Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/427 E. 2023/63 K. 08.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/427
KARAR NO : 2023/63
KARAR TARİHİ : 08.02.2023

YARGITAY DAİRESİ : 3. Ceza Dairesi

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar … ve Nimet (Karagöz) Özatak’ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ayrı ayrı TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.07.2019 tarihli ve 212-217 sayılı hükümlere yönelik sanıklar müdafileri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 10.02.2020 tarih ve 1512-185 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu hükümlerin de sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 28.06.2021 tarih ve 3324-4627 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 16.03.2022 tarih ve 146582 sayı ile;
“…1-Sanık … hakkında;
İtiraza konu uyuşmazlık, kendisine … 16. Noterliğince tanzim olunan 31/07/2019 tarih ve 19629 yevmiye no’lu vekaletnameye istinaden vekil tayin eden ve dosya içeriğine göre istifa ettiğine ya da azledildiğine dair bir bilgi ve belge bulunmayan sanık müdafii Av. …’a Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilip edilmediği ve buna bağlı olarak 11.10.2021 tarihinde öğrenme üzerine verilen temyiz sebeplerini içerir 14.10.2021 tarihli dilekçesinin süresinde kabul edilip edilemeyeceğine ilişkindir.
Sanığın vekaletnameli avukatının 28/02/2020 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliği istemini de içerir süre tutum dilekçesi verdiği görülmekle birlikte, gerekçeli kararın 27.02.2020 tarihinde tebliğine dair belgenin incelenmesinde, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2014/30652-2016/8949 ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2015/26382-2020/585 sayılı emsal kararlarında da belirtildiği üzere tebliğin, 7201 sayılı Kanunun 21, 23 ve Yönetmeliğin 29, 30 ve 31 maddesi hükümlerine göre usulüne uygun bir tebliğ olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmıştır. Sanık müdafiilerinin temyizine istinaden düzenlenen Tebliğname ise CMK’nın 297. Maddesi uyarınca vekil avukat yerine zorunlu müdafiiye tebliğ edilmiştir.
Dosya kapsamına göre, sanığın vekil avukatını azlettiğine veya vekilin istifa ettiğine dair bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Vekaletname ibrazı ile başlayan vekalet ilişkisinin devam ettiğinin anlaşılması karşısında, vekalet ilişkisi ortadan kalkan zorunlu müdafiinin temyiz başvurusunun reddi gerekeceği kabul edilmelidir. Ancak, bu husus, 5271 sayılı Kanun’un 308/1. maddesi uyarınca sanık aleyhine sonuç doğuracağından itiraznameye konu edilememiş ve oluşan durum itibarıyla Tebligat Kanunun’un 32. maddesi uyarınca 11.10.2021 tarihinde karardan haberdar olduğu kabul olunan vekil avukatın 14/10/2021 tarihli temyiz başvurusu ile sanık zorunlu müdafiinin temyiz başvurusu üzerine inceleme yapılarak bir karar verilmesi zorunluluğu nedeniyle sanık lehine 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi uyarınca itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulması gerekmiştir.
Sanık …’ın temyiz aşamasında sunduğu kabul olunacak 23/09/2021 tarih ve ‘Etkin pişmanlık beyanımın sunulması’ konulu dilekçesinde, bir kısım bilgiler de vermek suretiyle etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirtmesi nedeniyle, duruşmada hazır edilerek beyanlarının alınıp, gerekirse kollukta teşhis işlemi de yaptırılmak suretiyle vereceği bilgilerin örgüt içerisindeki kaldığı süre, örgütsel faaliyet ve konumuna uygun faydalı bilgiler olup olmadığı eldeki bilgiler ile örtüşüp örtüşmediği ilgili birimlerden sorulup değerlendirilerek sonucuna göre hakkında 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasında zorunluluk bulunması karşısında, hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
2-Sanık … (Karagöz) Özatak hakkında;
İtiraza konu uyuşmazlık, sanık hakkında eksik araştırma ile karar verilip verilmediğine ilişkindir.
Somut olayda;
… Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan soruşturma kapsamında 13.04.2018 tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait olduğu tespitiyle 17 ayrı adrese düzenlenen operasyonda, 12 no’lu örgüt evi olarak gösterilen ‘…/…’ adresindeki evde … ve… ile birlikte yakalanarak gözaltına alınan sanık hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturma sonucunda, örgüte ait olduğu kabul olunan evde ikamet etmesi nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir.
Mahkemenin genel kabulünde, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında örgüt tarafından oluşturulan ve örgüt ile bağlantısı olmayanların kalamayacağı örgüt evlerinde kalmanın dahi tek başına örgüt üyeliği için aranan kriterleri karşıladığı kabul edilmiştir.
Mahkemenin genel kabulünde isabetsizlik görülmemiş olmakla birlikte, dosya kapsamındaki deliller itibarıyla sanığın da kaldığı ’12 no’lu ikametin örgüt evi olduğu’ olgusunun değerlendirilmesi gerekmektedir,
Yapılan soruşturma ve kovuşturma sonucunda, sanığın kaldığı/yakalandığı evin, … ilindeki öğrencileri evlere yerleştirme ve ilgilenme görevleri olduğu tespit edilen dosya sanıkları Ayşenur Bal ve …’ın organizasyonunda tutulduğuna, bir araya gelindiğine veya ev ile ilgilendiklerine dair delil elde edilemediği, karar gerekçesinde de bu hususun ‘bahse konu örgüte ait olduğu değerlendirilen ikamet ile ilgili olarak terör örgütü yapılanması içerisinde mutlaka bir Bölge Talebe Mesulünün bu ikametten sorumlu olarak görev yapıyor olduğu ancak evden gözaltına alınan sanıkların alınan ifadelerinde bu hususa ilişkin olarak herhangi bir beyanlarının bulunmadıkları’ şeklinde izah edildiği ve evin örgüt evi olduğu kabulünün sanığın ev arkadaşlarının örgüt bağına dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmış olanlar dahil, sanığın ev arkadaşları dışındaki diğer sanıkların beyanlarında ve etkin pişmanlıktan faydalanmış olup, yargılamada tanık sıfatıyla dinlenen başka dosya sanıklarının beyanlarında sanığın adının geçmediği, öğrenci olan sanığın en son babası tarafından 21.04.2015 tarihinde beyan edilen Başakşehir/… mernis adresini … iline aldırmamasının aleyhe delil kabul edilemeyeceği, bulundukları süre boyunca mernis adreslerini … iline aldırmayan ev arkadaşlarının, hiç bir neden yokken birlikte hareket ederek 09/12/2016 ve 02/11/2016 tarihlerinde … ve … iline mernis adreslerini aldırmış olduklarına dair tespit itibarıyla, sanık …’in böyle bir eyleminin olmamasının lehine değerlendirilebileceği görülmüştür.
Sonuç itibariyle, yakalandığı evin örgüt mensuplarınca oluşturulmuş veya denetlenen bir örgüt evi olduğuna dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, içeriğinin tespit edilememiş olması nedeniyle örgütsel amaçla kullandığı ispat olunamayan ve kendi beyanı ile tespit olunduğu üzere ‘Kakao Talk’ isimli haberleşme programını 2014-2015 yıllarında kullanmak ve dijital materyallerinde örgüt elebaşısı Fetullah …’e ait fotoğraflar bulundurmaktan ibaret, konumu itibariyle sempati ve iltisak boyutunu aşmayan eylemlerinin ise atılı suçu oluşturmayacağı anlaşılan sanık hakkında; İçişleri Bakanlığı KOM Daire Başkanlığı ile TEM Daire Başkanlığı nezdindeki tanık beyanlarını içerir veri bankası ile bylock veri havuzu içeriğinde ve UYAP örgütlü suçlar bilgi bankasında ifade yahut bilgi belge bulunup bulunmadığı araştırılıp ilgili birimden onaylı örneklerinin temin edilerek varsa beyan sahiplerinin tanık sıfatıyla dinlenilmesi sonrasında, hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile verilen mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmesinin hukuka aykırılık oluşturduğu değerlendirilmiştir.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 20.06.2022 tarih ve 18086-3797 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar … ve Nimet (Karagöz) Özatak hakkında kurulan hükümlere yönelik olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık …’ın vekâletnameli müdafisi Avukat …’a Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı, bu bağlamda müdafinin 14.10.2021 tarihli dilekçesinin süresinde kabul edilip edilmeyeceğinin ve bu dilekçe doğrultusunda inceleme yapılıp yapılmayacağının,
2- Sanık … (Karagöz) Özatak hakkında eksik araştırmayla karar verilip verilmediğinin,
Belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık … hakkında TCK’nın 314/2, 221/4, 53/1, 58/9, 63 ve 3713 sayılı Kanun’un 5/1-2. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan davada sanığa baro tarafından 17.07.2019 tarihinde Avukat …’ın müdafi olarak görevlendirildiği, 31.07.2019 tarihinde sanık ve müdafisinin hazır bulunduğu oturumda sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği, hükme karşı sanık müdafisi Avukat …’ın yetki belgesi bulunan Avukat Gamze Gül … ile birlikte sunduğu 31.07.2019 ve tek başına verdiği 05.08.2019 tarihli dilekçeler ile istinaf kanun yoluna başvurduğu, bu sırada 01.08.2019 tarihinde Avukat …’un 31.07.2019 düzenleme tarihli vekâletnamesiyle birlikte kararı istinaf ettiğini belirttiği dilekçesini dosyaya sunduğu, … 8. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararının 14.08.2019 tarihinde Avukat …’a ve 22.08.2019 tarihinde de Avukat …’a tebliğ edildiği,
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin sanık ve müdafisinin yokluğunda verdiği istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının Avukat …’a elektronik tebligat yolu ile 19.02.2020 tarihinde, Avukat …’a ise 27.02.2020 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği,
Avukat …’ın 25.02.2020 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesine istinaden görülen temyiz davasına ilişkin tebliğnamenin de 14.06.2020 tarihinde aynı avukata tebliğ edildiği ve yapılan temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince hükmün onanmasına karar verildiği,
Sanık müdafisi Avukat …’un 14.10.2021 tarihinde sunduğu dilekçesinde 27.02.2020 tarihli gerekçeli karar tebliğinin usulsüz olduğunu ve Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili kararını 11.10.2021 tarihinde öğrendiğini belirterek temyiz taleplerini bildirdiği,
Sanık … (Karagöz) Özatak’ın; … Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün 15 Temmuz 2016 sonrası yeniden yapılanmasıyla ilgili olarak faaliyetlerde bulunduğu değerlendirilen şahıslar hakkında başlatılan soruşturma kapsamında 13.04.2018 tarihinde “12 NOLU İKAMET” olarak ifade edilen evde inceleme dışı sanıklar… ve … ile birlikte yakalanarak gözaltına alındığı,
04.10.2018 tarihli Ön İnceleme Tutanağına göre; sanığa ait dijital materyallerde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü lideri Fethullah …’e ait fotoğrafların bulunduğu,
07.11.2018 tarihli HTS Analiz Raporuna göre; sanığın kullandığı 0544….1692 numaralı GSM hattının 01.01.2013-13.04.2018 tarihlerini kapsayan HTS detay dökümlerinin yapılan incelemesinde FETÖ/PDY kapsamında 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hakkında işlem yapılan kişilerle telefon irtibatının olduğu,
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden alınan Adres Bilgileri Raporuna göre; sanığın yerleşim yeri adreslerinin 2011 yılından itibaren … ilinde bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık … aşamalardaki savunmalarında özetle; babası … Özatak emniyet müdürü olduğundan ilkokulu …’da, ortaokulu ve lisenin ilk iki sınıfını …’da, son iki seneyi ise …’da okuduğunu, 2013 yılında Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesini kazanıp …’ya geldiğini, burada facebook isimli sosyal paylaşım sitesi aracılığıyla bulduğu ve ev arkadaşı arayan soy isimlerini hatırlamadığı …, …. ile birlikte aynı evde kalmaya başladığını, adı geçenler mezun olduktan sonra 2016 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında staj yaparken devlet yurdunda misafir öğrenci olarak kaldığını, aynı fakültede öğrenim gören inceleme dışı sanık … Zıblak’ın ev arkadaşı aradıklarını söylemesi üzerine aynı yıl …’nun Bilge isimli öğrenciyle kaldığı evde kalmaya başladığını, Bilge’nin mezun olmasından sonra üçüncü ev arkadaşı için ilan vermek istediklerini, kampüsteki AVM’nin mescidine ev ilanını asarken tanıştığı inceleme dışı sanık …’nın ev arkadaşı olarak yanlarına taşındığını, bir süre sonra … ile …’nun dördüncü bir ev arkadaşı almak istediklerini, karşı çıkmasına rağmen Amine isimli şahsın ev arkadaşı olarak geldiğini ancak Amine’yle anlaşamayınca bir süre sonra evden ayrıldığını, yurda çıkmak istediğinden bazı yurtlarla görüştüğünü ancak uygun olanı bulamayınca internet üzerindeki ilanlardan bulduğu bir eve beşinci sınıfın başlarında tek başına taşınarak burada yaşamaya başladığını fakat bir süre sonra yan dairesindeki ailenin ayrılmasıyla yerlerine gelen erkek öğrencilerden rahatsız olup buradan ayrılmaya karar verdiğini, yeniden yurtlara baktığını ancak uygun yurt bulamadığını, Amine’nin evde olmadığı bir gün…ve …’nın kaldığı eve gittiğini, onların da evden taşınmak istediklerini öğrenince birlikte eve çıkmayı teklif ettiğini, emlakçıdan buldukları eve yakalanmadan iki hafta önce taşındıklarını, kaldıkları evin FETÖ’yle bir bağlantısı olmadığını, sıradan bir öğrenci evi olduğunu, evin ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladığını, Ayşenur Bal’ı daha önce hiç görmediğini ve tanımadığını, 2014 veya 2015’te cep telefonuna googleplay üzerinden Kakaotalk programını yüklediğini ancak bunun FETÖ’yle bir ilgisi olmadığını, Koreli arkadaşlarıyla konuşmak için indirdiği bu programı bir buçuk yıl kadar kullandıktan sonra sildiğini, cep telefonunda çıktığı iddia edilen Fethullah …’e ait fotoğrafların internet sitelerinden inmiş olan çerezler olduğunu, MERNİS adresini …’ya almak için belediyeye gidip burada işlem yapması gerektiğini ancak o dönem on sekiz yaşından küçük olduğu için yapamadığını, hiçbir terör örgütüne üye olmadığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmelerinde fayda bulunmaktadır.
1-) Sanık …’ın vekaletnameli müdafisi Avukat …’a Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı, bu bağlamda müdafinin 14.10.2021 tarihli dilekçesinin süresinde kabul edilip edilmeyeceği ve bu dilekçe doğrultusunda inceleme yapılıp yapılmayacağı;
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5271 sayılı CMK’nın “Müdafiin görevlendirilmesinde usul” başlıklı 156. maddesinin 3. fıkrası; “Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca şüpheli veya sanığın kendisini temsil etmesi için başka bir müdafiye vekâletname vermesi hâlinde CMK’nın 150. maddesi uyarınca baro tarafından görevlendirilen müdafinin görevi sona erer.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 10. maddesinde;
“Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.
Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Adres, muhatabın konut veya … yeri adresi olabilir. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Ancak tebligatı çıkaran makama bildirilen adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâllerinde muhatabın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılacaktır (Canan Ruhi-… Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku, Seçkin Yayınevi, s. 82.).
Aynı Kanun’un “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesi;
“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır …”,
“Tebliğ Mazbatası” başlıklı 23. maddesinin birinci fıkrasının yedinci bendi;
“Tebliğ bir mazbata ile teşvik edilir. Bu mazbatanın:

7. 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,
İhtiva etmesi lazımdır.”,
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi” başlıklı 29. maddesi;
“(1) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.
(2) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır.
(3) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre, tebliğ memuru adresin doğru olduğunu tespit eder, ancak adreste tebliğ yapılabilecek kimseyi bulamazsa veya adresin kapalı olduğunu görürse tebliğ imkânsızlığı söz konusu olacaktır (Mahmut Bilgen, Tebligat Hukuku, … Yayınevi, s.197.).
Tebligat Kanunu’nun 21 ve 23. maddelerinde, tebligatın yapılacağı sırada gösterilen adreste muhatap veya onun adına tebliğ yapılacak kimselerden hiçbirinin bulunmaması hâlinde tebligat evrakının kime teslim edileceği ve tebliğ memurunun sırayla hangi işlemleri yapacağı açıkça düzenlenmiştir.
Tebliğ imkânsızlığı durumunda, muhatap veya onun adına tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırmakla beraber, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.04.2011 tarihli ve 252-58 sayılı, 10.02.2009 tarihli ve 165-18 sayılı, 20.02.2007 tarihli ve 39-36 sayılı kararlarında da benzer hususlar vurgulanmıştır.
Muhatabın adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun öncelikle bunun nedenini, geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek bunların beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde de bu durumu yazarak tutanağı kendisinin imzalaması gerekmektedir. Tebligat adresinde ikamet etmekle birlikte muhatabın geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve tevsik edilmesi hâlinde, tebliğ evrakının muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza karşılığı teslim edilip düzenlenen ihbarnamenin kapıya yapıştırılması ve mümkün oldukça komşulardan birinin varsa yönetici veya kapıcının durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin uygulanmasında, tebliğ memuru tebligat adresine gittiğinde, o adresin muhatabın adresi olduğunu anlarsa; örneğin, kapının üstünde açık ve seçik bir biçimde muhatabın adının yazılı olması veya yazılı olmamasına rağmen, komşudan, yöneticiden veya diğer kişilerden edindiği bilgiden o adresin muhatabın adresi olduğunu tespit etmesi hâlinde, muhatabın veya onun adına tebligatı kabule yetkili kişilerin neden o anda adreste bulunmadıklarını araştıracaktır. Tebligat memurunun, muhatabın adresten devamlı olarak ayrıldığını veya öldüğünü tespit etmesi hâlinde tebligat evrakını çıkaran merciye iade etmesi gerekir. Buna karşılık tebligat memuru, adreste o anda kimse yoksa da kısa bir süre sonra muhatabın veya onun adına tebligatı almaya yetkili kişilerin adrese geleceğini öğrenirse, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre işlem yapacaktır (Ejder Yılmaz-Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Yetkin Yayınevi, s. 577.).
Öte yandan Tebligat Kanunu’nun “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesi;
“Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerince tereddüte mahal bırakmayacak şekilde sürdürülen uygulamalara göre; yoklukta kurulan hükmün temyiz hakkı olanlara usulüne uygun tebliğ edilmediği hâllerde temyiz süresi işlemeye başlamayacağından öğrenme üzerine verilen temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu kabul edilmektedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık …’ın kendisini temsil etmesi için Avukat …’a 31.07.2019 tarihinde verdiği, vekâletname ile baro tarafından görevlendirilen Avukat …’ın görevinin sona ermiş olması karşısında Bölge Adliye Mahkemesi kararının sanığın vekâletnameli müdafisi Avukat …’a tebliği ile yetinilmesi gerektiği,
Sanığın vekâletnameli müdafisi Avukat …’a Bölge Adliye Mahkemesi kararının 27.02.2020 tarihinde yapılan tebliği ile ilgili olarak ise; sanık ve müdafisinin yokluğunda verilen bahse konu kararın tebliğine ilişkin tebligat parçasında, muhatap adreste bulunamadığından 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğin yapıldığı ve 2 no.lu çağrı kağıdının kapıya yapıştırıldığı belirtilmesine rağmen en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya herhangi bir bildirimin yapılmadığı ve bu kişilere bildirim yapılmamasının gerekçelerinin de gösterilmediği, bu kapsamda usulüne uygun olarak yapılmayan tebligat işlemi geçersiz olduğundan sanık müdafisi Avukat …’un karardan haberdar olduğunu ifade ettiği 11.10.2021 tarihi tebliğ tarihi sayılarak müdafinin sunduğu 14.10.2021 tarihli temyiz dilekçesinin süresinde olduğu ve bu temyiz dilekçesi kapsamında bir temyiz incelemesi yapılmasının gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla; haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık … hakkındaki onama kararının kaldırılmasına ve dosyanın sanık müdafisi Avukat …’un temyiz dilekçesinin içeriği gözetilerek hükmün denetlenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
2- Sanık … (Karagöz) Özatak hakkında eksik araştırmayla karar verilip verilmediği;
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla, hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli … ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, … ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile … ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun’un “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK’nın “Silahlı Örgüt” başlıklı 314. maddesinde; TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; Altın Nesil adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.
Söz konusu terör örgütü, nihaî amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihaî hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliğinin bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi ve üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için ByLock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, … ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa’da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükûmet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla Emniyet, Jandarma, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulan bir maşa olarak; Anayasa’da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fetullah … tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında tasarrufunda bulunan …, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK’nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
Öte yandan ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usule uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Yerel Mahkemenin kabulünde öğrenci yapılanmasında kullanılan ikametlerde kalan öğrencilerin büyük çoğunluğunun ülke genelinde yürütülen soruşturmalar kapsamında hakkında işlem yapılmış ailelerin çocukları olduğunu belirtmesine karşın sanık … (Karagöz) Özatak hakkında böyle bir tespitin bulunmaması, gerekçeli kararda sanığın 2016 yılı yazında staj yaparken Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtta yaklaşık iki ay kaldığı yönündeki beyanına rağmen KYK Genel Müdürlüğü Yurt İdare ve İşletme Dairesi Başkanlığının 08.01.2019 yazısında sanığın herhangi bir yurt kaydının olmadığının bildirildiği ve bu suretle sanığın çelişkili beyanlarıyla ikamet ettiği adresleri gizlemeye çalıştığı kanaatine varıldığı belirtilmesine rağmen hükümden sonra sanığın annesi tarafından dosyaya … Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün sanığın Müdürlüğe bağlı Fahrünnisa Hatun Kız Öğrenci Yurdunda 26.07.2016-06.08.2016 tarihleri arasında kaldığını bildiren yazısının sunulmuş olması, dosyadaki bir kısım başka sanıkla iletişimi olan ve …’ya üniversite eğitimi için gelen bu sanıklara ev ayarladığı yönünde tespitler bulunan inceleme dışı sanık … kod isimli Ayşenur Bal ile sanığın birbirlerini tanıdıklarına veya irtibatları olduğuna dair herhangi bir delilin bulunmaması, 12 no.lu ikamet olarak belirtilen Kosova Mahallesi adresli evin … ve… tarafından 01.04.2018 tarihinde kiralandığını gösteren kira sözleşmesinin de sanığın bahse konu eve henüz iki hafta önce taşındıkları yönündeki savunmasını destekler nitelikte olması, söz konusu evin … ilindeki öğrencileri evlere yerleştirme ve ilgilenme görevleri olduğu gerekçeli kararda kabul ve tespit edilen inceleme dışı sanıklar Ayşenur Bal ve …’ın organizasyonunda tutulduğuna veya adı geçenlerin ya da bir başka bölge talebe mesulünün evle ilgilendiğine dair dosyada herhangi bir delil ve tespitin olmaması, sanığın ev arkadaşlarının örgütle bağlantılarının varlığının kabulü tek başına evin örgüt evi olduğuna kanaat getirmek için yeterli olmadığından, sanığın yakalandığı evin örgüt mensuplarınca oluşturulan veya denetlenen bir örgüt evi olduğuna dair dosya kapsamında yeterli delilin elde edilememesi karşısında;
Sanığın, 2014-2015 yıllarında kullandığı kendi beyanıyla saptanan ve içeriği tespit edilemediğinden örgütsel amaçla kullandığı ispat olunamayan Kakao Talk isimli haberleşme programını kullanmak, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hakkında FETÖ/PDY kapsamında işlem yapılan kişilerle telefon irtibatı kurmak, dijital materyallerinde örgüt elebaşısı Fetullah …’e ait fotoğraflar bulundurmak, MERNİS adresini oturmakta olduğu … iline aldırmamak şeklindeki eylemlerinin atılı suçtan cezalandırılması için tek başına yeterli olmadığı, ve ayrıca örgütle organik bağ kurup hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemler gerçekleştirdiğine ilişkin yeterli delil de bulunmadığı anlaşılmakla, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından Yerel Mahkemenin öğrenci yapılanmasında kullanılan ikametlerde kalan öğrencilerin ülke genelinde yürütülen soruşturmalar kapsamında hakkında işlem yapılmış ailelerin çocukları olduğu kabulü karşısında, sanığın ailesininde bu kapsamda kimsenin bulunup bulunmadığı, 2016 yılı yaz aylarında KYK yurdunda kaldığını savunan sanığın bu dönemde yurtta kalıp kalmadığı, ayrıca UYAP’ta oluşturulan örgütlü suçlar bilgi bankası üzerinden sanık hakkında bilgi ve beyan bulunup bulunmadığı araştırılarak, varsa bu beyanların aslı veya onaylı suretleri dosyaya getirtilip gerekirse tanık veya tanıkların duruşmaya çağrılıp dinlenilmeleri ile tüm delillerin CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafisine okunup diyecekleri sorulduktan sonra yargılamaya devamla bir hüküm kurulması gerekirken eksik araştırma ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla; haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık … (Karagöz) Özatak hakkındaki onama kararının kaldırılmasına, … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince sanık hakkında verilen 10.02.2020 tarihli ve 1512-185 sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararın sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, bozma nedeni ve sanığın cezaevinde geçirdiği süre de dikkate alındığında infazın durdurulmasına ve sanığın tahliyesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında eksik araştırmayla karar verilmediği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 28.06.2021 tarihli ve 3324-4627 sayılı sanıklar … ve Nimet (Karagöz) Özatak’ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerine yönelik onama kararlarının KALDIRILMASINA,
3- … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince verilen 10.02.2020 tarihli ve 1512-185 sayılı sanık … (Karagöz) Özatak hakkındaki hükmün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Özel Dairenin onanma kararı ile kesinleşen hükmün bozulması ve sanığın cezaevinde geçirdiği süre dikkate alındığında İNFAZIN DURDURULMASINA ve sanık … (Karagöz) Özatak’ın TAHLİYESİNE, sanığın başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse silahlı terör örgütüne üye olma suçundan derhâl salıverilmesi için yazı YAZILMASINA,
5- Dosyanın;
a) Sanık …’ın vekaletnameli müdafisi Avukat …’a Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğinin usulüne uygun olmadığı, bu bağlamda müdafinin 14.10.2021 tarihli dilekçesinin süresinde kabul edilerek anılan dilekçe doğrultusunda inceleme yapılması gerektiğinden hükmün denetlenmesi için Yargıtay 3. Ceza Dairesine,
b) Sanık … (Karagöz) Özatak hakkında bozulan kararın “istinaf isteminin esastan reddine” dair bir karar olması nedeniyle, CMK’nın 304/2-a maddesi uyarınca, gereği için … 8. Ağır Ceza Mahkemesine kararın bir örneğinin ise bilgi için … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine,
Gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık konusu bakımından oy birliğiyle, ikinci uyuşmazlık konusu bakımından ise oy çokluğuyla karar verildi.