Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/401 E. 2022/721 K. 22.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/401
KARAR NO : 2022/721
KARAR TARİHİ : 22.11.2022

Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan sanık …’un TCK’nın 292/1, 293, 62, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 31.03.2016 tarihli ve 570-250 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 29.03.2021 tarih ve 13276-4804 sayı ile;
“Dairemizin 2020/2463 esas sayılı dosyasında, 01.10.2020 tarihli kararla, somut norm denetimi yoluyla iptal istemli başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 gün ve 2020/81 esas, 2021/4 sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin ‘01.01.2020 tarihi itibarıyla … hükme bağlanmış ve kesinleşmiş dosyalarda … basit yargılama usulü uygulanmaz.’ bölümündeki ‘hükme bağlanmış’ ibaresinin Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. maddesinde suçun kanuniliği ve cezanın kanuniliği güvence altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7/1. maddesinde de aynı güvencelere yer verilerek ‘lehe kanunun uygulanması ilkesi’ benimsenmiştir.
Maddi ceza hukukuna ilişkin hükümler içeren basit yargılama usulünün ‘hükme bağlanmış dosyalarda’ uygulanmasını engelleyen 5271 sayılı CMK’nın geçici 5. maddesinin (d) bendindeki ‘hükme bağlanmış’ ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle temyiz davasına konu dosyalarda lehe hükümler içeren CMK’nın 251/3. maddesinin uygulanması imkânının doğması ve bu konuda mahkemesince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

… 13. Asliye Ceza Mahkemesi ise 27.05.2021 tarih ve 280-406 sayı ile direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.09.2021 tarihli ve 92606 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 22.11.2021 tarih ve 15252-21324 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu bakımından, 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesine 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesiyle getirilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenlemenin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Yerel Mahkemece verilen kararın “yeni hüküm” niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamına göre;
Yerel Mahkemenin sanık … hakkında hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan verdiği mahkûmiyet hükmünün Özel Daire tarafından basit yargılama usulü yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması isabetsizliğinden bozulmasından sonra yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece “…Basit Yargılama usulünün mevzuatımıza, 17.10.2019 günlü ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 251 ve 252. maddesinde düzenlenmesi ile uygulamaya konulduğu; kanunun yorumlanmasında madde metni ile kanun gerekçesinin yorum aracı olarak, öncelikle nazara alınması gerektiği; aksi düşünce keyfiliğe yol açacağından, kabul görmemesi gerektiği; bu kanunun düzenlenme amacının kanun gerekçesinde,
‘Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mülga 251 inci maddesi yeniden düzenlenmekte ve basit yargılama usulünün sisteme dahil edilmesi öngörülmektedir. Ceza yargılaması sistemimizde tek bir yargılama usulü öngörülmüş olup ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından uygulanan yargılama usulü ile bir ay hapis cezası öngörülen suçlar için uygulanan yargılama usulü aynıdır. Başka bir ifadeyle, basit suçlarla ağır suçlar arasında bir ayrım yapılmadan, duruşma açmak suretiyle aynı yargılama usulünün tüm prosedürlerinin uygulanması kabul edilmiştir. Bu durum, ağır suçların yargılanmasına daha az vakit ve emek ayrılmasına sebebiyet vermektedir. Mukayeseli hukukta, suçların önem derecesi, olayların karmaşık olup olmaması, çözümünde hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması, tanık dinlemenin zorunlu olup olmaması gibi hususlar nazara alınarak farklı yargılama usullerine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Farklı yargılama usullerinin benimsenmesinin kabul edilebilir olduğuna dair Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlar bulunmaktadır. Artan … yükü karşısında ceza yargılaması sistemimizde değişiklik yapılarak bazı suçlar yönünden alternatif yargılama usullerinin getirilmesi bir zorunluluk hâline gelmiştir. Alternatif yargılama usullerinin getirilmesinin, yargılamayı hızlandıracağı, yargının … yükünü hafifleteceği ve kaynakların verimli kullanılmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Maddede yapılan düzenlemeyle, ‘Basit yargılama usulü’ adı altında yeni bir yargılama usulü getirilmektedir. Maddenin birinci fıkrasıyla, asliye ceza mahkemelerinin görev alanına giren ve adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlara ilişkin yargılamaların basit yargılama usulüne göre yapılabileceği kabul edilmektedir…’ şeklindeki gerekçe ile basit yargılama usulünün düzenlenmesindeki amaç ve gayenin gösterildiği; kanun koyucu tarafından basit yargılama usulü 5271 sayılı CMK’da düzenlemiş olup kısaca kanunun konulma amacının genel usulden farklı olarak daha hızlı bir biçimde yargılama yapılarak, hüküm kurulmasının amaçlandığı,
1982 Anayasası’nın 38. maddesinde öngörülen suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile 5237 sayılı TCK’nın 2 ve 7. maddesinde karşılığını bulan, kişilerin suçun işlendiği zaman yürürlükte olan kanuna göre yargılamasının yapılarak, kanunda öngörülen cezaya göre eyleminin sübutu hâlinde cezalandırılması; sonradan ceza ve suçta yani suçun unsurlarında aleyhe değişiklik yapılması hâlinde, sanığın aleyhe yapılan değişiklikten etkilenmemesini; lehe olan bu değişiklikten ise faydalanması amaçlandığı, bu maddeler sayesinde kişi önceden haklarını ve yükümlülüklerini bilerek, eyleminin sonuçlarına katlanması gerektiğini bilebileceği, bu ilkelerin sonucu kamu düzeni ve hukuk devletinin, sonuçta da devletin devamlılığının sağlanmış olabileceği, kabul edilmektedir.
CMK’nın 251 ve 252. maddesinde düzenlenen basit yargılama usulü, yargılamaya ilişkin kavram olup kanun koyucu tarafından da bu yargılama usulü, 5271 sayılı CMK’da düzenlemiştir. Basit yargılama usulü, suç veya cezaya ilişkin olmayıp yargılamanın hızlandırılmasını amaçlayan usul kurumudur. Kanun koyucu bu kurumu cezaya ilişkin kurum olarak öngörse idi, öncelikle TCK’da düzenlemesi veya en azından 5237 sayılı TCK’nın yürürlük ve uygulanmasını gösteren 5252 sayılı Kanun’un benzeri düzenlemeyi de bağlantılı maddelerde öngörmesi gerektiği,
Ögretide de, Dönmezer-Erman (Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, 10. Baskı, C. 1, s. 207-208.), Artuk-Gökçen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Baskı s. 170-171.) yargılama usulüne ilişkin yasal düzenlemelerde derhal uygulama ilkesi cari olduğunun belirtildiği, kanun koyucunun da bu prensiplere uygun olarak basit yargılama usulünü düzenlediği, Anayasa Mahkemesinin basit yargılama usulüne ilişkin kısmi iptal kararının, bu kurumun cezaya ilişkin lehe aleyhe değerlendirme yapılmasını gerektiren kurum olduğu düşüncesi ile değil, eşitlik ilkesinden hareketle kısmi iptal verildiği; cezaya ilişkin bir kurum kabul edilse idi, Anayasa Mahkemesinin kesinleşmiş hükümler yönünden de maddeyi iptal etmesi gerektiği, zira suç ve cezaya ilişkin bir düzenlemede lehe değişiklik yapılması hâlinde 1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak lehe yasanın saptanmasında izlenecek yöntemi belirleyen ve bu konuda özel düzenleme içeren 5252 sayılı Yasa’nın 9. maddesi gereğince, herhangi bir ceza normunun hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi hâlinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel bir düzenlemeyi içeren, 5275 sayılı Yasa’nın 98 vd. maddelerine göre duruşma açılarak uyarlama yapılması gerektiği (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 tarihli, 2005/3-162-173 ve 11.07.2006 tarihli, 2006/5-182/182 sayılı kararları, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.02.2008 tarihli, 2007/3-276 E, 2008/14 sayılı kararları.).
Cezaya ilişkin lehe yapılan uyarlamalarda Yargıtayın 2005 yılından beri verdiği müstekar hâline gelen uygulamaların da, istisnalar dışında mutlaka duruşma açılması gerektiği, dosya üzerinden uyarlama yargılaması yapılamayacağı kabul edildiği gibi, lehe yasa tespitinde kovuşturma aşamasında hâkimin ve infaz aşamasında hâkim ve Cumhuriyet savcısının resen talep olmadan bu durumu değerlendirmesi gerektiği, yani sanık veya hâkimin lehe yasa değerlendirmede kişisel değerlendirme, takdir hakkının bulunmadığı, CMK’nın 251, 252. maddesindeki düzenlemede ise, hâkime verilmiş bir takdir hakkı var ise de, bu takdir hakkı basit yargılama usulünün başlatılması yönünden olup sanığın veya müştekinin basit yargılama usulüne itirazı hâlinde, genel yargılama usulüne dönülmesi zorunlu olup hâkime bu konuda takdir hakkının tanınması, bu kurumun ceza hukukuna ilişkin zaman itibarıyla uygulanmasını gerektiren bir kurum olmadığını açıkça göstermektedir.
Basit yargılama usulü ile kanun koyucu, yargılamayı hızlandırmayı amaçladığından, bu kurumun etkin olarak uygulanması için, 1412 sayılı CMUK’da öngörülen sulh ceza hâkiminin ceza kararnamesinde öngörülen eksiklik ve eleştiriler, sonradan Anayasa Mahkemesinin bu yargılama usulünü iptal etmesine dayanak olan gerekçeleri de nazara alarak, kanun koyucunun basit yargılama usulünün yasal düzenlemesinde, bu eksiklerin giderilmiş olup bu çerçevede davanın taraflarının bu usulü kabul etmemesi hâlinde, yasa yoluna başvurmadan genel usule dönülmesi zorunlu hâle getirilerek; bu kurumun daha etkin olarak işlemesi ve rızaya dayalı uygulanması amaçlanmıştır.
CMK’nın 251/3. fıkrası ile sonuç cezadan ¼ oranında indirim öngörülmesi hâlinin, usul hükmü olan basit yargılama kurumunu, suç ve cezayla ilgili olan lehe yasa açısından değerlendirmeyi zorunlu kılmayacağı, kanun koyucunun açıkça gerekçede yargılamayı hızlandırmak için öngördüğü bu kurumu, bu amacı aşacak şekilde yargılamanın uzatılması, dosyanın zamanaşımına uğratılmasına sebep olacak şekilde yorumlanamayacağı, somut olayda olduğu gibi 2016 yılında işlenen cezaevinden firar suçunun, aynı yıl kamu davası açılarak yargılama sonucu 2016 yılında karar verilen bir dosyanın, Yargıtayın … yükünün fazlalığı da göz önüne alındığında 5 yıl sonunda inceleme için Daire önüne geldiğinde, sırf basit yargılama usulü gerekçesi sebebiyle bozulup gönderilmesi; ilk derece mahkemesince de tarafların tekrar dinlenerek, uyma kararı verilmesi sonrasında basit yargılama usulü uygulanarak karar verilmesi hâlinde, sanığın verilen bu karara itiraz etmesi hâlinde, genel usule göre duruşma açılarak, karar verilmesi gerekeceği; bu durumun ise, kanun koyucunun yargılamanın hızlandırması için öngördüğü usul kurumunun, yargılamanın uzatılması gibi sonuca neden olacağı; yorum araçlarından olan gerekçenin, kanunun yorumunda mutlaka nazara alınmasının zaruri olduğu, aksi düşüncenin istenmeyen sonuçlara yol açabileceğinin öngörülmesi gerektiği,
Basit yargılama usulünde ¼ oranında indirimin öngörülmesi, bu kurumu lehe uygulama yapılmasını gerektiren bir durum yaratmadığı, her ne kadar uzlaşma kurumu da usul kurumu olmasına rağmen, Yargıtay dairelerinin ve CGK’nın uzlaşma kurumunu cezaya ilişkin davayı CMK’nın 223/8. gereğince düşürülmesine neden olduğu yönündeki uygulamasının, basit yargılama usulünde bulunmadığı; sanığın bu usulün uygulanmasına itiraz etmemesi, genel usulün uygulanmamasından kaynaklanan olumsuzluk ve eleştirilerin giderilmesinin amaçlandığı kanaatiyle, Dairenin Anayasa’nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 7. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması gerektiği yönündeki düşüncesinin yerinde olmadığı, lehe sonuç doğurması bu kurumu ceza veya suça ilişkin düzenleme hâline getirmeye yetmeyeceği, kanun koyucunun gerekçede belirttiği amaç gözetilerek, yargılamayı hızlandırmak için öngörülmüş usul kurumu olduğu, basit yargılama usulünün resen uygulama imkânı olmadığı…” biçiminde bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususların tartışıldığı, bu bağlamda ilk hükümde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçe içermesi nedeniyle Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkân bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması özde direnme kararı niteliğinde olmayıp bozma ilamında tartışılması gerektiği belirtilen hususlar tartışıldıktan sonra, eylemli uyma neticesi verilen yeni bir hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
… 13. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan verilen 27.05.2021 tarihli ve 280-406 sayılı hükmün, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.