Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/447 E. 2023/227 K. 25.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/447
KARAR NO : 2023/227
KARAR TARİHİ : 25.04.2023

İtirazname No : 2014/69977
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 571-438

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Çocuğun basit cinsel istismarı suçundan sanık … hakkında açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesince 28.05.2012 tarih ve 570-485 sayı ile sanığın eyleminin beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın gönderildiği İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince de 28.06.2012 tarih ve 334-222 sayı ile görevsizlik kararı verilmesi üzerine çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 12.11.2012 tarih 11762-11072 sayı ile görevsizlik kararı kaldırılan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince 18.12.2013 tarih ve 571-438 sayı ile sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine ilişkin hükmün, katılan mağdure … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 25.10.2021 tarih ve 22329-8623 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 17.12.2021 tarih ve 69977 sayı ile;
“…şüpheli … hakkında mağdurlar … ve …na yönelik cinsel istismar suçu nedeniyle C.Başsavcılığımızın 2012/30646 sayılı dosyası üzerinden yürütülen soruşturma sonrası şüphelinin isnat edilen suçtan dolayı tutuklanmasından sonra, bu dosyanın mağdurları olan …, … ve …nın da aileleri ile birlikte karakola giderek, şüphelinin aynı şekilde kendilerine de cinsel istismarda bulunduğunu belirterek şikayetçi oldukları,
Dosyadaki mağdur beyanlarından, şüphelinin 2007 yılı yaz aylarında mağdur …’yı yanına çağırarak evinin alt katında bulunan bir yere götürdüğü, burada …’a çikolata verdiği, sonrasında bir sandelyeye oturarak mağduru kucağına aldığı, kalçalarına ellediği, göğüslerini öptüğü, devamında beş lira verip bu olayı kimseye söyleme dedikten sonra gönderdiği, şüphelinin bu eylemini bir kaç kez daha tekrarladığı, en son 2010 yılı yaz aylarında …a yönelik cinsel istismarda bulunduğu,
Şüpheli …’nun, diğer mağdur …’yı 2011 yılı yaz aylarında, evinin alt katında bulunan bir odaya götürdüğü, sonrasında kucağına oturtarak mağdurun cinsel organını ve göğüslerini ellediği ve yanaklarından öptüğü, bunun üzerine … in ayağı kalkarak evden ayrıldığı, yaşadıklarını kimseye anlatmadığı, şüphelinin mağdura yönelik bu eylemlerini bir kaç kez daha tekrarladığı,
‘Şüphelinin, mağdur …’ı, 2011 yılı Aralık ayı içerisinde evine geldiğinde, diğer mağdurlara yaptığı gibi önce kucağına oturtuğu, devamında cinsel organını ve kalçalarını ellediği ayrıca boynundan öptüğü, mağdur bu olayı kimseye anlatmadığı, şüphelinin ise bir kaç kez daha … kendi evine geldiğinde eylemini tekrarladığı,’ şeklinde ortaya konulan iddia ile sanığın mağdurlar … ve … ya yönelik cinsel istismar ve cinsel amaçla hürriyetten yoksun bırakma suçlarından, mağdur …’a yönelik cinsel istismar suçundan cezalandırılması için İstanbul Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dosya görevsizlik kararı ile Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
Sanık savunmalarında özetle; sağlık durumunun kötü olduğunu, 8 yıldır cinsel duygularının olmadığını, iddia edilen tarihlerde Almanya’ da da Türkiye’de de olabileceğini, bu iddiların oğlu … ve gelini … tarafından tezgahlandığını, benzer iddialarla açılan başka kamu davalarının da olduğunu, atılı suçları işlemediğini ileri sürmüştür.
Mağdurlar ise iddianamede yazılı eylemlere benzer şekilde anlatımlarda bulunmuşlardır.
Sanığın savunmasında bahsi geçen dosyalar yönünden UYAP üzerinden yapılan incelemede, sanık hakkında oğlu … ve gelini …’den olma torunları … ve …’ye yönelik nitelikli cinsel istismar suçundan açılan ve beraatle sonuçlanan İstanbul 18, Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/117 Esas-2015/24 Karar sayılı kararının halen Yüksek Dairede temyiz incelemesi için beklediği, suç tarihinin 2012 olduğu, katılan …’na yönelik çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet hükümleri hakkında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesinin 18/10/2019 tarih, 2019/114 Esas, 2014/143 Karar sayılı esastan ret kararının halen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arşivinde incelenmeyi beklediği, sanığın bu dosyalarda benzer savunmalarda bulunduğu anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesi sanığın suç tarihi olan 2010 yılı 7. Ayında yurt dışında olduğundan bahisle atılı suçları işlediğine dair şüpheden uzak delil elde edilmediği gerekçesine dayanarak sanığın tüm suçlardan beraatine karar vermiştir. Dosya içeriğine göre her mağdur bakımından suç tarihilerinin farklı ve sanığın yurt dışında olduğu zaman diliminde işlendiği iddia edilen bir suçun bulunmadığı gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin beraat kararı gerekçesinin dosya içeriği ile uyuşmadığı ve yetersiz olduğu,” görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.06.2022 tarih ve 28425-6610 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI KONUSU VE ÖN SORUN
Sanığın mağdureler … ve …’a karşı eylemleri sebebiyle verilen beraat hükümlerinde mağdure vekillerinin temyiz hakkının bulunduğuna yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının Özel Dairece kabul edilerek red kararının kaldırılması suretiyle onama kararı verilmiş olması karşısında itirazın kapsamına göre inceleme, sanığın katılan mağdure …’ya yönelik eylemi nedeniyle verilen beraat hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan mağdure …’ya yönelik eyleminin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.12.2021 tarihli itirazından sonra sanığın Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan nüfus kayıt örneğine göre 02.03.2023 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında bu hususun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre sanığın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 02.03.2023 tarihinde öldüğü anlaşılmıştır.
V. GEREKÇE
A. Ön Soruna İlişkin Değerlendirmeler
Ön sorun bakımından isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi için karar tarihinden sonra sanık veya hükümlünün ölmüş olmasına bağlanan hukuki sonuçlarla ilgili yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Sanığın veya hükümlünün ölümü” başlıklı 64. maddesi;
“Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği; hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi hâlinde kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölüm, ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, fakat ortada suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere, temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek, yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Öte yandan 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun “Adlî sicil bilgilerinin silinmesi” başlıklı 9. maddesinin ikinci fıkrasında ilgilinin ölümü üzerine adli sicil bilgilerinin, aynı Kanun’un “Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi” başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise ilgilinin ölümü üzerine adli sicil ve arşiv bilgilerinin tamamen silineceği hüküm altına alınmıştır.
Gelinen aşamada itiraz yoluna başvurulmasına ilişkin esaslar ve başvuru amaçları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz tarihinden sonra hükümlünün ölmesi durumunda nasıl bir karar verilmesi gerektiği üzerinde de durulmalıdır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, CMK’da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. CMUK’u 322/4. maddesi; “Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir.” biçiminde iken, CMK’nın 308. maddesi; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle de, CMK’nın 308. maddesine;
“2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.” şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanırlar.
İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yoluna başvurusunu itirazname denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itiraz üzerine incelemeyi dosya üzerinden yapar ve düşme sebebi varsa davanın düşmesine karar verir. İtiraz nedenlerini yerinde görmezse itirazı reddeder, yerinde görürse, kararı ıslah eder. İtirazın reddedilmesi hâlinde Ceza Dairesinin kararı konusunda bir karar vermesi gerekmez (Nur Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım, 19. Bası, İstanbul 2020, s. 956).
CMK’nın olağanüstü kanun yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi de bulunmaktadır. Kanun yollarının ortak amacı, temyiz edilen kararların hukuka ve maddi gerçeğe uygunluğunun denetlenmesi olup Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların da temyiz incelemesinin kapsamı gözetilerek gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, kanun yolu davası açabilmek için korunan hukuki yararın ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun yolu başvurusunun temel şartlarından biri karardan zarar görme şartıdır (Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara, 2021, s. 894-899). Olağanüstü kanun yollarının genel amacı, kesin hükmün otoritesinin ancak çok ciddi boyutta hukuka aykırılıkların bulunması hâlinde hukuk düzenince kabul görmeyerek ortadan kaldırılmasıdır. Yargısal kararın güvenirliği ve hukuki kesinlik ilkeleri de dikkate alındığında, ancak hukuki yararın bulunması kaydıyla olağanüstü kanun yollarına başvurulabileceği kabul edilmelidir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık …’nun CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine ilişkin İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen hükmün, katılan mağdure … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince onanmasına karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.12.2021 tarih ve 69977 sayı ile sanığın katılan mağdure …’ya yönelik eyleminin sabit olduğu görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulmasından sonra güncel nüfus kaydına göre sanığın 02.03.2023 tarihinde vefat ettiği anlaşılan olayda;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusu, sanığın katılan mağdure … yönelik eyleminin sabit olup olmadığının tespiti ile kurulan hükmün hukuka uygunluğunun denetlenmesi ve bu yolla içtihat birliğinin sağlanması amacını taşımakla birlikte, itiraz sırasında hayatta olan ve hakkında mahkûmiyet hükmü bulunan sanığın, itiraz tarihinden sonra vefat etmesi nedeniyle ceza mahkûmiyeti ve mahkûmiyete bağlı tüm sonuçlar ortadan kalkmış bulunacağından mahkûmiyet kararından zarar görme şartının gerçekleşmesi artık söz konusu olmadığı gibi sadece sanık açısından sonuç doğuracak olan hükmün, maddi ceza hukuku veya muhakeme hukukuna uygun olup olmadığının denetlenmesinde de hukuki bir yarar kalmadığı anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusunun kalmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu ön sorun yönünden reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.