YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/403
KARAR NO : 2022/626
KARAR TARİHİ : 11.10.2022
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Sanık … hakkında irtikap suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanığın, TCK’nın 250/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 18. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.03.2019 tarihli ve 307-112 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince 03.10.2019 tarih ve 1668-2083 sayı ile sanığın eyleminin nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüsü oluşturduğu kabul edilerek sanık hakkında irtikap suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün kaldırılmasına ve sanığın TCK’nın 158/1-d, 35/2, 52, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis ve 15.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 19.02.2020 tarih ve 350-2432 sayı ile;
“Sanığın olay tarihinde … Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde polis olarak görev yaptığı, katılanın FETÖ terör örgütüyle alakalı hakkında işlemler yapılacağından bahisle dosyayı kapatmak için para ayarlaması gerektiğini müteaddit zamanlarda söylediği, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün FETÖ tahkikatlarında görevli olmadığı, ancak katılanın, bu konudaki toplumsal hassasiyet de dikkate alındığında hangi şubelerin ne tür soruşturmalarda görevli olduğunu bilmesinin beklenemeyeceği, tanık …’ın beyanına göre de bu işlemlerle ilgili de HTS analizleri yaptığını beyan ettiği, sanığın gerek yüz yüze görüşmelerinde kullandığı ifadeler, gerekse telefon üzerinden gönderdiği mesajların sayısı, içerikleri ve birbirini tamamlayan özellikleri itibarıyla, katılanın iradesini baskı altına almaya elverişli olduğu, dolayısı ile sanığın manevi cebir sayılması gereken söz ve davranışlar sergilediği katılan üzerinde baskı kurarak kendisini para vermeye zorladığı ancak katılanın kolluk güçlerine haber vermesi nedeniyle yakalandığı bu nedenle fiilinin teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmakla, sanığın TCK’nın 250/1, 35. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde suç vasfında hataya düşülmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi ise 24.09.2020 tarih ve 595-1303 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün sanık müdafisi ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.11.2020 tarihli ve 99379 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.11.2021 tarih ve 27762-10113 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince bozma sonrası yapılan yargılamada, Yargıtay bozma ilamı ve duruşma günü davetiyesinin sanığa tebliğ edildiği, sanığın tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan müdafisinin beyanlarıyla yetinilerek önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafinin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK’nın 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK’nın 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanığın yokluğunda yargılamaya devam edilerek aleyhe olan bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan duruşma sonlandırılarak hükmün tesis ve tefhim edilmesi kanuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında suçun niteliğinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu bu aşamada değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin 24.09.2020 tarihli ve 595-1303 sayılı direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.