YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/437
KARAR NO : 2023/221
KARAR TARİHİ : 12.04.2023
YARGITAY DAİRESİ : 8. Ceza
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 530-784
I. HUKUKİ SÜREÇ
Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan sanık …’nin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.05.2014 tarihli ve 163-494 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 12.09.2019 tarih ve 9655-10469 sayı ile; “İftira suçunun özel bir hâlini düzenleyen TCK’nın 268. maddesinde öngörülen, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanmasının gerektiği; somut olayda, Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğü Bahçelievler Büro Amirliği ekiplerince durumundan şüphelenilmesi üzerine durdurulan ticari taksi içindeki sanığın, kolluk kuvvetlerince yapılan kimlik kontrolü sırasında hakkındaki yakalama kararının yerine getirilmesini ve işlem yapılmasını engellemek amacıyla kendisini ağabeyi olan …’nin kimlik bilgileriyle tanıtması şeklindeki eyleminin TCK’nın 206. maddesinde düzenlenen resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
1- Sanıkla ilgili temel cezanın tayini sırasında ‘TCK’nın 268/1. maddesi delaletiyle’ ibaresinin yazılmaması ve gerekçeli karar başlığında ve hüküm fıkrasında suç adının ‘Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma’ yerine ‘İftira’ olarak yazılması,
2- Tekerrüre esas sabıkası olan sanık hakkında TCK’nın 58. maddesi gereğince hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesine karşın hangi ilamın tekerrüre esas alındığının kararda gösterilmemesi ve TCK’nın 58/7. maddesi uyarınca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin de uygulanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 13.11.2019 tarih ve 530-784 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.09.2021 tarihli ve 71440 sayılı Bozma istekli tebliğnamesiyle dosya, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 29.11.2021 tarih ve 14347-21795 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu mu yoksa başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. Ön Soruna İlişkin Mevzuat
Anayasa’mızın 141 ve CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
B. Somut Olayda Ön Soruna İlişkin Değerlendirme
TCK’nın 268. maddesinde sanık, işlediği bir suçtan kurtulmak amacıyla gerçek bir kişinin kimlik bilgilerini vererek gerçek kişi hakkında iftira sonucunu doğuran eylemiyle soruşturma ya da kovuşturma yapılmasına neden olmaktadır. Aynı Kanun’un 206. maddesinde ise kamu görevlisine kimliği hakkında yalan beyanda bulunmakla sanığın bir başkası hakkında soruşturma ya da kovuşturma yapılmasına neden olması söz konusu değildir. Yerel Mahkemece, sanık hakkındaki ilk hükümde direnilirken, sanığın eyleminin nitelendirilmesine ilişkin açıklanan bağlamda tartışma ve yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle hüküm kurulmuştur.
Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen direnme kararına konu hükmün belirtilen nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
IV. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.11.2019 tarihli ve 530-784 sayılı direnme kararına konu hükmün, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.