarak tanımlanmıştır (Schönke-Schröder-Cramer, S. 267, kn, 2; atfen Artuk/Gökçen, Age, s.750.).
Belgedeki en önemli unsurların; yazılı olması, hukuki sonuç doğuran bir irade açıklamasını içermesi ve düzenleyicisinin belli olması olarak sayılabilir.
Madde gerekçesinde; “kağıt üzerindeki yazının, anlaşılabilir bir içeriğe sahip olması ve ayrıca bir irade beyanını ihtiva etmesi gerekir.” şeklinde ifade edilmiştir. Gerekçede belgeden bahsedilmesi için yazılı kağıdın bulunması zorunluluğuna işaret edilmiş ise de bazı durumlarda belgenin varlığını kabul için, yazının kağıt üzerinde bulunması aranmaz. Bir metal levha üzerine yazı yazılması halinde de belgenin varlığını kabul etmek gerekecektir.
Sahte olarak düzenlenen belgenin aldatma kabiliyetinin bulunması madde metninde yer almamakla birlikte doktrin ve yargısal kararlarda bu suçun oluşumu için aranan bir unsur olarak kabul edilmiştir. Uygulamada “iğfal kabiliyeti”, “aldatma gücü”, “aldatma yeteneği” olarak ifade edilmektedir. “Aldatma kabiliyeti” deyimi ile kast edilenin üçüncü kişiler bakımından kandırıcı nitelikte olması ifade edilmek istenilmiştir (Soyaslan, Özel Hükümler, 8. baskı, s.498; Taner, Özel Belgelerde Sahtecilik, s. 129.).
Sahtecilikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle, sahteliğin beş duyuyla anlaşılır olması ve özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamıyorsa sahte belge olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Düzenlenen belgenin hukuki değer taşıyan bir sonuç meydana getirmeye elverişli olmaması halinde sahtecilik suçu oluşmayacaktır. (Erman, Sahtekarlık Suçları, Ticari Ceza Hukuku, Cilt III, 4. baskı, s.350). Ayrıca sahtecilikten hiçbir zararın ortaya çıkmayacağı kanıtlandığında sahteliğin hukuken önemsiz olduğu kabul edilmelidir (Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, 8. baskı, s. 238 vd.).
Kamu görevlisinin resmi belgedeki sahtecilik suçu TCK 204. maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiş olup bu suçun seçimlilik hareketleri; “resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek”, “resmi belgeyi değiştirmek”, “gerçeğe aykırı belge düzenlemek” ve “resmi belgeyi kullanmak” şeklinde gösterilmiştir. Bu seçimlik hareketlerden dava konusuyla ilgisi bakımından “gerçeğe aykırı belge düzenlemek” fiilinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Doktrin ve uygulamada fikri sahtecilik olarak da ifade edilen bu durumun; belge içeriğini oluşturan beyanın doğru olmadığı durumu ifade etmektedir. Ancak gerçeği yansıtmayan içeriğin belgenin ispat edeceği hususlara ilişkin olması gerekir (Güngör, Devrim, Resmi Belgede Sahtecilik Suçu, 1. baskı, s.91.). Madde gerekçesinde; “kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi, bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek düzenlemesi halinde, bu fıkra hükmü uygulanacaktır” şeklinde suçun oluşacağını açıklamıştır. Kamu görevlileri, huzurlarında gerçekleşen olayları veya açıklanan irade beyanlarını veya yaptığı muayene ve gözlemlerinin sonucunu olduğu gibi belgeye yansıtmakla yükümlüdür. Eğer bir kamu görevlisi, huzurunda gerçekleşen bir olayı veya açıklanan bir irade beyanını veya muayenede gözlem sonucu edindiği kanaati, gerçeğinden farklı biçimde belgelendirirse gerçeğe aykırı bir belge düzenlemiş olur (Artuk/Gökçen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 19. baskı, s. 822.).
Sahtecilikte korunan hukuki değer kamu güvenidir. Suçun oluşumu için genel kast yeterli olup saik aranmaz. Suçun oluşması için zararın varlığı şart olmayıp zarar olasılığı yeterlidir. Resmî belgede sahtecilik suçunda, belgenin sahte olarak düzenlenmesi yeterli olup kullanılması suçun oluşması için gerekli değildir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Bu açıklamalar ışığında (3) numaralı uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; adli kolluk görevlisi olan sanıkların takip ettikleri bir başka suç nedeni ile iletişimin tespiti sırasında tesadüfen elde edilen delille uyuşturucu ticareti yapıldığını öğrendikleri, bu delili muhafaza altına alarak durumdan derhal Cumhuriyet savcısına haberdar ederek onun talimatı doğrultusunda adli işlemleri gerçekleştirmeleri gerekirken, kendi amirlerini haberdar etmek suretiyle uyuşturucu nakleden şüphelileri takibe başladıkları, Veysel Subaşı’nın kullanımında bulunan 33 *** 69 plakalı aracı … ili sınırlarını terk edip, … ili hudutlarına giren şüpheliyi durdurdukları, ayrıntılı bir arama işlemi yapmaksızın uyuşturucu naklettiğini anlamaları üzerine söz konusu aracı … ili sınırları içerisine getirerek araçta adli arama yaparak 01.12.2013 tarihli ve “Olay Yakalama Muhafaza Altına Alma ve Tartı Tutanağı” düzenledikleri, düzenlenen belge içeriğinin maddi gerçeğe aykırı olmadığı, … ili hudutlarında aracın ilk durdurulduğunda arama yapılmadığına ilişkin sanık beyanlarının aksi ispat edilemediği, kaldı ki uyuşturucu ticareti suçunun ispat edilmesi bakımından yakalanma yerinin yazılmasının suçun unsurları bakımından etkili olmayacağı, bu hususun belgeye şerh edilmemesinin belgenin olayı ispat gücünü ortadan kaldırmayacağı, diğer taraftan sanıkların sahte belge düzenleme kastıyla hareket ettiklerinin ispat edilemediği, ancak somut olayda uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan yargılanan şahısların cezalandırılması bakımından belirleyici delil niteliğinde olan arama ve elkoyma tutanağının sıhhatini tartışmalı hale getirecek şekilde CMK hükümlerine aykırı davranarak kamu zararına sebebiyet verildiğinden TCK’nın 257/1. maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının (1), (2) ve (3) numaralı uyuşmazlık konuları yönünden reddine, dosyanın Ceza Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında gündeme getirilen (4) numaralı uyuşmazlık konusu yönünden ise değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
(4) numaralı uyuşmazlık konusu yönünden;
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Somut davada, sayın çoğunluğun sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının değişik gerekçe ile kabul edilerek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 08.06.2021 tarih ve 2818-4963 E-K sayılı onama kararının bozulmasına ilişkin kararından saygılarımla ayrılıyorum.
… Emniyet Müdürlüğü Teknik Büro Amirliğinde görevli komiser olan sanık …’nın … C.Başsavcılığının 2013/8285 soruşturma nolu dosyasında, kovuşturması bu dosyadan tefrik edilerek başka bir esasa kaydıyla ayrı yürütülen … Akar tarafından kullanılan 0532 471 0732 nolu cep telefonu numarası ile ilgili olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde sigara kaçakçılığı yapmak suçundan verilen iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin mahkeme kararı doğrultusunda, haklarındaki evrak tefrik edilen Veysel Subaşı, … Akar, Ferhat …, Dursun … ve Basri Batmaz’ın esrar ticareti yaptıklarına ilişkin tesadüfen delil niteliğindeki bilgi elde edinildiği, bunu KOM Şube Müdürlüğünde görevli komiser yardımcısı sanık …’e bildirdiği, sanık …’in de geçici olarak KOM şubeye vekaleten bakan terörle mücaadele şube müdürü sanık …’yi durumdan haberdar edip onun da onayını alarak ancak kanunen yetkili mercii olan bağlı olarak çalıştıkları Cumhuriyet savcısını durumdan haberdar etmeden ve herhangi bir izin almaksızın takibe başladıkları, bu kapsamda sanıklar …, …, …, …’in … iline kadar gittikleri, burada … Akar’ın kullandığı aracı takip ettikleri, … Akar’ı takip ederken kaybetme ihtimaline karşı ikinci bir ekip istemeleri sonrasında sanıklar … Günrüz ve …’in de geldikleri, sanık …’in yanında sanık …, …, …, … ve … olduğu halde haklarında tefrik kararı verilen öncü ve artçı şekilde seyir halinde olan Veysel’i yanında daralı ağırlığı 67.300 kg, net ağırlğı 64.575 kg olan esrar tabir edilir uyuşturucu madde ile birlikte Veysel Subaşı’nın bulunduğu aracı durdurup, … ilinde yakaladıkları, daha sonrasında Veysel ile bahse konu esrar tabir edilir uyuşturucu maddesini …’a getirip … … yolu üzerinde bulunan Alpet petrol istasyonu mevkiinde yakalamışlar gibi gösterip 01.12.2013 tarihli olay, yakalama, muhafaza altına alma, tartı tutanağını tanzim ettikleri anlaşılmıştır.
Olayın oluşuna ilişkin kabulde, ilk derece mahkemesi, Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu arasında bir uyuşmazlık bulunmamakta olup, ihtilaf eylemin vasıflandırılmasına ilişkindir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararlılık arz eden pek çok ilamında kabul gören uygulaması nazara alındığında şu açıklamaların yapılması zorunludur.
Görevi kötüye kullanmak suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyeti veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız kazanç, 6086 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrası 02.07.2012 tarihinden sonra ise haksız menfaat sağlanması ile oluşur.
Bu suçun oluşması için gerekli olan ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Bir kimse kamu görevlisi olmasına karşın o işle ilgili görevi ve yetkisi yok ise, başka bir suçu oluşturmayan hukuka aykırı davranışı disiplin cezasını gerektirebilirse de, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır. Çünkü, hukuken sahip olunmayan bir yetkinin kötüye kullanılmasından da söz edilemez. Diğer taraftan suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir.
5237 sayılı Kanun’un 257. madde gerekçesinde, suçun oluşmasına ilişkin genel şartlar; ‘Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.’ şeklinde vurgulanmıştır.
Mağduriyet kavramı, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade eder. Madde gerekçesinde bu husus; ‘Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olunması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir’ şeklinde açıkça vurgulanmış, mağduriyet kavramından ne anlaşılması gerektiği öğretide de; ‘Söz konusu mağduriyet sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı ekonomik zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketler bu kapsamda değerlendirilmelidir.’ (Artuk-Gökçen-Yenidünya, TCK Şerhi-Özel Hükümler, 5. Cilt, … 2009, s. 5025) şeklinde açıklanmıştır.
Kişilere haksız kazanç sağlanmasını da içine alan kişilere haksız menfaat sağlanması da, kişilere hukuka aykırı olarak maddi ya da manevi yarar sağlanmasıdır.
Kamunun zarara uğraması, mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır. Her somut olayda hakim tarafından, …, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp, miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir varsayımla da hareket edilmemelidir. (CGK’nun 26.12.2013 gün ve 2012/4.MD-425 Esas, 2013/67 Karar sayılı ilamı.)
5237 sayılı TCK’nın 204. maddesi; resmi belgede sahtecilik suçunu düzenlemektedir.
5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinin 1. fıkrası; bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişinin cezalandırılacağı hükmünü içermektedir. Maddenin 2. fıkrasında; görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisinin cezalandırılacağı öngörülmektedir.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup, belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Söz konusu suç seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Birinci seçimlik hareket; sahte resmi belgenin tanzim edilmesidir. Bu durumda gerçekte olmayan bir belge sahte olarak üretilmektedir. Düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu hususunda kişiyi yanıltıcı özelliğinin bulunması gerekir. Bu kapsamda, şayet resmi belgenin sahteliği, beş duyu organı ile bakıldığında rahatlıkla tespit edilebiliyorsa, sahtelikten söz edilemez. Bu nedenle; özel bir incelemeye tabi olmadıkça sahte olduğu anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmektedir.
İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesidir. Esasında mevcut olan resmi belge üzerinde silmeler veya ilaveler yapılmak suretiyle resmi belgenin içeriği değiştirilmektedir. Mevcut olan resmi belgede sahtecilik suçunun oluşması için, yapılan değişikliğin aldatıcı özellikte olması gerekir. Şayet aldatıcılık özelliği yoksa, resmi belgede sahtecilik suçu oluşmayıp, resmi belgeyi bozma suçu oluşur. Aldatıcılık özelliğinin olup olmadığının, bizzat belgenin mahkeme hakimi tarafından incelenerek değerlendirilmesi gerekmektedir
Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte olarak üretilmiş resmi belgenin kullanılmasıdır. Kullanılan sahte belgenin, kişinin kendisi tarafından veya başkası tarafından tanzim edilmiş olmasının hiç önemi bulunmamaktadır.
Bir belgeden sözedebilmek için, kağıt üzerindeki yazının içereğinin hukuki bir kıymet taşıması gerekmektedir. Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliğinde; sahtecilik yapılan belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bağlantının bulunması gerekir.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Öte yandan, resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte (nesnel) olup olmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
Bu aşamada ‘asli norm’ ve ‘tali norm’ kavramları üzerinde de durulmasında yarar vardır.
Yardımcı (tali) normlar, asli normlarla benzer hukuki yararları koruyan normlardır. Bu tür normlar, asli normların tatbik edilemeyeceği durumlarda kanunda boşluk oluşmasını engellemek amacıyla getirilmiş düzenlemelerdir. Asli-yardımcı norm ilişkisinin olduğu durumda fiile yardımcı norm değil asli norm uygulanacaktır. Bir normun yardımcı norm mu asli norm mu olduğunun, asli normun uygulanamadığı yerlerde başvurulan bir norm olmasından anlaşılması bir yana, düzenleme içinde, ‘fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde’, ‘kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında’ ve ‘eylemin başka bir suç oluşturmaması hâlinde’ gibi ifadelerin yer alıp almamasına göre de belirlenmekte, bu gibi ifadelerin yer aldığı normların yardımcı norm olduğu kabul edilmektedir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde, TCK’nın 257. maddesinin birinci fıkrasında yer alan görevi kötüye kullanma suçuna göre aynı Kanun’un 204. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunun asli norm olduğu kabul edilmelidir.
Tüm bu açıklamalar nazara alındığında, kamu görevlisi olan sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …’nun yukarıda ayrıntısı ile açıklanan eylemlerinin TCK’nınz 204/2. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturduğu, bu nedenle ilk derece mahkemesi hükmünün ve bu hükmü onayan Yargıtay 11. Ceza Dairesi onama kararının usul ve Yasaya uygun olduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan on Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmıştır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) (1), (2) ve (3) numaralı uyuşmazlık konuları yönünden REDDİNE,
b) Dosyanın Ceza Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında gündeme getirilen (4) numaralı uyuşmazlık konusu yönünden ise DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 08.06.2021 tarihli ve 2818-4963 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.11.2014 tarihli ve 45-184 sayılı hükümlerinin, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 257. maddesinin 1. fıkrasında yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.02.2023 tarihinde yapılan birinci müzakerede (1), (2) ve (3) numaralı uyuşmazlık konuları yönünden oy birliğiyle, (4) numaralı uyuşmazlık konusu yönünden birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 15.02.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.