Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2022/176 E. 2023/616 K. 22.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/176
KARAR NO : 2023/616
KARAR TARİHİ : 22.11.2023

YARGITAY DAİRESİ : 6. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ : BURSA 2. Çocuk
SAYISI : 304-301

I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık …’ın nitelikli hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 143 ve 31/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis, iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/4 ve 31/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; sanık …’nın nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b, 143 ve 31/3. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis, iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/4 ve 31/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, mala zarar verme suçundan ise aynı Kanun’un 151/1, 31/3 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 2660 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Bursa 2. Çocuk Mahkemesince verilen 13.05.2009 tarihli ve 304-301 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 09.05.2013 tarih ve 4805-13851 sayı ile; “Sanıkların okul binası içerisindeki kantinden suça konu eşyayı çalmaları nedeniyle TCK’nın 142/1-a maddesi yerine aynı Kanun’un 142/1-b maddesiyle uygulama yapılması sonuç cezayı değiştirmediğinden; geceleyin iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunu birlikte işleyen sanıklar hakkında TCK’nın 119/1-c maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” eleştirisi ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 08.02.2022 tarih ve 7028 sayı ile; “Kovuşturma aşamasında sanıklara aynı müdafiin tayin edildiği, sanık …’ın suçlamayı kabul etmediği, sanık …’nın ise, suçu… ile birlikte işlediklerini beyan ettiği, her iki sanığa tayin edilen müdafiin esasa ilişkin savunmasında, sanık …’un beyanının aksine ‘her iki sanığın da suçu samimi olarak ikrar ettiklerini’ belirttiği, dolayısıyla sanıklardan birisinin savunmasının, diğer sanık yönünden zafiyet yarattığı, sanıklar arasında menfaat çatışması bulunduğu, sanıkların ayrı ayrı müdafiiler yerine ortak müdafii tarafından savunmalarının alınması suretiyle savunma haklarının kısıtlandığı,” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 01.12.2020 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan tüm işlerin Yargıtay 6. Ceza Dairesine devrine karar verilmesi nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 07.03.2022 tarih ve 1721-2889 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
Özel Dairece sanık … ve inceleme dışı sanık … hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin reddine; inceleme dışı sanık … hakkında hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen hükümlerin ise onanmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar hakkında hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçları ile ayrıca sanık … hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar arasında menfaat çatışması bulunup bulunmadığı, bu bağlamda aynı müdafinin hukuki yardımından yararlanmalarının savunma haklarının sınırlandırılması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın, … İlköğretim Okulu içinde bulunan ve kendisinin işletmekte olduğu kantine girilerek hırsızlık yapıldığı yönünde 22.01.2007 tarihinde müracaatta bulunması üzerine soruşturmaya başlandığı,
Olay yeri inceleme tutanağında; suça konu kantinin okul bahçesinin içinde, tek katlı, müstakil bir bina olduğunun, kantinin kepenginin ve penceresinin zorlanarak açılıp içeriye girildiğinin, rafların dağıtıldığının, yapılan incelemede parmak izleri tespit edildiğinin bildirildiği,
27.02.2007 tarihli ekspertiz raporunda; zorlanılarak açılan pencerenin alt kısmının dış yüzeyi üzerinden elde edilen parmak izlerinin sanıklara ait olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan aşamalarda; kantini 19.01.2007 tarihinde saat 18.00 sıralarında kapattığını, 22.01.2007 tarihinde sabah saatlerinde geldiğinde kepengin zorlanarak açılıp içeriye girildiğini, yaptığı incelemede 1.500 TL değerindeki kırtasiye ve gıda malzemelerinin çalındığını tespit ettiğini, zararının giderilmediğini,
İnceleme dışı sanık …; olay tarihinde arkadaşları olan sanıklar ile birlikte okulun yakınında bir yerde oturmakta olduklarını, kendisinin markete gittiğini, geri döndüğünde sanık …’ın okulun kantin camını kırarak içeriye girdiğini gördüğünü, kendisinin içeriye girmediğini, sadece sanıkların uzattığı poşeti aldığını, poşetin içinde çok sayıda gıda malzemesi olduğunu,
Beyan etmişlerdir.
Sanık … soruşturmada müdafii Av. Benian İlhan huzurunda; bahse konu okulun kantinine pimapen pencereyi zorlayarak açıp arkadaşı olan diğer sanık … ile birlikte gece saat 21.00 sıralarında girdiklerini, gıda malzemesi çaldıklarını,
Kovuşturmada hakkında çıkartılan yakalama emri üzerine Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesince 28.04.2008 tarihli ve 200 değişik iş sayılı duruşmada baro tarafından görevlendirilen müdafii Av. … huzurunda; suçlamayı kabul etmediğini, sanık … ile birlikte dışarıda oturmakta olduklarını, içeriye inceleme dışı sanık …’ın girdiğini,
Sanık … soruşturmada müdafii Av. … huzurunda; kantine diğer sanık … ile birlikte geceleyin saat 21.00 sıralarında girdiklerini, yiyecek içecek malzemesi ile 5 TL çaldıklarını,
Kovuşturmada müdafii Av. … huzurunda; bahse konu yere saat 16.00 sıralarında arkadaşı… ile birlikte girdiklerini,
Savunmuşlardır.
CMK’nın 150. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca görevlendirilen Av. Çağan Süzer’in, aşamalarda sanıklar müdafii olarak duruşmalara katıldığı, 04.02.2009 tarihli oturumda, öncelikle sanıkların beraatine karar verilmesini, aksi hâlde lehe hükümlerin uygulanmasını talep ettiği; 13.05.2009 tarihli karar oturumunda ise çalınan eşyanın değerinin az olması ve sanıkların samimi ikrarlarının bulunması nedenleriyle asgari hadden ceza tayin edilmesi ve lehe hükümlerin uygulanması yönünde istemde bulunduğu, sanıkların atılı suçlardan ayrı ayrı cezalandırılmalarına ilişkin 13.05.2009 tarihli ve 304-301 sayılı mahkûmiyet hükümlerini de her iki sanık yönünden temyiz ettiği,
Görülmüştür.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Anayasa’nın “Temel Hak ve Ödevler” başlıklı İkinci Kısmının “Kişinin Hak ve Ödevleri” başlıklı ikinci bölümünde yer alan “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilerek savunma hakkı güvence altına alınmıştır. Sanık bu hakkını bizzat kullanabileceği gibi müdafii aracılığı ile de kullanabilecektir.
Diğer taraftan, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca iç hukuk kuralı hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde;
“1- Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak,
c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek…” şeklinde adil yargılanma hakkının asgari şartları gösterilmiş olup buna göre savunma hakkı meşru bir yol, müdafi de savunma hakkının kullanılması bakımından meşru bir araçtır.
CMK’nın “Şüpheli veya sanığın birden fazla olması hâlinde savunma” başlıklı 152. maddesi; “Yararları birbirine uygun olan birden fazla şüpheli veya sanığın savunması aynı müdafie verilebilir.” hükmünü içermektedir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 38. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile de, avukata aynı işte menfaati zıt olan bir tarafa vekalet etmesi hâlinde diğer işi reddetmesi zorunluluğu getirilmiştir.
Yine Türkiye Barolar Birliğince kabul edilen Avukatlık Meslek Kuralları’nın 35. maddesinde; “Avukat, aynı davada birinin savunması, öbürünün savunmasına zarar verebilecek durumda olan iki kişinin birden vekaletini kabul edemez.” kuralına yer verilmiştir.
Bütün bu hükümlere göre önemli olan, savunmanın hiçbir şekilde zafiyete uğramamasıdır.
Nitekim öğretide de aynı görüş benimsenmiş, şüpheli veya sanıklardan birisinin savunulması ancak diğer sanığın suçlanmasıyla sağlanabiliyorsa, çıkarların çatıştığı ve müdafilerinin değişik kişiler olması gerektiği belirtilmiştir (Nur Centel–Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul 2013, 10. Bası, s. 172).
Ceza Genel Kurulunun 19.11.2013 tarihli ve 114-463; 08.06.2010 tarihli ve 35-140 ile 20.10.2009 tarihli ve 85-242 sayılı kararlarında da birlikte suç işlediği iddia edilen sanıkların müdafiliğinin tek avukat tarafından üstlenilmesi ve birisinin savunmasının diğerinin savunmasına zarar verebilecek mahiyette olmasının, bazı sanıkların savunmaları bakımından zafiyet oluşturacağı ve savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracağı kabul edilmiştir.
B. Hukuki Nitelendirme
Sanıkların 22.01.2007 tarihinde gece saat 21.00 sıralarında … İlköğretim Okulu içinde bulunan ve katılan tarafından işletilen kantine, kepengi ve pencereyi zorlamak suretiyle girerek toplamda 1.500 TL değerindeki kırtasiye ve gıda malzemelerini çaldıklarının iddia ve kabul edildiği olayda;
Kovuşturma aşamasında sanık …’ın, atılı suçları diğer sanık … ile birlikte işlediklerini beyan etmesine rağmen sanık …’un, olay yerinde olduğunu kabul etmekle birlikte içeriye inceleme dışı sanık …’ın girdiğini savunması nedeniyle sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğu ve yargılama sırasında aynı müdafinin hukuki yardımından faydalanmalarının savunma haklarını kısıtladığı ileri sürülebilir ise de; somut olay bakımından, her iki sanığın soruşturmada farklı müdafiler huzurunda savunma yaptıkları ve atılı suçları ikrar ettikleri, sanık …’un yakalandığı yer mahkemesi tarafından farklı bir müdafi huzurunda savunmasının alındığı anlaşılmakla, Yerel Mahkemece mahkûmiyet kararlarının her iki sanığın suça konu yerde parmak izlerinin tespit edilmesi gerekçesine dayandırıldığı hususu ile sanıklar müdafiinin her iki sanık adına hükümleri temyiz ettiği de dikkate alınarak sanıkların savunma haklarının kullanılması bakımından bir zafiyet meydana gelmediği, aynı müdafi tarafından temsil olunmalarının sanıkların savunma haklarının sınırlanması sonucunu doğurmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.