YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/365
KARAR NO : 2022/685
KARAR TARİHİ : 02.11.2022
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık …’in 5237 sayılı TCK’nın 103/2-1,2. cümleleri, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.07.2018 tarihli ve 186-236 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 13.03.2019 tarih ve 2765-580 sayı ile istinaf istemlerinin kabulüyle İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün kaldırılmasına, sanığın zincirleme biçimde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2-1. cümlesi delaletiyle 103/2-2.cümlesi, 43, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu kararın da sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 01.10.2020 tarih ve 6314-3611 sayı ile;
“…Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, ilk derece mahkemesinin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdiriyle anılan hükme ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı nazara alındığında yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141, 5271 sayılı CMK’nın 34/1, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olmasının zorunlu olduğu, bu kapsamda gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınıp reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ile bunun hukuki nitelendirmesinin yapılması suretiyle delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği ve hükmün CMK’nın 230. maddesine uygun şekilde gerekçe içermemesinin aynı Kanunun 289/1-g. maddesinde kesin hukuka aykırılık hali olarak düzenlendiği gözetildiğinde;
İlk derece mahkemesince yüzyüzelik ilkesi gereğince dinlenen mağdurun soyut beyanları dışında eylemin birden fazla kez gerçekleştiği hususunda yeterli delil bulunmadığı kabul edilerek …nın 43/1. maddesinin uygulanmamasına dair verilen hükme ilişkin istinaf talebi üzerine, duruşma açılarak yapılan yargılamada, mağdurun beyanı alınmadığı ve önceki ifade görüntüleri de izlenmediği halde eylemin ne şekilde birden fazla işlendiği hususunda gerekçe gösterilmeden belirtilen maddenin tatbiki nedeniyle, 5271 CMK’nın 230 ve 289/1-g. maddelerine aykırı davranılarak yazılı şekilde gerekçesiz hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesi ise 09.12.2020 tarih ve 2274-1823 sayı ile istinaf isteminin esastan reddine karar vermiştir.
Bu kararın da katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 24.06.2021 tarih ve 1043-4505 sayı ile;
“Duruşmalı gerçekleştirilen istinaf yargılaması sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince verilen 13.09.2019 gün ve 2018/2765 Esas, 2019/580 Karar sayılı vaki istinaf başvurusunun kabulü ile 5271 sayılı CMK’nın 280/2. maddesi uyarınca … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.07.2018 günlü kararının kaldırılarak sanığın atılı suçtan mahkumiyetine dair kurulan hükmün temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 01.10.2020 gün ve 2019/6314 Esas, 2020/3611 karar sayılı ilamıyla bozulması karşısında, 13.09.2019 günlü istinaf ilamının ortadan kalkması nedeniyle dava konusu uyuşmazlık hakkında Bölge Adliye Mahkemesince duruşmalı yapılacak yargılamada yeni bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde ilk istinaf incelemesinde kaldırılmasına karar verilen ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddedilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince ise 15.09.2021 tarih ve 1848-1798 sayı ile bozmaya direnerek önceki karar gibi istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
Direnmeye konu bu kararın da katılan … Hizmetler Bakanlığı vekili, sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.12.2021 tarihli ve 140142 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 18.05.2022 tarih ve 28934-4634 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra yeniden Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin ve esastan ret kararı verilmesinin yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurularının kabulüyle sanığın zincirleme biçimde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin yetersiz gerekçeyle hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyularak istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, bu kez Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün daha önce bozulması nedeniyle ortadan kalktığından Bölge Adliye Mahkemesince yeni bir hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verildiği anlaşılmaktadır.
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun’un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin “adli yargı ikinci derece mahkemeleri” olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK’nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK’nın 280. maddesine değinilmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı 280. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
d) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
f)(Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) (Ek:18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.
(3) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
Gelinen bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı çözüme kavuşturulması için Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararların bozulmasından sonra verilen direnme kararları üzerinde durulması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır. Öğretide de “Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından direnme kararlarında da 5271 sayılı CMK’nın 230, 231 ve 232. maddeleri gereğince yeniden hüküm kurulmalı ve kurulan bu hüküm sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Bu nedenle direnme kararlarında da olay özetlenmeli, neden bu sonuca ulaşıldığı gerekçelendirilmeli ve hukuki nitelemeye yer verilmelidir” (… Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, …, s. 812) şeklinde görüşlere yer verilmiştir. Bu husus Bölge Adliye Mahkemeleri kurulduktan sonra da geçerliliğini sürdürmekte, ilk derece mahkemesi için yeni bir hüküm kurulması zorunlu olduğu gibi Bölge Adliye Mahkemeleri için de bu kural geçerlidir.
Yargıtay, temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (Fidan Balcı/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, … Yayınevi, …, 2020, s.462). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise direnme kararı verilirken ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm yeniden kurulmalıdır.
Öte yandan 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Sonuç olarak yapılan değişiklikle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından ön soruna ilişkin benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurularının kabulüyle sanığın zincirleme biçimde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin yetersiz gerekçeyle hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyularak istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, bu kez Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün daha önce bozulması nedeniyle hüküm ortadan kalktığından Bölge Adliye Mahkemesince yeni bir hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararına direnilerek istinaf başvurularının esastan reddine dair karar verildiği anlaşılan dosyada;
Yargıtay bozma ilamı ile bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan ilk derece mahkemesi kararının da tamamen ortadan kalktığı, … 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.07.2018 tarihli ve 186-236 sayılı karara yönelik istinaf talepleriyle … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 09.12.2020 tarih 2274-1823 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesine karşın Özel Dairece verilen bozma kararına istinaden Yerel Mahkemenin ve Bölge Adliye Mahkemesinin kararlarının da ortadan kalktığı ve bozma ilamına direnen Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiği kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin sanık hakkında kurduğu direnme kararının Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulması gerekirken esastan ret kararı verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 15.09.2021 tarihli ve 1848-1798 sayılı direnme kararının, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozma üzerine yeniden Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, gereği için kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.