YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/284
KARAR NO : 2023/98
KARAR TARİHİ : 22.02.2023
MAHKEMESİ:Ağır Ceza
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Silahlı terör örgütüne üye olma, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarından açılan kamu davalarının birleştirilerek yapılan yargılaması sonucunda sanık …’ın silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu arasında geçitli suç ilişkisi olduğu değerlendirilerek silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 54, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba, müsadereye ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine; tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan ise beraatine ilişkin … 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.01.2020 tarihli ve 159-3 sayılı hükme yönelik olarak sanık müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 04.06.2020 tarih ve 229-975 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın da sanık müdafileri ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 19.11.2020 tarih ve 5427-5700 sayı ile; “Oluşa ve dosya içeriğine göre, tanık …’nun sanığı teşhis ederek soruşturma aşamasındaki beyanlarında; ‘… ilçesinde bulunan Anahita isimli lokantanın önünden geçen …-… karayolu bölgesine zırhlı araçların geçişi sırasında patlatılmak üzere … gücünde Baz (K) ve Bürüks (K) tarafından hazırlanan mayın ve EYP’nin bu şahıs tarafından yerleştirildiğini biliyorum, daha sonra bu mayın askerler tarafından çıkarıldı.’ şeklinde söylemesi, tanık beyanının kolluk görevlileri tarafından tanzim edilen 15.08.2016 tarihli olay tutanağı ile doğrulanması, söz konusu tutanak içeriğinde; ‘14.08.2016 günü … ilçesinde görevli Özel Harekat unsurlarının devriye görevlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları kontrollerde.Mah. … Cad.. Mezarlığı Mevkii …-… karayolu … ilçe girişinde bulunan menfez içerisinde bomba düzeneğinin bulunduğunun tespit edilmesi üzerine gerekli güvenlik tedbirlerinin alındığı ve 15.08.2016 tarihinde düzeneğin kontrollü bir şekilde imha edildiğinin’ anlaşılması, … İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Büro Amirliği tarafından düzenlenen 13.10.2016 tarihli inceleme raporuna göre; menfez içerisine tuzaklanmış, yerleştirilmiş ve güvenli bir noktada müdahale sonucu patlatılarak etkisiz hâle getirilen parça ve basınç etkili bombanın canlılar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı, cansızlar üzerinde yakıcı, yıkıcı ve tahrip edici özelliğe sahip olduğunun tespit edilmesi nazara alındığında; Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu ile silahlı terör örgütü üyesi olma suçu arasındaki geçitli suç özelliği de dikkate alınarak somut olayda sanığın eylemlerinin üyelik boyutunu aşarak ‘Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğü Bozma’ suçunun unsurlarını oluşturduğu, yine sanığın bu bozma gerekçesine göre ‘Tehlikeli Maddeleri İzinsiz Olarak Bulundurma veya El Değiştirme’ suçunu da işlediği, bu hâliyle sanığın Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği hâlde yazılı şekilde sadece silahlı terör örgütü üyeliği suçundan mahkumiyetine dair karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 09.03.2021 tarih ve 21-50 sayı ile;
“…
İ) DEVLETİN BİRLİĞİNİ VE ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜNÜ BOZMAK SUÇU YÖNÜNDEN YAPILAN DEĞERLENDİRME:
…
Tanık …’nun sanığı teşhis ederek soruşturma aşamasındaki beyanlarında; ‘… ilçesinde bulunan Anahita isimli lokantanın önünden geçen …-… karayolu bölgesine zırhlı araçların geçişi sırasında patlatılmak üzere … gücünde Baz (K) ve Bürüks (K) tarafından hazırlanan mayın ve EYP’nin bu şahıs tarafından yerleştirildiğini biliyorum, daha sonra bu mayın askerler tarafından çıkarıldı.’ şeklinde beyanda bulunduğu,
Kolluk görevlileri tarafından tanzim edilen 15.08.2016 tarihli olay tutanağı ile 14.08.2016 günü … ilçesinde görevli özel harekat unsurlarının devriye görevlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları kontrollerde .Mah. … Cad. . Mezarlığı Mevkii …-… karayolu … ilçe girişinde bulunan menfez içerisinde bomba düzeneğinin bulunduğunun tespit edilmesi üzerine gerekli güvenlik tedbirlerinin alındığı ve 15.08.2016 tarihinde düzeneğin kontrollü bir şekilde imha edildiğinin anlaşıldığı,
… İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Büro Amirliği tarafından düzenlenen 13.10.2016 tarihli inceleme raporu ile; ‘Menfez içerisine tuzaklanmış, yerleştirilmiş bombaya güvenli bir noktadan müdahalemiz sonucu patlatılarak etkisiz hâle getirilen parça ve basınç etkili bombanın canlılar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı, cansızlar üzerinde yakıcı, yıkıcı ve tahrip edici özelliğe sahip olduğu tarafımızdan tespit edilmiş olup’ şeklinde tespitin yapıldığı anlaşılmıştır.
Buna göre, …-… karayoluna yerleştirilen mayın ve EYP’nin kolluk görevlileri tarafından tespit edilmesi üzerine gerekli güvenlik tedbirleri alınarak kontrollü bir şekilde imha edildiğinin anlaşıldığı olayda, yukarıdaki Yargıtay kararları da dikkate alındığında, tanık …’nun itibar edilen beyanlarına göre, karayoluna mayın ve EYP yerleştirilmesi eylemine sanığın hangi aşamada katıldığına dair somut bir delil bulunmadığı, bu nedenle gerçekleştirilen eylem ve faaliyetlerde sanığın icrai davranışlarının tespit edilemediği, aşağıda açıklanacağı üzere TCK’nın 174/1. maddesinde düzenlenen suçun sanık tarafından işlendiğinin ispat edilemediği, bu nedenlerle dava konusu eylemde sanık yönünden TCK’nın 302. maddesinde düzenlenen suçun unsurlarının oluşmadığı, sanığın eyleminin bir bütün hâlinde silahlı terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğu, TCK’nın 302/1. maddesinde düzenlenen devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçunun, silahlı terör örgütüne üye olma suçu bakımından geçitli bir suç olması ve devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan açılan davaya ilişkin olarak ayrıca bir hüküm kurulmaması gerektiğine mahkememizce karar verilmiştir.
İİ) SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA SUÇU YÖNÜNDEN YAPILAN DEĞERLENDİRME:
…
Dosya içeriğinde bulunan ifade ve teşhis tutanakları, bilgi notları ve tüm dosya kapsamından;
Tanık Fecir (K) … sanığı teşhis edip soruşturma aşamasındaki beyanlarında; ‘Sanık …’ın önceki dönemlerde TİKKO terör örgütü adına faaliyet gösterdiğini, şu anda PKK/KCK terör örgütünün sempatizanı olduğunu bildiğini, örgüte her türlü yardımı yaptığını, erzak ve malzeme getirdiğini, … ilçesinde öğrencilere terör örgütü propagandası yaparak örgüte katılım sağladığını, Brüsk … (K) ve Ruhat (K) isimli PKK/KCK örgüt mensuplarının sanık …’a … ilçesinde eylem yapma amacı ile emniyet personelinin hareket tarzı, emniyet ve askerî araçların hareket tarzı, el yapımı patlayıcının yerleştirilebileceği menfezler hakkında keşif yapması amacıyla talimat verdiğini, sanığın da birkaç gün sonra gelerek istenilen konularda bahsi geçen örgüt mensuplarına bilgi verdiğini’ ifade etmiştir.
Tanık Asmin (K) … sanığı teşhis edip soruşturma aşamasındaki beyanlarında; ‘Sanık …’ın örgütün erzak ve malzeme ihtiyaçlarını karşıladığını, birçok kez kendi bulunduğu alanlara gelerek diğer örgüt mensupları ile görüştüğüne şahit olduğunu, örgütün 2016 yılı içerisinde … ilçesine kalabalık bir grup ile silahlı olarak saldırması olayına ilişkin bu kişinin eylem öncesi keşif yaptığını bildiğini’ ifade etmiştir.
Tanık … mahkememizin 15.12.2017 tarihli duruşmasında; ‘Sanık …’ı tanıdığını, soruşturma aşamasında kendisi ile ilgili vermiş olduğu ifadelerinin kısmen doğru olduğunu, sanığı örgüt mensuplarına erzak ve malzeme getirirken iki defa gördüğünü, … eylemi öncesinde kendisinin ilçe merkezinde keşif faaliyeti yapıp yapmadığını bilmediğini, bu hususun tutanaklara yanlış geçtiğini, sanığın eylemi öncesinde deşifre ettiğini, devletin ajanı olduğunu örgüt mensuplarından duyduğunu, sanığın iki kez örgüt mensupları ile birlikte Sefkan noktasında örgüt mensuplarına teslim edilmek üzere erzak, kıyafet gibi kışlık malzeme getirdiğini gördüğünü, 2015 yılı sonbaharında sanığın aynı noktada erzak/malzeme getirdiğini bizzat gördüğünü, 2016 yılı Temmuz ya da Ağustos aylarında yine Sefkan noktasına erzak ve malzeme getirildiğini, orada sanıktan başka kimsenin olmadığını’ ifade etmiştir.
Tanık Hogir (K) … sanığı teşhis edip soruşturma aşamasındaki beyanlarında; ‘Sanık …’ı … ismi ile bildiğini, sanığın .ü Köyü kırsalına sürekli erzak getirdiğini, sürekli olarak … ilçesi hakkında bilgi getirdiğini, .(K) isimli PKK örgüt mensubunun sanıkla sık sık görüştüğünü,. (K) .isimli örgüt mensubunun yaralanması üzerine sanığın doktor getirerek yaralı örgüt mensubunu . Köyünün kırsal alanında tedavi ettirdiğini’ ifade etmiştir.
Tanık … mahkememizin 15.12.2017 tarihli duruşmasında; ‘Sanık …’ı hatırlamadığını, soruşturma aşamasında fotoğrafları net gördüğü için teşhis ettiğini, sanıkla ilgili söylediklerinin doğru olduğunu, ancak bir hususu düzeltmek istediğini, ifadesinde sürekli erzak getirirdi şeklinde geçtiğini fakat sanığı erzak getirirken bizzat hiç görmediğini, 22 Ağustos 2016 tarihli çatışma sonrasında . (K) .’nin yaralanması olayında sanığın. bölgesine . (K)’un tedavisi için doktor getirdiğini, örgüt mensuplarının doktoru getiren .lı …’ın örgüte erzak getirdiğini de söylediklerini, örgüt içerisinde sanığa güvenilmediğini, kendisinin devlet tarafından gönderildiğini, devlet ajanı olduğunun söylendiğini, Ruhat (K) adlı örgüt mensubu sanığın … ilçesi hakkında sürekli bilgi getirdiğini söylediğini’ ifade etmiştir.
Tanık . (K) … sanığı teşhis edip soruşturma aşamasındaki beyanlarında; ‘Sanık …’ın geçmiş yıllarda TKP/ML-TİKKO terör örgütünün kırsal alanında faaliyet gösterdiğini, son 3-4 yıl içinde …, kurye, istihbarat, lojistik, alt yapı, yeni katılım ve milis çalışmalarında en aktif olarak destek sunduğunu, 2015-2016 yılından itibaren …’ta YPS biriminde üniversite öğrencilerinin kırsal alan görüşmeleri ile ilgili aktif rol aldığını, … gücü birimi tarafından …’ta bulunan polis karakolu, jandarma, hükümet konağı, belediye, öğretmen evi ve ilçenin içinde ve dışında bulunan hareketlilik ile ilgili görevlendirildiğini, kamera kaydı yaptığını ve istihbarat sağladığını, … ilçesinde bulunan Anahita isimli lokantanın önünden geçen …-… karayolu bölgesine zırhlı araçların geçişi sırasında patlatılmak üzere … gücünde . (K) ve . (K) tarafından hazırlanan mayın ve EYP’nin bu şahıs tarafından yerleştirildiğini bildiğini, daha sonra bu mayının askerler tarafından çıkarıldığını’ ifade etmiştir.
Gizli tanık A.soruşturma aşamasındaki beyanlarında; ‘Sanık …’ın örgütün kuryesi olduğunu, ilçede bulunan esnafları dolaşarak dağa malzeme temin etme işiyle bizzat ilgilendiğini’ ifade etmiştir.
Gizli tanık Abdülhamit mahkememizin 29.03.2018 tarihli duruşmasında; ‘Sanık …’ın PKK terör örgütüne kuryelik yaptığını bildiğini, sanığı iki kez örgüte götürmek üzere elinde tütün varken gördüğünü, sanığa kime götürüyorsun diye sorduğunda, sanığın arkadaşlara götürüyorum diye söylediğini, arkadaşlar diye tabir ettiğinin örgüt mensupları olduğunu, sanık …’ta bulunan xoser kafeyi işlettiğini, bu kafeye gelen öğrencilere örgütün propagandasını yaptığını, örgüte ilişkin belgeseller izlettirdiğini’ ifade etmiştir.
Beyanları hükme esas alınan ve silahlı terör örgütü PKK/KCK’nın kırsal alanına katılıp güvenlik güçlerince sağ ele geçirilen terör örgütü mensupları tanıklar …, …, … ve …’in müdafi huzurunda kollukta sıcağı sıcağı alınan ifadelerinde sanığı fotoğraftan teşhis etmeleri, örgüt içindeki eylem ve faaliyetlerini yer, zaman, mekan ve kişi unsurları açısından detaylı bir şekilde samimi, herhangi bir etkiden uzak olarak somutlaştırarak vermiş olmaları, tanık beyanlarının birbirini desteklemesi ve uyumlu olması, sanığa yönelik atfı cürümde bulunmayı gerektirecek herhangi bir neden bulunmaması, tanıkların başka birçok kişi hakkında somut beyanda bulunmuş olmaları, haklarında bir şey bilmediği kişiler için ise beyanda bulunmadığı, verilen bilgilere bakıldığında da sırf etkin pişmanlıktan kurtulmaya yönelik yalan beyanlar olmadığı, gizli tanığın beyanlarının ise diğer tanıkların beyanlarıyla desteklendiği anlaşılmakla dosya kapsamına göre ele geçirilen ve tanık sıfatıyla dinlenilen terör örgütü mensuplarının soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla alınan beyanlarının yasak usullerle elde edildiğine dair iddia, bilgi ve belge de bulunmadığı ve bu hâliyle hükme esas alınmasında yasal bir engel bulunmadığı değerlendirilerek tanık beyanlarının doğru kabul edilmesi gerektiği anlaşılmış ve tanıklar …, …, …, … ve gizli tanığın beyanlarına suçtan ve cezadan kurtulmak adına soyut suç inkarına yönelik sanık savunması karşısında üstünlük tanımak gerekmiştir.
Her ne kadar tanıklar … ve … kovuşturma aşamasında sanıkları tanımayıp daha önce hiç görmediklerini, soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadelerini psikolojik baskı ve işkence altında verdiklerini, ifadelerde geçen hususların istihbaratın elinde olan bilgiler olup tutanaklara yazılarak kendilerine imzalattırıldığını, tanıklar … ve … ise kovuşturma aşamasında soruşturma aşamasındaki beyanlarının kısmen doğru olduğunu ifade etmiş iseler de tanıkların aşamalardaki ifadelerinin müdafi huzurunda alındığı, sulh ceza hâkimliğinde müdafi önünde yapılmış olan sorgusunda da kollukta ve savcılıkta vermiş olduğu beyanların kendisine ait ve doğru olduğunu beyan ettikleri, sanık gibi bazı kişiler hakkında beyanda bulunmaları nedeniyle vermiş olduğu beyanlarının önceden hazırlanabilecek nitelikte olmadığı nazara alındığında da yalan beyanlar olmadığı anlaşıldığından tanıklar … ve …’nun soruşturma aşamasındaki beyanlarına üstünlük tanınarak kovuşturma aşamasında vermiş olduğu sonraki beyanlarına itibar edilmemiş, tanıklar … ve …’in soruşturma aşamasındaki bir kısım beyanlarını kabul ettiği yönündeki kovuşturma aşamasındaki beyanlarına itibar edilmekle birlikte, bu tanıkların soruşturma aşamasındaki beyanlarına mahkememizce üstünlük tanınmıştır.
Nitekim yakalanan örgüt mensuplarının genelde yakalandıklarında etkin pişmanlıktan yararlanmak amacıyla samimi beyanlarda bulundukları ancak cezaevine konulduktan sonra yakınlarıyla yaptıkları görüşmeler neticesinde ve konuldukları cezaevi koğuşlarında benzer suçtan hükümlü veya tutuklu kişilerle kaldıkları için örgüt ideolojisini, amacını ve faaliyetlerini devam ettirme güdüsü ile hareket etmeye devam ettikleri ya da oradan aldıkları tehdit/baskı neticesinde beyanlarından döndükleri bilinen bir gerçekliktir. Bu nedenle mahkememizde önceki beyanlarından dönen tanıklar … ve …’in önceki beyanlarını müdafi huzurunda vermiş olmaları, samimi ve herhangi bir etkiden uzak olarak sıcağı sıcağına ilk aşamada alınmış ifadeler oldukları, savcılık ifadesinde kolluk ifadelerini doğrulamaları, bu ifadelerin teşhis tutanakları ile desteklenmiş olması dikkate alınarak sanıkla olay dışında hiçbir şekilde tanışmayan ve bu nedenle aralarında mesnetsiz suç isnadında bulunmayı gerektirecek husumet bulunmayan tanıklar … ve …’in soruşturma aşamasında vermiş oldukları beyanlarına üstünlük tanınarak mahkememizdeki beyanlarına itibar edilmemiştir.
Mahkememizin 08.10.2019 tarihli duruşmasında savunma tanığı olarak dinlenen Vedat Kekomemetoğulları ve İmamlı Zöngür sanığı yakın köylüsü olarak tanıdıklarını, şiddete karşı birisi olduğunu, 04.07.2019 tarihli duruşmada savunma tanığı olarak dinlenen Erdal Varlıel ise sanıkla akraba olduğunu ve sanığın terör örgütüyle ilgisinin olmadığını beyan etmiş, sanığın konumu itibariyle eylemlerine yönelik bilgilerinin olmadığı anlaşılan savunma tanıklarının beyanlarına tanıklar …, …, …, … ve gizli tanığın beyanları karşısında itibar edilmemiştir.
Tanık …’nin aynı suç kapsamında yargılamasının devam etmesi, hakkında bu yönde birçok beyan olması ve tanıklık konusu soruların kendisini ceza kovuşturmasına uğratacak nitelikte olması nedeniyle beyanları hükme esas alınmamıştır.
Sanığın yapılan ev aramasında PKK/KCK terör örgütünü öven ve özendiren kitapların ele geçirildiği anlaşılmıştır.
Tanıklar …, …, …, … ve gizli tanığın beyanları nazara alındığında örgüte üye olma suçundan kesinleşen önceki mahkumiyeti nedeniyle cezasının infazından sonra da terör örgütüyle yeniden hiyerarşik ilişki kuran sanığın önceki dönemlerde TİKKO terör örgütü, sonraki dönemlerde PKK/KCK terör örgütü içerisinde faaliyet gösterdiği, örgüte her türlü yardımı yaptığı, örgütün erzak ve malzeme ihtiyaçlarını karşıladığı, … ilçesinde öğrencilere terör örgütü propagandası yaparak örgüte eleman kazandırdığı, . … (K) ve. (K) isimli PKK/KCK örgüt mensuplarının sanığa … ilçesinde eylem yapma amacı ile emniyet personelinin hareket tarzı, emniyet ve askerî araçların hareket tarzı, el yapımı patlayıcının yerleştirilebileceği menfezler hakkında keşif yapması amacıyla talimat verdiği, sanığın da istenilen konularda bahsi geçen örgüt mensuplarına istihbari amaçlı bilgi verdiği, yaralanan örgüt mensubunu doktor getirerek kırsal alanında tedavi ettirdiği, …, kurye, istihbarat, lojistik, alt yapı, yeni katılım ve milis çalışmalarında örgüt içerisinde aktif olarak çalıştığı, örgütün YPS biriminde üniversite öğrencilerinin kırsal alan görüşmeleri ile ilgili aktif rol aldığı, … gücü birimi tarafından …’ta bulunan polis karakolu, jandarma, hükûmet konağı, belediye, öğretmen evi ve ilçenin içinde ve dışında bulunan hareketlilik ile ilgili görevlendirildiği, kamera kaydı yaptığı ve istihbarat sağladığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar tanık … örgütün 2016 yılı içerisinde … ilçesine kalabalık bir grup ile silahlı olarak saldırması olayına ilişkin sanığın eylem öncesi keşif yaptığını bildiğini beyan etmiş ise de sanığın bilerek ve isteyerek örgütün silahlı saldırı olayında gerçekleştirmek ve kullanılmak üzere keşif ve istihbarat faaliyetleri yaptığına dair dosya kapsamında somut herhangi bir delilin bulunmaması nedeniyle bu eylem mahkememizce terör örgütü üyeliği suçunun delili olarak değerlendirilmiştir.
Sanığın örgüt ile haberleşme içerisinde olup örgütün ihtiyaçlarını karşılayarak faaliyetlerine devam etmesi yolunda böylesine önemli bir görev üstlendiği ve örgütün amaç suçları işlemesi yolunda eylemleri ile kendisinden istenenleri görev bilinci ile ifa ederek terör örgütleri ile görüş, ideoloji ve eylem birlikteliği içerisinde bulunduğu, böylece sanığın bilerek ve isteyerek PKK/KCK silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve eylemlerinde örgüt üyeliği suçunun unsurları olan organik bağ, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk unsurlarının gerçekleştiği anlaşılmakla silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği hususunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat hasıl olmuştur.
Açıklanan tüm bu nedenlerle; sanığın PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği sabit görülmekle sanığın güttüğü amaç ve saiki, suçun işleniş biçimi, tanık beyan içerikleri, bu bağlamda meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, sanığın kastının yoğunluğu, sanığın örgüt içerisindeki konumu, eylemlerinin niteliği, örgüte olan katkısı, örgütte kaldığı süre, örgütün güvenemeyeceği kişilere mayın ve EYP yerleştirilmesi gibi önem arz eden görevleri vermeyeceği hususları nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini suretiyle hüküm kurulmuş, sanığın işlemiş olduğu suç nedeniyle Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca cezasında yasal arttırım uygulanmasına, sanığın duruşma tutanaklarına yansıyan olumlu tutum ve davranışları, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri göz önüne alınarak hakkında takdiri indirim uygulanmasına ve suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumuna göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, müsnet suçun CMK’nun 100/3. maddesinde belirtilen suçlardan olması, verilen ceza miktarına göre de kaçma şüphesinin varlığı dikkate alındığında hükmen tutukluluk hâlinin devamına dair aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
İİİ) TEHLİKELİ MADDELERİN İZİNSİZ OLARAK BULUNDURULMASI VEYA EL DEĞİŞTİRMESİ SUÇU YÖNÜNDEN YAPILAN DEĞERLENDİRME:
Tanık …’nun ‘… ilçesinde bulunan Anahita isimli lokantanın önünden geçen …-… karayolu bölgesine zırhlı araçların geçişi sırasında patlatılmak üzere … gücünde Baz (K) ve Bürüks (K) tarafından hazırlanan mayın ve EYP’nin sanık tarafından yerleştirildiğini biliyorum, daha sonra bu mayın askerler tarafından çıkarıldı.’ şeklindeki beyanı üzerine her ne kadar sanık hakkında TCK’nın 174/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmış ise de karayoluna yerleştirilen mayın ve EYP’nin sanık tarafından yerleştirildiğine veya sanığın eyleme hangi aşamada katıldığına dair bir tespit, herhangi bir parmak izi veya somut bir delil bulunmadığı, bu nedenle tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçunun ispat edilemediği anlaşıldığından yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 19.11.2020 tarih, 2020/5427 Esas ve 2020/5700 Karar sayılı kararının bozma ilamı bu nedenlerle mahkememizce kabul görmediğinden önceki hükümde direnilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle bozma ilamına direnerek önceki hüküm gibi sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan ise beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.05.2021 tarihli ve 60790 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 19.04.2022 tarih ve 9056-2083 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarını mı oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
22-23.10.2016 tarihlerinde gerçekleştirilen askerî operasyonlar esnasında çıkan çatışmalarda öldürülen PKK silahlı terör örgütünün kırsal alanda faaliyet gösteren mensuplarının üzerinden ve sığınaklarından ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesi neticesinde çeşitli saldırılar öncesinde gerçekleştirilen keşif faaliyetlerinin yer aldığı değerlendirilen video kayıtlarında görüntüleri ve konuşmaları olan şahısların tespitine yönelik olarak yapılan istihbarî çalışmalar sonucunda içlerinde sanık …’ın da olduğu bazı kişilerin tespit edilmesi üzerine soruşturmaya başlandığı,
Söz konusu dijital materyallere ilişkin olarak düzenlenen Jandarma Genel Komutanlığının 06.04.2017 tarihli ve 2017/53 sayılı uzmanlık raporuna göre;
-“20151027-150509.mp4” isimli kayıt içeriğinde tespit edilen;
00.10 (….salise): “Haa. Haa. Doğru birazcık saçlarda problem yapıyor. Haydi kolay gelsin görüşmek üzere, Şimdi götürecem çıkarttım onları.”
01.06 (dakika. …): “Asya ismini çok duymuşum tanıyorumdur isimleri karıştırıyorum.”
02.11 (dakika….): “Şu aradan da”
şeklinde konuşan erkek sesli konuşmacının mukayese kaydı olarak gönderilen ve kendisini … olarak tanıtan kişi ile kuvvetle muhtemel aynı kişi olduğu,
-“20151028_152936.mp4” isimli kayıt içeriğinde tespit edilen;
00.20 (dakika. …): “Görüyor yine de gah, garşıya geçiyor pisikletle.”
biçiminde konuşan erkek sesli konuşmacının mukayese kaydı olarak gönderilen ve kendisini … olarak tanıtan kişi ile muhtemelen aynı kişi olduğu kanaatine varıldığı,
Soruşturma devam ederken 27.04.2017 ve 28.04.2017 tarihlerindeki operasyonlardan sonra sığınakta yakalanan ve etkin pişmanlık kapsamında ifade vererek PKK silahlı terör örgütünün … kırsalındaki faaliyetleri ile mensupları ve milis yapılanması hakkında bilgiler verip teşhis işlemi yapan;
Tanık . kod isimli … Kollukta müdafii huzurunda alınan 08.05.2017 tarihli ifadesinde; sanığın örgütün erzak ve malzeme ihtiyaçlarını karşıladığını, bulundukları alana birçok kez gelip gittiğini ve görüşmeler yaptığını, … eyleminde keşif görevi yaptığını bildiğini,
Savcılıkta müdafii huzurunda alınan 09.05.2017 tarihli ifadesinde; kendisine gösterilen fotoğraflardan teşhis ettiği sanığı, … ilçesinde yer alan . olarak isimlendirdikleri alan içerisinde örgüte erzak ve malzeme getirirken birçok defa gördüğünü, yine örgüt içerisinde öz savunma olarak tabir edilen ve halkla ilişkileri düzenleyen grup içerisinde yer alan örgüt mensubunun konuşmalarından sanığın malzeme ve erzak temin ettiğini duyduğunu, 2016 senesi içerisinde gerçekleştirdikleri … eylemi öncesinde ilçe merkezinde keşif faaliyeti yaptığını bildiğini, bunu öz savunma grubu içerisinde yer alan örgüt mensuplarından duyduğunu, dediklerine göre sanığa ilçe merkezinde yer alan lojmanların boşaltılıp boşaltılmadığının sorulduğunu ve sanığın keşif sonucunda örgüt mensuplarına lojmanların boşaltıldığını söylediğini, ancak bahsedilen lojmanların hâlâ kullanıldığının daha sonra anlaşıldığını,
Mahkemede; huzurdaki sanığı hatırlamadığını, sanığın ayağa kalkması istendiğinde sanığı şimdi daha net gördüğünü ve tanıdığını, soruşturma aşamasında sanıkla ilgili verdiği ifadelerin kısmen doğru olduğunu, sanığı örgüt mensuplarına erzak ve malzeme getirirken iki defa gördüğünü, … eylemi öncesinde sanığın ilçe merkezinde keşif faaliyeti yapıp yapmadığını bilmediğini, bu hususun tutanaklara yanlış geçtiğini, sanığın öncesinde eylemi deşifre ettiğini ve devletin ajanı olduğunu örgüt mensuplarından duyduğunu, zaten gönüllü olarak örgüte çalışan kimsenin bulunmadığını, sanıkla bir görüşmesinin olmadığını, fakat sanığı erzak ve malzeme getirirken gördüğünü, sanığın talebi üzerine sorulduğunda iki kez örgüt mensuplarıyla birlikte Sefkan noktasında sanığın örgüt mensuplarına teslim edilmek üzere erzak ve kıyafet gibi kışlık malzeme getirdiğini gördüğünü, 2015 yılı sonbaharında sanığın aynı noktada erzak ve malzeme getirdiğini bizzat gördüğünü, 2016 yılı Temmuz ya da Ağustos aylarında yine Sefkan noktasında erzak ve malzeme getirildiğini, sanığın da o noktada olduğunu, sanıktan başka kimsenin olmadığını, örgüt mensuplarının bu erzak ve malzemelerin sanık tarafından getirildiğini söylediğini, sanığa örgüt içerisinde güvenilmediğini, devletin ajanı olduğunun söylendiğini, zorunlu kalınmadıkça çağrılmadığını ve sanıktan herhangi bir şey talep edilmediğini, şahsın isminin … olduğunun ve Ovacıklı olduğunun söylendiğini,
Tanık Fecir kod isimli … Kollukta müdafii huzurunda alınan 09.05.2017 tarihli ifadesinde; sanığın önceki dönemlerde TİKKO terör örgütü adına silahlı faaliyet gösterdiğini ve şu anda PKK/KCK terör örgütünün sempatizanı olduğunu bildiğini, örgüte her türlü yardımı yaptığını, erzak ve malzeme temin ettiğini, daha çok … ilçesinde öğrencilere örgütün propagandasını yaptığını, örgüte katılımlarını sağladığını, ayrıca Brüsk … kod ve Ruhat kodun eylem amaçlı … ilçesinde emniyet personelinin hareket tarzı, emniyet ve askerî araçların hareket tarzları ve EYP düzeneğinin yerleştirilebileceği menfezler hakkında keşif yapması için talimat verdiğini, birkaç gün sonra gelerek keşif hakkında örgüt mensuplarına bilgi ilettiğini,
Savcılıkta müdafii huzurunda alınan 10.05.2017 tarihli ifadesinde; kendisine gösterilen fotoğraflardan teşhis etmiş olduğu sanığın daha önce duyduğu kadarıyla TİKKO örgütüne yardım ettiğini, kendisinin PKK içerisinde Öz Savunma Birliğinde faaliyet gösterdiği bir aylık zaman içerisinde sanığı tanıdığını, sanığın …’ta örgüte katılım sağlama amacıyla örgüt propagandası yaptığını, … ilçe merkezinde yapılacak eylemlere ilişkin keşif faaliyetleri gerçekleştirdiğini, malzeme ve erzak getirdiğini,
Mahkemede; huzurdaki sanığı tanımadığını, soruşturma aşamasında verdiği ifadelerinin doğru ve geçerli olmadığını, bu ifadeleri kabul etmediğini, gözaltına alındığında işkence gördüğünü, korktuğu için savcılıkta da ifadesini değiştirmediğini, kolluk ifadesinin avukatı olmadan baskı altında alındığını, avukatın sonrasında geldiğini ve tutanağı imzaladığını, ifadede geçen hususların istihbaratın elindeki bilgiler olduğunu, ifadelerin kendisine ait olmayıp istihbarat şube tarafından yazıldığını, sanık hakkında herhangi bir bilgisinin bulunmadığını,
Tanık Hogir kod isimli … Kollukta müdafii huzurunda alınan 08.05.2017 tarihli ifadesinde; resmini teşhis ettiği sanığın . Köyü kırsal alanına sürekli erzak ve … ilçesi hakkında bilgi getirdiğini, .t kodun sanıkla sürekli görüştüğünü, genellikle … ile beraber geldiğini, 22.08.2016 tarihinde … ilçesinde meydana gelen çatışmada MLKP’li iki örgüt mensubunun ölmesi olayında . kod .’nin yaralanması nedeniyle sanığın doktor getirerek . Köyündeki.’ün evinin üzerinde bulunan kırsal alanda tedavi ettirdiğini,
Mahkemede; sanığı hatırlamadığını, soruşturma aşamasında gösterilen fotoğraflardan sanığı teşhis ettiğini, sanıkla ilgili söylediklerinin doğru olduğunu fakat şu hususu düzeltmek istediğini, ifadesine sürekli erzak getirirdi şeklinde geçmiş ise de sanığı erzak getirirken bizzat hiç görmediğini, 22.08.2016 tarihindeki çatışma sonrasında. kod ..’nin yaralanması olayında sanığın . bölgesine . kodun tedavisi için doktor getirdiğini, getirdiği doktoru kendisinin tanımadığını, örgüt mensuplarının doktoru getiren.lı …’ın örgüte erzak getirdiğini de söylediklerini, örgüt içerisinde sanığa güvenilmediğini, sanığın devlet tarafından gönderildiğinin ve devlet ajanı olduğunun söylendiğini, . kodun sanığın … ilçesi hakkında sürekli bilgi getirdiğini söylediğini, kendisinin bu hususta bizzat herhangi bir bilgisinin ve görgünün olmadığını, .t kodla ayrı gruplarda olduğu için ne sıklıkta görüştüklerini bilmediğini,
Beyan etmişlerdir.
Ayrıca;
Gizli tanık . Savcılıkta alınan 23.06.2016 tarihli ifadesinde; . adlı kişinin Xoser isimli kafeyi sanıkla birlikte işlettiğini, sanığın örgütün kuryesi olduğunu, kuryelerin ilçedeki esnafları dolaşarak dağa malzeme temin ettiklerini, sanığın bu işle bizzat ilgilendiğini bildiğini,
Mahkemede; sanığı … ilçesinden iki yıldır tanıdığını, sanığın 38-40 yaşlarında olduğunu ve herhangi bir işte çalışmadığını, PKK terör örgütüne kuryelik yaptığını bildiğini, iki kez örgüte götürmek üzere elinde tütün varken gördüğünü hatırladığını, zamanını bilemediğini, “Kime götürüyorsun?” diye sorduğunda “Arkadaşlara götürüyorum.” dediğini, arkadaşlar diye tabir ettiğinin örgüt mensupları olduğunu, zira aralarında bu şekilde tabir ettiklerini, sanığın ayrıca …’ta bulunan.’yi işlettiğini, bu kafeye gelen öğrencilere örgütün propagandasını yaptığını, örgüte ilişkin belgeseller izlettirdiğini, sanıkla ilgili olarak bunları hatırladığını, soruşturma aşamasındaki ifadelerinin doğru ve geçerli olduğunu,
Belirtmiştir.
Kovuşturma devam ettiği esnada delil olarak değerlendirilmek üzere ifadesi dosyaya gönderilen;
Tanık . kod isimli … Kollukta müdafii huzurunda alınan 08.10.2017 tarihli ifadesinde; sanığın geçmiş yıllarda TKP/ML-TİKKO terör örgütünün kırsal alanında faaliyet gösterdiğini ancak tam yerini bilmediğini, son 3-4 yıl içerisinde …, kurye, istihbarat, lojistik, altyapı, yeni katılım ve milis çalışmalarında en aktif olarak destek sunduğunu, Bürüks kodun …’taki .Cafe’yi sanık işletsin diye maddi destekte bulunduğunu, bunun nedeninin ise örgüte istihbarat, keşif, altyapı, … ve yeni katılım çalışması yapması olduğunu, …’ta 2015-2016 yılından itibaren YPS biriminde üniversite öğrencilerinin kırsal alan görüşmeleriyle ilgili aktif rol aldığını, … gücünün kendisine verdiği bilgiye göre …’ta bulunan polis karakolu, jandarma, hükûmet konağı, ilçenin içinde ve dışında yaşanan hareketlilik, belediye ve öğretmen evi ile ilgili olarak görevlendirilerek kamera kaydı yaptığını ve istihbarat sağladığını, ancak kamera görüntülerini izlemediğini, … ilçesinde bulunan Anahita isimli lokantanın önünden geçen …-… karayolu bölgesine zırhlı araçların geçişi sırasında patlatılmak üzere … gücünde Baz kod ve Bürüks kod tarafından hazırlanan mayının ve EYP’nin sanık tarafından yerleştirildiğini bildiğini, daha sonra bu mayının askerler tarafından çıkarıldığını,
Savcılıkta müdafii huzurunda alınan 09.10.2017 tarihli ifadesinde; bu konuda bildiklerini müdafii huzurunda kollukta hiçbir baskı altında kalmadan beyan ettiğini, kendisine gösterilen fotoğraflar içeresinde tanıdığı kişileri teşhis ederek hakkında bildiklerini söylediğini, yine örgüt içerisinde kaldığı süreçte örgütün yapmış olduğu eylemlerin faillerine yönelik bildiklerini ifadesinde belirttiğini, üzerine atılı suçlamaları bu şekliyle kabul ettiğini, bu süreç içerisinde kendisine herhangi bir kötü muamele veya baskı olmadığını,
Sulh Ceza Hâkimliğinde müdafii huzurunda alınan 09.10.2017 tarihli ifadesinde; savcılıkta vermiş olduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini,
Mahkemede; sanığı daha önce görmediğini, ilk kez şu an gördüğünü, soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadelerini kabul etmediğini, ifadelerini psikolojik baskı altında verdiğini, kendisine işkence yapıldığını, ifadelerde geçen hususların zaten istihbaratın elinde olan bilgiler olduğunu, bunların tutanaklara yazılarak kendisine imzalattırıldığını, ifadelerinin geçerli olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını, kendisine ağır ilaçlar verilmesi neticesinde bilincini kaybettiğini, tedavi ve rapor evrakları denilerek tutanakların imzalattırıldığını, kendisine teşhis işleminin de yaptırılmadığını, sanıkla ilgili herhangi bir bilgisinin bulunmadığını,
İfade etmiş olup yapılan UYAP sorgulamasında tanık …’nun kendisi hakkındaki … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/196 Esas sayılı dosyasında alınan savunmasında kendisinin PKK mensubu olduğunu ve örgüte katıldığı 2003 yılından yakalandığı 2017 yılı Ağustos ayına kadar …’nin … ve Hozat ilçelerinde sözde gerilla olarak faaliyet gösterdiğini beyan etmekle birlikte soruşturma aşamasındaki hiçbir ifadesini kabul etmediğini belirttiği görülmüştür.
Kovuşturma aşamasında savunma tanığı olarak dinlenen;
Tanık … Mahkemede; sanığı … ilçesinden 3-5 yıldır tanıdığını, kendisinin 2016 yılının yaz aylarında …’da olduğunu, o dönemde sanığın …’ta bir kafe işlettiğini duyduğunu, fakat işletip işletmediğini bilmediğini, sanığın herhangi bir terör örgütüyle irtibatlı olup olmadığı konusunda bilgisinin bulunmadığını, örgütsel herhangi bir eylemine şahit olmadığını, Gürbüz Topçu’yu tanımadığını, kendisinin yargılandığı dosyada tanık olarak yer aldığı için …’yu ismen bildiğini, kendisinin hiç kimseden örgüt adına para toplamadığını, sanığın da bu konularla ilgilenip ilgilenmediğini bilmediğini,
Tanık . Mahkemede; sanığın dayısının oğlu olduğunu, … yerine gelip sürekli kendisine yardım ettiğini, örgütle bir bağlantısı olmadığını bildiğini, kendisinin …’ta bulunan Anahita isimli tesisin sahibi olduğunu, bulundukları yerin yola yakın bir konumunun bulunduğunu, buraya ailecek gelip gittiklerini, böyle bir eylemin içerisinde olacağını düşünmediğini, ayrıca sanığın o tarihlerde …’ta değil …’da olduğunu bildiğini, bahsettiği tarihin 16-17 Ağustos 2016 tarihleri olduğunu, sanıkla yaşıt ve akraba oldukları için küçüklükten beri sürekli beraber olduklarını, sanığın genellikle …’da eniştesinin otelinde çalıştığını, yazın otelde çalıştığı için genellikle kış döneminin bir kısmında annesinin de hasta olması nedeniyle …’a geldiğini, bu nedenle sanığın herhangi bir terör örgütüyle iltisaklı olmadığı kanaatine sahip olduğunu,
Tanık .r Mahkemede; sanığın yakın köyde oturduğunu, kendisinin köyü olan … Köyünde arazisi olması nedeniyle sürekli gelip giderek fidan ve yonca suladığını, sanığın arazisinin de kendi arazisinin yanında olduğunu, örgüt mensuplarıyla görüştüğünü hiç görmediğini, sanığın ve ailesinin devlet yanlısı olduğunu, zira 1994 yılında aracın önü kesilip hâkim ve savcı kaçırıldığında sanığın babası ve kız kardeşiyle birlikte örgüt mensuplarıyla konuşup ikna ederek hâkim ve savcıları serbest bıraktırdıklarını, yoksa hâkim ve savcıyı tarayacaklarını, kendilerini onların önüne attıklarını, 2016 yılının Ağustos ayında sanığın …’da olduğunu, köye geldiğinde kendisine “Ben …’a gideceğim, kavakları ve yoncaları sularsınız” dediği için bu durumu hatırladığını,
Tanık Vedat Kekomemetoğulları Mahkemede; sanıkla yakın köylü olduklarını, 2014-2015 yılında …’tan minibüsle gelirken PKK’lı teröristlerle yolcu otobüsünün kafa kafaya geldiğini, araçta bağrışmalar yaşanınca ne oldu diye sorduğunda bir polisin eşinin ve çocuğunun araçta olduğunu söylediklerini, bunun üzerine aracın kapısını açmamalarını söyleyerek kendisini onlara siper ettiğini, teröristlerle konuştuğunda “Bunları yapmayın, kimlik kontrolü yapmayın” diyerek yaptırmadığını, bu olay …’ta duyulduktan sonra kendisini tebrik edip elini öpen ilk kişinin sanık olduğunu, bu durumun da sanığın şiddete karşı bir kişi olduğunu gösterdiğini, …’ta Cumhuriyet Savcısı.şehit edildiğinde …’lılar olarak bu olaya tepki gösterip gözyaşı döktüklerini ve tepkilerini ortaya koyduklarını, sanığın emekli nüfus memuru olan babasını sırf birkaç boş nüfus cüzdanı vermediği için terör örgütlerinin defalarca yargıladığını, kendilerini … ve …’ın defalarca tehdit ettiğini, kendisinin 1980 yılına kadar …’ta öğretmenlik yaptığını, sanığın ailesinin Yaylagünü Köyünde arazileri olduğu için küçüklükten beri köye sık sık gelip giderek arazi işiyle uğraştıklarını, … Belediyesi . Sporun kulüp başkanı olduğu için kulübe destek amacıyla sık sık …’a gittiğini, 2016 yılı içerisinde de birçok defa …’a gittiğinde sanığın … Üniversitesinin tam karşısında bulunan . Otel’de çalıştığını gördüğünü, zira sanığın yanına uğradığını, sanığı 2016 yılının Ağustos ayında …’ta görmediğini, gelseydi büyük ihtimal göreceğini, zira …’ın küçük bir yer olduğunu,
Beyan etmişlerdir.
Tanık Azat Çüngüş kod isimli …’nun sanık hakkındaki beyanını içeren ifadesinin dosyaya gönderilmesi sonrasında Yerel Mahkemece 09.04.2018 tarihli duruşmada verilen ara karar uyarınca ek iddianame düzenlenmesi için … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması üzerine başlatılan soruşturmada tespit edilen kara yoluna patlayıcı yerleştirilmesi olayına ilişkin olarak;
15.08.2016 tarihli olay tutanağına göre 14.08.2016 günü … ili … ilçesinde görevli özel harekât unsurlarının devriye görevlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları kontrollerde . Mah. … Cad. . Mezarlığı Mevkii …-… Karayolu … ilçe girişindeki menfez içerisinde bomba düzeneği bulunduğunun tespit edilmesi üzerine gerekli güvenlik tedbirlerinin alındığı ve bu düzeneğin kontrollü bir şekilde zırhlı kobra araçla uzaktan ateş ettirilerek patlatılmak suretiyle imha edildiği, meydana gelen patlama sonucunda menfezin bulunduğu kara yolu üzerinde yaklaşık 2 metre derinliğinde, 15 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde bir çukurun meydana geldiği,
… İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Büro Amirliğinin 13.10.2016 tarihli inceleme raporuna göre RDX kimyasal maddesinin ana patlayıcı madde olarak kullanıldığı ve patlatılarak etkisiz hâle getirilen parça ve basınç etkili bombanın canlılar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı, cansızlar üzerinde yakıcı, yıkıcı ve tahrip edici özelliğe sahip olduğu,
Sanığın ikâmetgahında yapılan arama neticesinde el konulan kitaplardan Delila Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri isimli kitap hakkında … 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 04.12.2015 tarihli ve 2015/6002 Değişik … sayılı kararı ile dağıtımının ve satışa sunulmasının yasaklanmasına karar verildiği, diğer kitaplar olan Toplumsal Anarşizm, Mao Zeduny ve Ateşi Karanlığın Üzerine Sermek isimli kitaplar hakkında herhangi bir yasaklamaya veya toplatma kararının bulunmadığı,
… Cumhuriyet Başsavcılığının 13.01.2020 tarihli ve 2019/3038 soruşturma sayılı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararına göre … ili Nusaybin ilçesi Girmeli Mahallesindeki taziye evinde toplanan ve PKK silahlı terör örgütü propagandasını yapan yaklaşık 250 kişilik grubun dağılmasına yönelik çağrılar üzerine güvenlik görevlilerine taşlı ve molotoflu saldırıda bulunmaları nedeniyle gözaltına alınan 93 kişilik grubun içinde sanığın da yer aldığı,
25.04.2018 tarihli tutanağa göre sanığın Xoser isimli kafenin 2015 yılı Mayıs-Aralık ayları arasında işletmeciliğini yaptığı, bu tarihten sonra söz konusu işletmenin faaliyetlerine son vererek kapandığı,
… 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 30.09.1997 tarihli ve 70-190 sayılı kararıyla TKP/ML-TİKKO silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 765 sayılı TCK’nın 168/2. maddesi uyarınca 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi ve Yargıtay tarafından onanmasıyla kesinleşmesi sonrasında sanığın pişmanlık yasasından faydalanmak istediğini belirtmesi üzerine aynı mahkemenin 02.12.1999 tarihli ve 120-155 sayılı kararına göre 765 sayılı TCK’nın 168/2 ve 3419 sayılı Kanun’un 4450 sayılı Kanun ile değişik 1/b-3 maddeleri uyarınca 1 yıl 9 ay 12 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırıldığı,
Sanık müdafii tarafından dosyaya sunulan;
i) 05.03.2018 tarihli Sigortalılık Tescil Ve Hizmet Kaydı Tespiti’ne göre sanığın …’de faaliyet gösteren Süleyman Can ve An-Fa Taahhüt Temizlik Turizm Enerji isimli … yerindeki çalışmasının 08.12.2015 tarihinde sona erdiği ve takip eden tarihlerde sigortalı çalışmasının bulunmadığı,
ii) Mithatpaşa Caddesi Yenidevir Sokak No:9 Beyazıt-… adresinde bulunan Hotel Amir’in yetkilisi Temur …, garson … Doğan, resepsiyon görevlileri … Menteş ve Güven Deli tarafından imzalanan 11.03.2018 tarihli tutanağa göre sanığın 2016 yılının Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında adı geçen otelde misafir olarak kesintisiz şekilde konakladığının belirtildiği,
iii) … Cumhuriyet Başsavcılığının 13.01.2020 tarihli ve 2019/3038 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara göre; … ili Nusaybin ilçesinde düzenlenecek olan “Büyük Botan Yürüyüşü” için bir grubun …’den hareket edeceğine dair istihbari bilgi alınması üzerine 02.02.2016 günü saat 08.30 sıralarında Girmeli Mahallesinde bulunan taziye evine gelindiğinde yaklaşık 250 kişilik bir grubun silahlı terör örgütünün propagandası yaptığı görülmekle kolluk kuvvetlerince dağılmaları yönünde yapılan ihtara rağmen taşlı molotof kokteylli saldırıda bulunulması nedeniyle müdahale edilerek içlerinde sanığın da yer aldığı 93 kişinin gözaltına alındığı, bu sebeple başlatılan soruşturma neticesinde sanığın silahlı terör örgütünün propagandasını yapma ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediğine dair yeterli delil bulunmadığı,
iv) … Devlet Hastanesinin 22.01.2014 tarihli … Kurulu Raporu’na göre sanığa travma sonrası stres bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk (tedaviyle işlevselliği kısmen düzelen) tanısı konulduğu,
v) … Eğitim Ve Araştırma Hastanesinin 20.11.2012 tarihli … Kurulu Raporu’na göre sanığa travma sonrası stres bozukluğu tedavi ile kısmen düzelen ve distimik bozukluk tedavi ile kısmen düzelen tanısı konulduğu,
vi) Bila tarihli Terhis Belgesi’ne göre sanığın … Kasımpaşa Deniz Hastanesi Baştabipliğinin 12.06.2002 tarihli ve 2446 sayılı raporu üzerine askerliğe elverişli olmaması nedeniyle terhis edildiği,
Anlaşılmıştır.
Sanık Kollukta; … ilinin … ilçesinde yaşadığı, çiftçilikle uğraştığı, TKP/ML-TİKKO terör örgütüne üye olma suçundan dolayı 1995-2000 yılları arasında cezaevinde olduğu, bilerek ve isteyerek herhangi bir kayda esas konuşmasının olmadığı, bilgisi dışında çekilen bir videoda konuşmasının geçmesi konusunda bilgisinin bulunmadığı, ev aramasında çıkan Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri isimli kitabın 2014 yılında ölen ağabeyine ait olduğu için bilgisinin olmadığı, kaldı ki bu kitabın ağabeyine ait olan kitapların içerisinde tespit edildiği, Toplumsal Anarşizm isimli kitabın yasal olduğu ve felsefeye dair kitap okumasından kaynaklı olarak kendisinin okuduğu, PKK terör örgütü mensuplarıyla görüşüp onlara malzeme tedarik ettiği ve … ilçe merkezinde örgütün propagandasını yaptığı suçlamalarını reddettiği, şiddete ve insan ölümlerine felsefe olarak eskiden beri karşı olduğu, herhangi bir eyleminin olmadığı, suçlamaları kabul etmediği,
Savcılıkta; kulağındaki rahatsızlık nedeniyle cep telefonu kullanmadığı, operasyonlar kapsamında bulunan dijitallerin incelenmesinde 20151027_150509 numaralı video kaydının 00.07 saniyesinde “Problem yapıyor, haydi kolay gelsin görüşürüz” şeklinde konuşanın kendisi olup olmadığına ilişkin olarak, kendisini …’taki birçok kişinin tanıdığı, teknoloji konusunda bilgisinin bulunmadığı, dolayısıyla video çekmesinin ve kaydetmesinin söz konusu olmadığı, bu videoları çekmediği gibi belirtilen sözleri de söylemediği, her ne kadar muhalif olsa da şiddet yanlısı birisi olmadığı, şiddetin her türlüsüne ve saldırı yapılarak birilerinin öldürülmesine karşı olduğu, video kaydının 01.30 saniyesinde yan tarafı gözüken mavi renkli mont giyen şahsın kendisi olmasının mümkün bulunmadığı, bu renkte bir montunun olmadığı, mobese görüntülerinden araştırma yapılarak bu hususların tespit edilebileceği, video kaydındaki görüntülerde aracın arka tarafında oturarak … Kaymakamlığı, öğretmenevi, … İlçe Emniyet Müdürlüğü binası ve lojmanlarının video kaydını çeken ve konuşan şahsın kendisi olmadığı, zira teknoloji konusunda bilgisi olmadığı için video kaydı çekip kaydetmesinin mümkün bulunmadığı, ağabeyi .’ın 2014 yılında .da vefat etttiği, bir yıl sonra ağabeyinin kitaplarının koli içerisinde annesine gönderildiği, söz konusu kitabı okumadığından dolayı içeriğinde ne olduğunu bilemediği, bu kitapların hatıra olarak annesi tarafından saklandığı, aramada bulunan ve yazarı . olan Toplumsal Anarşizm isimli kitabı felsefe okumaya düşkün olduğu ve toplum bilimci biri tarafından yazıldığı için okuduğu, lise yıllarından bu yana felsefî kitaplara ilgi duyduğu, şiddete karşı biri tarafından yazılan bu kitabın yasal olduğu, örgüt propagandası yaptığına ilişkin iddiaları kabul etmediği,
Sorguda; suçlamayı kabul etmediği, operasyonlar kapsamında ele geçirilen videonun yapılması planlanan saldırılara ilişkin keşif amaçlı olduğu iddia edilmekte ise de siyasî ve felsefî düşünceleri itibarıyla şiddet yanlısı olmadığı için böyle bir video çekme imkânının bulunmadığı, videodaki sesin de kendisine ait olmadığı, bu hususun ispatlanması açısından mobese görüntülerinin araştırılmasını talep ettiği, evinde yapılan aramada bulunan Deniz Aytaç’a ait Toplumsal Anarşizm isimli kitabın yasal bir kitap olduğu, felsefî ve siyasî düşünceleri gereği bu tarz kitapları okuduğu, bu durumun terör örgütü üyesi olduğuna delil olamayacağı, şiddet eylemlerinin her türlüsüne karşı olduğu, terör örgütüyle herhangi bir bağlantısının bulunmadığı, yakın çevresinde ve ailesinde örgütle bağlantılı kimse olmadığı,
Mahkemede; soruşturma aşamasında verdiği ifadelerini aynen tekrar ettiği, hiçbir suçu olmadığı için etkin pişmanlıktan faydalanmak istemediği, video kaydıyla ilgili olarak alınan kriminal inceleme raporunu kabul etmediği, kullanılan şivenin içerik itibarıyla farklı diksiyon kullanıldığı için … şivesine uymadığı, kayıt içeriğinin kendisine ait olmadığı, arama sırasında ele geçirilen kitabın felsefî ve eleştirel bir kitap olduğu, yasaklı bir yayın olmadığı, bu kitabın ele geçirilmesinin örgüt üyeliğiyle ilişkilendirilmesini anlayamadığı, tanık beyanlarını kabul etmediği, zira tanık …’in belirttiği şekilde hiçbir doktorun mesleğini riske atarak kendisinin talebiyle örgüt mensubuna yardım amacıyla kırsala gitmeyeceği, bu doktorun kim olduğunun da belli olmadığı, bu hususun belirlenmesi için araştırma yapılması gerektiği, tanıkların ifadeleri mesnetsiz olduğu gibi gizli tanığın beyanlarının da çelişkili ve asılsız olduğu, tanık …’ın önce kendisini tanımadığını, daha sonra ise bir kez gördüğünü ve eşya götürdüğünü söylediği, kendisini … halkının bildiği, savaşın ve şiddetin her türlüsüne karşı olduğu, şiddet artışından kaynaklanan rahatsızlığı nedeniyle raporunun bulunduğu, bu tür rahatsızlığı ve raporu olan birinin örgüt üyesi olmasının düşünülemeyeceği, zaman zaman …’ın köylerinde örgüt mensuplarıyla karşılaştığı, zira coğrafi müsaitlik ve örgüt mensuplarının çok sayıda olması nedeniyle onlarla karşılaşmamanın mümkün olmadığı, bu karşılaşmalarda kimliklerinin sorulduğu, bunların hiçbirinde örgüt mensuplarına erzak veya malzeme vermediği, 2016 yılının Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında … Beyazıt Meydanında bulunan . Otel’de çalıştığı, psikolojik rahatsızlığından ötürü genel olarak telefon kullanmadığı, tanık .’nun soruşturma aşamasındaki ifadelerini kabul etmediği, zira bu ifadelerin çelişkili ve gerçek dışı olduğu, söz konusu ifadede geçen hususların istihbarat birimleri tarafından yazdırıldığı, uzun yıllardır psikolojik sorunlar yaşadığı için belirtilen eylemleri gerçekleştiremeyeceği, 2015 yılında Ocak ayından Aralık ayına kadar …’da çalıştığı, akabinde …’a döndüğü, 2016 yılının Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında da …’da olduğu, …’da bulunduğu süre zarfında otelde çalıştığı, buna ilişkin SGK kayıtlarının dosyaya sunulduğu ve tanıkların bildirildiği, bu nedenle böyle bir olayın içinde olamayacağı, cezaevinde kendi isteğiyle tek kişilik koğuşta kaldığı, örgüt üyesi olsaydı örgütsel birliktelik adına birden fazla kişinin kaldığı koğuşlarda kalacağı, her zaman şiddet karşıtı biri olduğu için isnat edilen eylemleri gerçekleştirmesine imkân bulunmadığı, …’da olduğu süre içerisinde düzenli şekilde cep telefonu kullanmadığı, zira hırsızlık olayları nedeniyle telefonunun çok sık çalınmış olmasından ötürü kullandığı telefon numarasını hatırlamadığı, Yargıtay bozma ilamındaki hususları kabul etmediği, EYP yerleştirilmesi olayıyla alakasının bulunmadığı, örgüte üye olmadığı, suçlamaları kabul etmediği, suçlamanın somut delillerle ispatlanması gerektiği, söz konusu suçlamaların komplo olduğunu düşündüğü, zira bu iddiaların örgüt üyeleri tarafından devlet eliyle cezalandırılmak istenmesinden başka bir şey olmadığı, nitekim yaşadığı coğrafyada … birliği yapmayan ya da örgüt namına çalışmayan kişileri gerek gizli tanık gerekse itirafçı beyanlarıyla insanları töhmet altında bırakan ifadelerin örgüt üyelerince verildiği, otorite kurmaya çalışan her türlü gruba karşı olan barışçı ve pasifist bir insan olduğu, beraatine karar verilmesini, aksi takdirde lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ettiği,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, silahlı terör örgütüne üye olma ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarına değinmekte yarar bulunmaktadır.
Devletin varlığı ya da bütünlüğü öncelikle Anayasa’da teminat altına alınan değerdir. Anayasa’nın 3. maddesinde, Türk Devleti’nin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu ifade edilmiş; 14. maddesinde, Anayasa’da yer alan hak ve özgürlüklerin, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak amacıyla kullanılamayacağı, üçüncü fıkrasında ise bu amaca aykırı faaliyetlerin yaptırımlarının yasa ile belirleneceği hüküm altına almıştır.
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu 5237 sayılı TCK’nın 302. maddesinde;
“(1) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesi ise;
“Madde, Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır; korunan hukukî yarar Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu suç, serbest hareketli bir suçtur.
Bu suçun oluşabilmesi için belli amaca yönelik fiillerin işlenmesi gerekir.
Bu amaç, madde metninde,
1.Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak,
2.Devletin birliğini bozmak,
3.Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak,
4.Devletin bağımsızlığını zayıflatmak, olarak belirlenmiştir.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu bakımdan, fiillerin söz konusu neticeleri yaratabilecek nitelikte bulunması, suçun oluşması için şarttır. Devletin birliğini bozmak, topraklarının bir kısmını veya tamamını başka bir devletin egemenliği altına koymak, topraklarından bir kısmını Devlet egemenliğinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını azaltmak sonuçlarını doğurması mümkün bulunmayan bir fiil suçun maddî unsurunu oluşturmayacaktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı ise olayların özelliğine göre takdir edilecektir.
Bu fiillerin, cebrî nitelikli olması gerekir. Maddede ayrıca ‘yönelik cebrî fiiller’ denilmesi gereksiz (lüzumsuz, zait) sayılmıştır; zira maddede belirtilen maksatlar çerçevesinde, fiillerin kendisinin nitelikleri gereği cebrî olması icap ettiği aşikârdır.
Suçun oluşabilmesi için, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur. Belirtilen amaçlara yönelik fiillerin işlenmiş bulunması yeterlidir.
Bu suçun işlenmesi sırasında örneğin kişiler öldürülmüş, kasten yaralanmış ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bir ve ikinci fıkrada yer alan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.” şeklinde olup 01.06.2005 tarihinden önce bu maddenin karşılığını oluşturan 765 sayılı TCK’nın 125. maddesinden farklı olarak, suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunması gerekeceği belirtilmiştir. Böylelikle, TCK’nın 302. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan amaç suçun işlenmesi sırasında işlenen … suçlardan dolayı TCK’nın 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
TCK’nın 302. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan suçun, söz konusu maddede belirtilen fiilleri gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş silahlı terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi veya üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen bir kişi tarafından da işlenmesi mümkündür. Bu bakımdan silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüt adına işlenen ve amaç suçu işlemeye elverişli … suçlar da TCK’nın 302. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçu oluşturacaktır.
Her devlet siyasal fonksiyonu kapsamında ülke, egemenlik ve millet/ulus unsurlarını, anayasal düzenini ve bu düzenin işleyişini koruma altına alır. Anayasa’nın 3. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Kişi hak ve hürriyetlerinden hiçbirisi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz (Anayasa madde 14). Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak devletin/siyasal iktidarın temel amaç ve görevlerindendir (Anayasa madde 5). 5237 sayılı TCK’nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu, bu temel görevin hukuki zeminini oluşturmaktadır.
Suçta korunan hukuki yarar; Devletin birliği, ülke ve ulus bütünlüğü ile egemenliği, suçun konusu; Devletin ülkesi, egemenliği ve milli birliği, suçun faili; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun ya da olmasın, yöneten veya yönetilen herkes, suçun mağduru; Devletin millet/ulus unsurunu oluşturan her bir bireyi olup söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin cebri nitelikte olması ve bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekirse de maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Fiilin cebri niteliğinden, maddi cebrin anlaşılması gerekmektedir. Cezalandırılan hareket devletin hayatını tehlikeye koyan icra hareketleridir.
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu bir kalkışma suçu olarak, peşinen tamamlandığı kabul edilen suçlardandır. Kalkışma suçlarında öngörülen zarar, neticelerinin gerçekleşmesine yönelik elverişli ve uygun hareketlerin yapılmasıyla oluşmaktadır. Kanun koyucu, çok önemli gördüğü bazı hukuksal değerlerin zarar görmesini önlemek için bu değerlere zarar tehlikesi meydana getirilmesini dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırmaktadır. Suçun oluşması için zarar neticesinin gerçekleşmesi aranmamakta, suçun oluşması için failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik olması ve hareketinin o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olması yeterli olacaktır (“Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçu” konulu makale, Doç Dr. Vesile Sonay Evik, s.1733.).
… fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki … suçun (TCK’nın 302/2. maddesi) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK’nın 302/1. maddesi) “fiil” unsurunu teşkil ettiği görülmektedir. Buna göre elverişli/vahim eylemin diğer tabirle … suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.02.2010 tarihli ve 103-22 sayılı kararı). Fiilin elverişli/vahim niteliği taşıyıp taşımadığı ise her olayın özelliğine göre; örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, Devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini ve toplum barışını bozarak amaç suçun gerçekleşmesi için elverişli tehlike ortamını hazırlayacak vahim eylemler bu suçun oluşmasında kriter olarak dikkate alınmaktadır.
Suç tamamlandığında eylemlerin cezalandırılamayacak olması ve teşebbüsün oluşumu için minimum gerekenlerin zaten suçun tamamlanması için yeterli olmasından dolayı kalkışma suçlarından olan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna teşebbüs mümkün değildir. (Antolisei, 633; Fiandaca-Musco, 12; Lattanzi-Lupo, 20; Dolcini-Marinucci, 1834 ten alıntı Erem Faruk-Toroslu Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Savaş Yayınevi, …, 1983, s. 74.).
Diğer taraftan uyuşmazlığın çözümü için ceza hukukunda “Tipiklik” ve “Nedensellik bağı” kavramlarının da ayrıca açıklanması gerekmektedir.
Suç teşkil eden haksızlığın temelini kanuni tipin gerçekleştirilmesi oluşturur. Fiilin haksızlık içeriği tipteki unsurlar içinde ifade edilmiştir. Olay hareket ve netice bakımından ifade ettiği değersizlik soyut olarak tipte gösterilmiştir. İşte bir davranışın kanuni tipteki haksızlığın tanımıyla örtüşmesi hâlinde tipiklik gerçekleşmiş olur. Tipiklik kavramıyla suçta kanunilik ilkesi arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Anayasa’da (m. 38/1) ve Ceza Kanunu’nda (m. 2/1) yer alan “kanunsuz suç olmaz” ilkesi, cezalandırılabilirliğin bağlantı noktasının kanundaki bir suç tipi olduğunu ortaya koymaktadır. Kanunilik ilkesi gereğince kanun koyucu hangi fiillerin suç teşkil ettiğini açık bir şekilde kanunda göstermelidir. Kanunda suç olarak tanımlanmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılması mümkün değildir. Böylece ceza hukuku bakımından önem taşıyan hareketleri, önem taşımayanlardan ayırmak tipikliğin önde gelen görevini oluşturmaktadır. Bunun önemli sonucu olarak, ceza hukukunu ilgilendiren hareketlerin belli normlar tarafından tarif edilmesi hukuk düzeninin değerlendirme faaliyetinin bir parçasıdır. Bir başka deyişle, her bir suç tanımının yarattığı soyut hareket tipi, hukuk düzeninin bunlar hakkında yaptığı olumsuz değerlendirmenin konusunu oluşturur. Kısacası hareket, tipiklik yargısının konusudur (Koca Mahmut-Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, SeçkinYayınevi, …, 2018, s. 107.).
Keza hukuka aykırılık ve normatif anlamda kusurluluk yargılarının konusu da yine harekettir. Suçun bir unsuru olarak kastedilen tipiklik ise dar anlamda tipikliktir (haksızlık tipi). Her bir suça kendi özelliğini veren ve onun haksızlık içeriğini karakterize eden tanımdaki unsurlar dar anlamda tipikliği oluşturur. Haksızlık tipinin (dar anlamda tipikliğin) fonksiyonu, yasaklanmış davranışın tipik haksızlık içeriğini belirleyen, özel suç tiplerine şekil ve biçim veren unsurları göstermektir. Kanundaki her bir suç tanımı, cezayı gerektiren haksızlığın özel bir biçimini, yani “haksızlık tipini” oluşturur. Suçun kanuni tarifi (kanuni tip), bir fiilin tipik haksızlık içeriğini somutlaştıran unsurları bir araya getirme fonksiyonuna sahiptir. Böylece suç tipleri, kanun koyucunun cezaya layık olarak gördüğü davranış şekillerini belirler. Tipiklik, burada, vatandaşların tipleştirilen emir ve yasaklara göre kendilerini yönlendirmeleri fonksiyonunu yerine getirir. Buna “tipikliğin uyarı fonksiyonu” denir (Appellfunktion des tatbestandes ten alıntı Koca Mahmut-Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, …, 2018, s. 108.).
Tipiklik, insan hareketlerinin soyut kavramlarla tanımlanmasıdır. Şayet somut hareket, daha önce yapılan bu soyut tanıma uygunsa bu hareketin tipe uygunluğundan bahsedilir. Hareketin suç tipindeki fiile, hareket edenin de suç tipindeki faile uygun olması gerekir. Bu itibarla tipiklik, ceza kanununun özel kısmında tanımlanan tüm suçların taşıdıkları özellikleri bu suçlardan soyutlayarak gösteren, yani her suça uyabilen soyut, çerçeve bir model olmaktadır. Tipiklik, sadece bir suç tipinin değil, tüm suçların özelliklerini taşıyan soyut bir kavramdır. Failin tipe uygun davranmasıyla tipik haksızlık da gerçekleşmiş olur. Çünkü kanunda tanımlanan her bir suç, bu somut tanımıyla, tipik haksızlığı oluşturan davranış tarzlarını ortaya koymuş olmaktadır.
Nedensellik bağı kavramına gelince;
Dış dünyada meydana gelen değişikliğin (neticenin) bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle, hareket ile netice arasında bir nedensellik bağı, bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Şayet hareket ile netice arasında böyle bir ilişki yoksa netice hareketten meydana gelmemişse, kısaca nedensellik bağlantısı bulunmuyorsa neticenin faile yüklenebilmesi mümkün değildir. (Artuk-Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, …, 2007, s. 412.). Hiç kimse kendi hareketinin neden olmadığı, kendi hareketinin sonucu olmayan bir neticeden sorumlu tutulamaz. Bir neticeden dolayı sorumlu tutulabilmenin temelini hareket ile netice arasındaki sebep-sonuç ilişkisini ifade eden nedensellik bağı oluşturur. Sırf hareket suçlarında, suçun oluşması için hareketin yapılması yeterli olduğundan, bu suçlarda nedensellik bağı problemi ortaya çıkmaz. Nedensellik bağı, kanuni tanımında hareketin yanı sıra neticeye de yer verilen suçlarda gerekli olan bir olgudur (Koca Mahmut-Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, …, 2018, s. 131.).
Neticeli suçlarda tamamlanmış bir suçun kabulü tipe uygun neticenin gerçekleşmesine bağlıdır. Ancak bu suçlarda sadece hareketin varlığının ve neticenin gerçekleştiğinin belirlenmesi yeterli olmayıp hareket ile netice arasında belli bir bağın bulunması da gerekir. Şayet hareketle netice arasında nedensellik bağı yoksa o netice faile yüklenemez.
Nedensellik bağı, neticeli suçlarda suçun kanunda tanımlanmayan unsurları arasında yer almaktadır. Nedensellik bağı konusu ceza hukukunda çoğu zaman bir sorun olarak karşımıza çıkmaz. Bu yüzden, ceza kanunları, genelde, nedensellik bağıyla ilgili olarak bir düzenlemeye gitmezler. Esasen bu konuda bir düzenlemeye gidilmesi gerekli de değildir. Zira nedensellik bağı her neticeli suçta mutlaka bulunması gereken doğal bir olaydır. Bir başka deyişle, hareket ile netice arasındaki bağı ifade eden nedensellik, hukuki bir konu ve kavram olmayıp doğa kanunlarına göre belirlenecek bir husustur. Nitekim hem mülga 765 sayılı TCK’da hem de 5237 sayılı yeni TCK’da nedensellik bağına ilişkin genel bir hükme yer verilmemiştir. Özel kısımda yer alan suçların çoğunda da nedensellik bağına vurgu yapan bir açıklamaya rastlanmaz. Bununla birlikte, bazı suçların (netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama, kasten yaralama) tanımında bu bağı belirten kelimelere yer verilmektedir. (Koca Mahmut-Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, …, 2018, s. 132.). Türk Ceza Hukuku sistematiğinde nedensellik bağlantısının tespitinde sonuca etkili olan her şart dikkate alınmalı ve bu şartlar arasında neticeyi meydana getirmeye elverişli olan, en etkili şartla nedensellik bağı (maddi nedensellik) kurulmalıdır (Artuk-Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, …, 2007, s. 425.).
Somut uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak silahlı terör örgütüne üye olma suçuna değinmek gerekirse;
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu “Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi…” şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu’nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile … ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur…” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve … niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, … içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak, amaç suçları işlemeye elverişli … ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiili birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, … ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile … ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara “suç örgütü” denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç, 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzenine veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun’un “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan “Silâhlı örgüt” suçu ise;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen TCK’nın “Silahlı Örgüt” başlıklı 314. maddesinde; TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Olarak Bulundurulması veya El Değiştirilmesi” başlıklı 174. maddesinin somut olaya konusu kara yolundaki menfeze yerleştirilen patlayıcı maddelerin bulunduğu tarih itibarıyla yürürlükte olan hâli;
“(1) Yetkili makamlardan gerekli izni almaksızın, patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeyi imal, ithal veya ihraç eden, ülke içinde bir yerden diğer bir yere nakleden, muhafaza eden, satan, satın alan veya işleyen kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Yetkili makamların izni olmaksızın, bu fıkra kapsamına giren maddelerin imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli olan malzeme ve teçhizatı ihraç eden kişi de aynı ceza ile cezalandırılır.
(2) Bu fiillerin suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Önemsiz tür ve miktarda patlayıcı maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, kullanılış amacı gözetilerek, bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş olup 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 15. maddesi ile birinci fıkrada yer alan “üç yıldan” ibaresi “dört yıldan” şeklinde; “maddelerin imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli olan malzeme ve teçhizatı ihraç eden” ibaresi “maddeleri imal etmek, işlemek veya kullanmak amacıyla, gerekli olan malzeme ve teçhizatı ithal eden, ihraç eden, satışa arz eden, başkalarına veren, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden veya bulunduran” biçiminde; ikinci fıkrasında yer alan “yarı oranında” ibaresi “bir kat”, ikinci fıkrasında yer alan “yarı oranında” ibaresi “bir kat” olarak değiştirilmiştir.
Maddenin birinci fıkrası hükmüyle, yetkili makamlardan gerekli izin alınmaksızın patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeyi ülkeye sokmak, ülke içinde bir yerden diğer bir yere nakletmek, muhafaza etmek, satmak, satın almak veya üretmek suç hâline getirilmiştir. Bu bakımdan söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suç niteliği taşımaktadır.
Bu madde, toplumu genel tehlikelere karşı korumanın yanı sıra Uluslararası Nükleer Silâhların Yayılmasının Önlenmesi Andlaşması ve Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkındaki Sözleşme ile Türkiye’nin üstlenmiş bulunduğu yükümlülüklerin yerine getirilmesi amacını taşımaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre, birinci fıkrada yer alan fiillerin suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi cezanın artırılması sebebini oluşturmaktadır.
Üçüncü fıkrada ise özellikle köy veya kırsal alanda yaşayan insanların çeşitli meşru ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, önemsiz tür ve miktarda patlayıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması hâlleri göz önünde bulundurularak, hükmedilecek cezada önemli ölçüde indirim yapabilmek hususunda mahkemeye takdir yetkisi tanınmıştır.
Suç niteliği itibarıyla, topluma zarar verme tehlikesi yaratan maddeler ile ilgili faaliyetlerin izinsiz olarak yürütülmesi yasaklanmıştır. Ayrıca bir zararın gerçekleşmesi şartı aranmamaktadır. Bu nedenle suç, genel tehlike suçu niteliğindedir. Topluma zarar verici ve bu nedenle de toplum için tehlike oluşturan nitelikteki maddelerin kontrol altına alınabilmesi için üretimi, satışı ve nakli izne tabi tutulmuştur. Suç ile toplumun hayat, … ve malvarlığı değerleri ile Anayasa’nın 56. maddesinde düzenlenen sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı korunmaktadır. Suçun mağduru toplum ve bireylerdir. Suçun oluşabilmesi için maddede yazılan seçimlik hareketlerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi yeterlidir. Bu suçun, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi cezayı artıran bir nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Suçun oluşabilmesi için genel kast yeterli olup özel kast aranmamıştır (… Yaşar-… Tahsin Gökcan-… Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 1. Baskı, … Yayınevi, …, 2010, s. 4920-4925.).
B. Somut Olayda Hukukî Nitelendirme
22-23.10.2016 tarihlerinde gerçekleştirilen askerî operasyonlar esnasında çıkan çatışmalarda öldürülen PKK silahlı terör örgütünün kırsal alanda faaliyet gösteren mensuplarının üzerinden ve sığınaklarından ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesi neticesinde çeşitli saldırılar öncesinde gerçekleştirilen keşif faaliyetlerinin yer aldığı değerlendirilen video kayıtlarında görüntüleri ve konuşmaları olan şahısların tespitine yönelik olarak yapılan istihbarî çalışmalar sonucunda içlerinde sanık …’ın da olduğu bazı kişilerin tespit edilmesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında alınan uzmanlık raporuna göre bir kısım görüntü kayıtlarındaki konuşmaların sanığa ait olduğunun tespit edildiği, söz konusu soruşturma devam ederken 27.04.2017 ve 28.04.2017 tarihlerindeki operasyonlardan sonra sığınakta yakalanan ve etkin pişmanlık kapsamında ifade vererek PKK silahlı terör örgütünün … kırsalındaki faaliyetleri ile mensupları ve milis yapılanması hakkında bilgiler verip teşhis işlemi yapan tanıklar Asmin kod isimli …, Fecir kod isimli … ve Hogir kod isimli … ile gizli tanık Abdülhamit’in sanığın örgütsel faaliyetlerine ilişkin anlatımda bulundukları, toplanan bu deliller neticesinde 20.09.2017 tarihli iddianame ile sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, kovuşturma devam ederken delil olarak değerlendirilmek üzere ifadesi dosyaya gönderilen ve 2003-2017 yılları arasında .. ilçelerini kapsayan kırsal bölgede örgütün sözde batı cephe gücü komutanı olarak faaliyet gösteren tanık. kod isimli …’nun bazı faaliyetlerini beyan ettiği sanık hakkında “… ilçesinde bulunan Anahita isimli lokantanın önünden geçen …-… karayolu bölgesine zırhlı araçların geçişi sırasında patlatılmak üzere … gücünde Baz (k) ve Bürüks (k) tarafından hazırlanan mayın ve EYP’nin bu şahıs tarafından yerleştirildiğini biliyorum. Daha sonra bu mayın askerler tarafından çıkarıldı.” dediğinin anlaşılması üzerine Yerel Mahkemece suç duyurusunda bulunulduğu, bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada bahsi geçen patlayıcı yerleştirme olayına ilişkin olay tutanağının ve inceleme raporunun soruşturma dosyasına getirtildiği, anılan soruşturma neticesinde tanzim edilen 31.01.2019 tarihli iddianame ile sanığın TCK’nın 302 ve 174/1-2. maddeleri uyarınca cezalandırılması amacıyla Yerel Mahkemenin 2019/28 Esas sırasına kayden kamu davası açıldığı, zikredilen bu davanın görülmekte olan 2017/159 Esas sayılı dosya ile birleştirilerek gerçekleştirilen yargılamanın nihayetinde silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu arasında geçitli suç ilişkisi olduğu değerlendirilip sanığın eyleminin bir bütün hâlinde silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu kanaatine ulaşılarak bu suçtan cezalandırılmasına ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan beraatine karar verildiği anlaşılan somut olayda;
Yapılan müzakere esnasında Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu hususun Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmiştir.
1- Eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin ön sorun bakımından;
Sanık … Topçu’nun savunmalarında …-… kara yolundaki menfez içinde patlayıcı madde bulunan 14.08.2016 tarihini de kapsayacak şekilde 2016 yılının Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında …’da Amir Otel’de çalıştığını belirttiği ve anılan tarihlerde söz konusu otelde çalıştığına dair otel çalışanlarının imzaları olan bir tutanağın dosyaya sunulduğu, …’da çalıştığı hususunun tanıklar Erdal Varlıer ve Vedat Kekomemetoğulları tarafından da ifade edildiği,
Görülmüştür.
Dosya kapsamında yer alan 05.03.2018 tarihli Sigortalılık Tescil Ve Hizmet Kaydı Tespiti’ne göre sanığın …’de faaliyet gösteren Süleyman Can ve An-Fa Taahhüt Temizlik Turizm Enerji isimli … yerindeki çalışmasının 08.12.2015 tarihinde sona erdiği ve takip eden tarihlerde sigortalı çalışmasının bulunmadığı anlaşılmakla yukarıda zikredilen tutanağa ve tanık beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı nazara alınıp suçun işlenip işlenmediğinin tespiti için önemli olan noktanın patlayıcı maddenin bulunduğu değil yerleştirildiği tarih olduğu gözetildiğinde araştırılacak başka bir husus bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; “Sanık .’nun, 14.08.2016 tarihli patlayıcı madde yerleştirme olayındaki konumu ve katkısı ile olay tarihinde nerede olduğunun tam ve kesin olarak belirlenmesi suretiyle maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlamak bakımından, sanık müdafii tarafından dosyaya sunulan ve 2016 yılının Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında Mithatpaşa Caddesi Yenidevir Sokak No:9 Beyazıt-… adresinde bulunan Hotel Amir’de kesintisiz şekilde kaldığına dair belgenin doğrulunun teyidi için 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 3 ve 4. maddeleri uyarınca tutulması ve bildirilmesi zorunlu olan bilgilerden olan bu hususun ilgili kolluk biriminden sorulması ve ayrıca cep telefonu kullandığının usulünce yapılacak araştırma neticesinde tespit edilmesi hâlinde HTS baz kayıtlarının temin edilmesi sağlanarak dosya kapsamındaki 05.03.2018 tarihli Sigortalılık Tescil ve Hizmet Kaydı Tespiti belgesine göre 2016 yılında çalışma kaydı olmamakla birlikte olay tarihinde …’da çalıştığına dair savunmasının gerçek olup olmadığı ortaya konulduktan sonra kovuşturma aşamasındaki beyanında önceki ifadelerini kabul etmediğini belirten tanık Azat Çüngüş kod isimli …’nun yukarıda yer verilen ve Özel Dairenin bozma kararına dayanak alınan anlatımının tespit edilecek somut gerçeklikle ve dosya kapsamıyla örtüşüp örtüşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma neticesinde yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Eksik araştırma ile hüküm kurulmadığına karar verilmiş olmakla sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarını mı oluşturduğunun belirlenmesi bakımından;
Tanık Azat Çüngüş kod isimli …’nun hukuken geçerli olduğunda şüphe bulunmayan kolluktaki ifadesinde sanık … hakkında “… ilçesinde bulunan Anahita isimli lokantanın önünden geçen …-… karayolu bölgesine zırhlı araçların geçişi sırasında patlatılmak üzere … gücünde Baz (k) ve Bürüks (k) tarafından hazırlanan mayın ve EYP’nin bu şahıs tarafından yerleştirildiğini biliyorum. Daha sonra bu mayın askerler tarafından çıkarıldı.” şeklinde beyanda bulunması, tanığın söz konusu patlayıcı madde yerleştirme olayı hakkında bilgi sahibi olabilecek mahiyette örgütün sözde batı cephe gücü komutanı olarak faaliyet göstermiş olması ve patlayıcı madde yerleştirme hususunun olay tutanağı ve 13.10.2016 tarihli inceleme raporu gibi maddi delillerle doğrulanması karşısında sanığın sübut bulan ve patlayıcı maddenin gerek sivil gerekse asker kişiler tarafından kullanılan …-… kara yoluna yerleştirilmesi şeklindeki niteliği itibarıyla vahamet arz eden eyleminin TCK’nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve TCK’nın 174/1. maddesi kapsamında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarını oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin, sanığın eyleminin TCK’nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve TCK’nın 174/1. maddesi uyarınca tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarını oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; “Silahlı terör örgütü üyesi olduğu anlaşılan sanığın, 14.08.2016 tarihinden önce, askeri araçların geçeceği sırada patlatılmak üzere insanlar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı, eşyalar bakımından ise tahrip edici nitelikteki bombanın …/… karayolunda menfeze yerleştirilmesi eylemine katılıp katılmadığı Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
İnsanların ölüm ve yaralanmasına yol açabilecek nitelikteki patlayıcıları yol güzergahı veya şehir merkezlerine yerleştirme eyleminin amaç suç bakımından elverişli … suç niteliğinde olduğu kuşkusuzdur.
Sanığın bu eyleme iştirak ettiği soruşturma aşamasında itirafçı tanık Gürbüz Topçu tarafından beyan edilmiştir. Yerel Mahkeme; tanığın duruşma aşamasında beyanını geriye alması, eylemle ilgili ayrıntılı bilgi vermeyerek soyut anlatımda bulunması nedeniyle bu beyana itibar etmemiş ve sanığın eyleme katılmadığı sonucuna varmıştır.
Özel Daire ise itirafçı tanığın soruşturma aşamasındaki anlatımı esas alınarak mahkumiyet hükmü kurulması gerektiğine hükmetmiştir.
Maddi olayın oluşuna ilişkin kabulde Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan görüş farklılığının giderilmesi için hukuki denetimin kapsamının belirlenmesi gerekecektir.
İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde resen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür. Gerekçeli temyiz dilekçesi, (ek dilekçe, temyiz layihası) temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek temyiz dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekir.
Bir muhakemede, çözümü amaçlanan iki temel sorun vardır. Bunlar, maddi sorun ve hukuki sorundur. Maddi sorun, “olgusal dünya”ya, hukuki sorun “normatif dünya”ya aittir. Mahkemede önce maddi sorun, sonra hukuki sorun çözülür. Maddi sorunun çözümü geçmişte yaşanmış bir olayın temsili, nasıl gerçekleştiğinin tespitidir. Bu çözüm de sadece hukukun izin verdiği yöntemlerle gerçekleşecektir. Maddi olayın gerçeğe uygun temsil edilebilmesi öncelikle, eksiksiz soruşturma yapılması ve toplanan tüm delil araçlarının doğru değerlendirilmesine bağlıdır. Hakim, delil araçlarını, akıl yürütmek ve bu arada tecrübe kurallarına başvurmak suretiyle, vicdanına göre değerlendirecektir. Yine akıl yürüterek boşlukları dolduracaktır. Dolayısıyla vicdani kanaate sezgilerle değil akıl yoluyla ulaşılacaktır.
Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanabilir. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Hukuk kuralı, ceza ve muhakeme hukuku veya diğer hukuk dallarına ilişkin yazılı hukuk kuralları ile milletlerarası antlaşma hükümleridir. Yazılı hukuk kurallarının yanında, içtihatlar, bilimsel görüşler, herkesçe bilinen olaylar ile deneyim kurallarına ve ilkelere aykırılık da, olayın özelliklerine göre hukuka aykırılık sayılabilecektir.
Hukuki denetimin kapsamını belirlemek bakımından öğretideki bir kısım yazarların görüşleri ve yargısal kararlar incelendiğinde;
“Yargıtay, temyiz yolunda yargılama yaparken, uyuşmazlığın ispat yönüne yani fiilin belirlenmesine dokunamaz. Yargıtay sadece esas mahkemesinin duruşmada ortaya konan delillere dayanarak vardığı vicdani kanaatine göre belirlemiş olduğu fiilin hukuk normları karşısındaki durumu konusunda yaptığı tavsifi ve ondan çıkardığı sonuçları denetleyebilir” (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Sılvıa Tellenbach’a armağan, Seçkin yayınları, syf 1287).
“Yargıtay ne yasa organının yerine geçebilir ne de olay sorununu çözmeye yetkilidir. Yargıtay ilk mahkemenin yerine geçerek olaya ilişkin sorunları çözemez” (YİBGK 14.12.1992 tarih, 1-5 sayılı kararı).
“Ne var ki, hukuki denetimin sağlıklı yapılabilmesi, olayın hukuksal açıdan duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit edilmiş olmasına ve delil değerlendirmesinin hatasız gerçekleşmesine bağlıdır.” (Krey 35 no. 1206, Meyer – GoBner/Schmit. vor 333 no.1; Volk 34 no 4. Lesch. Kap.5 no 18; Bloy. JuS 1986, s.593; Lesch, JA 2004, s. 681 Aktaran Erdem M.Ruhan-Şentürk Candide Kanun Yolları sh. 180). “Tespitler belirsiz, eksik, çelişkili ise ya da mantık ve tecrübe kuralları ile çatışıyorsa, -hukuki denetim yapabilme imkanı bulunmadığından-Yargıtayın olay tespitiyle olan bağlılığı da ortadan kalkar. İlk derece mahkemesi ve BAM’nin tespiti, hukuki denetim yapılmasına imkan tanımayacak ölçüde eksikse, öncelikle bu nedenle hükmün bozulması gerekir.” (Erdem M.Ruhan-Şentürk Candide Kanun Yolları sh.180). Bu bağlamda olayın mahkemece aydınlatılabilmesi mecburiyeti vardır. Kısaca “eksik soruşturma” dediğimiz bu ilkeye aykırılık da hukuki denetim kapsamında görülebilecektir.
Alman Yargıtayı da 07.06.1979 tarihli kararında aynı düşüncede olduğunu şöyle ortaya koymuştur: “Yargıtayın olay yargıcının kanıya varışını denetlemek bakımından sınırlı bir olanağı vardır. Bu, kural olarak Yargıtay için bağlayıcıdır. Özellikle de Yargıtayın kendi değerlendirmesini olay yargıcınınkinin yerine koyma yetkisi yoktur. Özgür kanıtlama yolunda kanıt sunumunu bir ölçüde yinelenmesi yetkisi de yoktur. Eğer Yargıtay sunulmuş olan kanıtlama araçları dolayısıyla kendi değerlendirmesini olay yargıcınınkinin yerine koyacak olursa kendi görev alanının sınırlarını aşmış olur ve kendisine temyiz yargılamasını yasal düzenlemesine göre üstlenme hakkı ve yeterliliği olmayan bir sorumluluk yüklemiş olur. Kuşkusuz olay yargıcına kanıya varış sürecinde tanınmış olan özgürlüğün de sınırları vardır. Olay yargıcı bu yetkisini kendince (keyfi olarak) kullanamayacağı gibi, bütün kanıtları da sonuna kadar değerlendirmek zorundadır. Bunun ötesinde kesin bilimsel verilere, mantığın yasalarına ve günlük yaşamın deneyim kurallarına dikkat etmek zorundadır.” (Aktaran Prof. Dr. … Gökçen, Yrd. Doç. Dr. Kerim Çakır, Ceza Muhakemesinden Temyiz inceleme mercii olarak Yargıtay, Dr. Dr. Sılvıa Tellenbach’a Armağan, Seçkin yayınları, syf. 1001).
“Türk doktrininde Yargıtayın istisnai olan maddi olay denetiminin sınırları hakkında; “Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır.” (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Sılvıa Tellenbach’a Armağan, Seçkin yayınları, syf. 1282) görüşü savunulmaktadır.
Şu hale göre; özellikle 5271 sayılı CMK’nın yürürlüğe girmesi ve istinaf mahkemelerinin de faaliyete geçirilmesinden sonra ceza yargılama hukukumuzda oluşan kanun yolu sisteminde, hukuka uygunluk denetimi yapmakla görev alanı tanımlanan Yargıtayın kural olarak maddi olay denetimi gerçekleştirme imkanı bulunmamaktadır. Ancak yargılama hukukunun temel kurallarına ve sistemin belirlediği ana ilkelere uyulmakla birlikte “amacın maddi gerçeğe ulaşmak olduğu” gerçeğinin de gözardı edilemeyeceği açıktır. Bu bağlamda delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme imkanı bulunmamaktadır. Ancak, yüzyüzelik kapsamında bulunmayan delillerin değerlendirilmesindeki isabeti, hükmün gerekçesini esas alarak bu delillerle varılan sonucun, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Ceza yargılamasının amacı, maddi gerçeğe insan onuruna yaraşır biçimde ulaşmaktır. Bu nedenle suçun varlığı ve sanığın sorumluluğu, hukuka uygun olarak elde edilmiş olmak kaydıyla her türlü delille ispat edilebilir. Ancak çelişmeli yargılamanın gereği olarak kararın temelini oluşturan vicdani kanının, mahkeme huzuruna getirilip tartışılmış delillere dayandırılması esastır. (5271 sayılı CMK’nın 217. maddesi) Bu delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesi, gerçekçi ve akılcı olması, maddi vakıayı temsil etmesi ve kanıtlamaya yeterli olması aranmalıdır. Mahkumiyet hükmünün kurulabilmesi için, maddi sorunu çözen makamın sanığın suçlu olduğuna vicdani kanaat getirmesi gerekir. Geçmişte yaşanmış olan bu olay, delil araçları kullanılarak mahkeme önünde temsil edilmelidir. Mahkeme delil araçlarını akıl yürütmek ve tecrübe kurallarına başvurmak suretiyle vicdanına göre değerlendirir. Bundan sonra yine akıl yürüterek boşlukları doldurur ve vicdani kanaate sezgileriyle değil akıl yoluyla ulaşır (M. Feyzioğlu Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin yayınevi syf 139). Mahkeme hükmüne esas alacağı deliller kadar almayacağı delilleri de tartışıp reddetmelidir (O. Yaşar, Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, sh. 1849).
Bu açıklamalar ışığında; delillerle doğrudan temas eden Yerel Mahkeme, itirafçı tanık Gürbüz Topçu’nun soruşturma aşamasındaki beyanını hangi nedenlerle itibar edilmediğini akıl, mantık ve bilimsel kurallara aykırı olmayacak şekilde gerekçe göstererek maddi meseleyi çözüme kavuşturmuştur. Delillerle yüzleşmeyen Özel Dairenin hakimin hukuki denetim kapsamında vicdani kanaatini değerlendirme ve Yerel Mahkemenin yerine geçerek vicdani kanaat kullanma yetkisi bulunmadığından, maddi olayın oluşuna ilişkin direnme kararı doğrultusunda sonuca varılarak suçun bu şekilde vasıflandırılması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun kararına iştirak edilmemiştir.”
Çoğunluk görüşüne katılmayan On Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkemenin direnme kararının isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.03.2021 tarihli ve 21-50 sayılı kararındaki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Sanık … hakkındaki direnme kararına konu hükümlerin, sanığın eyleminin TCK’nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve TCK’nın 174/1. maddesi uyarınca tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarını oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.01.2023 tarihinde yapılan birinci müzakerede ön sorun yönünden oy çokluğuyla, asıl uyuşmazlık konusu bakımından yeterli çoğunluk sağlanamadığından 22.02.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
26.01.2023 tarihli oturum;