Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/23 E. 2023/138 K. 08.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/23
KARAR NO : 2023/138
KARAR TARİHİ : 08.03.2023

MAHKEMESİ: … Çocuk

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Suça sürüklenen çocuk …’ın nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b, 143 ve 31/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, … yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan aynı Kanun’un 116/4, 119/1-c ve 31/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … Çocuk Mahkemesince kurulan 10.02.2009 tarihli ve 406-74 sayılı hükümlerin, suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.03.2013 tarih ve 473-8430 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 04.11.2021 tarih ve 112702 sayı ile; “Suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen 05.05.2008 tarihli sosyal inceleme raporunda ailesiyle yapılan görüşmede, kendisine davranış bozukluğu ve psikopatik kişilik bozukluğu teşhisi konulduğunun bildirilmesi ve değerlendirme kısmında da davranış bozukluğu bulunduğunun belirtilmesi karşısında; ceza ehliyeti araştırılarak, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve sonuçlarını algılama veya bu fiillerle ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli ölçüde azalıp azalmadığına dair rapor alınması için hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 15.12.2021 tarih ve 24178-19665 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme suça sürüklenen çocuk … hakkında nitelikli hırsızlık ve … yeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihi itibarıyla 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığının tespiti bakımından ayrıca uzman doktor raporu alınması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Suça sürüklenen çocuğun, nüfus kaydına göre 16.06.1993 doğumlu olup 29.11.2007 olan suç tarihi itibarıyla on dört yaşının içerisinde olduğu,
… Devlet Hastanesinde görevli psikiyatri uzmanı doktor tarafından soruşturma aşamasında sunulan 29.11.2007 tarihli raporda; suça sürüklenen çocuğun, Alim Market isimli … yerinde işlediği iddia edilen geceleyin … yerinden hırsızlık ve … yeri dokunulmazlığını ihlal suçlarının hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olduğunun bildirildiği,
Suça sürüklenen çocuğun Mahkeme huzurunda savunmasını yaptığı sırada hazır bulunan sosyal hizmet uzmanının, “Sanıkları mahkeme huzurunda dinleyip gözlemledim. Fiziksel ve zihinsel herhangibir engelleri yoktur. İfadeleri yeterlidir, beyanlarına itibar edilebilir. Kendileri ile aile ortamında görüşüp raporumu hazırlamak üzere süre talep ediyorum.” şeklinde beyanda bulunduktan sonra sunduğu sosyal inceleme raporunun değerlendirme kısmında; “Yapılan gözlem ve görüşmeler sonucunda Küçük.suç işlemeyi davranış hâline getirdiği, olayların planlayıcısı olması ve lider kişilik özelliği taşıması nedeniyle etrafındaki çocukları da suça sürüklemektedir. Gerek ailesi gerekse kamu kuruluşları Erol için çeşitli tedbirler alınmış fakat … problemi (Davranış bozukluğu) olması nedeniyle ve içinde bulunduğu olumsuz arkadaş ve sosyal çevresinin etkisiyle suç işlemeye devam etmiştir. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun koruyucu ve desteskleyici tedbirleri içeren 5. maddesinin (d) bendinde belirtilen … tedbirlerinin sonuç alınıncaya dek uygulanmasının ayrıca (c) bendinde belirtilen bakım tedbirinin uygulanmasının, çocuğun içinde bulunduğu olumsuz sosyal çevreden uzaklaştırılması, suç işlememesi ve etrafındaki çocukları suça sürüklememesi amacıyla … ili dışında tam güvenlikli ve kontrollü bir merkeze yerleştirilmesinin küçük …’ın psiko-sosyal gelişimi için daha olacağını düşünmekteyim.” şeklinde açıklamalara yer verdiği,
Yerel Mahkemece; “Sanıkların savunması sırasında hazır bulunan sosyal çalışma uzmanı sanıklar hakkında düzenlediği sosyal inceleme raporlarını ibraz etmiş sanık … hakkında … tedbiri uygulanması gerektiğini, sanık … yönünden tedbire gerek olmadığını ifade etmiş, sanık …’ın 18 yaşını ikmal etmiş olması nedeni ile rapor düzenlenmemiş, sanık …’un yargılama aşamasında gözlemlenen fiziksel ve zihinsel gelişimi, olayları kavrama ve kendini ifade etmedeki yeterliliği, bilirkişi mütalaaları ve tüm dosya kapsamı ile atılı suçların hukuki anlamını kavrama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip bulunduğu kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçe ile suça sürüklenen çocuğun nitelikli hırsızlık ve … yeri dokunulmazlığını ihlal suçlarının hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olduğunun kabul edildiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Ceza hukukunun konusunu oluşturan kusur, fail hakkında yapılan kişisel kınama yargısını ifade etmektedir. Kınamanın sebebi ise failin norma uygun davranabilecek ve hukuka uygun hareket edebilecek durumda olmasına rağmen hukuka aykırı davranışı tercih etmesi ve hukukun kendisinden talep ettiği şekilde davranmamasıdır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, Seçkin, …, 2008, s. 289; Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Baskı, …, 2016, s. 480-481.).
Failin, işlediği fiilden dolayı kınanabilmesi yani kusurlu olduğundan söz edilebilmesi için öncelikle, fiili işlediği sırada kusur yeteneğine sahip olması gerekmektedir. Kusur yeteneğine ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda bir tanımlamaya yer verilmemiş ise de Kanun’un 31 ve 32. maddeleri birlikte gözetildiğinde kusur yeteneği, failin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ile davranışlarını yönlendirme kabiliyetinden oluşmaktadır (Koca-Üzülmez, s. 291; Akbulut, s. 484-485.).
Görüldüğü gibi kusur yeteneğinin iki belirgin unsuru vardır. Bunlardan ilki; işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme, diğeri ise eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilen kişinin, davranışlarını da bu algılama doğrultusunda hukuk düzeninin gereklerine uygun olarak yönlendirme yeteneğinin bulunmasıdır. “Algılama” ve “irade yeteneği” denilen bu iki öğenin failde bir arada bulunmaması veya bu yeteneklerinde azalma meydana gelmesi hâlinde kusur yeteneğinin tam olmadığından söz edilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nda ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler başlığı altında düzenlenen ve kusurluluğu etkileyen hâllerden biri olarak öngörülen yaş küçüklüğü aynı Kanun’un 31. maddesinde:
“(1) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
(3) Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on sekiz yıldan yirmi dört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası on iki yıldan fazla olamaz.” şeklinde düzenlenmiş,
Madde gerekçesinin, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup on beş yaşını doldurmamış olanlarla ilgili bölümünde; “Bu grup yaş küçüklerinin ceza sorumluluğunun olup olmadığı, çocuk hâkimi tarafından tespit edilir. Ancak, bu belirlemeden önce, yaş küçüğünün içinde bulunduğu aile koşulları, sosyal ve ekonomik koşullar ile psikolojik ve eğitim durumu hakkında uzman kişilerce rapor hazırlanması istenir. Çocuk hâkimi, hazırlanan bu raporları, ceza sorumluluğunun belirlenmesiyle ilgili olarak yapacağı değerlendirmede dikkate alır.” açıklamalarına yer verilmiştir.
TCK’nın 31. maddesi ile yaş küçüklüğünün ceza sorumluluğuna etkisi, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış, on iki yaşını doldurmuş olup on beş yaşını doldurmamış ve on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlar olmak üzere üç farklı grup içerisinde ele alınmıştır.
Uyuşmazlık konusu itibarıyla fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluğu üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu kusur yeteneğinin varlığına bağlıdır. Kusur yeteneğinin bulunup bulunmadığına ilişkin tespit ise 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35 ile Çocuk Koruma Kanunun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar hakkında Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri çerçevesinde yapılacaktır.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun (ÇKK) “Sosyal İnceleme” başlığını taşıyan 35. maddesi;
“(1) Bu Kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, çocuk hâkimleri veya Cumhuriyet savcılarınca gerektiğinde çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren inceleme yaptırılır. Sosyal inceleme raporu, çocuğun, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulur.
(2) Derhâl tedbir alınmasını gerektiren durumlarda sosyal inceleme daha sonra da yaptırılabilir.
(3) Mahkeme veya çocuk hâkimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması hâlinde, gerekçesi kararda gösterilir.”,
Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in (ÇKKY) 20. maddesi;
“(1) Kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, çocuk hâkimleri veya Cumhuriyet savcılarınca gerektiğinde çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren inceleme yaptırılabilir. Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında çocuğun, veli veya vasisi ya da müdafi veya bu kimselerin avukatları da mahkeme veya çocuk hâkimine müracaat ederek çocuk hakkında sosyal inceleme yapılmasını talep edebilirler.
(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını bitirmiş on beş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile on beş yaşını doldurmuş ancak on sekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından sosyal inceleme yaptırılması zorunludur.
(3) Fiili işlediği sırada on iki yaşını bitirmiş on beş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile on beş yaşını doldurmuş ancak on sekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir yetkisi münhasıran mahkemeye aittir. Sosyal incelemeyi yapan bilirkişi, çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, sosyal çevre koşulları, gördüğü eğitim, fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında bir rapor düzenler. Hâkim, bu yaş grubuna giren çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığını takdir ederken, görevlendirdiği bilirkişinin hazırlamış bulunduğu raporda yer verilen gözlem, tespit ve değerlendirmeleri göz önünde bulundurur.
(4) İkinci ve üçüncü fıkralardaki hâllerde, hâkim veya mahkeme, sosyal inceleme raporu ile birlikte çocuğun işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin belirlenebilmesi amacıyla adlî tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunluluk hâlinde uzman hekimden görüş alır…”,
Aynı Yönetmelik’in 21. maddesi ise,
“…
(2) Raporda, çocuğun işlediği fiille ilgili olarak hukukî anlam ve sonuçları kavrayabilme ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığı hakkında sonuç değerlendirmesinde bulunulmaz.
(3) Sosyal inceleme raporu, suça sürüklenmiş çocuğun, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulur.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Açıklamalar çerçevesinde, TCK’nın 31. maddesinin gerekçesi ve ÇKK’nın 35 ile ÇKKY’nin 20/3 ve 21/3. maddelerinde belirtildiği üzere kusur yeteneğinin var olup olmadığı mahkeme veya hâkim tarafından tespit edilecektir. Bu tespit yapılırken de ÇKKY’nin 20/4. maddesi uyarınca mahkeme veya hâkim, bu yaş grubu bakımından zorunlu olarak alınması gereken sanığın aile koşulları, sosyal ve ekonomik koşullar ile psikolojik ve eğitim durumu hakkında uzman kişilerce düzenlenen sosyal inceleme raporu ile sanığın işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği hakkında adlî tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunluluk hâlinde uzman hekim tarafından düzenlenen bilirkişi raporundaki gözlem, tespit ve değerlendirmeleri göz önünde bulundurarak, raporlarla bağlayıcı olmaksızın, her delil gibi bunları da serbestçe değerlendirip sanığın kusur yeteneğinin olup olmadığını takdir edecektir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen tek hekim raporuna göre SSÇ’nin atılı suçların hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olduğunun tespit edildiği, sosyal inceleme raporunda ise “Yapılan gözlem ve görüşmeler sonucunda Küçük . suç işlemeyi davranış hâline getirdiği, olayların planlayıcısı olması ve lider kişilik özelliği taşıması nedeniyle etrafındaki çocukları da suça sürüklemektedir. Gerek ailesi gerekse kamu kuruluşları Erol için çeşitli tedbirler alınmış fakat … problemi (Davranış bozukluğu) olması nedeniyle ve içinde bulunduğu olumsuz arkadaş ve sosyal çevresinin etkisiyle suç işlemeye devam etmiştir. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun koruyucu ve desteskleyici tedbirleri içeren 5. maddesinin (d) bendinde belirtilen … tedbirlerinin sonuç alınıncaya dek uygulanmasının ayrıca (c) bendinde belirtilen bakım tedbirinin uygulanmasının, çocuğun içinde bulunduğu olumsuz sosyal çevreden uzaklaştırılması, suç işlememesi ve etrafındaki çocukları suça sürüklememesi amacıyla … ili dışında tam güvenlikli ve kontrollü bir merkeze yerleştirilmesinin küçük …’ın psiko-sosyal gelişimi için daha olacağını düşünmekteyim.” şeklinde açıklamalara yer verildiği, bunun üzerine Yerel Mahkemece “Sanıkların savunması sırasında hazır bulunan sosyal çalışma uzmanı sanıklar hakkında düzenlediği sosyal inceleme raporlarını ibraz etmiş sanık … hakkında … tedbiri uygulanması gerektiğini, sanık … yönünden tedbire gerek olmadığını ifade etmiş, sanık …’ın 18 yaşını ikmal etmiş olması nedeni ile rapor düzenlenmemiş, sanık …’un yargılama aşamasında gözlemlenen fiziksel ve zihinsel gelişimi, olayları kavrama ve kendini ifade etmedeki yeterliliği, bilirkişi mütalaaları ve tüm dosya kapsamı ile atılı suçların hukuki anlamını kavrama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip bulunduğu kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçe ile suça sürüklenen çocuğun atılı suçların hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olduğunun kabul edildiği olayda; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. ve Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 20 ve 21. maddelerine göre 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocukların işledikleri fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneklerine sahip olup olmadıklarının tespitinde takdir yetkisinin münhasıran mahkemeye ait olduğu, incelemeye konu dosyada da Yerel Mahkemece gerek psikiyatri uzmanı doktor tarafından düzenlenen adli rapor gerekse sosyal inceleme raporu göz önünde bulundurularak dosya kapsamına uygun şekilde takdir yetkisi kullanılıp suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğini haiz olduğunun tespit edildiği dikkate alındığında, suça sürüklenen çocuk hakkında yeniden uzman doktor raporu alınmasına gerek olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.03.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.