Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/312 E. 2023/47 K. 01.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/312
KARAR NO : 2023/47
KARAR TARİHİ : 01.02.2023

MAHKEMESİ:Ağır Ceza

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Hükümlü …’in yağma suçundan mülga 765 sayılı TCK’nın 495/1, 59, 31, 33 ve 40. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 5. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan 07.10.1996 tarihli ve 160-155 sayılı hükmün, hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.06.1997 tarih ve 6777-6559 sayı ile;
“Tefhimle hükmün esasını teşkil eden kısa kararın yazılı olduğu oturuma katılan zabıt katibinin adının yazılmaması ve C.Savcısının esas hakkındaki mütalaasını bildirdiği sayfada imzasının bulunmaması suretiyle, CMUK.nun 264 ve 265. maddelerine aykırı davranılması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 10.11.1997 tarih ve 189-215 sayı ile; hükümlünün mülga 765 sayılı TCK’nın 495/1, 59, 31, 33 ve 40. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, bu kararın da hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.04.1998 tarih ve 4463-4121 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Hükmün infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle … Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.11.2021 tarih ve 486 sayı ile; hükümlünün hukuki durumunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesi yönünden talepte bulunulması üzerine, dosyayı yeniden ele alan … 5. Ağır Ceza Mahkemesince 12.11.2021 tarih ve 189-215 sayı ile; hükümlünün 5237 sayılı TCK’nın 148/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, bu kararın da hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.04.2022 tarih ve 1709-5449 sayı ile;
“Sanığa 24.11.2021 tarihinde usulüne uygun olarak edilen hükmü, 05.08.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesi uyarınca on beş (15) günlük yasal süresi içerisinde 03.12.2021 tarihinde temyiz ettiği, temyizin süresinde olduğu anlaşılarak yapılan incelemede;
1- Hükümlü hakkında, uyarlama yargılaması için duruşma açılmadığı gibi diyecekleri sorulmadan hakkında uyarlama kararı verilmesi,
2- 5237 sayılı TCK’nın 7/2 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesi uyarınca hükümlü yararına olan hükmün, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkacak sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağından; temel cezanın ne şekilde saptanacağının belirlenmesi, hükümlü …’in temyiz incelemesine tabi olmayan Kemalettin Durak ve İsmail Şimşek ile birlikte yaya olarak yürümekte olan müştekinin önüne geçip cebir ve tehdit kullanmak suretiyle müştekiyi yere yıkıp üzerine çullanarak müştekinin bir adet kol saatini, bir adet altın boyun zincirinin ve 4 milyon 500 bin parasını alıp olay yerinden kaçtıkları bu şekilde sabit görülen olayda, 765 sayılı TCK’nın 495/1, 59/2. maddelerinin 5237 sayılı TCK’nın ise uyarlama yargılamasında kabul edilen 148/1. maddesinin değil 149/1-c. maddesinde tanımlanan nitelikli yağma suçunun oluşacağı anlaşıldığından, 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK’nın ilgili maddeleri uyarınca denetime imkan verecek şekilde ayrı ayrı uygulamalar yapılıp cezalar belirlenip sonuç cezaların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe olan kanunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama yapılması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 17.05.2022 tarih ve 154225 sayı ile; “…… 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.11.2021 tarih ve 1996/160 esas, 1996/155 karar sayılı ilamı ile TCK’nun 148/1, 143, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
24.11.2021 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edilen hükmün, CMUK’nun 310/1. maddesinde düzenlenen 7 günlük yasal süreden sonra 03.12.2021 tarihli dilekçe ile süresinden sonra temyiz etmesi nedeniyle, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından düzenlenen 03.02.2022 tarihli tebliğname ile temyiz isteminin reddine karar verilmesinin talep edildiği,
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.04.2022 tarih ve 2022/1709 esas, 2022/5449 karar sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Ceza muhakemesi sistemimizde hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisna oluşu, hukuk normlarının yorumlanmasında, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen ‘Hak arama hürriyeti’ ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının gözetilmesi gerekliliği, Sözleşmeye ilişkin Ek 7 numaralı Protokolünün ‘Cezai Konularda Temyiz Hakkı’ başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğuna ilişkin düzenlemeler birlikte dikkate alındığında, kamu davasının asli bir süjesi olan sanığın, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi nedeniyle, somut olayda, 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkanının bulunmadığı, temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre bir hafta olduğu, ayrıca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alan kanun koyucu, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinde değişiklik yaparak 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar bakımından temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkarmış ise de, 1412 sayılı CMUK’nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkanı bulunduğu hâlde bilinçli bir şekilde bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, incelemeye konu son karar tarihi 12.11.2021 olmakla birlikte bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce dosyanın Yargıtay denetiminden geçmesi nedeniyle sanığın, usulüne uygun şekilde tefhim edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik gerçekleştirdiği temyiz isteminin süresinden sonra olduğu ve bu nedenle temyiz isteminin reddine karar verilmesi düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 31.05.2022 tarih ve 3890-8167 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükümlünün yağma suçundan mülga 765 sayılı TCK’nın 495/1, 59, 31, 33 ve 40. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.11.1997 tarihli ve 189-215 sayılı mahkûmiyet kararının, hükümlünün temyizi üzerine Özel Dairenin 27.04.1998 tarihli ve 4463-4121 sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiği, hükmün infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümlünün hukuki durumunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesinin talep edildiği, dosyayı yeniden ele alan … 5. Ağır Ceza Mahkemesince 12.11.2021 tarih ve 189-215 sayı ile; hükümlünün 5237 sayılı TCK’nın 148/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, yoklukta verilen bu kararın 24.11.2021 tarihinde hükümlüye tebliğ edilmesi üzerine, hükümlü tarafından 03.12.2021 tarihinde temyiz edildiği anlaşılan dosyada; temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddeleri uyarınca “bir hafta” mı yoksa 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “on beş” gün mü olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Hükümlü …’in yağma suçundan mülga 765 sayılı TCK’nın 495/1, 59, 31, 33 ve 40. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.06.1997 tarih ve 6777-6559 sayı ile bozulmasının ardından, bozmaya uyan … 5. Ağır Ceza Mahkemesince 10.11.1997 tarih ve 189-215 sayı ile; sanığın mülga 765 sayılı TCK’nın 495/1, 59, 31, 33 ve 40. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.04.1998 tarih ve 4463-4121 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Hükmün infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle … Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.11.2021 tarih ve 486 sayı ile; hükümlünün hukuki durumunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesinin talep edildiği, duruşma açmaksızın dosya üzerinden inceleme yapan … 5. Ağır Ceza Mahkemesince 12.11.2021 tarih ve 189-215 sayı ile; hükümlünün 5237 sayılı TCK’nın 148/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, kararın son paragrafında ise; “Dair, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde, mahkememize sanık ya da C. Savcısı tarafından verilecek dilekçe ile ya da sonradan tutanağa dönüştürülmek üzere zabıt katibine yapılacak beyanla ya da başka yerdeki mahkemeye mahkememize gönderilmek üzere verilecek bir dilekçe ile Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, (aksi takdirde kararın kesinleşeceği bilinerek) dosya üzerine yapılan inceleme oy birliği ile karar verildi.” şeklinde açıklamaların bulunduğu,
Kararın hükümlüye 24.11.2021 … günü tebliğ edildiği, tebliğden itibaren bir hafta olan 01.12.2021 tarihinin de … gününe tekabül edip temyiz süresi içinde herhangi bir tatil günü bulunmadığı, sanığın ise 03.12.2021 havale tarihli dilekçesi ile temyiz talebinde bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir.
1412 sayılı CMUK’da olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, 5271 sayılı CMK’da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yeni usul yasası sisteminde, yasa yolları içinde istinafa yer verilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinden sonra göreve başlaması nedeniyle 5320 sayılı Kanun’un “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır.” hükmüne yer verilmek suretiyle bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında 1412 sayılı CMUK’nın 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Başka bir anlatımla, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Bu genel açıklamalardan sonra temyiz başvuru usulünün ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
Yargılama makamlarının verdikleri kararlarda bir aykırılık veya yanılma olması durumunda bu hataları giderme yetkisi “kanun yolu” adı verilen denetim ile sadece yargılama makamları tarafından yapılabilir. Kanun yolu, aykırılıkları gidermek ve isabetli karar verilmesini sağlamak bakımından, sanık için olduğu kadar toplum için de büyük bir teminat olduğundan, bir insan hakkıdır (Feridun Yenisey – … Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, … 2017, s. 859, 860).
Bu anlayışa paralel olarak, Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinde ise;
“1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir…”
Hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu vurgulanmış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yargılamada sanığa tanınması gereken asgari haklar belirtilerek adil yargılanma hakkının kapsamı belirlenmiştir.
Aynı şekilde, 25.03.2016 tarihi itibarıyla iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) Ek 7 numaralı Protokolünün “Cezai Konularda Temyiz Hakkı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında;
“Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkûm edilen herkes, mahkûmiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı, kullanımın dayanakları dâhil kanunla düzenlenir.” hükmüyle ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
Olağan kanun yollarından sayılan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bozmadan önceki ilk karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “davasız yargılama olmaz” ilkesine uygun olarak temyiz davasının kendiliğinden açılması mümkün olmayıp bu konuda bir talebin bulunması gereklidir.
Kural olarak temyiz başvurusunun yazılı şekilde olması yani hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yapılması gerekir. Ancak zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle sözlü başvuruda bulunmak da mümkündür. Bu durumda beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkim tarafından onaylanır.
Uyuşmazlık konusu olayda istek şartının gerçekleştiği konusunda bir tereddüt bulunmadığından temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart olan süre şartının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar bakımından bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.
5271 sayılı CMK’nın 291. maddesi uyarınca da temyiz davası açılması için yedi günlük bir süre öngörülmüş iken 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yedi” ibaresi “on beş” şeklinde değiştirilerek temyiz süresi on beş güne çıkarılmış, anılan madde gerekçesinde; “Madde ile 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle tarafların temyiz haklarını daha etkin kullanabilmeleri amacıyla temyiz isteminde bulunma süresi yedi günden on beş güne çıkarılmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilip istinaf sonrası temyiz denetimine tabi olan kararlara yönelik temyiz süresinin on beş gün olacağı hususunda herhangi bir kuşku bulunmamakla birlikte, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen veya Yargıtayın temyiz incelemesinden geçen, bozma üzerine 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında yeniden verilen kararların temyiz süresinin ne olacağı hususunda Kanunda açıkça bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan, aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça “hemen ve derhal uygulanma” ilkesidir. Anılan ilke uyarınca usul işlemleri yapıldıkları sırada yürürlükte olan muhakeme kanunu hükümlerine tâbi olacaktır. Usul Kanunlarında yapılan değişiklikler, yasa yürürlüğe girdikten sonra yapılacak işlemler hakkında uygulanacak olup maddi ceza hukuku kurallarının aksine geçmişe yürümezler. O hâlde ceza yargılaması sırasında, kanunlarda değişiklik yapılması veyahut dayanılan bir usul kuralına ilişkin kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde, yeni kanun veya iptal sonucu ortaya çıkan usul prosedürü, devam etmekte olan işlemlere uygulanacak, ancak 5320 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrasında ifade edilen bu durum önceki kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde o kanuna uygun olarak gerçekleştirilen işlemlerin geçersizliği neticesini doğurmayacağı gibi, yenilenmesini de gerektirmeyecektir.
Bununla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi karşısında, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar bakımından hemen ve derhal uygulama ilkesi geçerli olmayacak, bu kararlar kesinleşinceye kadar Kanun’daki açık ve emredici düzenleme uyarınca 1412 sayılı CMUK’nın temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya devam edecektir.
Gelinen aşamada ifade etmek gerekir ki, istinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde, re’sen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür. Bu bağlamda, temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekmekte olup dilekçenin herhangi bir temyiz sebebi içermemesi durumunda temyiz isteminin reddi sonucu doğacağından madde gerekçesinde de ifade edildiği gibi tarafların temyiz haklarını daha etkin kullanabilmeleri amacıyla temyiz isteminde bulunma süresi yedi günden on beş güne çıkarılmıştır. Başka bir anlatımla, kanun koyucunun, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alarak temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkardığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, 7035 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin birinci fıkrası ile; “Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanun’un 291. maddesi ile 6100 sayılı Kanun’un 361. maddesinde temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” hükmü öngörülmüş olup 1412 sayılı CMUK’nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkânı bulunan kanun koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi dikkate alındığında, istinaf öncesi veya sonrası ayrımı yapılmaksızın 05.08.2017 tarihinden sonra verilen tüm kararların on beş günlük temyiz süresine tabi olduğu sonucuna ulaşılması da mümkün görünmemektedir.
Öte yandan, ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 04.06.1984 tarihli ve 2-196 sayılı kararında yer verildiği üzere, ilgili kişinin yüzüne karşı verilen bir hükme yönelik yasal temyiz süresi, tefhimle birlikte başlamakta olup sonradan yapılan karar tebliği, temyiz süresini yeniden başlatmayacaktır. Ancak, tefhim ile birlikte temyiz süresinin işlemeye başlaması için kanun yolu bildiriminin Kanun’un öngördüğü şekilde ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde yapılması gerekmektedir. Anayasa’nın 40/2. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur. Yanılgılı bildirim nedeniyle temyiz hakkının etkin kullanılmasının engellendiği hâllerde temyiz isteminde bulunan bu yanılgısından faydalanması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Örneğin, yasal temyiz süresi yedi gün olduğu hâlde Yerel Mahkemece, kanun yolu süresinin on beş gün şeklinde hatalı olarak gösterildiği durumlarda temyiz edenin yedinci günden sonra verdiği dilekçesinin kabul edilerek temyiz incelemesi yapılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Hükümlü …’in yağma suçundan mülga 765 sayılı TCK’nın 495/1, 59, 31, 33 ve 40. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 5. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan 10.11.1997 tarihli ve 189-215 sayılı hükmün, hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.04.1998 tarih ve 4463-4121 sayı ile onanmasına karar verildiği, hükmün infazı sırasında 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle … Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.11.2021 tarih ve 486 sayı ile; hükümlünün hukuki durumunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesinin talep edildiği, duruşma açmaksızın dosya üzerinden inceleme yapan … 5. Ağır Ceza Mahkemesince 12.11.2021 tarih ve 189-215 sayı ile; hükümlünün 5237 sayılı TCK’nın 148/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Kanun yolu bildiriminde; “Dair, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde, mahkememize sanık ya da C. Savcısı tarafından verilecek dilekçe ile ya da sonradan tutanağa dönüştürülmek üzere zabıt katibine yapılacak beyanla ya da başka yerdeki mahkemeye mahkememize gönderilmek üzere verilecek bir dilekçe ile Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, (aksi takdirde kararın kesinleşeceği bilinerek) dosya üzerine yapılan inceleme oy birliği ile karar verildi.” şeklinde açıklamaların bulunduğu,
24.11.2021 tarihinde tebliğ edilen karara karşı, hükümlünün 03.12.2021 havale tarihli dilekçesi ile temyiz talebinde bulunduğu dosya kapsamında;
Ceza muhakemesi sistemimizde hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisna oluşu, hukuk normlarının yorumlanmasında, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen “Hak arama hürriyeti” ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının gözetilmesi gerekliliği, Sözleşme’ye ilişkin Ek 7 numaralı Protokolünün “Cezai Konularda Temyiz Hakkı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğuna ilişkin düzenlemeler birlikte dikkate alındığında, kamu davasının asli bir süjesi olan sanığın, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ile bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi nedeniyle, somut olayda, 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkânının bulunmadığı, temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre bir hafta olduğu, ayrıca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alan kanun koyucu, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinde değişiklik yaparak 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar bakımından temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkarmış ise de, 1412 sayılı CMUK’nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkânı bulunduğu hâlde bilinçli bir şekilde bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, incelemeye konu son karar tarihi 06.07.2021 olmakla birlikte bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen 04.02.2014 tarihli ilk hükmün, temyiz yasa yoluna tabi olması nedeniyle temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre bir hafta olduğu, yokluğunda verilen kararın sanığa 24.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik sanığın 03.12.2021 tarihinde gerçekleştirdiği temyiz isteminin “bir haftalık” süresinden sonra olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.04.2022 tarihli ve 1709-5449 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanığın, … 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.11.2021 tarihli ve 189-215 sayılı kararına yönelik temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12.04.2022 tarihli ve 1709-5449 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanığın, … 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.11.2021 tarihli ve 189-215 sayılı kararına yönelik temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.