Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/456 E. 2023/87 K. 15.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/456
KARAR NO : 2023/87
KARAR TARİHİ : 15.02.2023

İtirazname No : 2022/78810
YARGITAY DAİRESİ : 2. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 30-272

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Mağdur … ve katılan …’a yönelik silahla kasten yaralama suçlarından sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-e, 62/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca iki kez 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Denizli 1. Asliye Ceza Mahkemesince 13.05.2014 tarih ve 30-272 sayı ile kurulan hükümlerin, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 25.11.2020 tarih ve 23989-13710 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 08.06.2022 tarih ve 78810 sayı ile; “(…)17/10/2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK.nun 251/1. maddesine göre, ‘Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir’ şeklindeki hükme, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesinde yer alan geçici 5/1-d. maddesi ile ’01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz’ şeklinde sınırlama getirilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin, 19/08/2020 tarih ve 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 Esas ve 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile ‘…kovuşturma evresine geçilmiş…’ ibaresine ilişkin esas incelemenin aynı bentte yer alan ‘…basit yargılama usulü…’ yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, böylece ‘kovuşturma evresine geçilmiş basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden iptal kararı’ verildiği anlaşılmakla; her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez ise de, CMK’da yapılan değişikliklerin derhal uygulanması ilkesi geçerli olsa da, iptal kararının sonuçları itibariyle Maddi Ceza Hukukuna ilişkin olduğu, zira CMK.nun 251/3. maddesinde ‘Basit yargılama usulü uygulanan dosyalarda sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir’ şeklindeki düzenleme gereği maddi ceza hukuku anlamında sanık lehine sonuç doğurmaya elverişli olduğundan TCK.nun 7. ve CMK.nun 251. maddeleri uyarınca dosyanın Basit Yargılama Usulü yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır(…)” düşüncesiyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 07.09.2022 tarih ve 5295-14234 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında mağdur … ve katılan …’e yönelik silahla kasten yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay 2. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında silahla kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında hüküm kurulduktan sonra yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’la değişik CMK’nın 251. maddesinde düzenlenen basit yargılama usulünün uygulanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık … hakkında, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.2012 tarihli ve 10951-4122 sayılı iddianamesi ile TCK’nın 86/2,3-a maddeleri uyarınca iki kez cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, iddianamenin 17.01.2013 tarihinde kabulüne karar verilerek kovuşturma evresine geçildiği,
Denizli 1. Asliye Ceza Mahkemesince 13.05.2014 tarih ve 30-272 sayı ile; sanığın, mağdur … ve katılan …’e yönelik eylemleri nedeniyle silahla kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-e, 62/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca iki kez 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin hükümlerin, 07.07.2014 tarihinde sanık tarafından temyiz edildiği,
Dosyanın temyiz incelemesinin yapılması için Yargıtay 2. Ceza Dairesinin arşivinde bulunduğu sırada, 24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile CMK’nın 251. maddesinde “Basit yargılama usulü”nün düzenlendiği, adı geçen Kanun’un 31. maddesi ile CMK’ya eklenen Geçici Madde 5/1-c hükmü uyarınca; basit yargılama usulünün “01.01.2020 tarihinden itibaren” uygulanacağının, 01.01.2020 tarihi itibarıyla (geçmişe dönük olarak) “kovuşturma aşamasına geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda” ise basit yargılama usulünün geçerli olmayacağının açıkça düzenlenmesi suretiyle bu usule ilişkin istisnaların da sınırlı şekilde sayılarak belirtildiği,
Bu sırada, 7188 sayılı Kanun’la değişik CMK’nın geçici 5/1-d maddesinin Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırı olduğundan bahisle, Adana 20. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından somut norm denetimi yoluyla iptali için başvurulması üzerine Anayasa Mahkemesinin, 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 16-33 sayılı kararıyla; yürürlükteki bir kanun hükmünün yargı organlarınca itiraz yoluyla iptale konu edilebilmesi için görülmekte olan davada uygulanabilir olmasının ön koşul olduğu da gözetilerek; CMK’nın geçici 5/1-d maddesine yönelik itirazın madde metninde yer alan “kovuşturma aşamasına geçilmiş” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına ve ilgili kısmın Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, “kovuşturma aşamasına geçilmiş” ibaresinin, aynı bentte yer alan “basit yargılama usulü” ibaresi yönünden iptal edildiği,
Ancak, CMK’nın geçici 5/1-d maddesinde yer alan “…hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda…” ibaresinin hâlen yürürlükte olduğu,
Sanık hakkında kurulan ve temyize konu edilen 13.05.2014 tarihli mahkûmiyet hükümlerinin, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 25.11.2020 tarihli ve 23989-13710 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği,
Sanık hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin kesinleşmesinden sonra, Yargıtay 8. Ceza Dairesi ve Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 7188 sayılı Kanun’la değişik CMK’nın geçici 5/1-d maddesinin “…hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda…” ibaresi yönünden de Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle iptali için yapılan itiraz başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesinin, 16.03.2021 tarihli ve 31425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 14.01.2021 tarihli ve 81-4 sayılı kararıyla; CMK’nın Geçici 5/1-d maddesinde yer alan “…hükme bağlanmış…” ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa’ya aykırı olduğundan iptaline, “…kesinleşmiş…” ibaresi yönünden ise Anayasa’ya aykırı bulunmadığından yapılan başvurunun reddine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen CMK’nın 251. maddesi;
“Basit yargılama usulü
MADDE 251- (1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.
(2) Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.
(3) Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.
(4) Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.
(6) Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.
(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.
(8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.”
Anılan Kanun’un 31. maddesi ile yeniden düzenlenen CMK’nın geçici 5. maddesi ise;
“GEÇİCİ MADDE 5- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla;
a) 102 nci maddede yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren üç ay sonra uygulanır.
b) 236 ncı maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında yapılan düzenleme uyarınca kurulması gereken merkezler, en geç 1/9/2020 tarihine kadar faaliyete geçirilir. Bu tarihe kadar mevcut uygulamaya devam olunur.
c) 250 nci maddede düzenlenen seri muhakeme usulü ile 251 ve 252 nci maddelerde düzenlenen basit yargılama usulüne ilişkin hükümler, 1/1/2020 tarihinden itibaren uygulanır.
d) 1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.
e) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda kamu davasının açılmasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.
f) 286 ncı maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilir.
g) 308/A maddesinde yapılan değişiklikle bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığınca yapılan itirazların incelenmesine ilişkin getirilen usul, bu maddenin yayımlandığı tarihten önce itiraz yoluna başvurulup reddedilmiş olan itirazlar hakkında uygulanmaz.
h) Aile mahkemeleri ile çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde görev yapan psikolog, pedagog ve sosyal çalışma görevlilerine ilişkin düzenlemeler, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren altı ay sonra uygulanır.”
Hükümlerini içermekte iken;
CMK’nın geçici 5/1-d maddesinde, basit yargılama usulünün uygulanamayacağını öngören “…kovuşturma aşamasına geçilmiş…” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve 16-33 sayılı kararıyla, Resmî Gazete’de yayımlandığı 19.08.2020 tarihinden itibaren iptal edilerek madde metninden çıkartılmıştır.
Anılan hükümdeki, basit yargılama usulünün uygulanamayacağı öngörülen kararlara ilişkin “…hükme bağlanmış…” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 81-4 sayılı kararıyla; Resmî Gazete’de yayımlandığı 16.03.2021 tarihinden itibaren iptal edilerek madde metninden çıkartılmış, aynı maddede yer alan “…kesinleşmiş…” ibaresi yönünden yapılan itiraz başvurusunun ise reddine karar verilmiştir.
14.07.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun’un 23. maddesi ile CMK’nın 251. maddesinin birinci fıkrasına “175 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanmaz.” cümlesi eklenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli ve 87-44 sayılı kararıyla; 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan “…kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış…” ibaresinin “…seri muhakeme usulü…” yönünden de Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş ve böylece adı geçen madde metinleri son şeklini almıştır.
7188 sayılı Kanun’un teklif metninin genel gerekçesinde;
“…İyi ve etkin işleyen etkin bir ceza adalet sisteminin oluşturulması, hukuk devletinin temel amaçlarından birisidir. Bu amacın gerçekleşmesi bakımından, toplumdaki uyuşmazlıkların en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve tarafları tatmin eder bir biçimde sonuçlandırmak için alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, adil yargılanma hakkı ihlal edilmeksizin basit ve hızlı yargılama usullerinin geliştirilmesi yönünde mevzuat değişiklikleri yapılmaktadır.
Kovuşturmanın mecburiliği ilkesine istisna oluşturan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri, belirli bir ceza eşiğinin altında kalan suçlarda, mağdurun haklarının korunması ve tatminini sağladığı gibi failin eyleminin oluşturduğu haksızlık içeriği ile yüzleşmesine ve bunu telafi etmesine imkân sağlamaktadır. Hızlı ve maliyet-etkin çözümler üreten bu usuller özellikle ilk kez suç işleyenlere bir şans tanıyarak failin ceza muhakemesinin erken aşamalarında yeniden sosyalleşmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca geleneksel dava yollarına karşı geliştirilen alternatif yöntemler, yargı mercilerinin artan iş yükünün hafifletilmesi amacına da hizmet etmekte, daha karmaşık ve ağır suçlar için ihtiyaç duyulan zaman ve mali kaynağa tasarruf sağlamaktadır…”,
Anılan Kanun’un teklif metninin 24. maddesine dair gerekçede;
“…Ceza yargılaması sistemimizde tek bir yargılama usulü öngörülmüş olup ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından uygulanan yargılama usulü ile bir ay hapis cezası öngörülen suçlar için uygulanan yargılama usulü aynıdır. Başka bir ifadeyle, basit suçlarla ağır suçlar arasında bir ayrım yapılmadan duruşma açmak suretiyle aynı yargılama usulünün tüm prosedürlerinin uygulanması kabul edilmiştir. Bu durum ağır suçların yargılamasına daha az vakit ve emek ayrılmasına sebebiyet vermektedir.
Mukayeseli hukukta suçların önem derecesi, olayların karmaşık olup olmaması, çözümünde hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması, tanık dinletmenin zorunlu olup olmaması gibi hususlar nazara alınarak farklı yargılama usullerine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır…
…Artan iş yükü karşısında ceza yargılaması sistemimizde değişiklik yapılarak bazı suçlar yönünden alternatif yargılama usullerinin getirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Alternatif yargılama usullerinin getirilmesinin, yargılamayı hızlandıracağı, yargının iş yükünü hafifleteceği ve kaynakların verimli kullanılmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir…”,
Teklif metninin 31. maddesine ilişkin gerekçede ise; “…Ceza Muhakemesi Kanununun 250,251 ve 252. maddelerinde ilk defa düzenlenen yargılama usullerine ilişkin hükümlerle ilgili olarak uygulamacı hakim ve savcıların eğitimlerinin tamamlanabilmesine imkân tanımak amacıyla söz konusu hükümlerin uygulama tarihi altı ay sonraya bırakılmaktadır. Aynı süre içinde 250’inci maddeye göre çıkarılması öngörülen yönetmeliğin de hazırlanması öngörülmektedir. Diğer yandan bu usullerin uygulanmaya başlandığı tarihten önce genel hükümlere göre kovuşturulmasına başlanarak duruşma açılan veya karar verilen dosyaların yine genel hükümlere göre sonuçlandırılması gerekmektedir. Tüketilmiş evreler bakımından bu usullerin uygulanması söz konusu olmayacaktır…”
Şeklindeki açıklamalara yer verilmek suretiyle; basit yargılama usulünün getirilme amacının, nispeten hafif ceza öngörülen bazı suçların yargılamaları sırasında, mahkemelerin iş yükünün azaltılması ve kaynakların verimli kullanılması ile yargılamanın taraflarının tatmin edilmesini sağlayacak şekilde hızlı ve adil sonuçlar elde edilmesi olduğu belirtilmiş, bu kuralların tüketilmiş evreler bakımından uygulanmayacağına işaret edilmiştir.
Bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı şekilde çözüme kavuşturulması bakımından, ceza normu ile muhakeme normu farkı, derhal uygulanırlık ilkesi ve Anayasa Mahkemesinin ceza muhakemesi normuna ilişkin olarak verdiği iptal kararlarının geçmişe yürüyüp yürümeyeceği konularına doktrin ve yargı kararları çerçevesinde kısaca değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
Bir kuralın ceza muhakemesi hukukuna mı yoksa maddi ceza hukukuna mı dâhil olduğunu anlamak için kuralın hangi yasada yer aldığına bakmak yeterli değildir. Kural olarak suç ve yaptırımları öngören normlar ceza hukuku normları, suç iddiasının araştırılıp ceza verilmesinde izlenecek yöntemi gösteren kurallar ise muhakeme hukuku kurallarıdır. Ceza muhakemesi işlemlerini düzenleyen kuralların büyük bir kısmı sadece usul ilişkisini düzenlerken bir kısmı da usul ilişkisiyle birlikte aynı zamanda ceza ilişkisini de karma olarak düzenlerler. Kural olarak muhakeme kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanma ilkesi geçerlidir. Ancak bu ilkenin, eski ve yeni hal arasında haksızlıklara yol açacağı öngörülüyorsa, en doğru yolun geçiş dönemi için yasayla istisnai hükümler konulması olacağı kabul edilebilir(Nur Centel/Hanife Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Kitabevi, 19. Baskı, İstanbul, 2020, s.61).
Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasını gösteren TCK’nın 7. maddesinde iki önemli ilkeden söz edilebilir; ceza hukuku kuralları yürürlüğe girdiği andan itibaren ileriye etkili olarak uygulanırken yeni suç yaratan veya failin durumunu ağırlaştıran kanunlar geçmişe etkili olmaz; ancak eski ve yeni kanunda failin lehine olan kanun geçmişe etkili sonuç doğurur. Ceza muhakemesi hukukuna ilişkin bir kanun yürürlüğe girdiği zaman ise kural olarak failin lehine veya aleyhine olduğuna bakılmaksızın derhal uygulanır. Muhakeme hukuka dair bu kuralın istisnası; yeni durumda ortaya çıkacak bir takım haksızlıkların önlenmesi için kabul edilen kazanılmış haklardır. Örneğin; eski muhakeme kuralının uygulandığı halde usulen belirlenen süre bir hafta iken sonraki durumda bu süre 5 güne indirilmişse ve başvuru hakkı sahibinin eski haldeki süreye güvenerek başvuru yapmamış ise ortaya çıkan adil olmayan durum nedeniyle kazanılmış haktan bahsetmek mümkün olabilecek, süre 15 güne çıkarılmışsa bu kez henüz kullanılmamış olan başvuru hakkı yeni duruma göre değerlendirilebilecektir (Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 16. Baskı, Ankara, 2021, s.143-149).
Anayasa Mahkemesinin bir normun Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle vermiş olduğu iptal kararı, iptal edilen hükmün yürürlükten kaldırılmasının yanı sıra yürürlük sonrasında uygulanmasını da önleyerek tesir eder. Anayasa’nın 153/5. maddesi, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının, kuralın iptal edilmeden önce uygulandığı zamanlara (geçmişe) dokunmayacağını (yürümeyeceğini) hüküm altına almıştır. Muhakeme normları ile muhakeme dışı normların zaman bakımından uygulanması arasında fark vardır. Muhakeme dışı normlar TCK’nın 7. maddesinde düzenlenen yürürlük öncesi uygulanırlık ile yürürlük sonrası uygulanırlık hâllerinde eski yeni kanun karşılaştırması sonucu lehe kanun ilkesine tâbi iken, muhakeme normları için söz konusu olan yürürlük sonrası uygulanırlık ya da derhâl uygulanırlık kuralıdır. Derhâl uygulanırlık kuralının istisnası her ne kadar kazanılmış hak olarak kabul edilse de bu hâlde daima lehe sonuç doğuracak bir durum akla gelmekte, hâlbuki önceden yapılmış bir muhakeme işlemi lehe de olsa aleyhe de olsa geçerli sayılmalı ve yeni kanuna göre tekrarlanmamalıdır (Feridun Yenisey/Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara, 2021, s.106-108) .
Ceza Genel Kurulunun 26.03.2013 tarihli ve 1515-102 ile 05.04.2011 tarihli ve 262-35 sayılı kararlarında açıkça belirtildiği üzere; Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş hükümleri nasıl etkileyeceği sorunu, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanması ile ilgilidir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke usul işlemlerinin, işlemin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağıdır. Bir usul işlemine o sırada yürürlükte bulunan usul kanunu hükümlerinin uygulanmasına derhâl uygulama ilkesi denilmektedir.
Bir usul işlemine sonradan yürürlüğe giren usul kanununun uygulanmasına geçmişe yürüme (makable şümul), yürürlükten kaldırılan eski usul kanunu hükümlerinin, sonraki usul işlemlerine uygulanmasına ise eski kanunun ileriye yürümesi ilkesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza yargılamasında kural, derhâl uygulamadır. O hâlde ceza yargılaması sırasında kanun değişikliği olduğunda yeni kanun uygulanmalıdır. Ancak, bu durum eski usul kanunu zamanında yapılmış işlemlerin geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz. Yeni kanunun eski kanuna göre daha mükemmel olduğu görüşünden hareketle, eski kanuna göre yapılmış işlemlerin yenilenmesi kabul edilirse, birçok işlemin yeniden yapılamayacağı gerçeği maddi olarak ortaya çıkar, zira birçok işlemin yeni kanuna göre tekrar yapılma imkânı artık ortadan kalkmış olabilir. Kaldı ki eski kanun zamanında yapılmış işlemlerin yenilenmesi, uyuşmazlıkları tekrar canlandıracak, bundan da kamu düzeni zarar görecektir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça hemen ve derhâl uygulanma ilkesinin sonucu olarak;
a- Usul işlemleri kural olarak yürürlükteki kanuna göre yapılacaktır.
b- Yürürlükte olan kanuna göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe giren bir kanun nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni kanunun yürürlüğünden ya da Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yapılması gereken usul işlemleri ise yeni kanuna ya da iptal kararıyla ortaya çıkan usule tâbi olacaktır.
d- Muhakeme usulüne ilişkin çıkarılan yeni kanunun uygulanmasında, bu kanun veya değişikliğin sanığın lehine ya da aleyhine sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında; kanun koyucu tarafından 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile CMK’nın 251. maddesinin yeniden düzenlenen basit yargılama usulünün uygulanmasına dair kurallar muhakeme normu olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile eklenen CMK’nın geçici 5/1-d maddesi ise seri ve basit yargılama usulünün uygulanmasını engelleyen, muhakeme normunu uygulayacak yargı makamının yetkisini sınırlayan bir geçiş hükmü olarak değerlendirilmelidir.
CMK’nın gerek 251. maddesini gerekse geçici 5/1-d maddesini düzenleyen 7188 sayılı Kanun’un 24.10.2019’da yürürlüğe girdiği, buna göre basit yargılama usulünün “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma aşamasına geçilmiş, hükme bağlanmış ve kesinleşmiş” dosyalar bakımından uygulanmayacağının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilen CMK’nın geçici 5/1-d maddesinin ilgili kısımlarının, CMK’nın 251. maddesinde düzenlenen şartları içeren ve bir muhakeme normu olan basit yargılama usulüne dair bir norm değil, 7188 sayılı Kanun’la basit yargılama usulü ile aynı anda yürürlüğe giren bir nevi geçiş hükmü mahiyetinde olduğu, geçiş hükmünün tamamen iptali hâlinde dahi CMK’nın 251/1. maddesi uyarınca basit yargılama usulünün uygulanmasının kanunen zorunlu değil, hâkimin takdirine bağlı bir uygulama olarak düzenlendiği, keza CMK’nın 251. maddesinde yazılı basit yargılama usulünün; yargılama sırasında uygulanması zorunlu bir süreç olmadığı, itiraz hâlinde genel hükümlere göre yargılamaya devam edilmesini öngördüğü, her hâlükârda sanık lehine sonuç doğurması kesin olan hükümler içermediği görülmektedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın, mağdur … ve katılan …’e yönelik eylemleri nedeniyle TCK’nın 86/2 ve 86/3-e maddeleri uyarınca düzenlenen iddianamenin 17.01.2013 tarihinde kabul edildiği ve sonraki süreçte Yerel Mahkemece sanık hakkında TCK’nın 86/2, 86/3-e maddeleri uyarınca silahla kasten yaralama suçlarından 13.05.2014 tarihli mahkûmiyet hükümlerinin kurulduğu sırada; başka bir anlatımla kovuşturma evresine geçme ve hüküm tarihlerinde, 7188 sayılı Kanunla değişik CMK’nın 251. maddesinde düzenlenen basit yargılama usulünün henüz yürürlükte olmadığı,
7188 sayılı Kanun’la basit yargılama usulünün uygulanmaya başlayacağı tarihin 01.01.2020 tarihi olarak belirlendiği, ancak bu tarihten itibaren geçmişte “kovuşturma aşamasına geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş” dosyalar için basit yargılama usulünün uygulanamayacağının CMK’nın geçici 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde açıkça düzenlendiği,
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz incelemesi aşamasında, Anayasa Mahkemesince 25.06.2020 tarih ve 16-33 sayı ile; CMK’nın geçici 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin sadece “…kovuşturma aşamasına geçilmiş…” ibaresi yönünden basit yargılama usulü yönünden iptaline karar verildiği, sanığın temyiz talebinin incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesinin arşivinde bulunan dosyanın CMK’nın 251. maddesindeki şartları, suçun türü ve cezanın miktarı yönünden taşısa da aynı Kanun’un geçici 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan ve basit yargılama usulünün uygulanmasını yasal olarak engelleyen bir geçiş hükmü olan “…hükme bağlanmış…” ibaresi hâlen yürürlükte olduğundan, davası hükme bağlanmış olan sanık lehine basit yargılama usulünün uygulanmasının kanunen mümkün olmadığı,
Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan iptal kararından sonra sanık hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin, Yargıtay 2. Ceza Dairesince 25.11.2020 tarih ve 23989-13710 sayı ile onanarak kesinleştiği,
Sanık hakkındaki hükümlerin kesinleşmesinden sonra, Anayasa Mahkemesince 14.10.2021 tarih ve 81-4 sayı ile CMK’nın geçici 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “…hükme bağlanmış…” ibaresinin iptal edildiğinin 16.03.2021 tarihli ve 31425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığı, CMK’nın 308. maddesinde düzenlenen itiraz yoluna; Yargıtay Ceza Dairelerinden birinin kararına karşı, ilgili Ceza Dairesinin itiraza konu kararı verdiği tarihte yürürlükte olan mevzuatta yer alan usul kuralları çerçevesinde başvurulabileceği, bununla birlikte iptal edilen ibarenin itiraz tarihi olan 08.06.2022’de hâlen basit yargılama usulü uygulanması önünde bir engel olarak yürürlükte olduğu, dolayısıyla Özel Dairece verilen onama kararı sırasında söz konusu ibarenin görmezden gelinerek sanık lehine maddi anlamda lehe kanun olarak yorumlanamayacağı, tüketilmiş yargılama evrelerinin en başına dönülmesinin kanunun gerekçesine ve basit yargılama usulünün, Anayasa’nın 141. maddesi ile de güvence altına alınan yargılamanın en hızlı ve etkin şekilde bitirilmesi amacına da aykırı bir sonuç doğuracağı,
Öte yandan Özel Dairenin onama kararı sonrasında CMK’nın geçici 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “…kesinleşmiş…” ibaresine yönelik iptal isteminin Anayasa Mahkemesince reddine karar verildiği, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi çerçevesinde, hakkındaki mahkûmiyet hükümleri kesinleşen sanık hakkında anılan iptal kararı sırasında Kanun’da bulunan uygulama engelinin devam etmesi nedeniyle basit yargılama usulüne gidilemeyeceği gibi anılan usulün infaz aşamasında uygulanmasının da mümkün olmadığı, dolayısıyla sanığın hukuki durumunun yargılamanın hiçbir aşamasında yürürlükteki mevzuata göre basit yargılanma usulünün uygulanmasını gerektirmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.