Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/41 E. 2023/593 K. 08.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/41
KARAR NO : 2023/593
KARAR TARİHİ : 08.11.2023

YARGITAY DAİRESİ : 4. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 280-16

I. HUKUKİ SÜREÇ
Silahla tehdit suçundan sanık …’nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 43/1, 62, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin Hakkari Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2015 tarihli ve 280-16 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 17.09.2020 tarih ve 11194-10361 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, 21.10.2020 tarih ve 104010 sayı ile;
“1- İlk celsede iddianamenin kabulü kararı okunup, açıklanmadan duruşmaya başlanarak CMK’nın 191/1. maddesine aykırı davranılmasının,
2- Kabule göre de; mağdurların soruşturma aşamasındaki anlatımlarına göre olay anında sanık tarafından kendilerine doğrultulan ve bilahare balkonda ateş edilen tabancanın kuru sıkı olduğunu bildiklerinin anlaşılması karşısında, eylemin objektif olarak ciddi ve korkutucu nitelikte bulunup bulunmadığı tartışılmadan, yazılı şekilde hüküm kurulmasının,
Yasaya aykırı olduğu,” görüşüyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 11.11.2020 tarih ve 28023-16057 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONULARI VE ÖN SORUN
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- İlk oturumda iddianamenin kabulü kararının okunmamasına ilişkin hukuka aykırılığın bozma nedeni yapılmasının gerekip gerekmediğinin,
2- Sanığa atılı silahla tehdit suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
Yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince sanık hakkında eksik araştırma ile karar verilip verilmediği hususunun da tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca ikinci uyuşmazlık konusuna geçilmeden önce bu ön sorunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk tarafından 09.05.2014 tarihinde saat 12.30’da düzenlenen olay, yakalama ve geçici muhafaza altına alma tutanağına göre; aynı gün saat 10.30 sıralarında haber merkezini arayan mağdur …’nin akrabası ile tartıştığını ve akrabasının zorla eve girmeye çalıştığını bildirdiği, Asayiş Şube Müdürlüğü ekip görevlileri tarafından telefon ile geri aranan mağdur …’ın, kardeşi olan sanık … Çiftiçi’nin evine zorla girdiğini, elinde tabanca olduğunu ve iki el silah sesi duyduğunu, bunun üzerine evden babası olan diğer mağdur … ile birlikte ayrıldıklarını, herhangi bir kimsede yaralanma olmadığını ve sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan etmesi üzerine gerekli güvenlik önlemleri alınarak bildirilen adrese zırhlı araçlar ile gidildiği, olay yerinde mağdurlar ile karşılaşıldığı, kendilerine konu sorulduğunda, Van ilinde memur olarak çalışmakta olan sanığın 08.05.2014 tarihinde saat 20.00 sıralarında “Pehlivan Mahallesi, Kırkkonutlaraltı, Pirodan …..” sayılı adresteki evde bulundukları esnada geldiğini, kendi aralarında babaları olan mağdur …’ye ait malların paylaşımı üzerine konuştuklarını, aralarında ufak bir sözlü tartışma çıktığını fakat konunun kapandığını, bugün yani 09.05.2014 tarihinde saat 10.20 sıralarında sanığın tekrar eve geldiğini, anahtarı ile kapıyı açtığını, elinde siyah renkli bir tabanca bulunduğunu, kendilerine hitaben “Ya bu evden çıkın ya da sizi öldüreceğim.” dediğini ve binanın birinci katında bulunan merdiven sahanlığı penceresinden dışarıya doğru iki el silah sıktığını, kendilerinin bu olaydan dolayı korkarak evden ayrılarak 155 Polis İmdat hattını aradıklarını ve dışarıda yol üzerinde polis ekiplerini beklediklerini, sanığın evde olduğunu ve hâlen elinde silah olabileceğini beyan etmeleri üzerine … yelekler giyilerek Özel Harekat ekibi marifeti ile bina içerisinde bulunan sanığa silahı bırakarak ellerini kaldırıp dışarıya çıkması şeklinde seslenildiği, sanığın da bu çağrıya uyarak silahsız olarak ellerini havaya kaldırıp dışarıya çıktığı ve talimatlara uyarak yüz üstü yere yattığı, elleri arkada birleştirilip kelepçe takıldığı, yapılan üst aramasında bir adedi pantolonunun sağ ön cebinde, diğeri gömleğinin cebinde olmak üzere sarı-kırmızı renkli üzerinde “Feza Torpil” ibaresi yazılı patlamamış iki adet torpil/maytap bulunduğu, ayrıca yine gömlek cebinde arkasında “APC 9 mm” ibareleri yazılı, arkasında iğne izi bulunan yani patlamış kuru sıkı fişek bulunduğu, silahı nereye koyduğu sorulduğunda binanın çatısına sakladığını, silahın kendisine ait kuru sıkı tabanca olduğunu, faturasının olmadığını ve kendi rızası ile teslim etmek istediğini beyan etmesi üzerine sanığın tarif ettiği yerde tahta ve briketlerin altında siyah renkli kabzası görünür hâlde olan silahın görüldüğü, sürgü kapağının sol yan tarafında “BLOW F 92” ve altında “Cal. 9 mm” ibaresi yazılı olan namlu ucu turuncu boyalı ve kapalı olan kurusıkı silahın bulunduğu yerden alındığı, kontrol edildiğinde fişek yatağında ve şarjöründe fişek olmadığı, çevrede yapılan araştırmalarda olay yerini gösteren herhangi bir güvenlik veya mobese kamerasının ve yine olayı gören tanığın olmadığı, çevrede yapılan boş kovan aramasında da yerlerin toprak ve çakıllı olmasından dolayı sanığın silahından çıkan herhangi bir boş kovana ulaşılamadığı,
Sanık … hakkında silahla tehdit suçundan 23.10.2014 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece 03.11.2014 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verildiği,
Talimat Mahkemesince hakkındaki iddianame okunmak ve hakları hatırlatılmak suretiyle 17.12.2014 tarihinde savunmasının tespit edildiği,
Yerel mahkemece ilk oturumda gelenlerin tespiti yapıldıktan sonra iddianamenin kabulü kararı okunmadan duruşmaya başlandığı, mağdurların kimliklerinin tespit edilip şikayet ve delillerinin sorulduğu, sanık hakkındaki talimata ikmalen cevap verilmiş olduğundan duruşma bitirilerek sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur … soruşturma evresinde; Jandarma Merkez Komutanlığına bağlı köy koruculuğu yaparak geçimini sağladığını, Van’da memur olan sanığın öz kardeşi olduğunu, kendisinin hâlen oturduğu ve babaları olan diğer mağdur …’ye ait evi boşaltmasını isteyen sanık ile sürekli tartıştıklarını, en son olaydan bir gün önce öğlen saatlerinde sanığın arayarak Hakkari’ye geleceğini söyleyip evi boşaltmasını tekrar istediğini, kalacak yeri olmadığından evi boşaltmadığını, akşam evde iken sanığın geldiğini ve alt kapıyı açtıktan sonra dairesinin kapısını çaldığını, kapıyı açtığını ve “Hoşgeldin.” dedikten sonra konuşmaya başladıklarını, fakat yine aynı sebepten tartışmaya başlayınca eşini ve çocuklarını alarak kayınvalidesinin evine gittiğini, yine Van’da oturan babaları Findi’yi de arayarak durumu anlattığını, sabah saatlerinde babası gelince birlikte eve geçtiklerini, yedek anahtar ile kapıyı açtığını, içeride babası ile otururken babasının sanığı aradığını, fakat sanığın telefona cevap vermediğini, yaklaşık 20 dakika sonra alt kapının açıldığını, daire kapısını açar açmaz sanığın elinde belli olan kuru sıkı silah ile “Çıkın evden çıkın evden.” deyip tehdit ederek ateş edeceğini söylediğini, babasının sanığı sakinleştirmek istediğini, ancak sanığın babasına “Seni vuracağım.” şeklinde tehditlerine devam ettiğini ve evin balkonuna çıkarak elinde bulunan kuru sıkı silah ile iki el ateş ettiğini, bu arada 155 Polis İmdat hattını arayarak yardım istediğini, sanık ile tartışmadan dolayı birbirlerini ittiklerini ancak herhangi bir darp cebir söz konusu olmadığını,
Kovuşturma evresinde ise; sanıkla uzlaştıklarını, şikâyetçi olmadığını, sanığın silahı alıp havaya doğru ateş ettiğini, kendisine ve babasına karşı herhangi bir eylemi ve müdahalesinin olmadığını, sanığın silahı korkutma amaçlı sıktığını,
Mağdur … soruşturma evresinde; emekli olduğunu, mağdur … ile sanığın oğulları olduğunu, sanığın Van ilinde üniversitede memur olarak çalıştığını, oğullarının sürekli ev meselesinden dolayı tartıştıklarını, sanığı çok defa uyarmasına rağmen kendisini dinlemediğini, Hakkari’deki evi mağdur …’ın maddi geliri iyi olmadığından dolayı kendisine oturması için verdiğini, ancak tapusunu vermediğini, sanığın ise bunu kabul etmeyip sürekli evden çıkması için mağdur …’a baskı yaptığını, mağdur …’ın haber vermesi üzerine olay günü sabah saatlerinde Hakkari’ye geldiğini, mağdur …’ı da alarak birlikte eve geçtiklerini, içeride otururken sanığı aradığını fakat telefona cevap vermediğini, yaklaşık 20 dakika sonra alt kapının açıldığını, sanığın elinde belli olan kuru sıkı silah ile “Çıkın evden çıkın evden.” deyip tehdit ederek ateş edeceğini söylediğini, kendisini sakinleştirmek istediğini, sanığın kendisine “Seni vuracağım.” şeklinde tehditlerine devam ettiğini ve bir müddet mağdur … ile kendisini iterek darp etmek istediğini ancak sanığı tuttuklarını, bunun üzerine sanığın evin balkonuna çıkarak elinde bulunan kuru sıkı silah ile iki el ateş ettiğini, bu arada 155 Polis İmdat hattını arayarak yardım istediklerini ve olaylar daha fazla büyümesin diye dışarı çıktıklarını,
Kovuşturma evresinde ise; uzlaştıklarını, sanıktan davacı ve şikâyetçi olmadığını, sanığın silahla havaya doğru kendilerini korkutmak amaçlı silah sıktığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … soruşturma evresinde; Van 100. Yıl Üniversitesi’nde memur olarak görev yaptığını, mağdur …’ın kardeşi olduğunu, babasının Hakkari’de bulunan evi beş kardeşe verdiğini ancak mağdur …’ın evin sadece kendisinde kalacağını söylemesi nedeniyle mağdur … ile sürekli tartıştıklarını, olaydan bir gün önce telefonla aradığı kardeşine Hakkari’ye geleceğini söyleyip evi boşaltmasını istediğini ancak eve geldiğinde ailesi ile birlikle oturduğunu, bir süre yine aynı sebepten tartıştıklarını, mağdur …’ın evi terk ederek eşi ve çocukları ile gittiğini, ertesi gün evin anahtarını çoğaltmak için dışarı çıktığında babasının aradığını, telefona cevap vermediğini ve eve geçtiğini, evin kapısını açtığını, babası ile ağabeyinin evde olduklarını, yine kendileri ile tartışınca bir anlık sinir ile kendisini kaybettiğini ve onlara zarar vermemek için elinde bulunan kuru sıkı silahı balkona çıkarak sinirini atmak için sıktığını, ağabeyi ile babasının aşağıya indiklerini, biraz sakinleştiğini ve bir müddet sonra polislerin geldiğini, bir anlık sinirden dolayı elinde bulunan kuru sıkı silah ile ateş ettiğini, kesinlikle korkutmak ve zarar vermek için ateş etmediğini,
Kovuşturma evresinde ise; olay tarihinde mağdur … ile babasının mirasını konuştuklarını, mağdur …’ın kendisini dövmeye kalkışması üzerine kaçıp üst kata çıktığını, kuru sıkı tabancası ile havaya iki el ateş ettiğini, kimseyi tehdit etmediğini,
Savunmuştur.
V. GEREKÇE
Birinci uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinden sonra ikinci uyuşmazlık konusuna geçmeden ön sorunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
1- İlk oturumda iddianamenin kabulü kararının okunmamasına ilişkin hukuka aykırılığın bozma nedeni yapılmasının gerekip gerekmediği;
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
5271 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre ceza muhakemesinde iddianamenin kabulü ile soruşturma evresi sona ermekte, kovuşturma evresi ise iddianamenin kabulünden başlayıp son kararın yani hükmün kesinleşmesine kadar devam etmektedir.
Cumhuriyet Başsavcılıkları İle Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 46 ve 47. maddelerine göre, Cumhuriyet Başsavcılığı adına hazırlanan iddianame görevli ve yetkili mahkemeye teslim edilecek ve mahkemesince “iddianamenin değerlendirilmesi defteri”ne kaydı yapılacaktır. Bu defter, iddianame ve soruşturma evrakının mahkemeye fiilen verildiği tarihten başlayarak, kabulüne veya iadesine karar verildiği ana kadar bekletildiği defter olup mahkemesince verilen kabul veya iade kararları ilgili sütunlar işlenerek bu deftere kaydedilecektir. İddianamenin değerlendirilmesi ve iadesi süreci, iddianamenin anılan deftere kaydedilmek üzere mahkeme hâkimi tarafından yapılan havale tarihinden itibaren başlar ve buradan takip edilecektir.
İddianamenin kabulünün ceza muhakemesi sürecine etkisi 5271 sayılı Kanun’un 175. maddesinde yer alan;
“(1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.
(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.” şeklindeki düzenleme ile hüküm altına alınmıştır.
Anılan maddeye göre, iddianamenin kabulü ile kovuşturma evresine geçilmiş ve kamu davası açılmış olacaktır.
5271 sayılı Kanun’un “İddianamenin iadesi” başlıklı 174. maddesinin ilk iki fıkrasında iddianamenin iadesi şartları belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında; “En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, süresi içinde iade edilmeyen iddianame kabul kararı verilmemiş olsa dahi kabul edilmiş sayılacaktır. Uygulamada bir kısım ilk derece mahkemelerince iddianamenin kabulüne ilişkin ayrı bir karar verildiği, bir kısım mahkemelerce tensip tutanağının ilk bendi ile iddianamenin kabul edildiğinin belirtildiği, kimi mahkemelerce de süresi içinde iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayıldığı için bu konuda herhangi bir karar verilmeksizin kovuşturma aşamasına geçildiği görülmektedir. 5271 sayılı Kanun’un 174. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, iddianamenin süresinde iade edilmediği ve ayrıca iddianamenin kabulüne karar verilmediği hâllerde iddianame kabul edilmiş sayılacak ve kovuşturma aşaması başlayacağından, söz konusu uygulama farklılıklarının sonuca etkili olmadığı açıktır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 17.05.2011 tarihli ve 85-94 sayılı kararında da iddianamenin kabulü kararı verilmeksizin esasa kaydedilerek duruşmaya hazırlık tutanağı düzenlenen durumda, 5271 sayılı Kanun’un 174/3. maddesi uyarınca esasa kayıt edilerek tensip tutanağının düzenlendiği tarihin iddianamenin kabulü tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 191. maddesinin ilk fıkrasında ise; “Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.” hükmü yer almaktadır. Buna göre duruşma, mahkeme başkanı veya hakimin iddianamenin kabulü kararını okuyarak duruşmanın açıldığını bildirmesiyle başlamaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 15.05.2012 tarihli ve 361-201 sayılı kararında da belirtildiği üzere, iddianamenin kabulü, kovuşturma evresine geçilmesi ve kamu davasının açılması bakımından önemli ve gerekli iken; iddianamenin kabulüne ilişkin kararın duruşmada okunması ise yalnızca açıklayıcı mahiyettedir. Diğer bir anlatımla, iddianamenin kabulü kararı okunmadan duruşmaya başlanarak yargılamaya devam edilmesi hâlinde, 5271 sayılı Kanun’un 191/1. maddesinde yer alan usul kuralına aykırı davranılmış olmakla birlikte yapılan diğer işlemler varlıklarını ve geçerliliklerini koruyacak, bu aykırılık savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğurmayacağı gibi hükmün esasına da etki etmeyecektir.
Diğer taraftan, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308. maddesinin;
“Aşağıda yazılı hallerde kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayılır.
1- Mahkemenin kanun dairesinde teşekkül etmemiş olması,
2- Hâkimlik vazifesine iştirakten kanunen memnu olan bir hâkimin hükme iştirak etmesi,
3- Makbul şüpheden dolayı hakkında ret talebi vaki olup da bu talep kabul olunduğu halde hâkimin hükme iştirak etmesi yahut bu talebin kanuna mugayir olarak reddolunması suretiyle hâkimin hükme iştirak ettirilmesi,
4- Mahkemenin kanuna muhalif olarak davaya bakmağa kendini vazifeli veya salahiyetli görmesi,
5- Cumhuriyet Müddeiumumîsi yahut kanunen vücudu lazım diğer şahsın gıyabında duruşma yapılması,
6- Şifahi bir duruşma neticesi olarak verilen hükümde aleni muhakeme kaidesinin ihlal edilmesi,
7- Hükmün esbabı mucibeyi ihtiva etmemesi,
8- Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme kararıyla müdafaa hakkının tehdit edilmiş olması” şeklindeki açık düzenlemesi karşısında, belirtilen hukuka mutlak aykırılık hâlleri dışındaki aykırılıkların bozma nedeni sayılabilmesi için esasa etkili olmaları gerekir. Esasa yani yerel mahkemece verilen hükme etkisi bulunmayan nispi hukuka aykırılık hâlleri ise bozma nedeni oluşturmayacaktır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Yerel Mahkemece ilk oturumda iddianamenin kabulü kararının okunmaması 5271 sayılı Kanun’un 191/1. maddesine aykırı olmakla birlikte bu hususun esasa etkili olmadığı gibi hukuka mutlak aykırılık hâlleri arasında sayılmaması, iddianamenin kabulüne ilişkin kararın duruşmada okunmasının yalnızca açıklayıcı mahiyette olması, iddianamenin kabulü kararı okunmadan duruşmaya başlanarak yargılamaya devam edilmesi hâlinde, diğer işlemlerin varlıklarını ve geçerliliklerini koruyacağı ve bu durumun savunma hakkının sınırlanması sonucunu da doğurmayacağı hususları birlikte dikkate alındığında; iddianamenin kabulü kararının okunmamasının bozma nedeni yapılması gerekmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu uyuşmazlık konusu bakımından reddine karar verilmelidir.
2- Sanık hakkında eksik araştırma ile karar verilip verilmediğine ilişkin ön sorun konusuna gelince;
A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, gerekse 5271 sayılı Kanun; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık … ile mağdur …’ın kardeş oldukları, sanığın Van ilinde memur olarak çalıştığı, mağdur …’ın ise korucu olduğu ve babaları olan diğer mağdur …’ye ait Hakkari’deki evde ikamet ettiği, Hakkari’deki bu evin kullanımı konusunda sanık ile mağdur … arasında bir süredir anlaşmazlık bulunduğu, sanığın mağdur …’ın evi boşaltmasını istediği ancak mağdur …’ın bunu kabul etmediği, olaydan bir gün önce sanığın Hakkari’ye gelerek kardeşi ile yine aynı sebeple tartıştığı, eşini ve çocuklarını alıp kayınvalidesinin evine giden mağdur …’ın babası olan mağdur …’yi aradığı, mağdurların olay günü evde bulundukları sırada eve gelen sanık ile aralarında çıkan tartışmada sanığın mağdurları öldürmekle tehdit ederek kuru sıkı silahla balkondan havaya iki defa ateş ettiği olayda;
Sanığın olayda kullandığı tabancanın kuru sıkı olduğunun kolluk tarafından düzenlenen tutanakta belirtildiği, sanığın kardeşi ve babası olan mağdurların da kolluk beyanlarında açıkça sanığın elindeki silahın kuru sıkı bir tabanca olduğunu beyan ettikleri ancak suça konu tabancanın kuru sıkı olup olmadığı konusunda herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı ve resimlerinin de alınmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; adli emanette bulunan suça konu tabancanın kuru sıkı olup olmadığına, görünüş itibarıyla gerçek bir tabancaya benzeyip benzemediğine ve ilk bakışta bu niteliğinin anlaşılıp anlaşılamayacağına dair bilirkişi incelemesi yaptırılması, denetime olanak verecek şekilde resimlerinin dosyaya konulması, kuru sıkı silah olduğunun anlaşılması hâlinde olay anında mağdurların sanığın elindeki silahın kuru sıkı olup olmadığını bilip bilmediklerinin de sorulması ve sanığın eyleminin silahla tehdit suçunun unsuru olan mağdurların iç huzurunu bozmaya, onlarda korku ve endişe meydana getirmeye objektif olarak elverişli olup olmadığının belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin sanık hakkında eksik araştırma ile karar verildiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ön sorun konusu bakımından değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
Ön sorun konusunda çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında eksik araştırma ile karar verilmediği düşüncesi ile karşı oy kullanmışlardır.
Ulaşılan bu sonuç karşısında sanığa atılı silahla tehdit suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığına ilişkin ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) (1) numaralı uyuşmazlık konusu bakımından REDDİNE,
b) Ön sorun konusu bakımından DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 17.09.2020 tarihli ve 11194-10361 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Hakkari Asliye Ceza Mahkemesinin 15.01.2015 tarihli ve 280-16 sayılı mahkûmiyet hükmünün, eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.10.2023 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık konusu bakımından oy birliğiyle, ön sorun konusu bakımından ise yeterli çoğunluk sağlanamaması üzerine 08.11.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.