YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/133
KARAR NO : 2023/55
KARAR TARİHİ : 01.02.2023
MAHKEMESİ:Asliye Ceza
Sanık …’ın, hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-e, 143, 35/2 ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay 12 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin … (Kapatılan) 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.03.2012 tarihli ve 379-200 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 13.11.2013 tarih ve 27263-26469 sayı ile;
“…1- Sanıklar … ve Talip Uzun hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik sanıklar müdafisinin temyiz isteminin incelenmesinde;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/12. madde-fıkrası uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara karşı itiraz yasa yoluna başvurulabileceği ve söz konusu itirazın da mercii … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2012 tarihli ve 2012/662 kararı ile reddedilmiş olması karşısında yapılacak bir işlem bulunmadığından dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine” karar verilmiştir.
Sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyayı ele alan … Anadolu 28. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.02.2019 tarihli ve 510-72 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.11.2021 tarih ve 21843-17901 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 07.12.2021 tarih ve 42925 sayı ile;“…somut olayda, 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkânının bulunmadığı, temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre bir hafta olduğu, ayrıca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alan kanun koyucu, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinde değişiklik yaparak 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar bakımından temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkarmış ise de 1412 sayılı CMUK’nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkânı bulunduğu hâlde bilinçli bir şekilde bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, incelemeye konu son karar tarihi 12.02.2019 olmakla birlikte bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce dosyanın Yargıtay denetiminden geçmesi nedeniyle sanığın, usulüne uygun şekilde tebliğ edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik sekizinci günde gerçekleştirdiği temyiz isteminin süresinden sonra olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 25.01.2022 tarih ve 24965-630 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Temyizin ve itirazın kapsamına göre inceleme, sanık Erhan Akbay hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılamıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında nitelikli hırsızlık suçundan verilen 09.03.2012 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, sanık müdafisinin temyizi üzerine Özel Dairenin 13.11.2013 tarihli ilamı ile incelenmeksizin iade edilmesi sonrasında, sanığın denetim süresi içinde suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan … Anadolu 28. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına 12.02.2019 tarihinde karar verildiği, yoklukta verilip 07.03.2019 tarihinde sanığa tebliğ edilen bu hükmün, sanık tarafından 15.03.2019 tarihinde temyiz edildiği anlaşılan dosyada; temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddeleri uyarınca “bir hafta” mı yoksa 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “on beş” gün mü olduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanık hakkında Yerel Mahkemece 12.02.2019 tarihinde açıklanmasına karar verilen hükmün, istinaf kanun yolu denetimine mi yoksa temyiz kanun yolu denetimine mi tabi olduğu hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece 09.03.2012 tarih ve 379-200 sayı ile sanık …’ın nitelikli hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-e, 143, 35/2 ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay 12 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği,
Kararın, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 13.11.2013 tarih ve 27263-26469 sayı ile incelenmeksizin mahalline iadesine hükmedildiği,
Sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyayı ele alan … Anadolu 28. Asliye Ceza Mahkemesince 12.02.2019 tarih ve 510-72 sayı ile sanığın mahkûmiyetine ilişkin hükmün açıklanmasına karar verildiği, yoklukta verilen bu hükmün sanığa 07.03.2019 tarihinde tebliğ edildiği,
Kısa kararın son paragrafında; “Sanığın yokluğunda, kararın sanığa tebliğinden itibaren mahkememize verilecek dilekçe veya zabıt kabitine yapılacak beyan ile 7 gün içinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, aksi takdirde hükmün kesinleşeceğine dair verilen karar açıkça okunup anlatıldı.” şeklinde açıklamaların bulunduğu,
Kısa kararın tebliğ edildiği 07.03.2019 tarihinin Perşembe gününe denk geldiği, tebliğden itibaren bir hafta olan 14.03.2019 tarihinin de Perşembe gününe tekabül edip temyiz süresi içinde herhangi bir tatil gününün bulunmadığı,
Sanığın 15.03.2019 havale tarihli dilekçe ile temyiz talebinde bulunması üzerine Özel Dairece sanık hakkında verilen bu hükmün onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. Ön Sorun Konusuna İlişkin İlgili Mevzuat
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve Geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir.
1412 sayılı CMUK’da olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, 5271 sayılı CMK’da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.
İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir.
Temyiz ise kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen hükümlerle, bu dairelerin hükme esas teşkil eden ara kararlarına ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca iade taleplerine ilişkin ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı başvurulan bir olağan kanun yoludur. Ayrıca bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce Yargıtay denetiminden geçen kararların da temyiz kanun yoluna tabi olduğunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yeni usul yasası sisteminde, yasa yolları içinde istinafa yer verilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinden sonra göreve başlaması nedeniyle 5320 sayılı Kanun’un “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır.” hükmüne yer verilmek suretiyle bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında 1412 sayılı CMUK’nın 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Başka bir anlatımla, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen ve aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Bilindiği üzere, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan, aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça “hemen ve derhal uygulanma” ilkesidir. Anılan ilke uyarınca usul işlemleri yapıldıkları sırada yürürlükte olan muhakeme kanunu hükümlerine tâbi olacaktır. Usul Kanunlarında yapılan değişiklikler, yasa yürürlüğe girdikten sonra yapılacak işlemler hakkında uygulanacak olup maddi ceza hukuku kurallarının aksine geçmişe yürümezler. O hâlde ceza yargılaması sırasında, kanunlarda değişiklik yapılması veyahut dayanılan bir usul kuralına ilişkin kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde, yeni kanun veya iptal sonucu ortaya çıkan usul prosedürü, devam etmekte olan işlemlere uygulanmalıdır. Ancak 5320 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrasında ifade edilen bu durum önceki kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde o kanuna uygun olarak gerçekleştirilen işlemlerin geçersizliği neticesini doğurmayacağı gibi yenilenmesini de gerektirmeyecektir.
Bununla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ile bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi karşısında, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar bakımından hemen ve derhal uygulama ilkesi geçerli olmayacak, bu kararlar kesinleşinceye kadar Kanun’daki açık ve emredici düzenleme uyarınca 1412 sayılı CMUK’nın temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya devam edecektir.
Bu genel açıklamalardan sonra “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesine de değinmekte fayda bulunmaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen ve Ceza Genel Kurulunun birçok kararında açıkça belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibarıyla bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması hâlinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması hâlinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmü ise hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra hukuken varlık kazanacağından ancak bu hâlde istinaf ve temyiz incelemesine konu olabilecek, istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi hâlinde ise koşulları bulunduğu taktirde kanun yararına bozma olağanüstü kanun yolu ile denetlenebilecektir.
B. Somut Olayda Ön Soruna İlişkin Değerlendirme
Sanık hakkında nitelikli hırsızlık suçundan verilen 09.03.2012 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, sanık müdafisinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 13.11.2013 tarihli ilamı ile incelenmeksizin iade edilmesi sonrasında, sanığın denetim süresi içinde suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan … Anadolu 28. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında önceden kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına 12.02.2019 tarihinde karar verildiği, yoklukta verilip 07.03.2019 tarihinde sanığa tebliğ edilen bu hükmün de sanık tarafından 15.03.2019 tarihinde temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince onanmasına karar verildiği anlaşılan dosya kapsamında;
… Anadolu 28. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına ilişkin 12.02.2019 tarihli kararın, temyiz kanun yoluna başvurulması sonucunda Yargıtay 6. Ceza Dairesince onanmasına hükmedilmiş ise de 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen ve aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı göz önünde bulundurulup kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmünün açıklanması, denetim süresinde kasıtlı bir suç işlememesi nedeniyle düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra hukuken varlık kazanacağı, ancak bu durumda istinaf ve temyiz incelemesine konu olabileceği dikkate alındığında, sanık hakkında … (Kapatılan) 6. Asliye Ceza Mahkemesince 09.03.2012 tarih ve 379-200 sayı ile verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, hukuki sonuç doğurucu nitelikte olmadığı gibi sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine 13.11.2013 tarihinde incelenmeksizin mahalline iadesine şeklindeki karara hükmeden Yargıtay 2. Ceza Dairesince yapılan incelemenin de belirtilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce Yargıtay denetiminden geçen bir karar olarak nitelendirilmesine olanak vermeyeceği, sanığın denetim süresi içinde suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan … Anadolu 28. Asliye Ceza Mahkemesince 12.02.2019 tarihinde sanık hakkındaki hükmün açıklanmasıyla mahkûmiyet hükmünün sonuç doğurduğu anlaşılmakla, sanık hakkında kurulan hükmün açıklandığı ve hukuki sonuç doğurduğu 12.02.2019 tarihinin bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden sonra olması nedeniyle belirtilen hükmün istinaf kanun yoluna tabi olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında, temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 311. maddeleri uyarınca “bir hafta” mı yoksa 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “on beş” gün mü olduğunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu bu aşamada değerlendirilmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 23.11.2021 tarihli ve 21843-17901 sayılı onama kararının, sanığın başvurusunun, 5271 Sayılı CMK’nın 272 ve devamı maddeleri uyarınca istinaf yasa yoluna tabi olması nedeniyle KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, kanun yolu başvurusunu değerlendirmekle yetkili ve görevli … Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince incelenmesi için mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.