YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/173
KARAR NO : 2022/796
KARAR TARİHİ : 13.12.2022
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 256-39
Sanıklar … ve … hakkında basit dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesince 17.12.2013 tarih ve 862-823 sayı ile eylemin nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, dosyanın gönderildiği Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince de 18.07.2014 tarih ve 306-270 sayı ile sanıkların eylemlerinin basit dolandırıcılık suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilmiş olup müşterek yüksek görevli mahkemece görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilerek dosyanın gönderildiği Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanıkların TCK’nın 157/1, 62/1, 52/2-4 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 20.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, hapis cezalarının ertelenmesine ve adli para cezalarının taksitlendirilmesine ilişkin verilen 23.03.2016 tarihli ve 137-225 sayılı hükümlerin sanıklar müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 17.10.2017 tarih ve 20734-20439 sayı ile;
“Sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçu hakkında, hükümden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini zorunluluğu,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda taraflar arasında uzlaşma sağlanamamış, Yerel Mahkemece de 26.02.2018 tarih ve 939-189 sayı ile bu defa sanıkların beraatlerine karar verilmiştir.
Hükümlerin katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 02.06.2020 tarih ve 5436-4114 sayı ile;
“Sanıkların, önceden tanıdıkları katılanlara ait arsanın satılmasına aracılık edip arsa bedeli olan 225.000 TL’yi sonradan katılanlara vereceklerini söyleyip sanık …’nın oğlunun hesabına yatırılmasını sağlayıp parayı iade etmedikleri iddia edilen olayda; sanıklar parayı katılanların kendilerine borçlu oldukları için alacaklarına mahsuben aldıklarını savunmuş iseler de katılanlarla aralarındaki borç ilişkisini açıklayamadıkları gözetilerek tanık …’in beyanlarıyla uyumlu katılanların beyanlarına itibar edilerek sanıkların mahkûmiyetine dair hüküm kurulması gerekirken açıklanamayan borç ilişkisi varsayılıp sanıkların eylemlerinin hukuki ihtilaf kabul edilerek beraatlerine dair hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 27.01.2021 tarih ve 256-39 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hükümler gibi sanıkların beraatlerine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.01.2022 tarihli ve 50439 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 16.03.2022 tarih ve 905-4381 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
27.02.2013 tarihli tapu senedine göre; Mersin ili, Toroslar ilçesi, Çavuşlu köyü 4681 ada, 2 parsel numaralı 954,03 m2 arsanın tamamı … Çalışkan adına kayıtlı iken satış işlemi ile yeni sahibinin katılan … olduğu,
31.10.2013 tarihli tapu senedine göre; Mersin ili, Toroslar ilçesi, Çavuşlu köyü 4681 ada, 2 parsel numaralı 954,03 m2 arsanın tamamı katılan … adına kayıtlı iken satış işlemi ile yeni sahibinin tanık … olduğu,
İşbankası Toroslar Şubesinin 10595 nolu hesabından keşideci olarak tanık … imzası ile sanık … lehine keşide edilen 15.12.2013 tarihli ve 50.000 TL tutarında çekin arkasında; “Emlakçıya arsa için verildi” açıklamasının bulunduğu,
Türkiye İşbankası Toroslar Şubesinin 31.10.2013 tarihli dekontuna göre; sanık …’nın hesabına 225.000 TL para yatırma işlemi yapıldığı,
İşbankası Toroslar Şubesinin 26.12.2013 tarihli ve 2258 sayılı yazısına göre; Mersin ili Toroslar ilçesi 4681 ada, 2 parselde bulunan gayrimenkule ipotek tesis edilmesi suretiyle şube mudisi tanık …’e 31.10.2013 tarihinde 150.000 TL arsa alım kredisi tahsis edildiği, yine aynı gün 70.500 TL borçlu cari hesap kredisi kullandırıldığı; toplam 220.500 TL kredi bedelinin 150.000 TL’sinin arsa alım bedeli olarak katılan …’e ödendiği; hesap bakiyesinde önceden mevcut bulunan tutar ile birlikte 75.000 TL’nin ise tanık … tarafından çekildiği,
Türkiye İşbankası Mersin Şubesinin 13.11.2013 tarihli ve 7711 sayılı yazısına göre; sanık …’ya ait 6600-2715153 numaralı hesaba 31.10.2013 tarihinde Toroslar Şubesinden 225.000 TL yatırıldığı, 01.11.2013 tarihinde söz konusu hesaptan Mersin Şube gişelerinden 25.000 TL çekildiği, 04.11.2013 tarihinde Akyurt/Ankara Şubesinden 30.000 TL ve 169.800 TL çekildiği,
Kolluk tarafından düzenlenen 13.11.2013 tarihli CD izleme tutanağına göre; İşbankası Toroslar Şubesine ait 31.10.2013 tarihli güvenlik kamera kayıtlarının izlenmesinde, katılan …, tanık … ve sanıklar … ile …’nın banka görevlisi ile aynı oda içinde bulundukları, saat 17.30 ile 17.40 arasında işlem yaptırdıkları; 01.11.2013 tarihli güvenlik kamera kayıtlarının izlenmesinde, sanıkların saat 10.57 sıralarında bankonun önünde bulundukları, saat 10.57 sıralarında bankonun önünden ayrıldıkları; İşbankası Ankara Akyurt Şubesine ait 04.11.2013 tarihli güvenlik kamera kayıtlarının izlenmesinde, sanıkların bankonun önüne geldikleri, sanık …’ın banka görevlisi ile konuştuğu, işlemler devam ettiği sırada sanık …’in ayrılıp gittiği, işlemlerin bitmesinden sonra sanık …’ın almış olduğu paralar ile bankadan ayrıldığı,
Mersin Tüm Emlakçılar Meslek Odasının 25.11.2013 tarihli ve 657 sayılı yazısına göre; sanık …’nın “Evpe Emlak” sahibi olarak 11 yıldır oda üyesi olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan …; sanıkların, adına kayıtlı gayrimenkulü satmak hususunda aracılık ettiklerini ancak kendisinin yurt dışında yaşamasını, annesi olan katılan …’in de okuma yazmasının olmamasını fırsat bilerek kendilerini dolandırdıklarını,
Katılan …; okuma yazmasının olmadığını, sanık …’i iyi tanıdığını, sanık …’in, oğlu olan diğer sanık … ile birlikte emlak alım satım işi yaptıklarını, kendi adına birkaç kez arsa alıp sattıklarını, her seferinde de komisyonlarını aldıklarını, oğlu olan katılan …’in Toroslar ilçesi, Çavuşlu köyünde bir arsası olduğunu, sanık …’in bu arsaya alıcı olduğunu söylediğini, oğlunun kendisinde vekâletnamesi olduğu için sanık …’e bu arsayı satabileceğini söylediğini, sanık …’in arsanın 280.000 TL’ye satıldığını, kendisine 275.000 TL vereceğini söylediğini, sanıklar ve arsayı alacak olan tanık … ile birlikte tapuya gittiklerini, tapuda parayı alıp almadığını sorduklarında aldığını söylediğini, belgeleri imzaladıktan sonra birlikte İşbankasına gittiklerini, tanık …’in bankadan kredi çektiğini, kendisine 225.000 TL verdiğini, daha doğrusu dekontu kendisinin imzaladığını, sanık …’in ayrıca 50.000 TL’lik çek aldığını söyledikten sonra sanık …’a kredi çekeceklerini, paraya ihtiyacı olduğunu, almış olduğu 225.000 TL’yi sanık …’ın hesabına yatırmasını söyleyip bu şekilde sanık …’a yardımcı olmasını istediğini, kabul ettiğini, Pazartesi günü sanık …’ın hesabından parayı çekip vereceğini söylediğini, ayrıca sanık …’in çeki de parayı verdiğinde teslim edeceğini söylediğini, paranın o gün sanık …’ın hesabına yatırıldığını, kendisini eve bıraktıklarını, Pazartesi günü sanık …’ı aradığını ve parayı ödemesini istediğini, Mersin’de olmadığını söylediğini, sanık … ile görüştüğünde parayı ödeyeceklerini söylediğini ancak ne çeki ne de parayı alamadığını, sanık …’in, katılan … ile ortaklaşa 250.000 TL’lik arsa aldığı, 125.000 TL’sini kendisinin verdiği, arsanın tamamını katılan … adına yaptığı, bu arsaya alıcı çıktığı, satmaktan vazgeçtikleri, bu nedenle kendisine 300.000 TL borçlu olduklarını kabul ettiklerine ilişkin hususların doğru olmadığını, oğlu olan katılan …’in Mersin Gözne yolu üzerinde bir arsası olduğunu ancak oğlunun bu arsayı kendi parasıyla aldığını, bu arsanın alımında da sanık …’in emlakçı olarak aracı olduğunu, sanıkların birlikte hareket ettiklerini, sanık …’ın parayı kendi hesabına yatırdığını, Pazartesi günü çekip vereceğini söylediğini, onun da bu işin içinde olduğunu,
Tanık … soruşturma evresinde; … Hafriyat isimli iş yerinin olduğunu, Kurban Bayramının ikinci günü iş yerine yakın olan bir arsanın üzerinde satılık olduğuna dair tabela gördüğünü, irtibat telefonunu aradığını, bayramdan sonra ilk mesai günü olan Pazartesi günü sanık …’in iş yerine geldiğini, arsanın tapusunun fotokopisini ve çapını gösterdiğini, birlikte arsanın bulunduğu yere gittiklerini, arsayı kontrol ettiğini ve almaya niyetli olduğunu sanık …’e söylediğini, pazarlık yaptıklarını ve 280.000 TL arsanın fiyatı, 4.000 TL komisyon olmak üzere anlaştıklarını, 4.000 TL kapora verdiğini, İşbankasına kredi başvurusunda bulunduğunu, kredinin onaylanması üzerine arsa sahibinin vekili olduğunu söyleyen katılan … ve sanıklarla birlikte 31.10.2013 günü tapuya gittiklerini, tapu memurunun katılan …’e “Alacağın var mı?” diye sorduğunu, katılanın da parayı aldığını söylediğini, bunun üzerine aldığı kredi nedeni ile üzerine ipotek konulan tapuyu görevli memurun saat 16.45 sıralarında kendisine verdiğini, birlikte tapu müdürlüğünden çıktıklarını ve İşbankası Toroslar Şubesine gittiklerini, talep ettiği 225.000 TL krediyi katılan …’e vermek istediği sırada yanlarında bulunan sanık …’in katılana “Teyze bu parayı yanına alma, Aydın’ın hesabına yatıralım, yarın sabah çeker sana veririz.” dediğini, katılan …’in bu teklifi kabul ettiğini, paranın önce katılan …’in hesabına yatırıldığını, oradan da sanık …’ın hesabına yatırıldığını, ayrıca geri kalan meblağ için 5.000 TL nakit ve 15.12.2013 ödeme tarihli 50.000 TL tutarlı çeki sanık … adına yazarak verdiğini, katılan … ile sanıkları Mesudiye Mahallesi, Beşyol civarında bıraktığını, bu esnada sanık …’in katılana “Bize gidelim yemek yiyelim sabah bankaya gidip parayı çekip sana veririz.” dediğini, katılan …’in teklifi kabul ettiğini, kendisinin de oradan ayrıldığını,
Kovuşturma evresinde ise; tapuda işlemler yapıldıktan sonra beraber bankaya gittiklerini, ilk önce parayı aldığını, paranın hazır vaziyette olduğunu, sanık …’in burada “Parayı almayalım, bir gece bekleyelim, yarın hesaba aktarırız.” dediğini, bunun üzerine 230.000 TL’nin sanık …’ın hesabına aktarıldığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … soruşturma evresinde; emlak işi ile uğraştığını, katılanlar …. ve ….’i yaklaşık on üç yıldır tanıdığını, aile dostu olduklarını, çocuğunun onların yanında büyüdüğünü, katılan …’in yurt dışında oturduğunu, katılanların emlak alım satım işlerini hep kendisinin yaptığını, yurt dışından kendisinin veya oğlu …’ın hesabına para gönderdiğinin de olduğunu, katılan … ile birlikte yaklaşık 5-6 ay kadar önce Mersin ili, Gözne Yolu 13. km’de 250.000 TL’ye bir arsa satın aldıklarını, paranın yarısını kendisinin verdiğini, aralarındaki güven ilişkisi nedeniyle de arsanın tapusunu katılan …’in üzerine yaptırdıklarını, kısa bir süre sonra bu arsaya alıcı çıktığını, 500.000 TL önerdiğini, katılanların 600.000 TL’ye satmak istediklerini, alıcının bunu da kabul ettiğini, ancak yine de satmaktan vazgeçtiklerini, bu şekilde arsayı 600.000 TL’ye satmaları hâlinde 300.000 TL’sini kendisinin alacak olduğundan dolayı 300.000 TL borçlu olduklarını söylediğini, katılanların da kabul ettiklerini, katılan …’in Toroslar ilçesi, Çavuşlu köyündeki arsayı satmasını istediğini, arsayı tanık …’e 50.000 TL çek, 225.000 TL nakit karşılığında toplam 275.000 TL’ye sattığını, tanık …’nin İşbankası Toroslar Şubesinden kredi çektiğini, bankanın arsaya ipotek koyduğunu, 225.000 TL’lik kredinin tamamının banka tarafından elden katılan …’e verildiğini, katılan …’in 300.000 TL’lik borcunu bundan karşılayacağını söylediğini, 50.000 TL’lik çek ile 225.000 TL nakit parayı elden kendisine verdiğini, kendisinin de bu parayı oğlu olan sanık …’a verdiğini, sanık …’ın parayı kendi hesabına yatırdığını, 600.000 TL’lik arsayla ilgili anlaşma yaparken katılan …’den almış olduğu 300.000 TL’lik senedi katılan …’e iade ettiğini, kendisine 25.000 TL borcu olduğunu söylediğini, aralarındaki güvenden dolayı ayrıca 25.000 TL’lik çek veya senet almadığını, tahminine göre katılanlara satılan arsanın gerçekte 400.000 TL ettiği, kendisinin 300.000 TL’lik alacağını almak için arsayı ucuza sattığı şeklinde sözler söylenmesi üzerine katılanların şikâyetçi olduklarını,
Kovuşturma evresinde; soruşturmada verdiği ifadenin kısmen doğru olduğunu, tanık …’nin çektiği 225.000 TL’lik kredi tutarının katılan …’in hesabına yatırıldığını, katılan …’in kendisine 300.000 TL borcu olduğu için 225.000 TL’yi banka havalesi ile oğlu Aydın’ın hesabına gönderdiğini, elden para almadığını, katılan …’in borcunu ödediği için kendisindeki senedi alıp çantasına koyduğunu, senedi imha edip etmediğini bilmediğini,
Sanık … soruşturma evresinde; babası olan sanık …’in emlak işiyle uğraştığını, katılanlar ile bazen ortak yer alıp sattıklarını, babasının katılan …’den alacağı olduğunu ve babasına senet verildiğini duyduğunu, arsa satılınca katılan …’in bu arsa bedelini bankada elden aldığını ve babasına verdiğini, babasının da 225.000 TL’yi kendisine verip “Götür hesabına yatır.” dediğini, bu parayı İşbankası Toroslar Şubesindeki hesabına yatırdığını, birkaç gün sonra da parayı çekip babasına teslim ettiğini,
Kovuşturma evresinde; soruşturmadaki ifadesinin kısmen doğru olduğunu, katılan …’in satılan arsanın bedelini bankada elden değil hesabına yatırılması sureti ile aldığını, daha sonra kendisinin hesabına banka hesabı üzerinden gönderdiğini,
Savunmuşlardır.
Dolandırıcılık suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece mal varlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlal edildiği vurgulanmıştır.
5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
“Hile”, Türk Dili Kurumu sözlüğünde; “Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika” (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891.) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; “Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez.” biçiminde tanımlanmıştır.
Öğretide de hile ile ilgili olarak; “Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir.” (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453.), “Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir.” (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt I, Beta Yayınevi, 4. Baskı, Eylül 2017, İstanbul, s. 502-503.) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: “Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir.” (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, Ankara 2020, s. 717.), “Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır.” (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 13. Baskı, Ankara 2020, s. 439.), “Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir.” (Centel/Zafer/Çakmut, s. 509.).
Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, bu konuda olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık …’nın emlakçı olduğu ve oğlu olan sanık … ile birlikte çalıştıkları, katılan …’in yurt dışında yaşadığı ve adına taşınmaz alım satımı yapabilmesi için annesi olan katılan …’e vekâletname verdiği, katılan …’in Mersin ili, Toroslar ilçesi, Çavuşlu köyünde 27.02.2013 tarihinde satın almış olduğu bir arsaya alıcı çıktığını sanık …’in katılan …’e ilettiği, katılan …’in kabul etmesi üzerine sanık …’in arsa üzerine satılık tabelası koyduğu, tanık …’in sanık …’e ulaşarak yaptıkları pazarlık neticesinde arsanın 50.000 TL tutarında çek ve 225.000 TL nakit olmak üzere 275.000 TL karşılığında satılması hususunda anlaştıkları, tanık …’nin ayrıca sanık …’e 4.000 TL komisyon verdiği, tanık …’nin 50.000 TL tutarındaki çekin arkasına arsa için verildiğini yazıp çeki sanık …’e teslim ettiği, tanık …’nin 150.000 TL tutarındaki kredi başvurusunun onaylanması üzerine katılan Selvi, sanıklar ve tanık …’nin birlikte tapu müdürlüğüne gittikleri, resmî işlemlerin tamamlandığı ve arsanın tapusunu tanık …’nin üzerine aldığı, ardından aynı gün yine birlikte İşbankası Toroslar Şubesine gittikleri, burada tanık …’nin kredi olarak ve hesabından çektiği toplam 225.000 TL’yi katılan …’e verdiği, bu sırada sanık …’in katılan …’e 50.000 TL’lik çekin kendisinde olduğunu söyledikten sonra sanık …’a kredi çekeceklerini, paraya ihtiyacı olduğunu, almış olduğu 225.000 TL’yi sanık …’ın hesabına yatırmasını istediği, Pazartesi günü sanık …’ın hesabından parayı çekip vereceğini söylediği, katılan …’in de kabul edip parayı sanık …’e verdiği, sanık …’ın da parayı babasından alıp kendi hesabına yatırdığı, ertesi gün sanık …’ın 25.000 TL, 04.11.2013 tarihinde ise toplam 199.800 TL çektiği ancak sanıkların parayı katılana vermedikleri şeklinde gerçekleşen olayda;
Sanıklar ile katılanların uzun süredir birbirlerini tanıdıkları, sanık …’in daha önce de birkaç defa katılanlar adına taşınmaz alım satımı yaptığı, inceleme konusu olayda tanık …’ye satılan arsanın satış işlemlerinin usulüne ve katılan …’in adına hareket eden katılan …’in rızasına uygun bir şekilde tamamlandığı, katılan …’in arsa bedelinin bir kısmının çek ile yapılmasına ve çekin sanık …’de kalmasına da herhangi bir itirazının bulunmadığı, sanık …’e teslim edilen çek tutarı olan 50.000 TL ve bankada tanık … tarafından katılan …’e teslim edilen 225.000 TL nakit para ile arsa bedelinin tamamının katılan …’e ödendiği, bu sırada henüz daha bankada iken sanık …’in kredi talebinde bulunduğunu söylediği oğlu sanık …’a yardımcı olması mahiyetinde katılan …’den borç olmak üzere nakit 225.000 TL’yi vermesini istediği, katılan …’in de bu isteği kabul edip parayı sanık …’e teslim ettiği dikkate alındığında; sanıkların katılan …’e yönelik hileli herhangi bir hareketlerinin bulunmadığı, bu hâliyle taraflar arasında borç olarak verilen paranın iade edilmemesinden kaynaklanan hukuki nitelikte bir anlaşmazlık olduğu ve sanıklara atılı dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin sanıkların atılı suçtan beraatlerine ilişkin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.01.2021 tarihli ve 256-39 sayılı sanıklara atılı dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Usul ve kanuna uygun bulunan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükümlerinin ONANMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.