Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/184 E. 2022/533 K. 05.07.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/184
KARAR NO : 2022/533
KARAR TARİHİ : 05.07.2022

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 452-351

Sanık …’in hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b maddesi uyarınca 4 yıl hapis cezası; konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/1 ve 119/1-c maddeleri uyarınca 2 yıl 20 ay hapis cezası; mala zarar verme suçundan ise TCK’nın 151/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve her üç suç bakımından aynı Kanun’un 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına ilişkin Mustafakemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.05.2015 tarihli ve 452-351 sayılı hükümlerin, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 01.07.2019 tarih ve 16817-11442 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.11.2021 tarih ve 104760 sayı ile;
“24.04.2009 tarihinde gündüz vakti, katılan …’in Mustafakemalpaşa ilçesindeki evinde kimsenin bulunmadığı sırada, sanıklar …, …, … ve dosyası tefrik olan…’ın hırsızlık yapmak amacı ile katılanın dairesine gelip daire kapısının kilit göbeğini kırdıktan sonra içeriye girdikleri ve daha sonra katılanın evinden toplamda 4.200,00 TL değerindeki altını ve eşyayı çaldıktan sonra evden ayrıldıkları, bu nedenle sanıklar hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığını bozmak ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı,
Sanık …’in istinabe yoluyla 02.03.2011 tarihinde Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesinde savunmasının alındığı, sanığa duruşmadan vareste tutulma talebinde bulunma hakkının hatırlatılmadığı, sanığın da böyle bir talebinin olmadığı, sanık …’in tekrar istinabe yoluyla 21.09.2012 tarihinde Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesinde ek savunmasının alındığı, bu tarihteki talimat duruşmasında da sanığa duruşmadan vareste tutulma talebinde bulunma hakkının hatırlatılmadığı, sanığın da böyle bir talebinin olmadığı,
UYAP kayıtlarına göre sanığın, 14.03.2014-10.01.2018 tarihleri arasında Bandırma 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bir başka suçtan hükümlü olduğu,
14.05.2015 tarihli duruşmada sanık …’in gıyabında hırsızlık, konut dokunulmazlığını bozmak ve mala zarar verme suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmış,
Hükmün sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 01.07.2019 gün ve 2018/16817 esas ve 2019/11442 karar sayılı ilamı ile mahkûmiyet kararının onanmasına karar verildiği, sanık …’in 05.08.2021 tarihli dilekçesi ile CMK’nın 196. maddesine göre duruşmadan vareste tutulmayı talep etmediği hâlde gıyabında hüküm verilmesi nedeniyle onama kararına karşı itiraz yoluna başvurulmasını talep ettiği,
Yargıtay onama kararına konu hükümde adı geçen diğer sanık … yönünden ise, sanığın 24.02.2012 tarihli talimat duruşmasındaki ifadesinde ‘duruşmadan bağışık tutulmayı talep ettiğini’ beyan etmesi nedeniyle, onama kararının sanık … ile ilgili kısmı yönünden itiraz yoluna başvurulması gerektiği anlaşılmış olup,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.11.2018 tarihli ve 2018/17-339 esas, 2018/536 karar sayılı ilamında;
‘…Suç ve hüküm tarihi itibarıyla TCK’nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde düzenlenip üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası öngören nitelikli hırsızlık suçundan yargılanan, başka bir suçtan yerel mahkemenin yargı çevresi dışında Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan ve istinabe suretiyle Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesince sorgusu yapılan sanığa, sorgusundan önce ifadesini asıl mahkemesinde vermek isteyip istemediğinin sorulmaması, yine istinabe suretiyle yapılan sorgusu sırasında duruşmalardan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı 06.02.2014 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mahkûmiyetine karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir…’ şeklinde karar verildiği de dikkate alındığında, sanık …’in istinabe yoluyla savunması ve ek savunması alınırken sanık …’e sorgusundan önce, ifadesini asıl yargılandığı mahkemede vermek isteyip istemediğinin sorulmadığı, yine istinabe suretiyle yapılan sorgusu sırasında duruşmalardan bağışık tutulma isteğinde bulunmadığı anlaşıldığından, hükmün açıklandığı 14.05.2015 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mahkûmiyetine karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, sanık … hakkındaki mahkûmiyete ilişkin ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi yerine onanmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.02.2022 tarih ve 24717-2193 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık … hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılama aşamasında başka bir suçtan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma hususunda beyanı bulunmayan sanığın, hükmün açıklandığı oturuma katılımı sağlanmadan karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 18.12.2008 tarihli ve 36453-25404 sayılı iddianamesi ile sanık hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Davanın görüldüğü Bursa 15. Asliye Ceza Mahkemesince 16.02.2010 tarih ve 64-200 sayı ile yetkisizlik kararı verilmesi üzerine, dosyanın yetkili ve görevli Mustafakemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiği, Yerel Mahkemenin 2010/452 esasında yapılan yargılama sırasında sanığın sorgusunun istinabe yoluyla Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesince 02.03.2011 tarihinde gerçekleştirildiği, ancak sorgusu sırasında sanığa duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin sorulmadığı, sanığın da duruşmalardan bağışık tutulmak istediği yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı, yine sanığın istinabe yoluyla Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesince ek savunmasının alındığı 21.09.2012 tarihli oturumda da, sanığa duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin sorulmadığı, sanığın da duruşmalardan bağışık tutulmak istediği yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı, Mustafakemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/452 esasında devam eden yargılama sırasında, sanığın Bandırma 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunmasına rağmen yokluğunda duruşmalara devam edildiği, 14.05.2015 tarihli oturumda da sanığın yokluğunda Yerel Mahkemece yargılamaya devam edilerek sanık hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin açıklandığı,
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sanık …’in tutukluluk bilgilerinin incelenmesinde, sanığın başka bir suçtan hükümlü olarak 14.03.2014 tarihinde Bandırma 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, Yerel Mahkemece hükmün kurulduğu 14.05.2015 tarihinde de sanığın aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu,
Anlaşılmıştır.
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nın “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.” hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”,
194. maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.”,
195. maddede; “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.”,
200. maddenin birinci fıkrasında; “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.”,
204. maddede; “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.”,
Şeklinde gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196. maddesi ise;
“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; “Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.” şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,
Beşinci fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.
Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup, buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Başka bir suçtan Yerel Mahkemenin yargı çevresi dışında Bandırma 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan ve istinabe yoluyla Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesince 02.03.2011 tarihinde sorgusu yapılırken ve yine 21.09.2012 tarihinde ek savunması alınırken duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanık …’in, Yerel Mahkemece hükmün açıklandığı 14.05.2015 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından mahkûmiyetlerine karar verilmesi ile; duruşmanın yüz yüzeliği ve sözlülüğü ilkeleriyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucuna sebebiyet verildiği, böylece Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan savunma hakkının kısıtlanmış olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerine ilişkin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin sanık hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne değişik gerekçeyle katılan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkeme hükmünün, istinabe yoluyla 02.03.2011 tarihinde sorgusu yapılan ve yine aynı şekilde 21.09.2012 tarihinde ek savunması alınan sanığa, istinabe olunan Yerel Mahkemece asıl mahkemesindeki duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin hatırlatılmaması gerekçesiyle bozulması gerektiği düşüncesiyle oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 01.07.2019 tarihli ve 16817-11442 sayılı, sanık … hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerine ilişkin onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Mustafakemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.05.2015 tarihli ve 452-351 sayılı, sanık … hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilip, Özel Daire onama kararının sanık … yönünden kaldırılarak Yerel Mahkemenin 14.05.2015 tarihli ve 452-351 sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi nedeniyle sanık … hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından verilen cezalarının İNFAZININ DURDURULMASINA ve atılı suçlar yönünden sanık …’in TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.07.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.