Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/52 E. 2023/569 K. 01.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/52
KARAR NO : 2023/569
KARAR TARİHİ : 01.11.2023

YARGITAY DAİRESİ : 8. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 76-22

I. HUKUKİ SÜREÇ
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık …’nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109/1, 109/3-a ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksuluğuna ilişkin Geyve Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.02.2011 tarihli ve 76-22 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 12.10.2020 tarih ve 3485-17785 sayı ile; “…Sanığın müştekinin aracına müşteri gibi bindiği, bir süre böyle devam ettikten sonra müştekiye ‘Kusura bakma böyle olsun istemezdim, ben büyük bir soyguncuyum, el frenini çek araçtan in’ dediği, müştekinin araçtan inmeyerek yola devam etmesi üzerine araç camından havaya doğru bir el ateş ettiği, müştekinin aracı durdurduğu ve her ikisinin de araçtan indiği, sanığın aracın şoför koltuğuna binerek olay yerinden uzaklaşması şeklinde gerçekleşen eylemde, sanığın tek hareketinin bir bütün olarak yağma suçuna vücut vereceği ve bu nedenle hürriyeti yoksun kılma suçunun yasal unsurları oluşmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 06.11.2020 tarih ve 33246 sayı ile;
“Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.03.2019 tarih ve 2018/7031 E. – 2013/7833 K. sayılı ilamındaki kabule göre … araca müşteri gibi binen sanığın baştan beri yağma suçunu işleme kastıyla hareket ettiği ve amacına uygun bir yere geldiğinde yağma suçunu gerçekleştirdiği kabul edilmiştir. Dosya kapsamına göre, cezai ehliyetinin tam olduğu belirlenen sanık, Sakarya il merkezinde saat 23.00 civarında mağdurun sürücüsü olduğu ticari taksiye binmiş ve Geyve ilçesinin Umurbey köyüne gitmek istediğini söylemiştir. Yol boyunca telefonla konuşan sanık Umurbey köyüne geldiklerinde mağdura Geyve’ye geri dönmesini söylemiş, daha sonra da tekrar Umurbey köyüne dönmesini istemiştir. Köye ulaştıklarında mağdur sanığın talimatıyla köy çıkışında bir dağ yoluna doğru bir süre daha yola devam etmiştir. Gece saat 02.00 civarında tenha bir yerde sanık tabancasını çıkararak yağma suçunu gerçekleştirmiştir. Buna göre, sanığın mağduru yaklaşık üç saat boyunca dolaştırmak ve yağma suçunu işlediği yere götürmek suretiyle ‘hareket serbestîsini kısıtladığı’ anlaşılmıştır. Kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçu ile korunmak istenen hukuksal değer, ‘kişinin iradesine göre, o anda kullanıp kullanmadığına bakılmaksızın sahip olduğu yer değiştirme ya da değiştirmeme özgürlüğü’ olduğundan, mağdurun hürriyetinin kısıtlandığı bu süreçte kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları oluşmuştur.
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin ilamında ‘sanığın (hukuki anlamdaki) tek hareketinin bir bütün olarak yağma suçuna vücut vereceği ve bu nedenle hürriyeti yoksun kılma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı’ belirtilmiş ise de, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yağma suçunun unsuru olmadığı için suçlar arasında görünüşte içtima ilişkisinden (bileşik suçtan) söz edilemez. Ayrıca yağma suçunun icra edilebilmesi için mağdurun hürriyetinin kısıtlanması zorunlu olmadığından, bu suçlar bakımından farklı neviden fikri içtima ilişkisi de söz konusu değildir. Bu nedenle, olayda sanığın yağma ve hürriyeti kısıtlama fiillerinin sanığın (hukuki anlamdaki) tek hareketinin bir bütün olarak yağma suçuna vücut verdiğini kabul etmek mümkün değildir.
Olay başka bir açıdan değerlendirilerek, sanığın araca bindiği andan itibaren değil, son anda yağma suçunu işlemeye karar verdiği kabul edildiğinde;
Sanığın tabancasını mağdurun karın boşluğuna dayayıp aracı durdurmasını ve araçtan inmesini söylediği ana kadar sanığın hangi aşamada suç işleme kararını verdiğinin anlaşılamadığı, silahla tehdit edilmesine rağmen sanığın isteğine uymayan mağdurun durmayıp bir süre daha yola devam ettiği, ancak sanığın aracın camından dışarıya ateş etmesi üzerine kısa bir süre sonra durduğu ve araçtan indiği, fakat mağdurun bu sırada önemli sayılabilecek bir süre hürriyetinden yoksun bırakıldığının belirlenememiş olması sebebiyle, sanığın sadece yağma suçunu gerçekleştirmesi için geçen kısa sürenin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurlarını oluşturmayacağı düşünülebilir. Bu durumda, sanığın yağma suçunu işlemek amacıyla mağduru silahla tehdit ederek araçtan indirmek suretiyle, gece saat 02.00 civarında, bir dağ yolunda araçsız ve korunaksız bırakması, mağdurun bir süre yürüdükten sonra köye ulaşabildiği göz önünde tutulduğunda, mağdurun ikamet ettiği Sakarya il merkezine geri dönmesinin engellenmesi fiili de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurlarını oluşturmaktadır. Zira yukarıda açıklandığı üzere, serbest hareketli bir suç olan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından önemli olan, kişinin hareket etme serbestisini engellemeye elverişli bir hareketin yapılmış olmasıdır. Bu nedenle, mağdurun yer değiştirmesi için zorunlu olan araçların ortadan kaldırılmasıyla da suçun işlenmesi mümkündür.
Sonuç olarak, her iki ihtimalde silahla tehdit etmek suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurlarının oluştuğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesinin, sanık hakkında TCK’nın 109/1, 109/3-a, 62, 53/1. maddelerinin uygulaması ile 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmünde, TCK’nın 109/2. maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik cezaya hükmedilmiş ise de sanık aleyhine temyiz talebi bulunmadığından hükmün onanması gerekmektedir.
” düşüncesiyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.02.2021 tarih ve 13505-1317 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında nitelikli yağma ve 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçlarından Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.01.2006 tarih ve 135-12 sayı ile açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 03.10.2007 tarih ve 30-288 sayı ile; sanığın, nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-a-h, 168/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis; 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan ise aynı Kanun’un 13/1 ve TCK’nın 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 366 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç bakımından TCK’nın 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verildiği, hükümlerin, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.02.2009 tarih, 2199-2489 sayı ve “Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan zamanaşımı içinde işlem yapılması olanaklı görülmüştür.” açıklamasıyla onanmasına karar verildiği,
Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesince kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına 27.04.2009 tarihinde suç duyurusunda bulunulduğu, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 15.05.2009 tarihli yetkisizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Geyve Cumhuriyet Başsavcılığınca da 17.06.2009 tarih ve 100-33 sayı ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kamu davası açıldığı,
Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/30 esas sayılı dosyasına ilişkin belge suretlerinin incelenmesinde;
– Kolluk tarafından düzenlenen olay yeri tespit tutanağına göre; 08.08.2005 tarihinde saat 03.10 sıralarında 156 Jandarma İmdat Hattını arayan şahsın Geyve ilçesi, Umurbey köy yolunda kendisine ait 54 T 05** plaka sayılı Şahin marka ticari araç ile 6600 Nokia marka cep telefonunun kimliği belirsiz silahlı bir şahıs tarafından gasbedildiğini ve şahsın kaçtığını beyan etmesi üzerine, aynı gün saat 03.20 sıralarında olay yerine gidildiğinde mağdurun Umurbey köy yolu üzerinde…isimli şahsın evinin önünde beklediğinin görüldüğü, mağdurun, Adapazarı’ndan müşteri olarak almış olduğu şahıs tarafından saat 02.00 sıralarında aracının ve cep telefonunun gasbedildiğini, olay sırasında söz konusu şahsın karın boşluğuna silahını dayayarak aracı durdurmasını istediğini, bu amaçla ayrıca havaya bir el ateş ettiğini, kendisi araçtan indikten sonra da aynı şahsın aracını alarak olay yerinden hızla uzaklaştığını ifade ettiği, olay yerinde yapılan incelemede herhangi bir delile rastlanılmadığı, bu esnada Geyve ilçesi, Alifuatpaşa beldesinde görevli bulunan jandarma personeli ile yapılan telefon görüşmesinde gasbedilen aracın Alifuatpaşa beldesinde, Simge restoran isimli iş yerinin yanında, kapıları kilitlenmemiş ve kontak anahtarı üzerinde takılı hâlde bulunduğu, olay yeri inceleme görevlilerince bahse konu araç üzerinde yapılan incelemede şoför koltuğunun arkasında bulunan ayak paspasının üzerinde bir adet MKE menşeili 9 mm çapında kovanın ele geçirildiği,
– Kolluk tarafından düzenlenen tutanağa göre; 30.08.2005 tarihinde saat 15.15 sıralarında Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü Gasp ve Cinayet Büro Amirliğinin jandarma karakol komutanlığını araması üzerine, sanığın Balıkesir ili, Burhaniye ilçesinde meydana gelen gasp olayından sonra yakalandığının, alınan ifadesinde 08.08.2005 tarihinde Sakarya ili, Geyve ilçesi, Umurbey köy yolunda saat 02.00 sıralarında mağdura ait 54 T 05** plaka sayılı aracı gasbedip daha sonra ise bıraktığını, araç içerisinde bulunan Nokia 6600 marka cep telefonunu, aracın ruhsatını, ticari kullanım belgesini ve mağdura ait ehliyeti aldığını beyan ettiğinin, bahse konu cep telefonunun sanık tarafından satıldığının ancak diğer belgelerin ise sanığın üzerinde bulunduğunun öğrenildiği,
– Bursa Bölge Kriminal Laboratuvar Amirliğince düzenlenen 25.08.2005 tarihli ve 602 balistik sayılı rapora göre; inceleme için gönderilen suça konu kovanın 9×19 mm çapında, MKE yapımı, Parabellum tipi fişeğe ait olduğu ve çap ve tipine uygun bir silahtan atıldığı,
– Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Kurulunca düzenlenen 01.08.2007 tarihli ve 2906 karar sayılı rapora göre; sanığın cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zeka geriliği saptanmadığı, adli dosya tetkikinde sanığın mezkûr suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulgu ve belgeye de rastlanılmadığı, bu duruma göre sanığın 08.08.2005 tarihinde meydana gelen suça ilişkin cezai sorumluluğunun tam olduğu ve sanık hakkında TCK’nın 31/1-2 madde ve fıkralarının tatbikine mahal bulunmadığı,
– Mağdur aşamalarda benzer şekilde; kendisine ait 54 T 05** plakalı ticari taksi ile taksicilik yaptığını, 07.08.2005 tarihinde saat 22.35 sıralarında Adapazarı ilçesinde Çeşme Meydanı diye tabir edilen yerden aracına binen sanığın Geyve ilçesi, Umurbey köyüne gitmek istediğini, bu köyden bir arkadaşını alacağını söylediğini, ancak bu kişinin kız arkadaşı olduğunu ve onu kaçıracağını söylemediğini, taksi ücretinin ne kadar olduğunu sorduğunu, sanığa 60 TL tutacağını söylediğini, sanığın bu miktarı kabul etmesi üzerine yola çıktıklarını, önce Geyve ilçesine gittiklerini, burada sanığın yoldan geçmekte olan bir şahsa Umurbey köyünü sorduğunu, bu kişinin tarifi üzerine yola çıktıklarını, köye girmeden sanığın araçtan inip bir saat boyunca telefon görüşmesi yaptığını, ardından köyün içinden geçtiklerini, köy çıkışında yarım saat araç içinde bekledikten sonra tekrar Geyve ilçesine gittiklerini, Adapazarı’na geri dönmek üzere iken sanığın telefonla görüşmesi üzerine tekrar aynı köye gittiklerini, köy çıkışında yaklaşık 20 dk bekledikten sonra sanığın araçtan inip küçük tuvaletini yaptığını, ardından da aracın arka koltuğuna oturduğunu, neden aracın arka koltuğuna oturduğunu sorunca sanığın “Burası daha iyi.” şeklinde kendisine karşılık verdiğini, köyde kimse ile konuşmayan sanığın sürekli olarak telefon ile görüştüğünü, daha sonra Gevye ilçesine hareket ettiklerini, bir süre sonra Umurbey köyü ile Geyve ilçesi arasında bir mevkide sanığın arka koltuktan karın boşluğuna doğru silah dayadığını, “Kusura bakma böyle olsun istemezdim, ben büyük bir soyguncuyum, el frenini çek ve araçtan in.” dediğini, sanık ile bir taraftan münakaşa edip bir taraftan da el freni çekili hâlde aracı kullanmaya devam ettiğini, bunun üzerine sanığın “Dur lan!” diyerek aracın arka sağ camından dışarıya doğru bir el ateş ettiğini, bu nedenle aracı durdurmak zorunda kaldığını, ardından sanığın istemi üzerine birlikte araçtan indiklerini, daha sonra sanığın aracın şoför mahalline oturduğunu, kendisinin araç içerisinde bulunan cep telefonunu sanıktan istediğini ancak “Sen bir yerleri ararsın.” diyerek sanığın cep telefonunu kendisine vermediğini, yine üzerinde para olup olmadığını soran sanığa kalan son parası ile aracına gaz aldığını söylediğini, akabinde sanığın aracını ve cep telefonunu alarak hızlı bir şekilde yanından uzaklaştığını, bunun üzerine bulunduğu yerden aşağıya doğru yürüdüğünü ve önüne çıkan ilk evden yardım istediğini, daha sonra jandarma görevlilerinin geldiğini, bundan bir müddet sonra da aracının Alifuatpaşa beldesinde terk edilmiş olarak bulunduğunu öğrendiğini, aracını teslim almaya gittiğinde cep telefonunun ve aracın ruhsatının olmadığını gördüğünü ifade ettiği,
– Sanık aşamalarda benzer şekilde; olay tarihinde Adapazarı il merkezinde plakasını hatırlamadığı Şahin marka ticari taksiyi durdurduğunu, taksiciye Geyve ilçesine gideceğini, orada bulunan bir kız ile anlaştığını ve onu kaçıracağını söylediğini, taksici ile gidiş geliş 100 TL’ye anlaştıklarını, ardından Umurbey köyüne doğru gitmekte iken arabayı durdurduğunu, kendisi ile kaçacak olan ve Umurbey köyünde oturan Sevinç İşçi isimli şahısla telefonla görüştüğünü, bu kişinin gelirken yanında getireceği para ile taksi ücretini ödemeyi planladığını, konuştuğu kişinin gelmeyeceğini anlayınca geri dönmeye karar verdiğini, yanında para olmadığı için taksiciye üzerinde bulunan tabancayı gösterip onu satmak istediğini söylediğini, pazarlık yaptıklarını ancak anlaşamadıklarını, bunun üzerine yanında bulunan ruhsatsız tabancasını çıkarıp bir el havaya doğru ateş ederek “Sana ödeyecek param yok, şimdi buradan gidiyorum.” dedikten sonra taksiciyi araçtan indirdiğini, kimseyi aramaması için de Nokia marka cep telefonunu elinden aldığını, taksicinin arabasına binerek oradan uzaklaştığını, yaklaşık 1 km kadar gittikten sonra arabayı bırakıp yaya olarak kaçtığını savunduğu,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmaya göre; Adapazarı ilçesi ile Geyve ilçesi arasındaki mesafenin 36; Geyve ilçesi ile Umurbey köyü arasındaki mesafenin ise 5,8 km olduğu,
Anlaşılmıştır.
Mağdur; daha önce yağma suçundan yapılan soruşturma ve kovuşturma sırasında ifade verdiğini, bu ifadelerini tekrar ettiğini, olay nedeniyle sanıktan şikâyetçi olmadığını beyan etmiştir.
Sanık; daha önce yağma suçundan yapılan soruşturma ve kovuşturma sırasında bu konuda vermiş olduğu ifadelerini aynen tekrar ettiğini, mağduru hürriyetinden alıkoymadığını, sadece arabasını alıp gittiğini savunmuştur.

V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
TCK’nın”Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş iken, 14.07.2021 tarihli ve 31541 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile; TCK’nın 109. maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendine “eşe” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da boşandığı eşe” ibaresi eklenmiş olup anılan madde son hâlini almıştır.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bent hâlinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi hâlinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; “Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir.” şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebileceği gibi serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Madde de sadece “bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak”tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olmasına gerek yoktur, aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurların da bulunması kaydıyla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak sona ermez, mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun bitme zamanıdır, tamamlandıktan sonra kısa sürede bitirilebileceği gibi, günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığının, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Kişinin hareket hürriyetinin kaldırılması bu suçun netice unsurunu oluşturur. Bu hürriyetin kullanımının tamamen durdurulmasının, hürriyetten yoksun bırakmayı oluşturduğu hususunda bir tereddüt yoktur. Ancak bu hürriyetin sınırlanması her zaman yoksun bırakma olarak kabul edilemez. Mağdurun istediği biçimde ve türde bulunduğu yerden ayrılmasının engellenmesi, bu suçun oluşumu için yeterli değildir. Örneğin kişinin belli bir yere istediği konforda gitmesinin engellenmesi hürriyetinden yoksun bırakıldığı anlamına gelmez. Burada mağdurun engelleri kolaylıkla aşamayacak, istediği gibi hareket edemeyecek durumda olması gerekir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 7. Baskı, Ankara, 2020, s. 450). Yine mağdurun yer değiştirmesi için zorunlu araçları alıp götüren veya tahrip eden de bu suçu işlemiş olur. Örneğin ayakları olmayan kimsenin tekerlekli sandalye ile bu özgürlüğünü kullanabileceği açıktır. Yüksek bir ağaca merdivenle çıkan kişinin inmek için bu merdiveni kullanması zorunludur. Dolayısıyla örneklerde belirtilen tekerlekli sandalye veya merdivenin alınarak hareket hürriyetinin ortadan kaldırılması ile suç oluşmaktadır. Buna karşın ıssız bir yerde de olsa bisikleti veya otomobili elinden alınan kişinin hürriyetinden yoksun kılındığı söylenemez (Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, 3. Cilt, Ankara, 2021, s. 4247).
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanun’un metninden de anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İst-1994, s. 130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İst-1994, s. 31; Durmuş Tezcan-M. Ruhan Erdem-… Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Ankara-2008, s. 363 vd; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Ankara-2002, s. 87) ve yargısal kararlarda da (CGK’nın 29.06.2010 tarihli ve 110-161, 23.01.2007 tarihli ve 275-9, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.
Bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşabilmesi için TCK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasında nitelikli hal olarak sayılan hile kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
Hile; söz, hareket veya diğer davranışlarla bir kişinin bilerek aldatılması ve yanıltılmasıdır. Hile ile kendisinde yanlış düşünce uyandırılan kişi belli bir davranışa sürüklenmekte ve buna zorlanmaktadır. Hilenin alıkoyma veya kaçırmaya yönelik olması gerekir. Ayrıca hile aldatıcı nitelikte de olmalıdır. Diğer taraftan vaad ile hile birbirine karıştırılmamalıdır. Ancak mağdurun yaşı, tecrübesizliği, içinde bulunduğu korku ve endişe hâli gibi nedenlerle esasen hür iradesi ile kabul etmeyeceği bir hususun vaad edilerek iradesinin kırılması durumunda hilenin varlığı kabul edilmelidir. Bu nedenle bir şeyin hile olup olmadığı her somut olaydaki koşullara göre değerlendirilmeli ve mağdurun kandırılarak direncinin kırılıp kırılmadığı belirlenip sonuca ulaşılmalıdır.
Öğretide “Hile, kişiyi kandırmak için kullanılan bir yöntemdir. Hile, gerçek olmayanı gerçekmiş gibi göstererek failin kandırılmasını sağlar. Kandırılmış olan kişi de, gerçeği bilseydi yapmayacağı bir davranışı yapar. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda kullanılan hileyle kandırılan kişi, bir yerden diğer bir yere kendi iradesiyle gider veya gitmez. Ancak, bu irade, kandırılmış olduğundan özgür irade değildir.” (Serap Keskin Kiziroğlu, Özel Ceza Hukuku, 3. Cilt, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, 2018, s. 86-87). “Hilenin yöneldiği mağduru kandırabilecek şekilde ve oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, sergilenişi itibarıyla mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırabilecek nitelikte bulunması gerekmektedir.” (Gökcan-Artuç, s. 4262) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Diğer taraftan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, cinsel saldırı suçu gibi bazı suçların icrası sırasında zorunlu olarak eşlik eden bir fiil olarak yer alabilir. Cinsel saldırı suçunda failin fiilini icra edebilmesinin zorunlu sonucu olarak mağdurun kısa bir süre özgürlüğünden yoksun kaldığı bu gibi hâllerde işlenen suç dışında failin sorumluluğunu gerektiren ayrı bir fiilin varlığından bahsetmek mümkün değildir. Ancak işlenen fiilin zorunlu sonucu olmamakla birlikte, amaç suçun işlenebilmesi için mağdurun hürriyetinden yoksun bırakıldığı hâllerde, fail amaç suçun yanında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da cezalandırılacaktır (Koca-Üzülmez, s. 468). Cinsel saldırı öncesi ya da sonrasında eğer mağdurun özgürlüğü sınırlandırılmışsa, fail kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da sorumlu tutulmalıdır (M. Emin Artuk-Ahmet Gökçen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 18. Baskı, Ankara, 2019, s. 375).
Yargıtay uygulamalarına göre de kişinin vücut dokunulmazlığı amaç suçun konusu olması durumunda hürriyeti sınırlandırmadan bu suçların işlenmesine olanak bulunmadığı için suç süresiyle sınırlı olarak kişilerin tutulması hâlinde, örneğin cinsel saldırı (cinsel istismar), yaralama veya yağma eylemini gerçekleştirirken sadece bu suçların işlendiği süre boyunca bekletme veya tutma eylemleri ayrı bir suç oluşturmamaktadır. Ancak amaç suç öncesinde veya sonrasında mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğü kaldırıldığında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın 07.08.2005 tarihinde saat 22.35 sıralarında Sakarya ili, Adapazarı ilçesinde şoförlüğünü mağdurun yaptığı 54 T 05** plaka sayılı ticari taksiye müşteri olarak bindiği, mağdura Sakarya ili, Geyve ilçesi, Umurbey köyüne gitmek istediğini ve oradan bir arkadaşını alacağını söyleyip taksi ücretinin ne kadar olduğunu sorduğu, 60 TL tutacağını öğrenince de sanığın bu miktarı kabul ettiği, ardından yola çıktıkları, öncelikle Adapazarı ilçesine 36 km mesafede bulunan Geyve ilçesine gittikleri, burada sanığın yoldan geçmekte olan bir şahsa Umurbey köyünün nerede olduğunu sorduğu, bu kişinin tarifi üzerine de yola devam ettikleri, söz konusu köye girmeden önce sanığın araçtan inip bir saat boyunca telefon görüşmesi yaptığı, ardından köyün içinden geçtikten sonra köy çıkışında yarım saat kadar araç içinde bekledikleri, daha sonra tekrar Geyve ilçesine döndükleri, Adapazarı ilçesine geri dönmek üzere iken sanığın telefonla görüşmesi üzerine tekrar Umurbey köyüne gittikleri, köy çıkışında yaklaşık olarak 20 dk bekledikleri, ardından sanığın araçtan inip küçük tuvaletini yaptığı, akabinde de bahse konu ticari taksinin arka koltuğuna oturduğu, mağdurun sanığa neden aracın arka koltuğuna oturduğunu sorması üzerine sanığın “Burası daha iyi.” şeklinde cevap verdiği, köyde kimse ile konuşmayan sanığın sürekli olarak telefon ile görüştüğü, daha sonra ise Gevye ilçesine hareket ettikleri, bir süre sonra Umurbey köyü ile Geyve ilçesi arasında bir yerde saat 02.00 sıralarında sanığın mağdurun karın boşluğuna silahını dayayarak “Kusura bakma böyle olsun istemezdim, ben büyük bir soyguncuyum, el frenini çek ve araçtan in.” dediği, bunun üzerine mağdurun bir taraftan sanık ile münakaşa edip bir taraftan da el freni çekili hâlde aracı kullanmaya devam ettiği, akabinde ise mağdura “Dur lan!” diyen sanığın aracın arka sağ camından dışarıya doğru bir el ateş etmesi üzerine mağdurun aracı durdurduğu ve sanığın istemi üzerine araçtan indiği, aracın şoför mahalline oturan sanığın, araçta bulunan Nokia 6600 marka cep telefonunu isteyen mağdura “Sen bir yerleri ararsın.” diyerek cep telefonunu vermediği, sanığın mağdura üzerinde para olup olmadığını sorması üzerine mağdurun kalan son parası ile aracına gaz aldığını söylediği, ardından sanığın bahse konu araçla birlikte mağdura ait cep telefonunu da yanına alarak olay mahallinden hızla uzaklaştığı, mağdurun bulunduğu yerden yürüyerek önüne çıkan ilk evden yardım istediği, saat 03.10 sıralarında durumun jandarmaya bildirilmesi üzerine 03.20 sıralarında olay yerine gelen jandarma tarafından mağdurun Umurbey köy yolu üzerinde bulunan…isimli şahsın evinin önünde beklediğinin görüldüğü, bir süre sonra da bahse konu aracın Geyve ilçesi, Alifuatpaşa beldesinde üzerinde kontak anahtarı takılı vaziyette ve terk edilmiş hâlde bulunduğu ancak mağdura ait cep telefonu ile söz konusu araca ait belgeler ve mağdurun ehliyetinin araç içinde olmadığının tespit edildiği anlaşılan olayda; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından kullanılan hilenin yöneldiği mağduru kandırabilecek şekilde ve oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, sergilenişi itibarıyla mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırabilecek mahiyette bulunmasının, diğer bir ifade ile aldatıcı nitelikte olmasının gerektiği cihetle, somut olayda müşteri görünümünde söz konusu ticari taksiye binen ve sadece Umurbey köyüne gitmek istediğini söyleyip mağdurla fiyat konusunda konuşan sanığın bu eylemi dışında mağduru aldatmaya ve onun denetleme olanağı ortadan kaldırmaya yönelik amaç suç olan yağma suçu öncesinde bir eyleminin bulunmaması karşısında, ticari taksi şoförü olan sanık bakımından basit yalan niteliğindeki bu sözlerin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından mağdurun iradesini etkiler nitelikte hile olarak kabul edilemeyeceği, yine amaç suç olan yağma suçu sonrasında mağdurun Umurbey köyü ile Geyve ilçesi arasında bulunan yolda indirilerek kendisine ait ticari taksi ile bulunduğu yerden ayrılması engellenmiş ise de bu durumun kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma olarak değerlendirilemeyeceği, kaldı ki yürüyerek ulaştığı ilk evden yardım istemesi üzerine kolluk görevlilerince mağdurun bulunduğu yerden alındığı, bu anlamda her iki aşama bakımından sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Geyve Asliye Ceza Mahkemesinin 08.02.2011 tarihli ve 76-22 sayılı mahkûmiyet hükmünün, Özel Dairece bozulmasına karar verilmesi ve bu karara yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddedilmesi nedeniyle, sanığın cezasının infazına başlanmış ise İNFAZININ DURDURULMASINA, sanığın bu suçtan cezaevine alınmış olma ihtimali bulunduğundan, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse DERHAL SERBEST BIRAKILMASI İÇİN YAZI YAZILMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede uyuşmazlık konusu yönünden oy çokluğuyla, infazın durdurulması ve sanığın tahliyesi yönünden oy birliğiyle karar verildi.