Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/186 E. 2023/155 K. 15.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/186
KARAR NO : 2023/155
KARAR TARİHİ : 15.03.2023

MAHKEMESİ:Ağır Ceza

Maktuller … ve …’ye yönelik kasten öldürme suçundan sanıklar …, … ve …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 62/1 maddeleri uyarınca 25 yıl; katılan …’ye yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan ise aynı Kanun’un 81/1, 35 ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve TCK’nın 53 ve 63. maddeleri gereğince hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.05.2011 tarihli ve 225-166 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.10.2012 tarih ve 140-7325 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 02.12.2021 tarih ve 126150 sayı ile; “… … ili… İlçesinde ikamet eden … …’nün evine yapılan baskın sonucunda …’nün eşi …, oğlu … ve … yaralanmıştır. 08.02.2010 tarihinde sabah saatlerinde zeka geriliği bulunduğu belirtilen komşuları …’nün kapılarının önünde geçerken, içeriden horultu ve inleme sesleri geldiğini fark etmesi üzerine, komşuları olan …’a haber verdiği, …’ın da avlu giriş kapısının kapalı olmasına rağmen dışarıdan duyulacak kadar gelen sesleri duyması üzerine kapının zembereğine basarak içeri girdiğinde …’yü avluda kanlar içerisinde can çekişir vaziyette bulduğu; evin salon bölümünde …’nün yaralı vaziyette kanlar içerisinde bulunduğu, her iki yaralının sorulara cevap veremeyecek durumda olduğu; oturma odasına geçtiklerinde … …’yü üstü başı kan içerisinde gördüğünü,
… …’nün kendilerine baktığını ancak sorularına cevap vermediğini, kendisinin dışarıya koşarak yardım istediğini anlatmıştır. Olay yerine ambulans ve emniyet ekiplerinin çağrılması 10.05 gibi gerçekleşmiştir. Sorulara cevap vermeyen … …, ambulans görevlilerine oğullarının ismini vererek aranmalarını isteyecek kadar kendindedir. … …’nün 08.02.2010 tarihinde… Üniversitesi Tıp Fakültesinde (EÜTF) saat 11.50 de yapılan gözlem raporuna göre şuurunun açık olduğu, istenileni yaptığı not olarak düşülmüştür. … …, hastaneden 14.02.2010 tarihinde taburcu edilmiştir.
Oğlu İbrahim, kaldırıldığı EÜTF yoğun bakım ünitesinde tedavi görmekte iken 10/02/2010 tarihinde saat 16.55 te vefat etmiş; yapılan otopside maktul …’nün künt kafa travmasına bağlı kafatası ve yüz kemiği kırıklarıyla beyin kanaması ve beyin doku harabiyetine bağlı olarak hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.
Maktul …, EÜTF yoğun bakım ünitesinde tedavi görmekteyken 30.04.2010 tarihinde vefat etmiş; yapılan otopside ölümünün genel beden travmasına bağlı kafatası kemik kırıkları ile birlikte kafa içi değişimler ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği ve 08.02.2010 tarihinde gerçekleşen olay sonrası kaldırıldığı hastanede iyileşemeden öldüğü için ölüm ile olay arasında illiyet bağının bulunduğu belirtilmiştir. Maktuller …ve İbrahim olay nedeniyle aldıkları yaralar nedeniyle ifade verememiştir. Maktul … 1940, maktul … 1964, olayın tek görgü tanığı 1932 doğumludur.
… …’nün ilk ifadesi oğlu İbrahim’in öldüğünü öğrendikten sonra 14.02.2010 tarihinde saat 14.00’de Cumhuriyet Savcısı tarafından… Devlet Hastanesinde alınmıştır.
14.02.2010 tarihinde alınan ilk ifadesinde oğlu İbrahim’in kış mevsiminde bazen kendilerinde kaldığını, İbrahim’in kızı …in … isimli bir genç tarafından istenildiğini, başta kendilerinin olumlu yaklaştıklarını ancak dünürcü gelen ailenin ‘Kürt’ olduklarını öğrenince …i vermeyi yanaşmadıklarını, ancak ailenin ısrarcı yaklaştığını, …in kendilerine verilmediği takdirde kendilerini öldürebileceklerine dair tehdit ettiklerini torunu …e dayanarak aktardığı görülmektedir. İfadesinde olay günü sabah namazına kalktıkları sırada saat 06.00 civarında kapılarının çalındığını, eşi Şerife’nin kapıyı açtığını, kapının açılması ile çığlık seslerini duyduğunu, eşinin dövüldüğü anlayarak, holden çıktığı sırada kendisinin de dövüldüğünü; çığlıkları duyan İbrahim’in yatağından kalkarak yanlarına gelmeye çalıştığını, İbrahim’in nasıl dövüldüğünü görmediğini ifade ettiği görülmektedir. Bu ifadesinde, eve girmeye çalışan kişilerin dört kişi olduğunu, ellerinde sopalar olduğunu, sopaların demir mi, ağaç mı olduğunu hatırlayamadığını belirtmektedir. Şahısları dünürcü olarak gelen aile üyeleri olan …, …’in kardeşi … ve babası olarak tanımlamış, dördüncü kişinin kim olduğunu bilmediğini söylemiştir.
… …, 25.03.2010 tarihinde… Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ek ifadesinde, oğlu İbrahim’in mevsimin kış olması ve ailesiyle yaşadığı problemler nedeniyle kendilerinde kaldığını, olay öncesinde torunu …i isteyen …, ağabeyi …, yengesi, annesi ve babası Hayrettin’in evlerine dünürcü geldiklerini, torununu istediklerini, yaklaşık 3 saat oturduklarını, sohbet ettiklerini, kendilerinden düşünmek için süre istediklerini sonrasında aile ile hiç görüşmediklerini belirttiği görülmektedir. . ile …’in görüşmeye devam ettikleri ve İbrahim’in kızını vermek istemediğini hatta kızının …’i istemesi nedeniyle oğluna ‘evliliğe rıza göstermesinin uygun olacağını’ ifade ettiği ancak İbrahim’in rıza göstermemesi nedeniyle ailesi ile arasının açıldığını belirttiği anlaşılmaktadır. Olayın olduğu güne ilişkin olarak sabah namazına kalktıklarını, sabah namazı sünnetine başladığı sırada eşinin abdest almaya gittiğini, eşinin abdest almaya gittiği yerin evlerinin dışa açılan kapısına yaklaşık 1 metre mesafede olduğunu, namazın sünnetini kılarken eşinin bağırış ve feryatlarını duyduğunu, namazı bırakıp kapıya yöneldiğini, dünürcü gelen …, …, Hayrettin isimli şahısların ellerinde bulunan demir parçalarıyla eşini darp ettiklerini gördüğünü, kendilerine ‘ne yapıyorsunuz, yapmayın’ dediğini, şahısların bir şey söylemeden hep birlikte kendisini de başına vurmak suretiyle darp ettiklerini, oğlu İbrahim’in de ‘Baba’ diyerek kendisine geldiği sırada kendisinin yere düştüğünü, İbrahim’in nasıl darp edildiğini bilmediği, sonrasını hatırlamadığını, 2 gün sonra gözünü hastanede açtığını belirttiği görülmektedir. Cumhuriyet Savcısının ilk ifade ile ikinci ifade arasındaki çelişkiyi sorması üzerine … …’nün olay günü kapının çalmadığını, kapı sesini duymadığını, şahısların yüzlerinin açık olduğunu, ellerinde demir parçaları bulunduğunu belirttiği görülmektedir. Demir parçalarını yarım metre uzunluğunda serçe parmağı kalınlığında olarak tanımlamaktadır. Evin dışından ‘haydi çabuk olun’ diye seslenen dördüncü kişinin bulunduğunu belirtmektedir.
… …, … 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 31.08.2010 tarihinde alınan ifadesinde olay günü saat 04.30 – 05.00 sıralarında kalktığını, eşi Şerife’nin da kalktığını, namaza duracağı sırada bağrışmalar duyduğunu, hemen seslerin geldiği kapı kısmına yöneldiğini, sanıkların üçünün de eşinin başına çökerek, ellerindeki demir çubuklarla vurduklarını gördüğünü, kendisini görünce sanıkların kendisine de vurmaya başladıklarını, maktul …’e nasıl vurduklarını görmediğini, sanıkların kendisini evin dış kapısının önündeki merdivenlerde dövdüklerini, eşi Şerife’yi giriş kapısının önündeki holde dövdüklerini, sanıkların suç faili olduklarının kendisine oğlu Harun veya kızı Zeliha tarafından telkin edilmediğini belirttiği görülmüştür.
… … . Cumhuriyet Başsavcılığından 03.05.2011 tarihinde alınan ifadesinde olay günü sabah namazını kıldığı sırada başına darbe aldığını, gözünü hastanede açtığını, kendisi, eşi ve oğlunu darp edenleri görmediğini belirtmiştir. Düşmanı olmadığı için kendilerini darp edenlerin torunu …i isteyen şahıslar olduğunu düşündüğünü, olayın kızı ., torunları ., …, .’in kocası … ile veya başka herhangi bir akrabası ile ilgisinin bulunmadığını belirtmiştir.
Mahkumiyet hükmü, olay tarihinde 78 yaşında olan ve en iyi niyetli değerlendirme ile başına demir çubuklarla darbe alan … …’nün fiziki ya da ruhi bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığı dahi araştırılmadan alınan tutarsız beyanları ve özensiz şekilde gerçekleştirildiğine dair ciddi emareler bulunan teşhis işlemine dayandırılmıştır. Olayın, kendisi de şüpheli olan … … dışında görgü tanığı bulunmamaktadır.
… …, İncesu ilçesinde bakkallık yapmaktadır. İncesu halkından oluşturulan teşhis heyetini tanıması kuvvetle muhtemeldir. Torunu …i istemeye gelen …, …’in ağabeyi …, babaları Hayrettin ile de saatlerce oturup sohbet etmiştir. Buna rağmen ilk teşhiste … ve …’ı teşhis edememiş, 2. Teşhiste güçlükle teşhis etmiştir ki teşhise katılan… ilçesi sakinlerini ayrıştırmak suretiyle de bu sonuca ulaşması mümkündür.
Sanıklar hakkında yapılan incelemede sanıkların olay sırasında … İncesu ilçesinde olduklarına dair iz, emare bulunamamıştır. Mobese kayıtları, telefon kayıtları, parmak izi incelemesi, DNA incelemesinde sanıklar ile suç arasında illiyet bağı kurmak mümkün değildir. Soruşturma ve yargılama sırasında sanıkların …in verilmemesi nedeniyle aileyi tehdit ettiğine dair en küçük delil elde edilememiştir. Ancak …in kuzeni Dilek’in kocası … ile uygunsuz ilişkisinin bulunduğu, …in bu ilişkiden bebek aldırdığı, maktul …’nin Elif ile Fatih’i bir … günü iftar öncesinde uygunsuz yakaladığı, bu yüzden maktul …’in eşi . (gelin) ile kaynanası maktul … arasında kavga yaşandığına dair beyanlar bulunmaktadır.
Dosya içerisinde bulunmasa da sanıklar müdafilerinin ve … …’nün öz oğlu .ün ifadesinden Kriminal Dairenin yaptığı incelemede … …’nün tırnak içinde maktul oğlu İbrahim’in doku örneklerine rastlandığı özellikle belirtilmektedir. Maktul …’in otopsi fotoğraflarından anlaşılacağı üzere vücudu ekimozlarla doludur. Darp sırasında ciddi şekilde yara almıştır. Bu darp sırasında sanıkların da yara, bere, sıyrık dahi olsa bir şekilde yara almaları kuvvetle mümkünken sanıklar …, .. üzerinde herhangi darp cebir izine rastlanmamıştır.
… …’nin tırnak içinde oğlu İbrahim’in doku örneklerine rastlanmasının nasıl gerçekleştiği tartışılmamıştır. … …’nin verdiği bilgilerin kontrolü için olay yerinde, olayın gerçekleştiği iddia edilen zaman diliminde keşif yapılıp, … …’nin ifadelerinin ne kadar güvenilir olduğu araştırılmamıştır. Olay yerinden alınan resimlerde bulunan terlik, kanlı ayakkabı, temizlik için kullandığı düşünülen vileda üzerinde parmak izi araştırması yapılmamıştır.
… … komşuları tarafından bulunduğunda üstü başı kan içerisindedir, oturma odasındadır. Ambulansa binerken görevlilere oğullarının isimlerini verecek kadar kendindedir. Hastane kayıtlarına göre de şuuru açıktır. Dışarı çıkıp yardım istemek yerine, delilleri yok etmek amacıyla temizlik yapmış olması ihtimali bulunmaktadır. Konuşabilecek durumda olduğu hâlde oğlu …’nün 14.02.2010 tarihli beyanına göre ‘babası sanki ne olduğunu biliyor ancak bir takım çekincelerden dolayı anlatmıyor’ gibi huzursuz görünmektedir. 13/02/2010 günü akşamı yanlarına gelen Asistandan oğlu İbrahim’in öldüğünü öğrendikten sonra kendi anlatımlarının artık yalanlanamayacağını düşünüp, kendi suçunu veya koruduğu kişi/kişileri gizlemek amacıyla sanıkların ismini vermekte sakınca görmemiştir.
Sanıklar …’de ikamet etmektedir. . – … arası 35 kilometredir. Mahkemenin kabulü, sanıkların bu yolu fark edilmeden gidip gelmeleri ihtimaline dayandırılmıştır. Ancak sanıkların olay tarihinde…’da bulunduklarına dair delil elde edilemediği hususu görmezden gelinmiştir.
Sanıklardan …’ın eşi olay sırasında ilk çocuklarına hamiledir. Hamileliğinin 9. ayındadır. …, .ile görüşmeye devam etmektedir. Evlenme planları yapmaktadır. İbrahim ise kızına çeyiz olarak beyaz eşya almıştır. Aile ile sanıklar arasında … … tarafından iddia edildiği gibi husumet bulunmamaktadır.Ayrıca, sanıklardan … ve …’in olay günü olay saatinde …’de gören tanıklar bulunmaktadır.
Sanıkların komşuları . tanık olarak alınan yeminli beyanında sobanın külünü dökmek için dışarı çıktığında sanık …’ı lavaboya giderken gördüğünü (sanık …’ın lavabosu evin dışındadır) sanık … ve sanık …’ı saat 8 sıralarında işe giderken gördüğünü belirtmektedir.
Tanık ., olayın olduğu gün … ile tramvaya binerek 07.45 gibi işe gittiklerini, yanlarında …’in kızkardeşi.’in de bulunduğunu belirtmektedir.
Tanık Nevin Başdağ’ın, sanık …’in … yerinde çalıştığını, olayın olduğu gün …’in işte olduğunu belirttiği görülmektedir. Bunun dışında sanıkların aile fertleri, sanıkların olay tarihinde evde olduklarını beyan etmiştir. Sanık …’ın … yeri arkadaşları olan tanık olarak dinlenilen Kadir Efe, Şaban Efe tarihi tam hatırlayamamakla 08.02.2010 veya 09.02.2010 günü sanık …’ın işe 11 gibi geldiğini, eşini hastaneye götürdüğünü söylediğini aktarmışlardır. Yapılan araştırmada sanığın doğum yapması beklenen hamile eşini belirttiği gibi doktora kontrole götürdüğü anlaşılmıştır.
Yapılan araştırmada .ailesinin kapıyı kontrol etmeden kimseye açmadıkları, hatta beklemedikleri saatlerde çalınan kapıyı dahi açmadıkları tespit edilmiştir. Kapı ve pencerelerde yapılan incelemede herhangi zorlanma izine rastlanmamıştır. Kapılarda, pencerelerde zorlanma izinin olmaması eve iddia edildiği gibi dışarıdan kimselerin gelmediği, darp olayının evde bulunan kişilerce gerçekleştirilmiş olabileceği; dışarıdan geldiği düşünülen kişiler varsa bu kişilerin ev halkı tarafından bilinen, tanınan kimseler olduğu veya anahtarlarının bulunduğu anlamına gelebileceği gibi hususlar değerlendirilmemiştir.
Kapı üzerinde bulunan iki parmak izinden bir tanesinin maktul …’e ait olduğu tespit edilmiştir. Diğer parmak izinin kime ait olduğu araştırılmamıştır. Evde bulunan parmak izleri, sanıklardan alınan örneklerle örtüşmemektedir.
Maktul …, eşinin iddia edildiği gibi kapıyı açtığı sırada darp edildi ise, salona kadar nasıl gitmiştir, nasıl götürülmüştür, neden kapının önünde darbe uğradığı halde, kapıdan dışarı çıkıp yardım çağırmak olanağı varken yardım istenilmemiştir? Ya da olayın olduğu yer konusunda … … neden yalan söylemektedir? Olay sırasında alınan fotoğraflarda …’nün yastığının kana bulandığı görülmektedir. Bu durum …’nün uyku sırasında darbe uğradığını göstermektedir. … …’nün anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmediği gibi, babalarının tutarsız, tedirgin davranışları öz oğullarının bile dikkatini çekmiş, babalarının doğru söylemediğini düşünen oğulları sanıkların suçsuz olduklarına inanarak, babalarını doğruyu söylemeleri konusunda iknaya çalışmıştır. Babalarının yaşının ileri olması nedeni ile ses kaydı alarak, ses kaydı ve dökümünü dosyaya sunmuşlardır.
… …’nün oğlu …, babasının kendisine vuranları görmediğine dair ifadesinin ardından 29.08.2011 de yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuş, talep reddedilmiştir. İlgili tüm makamları harekete geçirmeye çalışmıştır. …, 27.08.2012 tarihinde Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere … (…) Asliye Ceza Mahkemesine dilekçe sunmuş; babasının olaydan sonra kendi evine kalmaya geldiğini, evinde kaldığı 1.5 ay boyunca gece sayıkladığını, onlara saldıranların aslında aile yakını gibi olduğuna dair cümleler kurduğunu; yaşadıklarından sonra sanıkların suçsuz olduğuna inanmaya başladığını, zaten sanıklar ile de aralarında husumet bulunmadığını belirtmiştir. Babasının şuurunun açık olmasına rağmen dışarı çıkıp yardım istemek yerine, evin girişindeki merdivenlerden yukarı çıkarak oturma odasına geçip oturmasını, kapıda zorlama izinin bulunmamasını şüpheli bulduğuna işaret etmektedir.
…, ağabeyi maktul …’in ailesi ile arasının olaydan önce 1 aydır bozuk olduğunu, bu huzursuzluğunun nedeninin Elif ile ablası Zeliha Yükçü’nün kızı …in kuzeni Dilek Erkulu’nun eşi Fatih’in iftar davetinde maktul annesi …tarafından uygunsuz vaziyette yakalanmasından kaynaklandığını belirtmektedir. Bu nedenle …’nün eşi …ile maktul … evin bahçesinde arasında kavga yaşandığını, 80 gün hastanede yoğun bakımda yatan annelerinin ismi geçenler tarafından bir kez dahi ziyaret edilmediğine işaret etmektedir.
…’daki evindeyken ablası Zeliha Yükçü’nün damadı … ile telefonda konuşurken babasının konuştuğunun kişinin ‘…’ olduğunu öğrenmesinin ardından telefonu elinden alıp,
‘İki kişiyi öldürdün, yetmedi mi’ dediğini, Fatih’in de babasına ‘Bunları sen mi söylüyorsun’ diye cevap verdiğini beyan etmiştir. …, yanından ayrıldıktan sonra kardeşi Harun’un yanına giden babasının Harun’a aslında kendilerine saldıranları görmediğini anlattığını, babasının beyanlarının mahkemeye karardan önce iletilse de her nedense dikkate alınmadığını belirttiği görülmüştür. Ses kayıtları ve görüntülü kayıtlar dosya içerisinde bulunmaktadır. … hakkında… Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2011 gün 2011/1 -2011/164 Karar nolu kararı ile ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’ verilmiştir.
Dosyaya girdiği belirtilen 16.02.2010 tarihli uzmanlık raporunun 2 B maddesinde 2 ve 5 nolu kan örnekleri ile 39 nolu tırnak örneğinin kontrol amaçlı alınan sürüntü örneği 33, 34, 35, 36, 37, 38, 40, 41, 42 nolu kanlı tırnak örneklerinden alınan sürüntü örnekleri mağdur … … isimli şahıstan alındığı belirtilen kuru kan örneği genotipik olarak uyumludur. 2 nolu kan örneği maktul …’den alınan sıvı ve kuru kan örneğidir. 5 nolu kan örneği ise … … isimli şahıstan alınan sıvı ve kuru kan örneği ile uyumludur. 39 nolu tırnak örneğinden alınan sürüntü örneği ise …’den alınan kan ve tırnak örnekleri ile uyumludur. Bu tanımlamaya göre asıl kavganın maktul … ile babası … … arasında yaşanmış olması ihtimali kuvvetle muhtemeldir.
… Sanıkların üzerlerine atılı suçu işleyip işlemediği şüpheden uzak bir şekilde ortaya konulamamış; mahkumiyete yeterli delil elde edilememiştir. Tam tersine şüpheli davranışlar sergileyen, her ifadesi birbirinden farklı … …’nün, kendisinin de olayda ‘şüpheli’ olduğu, kendisini veya 3. kişileri kurtarmaya çalışırken başka isimlere iftira edebileceği ihtimali düşünülmeden olay ile ilgisi kurulamayan sanıklar hakkında mahkumiyet hükmü kurulması yoluna gidilmesi tercih edilmiştir.
Mahkeme, gerekçesinde iştirak, öldürmeye teşebbüs fiillerinin yasal unsurlarını tartışmış ancak delil takdirinde sanıkların mahkûmiyetlerine yeterli maddi delil bulunmamasına rağmen, tırnakları arasında maktul oğlu İbrahim’e ait doku örnekleri bulunan, anlatımları olay yerindeki maddi delillerle ve tanık beyanları ile örtüşmeyen olayın ana şüphelisi … …’nün tutarsız beyanlarına itibar edilerek yetersiz gerekçe ile sanıkların mahkûmiyetine dair hüküm kurulmuştur. Sanıklardan … ve … halen cezaevinde olup, babaları Hayrettin 01.10.2017 tarihinde Karabük Cezaevinde vefat etmiştir.
Yukarıda açıklanmaya çalışan hususlar ışığında ‘Şüpheden sanık yararlanır’ evrensel hukuk ilkesi gözetilmeden verilen karar yüzünden mağduriyete uğrayan sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi amacıyla itiraz yoluna gidilmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.02.2022 tarih ve 12921-1025 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara yüklenen maktuller İbrahim ve Şerife’ye yönelik kasten öldürme, katılan …’e yönelik ise teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
… Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 15.02.2010 tarihli ve BYL-10-01029 sayılı uzmanlık raporuna göre; katılan …’in kanlı tırnak örneklerinden alınan sürüntü örneklerinin adı geçenden alınan kuru kan örneğiyle genotipik olarak uyumlu olduğu, maktul …’in kanlı tırnak örneklerinden alınan sürüntü örneklerinin adı geçenden alınan kuru kan örneğiyle genotipik olarak uyumlu olduğu, maktul …’nin kanlı tırnak örneklerinden alınan sürüntü örneklerinin de adı geçenden alınan kuru kan örneğiyle genotipik olarak uyumlu olduğu,
… Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 27.08.2010 tarihli ve 2078 sayılı raporuna göre; kafatasında kırık ve beyin kanaması oluşturan yaralanmanın katılan …’in yaşamını tehlikeye soktuğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığı, vücudunda, hayati fonksiyonlarını ağır (5) derece de etkileyecek nitelikte kemik kırığına yol açtığı,
…Üniveristesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığının 15.07.2010 tarihli raporuna göre; mevcut yaralanmasının katılan …’in yüzünde sabit ize neden olduğu,
14.02.2010 tarihli “Fotoğraf Teşhis Tutanağı”na göre; katılan …’in olayı gerçekleştiren kişiler olarak sanıklar Hayrettin, … ve …’i doğru bir şekilde teşhis ettiği,
01.06.2010 tarihli “Canlı Teşhis Tutanağı”na göre; katılan …’in, olayı gerçekleştiren kişiler olarak sanık …’i ilk seferde, diğer sanıklar … ve …’ı ise ikinci seferde isabetli bir biçimde teşhis ettiği,
30.04.2010 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağına göre; maktul …’nün kesin ölüm nedeninin belirlenememesi nedeniyle cesetten alınan organ parçalarının … Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığına gönderilmesine karar verildiği,
11.02.2010 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağına göre; maktul …’in künt kafa travmasına bağlı kafatası ve yüz kemiği kırıklarıyla müterafık beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu öldüğü,
… Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünün 09.02.2010 tarihli ekspertiz raporuna göre; olay yerinden elde edilen parmak izlerinden birisi maktul …’e ait olduğu,
… Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünün 14.04.2011 tarihli ve 384 sayılı ekspertiz raporuna göre; olay yerinden elde edilen parmak izinin …,., ., …, …, ., …, . ., . … ve …’nün parmak izlerinden farklı parmak izi olduğu,
08.03.2010 tarihli HTS İnceleme Raporuna göre; sanıklara ait GSM hatlarının olay gecesi sinyal bilgilerinin bulunmadığı, sanıkların GSM hatlarının kapalı olabileceği veya sanıklarca hiç görüşme yapılmadığı,
Karayolları 6. Bölge Müdürlüğünün 12.08.2010 tarihli yazısına göre; sanıkların ikamet ettiği, … ile olayın gerçekleştiği… ilçesi arasındaki mesafenin 35 kilometre olduğu ve aradaki yolun bölünmüş yol niteliği taşıdığı,
Anlaşılmıştır.
Katılan … soruşturma evresinde Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu 14.02.2010 tarihli ifadesinde; …’de oturduklarını öğrendikleri bir ailenin oğlu olan maktul …’in kızı tanık …i istemeye geldiklerini, ancak gelenleri çok tanımadıkları ve kürt olduklarını öğrendikleri için torunu olan tanık …i bu aileye vermeye yanaşmadıklarını, gelen ailenin ise tanık …i isteme konusunda ısrarcı davrandığını, tanık …ten; kendisini vermemeleri hâlinde söz konusu aile mensuplarının …i kaçırabileceklerini ve kendilerini öldürebileceklerini öğrendiklerini, olay tarihinde maktul …’in de kendileriyle kaldığını, sabah birlikte namaza uyandıklarını, kendisinin sabah namazının sünnetini kılmakta olduğunu, saat 06.00 civarında kapılarının çalındığını, kapıyı eşi olan maktul …’nin açtığını, kapının açılmasıyla birlikte eşinin çığlıklarını duyduğunu, gelenlerin eşini dövdüklerini, bunun üzerine odadan hole çıktığını, gelenlerin kendisine de vurmaya başladıklarını, kendisini ve maktul …’nin çığlıklarını duyan maktul …’in de yatağandan kalkarak yanlarına geldiğini, şahısların İbrahim’i nasıl dövdüklerini görmediğini, hatırlayabildiği kadarıyla eve dört kişinin ellerinde sopalarla geldiklerini, sopaların demirden mi ağaçtan mı olduğunu hatırlamadığını, gelen şahısların tanık …i isteyen aileden olduklarını, şahıslardan birini net bir şekilde hatırladığını, bu kişinin tanık …in sevgilisi ve kendisiyle evlenmek isteyen kişi olan sanık … olduğunu, bunun haricinde sanık …’in kardeşi ve babasının da gelenler arasında olduklarını, sanık …’in kardeşinin isminin … olabileceğini, ancak babasının ismini hatırlamadığını, gelen dördüncü kişinin kim olduğunu da ismini de bilmediğini, olayın çok hızlı bir şekilde geliştiğini, bu nedenle şahısların kendisini ve ailesini nasıl ve ne şekilde darp ettiklerini net bir biçimde hatırlamadığını, şahısların kafalarına ellerindeki sopalarla vurmak suretiyle kendilerini darp ettiklerini,
Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği 25.03.2010 tarihli ifadesinde; oğlu olan maktul …’e tanık …in evliliğine rıza göstermesini söylemesine karşın maktul …’in kızını istemeye gelen aileye vermeme konusunda ısrarcı olduğunu, hatta bu nedenle ailesiyle arasının bozulduğunu, olay gününün öncesinde de kendileriyle birlikte kaldığını, sabah erken saatte namaz kılmak için maktul …’yle birlikte abdest aldıklarını, namazın sünnetini kılarken birden maktul …’nin bağırış ve feryatlarını duyduğunu, bunun üzerine namazı bırakıp kapıya yöneldiğini, daha önce tanık …i istemeye gelen her üç sanığın da ellerinde bulunan demir parçalarıyla maktul …’yi darp ettiklerini gördüğünü, sanıkların demir çubuklarla eşinin başına vurduklarını, “Ne yapıyorsunuz, yapmayın!” dediği sanıkların hiçbir şey söylemeden demir çubuklarla kendi kafasına da vurduklarını, sanıkların kendisini darp ettikleri sırada maktul …’in sesini duyduğunu, oğlunun “Baba!” diyerek kendisine doğru geldiğini, bu sırada aldığı darbelerin etkisiyle yere düştüğünü, olayın sonrasını hatırlamadığını, maktul …’in şahıslar tarafından ne şekilde darp edildiğini bilmediğini, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; olay günü kapının çalmadığını ve kapı çalma sesi duymadığını, kapıyı eşinin mi açtığını yoksa bir şekilde sanıkların mı açtıklarını bilmediğini, yalnızca eşinin bağırış ve feryatlarını duyduğunu, kendilerini darp eden sanıkların yüzlerinin açık olduğunu, maske takmadıklarını, ellerinde bulunan demir çubukların yaklaşık yarım metre uzunluğunda ve serçe parmağı kalınlığında olduğunu, sanıkların kendilerini darp ettikleri sırada dışarıdan kapıya yakın bir yerden bir ses duyduğunu, sesin kadın veya erkek sesi olup olmadığını anlayamadığını, hatırlayabildiği kadarıyla dışarıdaki kişinin sanıklara “Haydi çabuk olun!” şeklinde seslendiğini,
Kovuşturma evresinde; sanıkların, torunu …i istemeye geldikten sonra kendilerini arayıp sormadıklarını, buna rağmen torununu alıp götürdüklerini, bunları sonradan duyduklarını, olay günü havanın rüzgârlı olması nedeniyle evi uzak olan maktul …’in kendileriyle birlikte kaldığını, o gün saat 04.30 – 05.00 sıralarında uyandığını, abdest alıp camiye gitmek üzere hazırlık yaptığını, maktul …’nin de uyandığını, tam namaza duracakken bağırışlar duyduğunu, seslerin geldiği kapı kısmına yöneldiğini, sanıkların her üçünün de maktul …’nin başına çöktüklerini ve ellerindeki demir çubuklarla adı geçene vurduklarını, görmeleri üzerine kendisine de saldırıp vurmaya başladıklarını, maktul …’e vurduklarını görmediğini, sanıkların haricinde dışarıdan bir ses daha geldiğini, ancak bu kişiyi görmediğini, sanıkların kendisini evin dış kapısının önündeki merdivende, maktul …’yi ise giriş kapısının önündeki holde dövdüklerini,
İncesu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2011/1 tarihli soruşturma kapsamında vermiş olduğu 03.05.2011 tarihli ifadesinde ise; olayın olduğu anda sabah namazı kılmakta olduğunu, yalnızca başına darbe aldığını ve gözünü hastanede açtığını hatırladığını, kendisini, eşini ve oğlunu kimlerin darp ettiğini görmediğini, bu olayı gerçekleştirebilecek kişiler olarak yalnızca sanıkların aklına geldiğini, gözüyle görmese de hâlâ olayı gerçekleştiren kişiler olarak sanıklardan şüphelendiğini,
Tanık …; olay günü saat 09.50 sıralarında zeka geriliği bulunan tanık Yaşar’a, eşi olan …’dan para istemesini rica ettiğini, tanık Yaşar’ın kahvehaneye giderek bir süre sonra 25 TL ile geri döndüğünü, bu sırada kendisine “Abla, … amcaların evinden horultu sesi geliyor!” dediğini, gidip baktıklarında dışarıdan duyulacak şekilde horultu duyduklarını, avlu giriş kapısının kapalı olduğunu, kapının zembereğine basıp içeri girdiğinde maktul …’in avluda kanlar içerisinde yattığını gördüğünü, gözlerinin kapalı olduğunu, ayaklarının can çekişiyor gibi oynadığını, kendisine seslenmesine rağmen cevap alamadığını, açık olan evin kapısından içeri girdiğinde salon kısmında maktul …’nin yaralı vaziyette kanlar içerisinde yerde yattığını gördüğünü, kendisine de ne olduğunu sormasına rağmen yanıt alamadığını, oturma odasında da katılan …’i aynı şekilde gördüğünü, kendisine ne olduğunu sorduğunu, katılan …’in kendisine baktığını ancak cevap vermediğini,
Tanık …; olaydan sonra hastanede refakat ettiği babası katılan …’le olayla ilgili konuşmaya çalıştıklarını, ancak olayı kendilerine anlatmadığını, sanki olayı bildiği, ancak birtakım çekincelerden dolayı kendilerine anlatmadığı izlenimine kapıldığını, bu sırada doktorların yanlarına geldiklerini, asistanın maktul …’in öldüğünü kendilerine bildirmesi üzerine babasının ellerini dizlerine vurarak ağlamaya başladığını, bu sırada babasına olayı anlatmak isteyip istemediğini sorduğunu, babasının da anlatacağını söylediğini,
Tanık Elif Süslü; sevgilisi olan sanık …’in ailesinin 6-7 ay kadar önce kendisini istemek amacıyla dedesi olan katılan …’in evine geldiklerini, fakat ailesinin kendisini sanık …’e vermediğini, bu olaydan sonra da sanık … ile buluşmaya devam ettiklerini, sanık …’in kendisini tekrardan ailesine istetmeyi düşündüğünü, ailesinin kendisini vermemesi durumunda sanık …’in tehdit içerikli herhangi bir söz söylemediğini, sanık … ve ailesinin bu olayı gerçekleştireceğini düşünmediğini, olayın hemen ardından telefonla konuşup mesajlaştığı sanık …’in olanları duyunca şaşırdığını ve üzüldüğünü belirttiğini,
Tanık …; maktul …’in yengesi olduğunu, kız isteme esnasında kendisinin de evde bulunduğunu, tanık Elif’in verilmesi için süre istendiğinin belirtilmesi üzerine sanık …’in “İsterseniz vermeyin biz almasını biliriz!” dediğini,
Tanık …; katılan … ile maktul …’nin oğlu olduğunu, kız isteme esnasında kendisinin de evde bulunduğunu, tanık Elif’in verilmesi için süre istendiğinin belirtilmesi üzerine sanık …’in “Siz vermezseniz biz almayı biliriz!” dediğini, olaydan sonra babasıyla birlikte kaldıkları dönemde olayın kimin tarafından gerçekleştirildiğinin ortaya çıkması bakımından sorular sorduğu babasının sesini kayda aldığını, bu kayıtlardan da anlaşılacağı üzere babasının zaman zaman olayı gerçekleştiren kişileri görmediğini söylediğini,
Tanık .; sanıkları komşuları olmaları dolayısıyla tanıdığını, olayın gerçekleştiği gün saat 07.45 sıralarında sanık … ile tramvaya binerek birlikte işe gittiklerini,
Tanık.; sanık …’in kendisine ait … yerinde çalıştığını, olay günü saat 08.00 sıralarında … yerine geldiğini,
Tanık .; sanıkları komşuları olmaları dolayısıyla tanıdığını, olayın gerçekleştiği gün saat 06.00 sıralarında sobanın külünü dökmek için dışarı çıktığında sanık …’ı lavaboya giderken, sanık …’i ise saat 08.00 sıralarında işe giderken gördüğünü,
Tanık .; eşi olan …’ın olay günü saat 07.45’te evden çıkarak işe gittiğini,
Tanıklar., ., .ve .; sanık …’ın olay günü saat 11.00 sıralarında birlikte çalıştıkları … yerine geldiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık …; sanık …’in babası, sanık …’ın ise ağabeyi olduğunu, tanık .ile yaklaşık iki yıldır gönül ilişkilerinin bulunduğunu, olaydan yaklaşık altı ay önce tanık …i ailesinden istemek amacıyla…’ya gittiklerini, bu sırada herhangi bir olumsuzluğun yaşanmadığını, tanık …in ailesinin düşünmek için süre istediğini, kendisine damat gözüyle baktıklarını, maktullerin nasıl öldürüldüklerini ve katılan …’in ne şekilde yaralandığını bilmediğini, maktullerin cenazesine gitmek istemediklerini çünkü kendilerinin suçlanabileceklerini düşündüklerini, suçlamaları kabul etmediğini,
Sanık …; sanıklar … ve …’ın oğulları olduklarını, yaklaşık altı ay önce tanık …i oğlu sanık …’e istemek için katılan ve maktullerin evlerine gittiklerini, bu sırada kendilerine iyi davranıldığını, katılan ve maktullerin tanık …i vereceklerini söylemekle birlikte biraz süre istediklerini, kendilerinin de çalışmakta olan sanık …’in biraz para biriktirmesini beklediklerini, bu nedenle söz veya nişan gibi bir merasim yapmadıklarını, maktullerin nasıl öldürüldüklerini ve katılan …’in ne şekilde yaralandığını bilmediğini, suçlamaları kabul etmediğini,
Sanık …; sanık …’in kardeşi, sanık …’in ise babası olduklarını, olaydan yaklaşık altı ay önce tanık …i istemek amacıyla maktullerin evlerine gittiklerini, kız isteme merasimi sırasında kardeşi olan sanık …’in çayına tuz konulduğunu, bunun kızın verildiği anlamına geldiğini, oradaki adetlerin böyle olduğunu duyduğunu, tanık …in kendilerine görücüye dahi çıktığını, olumsuz bir durumun yaşanmadığını, olay günü saat 09.00 sıralarında eşi olan Arzu Şimşek’i …’de bulunan … Hastanesi’ne götürdüğünü, maktullerin nasıl öldürüldüklerini ve katılan …’in ne şekilde yaralandığını bilmediğini, suçlamaları kabul etmediğini,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK), gerekse CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
B. Somut Olayda Hukukî Nitelendirme
08.02.2010 tarihinde saat 10.05 sıralarında tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan … tarafından Karakoyunlu Mahallesi, Okulönü Sokak, No. 10 adresinde yaralı şahıslar bulunduğunun ihbar edilmesi üzerine… İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerince olay yerine gidildiği, maktul …’in söz konusu adreste bulunan evin girişinde, maktul …’nin evin girişindeki holde, katılan …’in ise girişe göre sol tarafta bulunan odadaki çekyat üzerinde üzerleri kanlı, yaralı ve yatar vaziyette bulundukları, katılan ve maktullerin hastaneye kaldırılmalarının ardından olay yerinde yapılan inceleme sonucu çeşitli bölümlerinde kan lekelerine rastlanan evin kapı ve pencerelerinde herhangi bir zorlama izinin bulunmadığının belirlendiği, …Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan maktul …’in 10.02.2010 tarihinde, maktul …’nin ise 30.04.2010 tarihinde hayatlarını kaybettikleri, 11.02.2010 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Raporuna göre maktul …’in ölümünün künt kafa travmasına bağlı kafatası ve yüz kemiği kırıklarıyla müterafık beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti; Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesinin 22.02.2010 tarihli ve 4200 sayılı raporuna göre maktul …’nin ölümünün ise genel beden travmasına bağlı kafatası kemik kırıklarıyla birlikte kafa içi değişimler ve gelişen komplikasyonlar sonucu gerçekleştiği, olay yerinden elde edilen bulgular üzerinde yapılan inceleme sonucu … Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 15.02.2010 tarihli ve BYL-10-01029 sayılı uzmanlık raporunda belirtildiği üzere katılanın ve her bir maktulün kanlı tırnak örneklerinden alınan sürüntü örneklerinin kendilerinden alınan kuru kan örnekleriyle uyumlu olduğu, … Emniyet Müdürlüğü tarafından tanzim edilen ekspertiz raporlarında evin giriş kapısı üzerinden alınan iki adet parmak izinden birinin maktul …’e ait olduğunun, diğer parmak izinin ise sanıklar ile sanıkların yakını olan ve tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan Fahrettin Şimşek’in müracaatı üzerine haklarında… Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yürütülerek 04.05.2011 tarih ve 1-164 sayı ile kovuşturmaya yer olduğuna karar verilen …, Dilek Erkulu, … ve Zeliha Yükcü’ye ait olmadığının belirtildiği, … Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 27.08.2010 tarihli ve 2078 sayılı raporu uyarınca kafatasında kırığa ve beyin kanamasına yol açan yaralanması hayati tehlikeye ve vücudunda, hayati fonksiyonlarını ağır (5) derecede etkileyecek nitelikte kemik kırığına neden olan katılan …’in alınan ifadelerinde; olay tarihinden yaklaşık altı ay önce torunu olan tanık …i isteyen sanıkların olay günü sabah saatlerinde evlerine gelerek ellerinde bulunan demir çubuklarla kendisini, eşi olan maktul …’yi ve oğlu olan maktul …’i yaraladıklarını beyan ettiği, 14.02.2010 tarihli fotoğraf teşhis tutanağında belirtildiği üzere de olayı gerçekleştiren kişiler olarak sanıkları teşhis ettiği, İncesu İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerince 01.06.2010 tarihinde yaptırılan canlı teşhiste ise katılan …’in; sanık …’i her iki seferde de, sanıklar … ve …’i ise ikinci seferde isabetli bir şekilde teşhis ettiği olayda;
Her ne kadar sanıkların tüm evrelerde yüklenen suçları kabul etmediklerini savundukları anlaşılmış ve gerek sanıklar müdafilerinin dilekçelerinde gerekse Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraznamesinde; teşhis işleminin özensiz gerçekleştirildiği, katılan …’in anlatımlarının çelişkili olduğu, sanıkların olay sırasında…’da olduklarına ilişkin delil bulunmadığı, olayın gerçekleştirildiği iddia edilen zaman dilimi civarında sanıkları …’de gören tanıkların bulunduğu, katılan ve maktullerle mücadeleye girdiği iddia edilen sanıklarda da darp – cebir izi bulunması gerekmesine karşın sanıklar hakkında düzenlenen raporlarda böyle bir bulguya yer verilmediği, katılan …’in tırnakları arasında maktul …’in doku örneklerine rastlandığı, olay yerinde keşif yapılmadığı, olay yerinde bulunan birtakım materyal üzerinde parmak izi araştırması yapılmadığı ve elde edilen iki adet parmak izinden birinin kime ait olduğunun araştırılmadığı, katılan …’in olaya ilişkin beyanlarının doğru olmayabileceği hususunun katılanın oğullarının dahi dikkatini çektiği ve bu konuda aldıkları ses kayıtlarının sanıklar lehine delil teşkil ettiği, kavganın katılan … ile oğlu olan maktul … arasında gerçekleşmesi ve katılan … tarafından olayın hemen ardından temizlik yapılması ihtimallerinin bulunduğu hususlarına yer verilmiş ise de;
01.06.2010 tarihinde yaptırılan teşhis işlemine ilişkin tutanakta sanıklar ile birlikte teşhise katılan kişilerin fiziksel özelliklerinin birbirine benzediğine ve aynı yaş grubunda bulunduklarına yer verilmekle birlikte her iki teşhis tutanağında da katılanların ilçe halkından olduğuna ilişkin bir ibareye yer verilmemesi, yaşı ve sosyokültürel durumu itibarıyla olayın gerçekleştiği zaman diliminde kapının çalınıp çalınmadığı, olay sırasında ve sonrasında kendisi ve maktullerin konumu gibi hususlarda kısmen çelişkili beyanlarda bulunan ve sanıklara iftira atması için herhangi bir nedeni bulunmayan katılanın tüm evrelerde olayın sanıklar tarafından gerçekleştirildiğini belirtmesi ve olay öncesi yalnızca bir kez gördüğü sanıkları isabetli bir şekilde teşhis etmesi, haklarında uygulanan sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbiri kapsamında sanıkların… ilçesi veya herhangi bir baz istasyonundan hizmet alarak görüşme yapmadıkları sonucuna ulaşılmasının sanıkların olayı gizlemeye niyetlerini ortaya koyması, Karayolları 6. Bölge Müdürlüğünün 12.08.2010 tarihli yazısında da belirtildiği üzere sanıkların ikamet ettiği … ile olayın gerçekleştiği… ilçesi arasındaki mesafenin 35 km olması nedeniyle sanıkların olayı gerçekleştirdikten sonra gündelik yaşamlarına dönebileceklerine ve tanıklar tarafından bu şekilde görülebileceklerine ilişkin Yerel Mahkeme gerekçesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmaması, katılan ve maktullere yönelik itiraza konu eylemi gerçekleştiren sanıklarda darp – cebir izine rastlanmayabileceği gibi adli raporlarının olaydan altı gün sonra 14.02.2010 tarihinde aldırılması nedeniyle sanıklarda oluşması muhtemel darp – cebir izinin iyileşme ihtimalinin bulunması, … Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 15.02.2010 tarihli raporu ile dosya içerisindeki herhangi bir raporda katılan …’in tırnakları arasında maktul …’in doku örneklerine rastlandığına ilişkin bir belirleme yapılmaması, sanıkların suçlamayı kabul etmemesi ve olay yerinin … Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü görevlilerince ayrıntılı bir şekilde incelenmesi sebebiyle keşif yapılmasında herhangi bir zorunluluk bulunmaması, olay yerinden elde edilen her iki parmak izi üzerinde de gerekli incelemenin yapılmış olması, dosya içerisinde sunulan ses kayıtlarında yer yer olayı görmediğini ifade eden katılanın kayıtlardan da anlaşılacağı üzere oğulları tarafından yönlendirilmesi sebebiyle bu kayıtların hukuka uygun delil niteliği taşımaması ve Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 22.08.2010 tarihli raporunda da yer verildiği üzere kafatasında kırığa ve beyin kanamasına yol açan yaralanma sonrası katılan …’in olay yerinde temizlik yapmasının mümkün olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların maktuller İbrahim ve Şerife’ye yönelik kasten öldürme, katılan …’e yönelik ise kasten öldürmeye teşebbüs suçlarını işlediklerine ilişkin yüz yüzelik ilkesi doğrultusunda yargılama yapan dosya kapsamındaki delilleri değerlendirilip maddi olayın tespitinde Yerel Mahkemede oluşan vicdani kanaatte isabetsizlik görülmediğinden suçun sabit olduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan sanık …’in UYAP’tan alınan güncel nüfus kaydına göre 01.10.2017 tarihinde öldüğü anlaşılmış ise de bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; “Dosyada mevcut deliller itibarıyla sanıkların maktuller İbrahim ve Şerife’ye yönelik kasten öldürme, katılan …’e yönelik ise kasten öldürmeye teşebbüs suçlarını işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.03.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.