Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/344 E. 2022/733 K. 29.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/344
KARAR NO : 2022/733
KARAR TARİHİ : 29.11.2022

Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi

Sanık …’in kasten yaralama suçundan beraatine ilişkin … 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.03.2016 tarihli ve 511-222 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. (Birleşen) Ceza Dairesince 15.09.2020 tarih ve 8166-10741 sayı ile;
“ a) Sanık savunmalarına karşın, mağdurun aşamalardaki değişmeyen beyanları ile tanıklar … ile …’un hazırlık aşamasındaki anlatımlarını destekleyen CD izleme ve tespit tutanağı içeriğine göre, sanığın mağduru darbettiği sabit olduğu hâlde, sanık hakkında atılı suçtan mahkûmiyeti yerine, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
b) (…) Dosyanın ‘Basit Yargılama Usulü’ yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 09.02.2021 tarih ve 441-58 sayı ile sanığın beraatine hükmedilmiştir.
Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.04.2022 tarihli ve 96255 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.06.2022 tarih ve 4401-5059 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme sanık … hakkında katılan …’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkemece sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğuna dair bozma kararına uyulduğu hâlde önceki hüküm gibi verilen beraat kararının Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken “direnme kararı” niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.06.2015 tarihli ve 14356-11459 sayılı iddianame ile; sanık …’in katılan …’ı kasten yaraladığı iddiasıyla ve TCK’nın 86/2 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, yargılamanın yapıldığı … 8. Asliye Ceza Mahkemesince 15.03.2016 tarih ve 511-222 sayı ile sanığın beraatine karar verildiği, hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. (Birleşen) Ceza Dairesince 15.09.2020 tarih ve 8166-10741 sayı ile;
“ a) Sanık savunmalarına karşın, mağdurun aşamalardaki değişmeyen beyanları ile tanıklar … ile …’un hazırlık aşamasındaki anlatımlarını destekleyen CD izleme ve tespit tutanağı içeriğine göre, sanığın mağduru darbettiği sabit olduğu hâlde, sanık hakkında atılı suçtan mahkûmiyeti yerine, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
b) (…) Dosyanın ‘Basit Yargılama Usulü’ yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenleriyle bozulmasına karar verildiği,
Yerel Mahkemece 09.02.2021 tarihli oturumda;
“Dosya kapsamı itibarıyla delillerin huzurda tartışılmasının ve tanık dinlenilmesinin gerektiği, mevcut delillere göre bu delilleri huzurda tartışmadan kesin bir kanaate varılamayacağı ve maddi gerçeğe ulaşılamayacağı değerlendirilerek 5271 sayılı CMK’nın 251/1. fıkrası uyarınca takdiren basit yargılama usulü uygulanmamasına, yargılamanın genel hükümlere göre yürütülmesine karar verildi.” ve “Usul ve yasaya uygun verilen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15.09.2020 tarih ve 2020/8166 Esas 2020/10741 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına,” şeklinde ara kararlar kurulduktan sonra 09.02.2021 tarih ve 441-58 sayı ile; “Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, katılanın, sanığın kızı olan dava dışı …’in aynı okulda öğrenci oldukları, katılan ile …’in Facebook üzerinden Mekselina ile yazıştıkları ve mesaj tespit tutanaklarından da anlaşıldığı üzere aralarındaki arkadaşlık tekliflerinden ve bu teklifin açıklanmasından dolayı küfürlü ve rahatsız edici mesajlar yazdıkları, Mekselina’nın annesi olan sanığın bu durumu öğrenmesi üzerine kız kardeşi olan Lütfiye ile birlikte katılanın bulunduğu okula gittikleri ve katılanı yaraladığı iddiası ile cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de; sanığın aşamalarda alınan savunmalarında istikrarlı bir şekilde katılanı yaralamadığını savunduğu, yine CD izleme tutanakları incelendiğinde sanığın katılana vurduğuna dair delil bulunmadığı sadece müdürün odasına götürmek amacı ile omzundan tutup çekiştirdiği, bu hususun yaralama kastı ile olmadığının anlaşılması karşısında sanığın savunmasının aksine katılanın tarafsız kamu tanığı ile desteklenmeyen aşamalardaki soyut beyanı dışında üzerine atılı suçu işlediğine dair sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil bulunmadığı, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde kesin olarak ispat edilemediği, şüphenin sanık hakkında mahkumiyet hükmü tesisine yeter biçimde bertaraf edilmediği anlaşıldığından ‘şüpheden sanık yararlanır’ evrensel hukuk ilkesi de gözetilerek sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine,” karar verildiği,
Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.06.2022 tarih ve 4401-58 sayı ile; “…Bozma üzerine Yerel Mahkeme tarafından sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmadığından bahisle bozmaya karşı, direnme kararı verilmiş ise de aynı gerekçeyle aynı hüküm kurularak eylemli olarak önceki hükümde ısrar edildiği görülmekle; 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. Maddesi ve aynı Kanun’un 38. maddesi ile değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a eklenen geçici 10. maddesi uyarınca yapılan incelemede,
Dairemizce verilen bozma kararı usul ve yasaya uygun olup Yerel Mahkemenin direnme gerekçesi yerinde görülmediğinden dosyanın, direnme konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine,” karar verilerek dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için Yargıtayca verilen bozma kararları üzerine yerel mahkemelerce yapılacak işlemlerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken “Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri” başlıklı 326. maddesinde;
“Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhâlde dinlenilmesi gerekir.
Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, Yargıtayca verilen bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği ilk derece mahkemelerince yeni bir tensip kararıyla duruşma günü tayin edilecek ve ilgililer duruşmaya çağrılıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra bozma ilamına uyulup uyulmaması yönünde bir karar verilecektir. Yerel mahkemenin, göreve ilişkin olanlar dışındaki bozma ilamına uyma ya da direnme kararlarından birisini verebilmesi mümkün olup, öğretide buna “bozmadan sonraki serbestlik kuralı” adı verilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında mahkemenin bozma kararına ısrar hakkı olduğu vurgulandıktan sonra, ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymanın zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise, sınırlı biçimde uygulanabilecek olan “cezayı aleyhe değiştirememe” veya “aleyhte düzeltme yasağı” kabul edilerek, yalnız sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümde belirlenen ceza ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
“Bozmadan sonra serbestlik kuralı” uyarınca bozma kararına uyma ya da direnme kararlarından birini verme konusunda serbest olan ilk derece mahkemelerinin Özel Dairelerin bozma kararlarına uymayı tercih etmeleri durumunda, bu kez “uymadan sonraki serbestlik kuralı” devreye girecektir. Serbestlik kuralı, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi amacının zorunlu bir sonucu olup, mahkemenin bozma kararına uyulmasına karar verdikten sonra da, sanığın hukuki durumunu yeniden serbestçe değerlendirme hak ve yetkisi bulunmaktadır. Temyiz edilen önceki hüküm bozma kararı verilmesiyle ortadan kalkmış olduğundan, yerel mahkemece önceki karardan farklı olarak, suçun sübutu ve niteliği de dahil olmak üzere sanığın hukuki durumuyla ilgili tüm hususlarda, CMK’nın 217. maddesi uyarınca ulaşılan vicdani kanaat doğrultusunda serbestçe karar verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Özel Daireleri tarafından da ilk temyiz incelemesinde yerinde görülerek bozma konusu yapılmayan hususlar, lüzumu halinde hükmün yeniden temyizen incelenmesi sırasında bozma konusu yapılabilmekte, hatta ilk bozma kararından tamamen farklı olacak şekilde bozma kararı verilebilmektedir.
Diğer yandan, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış pek çok kararında; uyma kararının dönülebilecek nitelikte bir ara kararı niteliğinde olmayıp, davanın esasına etkili olan kararlardan olduğu, bozmaya uymakla, yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğduğu, sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulmasının, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle bozmaya uyan yerel mahkemenin dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönerek, önceki hükmünde direnmesinin isabetsiz olduğu açıklanmıştır.
Buna göre, bozmaya uyma kararı verilmesi durumunda, sanığın hukuki durumu yeniden serbestçe değerlendirilerek yeni bir karar verilecektir.
Bununla birlikte uymadan sonraki serbestlik ilkesinin,
1- Özel Dairelerin bozma ilamlarına yerel mahkemece uyma kararı verilmesi hâlinde, bozma kararında belirtilen hukuka aykırılıkla yani bozma nedeni ile sınırlı olacak şekilde bozma doğrultusunda hareket etme zorunluluğu,
2- 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326. maddesinin son fıkrasında düzenlenen “cezayı aleyhe değiştirememe” veya “aleyhte düzeltme yasağı” şeklinde iki istisnası bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel Mahkemece 09.02.2021 tarihli oturumda Özel Dairenin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği hâlde, önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar verilmesi, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacaktır. Bu karar, direnme kararı niteliğinde olmadığından Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
… 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.02.2021 tarihli ve 441-58 sayılı kararı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken bir direnme kararı niteliğinde olmadığından dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.