Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/331 E. 2023/282 K. 17.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/331
KARAR NO : 2023/282
KARAR TARİHİ : 17.05.2023

İtirazname No : 2021/88803
YARGITAY DAİRESİ : 7. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 160-124

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık … ve inceleme dışı sanık … hakkında kaçakçılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık …’ın atılı suçlardan ayrı ayrı beraatine, inceleme dışı sanık …’ın ise her iki suçtan da mahkûmiyetine ilişkin Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.11.2013 tarihli ve 71-303 sayılı hükümlerin, katılan vekili ve sanık müdafiince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 04.09.2019 tarih ve 17545-34504 sayı ile;
“I) Sanık … müdafiinin temyizine yönelik yapılan incelemede;
Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına,

III) Katılan Gümrük İdaresi vekili ve beraat eden sanık … müdafinin temyiz talebine yönelik yapılan incelemede;
… Gümrük Müdürlüğünce … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına tescilli 20.01.2010 tarih ve EX …, EX … sayılı ve 04.02.2010 tarih ve EX …, EX … sayılı ihracat beyannamelerinin herhangi bir tır karnesi ve özet beyanda bulunulmadan BİLGE sistemi üzerinden usulsüz bir şekilde kapatıldığı olayda;
Dosya kapsamı, sanıkların beyanları ve vergi denetmeni … tarafından hazırlanan 10.0.2011 tarihli bilirkişi raporundan, sanık …’ın yetkilisi olduğu … Gıda Nakliyat Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi tarafından dahilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen beyanname muhteviyatı eşyanın … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne satıldığı anlaşılmakla dahilde işleme rejimi gereklerine aykırı davranıldığı, bununla beraber dosya içerisinde yer alan Sırbistan yetkili makamlarının 16.08.2012 tarihli yazısından dava konusu ihracat beyannamelerinde alıcı olarak görünen … isimli şirket kayıtlarının Sırbistan İş Kayıt Ajansı’na ait veri tabanında bulunmadığının anlaşıldığı gözetilerek; sanık …’in dahilde işleme rejimi kapsamında ithal ettiği eşyayı tahsis yerinden başka bir yere nakledip satış yapmak suretiyle diğer sanık …’nin yetkilisi olduğu … LTD. ŞTİ. üzerinden ihraç edilmiş gibi göstermeye çalıştığı cihetle sanık …’ın sanık …’ın eylemine iştirak ettiğinin kabulü ile mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine hükmedilmesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 20.04.2021 tarih ve 160-124 sayı ile; sanığın 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3/4 ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43, 62 ve 52/2-4 maddeleri gereğince 2 yıl 2 ay 20 gün hapis ve 44.420 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye, resmî belgede sahtecilik suçundan ise TCK’nın 204/1, 43 ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve her iki suç yönünden TCK’nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna ilişkin hükümlerin, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 27.12.2021 tarih ve 24816-18340 sayı ile vekâlet ücretine ilişkin paragraftaki yazım hatası yönüyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 06.04.2022 tarih ve 88803 sayı ile; “…Sanık …’ın üzerine atılı suç diğer sanık …’ın eyleminden bağımsızdır. Aralarında iştirak iradesi bulunmamakta ve her bir sanık kendi eylemi yönünden sorumlu olmalıdır. Bu durumda sanık … hakkında dava zamanaşımı süresi dolmuştur.
Şöyle ki;
Sanık …’a isnat edilen suçlar; Kaçakçılık Kanunu 3/4 ve TCK’nın 204/1 maddesinde hükme bağlanan suçlardır ve her ikisi de TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllık olağan dava zamanaşımı süresine tabidir.
Suç tarihi 20.01.2010 tarihi olup, iddianame tarihi 28.04.2010 dur. Zamanaşımı kesen işlem olarak sanık …’ın savunması 15.0.6/2010 tarihinde alınmış olup, bu tarihten sonra 20.04.2021 tarihinde sanık … hakkında mahkumiyet hükmü kurulmuştur. TCK’nın 66/1-e maddesindeki 8 yıllık olağan dava zamanaşımı süresi sanığın savunmasının alındığı 15.06.2010 tarihi ile hakkında mahkumiyet hükmünün kurulduğu 20.04.2021 tarihleri arasında dolmuştur. Bu nedenle dava zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmünün düzeltilerek onanmasının yerinde olmadığı” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 23.05.2022 tarih ve 3301-10016 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’ın kaçakçılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarını inceleme dışı sanık … ile iştirak hâlinde işleyip işlemediğinin ve bu bağlamda dava zamanaşımının hükümden önce gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın yetkilisi olduğu … Gıda Nakliyat Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi adına Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığınca düzenlenen 2009/D1-03493 sayılı dahilde işleme izin belgesinin son tarihi 02.04.2010 olmasına rağmen 19.04.2010 tarihinde … İhracatçılar Birliğine anılan belgeyi kapatmak için başvurulmadığının … Gümrük Müdürlüğünce tespit edilmesi üzerine adı geçen gümrük idaresince bilgisayar kayıtları üzerinden yapılan incelemede; Müdürlüklerince işlem gören 20.01.2010/EX…, 20.01.2010/EX…, 04.02.2010/EX… ve 04.02.2010/EX… sayılı ihracat beyannamelerinin tır karnesine veya özet beyana bağlanmadan usulsüz şekilde sistem üzerinden kapatıldığının, anılan beyannamelerde beyan sahibinin inceleme dışı sanığın yetkilisi olduğu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, ihraç edilen eşyanın ham maddesini yurt dışından ihraç kaydıyla vergiden muaf şekilde, dahilde işleme rejimi kapsamında ithal eden kişinin … Gıda Nakliyat Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi adına sanık olduğunun belirlendiği,
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığının 27.04.2011 tarihli yazısında; 03.08.2009 tarihli ve 2009/D1-03493 sayılı … Gıda Nakliyat Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi adına düzenlenen ceviz içi ve badem içi ithalatına ilişkin dahilde işleme izin belgesinin son tarihinin 02.04.2010 olduğunun belirtildiği,
Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı … Vergi Dairesinin 21.06.2010 tarihli cevabi yazısına göre; dava konusu beyannameler nedeniyle adı geçen şirketlere herhangi bir vergi iadesinde bulunulmadığı,
… Gümrük Müdürlüğünce bilgisayar sistemi üzerinde yapılan sorgulamada; 20.01.2010 tescil tarihli EX… ve EX… sayılı gümrük çıkış beyannamelerinin 20.01.2010 tarihinde tescil edildiğinin ve 21.01.2010 tarihinde onaylandıktan sonra 25.01.2010 tarihinde kapatıldığının, 04.02.2010 tescil tarihli EX… ve EX… sayılı gümrük çıkış beyannamelerinin 05.02.2010 tarihinde onaylandığının ve 08.02.2010 tarihinde kapatıldığının tespit edildiği,
… 19. Noterliğinin 17.03.2010 tarihli yazısında; … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına tescilli dava konusu ihracat beyannamelerinde adı geçen … 19. Noterliğinin 07.01.2010 tarihli ve 31220-33219 sayılı vekâletnamelerinin kendilerince düzenlenmediğinin, kayıtlarda bulunmadığının belirtildiği,
Sanıklar tarafından dosyaya ibraz edilen “Sözleşmedir” başlıklı 25.01.2010 tarihli yazı içeriğinde; 12 ayrı madde başlığı altında … Gıda Nakliye Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketinin, … Sanayi Ticaret Limited Şirketine 20.000 kg öğütülmüş badem ununu 242.000 TL’den ihraç kaydıyla katma değer vergisinden muaf şekilde sattığına ve malı iç piyasaya satmayacağına ilişkin taahütlere yer verildiği, anılan sözleşmenin ekinde … Banka ait göndericisi … Sanayi Ticaret Limited Şirketi, alıcısı … Gıda Nakliye Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi olan 200.000’er Dolar meblağlı 18.03.2010 ve 19.03.2010 tarihli iki ayrı dekontun nüshasının bulunduğu,
Sırbistan Gümrük İdaresinin 30.11.2012 tarihli cevabi yazısında; Sırbistan ülkesinde … isimli bir şirketin bulunmadığının, ayrıca Sırbistan Gümrük İdaresi Bilgi Sistemi üzerinden yapılan sorgulamada; … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adlı bir firmanın söz konusu dönemde herhangi bir Sırp şirketiyle ticaret yaptığına dair kayıtlarının olmadığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
İnceleme dışı sanık …; … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin yetkilisi olduğunu, suç tarihlerinden evvel … Gıda Nakliye Turizim Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden ihraç kaydı ile dava konusu beyannameler muhteviyatı olan gıda eşyasını satın aldığını, eşyaların yüklü bulunduğu aracı … Gümrük Müdürlüğüne gönderdiğini ve beyannameleri kendi adına açtığını ancak işleyişi tam olarak bilmediği için gümrükte iş takibi yaptığını bildiği inceleme dışı sanık …’dan işleri kendi adına takip etmesini istediğini, sonrasında gümrükten ayrılıp iş yerine döndüğünü, 3-4 gün sonra inceleme dışı sanık …’ın beyannameleri getirdiğini, kendisinin de bu belgeleri malları satın aldığı … Gıda Nakliye Turizim Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine gönderdiğini ancak öncesinde VEDOP sisteminden baktığında beyannamelerin kapalı olduğunu bir kez de kendisinin teyit ettiğini ifade etmiştir.
Sanık …; … Gıda Nakliye Turizim Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi unvanlı firmanın yetkili müdürü olduğunu, firma olarak muhtelif yabancı firmalar ile ithalat ve ihracat işlemleri yaptıklarını, … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine yaptıkları satış işlemine ilişkin eşyaların ihraç edilip edilmediğini Vergi Daireleri Tam Otomasyon Projesi (VEDOP) sisteminden takip ettiklerini ve sistem üzerinden ihracatın tamamlandığını gördüklerini, ayrıca kısmi teminat için başvurduklarında ithalat işlemlerinin yapıldığını, … Gümrük Müdürlüğü tarafından … Gümrük Müdürlüğünden ihracat işlemlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair teyit istediklerini, … Gümrük Müdürlüğünden … Gümrük Müdürlüğüne ihracat işlemlerinin gerçekleştiğine dair teyit yazıları yazıldığını, bir hata olsaydı kısmi teminatlarının çözülemeyeceğini, bütün ihracat işlemlerinden satışı yaptıkları … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin sorumlu olduğunu, bu firma adına taraflarınca yapılan herhangi bir gümrükleme işleminin bulunmadığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5607 sayılı Kanun’un suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 3/4. maddesi;
“Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı, sahte belgelerle yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde iken;
28.6.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun’un 89. maddesiyle;
“Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı, hile ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde değiştirilmiştir.
Ayrıntıları 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 108. maddesinde düzenlenen dahilde işleme rejimi anılan Kanun maddesinde;
“1. Serbest dolaşımda olmayan eşya, işlem görmüş ürünlerin üretiminde kullanılmasından sonra Türkiye Gümrük Bölgesinden yeniden ihraç edilmesi amacıyla, gümrük vergileri ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın ve vergileri teminata bağlanmak suretiyle, dahilde işleme rejimi kapsamında geçici olarak ithal edilebilir. Eşyanın işlem görmüş ürünler şeklinde ihracı halinde, teminat iade olunur. Eşyanın bu şekilde dahilde işleme rejiminden yararlanmasına şartlı muafiyet sistemi denir.
2. Serbest dolaşımda bulunan eşyanın işlem görmüş ürünlerin üretiminde kullanılmasından sonra Türkiye Gümrük Bölgesinden ihraç edilmesi halinde, bu eşyanın serbest dolaşıma girişi esnasında tahsil edilmiş olan ithalat vergileri, dahilde işleme rejimi kapsamından geri verilir. Eşyanın bu şekilde dahilde işleme rejiminden yararlanmasına geri ödeme sistemi denir…” şeklinde tanımlanmıştır.
Dahilde işleme izin belgesi kapsamında yapılacak ihracatın belge sahibi dışında başka bir ihracatçı firma tarafından yapılabilme şartları ise 20.12.2006 tarihli ve 26382 sayılı Resmî Gazatede yayımlanan 2006/12 sayılı Dahilde İşleme Rejimi Tebliği’nin “Aracı ihracatçı ile ihracat” başlıklı 29. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
“(1) Dahilde işleme izin belgesi/dahilde işleme izni kapsamında işlem görmüş ürünün ihracatı, belge/izin sahibi firma tarafından yapılabileceği gibi, başka bir ihracatçı aracılığı ile de yapılabilir. Ancak, elektronik ortamda düzenlenen dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki işlemler için önceden ilgili ihracatçı birlikleri genel sekreterliğinden izin alınması gerekir. Müsteşarlıkça (İhracat Genel Müdürlüğü) aracı ihracatçı kullanımına kısıtlama getirilebilir.
(2) Aracı ihracatçı ile yapılan ihracata ilişkin gümrük beyannamesi üzerinde, belge/izin sahibi ve varsa yan sanayici unvanları ile belge satır kodunun/izne ilişkin beyanname sayısının kaydedilmiş olması kaydıyla, ilgili gümrük idaresince ihracata izin verilir.
(3) Aracı ihracatçı ile yapılan ihracatın dahilde işleme izin belgesi/dahilde işleme izni kapsamında değerlendirilmesi için, belge/izin sahibi firmadan tedarik edildiği ve belge/izin ihracat taahhüdünde yer aldığı şekliyle ihracının gerçekleştirilmesi gerekir.
(4) Dahilde işleme izin belgesi/dahilde işleme izni sahibi firma ile aracı ihracatçı arasındaki tüm hukuki sorunlar, aralarında yapacakları sözleşme hükümlerine tabidir.
(5) Ancak, Müsteşarlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarının denetim birimleri ile Gümrük Müsteşarlığınca yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda, gümrük beyannamesi ve eki belgelerin sahte olduğunun veya üzerinde tahrifat yapıldığının ya da gerçek dışı olduğunun veya gerçeği yansıtmadığının tespiti halinde; aracı ihracatçı, beyanname konusu işlem görmüş ürünün elde edilmesinde kullanılan eşyanın ithalatı esnasında alınmayan vergiden, belge/izin sahibi firma ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.”.
Bu aşamada uyuşmazlık konusu ile bağlantılı suça iştirak kavramından bahsedilmesinde fayda bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
Kanun’un 37. maddesindeki;
“(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır” şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanun’da suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı fail konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
Yardım etme ise 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesinde;
“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” şeklinde, bağlılık kuralı da aynı Kanun’un 40. maddesinde; “(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir” biçiminde düzenlenmiştir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına şerik denilmekte olup 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
Öte yandan, zamanaşımına ilişkin 5237 sayılı TCK’da yer alan düzenlemeler üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Dava zamanaşımını kesen nedenler mülga 765 sayılı TCK’nın 104. maddesinde, yakalama, tevkif, celp veya ihzar müzekkereleri, sorgu, son soruşturmanın açılması kararı veya iddianame ile dava açılması olarak belirtilmiş olup kesen nedenlerin iştirak hâlinde suç işleyen sanıklar yönünden sirayeti ise anılan Kanun’un 106. maddesinde; “Bir suçtan dolayı yapılan ve müruru zamanı kesen muameleler o suçlarda her ne suretle olursa olsun iştiraki olup da aleyhlerinde takibat veya tahkikat yapılmamış olan kimseler hakkında dahi müruru zamanı keser.” şeklinde düzenlenmişti.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’da ise dava zamanaşımını kesen nedenler 67. maddede düzenlenmiştir. “Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi” başlıklı 67. maddesinin ikinci fıkrası;
“Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâlinde, dava zamanaşımı kesilir” şeklinde düzenlenmiştir. Mülga 765 sayılı TCK’nın 106. maddesinde yer alan düzenleme ise 5237 sayılı TCK’da yer almamıştır.
Dava zamanaşımını kesen nedenlerin aynı suça katılanları ne şekilde etkileyeceği konusunda iki sistem mevcuttur. Bunlardan birincisi, Almanya, Avusturya, İsviçre ve Arjantin Ceza Kanunlarında da kabul edilen yargılanan sanığı esas alan ve diğer sanıkları soyutlayan öznel sistem (kesilmenin şahsiliği) olarak nitelendirilen sistemdir. Nesnel sistem olarak adlandırılan ve fiili esas alan ikinci sistem ise İtalya, Brezilya ve Fransa Ceza Kanunlarında kabul edilen ve sadece sanığı değil, katılma dereceleri ne olursa olsun olaya katılan tüm sanıkları hatta haklarında kovuşturmaya başlanmamış olanları dahi nazara almaktadır.
Dava zamanaşımını kesen nedenler TCK’nın 67. maddesinin ikinci fıkrasında, bir suçla ilgili olarak; şüpheli veya sanıklardan birinin Cumhuriyet savcısı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi ve sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi olarak belirtilmiştir. Dava zamanaşımının kesilme nedenleri sayılırken madde metninde kullanılan “şüpheli veya sanıklardan birinin”, “şüpheli veya sanıklardan biri hakkında”, “sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa” ibarelerinden dolayı 5237 sayılı TCK’da dava zamanaşımının sirayeti ilkesinin benimsendiği ve öznel kriter dışlanarak nesnel kriter esas alındığı için suç tarihinden itibaren dava zamanaşımının fail bazında değil de fiile bağlı olarak ortak hesaplanması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle iştirak hâlinde bir suç işlendiği takdirde şeriklerden biri hakkında dava zamanaşımını kesen işlemler yapılmış ise haklarında madde metninde sayılan işlemler yapılmış veya yapılmamış olan şerikler hakkında da dava zamanaşımı süresi kesilmiş olacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 tarihli ve 241-114 sayılı kararı ile 31.01.2012 tarihli ve 243-7 sayılı kararında, 5237 sayılı TCK’da dava zamanaşımının sirayeti konusunda fiile bağlılığı esas alan nesnel ölçütün kabul edildiği, iştirak hâlinde suç işleyen sanıklardan bir kısmı hakkında verilen mahkûmiyet kararının tüm sanıklar için dava zamanaşımını keseceği vurgulanmıştır.
Nitekim öğretide de TCK’nın 67. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile ilgili olarak; bir şüpheli veya sanık hakkındaki ifade alma veya sorgunun diğer sanık veya şüpheliler bakımından da zamanaşımını keseceği (… Emin Artuk – Ahmet Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. bası, Ankara, 2017, s.984-986.), yeni TCK’nın sisteminde, dava zamanaşımı süresinin kesilmesinde nesnel ölçütün esas alındığı, başka bir deyişle, kesme sebebinin varlığı hâlinde, dava zamanaşımının suçla ilgili olarak kesildiğini kabul etmek ve fakat bunu ilgili suç ortağına özgü kesilme olarak mütalaa etmemek gerektiği (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. bası, Ankara 2015, s. 887-890.), eğer bir suçta birden fazla kişi çeşitli sebeplerle şüpheli veya sanık durumunda iseler Kanun’un ifadesine göre bunlardan birinin ifadesinin alınması veya sorgulanmasının sanıkların tamamı bakımından zamanaşımını keseceği (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. bası, Ankara 2017, s.718-721.), zamanaşımının kesilmesinin suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere ilişkin olmayıp aksine suç konusu fiile ilişkin olduğu, zamanaşımını kesen sebeplerin bir suç sebebiyle ortaya çıktığı, bahse konu suçu oluşturan fiilin objektif olarak şerikler arasındaki bağı ifade ettiği, bu bağın suça iştirak eden kişilerden kaynaklanmayıp aksine ortak katkıda bulunulan fiilin çerçevesinde hüküm ifade ettiği, dolayısıyla objektif bu bağ kapsamında meydana gelen ve dava zamanaşımını kesen nedenlerin, kişilerden bağımsız olarak hukuki sonuç doğuracağı ve fiil nedeniyle birleşen tüm şerikler hakkında da geçerli olacağı (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. bası, Ankara 2017, s. 728.), suç iştirak hâlinde işlenmişse, bir sanık hakkında dava zamanaşımını kesen nedenin tüm sanıkları etkileyeceği, böylece, şüpheli veya sanıklardan birinin, ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, hakkında tutuklama kararı verilmesi, onunla ilgili iddianamenin düzenlenmesi, mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, haklarında soruşturma yapılmış veya yapılmamış tüm suç ortakları ile ilgili dava zamanaşımının kesileceği (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. bası, İstanbul 2017, s. 790-794.), iştirak hâlinde işlenen suçlarda ortaklardan biri için dava zamanaşımının kesilmesinin diğer ortakları da etkileyeceği, yani onlar için de dava zamanaşımı süresinin kesileceği (Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. bası, Ankara 2017, s. 917.), düzenlemenin lafzına ve ruhuna göre ortaklardan birinin ifadesinin alınması, tutuklama kararı verilmesi, mahkûmiyet hükmü kurulması durumunda o ortakla, o suçu iştirâk hâlinde işleyen şüpheliler veya sanıklar hakkında da zamanaşımı süresinin kesileceği, kanun koyucunun, sirayet ihtimalini düşünmese bu ibareleri kanuna koymayacağı (… Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. bası, Ankara, 2010, 2. cilt, s.2270-2271.) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın yetkilisi olduğu … Gıda Nakliyat Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi adına Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığınca düzenlenen 2009/D1-03493 sayılı dahilde işleme izin belgesinin son tarihi 02.04.2010 olmasına rağmen 19.04.2010 tarihinde … İhracatçılar Birliğine anılan belgeyi kapatmak için başvurulmadığının … Gümrük Müdürlüğünce tespit edilmesi üzerine katılan Gümrük İdaresince bilgisayar kayıtları üzerinden yapılan incelemede; … Gümrük Müdürlüğünce işlem gören 20.01.2010/…, 20.01.2010/ …, 04.02.2010/… ve 04.02.2010/… sayılı ihracat beyannamelerinin tır karnesine veya özet beyana bağlanmadan usulsüz şekilde sistem üzerinden kapatıldığının, anılan beyannameleri beyan sahibi olarak imzalayan ihracatçı firmanın inceleme dışı sanığın yetkilisi olduğu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, ihraç edilen eşyanın ham maddesini yurt dışından ihraç kaydıyla vergiden muaf şekilde dahilde işleme izin belgesi kapsamında ithal eden kişinin ise … Gıda Nakliyat Turizm Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi adına sanık … olduğu anlaşılan olayda;
Sanığın dahilde işleme rejimi kapsamında katma değer vergisinden muaf olarak ihraç kaydıyla ithal ettiği badem içini, … İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliğinden izin almaksızın sanık …’ın yetkilisi olduğu … ve Sanayi Ticaret Limited Şirketine satmak suretiyle aracı ihracatçı şirket üzerinden sahte belgelerle badem ununu ihraç edilmiş gibi göstererek yurt içinde kaçağa sarfettiği sabit bulunan eylemini, inceleme dışı sanığın gerçekleştirdiği kaçakçılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarına 5237 sayılı TCK’nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katılmak suretiyle gerçekleştirdiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu kabulden sonra sanık hakkında resmî belgede sahtecilik ve kaçakçılık suçlarından Yerel Mahkemece hüküm kurulmadan evvel zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin yapılan değerlendirmede;
5237 sayılı TCK’da dava zamanaşımının sirayeti konusunda fiile bağlılığı esas alan nesnel ölçütün kabul edildiği, zamanaşımının kesilmesinin suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere ilişkin olmayıp aksine suç konusu fiile ilişkin olduğu, bahse konu suçu oluşturan fiilin objektif olarak şerikler arasındaki bağı ifade ettiği, bu bağın suça iştirak eden kişilerden kaynaklanmayıp aksine ortak katkıda bulunulan fiilin çerçevesinde hüküm ifade ettiği, dolayısıyla bu objektif bağ kapsamında meydana gelen ve dava zamanaşımını kesen nedenlerin, kişilerden bağımsız olarak hukuki sonuç doğuracağı ve fiil nedeniyle birleşen tüm şerikler hakkında da geçerli olacağı anlaşıldığından iştirak hâlinde işlenen suçlarda, ortaklardan birisinin savunmasının alınmasının ya da mahkûmiyetine karar verilmesinin dava zamanaşımının kesilmesi yönünden diğer ortakları da etkileyeceğinin kabul edilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.05.2019 tarihli ve 147-428 sayılı kararında da benzer gerekçelerle aynı sonuca ulaşılmıştır.
Sanık ve inceleme dışı sanığın 5607 sayılı Kanun’un 3/4 maddesinde tanımlanan “Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı, sahte belgelerle yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapma” ve TCK’nın 204/1. maddesinde düzenlenen resmî belgede sahtecilik suçlarının gerektirdiği cezaların türü ve üst sınırlarına göre davanın 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan, 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresine tabi bulunduğu, sanığın 15.06.2010, inceleme dışı sanığın ise 25.06.2010 tarihinde savunmasının alındığı ve 07.11.2013 tarihinde atılı suçlardan sanık hakkında beraat hükümleri kurulurken, inceleme dışı sanık hakkında ayrı ayrı mahkûmiyet hükümleri kurulduğu hususları dikkate alındığında, sanık hakkında Özel Dairenin bozma kararından sonra Yerel Mahkemece 20.04.2021 tarih ve 160-124 sayı ile verilen mahkûmiyet hükümlerine kadar zamanaşımı sürelerini son kesen sebebin 07.11.2013 tarihindeki inceleme dışı sanığın atılı suçlardan mahkûmiyetine ilişkin hükümler olduğu, 07.11.2013 tarihinden sonra sanık hakkında verilen 20.04.2021 tarihli mahkûmiyet hükümlerine kadar 8 yıllık olağan dava zamanaşımının gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.