YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/378
KARAR NO : 2023/46
KARAR TARİHİ : 27.01.2023
MAHKEMESİ:Ceza Dairesi
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın Anayasayı ihlal suçundan … 13. Ağır Ceza Mahkemesince TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba; sanıklar … ve …’in Anayasayı ihlal suçundan TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin hükümlere yönelik sanıklar ve müdafileri tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da katılanlar T.C. …, … ve … vekilleri; Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı; sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 01.12.2020 tarih ve 11745-6906 sayı ile;
”…1-Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık …’nın Tuğamiral rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Plan ve Teşkilat Daire Başkanı ve Harekat Başkan vekili olarak görev yaptığı, . Üssün’de bulunan başka dosya sanığı Tuğamiral … tarafından aranması üzerine dosya sanığı diğer amiralleri arayarak karargaha çağırdığı, kendisinin de karargaha giderek emir komutanın kendisinde olduğunu, birliğe her türlü giriş çıkışın yasak olduğunu ve her tür durumun kendisine rapor edilmesini emrettiği, Güvenlik Tabur Komutanı Yarbay …’ı karargaha yapılacak giriş çıkışları kontrol altına alması için görevlendirdiği, 15 Temmuz 2016 tarihine ilişkin nöbet listesine göre nöbetçi vardiya amiri olan Binbaşı …’ın yerine sözlü emirle Binbaşı …’in nöbetçi vardiya amiri olarak görevlendirilmesini sağladığı, karargaha darbeciler tarafından Genel Kurmay Başkanlığı’ndan gönderilen “Karargah sorumluları” konulu mesajda Deniz Kuvvetleri Karargah sorumlusu olarak belirlenip her türlü tedbiri almaya ve mevcut atamalara bağlı kalmaksızın ihtiyaç duyulan görevlendirmeleri yapmaya yetkilendirildiği, gece boyunca Akıncı Üssünde bulunan Tuğamiral … ile müteaddit kez telefon irtibatı kurduğu, Yurtta Sulh Konseyi tarafından gönderilen sözde darbe mesajlarının bağlı birliklere gönderilmesi emrini verdiği, sözde sıkıyönetim atama listesine göre Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanı olarak görevlendirildiği, savaş gemilerinin seyre kalktığı bilgisinin kendisine verilmesi üzerine bilgisi olduğunu kimseye haber vermeye gerek olmadığını beyan ederek gemilerin limanlara döndürülmesi konusunda bir emir ve talimat vermediği, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahını ve Harekat Merkezini kontrolü altına alarak darbe teşebbüsüne karşı koyabilecek birlikleri etkisiz kılmayı amaçladığı;
Sanık …’nin Tuğamiral rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 20.56 da sanık Tuğamiral … tarafından aranarak karargaha çağrılması üzerine saat 21.08’de özel aracıyla birliğe geldiği, birliğe girişi sırasında “ birliğe kuvvetli sızma istihbaratı var. Birliğe giriş çıkışları emniyete alacağız. Komuta … Amiralde. Sizi destekleme amacıyla ilave personel çağırıyoruz. Şimdi gelecekler ve nöbetçilere destek olacaklar” dedikten sonra sanık Tuğamiral …’nın odasına çıktığı, İstihbarat Başkanlığında görev yapan personellerden sanıklar Binbaşı …’yı, Yüzbaşı …’u, Yüzbaşı …’ı, Kurmay Yüzbaşı …’ü, Yüzbaşı …’yü, Astsubay Başçavuş …’yi, Astsubay Başçavuş …’i, Astusubay Başçavuş …’i arayarak karargaha çağırdığı, sanıklar Yüzbaşı … ve …’e silah dağıtması yönünde talimat verdiği, sanık …’u birliğe yapılacak giriş çıkışları kontrol altına alması amacıyla Kuzey Lumbarağzında görevlendirdiği, birliğe giriş yapmak isteyen personelin birliğe alınıp alınmamasına karar verdiği, sıkıyönetim atama listesine göre mevcut görevine devam ettiği, birliğin fiziki güvenliğinin alınması hususunda yetkisi bulunmayan istihbarat personeli aracılığıyla Deniz Kuvvetleri karargahını kontrol altına almayı amaçladığı;
Sanık …’ın Tuğamiral rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Eğitim Daire Başkanı olarak görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 15 Temmuz günü saat 20.59’da sanık Tuğamiral … tarafından aranarak karargaha çağrılması üzerine saat 21.33’de resmi aracıyla birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nın odasına çıktığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinde bulunması yönünde talimat aldığı, gece boyunca Harekat Merkezinde bulunarak yapılan işlemler üzerinde hakimiyet kurduğu, darbeye ilişkin mesajların sanık … ile koordine içerisinde bağlı birliklere gönderilmesini, “Katılışlar” başlıklı mesajı ise … ilinde görevli personelin cep telefonuna mesaj olarak gönderilmesini sağladığı, sanık Binbaşı …’a silah verdiği, sözde sıkıyönetim atama listesine göre mevcut görevine devam ettiği, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bağlı birlikleri ve yüzer unsurlarının koordinesi için stratejik öneme haiz Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi’ni kontrolü altına alarak, darbenin başarıya ulaşması yönünde işlemler yaptırıp, gemi hareketlerine herhangi bir müdahalede bulunmadığı, birlikte bulunduğu süre boyunca sanık Tuğamiral … ile fikir ve eylem birliği içinde hareket ettiği;
Sanık …’ın Tuğamiral rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Daire Başkanı olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 20.23’de herhangi bir görevi bulunmamasına rağmen Akıncı Üssün’de bulunan başka dosya sanığı Tuğamiral …’ın, saat 20.31’de ise darbecilerin Deniz Kuvvetleri Karargahı sorumlusu olarak görevlendirdiği sanık Tuğamiral …’nın araması üzerine saat 20.49’da birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nın odasına çıktığı, sanık …’nın kendisine “Emir Komuta zinciri içerisinde ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildi” dediği, sıkıyönetim atama listesine göre Sahil Güvenlik Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak görevlendirildiği, vardiya amirini arayarak Sahil Güvenlik Komutanı’nın makamında olup olmadığının öğrenilmesini istediği, sabah saatlerinde birliğe gelen tanık Yarbay …’ye hitaben “karargah girişindeki minibüsleri ben koydurdum” şeklinde beyanda bulunduğu, birlikte bulunduğu süre boyunca sanık Tuğamiral … ile fikir ve eylem birliği içinde hareket ettiği,
Sanık …’ın Tuğamiral rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanı olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 20.26’da herhangi bir görevi bulunmamasına rağmen Akıncı Üssün’de bulunan başka dosya sanığı Tuğamiral …’ın, saat 20:30’da ise sanık Tuğamiral …’nın araması üzerine saat 21.05’de özel aracı ile karargaha gelerek sanık Tuğamiral …’nın odasına çıktığı, karargahın fiziki güvenliğinin alınması konusunda bir görevi bulunmadığı halde sanıklar Kurmay Albay …’nu ve Binbaşı …’yi karargaha çağırarak sanıkların binanın emniyetini almaları yönünde talimat verip silah bulmalarını söylediği, sanık …’ün 5. kat penceresinden silahla ateş etmesi üzerine sanıklar …, … ve …’nun yanına geldikleri sanık …’ün halkın tankların üzerine çıkması nedeniyle ateş ettiğini söylemesi üzerine sanık …’ın “Tankları halkın üzerine sürseler … korkar kaçar” şeklinde beyanda bulunduğu, sözde sıkıyönetim atama listesine göre Deniz Kuvvetleri Personel Başkanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olarak atandığı, birlikte bulunduğu süre boyunca sank Tuğamiral … ile fikir ve eylem birliği içinde hareket ettiği,
Sanık …’in Tuğamiral Rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanı olarak görev yaptığı, sanığın kendiliğinden karargaha gittiğini beyan ettiği ancak sanığın emir astsubaylığını yapan tanık Başçavuş …’in olayları öğrenmek için sanık …’i arayıp görüşemeyince sanık …’in eşini aradığını, eşinin tanığa hitaben “çağırdılar gitti senin haberin yok mu seni çağırmadılar mı?” dediğini beyan ettiği, sanığın kullandığı cep telefonuyla en son 15 Temmuz günü saat 16.12’de irtibat kurduğu ve 16 Temmuz günü saat 10.11’e kadar herhangi bir görüşmesinin tespit edilemediği, sanığın birliğe giriş yaptığı saat 22.06 sıralarında Karargah Komutan vekili Yarbay …’nin birliğe girmeye çalıştığı ancak darbeciler tarafından içeri alınmadığı, …’nin sanığa hitaben içeri alınmadığını söylediği ancak sanığın duruma müdahale etmeyerek aracıyla birliğe girdiği, sonrasında Yarbay …’nin darbeciler tarafından cebren birlik dışına çıkartıldığı, sanığın birliğe geldikten sonra sanık Tuğamiral …’nın yanına çıktığı, karargahta bulunduğu süre içerisinde tüm turnikelerden kart okutmadan geçiş yaptığı, sözde sıkıyönetim atama listesine göre Genel Kurmay Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanı olarak atandığı, birlikte bulunduğu süre boyunca sanık Tuğamiral … ile fikir ve eylem birliği içinde hareket ettiği,
Sanık …’ın Yarbay rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı Güvenlik ve Merasim Tabur Komutanı olarak görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 15 Temmuz günü saat: 20.45’de sanık Tuğamiral …’nın araması üzerine, karargaha doğru yola çıktığı, karargaha gelmeden önce saat 20.55’de Güvenlik Harekat Merkezi’ni (GHM) arayarak akşam takviye gelecek Uzman Çavuşların aranarak birliğe hemen çağrılmaları yönünde talimat verdiği, saat 21.01’de karargaha gelerek Tuğamiral …’nın odasına çıktığı, Tuğamiral …’dan birliğin giriş ve çıkışları kontrol altına alması ve bilgi verilmeden giriş çıkış yaptırılmaması talimatını aldığı, saat 21.35 sıralarında telsizden “birliğe kendisinden habersiz kimsenin girmeyeceği” yönünde anons yaptığı, karargaha yapılacak giriş ve çıkışların kontrol altına alınması maksadıyla, senelik izinde olmasına rağmen sanık Üsteğmen …’ı, tayini çıkması nedeniyle 15 Temmuz günü itibariyle birliğinden ilişiğini kesen sanık Binbaşı …’i, Genelkurmay Başkanlığında görevli olup Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda herhangi bir görevi bulunmayan sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş …’i, nöbetçi ve görevli olmayan sanık Astsubay …’ı karargaha çağırdığı; sanık …’in ise henüz karargaha intikal etmeden evvel nöbetçi ve görevli olmayan sanıklar Astsubay Kıdemli Başçavuş …’ı, Astsubay Kıdemli Başçavuş …’yı, Astsubay Başçavuş …’i ve Genelkurmay Başkanlığında görevli olup Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda bir görevi olmayan sanık Binbaşı …’ü karargaha çağırdığı; sanık …’ın birlikte karartma uygulanması, dışarıdan gelecek araçların girişine engel olacak şekilde Kuzey, Güney ve Doğu lumbarağzı kapılarına … parkedilmesi, Güvenlik Harekat Merkezinde bulunan telefonlara cevap verilmemesi, silahlığın açılarak silah dağıtılması, lumbarağızlarına takviye personel görevlendirilmesi, Personel Başkanı Tümamiral … gelirse tutuklanması, Karargah Komutan vekili Yarbay …’nin içeri alınmaması, Oto Ulaştırma Nöbetçi Astsubayı …’ın birlik dışına çıkartılması yönünde talimatlar verdiği, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı çevresinde tankların görülmesi üzerine telsizden “tanklar bizi korumak için burada” şeklinde anons yaptığı, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetleri koordine ettiği,
Sanık …’in Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığında görevli olduğu, ByLock kullandığı, tayini çıkması nedeniyle 15 Temmuz itibariyle birliğinden ilişiğini kesmesine rağmen saat 20.57’de sanık Yarbay …’ın tarafından arandığı, henüz karargaha intikal etmeden evvel nöbetçi ve görevli olmayan sanıklar Astsubay Kıdemli Başçavuş …’ı, Astsubay Kıdemli Başçavuş …’yı, Astsubay Başçavuş …’i ve Genelkurmay Başkanlığında görevli olup Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda herhangi bir görevi olmayan sanık Binbaşı …’ü karargaha çağırdığı, saat 21.16’da birliğe giriş yaptığı, Kuzey Lumbarağzı Bölgesinde silahlı olarak görev yaptığı, telsiz taşıdığı, sanık Üsteğmen …’a … nöbetçi astsubaylığından silah alması talimatı verdiği, Kuzey ve Karargah Destek Kıtaları Lumbarağızlarına paralel şekilde … parkettirdiği, Karargah Komutan vekili Yarbay …’nin Kuzey Lumbarağzından birliğe girmeye çalışması üzerine silah çekerek mevzi alarak “tutuklayın” şeklinde bağırdığı, birlik dışına çıkartılan Astsubay …’ın cep telefonuna el konulması talimatı verdiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü;
Sanık …’ün Binbaşı rütbesinde Genelkurmay Başkanlığı Halkla İlişkiler Daire Başkanlığında Halkla İlişkiler Plan Subayı olarak görev yaptığı, Deniz Kuvetleri Komutanlığında herhangi bir görevi olmamasında rağmen 15 Temmuz günü saat 21.20 sıralarında sanık Binbaşı … tarafından arandığı ancak kendisine ulaşılamayınca sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş … tarafından aranarak silahını alarak lojman nizamiyesinin önüne gelmesi söylenmesi üzerine yanına tabancasını alıp sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş … ile birlikte saat 21.50’de birliğe geldiği, D kapı turnikesi üzerinden atlayarak binaya girdiği, sanık Yarbay … tarafından sanık Tuğamiral …’nın bulunduğu 5. katın güvenliğini alması hususunda görevlendirildiği, sanık Tuğamiral …’dan koridor girişinde beklemesi talimatını aldığı, Tuğamiral …’nın koruması gibi hareket ettiği, saat 01.15 sıralarında 5. kat camını kırarak ateş ettiği ve “… bizimkilerin üzerine yürüdü, tankın üzerine çıktı o yüzden ben de ateş ettim” dediği, 16 Temmuz günü saat 05:50 de sanık Tuğamiral … ile birlikte karargahı terkettiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya yönelik faaliyetler yürüttüğü,
Sanık …’nın Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 21.17’de sanık Binbaşı … tarafından aranması üzerine sanık Binbaşı …’ü de alarak saat 21.50’de birliğe geldiği, karargahta bulunduğu süre içeriside Güvenlik Harekat Merkezi, Hazır Kıta Bölgesi, ve Kuzey Lumbarağzı Bölgesinde bulunduğu, silah taşıdığı, … yelek giydiği, sanık Yarbay …’ın emri ile Güvenlik Harekat Merkezinde görev yapan personeli koordine ettiği, telefonlara bakılmamasını emrettiği ve kameraları izlediği, yine sanık Yarbay …’ın emri ile yetkisi olmamasına rağmen güvenlik subaylığının silahlığını açarak sivil giyimli iki kişi ile birlikte ikişer adet tabanca ve bir adet MP-5 aldıkları, nöbetçi subaylığında bulunan mühimmat sandığını alarak Güvenlik Subayı silahlığına götürdüğü, bütün kapılardan geçiş sağlayan 11 adet ziyaretçi kartı çıkarttığı ve bu kartlardan 3 tanesinin turnikelerde çalışıp çalışmadığını denettiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü,
Sanık …’ın Üsteğmen rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 11.07.2016 ila 16.07.2016 tarihleri arasında senelik izinde olduğu ve … ilinde bulunmasına rağmen 14 Temmuz günü saat 17.00 sıralarında sanık Yarbay … tarafından aranarak …’ya dönmesi talimatı aldığı, 15 Temmuz günü saat 20.55’de sanık Yarbay … tarafından aranarak sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş … ile birlikte karargaha gelmesi talimatı verilmesi üzerine saat 21.25’de sanık … ile birlikte birliğe gelerek Yarbay …’ın yanında kaldığı, … nöbetçi astsubaylığından silah aldığı, telsiz taşıdığı, Yarbay …’ın verdiği talimatları gerekli kişilere ilettiği, Oto Ulaştırma nöbetçi Astsubayı …’ı kelepçeletip nezarete aldırdığı, Zincir Bölgesinde bulunan hazır kıta askerlerine durmaları gereken yerleri gösterdiği, mevzi aldırdığı, “dikkatli olun kapıdan kimse girmesin” dediği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü,
Sanık …’ın Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 20.56’da sanık Üsteğmen … tarafından aranarak Tabur Komutanının talimatıyla acilen birliğe gitmeleri gerektiğinin belirtilmesi üzerine, sanık Üsteğmen … ile birlikte saar 21.29’da birliğe geldiği, emir ve talimatlarını almak üzere sanık Yarbay …’ın yanına gittikleri, sanık Yarbay … tarafından koğuşlar bölgesine giderek askerlere sahip çıkması, hazır kıtadaki askerlerden takviye göndermesi talimatları verildiği, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı binasında, garaj bölgesinde, Güney ve Kuzey Lumbarağzı bölgelerinde bulunduğu, kapılara asker takviyesi yaptığı, şarjörü olmayan askerler için MP-5 Şarjörü temin ettiği, nöbetçi personele su dağıttığı, silah taşıdığı, … yelek ve miğfer giydiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü,
Sanık …’in Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 18.00 sıralarında mesai çıkışında Başçavuş Savaş Arslana hitaben “gece 12 gibi Tabur Komutanı, ben, üç beş uzman geleceğiz. Bugün PKK’nın kuruluş yıldönümü güvenlik önlemlerini arttıracağız” dediği, sanık Yarbay … tarafından verilen talimat uyarınca saat 21.03’de sanık … tarafından aranması üzerine saat 22.16’da birliğe geldiği, silah aldığı, … yelek giydiği, resmi kıyafetli olduğu, sanık Yarbay …’ın kendisinden habersiz kimsenin içeriye girmeyeceği hususunda verdiği talimata uyarak gelen personelin kimlik kontrolünü yapıp telsizle üstlerine bildirdikten sonra içeri aldığı, Karargah Komutan vekili …’nin birliğe girişine diğer darbecilerle birlikte müsaade etmedikleri, …’nin … girişinden faydalanarak birliğe girmeye çalışması üzerine sanık … ile birlikte …’yi cebren birliğin dışına çıkarttıkları, Genelkurmay Başkanlığı çevresine tanklar geldiğinde “Korkmayın tanklar bizim için geldi” dediği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü;
Sanık …’un Yüzbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 15 Temmuz günü saat 21.00 sıralarında sanık Tuğamiral … tarafından aranması üzerine saat 21.28’de birliğe girdiği silah taşıdığı, … yelek ve miğfer giydiği, karargaha girmek isteyen personelin kimliğini kontrol ederek telsizle sanık Tuğamiral …’ye bildirdiği ve yalnızca olur aldığı kişilerin karargaha girmesine müsaade ettiği, Karargah Komutan vekili Yarbay …’nin birliğe girmesine müsaade etmeyip fiziki müdahalede bulunarak cebren birlik dışına ittiği, Genelkurmay Başkanlığında görevli olan başka dosya sanığı Tuğamiral …’e Kuzey Lumbarağzından Genelkurmay Başkanlığı girişine kadar refakat ettiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü;
Sanık …’in Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü öğlen saat 11.15 sıralarında Uzman … …’e talimat vererek silahlıkta bulunan şarjörlere mermi doldurttuğu ve her Uzman Çavuşa 2 adet şarjör düşecek şekilde hazırlık yaptırdığı, öğle saat 16.00 sıralarında sanık Yarbay …’ın talimatı ile güvenlik nöbetçilerini takviye etmek için uzman çavuşlardan beş kişiyi gece saat 24.00’da göreve gelmeleri hususunda görevlendirdiği, herhangi biri tarafından aranmaksızın kendi aralarında iletişim kurarak karargaha gitmeye karar verdikleri sanıklar Astsubay Kıdemli Başçavuş … ve Astsubay Başçavuş … ile birlikte saat: 01.35’de birliğe giriş yaptığı, birlikte bulunduğu süre içinde genelde Doğu Lumbarağzı bölgesinde bulunduğu, silah ve telsiz taşıdığı, resmi kıyafetli olduğu, 16 Temmuz günü saat 06.00 sıralarında silahlığı topladığı, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü;
Sanık …’ın Yüzbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 21.16’da sanık Tuğamiral … tarafından aranması üzerine saat 21.52’de birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nin yanına çıktığı, silah dağıtmaları yönünde talimat almaları üzerine sanık Yüzbaşı … ile silah dağıttıkları, nöbetçi amirlikten aldığı silahı taşıdığı, … yelek ve miğfer giydiği, sanık Binbaşı …’e silah götürdüğü ancak müsait olmaması nedeniyle sanık Yüzbaşı …’e teslim ettiği, sanık Albay …’na silah verdiği, güvenlik tabur komutanlığı silahlığından MP-5 silah, miğfer ve … yelek alarak Kuzey Lumbarağzındaki personele dağıttığı, her iki elinde silahla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine girdiği, 16 Temmuz sabah saat:06.56’da sanık …’un sevk ve idaresindeki araçla birliği terkettiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü;
Sanık …’ün Kurmay Yüzbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 21.00 sıralarında sanık Tuğamiral …’nin sanık Yarbay …’yü arayarak tabancalarını alarak birlikte birliğe gelmelerini söylemesi üzerine, sanık Yarbay … ile buluşup saat 21.42’de sanık … ile birlikte birliğe geldiği, karargahın bir çok bölgesinde sanık Yüzbaşı … ile birlikte görüldüğü, sanık Tuğamiral …’den silah dağıtmaları yönünde talimat almaları üzerine sanık Yüzbaşı … ile silah dağıttıkları, sanık Yüzbaşı … ile birlikte Güvenlik Tabur Komutanlığı silahlığından MP-5 silah, miğfer ve … yelek alarak Kuzey Lumbarağzındaki personele dağıttığı, sanık Binbaşı …’ya tabanca vererek “kendinizi korursunuz” dediği, saat 06:56’da sanık …’un sevk ve idaresindeki araçla birliği terk ettiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü;
Sanık …’nun Kurmay Albay rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığında Strateji ve Andlaşmalar Daire Başkanı olarak görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 08.07.2016 ila 22.07.2016 tarihleri arasında senelik izinde olmasına rağmen 15 Temmuz günü saat 21.19’da sanık Tuğamiral …’ın araması üzerine saat 21.29’da özel aracıyla birliğe gelerek İstihbarat Başkanlığına gittiği, genelde Tuğamiral … ile hareket ettiği, Plan Prensipler Başkanlığı, İstihbarat Başkanlığı, Harekat Başkanlığı koridorlarında dolaştığı, Yüzbaşı …’dan silah aldığı, saat 04.43 de özel aracı ile birliği terkettiği, sıkıyönetim atama listesine göre Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanı ve ilaveten Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı olarak atandığı,
Sanık …’nün Yarbay rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlğında Şube Müdürü olarak görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 15 Temmuz günü saat 21.00 sıralarında sanık Tuğamiral …’nin arayarak sanık … ile birlikte tabancalarını alarak karargaha gelmelerini söylemesi üzerine sanık … ile birlikte saat 21.40’da birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nin yanına giderek karargahın güvenliğini sağlama yönünde talimat aldığı, silah ve telsiz taşıdığı, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle Harekat Başkanlığı ve İstihbarat Başkanlığı koridorunda bulunduğu, 16 Temmuz günü saat 06.43’de birliği terkettiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü;
Sanık …’in Kurmay Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın saat 22.35’de birliğe geldiği, silah taşıdığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinde bulunduğu, Harekat Merkezinde bulunan personele yönelik “kimse dışarı çıkmayacak, cep telefonu olan varsa kapatsın bize versin” dediği, vardiya subayına gemilerin hareketlerinin takip edilmesi talimatını verdiği, gelen sıkıyönetim direktifini incelediği, Harekat merkezinde etkin bir rol üstlendiği, vardiya amiri gibi hareket ettiği, 16 Temmuz sabahı saat 04.36’da sanıklar … ve … ile birlikte birliği terkettiği,
Sanık …’un Kurmay Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Harekat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın saat 22.41’de birliğe geldiği, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinde bulunduğu, sanık Tuğamiral …’dan tabanca aldığı ve bu silahı taşıdığı, Harekat Merkezinde bulunan personele yönelik “kimse dışarı çıkmayacak, cep telefonu olan varsa kapatsın bize versin” dediği, sıkıyönetim direktifini inceleyip Deniz Kuvvetleri ile ilgili atamaların altını çizdikten sonra sanık Tuğamiral …’ya götürdüğü, 16 Temmuz sabahı saat 04.43’de birliği terkettiği,
Sanık …’nun Albay rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığında görev yaptığı, hakkında örgüt sohbetlerine katıldığına dair beyan olduğu, sanık Tuğamiral …’in ABD’de bulunması nedeniyle Personel Plan Yönetim Daire Başkanlığına vekalet ettiği, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın saat 23.35’de birliğe gelerek Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine çıktığı, karargahta bulunduğu süre içinde genelde Personel Başkanlığı, Harekat Başkanlığı, Plan Prensipler Başkanlığı, İstihbarat Başkanlığı koridorlarında dolaştığı, silahlı olduğu, sürekli elinde silahla Harekat Merkezine gelerek sanık Tuğamiral … ile bir şeyler konuştuğu, sanık Binbaşı …’e saat 04.00 sıralarında 400 kişilik atama listesinde bahsettiği, 16 Temmuz sabahı saat 05.40’da birliği terkettiği,
Sanık …’in Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinde vardiya amiri olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü nöbetçi olduğu, 15.07.2016 tarihli nöbet listesine vardiya amiri olarak Binbaşı …’ın nöbetçi olduğu ancak sanık Tuğamiral …’nın sözlü emri ile sanığın nöbetçi olarak belirlendiği, darbeciler tarafından gönderilen “Katılışlar” başlıklı mesajı sanıklar Tuğamiral … ve Tuğamiral …’ın emri ile … ilinde bulunan Deniz Kuvvetleri personelinin cep telefonuna Acil Durum Mesaj Atma Sistemi üzerinden SMS olarak gönderdiği, “sıkıyönetim direktifi” konulu mesajı sanık Tuğamiral …’ın emri ile bağlı birliklere gönderdiği ilgili mesaj formunda müsaade eden olarak imzasının bulunduğu,
Sanık …’ın Üstçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın yakın koruması görevini yaptığı; sanık …’in Astusubay rütbesinde Deniz Kuvvetleri Kuvvet Astsubayı görevini yaptığı; sanık …’in Üstçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın yakın koruması görevini yaptığı; sanık …’nın Yarbay rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Sicil ve Kıdem Şube Müdürü olarak görev yaptığı; sanıklar …, … ve …’nın ByLock kullanıcısı oldukları, olaydan sonra yakalanması mümkün olmayan Kuvvet Komutanı Özel Sekreteri olarak görev yapan Kurmay Albay Mahmut Arduç ile fikir ve eylem birliği içerisinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral …’nu kaçırmak üzere görevlendirildikleri ve yukarıda daha detaylı anlatıldığı üzere bu doğrultuda eylem ve faaliyetlerde bulundukları toplanıp karar yerinde tartışılan hukuka uygun deliller ve dosya kapsamına uygun olarak kabul edilmiş olmakla;
Mensup oldukları örgütün yönetimi tarafından planlanıp, örgütsel faaliyet kapsamında icra edilen anayasayı ihlal suçuna ilişkin olarak olay günü ortaya koydukları davranışlar itibariyle planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek konusu suç teşkil ettiği açıkça anlaşılan emirler doğrultusunda ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren, sanıkların suçun icrasında üstlendikleri rolleri, her birinin suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel katkıları da göz önünde bulundurulduğunda fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduklarının kabulü ile “müşterek fail” olarak TCK’nın 37. maddesi delaletiyle 309. maddesinden mahkumiyetlerine dair verilen hükümlerde bir isabetsizlik bulunmamakla;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, sanıkların üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, suçlarının sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosya kapsamına göre sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı, katılanlar … vekili ve … vekili ile sanıklar müdafileri ve sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …’nın temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin onanmasına”,
”2- Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … hakkında verilen beraat kararları ile ilgili olarak;
a- …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … yönünden;
…
b- Sanıklar …, … ve … yönünden;
…
c- Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … yönünden;
Sanık …’in Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde Genelkurmay Başkanlığında görev yaptığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında herhangi bir görevi olmamasına rağmen 15 Temmuz günü saat 11.45 – 12.59 saatleri arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında sanık Binbaşı …’in odasında sanıklar Binbaşı …, Yarbay … ve Astsubay Kıdemli Başçavuş … ile görüştüğü ancak bu toplantının mahiyetine yönelik herhangi bir tespit yapılamadığı, 15 Temmuz günü saat 21.21’de sanık Yarbay … tarafından aranması üzerine saat 21.26’da özel aracı ile birliğe geldiği, karargahta bulunduğu süre içerisinde Güvenlik Haber Merkezi ve Kuzey Lumbarağzı civarında bulunduğu, sırt çantası taşıdığı, 16 Temmuz günü saat 06.30’da birliği terkettiği, ayrıca 16 Temmuz günü saat 18.38’de sanık Yarbay … ile telefon görüşmesi yaptığı, Karargah Komutan vekilinin birliğe girişine izin verilmezken Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli olmamasına rağmen birliğe girişine izin verildiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetleri koordine eden sanık Yarbay …’ın emir ve talimatına girdiği;
Sanık …’ın Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri komutanlığı Karargah Destek Kıtaları Komutanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü Karargah Güvenlik Nöbetçi Astsubayı olduğu, sanık Yarbay … tarafından kırmızı durum ilan edildiğinden bahisle bütün kapıların kapatılması talimatı ile G. görevlendirildiği, birliğe giriş yapmak isteyen personeli telsizden sanık Yarbay …’a anons ederek gelen emre göre içeriye aldığı ya da geri çevirdiği, saat 21.57’de Karargah Komutan vekili Yarbay …’nin Güney Lumbarağzından birliğe giriş yapmak istemesi üzerine telsizden anons ettiği, telsizden birliğe alınmaması yönünde talimat gelince Yarbay …’nin tepkisi nedeni ile tekrar telsiz anons ettiği, ancak yeniden olumsuz cevap gelince amiri konumunda olan Yarbay …’nin birliğe girişine izin vermediği, hakkında tefrik kararı verilen sanık Uzman … Mücahid İnel’in karargaha girmek istemesi üzerine sanık Astsubay Başçavuş …’ın tabancasını çekerek ellerini başının üzerine koymasını söylediği, sanık …’in “komutanım bu bizden” demesi üzerine Mücahit İnel’in birliğe aldığı, gece 00.00 sıralarında sanık Yarbay …’ın yanına giderek “komutanım eğer bu bir darbeyse ben bunun tarafı değilim” dediği, Güney Lumbarağzındaki askerlere “sakin olun kimse ateş etmeyecek benim emrim olmadan hiçbir şey yapmayacaksınız, … kapıya dayanırsa ateş etmek yok” dediği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetlerin bir parçası olduğu;
Sanık …’in Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Eğitim Daire Başkanı Tuğamiral …’ın emir astsubayı olarak görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, herhangi biri tarafınan aranmaksızın kendi aralarında iletişim kurarak karargaha gitmeye karar verdikleri sanıklar Astsubay Başçavuş … ve Astsubay Başçavuş … ile birlikte saat 01.35’de birliğe giriş yaptığı, sanık Tuğamiral …’ın yanına çıkarak herhangi bir emri olup olmadığını sorduğu, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle Harekat Merkezi ve Harekat Başkanlığı katında bulunduğu, saat 05.53’de elinde bir poşetle tuvalete girerek elinde poşet olmaksızın tuvaletten çıktığı, saat 06.03’te sanık Tuğamiral … ile birlikte karargahı terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında Tuğamiral …’ın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’un Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, herhangi biri tarafından aranmaksızın kendi aralarında iletişim kurarak karargaha gitmeye karar verdikleri, sanıklar Astsubay Başçavuş … ve Astsubay Kıdemli Başçavuş … ile birlikte saat 01.35’de birliğe giriş yaptığı, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle İstihbarat Başkanlığı koridorunda oldğu, MP-5 silah taşıdığı, elinde … yelek ile görüldüğü, saat 06.15’de elinde içeriği belirlenemeyen bir kutu ile İstihbarat Başkanlığından çıkış yaptığı daha sonra sanık Yüzbaşı …’un sevk ve idaresindeki araçla sanıklar …, … ve … ile birlikte birliği terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında karargahta bulunan darbecilerin emrine girerek verilebilecek emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’in Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı Kuruluş ve Kadro Hazırlama Kısım Amiri olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın sanık Binbaşı … ile birlikte saat 02.08’de birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nın yanına gittikleri, sanık …’nın karargahın emniyetini almalarını istemesi üzerine, giriş sırasında bıraktığı tabancasını yeniden yanına aldığı, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi ve Harekat Başkanlığı katında bulunduğu, saat 04:36’da sanıklar Binbaşı … ve Binbaşı … ile birlikte birliği terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında sanık Tuğamiral …’nın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı Kadro Analiz ve Denetleme Kısım Amiri olarak görev yaptığı, 01.07.2016 ila 20.07.2016 tarihleri arasında senelik izinde olduğu, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın sanık Binbaşı … ile birlikte saat 02:08’de birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nın yanına gittikleri, sanık …’nın karargahın emniyetini almalarını istemesi üzerine, nöbetçi Astsubaydan MP-5 silah ve dolu şarjör alarak Kuzey Lumbarağzına giderek buradaki nöbetçilere destek sağladığı, saat 04.36’da sanıklar Binbaşı … ve Binbaşı … ile birlikte birliği terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında sanık Tuğamiral …’nın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’nin Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 11.07.2016 ila 17.07.2016 tarihleri arasında senelik izinde olduğu halde 15 Temmuz günü saat 22.00 sıralarında sanık Tuğamiral … tarafından Başvavuş … aracılığıyla çağrılması üzerine saat 22.32’de birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’ın yanına gittiği, sanık Tuğamiral …’ın sanığa “binanın emniyetini alacağız” diyerek silah bulması talimatı verdiği, sanığın Güvenlik Harekat Merkezine giderek Uzman Çavuştan bir tabanca aldığı, karargahı terkettiği zaman dilimine kadar bu tabancayı taşıdığı, karargahta bulunduğu süre içinde genellikle Harekat Başkanlığı ve Plan Prensipler Başkanlığı Koridorunda dolaştığı, 16 Temuz günü saat 05.54’de birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’ın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’nin Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 15 Temmuz günü saat 21.00 sıralarında sanık Tuğamiral … tarafından aranarak silahı ile birlikte karargaha gelmesi talimatı verilmesi üzerine yola çıktığı, yolda iken sanık Astsubay Başçavuş …’i arayarak “başkan sana ulaşmaya çalışıyor şahsi tabancan ile … yerine gelmen gerekiyormuş” dediği, saat 21.51’de birliğe geldiği, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle İstihbarat Başkanlığı ve Harekat Başkanlığı koridorunda dolaştığı, silah taşıdığı, 16 Temmuz günü saat 05.49’da şahsi aracı ile birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’in Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 21.17’de sanık Tuğamiral … tarafından aranması üzerine saat 21.52’de karargaha gelerek İstihbarat Başkanığı katına çıktığı, daha sonra silah, … yelek ve miğfer alarak nizamiyet duvarının arkasında beklemeye başladığı, 16 Temmuz sabahı saat 06.56’da sanık …’un sevk ve idaresindeki … ile diğer sanıklar …, … ve … ile birlikte birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’un Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 11.45 – 12.59 saatleri arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında sanık Binbaşı …’in odasında sanıklar Astsubay Kıdemli Başçavuş …, Astsubay Kıdemli Başçavuş …, Yarbay … ile görüştüğü ancak bu toplantının mahiyetine yönelik herhangi bir tespit yapılamadığı, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın saat 20.39’da birliğe gittiği, karargahta bulunduğu süre içerisinde genelde İstihbarat Başkanlığı koridorunda ve Kuzey Lumbarağzı civarında olduğu, silah taşıdığı, 16 Temmuz sabahı saat 05.53’de birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargahta bulunan darbecilerin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’in Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullandığı, 15 Temmuz günü sanık Tuğamiral …’nin talimatı üzerine kendisiyle telefon irtibatı kuran Astsubay Başçavuş …’nin tabancasını alarak karargaha gelmesi gerektiğini söylemesi üzerine saat 22.21 de birliğe geldiği, sanık Tuğamiral …’nin emriyle İstihbarat Başkanlığı’nın güvenliğini sağladığı, silahlı olduğu, 16 Temmuz sabahı saat 05.50’de aracına sanıklar Tuğamiral … ile Binbaşı …’ü aracına alarak birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’nın Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında İKK Şube Müdürü olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 21.00 sıralarında sanık Tuğamiral …’nin arayarak “acil mesaiye gel, Süleymanı’da al, silahını da getir” demesi üzerine saat 21.58’de birliğe geldiği, sanık Tuğamiral … tarafından masasının üzerindeki listeye göre aramadığı kişileri arayarak karargaha çağırması hususunda talimat aldığı, saat 23.00 sıralarında sanık …’den silah teslim aldığı, genellikle İstihbarat Başkanlığı koridorunda ve kendi odasında bulunduğu, 16 Temmuz günü saat 18.50’de birliği terkettiği,sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu;
Sanık …’nün Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Plan ve Yönetim Dairesi Başkanlığı Meslek İçi Eğitim Şube Müdürlüğünde Yurtdışı Kurslar Proje Subayı olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nöbetçi amiri olduğu, nöbetçi amirinin nöbeti süresince karargahın en üst amiri olduğu, görevi gereği karargahın güvenliğinden sorumlu olduğu, nöbeti süresince genellikle Nöbetçi Amirliğinde ve Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezinde bulunduğu, zaman zaman Güvenlik Harekat Merkezi’ne gittiği ve karargah çevresinde dolaştığı, üniformalı, … yelekli, 21.43 ile 05.22 saatleri arasında silahlı olduğu ve telsiz taşıdığı, nöbetçi ve görevli olmadığı halde sanık Tuğamiral …’nin emriyle karargaha gelen sanık Yüzbaşı …’a nöbetçi amirliğinin kasasında bulunan tabancayı teslim ettiği, 15 Temmuz günü saat 21.39’da Karargah Komutan vekili Yarbay …’ye Genelkurmay’da silahlı çatışma olduğunu Tuğamiral …’nın kumandayı aldığını bildirmiş olsa da ilerleyen saatlerde meydana gelen gelişmeleri amirlerine bildirmediği, temyiz aşamasında dosyaya gelen delillere göre başkası adına kayıtlı hat üzerinden ByLock kullandığının tespit edildiği, başka dosya şüphelisinin beyanına göre mahrem imamın kendisini … ile tanıştırarak görüşmelere birlikte gelip gideceklerini söylediği, 4 farklı ankesörden toplam 48 defa arandığı bu aramalardan 4 tanesinin ardışık arama olduğu, nöbetçi ve görevli olmadıkları halde darbeci amiraller tarafından karargaha çağrılıp çeşitli talimatlar verilen sanıklara herhangi bir müdahalede bulunmayıp karargahtaki gelişmeleri amirlerine haber vermeyerek ve darbecilere karşı herhangi bir tedbir almayarak karargahın darbecilerin kontrolüne girmesine karşı bir girişimde bulunmadığı;
Sanık …’in Yüzbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezinde görev yaptığı, 15 Temmuz günü Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi vardiya subayı olarak nöbetçi olduğu, darbeciler tarafından gönderilen “Katılışlar” başlıklı mesajı sanıklar Tuğamiral … ve Tuğamiral …’ın emri ile … ilinde bulunan Deniz Kuvvetleri personelinin cep telefonuna Acil Durum Mesaj Atma Sistemi üzerinden SMS olarak gönderdiği, yine “Katılışlar” başlıklı mesajı sanık Tuğamiral …’nın emri ile mesaj formu hazırlayarak bağlı birliklere gönderdiği ve kaleme alan olarak imzasının bulunduğu,
Sanık …’nin Yüzbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Bilimsel Karar Destek Daire Başkanlığı Modelleme ve Simülasyon Şube Müdürlüğünde Proje Subayı olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü Kuzey Lumbarağzı nöbetçi subayı olduğu, görev silahını taşıdığı, miğfer ve … yelek giydiği, nöbet yerini ve yetkilerini nöbetçi olmadığı halde darbeciler tarafından birliğe çağrılarak görevlendirilen kişilere bıraktığı,
Sanık …’ın Albay rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Komuta Kontrol Daire Başkanı olarak görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, mutad nöbet listesine göre 15 Temmuz günü nöbetçi olması gereken Astsubay Başçavuş Volkan Sığar ile emri altında çalışan sanık Astsubay Başçavuş Savaş Aslan’ın nöbetinin değiştirilmesini sağladığı, darbe girişimi sırasında karargaha gitmemiş ise de baz istasyonu verilerine göre Deniz Kuvvetleri Karargahının 500 metre yakınına kadar geldiği, sözde sıkıyönetim atama listesine göre mevcut görevine ilaveten Vakıflar Bankası Genel Müdürü olarak atandığı kabul edilmesine göre;
Sanıkların icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar oldukları, suç işleme karar ve iradesine katıldıkları hususlarının kanıtlanamamış olmasına, elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sunduğu katkıların tek başına vahamet arz etmediği, bu kapsamda fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurduklarından bahsedilemeyeceğinin anlaşılmasına nazaran, zarar tehlikesi bakımından illi bir değer taşıdığında kuşku bulunmayan eylemlerinin, sanık … için suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek (TCK madde 39/2-a), diğer sanıklar için işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak (TCK madde 39/2-c) suretiyle cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçuna yardım etmek kapsamında kaldığı gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu hukuki olmayan gerekçe ile sanıkların doğrudan fail oldukları kabül edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması…”
İsabetsizliğinden hükümlerin bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 19.03.2021 tarih ve 76042 sayı ile; “Yüksek Dairenin oluşa ilişkin olarak ilk derece ve istinaf mahkemelerince de kabul edilen, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Plan ve Teşkilat Daire Başkanı olarak görev yapan, olay günü Deniz Kuvvetleri Komutanı Harekat Başkanı sanık Tuğamiral …’un senelik izinde olması nedeniyle Harekat Başkanlığına da vekâlet eden sanık Tuğamiral …’nın, 15 Temmuz günü saat 20.22’de Kuzey Deniz Saha Komutalığı Kurmay Başkanı olarak görev yapan ve asıl görev yeri …’da olduğu halde örgütün sivil imamları ile birlikte Akıncı Üssünde bulunan başka dosya sanığı Tuğamiral … tarafından arandığı, sanık Tuğamiral …’nın Tuğamiral … ile telefon görüşmesine müteakip saat 20.31’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Daire Başkanı olarak görev yapan sanık Tuğamiral …’ı; saat 20.33 de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanı olarak görev yapan sanık Tuğamiral …’ı arayarak karargaha çağırdığı; akabinde özel aracı ile saat 20.48’de karargaha gelerek emir komutanın kendisinde olduğunu, birliğe her türlü giriş çıkışın yasak olduğunu ve her tür durumun kendisine rapor edilmesini emrettiği; karargaha ulaştıktan sonra sanık Tuğamiral …’nın saat 20.56’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı olarak görev yapan sanık Tuğamiral …’yi; saat 20.59’da ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Eğitim Daire Başkanı olarak görev yapan sanık Tuğamiral …’ı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı Güvenlik ve Merasim Tabur Komutanı Yarbay …’ı arayarak karargaha çağırdığı; Güvenlik ve Merasim Tabur Komutanı Yarbay …’ın saat 21.01’de karargaha gelerek sanık Tuğamiral …’nın odasına çıktığı ve Tuğamiral … tarafından kendisine “Alarm durumuna geçiyoruz. Birliğin giriş çıkışlarını kontol altına al. Bana sormadan giriş çıkış yaptırma” şeklinde emir verildiği; yine saat 21.00 sıralarında Donanma Harekat Merkezinden, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat merkezine gemilerin seyre kalkmaya başladığının bildirilmesi üzerine durumun Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi Vardiya Amiri olarak görev yapan sanık Binbaşı … tarafından sanık Tuğamiral …’ya rapor edildiği, sanık …’nın kendisinin bilgisi olduğunu kimseye haber verilmesine gerek olmadığını bildirdiği; saat 20.49’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Daire Başkanı sanık Tuğamiral …’ın; saat 21.05’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanı sanık Tuğamiral …’ın; saat 21.08’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı sanık Tuğamiral …’nin; saat 21.33’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Eğitim Daire Başkanı sanık Tuğamiral …’ın karargaha giriş yaptıkları ve sanık Tuğamiral …’nın odasına çıkarak toplantı yaptıkları; Genel Kurmay Başkanlığındaki darbeciler tarafından saat 21.30 sıralarında “Katılışlar” konulu mesajın, saat 21.47’de “Hazırlık ikazı ve birlik intikali” konulu mesajın, saat 21.52’de “Karargah sorumluları” konulu mesajın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ulaştığı; “Karargah sorumluları” konulu mesajda sanık Tuğamiral …’nın Deniz Kuvvetleri Karargah sorumlusu olarak görevlendirildiğinin ve her türlü tedbiri almaya ve mevcut atamalara bağlı kalmaksızın ihtiyaç duyulan görevlendirmeleri yapmaya yetkilendirildiğinin bildirildiği; saat 21.57’de Karargah Destek Kıtalar Komutan Vekili Yarbay …’nin Güney Lumbarağzından birliğe girmek istediği ancak sanık Yarbay …’ın emri doğrultusunda sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş … tarafından karargaha alınmadığı, bunun üzerine tanık Yarbay …’nin yürüyerek Kuzey Lumbarağzına geldiği burada da içeri alınmaması üzerine sanık Tuğamiral …’in şahsi aracı ile kuzey lumbarağzından giriş yapmasından yararlanarak birliğe giriş yapmaya çalıştığı ve kuzey lumbarağzında bulunanlar tarafından iteklenerek dışarıya çıkartıldığı; saat 22.05’de Ulaştırma Nöbetçi Astsubay …’ın sanık Yarbay …’ın ve Üsteğmen …’ın emri ile hazır kıta tarafından kelepçelenerek nezarete alındığı ve sonrasında birlik dışına çıkartıldığı; saat 22.06’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanı sanık Tuğamiral …’in karargaha gelerek sanık …’nın odasına çıktığı; karargahta silahlı çatışma seslerinin saat 21.15’de duyulmaya başladığı, saat 22.00 sıralarında ise savaş uçaklarının alçak irtifadan uçuş yapmaya başladıkları; saat 22.21’de “katılışlar” konulu mesajın sanıklar Tuğamiral … ve …’ın talimatıyla, sanıklar Binbaşı … ve Yüzbaşı … tarafından Acil Durum Mesaj atma sistemi üzerinden …’da bulunan Deniz Kuvvetleri Personelinin cep telefonuna kısa mesaj olarak gönderildiği; saat 22.41’de “sıkıyönetim direktifi” konulu sözde darbe mesajının Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ulaştığı; saat 22.52’de “katılışlar” konulu mesajın sanık Tuğamiral …’nın emri ile sanık Yüzbaşı … tarafından mesaj formu hazırlanarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlı birliklerine gönderildiği; saat 22.54’de “sıkıyönetim direktifi” konulu mesajın sanıklar Tuğamiral … ve Tuğamiral …’ın emri ile sanıklar Binbaşı … ve Yüzbaşı … tarafından mesaj formu hazırlanarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Bağlı Birliklere gönderildiği; saat 01.00 sıralarında Genel Kurmay Başkanlığı Karargahının çevresinde tankların görülmesi üzerine sanık Yarbay … tarafından “tanklar bizi korumak için burada” şeklinde anons yapıldığı; saat 01.15 sıralarında karargahın 5. katında görevlendirilen sanık Binbaşı …’ün camı kırarak silahla ateş etmesi akabinde sanık Tuğamiral …’ya “efendim … bizimkilerin üzerine doğru yürüdü, tankın üzerine çıktı o yüzden ben de ateş ettim” dediği; saat 03.00 sıralarında karargahta bulunan amirallerin Tuğamiral …’nin odasında toplantı yaparak karargahtan ayrılmaya karar verdikleri ve saat 06:00 sıralarında görevli ve nöbetçi olmayanların karargahı terk etmeye başladıkları;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargahının Genel Kurmay Başkanlığı karargahının hemen karşısında yer aldığı; bu bölgede darbeciler ile sivil … ve polisin karşı karşıya geldiğinin, darbeciler tarafından sivil halka ve polise ateş edildiğinin, savaş uçaklarının alçak irtifadan uçuş yaptıklarının, tankların İsmet İnönü Bulvarı’na geldiğinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin darbeciler tarafından kullanılan savaş uçakları tarafından vurulduğunun yakından gözlemlenebildiği; darbe gecesi bağlı birliklerden … Deniz Ana Üssünde darbenin teşebbüsünün başarılı olmasını sağlamaya yönelik cebir, şiddet eylemlerinin yaşandığı, bununla birlikte …, Aksaz, …, …, … … ve …’da yer alan birliklerden darbeye ilişkin ilk mesajın birliklere intikalindan önce saat 21.00 civarlarında gemilerin seyre kalkmaya başladığı, Donanma Komutanlığı bağlısı 29 askeri geminin darbe gecesi yazılı bir emir verilmeksizin, gemi komutanı olmadan, yetersiz personel ile seyre kalktığı, TCG KEMALREİS gemisi tarafından Marmara Denizi’nde top atışı yapıldığı, TCG YAVUZ gemisinde Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele’nin alıkonulduğu ve Oramiral Veysel Kösele’nin koruma Astusbayı’nın direnmesi nedeniyle silahla ateş açıldığı hususlarının tespit edildiği; Deniz Kuvvetleri Karargahına doğrudan bağlı birliklerden SAT Komutanlığı tarafından darbe girişimine katılımın olduğu, burada görevli personelin birliklerinden aldığı devlet malı silah ve mühimmat ile birlik dışı yerlere gittikleri;
Deniz Kuvvetleri Karargahının bağlı birlikleri yönetmek için en uygun yer olduğu nazara alınarak;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahında darbe teşebbüsüne katılan personelin birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyet icra eden Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı bağlısı Güvenlik Taburu ve İstihbarat Başkanlığı personeli subay, astsubay ve uzmançavuşlar ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinde Deniz Kuvvetleri bağlısı yüzer, uçar ve dalar birlikler ile kıyı birliklerinin darbe girişimi kapsamında faaliyetlerini koordine etmek isteyen Amiral ve Subaylardan oluştuğunun anlaşıldığı; bu kapsamda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutan Vekili …’nin karargaha girmesine müsaade edilmeyip cebren karargah dışına çıkartıldığı, buna benzer şekilde Güvenlik Tabur Komutanlığında görevli Uzman … Ömer Battı’nın, Deniz Kuvvetleri Komutanı makam şoförü Uzman … Enver Erdoğdu’nun karargaha girişine müsaade edilmediği; Ulaştırma Tabur Komutanlığı nöbetçi Astsubayı …’ın hazır kıta tarafından hürriyeti tahdit edildikten sonra birlik dışına çıkartıldığının tespit edildiği;
Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın koruması olan sanıklar Astsubay Üstçavuş …, Astsubay Başçavuş …, Astsubay Üstçavuş …, kuvvet astsubayı Astsubay Kıdemli Başçavuş …’in, Kıdemli Koruma Astsubayı Niyazi Şahin’in ve Kuvvet Komutanı Emir Subayının bilgisi dışında Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın hayati tehlikesi olduğu bahanesi ile yanlarına … yelek ve kelepçe alarak …’dan …’a gittikleri, …’da sanık Kurmay Yarbay … ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Özel Sekreteri olarak görev yapan sanık Kurmay Albay Mahmut Arduç ile Kalamış Marina’da buluştukları, Oramiral Bülent Bostanoğlu’nun Kalamış Marina’dan Heybeli Ada Deniz Lisesine intikal sırasında kullandığı TCSG-19 Sahil Güvenlik Botuna Kalamış Marina’dan bindikleri, Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan gelen emirle botun komutasının Kurmay Albay Mahmut Arduç’a teslim edildiği, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral …’nu TCSG-19 Sahil Güvenlik Botuna bineceği esnada derdest etmeyi planladıkları ancak Emir Subayı Binbaşı …’ün bot komutanı ile yaptığı telefon görüşmesinde bot komutanının “bir misafirin emrine girdim” dediği; emir subayının Kurmay Albay Mahmut Arduç ile yaptığı telefon görşmesinde ise Mahmut Arduç’un “komutanın emniyetini sağlamak üzere TCSG-19 botu ile geliyorum” dediği, durumun emir subayı tarafından Deniz Kuvvetleri Komutanına iletilmesi üzerine Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın bota binmekten vazgeçmesi nedeniyle sanıkların planladıkları eylemlerini neticeye ulaştıramadıkları;
Güvenlik ve Merasim Tabur Komutanı sanık Yarbay …’ın sanık Tuğamiral … tarafından verilen emre uyarak karargaha yapılacak giriş ve çıkışların kontrol altına alınması maksadıyla, senelik izinde olmasına rağmen sanık Üsteğmen …’ı, tayini çıkması nedeniyle 15 Temmuz günü itibariyle birliğinden ilişiğini kesen sanık Binbaşı …’i, Genel Kurmay Başkanlığı’nda görevli olup Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda herhangi bir görevi bulunmayan sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş …’i, nöbetçi ve görevli olmayan sanık Astsubay …’ı karargaha çağırdığı; sanık …’in ise henüz karargaha intikal etmeden evvel nöbetçi ve görevli olmayan sanıklar Astsubay Kıdemli Başçavuş …’ı, Astsubay Kıdemli Başçavuş …’yı, Astsubay Başçavuş …’i ve Genel Kurmay Başkanlığında görevli olup Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda bir görevi olmayan sanık Binbaşı …’ü karargaha çağırdığı; çağrılan personelin karargaha intikal ederek sanık Yarbay …’ın emir ve talimatı altına girdikleri; sanık Yarbay …’ın birlikte karartma uygulanması, dışarıdan gelecek araçların girişine engel olacak şekilde Kuzey, Güney ve Doğu lumbarağzı kapılarına … parkedilmesi, Güvenlik Harekat Merkezi’nde bulunan telefonlara cevap verilmemesi, silahlığın açılarak silah dağıtılması, lumbarağızlarına takviye personel görevlendirilmesi yönünde talimatlar verdiği;
Sanık Tuğamiral …’nin İstihbarat Başkanlığında görev yapan personellerden sanıklar Binbaşı …’yı, Yüzbaşı …’u, Yüzbaşı …’ı, Kurmay Yüzbaşı …’ü, Yüzbaşı …’yü, Astsubay Başçavuş …’yi, Astsubay Başçavuş …’i, Astusubay Başçavuş …’i arayarak karargaha çağırdığı, sanıkların karargaha gelerek sanık Tuğamiral …’nin emir ve talimatı altına girdikleri;
Sanık Tuğamiral …’ın sanıklar Kurmay Albay …’nu ve Binbaşı …’yi karargaha çağırdığı, sanıkların karargaha gelerek sanık Tuğamiral …’ın emir ve talimatı altına girdikleri;
15 Temmuz günü Deniz Kuvvetleri Komutanlığında sanık Uzman … …’in karargah destek kıtalar komutanlığı lumbarağzı nöbetçi uzman çavuşu; sanık astsubay kıdemli başçavuş …’ın güvenlik nöbetçi astsubayı, sanık Binbaşı …’nün Deniz Kuvvetleri Karargahı nöbetçi amiri, sanık Binbaşı …’in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi vardiya amiri, sanık Yüzbaşı …’in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi vardiya subayı, sanık Yüzbaşı …’nin kuzey lumbarağzı nöbetçi subayı, sanık Üstçavuş …’un istihbarat işlem merkezi vardiya astsubayı, sanık Yüzbaşı …’ün İstihbarat İşlem Merkezi vardiya subayı olarak nöbetçi oldukları” şeklindeki kabulü hakkında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilafın konusu, itiraz konu sanıkların atılı suça fail mi yoksa yardım eden olarak mı iştirak ettiklerine dairdir.
Buna göre;
1- Sanık … Yönünden:
Sanık …’in Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinde vardiya amiri olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü nöbetçi olduğu, 15/07/2016 tarihli nöbet listesine vardiya amiri olarak Binbaşı …’ın nöbetçi olduğu ancak sanık Tuğamiral …’nın sözlü emri ile sanığın nöbetçi olarak belirlendiği, darbeciler tarafından gönderilen “Katılışlar” başlıklı mesajı sanıklar Tuğamiral … ve Tuğamiral …’ın emri ile … ilinde bulunan Deniz Kuvvetleri personelinin cep telefonuna Acil Durum Mesaj Atma Sistemi üzerinden SMS olarak gönderdiği, “sıkıyönetim direktifi” konulu mesajı sanık Tuğamiral …’ın emri ile bağlı birliklere gönderdiği ilgili mesaj formunda müsaade eden olarak imzasının bulunduğu,
İtiraz dışı olup hakkındaki mahkumiyet hükmünün atılı suça yardım ettiği gerekçesi ile bozulan Sanık …’in Yüzbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezinde görev yaptığı, 15 Temmuz günü Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi vardiya subayı olarak nöbetçi olduğu, darbeciler tarafından gönderilen “Katılışlar” başlıklı mesajı sanıklar Tuğamiral … ve Tuğamiral …’ın emri ile … ilinde bulunan Deniz Kuvvetleri personelinin cep telefonuna Acil Durum Mesaj Atma Sistemi üzerinden SMS olarak gönderdiği, yine “Katılışlar” başlıklı mesajı sanık Tuğamiral …’nın emri ile mesaj formu hazırlayarak bağlı birliklere gönderdiği ve kaleme alan olarak imzasının bulunduğu,
Her iki sanığın da aynı mahiyetteki eylemlerde bulunup bu eylemlerini sanıklardan itiraz dışı Tuğamiral …’nın emri ile gerçekleştirdikleri, sanıklar arasında eyleme iştirak derecelerindeki farkın sanık …’in olay gecesi itibariyle nöbetçi olmayıp yine itiraz dışı sanık …’nın emri ile özellikle nöbet değişikliği yapılarak olay günü görevli olmasının sağlanmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Konu ile ilgili olarak kendisi de vardiya amiri olarak görev yapan tanık …’ın anlatımı; “Deniz Kuvvetleri Harekat merkezine yeni atanmış 2 subaydan biri olan binbaşı Özgür Özkan ile birlikte 13 Temmuz 2017 … gecesi vardiya amiri olarak 24 saat nöbet tutmuştum. 14 Temmuz Perşembe sabahı nöbet bitiminde harekat başkanı vekili olan … Arabacıya nöbet sonu arzını yaptık. Kurmay başkanının odasına inerken asansörde ben binbaşı . daire başkanı … ve … vardı. … yeni katılan vardiya amirleri ne zaman tek başına nöbet tutacaklar diye Özgür binbaşıya sordu. Bir hafta daha eğitimdeyiz cevabını alınca “gerek yok hemen başlayın yarın yeni bir vardiya amiri başlasın hem kuvvet komutanı da yok Cumartesi sabahı birifing de olmuyor … nöbeti kolay olur” dedi. . binbaşı 24 saat nöbetten sonra 2 gün istiharatte olduğu için 15 Temmuz … günü vardiya amirliği binbaşı …’e denk geldi. …’nın emri ile … eğitimini bitirmeden ilk nöbetini tutmak zorunda kaldı. … nöbeti değiştirmeseydi o gün ki normal nöbetçi olan binbaşı … 1 yıllık nöbet tecrübesi ile …’ya sorun çıkarabilirdi. Bu yüzden görev başı eğitimi bitmemiş acemi bir vardiya amiri istediğini değerlendiriyorum” şeklindedir. Bu anlatımdan olay günü itibariyle vardiya amiri olarak özellikle sanığın değil fakat yeni katılmış tecrübesiz bir vardiya amirinin görevde bulunmasının istendiği, amacın da tecrübesiz vardiya amiri ile gerçekleştirilmek istenen eylemin daha kolay gerçekleştirilmesini sağlamak olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim sanığın da “Katılışlar” başlıklı emrin ve sıkıyönetim direktifinin personele ve bağlı birliklere gönderilmesine müsaade etmekten başka bir eyleminin olmadığı, nitekim ilk derece ve istinaf mahkemeleri ile Yüksek Daire’nin kabulüne göre hakkındaki mahkumiyet hükmü onanan itiraz dışı sanıklardan …’in vardiya amiri gibi davrandığı, sanığın pasif kaldığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla; olay tarihinden önce vardiya amiri olarak birliğe katılmış bulunan sanık …’in henüz görev başı eğitimini tamamlamadığı, bu eğitim sırasında yeni katılan vardiya amirlerinin daha tecrübeli vardiya amirleri ile birlikte nöbet tutarak göreve hazırlandıkları, 14/07/2016 günü itibariyle bu eğitimin tamamlanmasına bir hafta olduğu, o gün yeni vardiya amirlerinden binbaşı Özgür Özkan ile nöbet tutan tanık …’ın nöbet sonu arzında sonra sanık …’nın yeni vardiya amirlerinin ne zaman tek başına nöbet tutacaklarını sorduğu, bir hafta daha eğitimleri olduğunu öğrenince 15/07/2016 günü başlamalarını emrettiği, diğer yeni vardiya amirinin nöbet izninde olması nedeniyle sıradaki amir olan sanığın olay günü nöbetçi olduğu, özellikle ve isim verilerek nöbet değişikliği yapılmadığı, sanığın darbeciler tarafından gönderilen “Katılışlar” başlıklı mesajı sanıklar Tuğamiral … ve Tuğamiral …’ın emri ile … ilinde bulunan Deniz Kuvvetleri personelinin cep telefonuna Acil Durum Mesaj Atma Sistemi üzerinden SMS olarak gönderdiği, “sıkıyönetim direktifi” konulu mesajı sanık Tuğamiral …’ın emri ile bağlı birliklere gönderdiği ilgili mesaj formunda müsaade eden olarak imzasının bulunduğu, böylece örgüsel bağlantısı tespit edilemeyen sanığın, icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduğu, suç işleme karar ve iradesine katıldığı hususlarının kanıtlanamamış olmasına, elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sunduğu katkının tek başına vahamet arz etmediği, bu kapsamda fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurduğundan bahsedilemeyeceği, zarar tehlikesi bakımından illî bir değer taşıdığında kuşku bulunmayan eyleminin, işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak suretiyle cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçuna yardım etmek kapsamında kaldığı, nitekim benzer eylemlerin Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18/04/2019 gün ve 2018/4798 Esas, 2019/3784 karar sayılı, 02/03/2020 gün ve 2019/5380 Esas, 2020/1970 Karar sayılı kararlarında atılı suça yardım olarak değerlendirildiği, bu sebeplerle sanık hakkında TCK’nın 39/2-c maddesi kapsamında kalan eylem nedeniyle fail sıfatı ile cezalandırılarak fazla ceza tayin edildiği düşüncesine varılmakla Yüksek Dairenin onama kararına itiraz etmek gerekmiştir.
2- Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … Yönünden:
Sanıkların sübuta eren eylemlerinin Yüksek 16. Ceza Dairesi tarafından;
“Sanık …’in Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde Genelkurmay Başkanlığında görev yaptığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında herhangi bir görevi olmamasına rağmen 15 Temmuz günü saat 11.45 – 12.59 saatleri arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında sanık Binbaşı …’in odasında sanıklar Binbaşı …, Yarbay … ve Astsubay Kıdemli Başçavuş … ile görüştüğü ancak bu toplantının mahiyetine yönelik herhangi bir tespit yapılamadığı, 15 Temmuz günü saat 21.21’de sanık Yarbay … tarafından aranması üzerine saat 21:26’da özel aracı ile birliğe geldiği, karargahta bulunduğu süre içerisinde Güvenlik Haber Merkezi ve Kuzey Lumbarağzı civarında bulunduğu, sırt çantası taşıdığı, 16 Temmuz günü saat 06.30’da birliği terkettiği, ayrıca 16 Temmuz günü saat 18.38’de sanık Yarbay … ile telefon görüşmesi yaptığı, Karargah Komutan vekilinin birliğe girişine izin verilmezken Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli olmamasına rağmen birliğe girişine izin verildiği, birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyetleri koordine eden sanık Yarbay …’ın emir ve talimatına girdiği,
Sanık …’in Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Eğitim Daire Başkanı Tuğamiral …’ın emir astsubayı olarak görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, herhangi biri tarafınan aranmaksızın kendi aralarında iletişim kurarak karargaha gitmeye karar verdikleri sanıklar Astsubay Başçavuş … ve Astsubay Başçavuş … ile birlikte saat 01.35’de birliğe giriş yaptığı, sanık Tuğamiral …’ın yanına çıkarak herhangi bir emri olup olmadığını sorduğu, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle Harekat Merkezi ve Harekat Başkanlığı katında bulunduğu, saat 05.53’de elinde bir poşetle tuvalete girerek elinde poşet olmaksızın tuvaletten çıktığı, saat 06.03’te sanık Tuğamiral … ile birlikte karargahı terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında Tuğamiral …’ın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’un Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, herhangi biri tarafından aranmaksızın kendi aralarında iletişim kurarak karargaha gitmeye karar verdikleri, sanıklar Astsubay Başçavuş … ve Astsubay Kıdemli Başçavuş … ile birlikte saat 01.35’de birliğe giriş yaptığı, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle İstihbarat Başkanlığı koridorunda oldğu, MP-5 silah taşıdığı, elinde … yelek ile görüldüğü, saat 06.15’de elinde içeriği belirlenemeyen bir kutu ile İstihbarat Başkanlığından çıkış yaptığı daha sonra sanık Yüzbaşı …’un sevk ve idaresindeki araçla sanıklar …, … ve … ile birlikte birliği terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında karargahta bulunan darbecilerin emrine girerek verilebilecek emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’in Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı Kuruluş ve Kadro Hazırlama Kısım Amiri olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın sanık Binbaşı … ile birlikte saat 02.08’de birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nın yanına gittikleri, sanık …’nın karargahın emniyetini almalarını istemesi üzerine, giriş sırasında bıraktığı tabancasını yeniden yanına aldığı, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi ve Harekat Başkanlığı katında bulunduğu, saat 04:36’da sanıklar Binbaşı … ve Binbaşı … ile birlikte birliği terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında sanık Tuğamiral …’nın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı Kadro Analiz ve Denetleme Kısım Amiri olarak görev yaptığı, 01.07.2016 ila 20.07.2016 tarihleri arasında senelik izinde olduğu, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın sanık Binbaşı … ile birlikte saat 02.08’de birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’nın yanına gittikleri, sanık …’nın karargahın emniyetini almalarını istemesi üzerine, nöbetçi Astsubaydan MP-5 silah ve dolu şarjör alarak Kuzey Lumbarağzına giderek buradaki nöbetçilere destek sağladığı, saat 04.36’da sanıklar Binbaşı … ve Binbaşı … ile birlikte birliği terk ettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargaha gidiş saati de dikkate alındığında sanık Tuğamiral …’nın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’nin Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 11.07.2016 ila 17.07.2016 tarihleri arasında senelik izinde olduğu halde 15 Temmuz günü saat 22.00 sıralarında sanık Tuğamiral … tarafından Başvavuş … aracılığıyla çağrılması üzerine saat 22.32’de birliğe gelerek sanık Tuğamiral …’ın yanına gittiği, sanık Tuğamiral …’ın sanığa “binanın emniyetini alacağız” diyerek silah bulması talimatı verdiği, sanığın Güvenlik Harekat Merkezine giderek Uzman Çavuştan bir tabanca aldığı, karargahı terkettiği zaman dilimine kadar bu tabancayı taşıdığı, karargahta bulunduğu süre içinde genellikle Harekat Başkanlığı ve Plan Prensipler Başkanlığı Koridorunda dolaştığı, 16 Temuz günü saat 05.54’de birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’ın emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’nin Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullanıcısı olduğu, 15 Temmuz günü saat 21.00 sıralarında sanık Tuğamiral … tarafından aranarak silahı ile birlikte karargaha gelmesi talimatı verilmesi üzerine yola çıktığı, yolda iken sanık Astsubay Başçavuş …’i arayarak “başkan sana ulaşmaya çalışıyor şahsi tabancan ile … yerine gelmen gerekiyormuş” dediği, saat 21.51’de birliğe geldiği, karargahta bulunduğu süre içerisinde genellikle İstihbarat Başkanlığı ve Harekat Başkanlığı koridorunda dolaştığı, silah taşıdığı, 16 Temmuz günü saat 05.49’da şahsi aracı ile birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’in Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 21.17’de sanık Tuğamiral … tarafından aranması üzerine saat 21.52’de karargaha gelerek İstihbarat Başkanığı katına çıktığı, daha sonra silah, … yelek ve miğfer alarak nizamiyet duvarının arkasında beklemeye başladığı, 16 Temmuz sabahı saat 06.56’da sanık …’un sevk ve idaresindeki … ile diğer sanıklar …, … ve … ile birlikte birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’un Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 11.45 – 12.59 saatleri arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında sanık Binbaşı …’in odasında sanıklar Astsubay Kıdemli Başçavuş …, Astsubay Kıdemli Başçavuş …, Yarbay … ile görüştüğü ancak bu toplantının mahiyetine yönelik herhangi bir tespit yapılamadığı, 15 Temmuz günü herhangi biri tarafından aranmaksızın saat 20:39’da birliğe gittiği, karargahta bulunduğu süre içerisinde genelde İstihbarat Başkanlığı koridorunda ve Kuzey Lumbarağzı civarında olduğu, silah taşıdığı, 16 Temmuz sabahı saat 05.53’de birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de karargahta bulunan darbecilerin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’in Astsubay Başçavuş rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı, ByLock kullandığı, 15 Temmuz günü sanık Tuğamiral …’nin talimatı üzerine kendisiyle telefon irtibatı kuran Astsubay Başçavuş …’nin tabancasını alarak karargaha gelmesi gerektiğini söylemesi üzerine saat 22.21 de birliğe geldiği, sanık Tuğamiral …’nin emriyle İstihbarat Başkanlığı’nın güvenliğini sağladığı, silahlı olduğu, 16 Temmuz sabahı saat 05.50’de aracına sanıklar Tuğamiral … ile Binbaşı …’ü aracına alarak birliği terkettiği, sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’nın Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında İKK Şube Müdürü olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü saat 21.00 sıralarında sanık Tuğamiral …’nin arayarak “acil mesaiye gel, Süleymanı’da al, silahını da getir” demesi üzerine saat 21.58’de birliğe geldiği, sanık Tuğamiral … tarafından masasının üzerindeki listeye göre aramadığı kişileri arayarak karargaha çağırması hususunda talimat aldığı, saat 23.00 sıralarında sanık …’den silah teslim aldığı, genellikle İstihbarat Başkanlığı koridorunda ve kendi odasında bulunduğu, 16 Temmuz günü saat 18.50’de birliği terkettiği,sanığın başkaca icrai bir faaliyeti tespit edilememiş ise de sanık Tuğamiral …’nin emrine girerek verebileceği emir ve talimatları yerine getirmek üzere birlikte hazır bulunduğu,
Sanık …’nün Binbaşı rütbesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Plan ve Yönetim Dairesi Başkanlığı Meslek İçi Eğitim Şube Müdürlüğünde Yurtdışı Kurslar Proje Subayı olarak görev yaptığı, 15 Temmuz günü Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nöbetçi amiri olduğu, nöbetçi amirinin nöbeti süresince karargahın en üst amiri olduğu, görevi gereği karargahın güvenliğinden sorumlu olduğu, nöbeti süresince genellikle Nöbetçi Amirliğinde ve Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezinde bulunduğu, zaman zaman Güvenlik Harekat Merkezi’ne gittiği ve karargah çevresinde dolaştığı, üniformalı, … yelekli, 21:43 ile 05:22 saatleri arasında silahlı olduğu ve telsiz taşıdığı, nöbetçi ve görevli olmadığı halde sanık Tuğamiral …’nin emriyle karargaha gelen sanık Yüzbaşı …’a nöbetçi amirliğinin kasasında bulunan tabancayı teslim ettiği, 15 Temmuz günü saat 21.39’da Karargah Komutan vekili Yarbay …’ye Genelkurmay’da silahlı çatışma olduğunu Tuğamiral …’nın kumandayı aldığını bildirmiş olsa da ilerleyen saatlerde meydana gelen gelişmeleri amirlerine bildirmediği, temyiz aşamasında dosyaya gelen delillere göre başkası adına kayıtlı hat üzerinden ByLock kullandığının tespit edildiği, başka dosya şüphelisinin beyanına göre mahrem imamın kendisini … ile tanıştırarak görüşmelere birlikte gelip gideceklerini söylediği, 4 farklı ankesörden toplam 48 defa arandığı bu aramalardan 4 tanesinin ardışık arama olduğu, nöbetçi ve görevli olmadıkları halde darbeci amiraller tarafından karargaha çağrılıp çeşitli talimatlar verilen sanıklara herhangi bir müdahalede bulunmayıp karargahtaki gelişmeleri amirlerine haber vermeyerek darbecilere karşı herhangi bir tedbir almayarak karargahın darbecilerin kontrolüne girmesine karşı bir girişimde bulunmadığı,”
Şeklinde kabul edildiği, ilk derece ve istinaf mahkemelerinin kabullerinin de bu yönde olduğu anlaşılmış, Başsavcılığımızca da bu kabuller aynen benimsenmiştir.
Yüksek Dairenin isabetle belirttiği üzere;
Deniz Kuvvetleri Karargahının bağlı birlikleri yönetmek için en uygun yer olduğu nazara alınarak; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahında darbe teşebbüsüne katılan personelin birliğin güvenliğini sağlamak bahanesiyle karargahın darbecilerin kontrolünde olmasını sağlamaya ve darbe teşebbüsüne karşı direniş gösterebilecek personelin karargaha girmesine engel olmaya yönelik faaliyet icra eden Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı bağlısı Güvenlik Taburu ve İstihbarat Başkanlığı personeli subay, astsubay ve uzman çavuşlar ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinde Deniz Kuvvetleri bağlısı yüzer, uçar ve dalar birlikler ile kıyı birliklerinin darbe girişimi kapsamında faaliyetlerini koordine etmek isteyen Amiral ve Subaylardan oluştuğu, bu kapsamda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutan Vekili …’nin karargaha girmesine müsaade edilmeyip cebren karargah dışına çıkartıldığı, buna benzer şekilde Güvenlik Tabur Komutanlığında görevli Uzman … Ömer Battı’nın, Deniz Kuvvetleri Komutanı makam şoförü Uzman … Enver Erdoğdu’nun karargaha girişine müsaade edilmediği; Ulaştırma Tabur Komutanlığı nöbetçi Astsubayı …’ın hazır kıta tarafından hürriyeti tahdit edildikten sonra birlik dışına çıkartıldığı, yukarıda Yüksek daire kararından alıntılandığı üzere; bağlı birliklerin bir kısmında darbe girişiminin icrasına cebir ve şiddet kullanılmak suretiyle başlandığı, bir kısım gemilerin gemi komutanları olmadan denize açıldıkları, donanma komutanının rehin alındığı, Kuvvet Komutanın da derdest edilmesi için yapılan planın icraya konduğu ancak başarılı olunamadığı anlaşılmıştır.
Sanıkların bulundukları yer itibariyle birlik dışına taşan, atılı suçun cebir ve şiddet unsurunu taşıyan bir eylemleri olmamakla birlikte, amacın Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı unsurların bulundukları yerlerde darbe kalkışmasına katılmalarını sağlamak, bu birliklerle diğer darbeci unsurlar arasında koordinasyonu ana karargahtan yerine getirmek ve bu faaliyetlerin engel olabilecek personelin bağlı birliklerin darbe kalkışmasına katılmasını sağlamak ve yönetmek için en uygun yer olan Deniz Kuvvetleri karargahı dışında tutulmasını sağlamaya yönelik olması karşısında, bu amacın sağlanmasına yönelik olarak sanık … dışında olay gün ve saatlerinde nöbeti bulunmayan sanıkların bazılarının amirleri tarafından çağrılmakla, bazılarının çağrılmadan karargaha gelmeleri, bazılarının silahları ile gelmesi, bazılarının ise karargahta temin ettikleri silahlarla silahlanmaları ve kendilerine verilen görevleri ifa etmeye başladıkları, binada bulundukları süre zarfında silahlı olmaları, sanıklardan … ve …’nin olay tarihinde izinli olmalarına rağmen kalkışma başladığında birliğe gelip darbeci komutanlarının verdikleri görevlerin ifasına başlamaları, aynı anda ülkenin değişik yerlerinde cebir ve şiddet uygulanmak suretiyle icrasına başlanan eylemin en şiddetli kısımlarının yaşandığı Genel Kurmay Başkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi binalarının karşısında bulunan komutanlık binasından bu olaylara ilk elden tanık olmalarına rağmen aldıkları emirleri ifa etmeye devam etmeleri, yine 15 Temmuz günü saat 11.45 – 12.59 saatleri arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında itiraz dışı sanık Binbaşı …’in odasında haklarındaki bozma kararı itiraza konu sanıklar … ve …’in haklarındaki hükümler onanan sanıklar … , … ve …’la toplantı yapmaları, …’in Deniz Kuvvetlerinde görevli olmadığı halde Deniz Kuvvetleri karargahına gelerek eyleme iştirak etmesi, sanıklardan …, …, …, …, … ve …’nün FETÖ/PDY örgüt hiyerarşisine dahil olduğunun kesin kanıtı sayılan BYLOCK kullanıcısı olmaları, Deniz Kuvvetleri komutanlığına bağlı birliklerin darbe kalkışmasına katılmasını temin ve kalkışmanın yönetilmesi için en uygun yer olan kuvvet komutanlığı karargahının ele geçirilmesi ve buna engel olma ihtimali bulunan personelin karargah dışında tutulmasına matuf eylemlere katılan sanıklardan … ve …’un gündüz saatlerinde yine tamamı darbe kalkışmasına fail olarak katıldıkları sübut bulan sanıklar …, … ve …’la toplantı yapmalarının darbeye hazırlık mahiyetinde değerlendirilmesi gerektiği, örgüt bağlantısı kesin olarak tespit edilen sanıklar …, …, …, …, … ve …’nün bağlı oldukları örgüt tarafında planlanıp icraya konulan eyleme iştiraklerinin fail sıfatıyla olduğunun kabulünün zorunlu olduğu, nitekim sanıklarla benzer durumda olan itiraz dışı sanıklar, …, …, …, … ve …’a atılı suçtan fail sıfatı ile verilen mahkumiyet hükümlerinin onanarak kesinleştiği, bu nedenle sanıkların iştiraklerinin fiil üzerinde hakimiyet kuracak düzeyde, üyesi bulundukları silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdikleri, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu, bu nedenle fail olarak kabul edilerek haklarında verilen cezaların da usul ve yasaya uygun olduğu…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 19.10.2021 tarih ve 6430-9629 sayı ile; ”… Mensup oldukları örgütün yönetimi tarafından planlanıp, örgütsel faaliyet kapsamında icra edilen Anayasa’yı ihlal suçuna ilişkin olarak olay günü ortaya koydukları davranışlar itibariyle planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek konusu suç teşkil ettiği açıkça anlaşılan emirler doğrultusunda ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren sanık …’in, suçun icrasında üstlendiği rol, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel katkısı da göz önünde bulundurulduğunda fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduğu kabulü ile “müşterek fail” olarak TCK’nın 37. maddesi delaletiyle 309. maddesinden mahkûmiyetine dair hükmün onanmasına dair karar ile;
Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …’nün icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar oldukları, suç işleme karar ve iradesine katıldıkları hususlarının kanıtlanamamış olmasına, elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sunduğu katkıların tek başına vahamet arz etmediği, bu kapsamda fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurduklarından bahsedilemeyeceğinin anlaşılmasına nazaran, zarar tehlikesi bakımından illi bir değer taşıdığında kuşku bulunmayan eylemlerinin, işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak (TCK madde 39/2-c) suretiyle cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçuna yardım etmek kapsamında kaldığı gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu hukuki olmayan gerekçe ile sanıkların doğrudan fail oldukları kabül edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması gerekçesiyle hükümlerin bozulmasına dair kararda bir isabetsizlik bulunmadığı…” gerekçeleriyle itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkındaki mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin Anayasayı ihlal suçunu mu yoksa Anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
A. 15.07.2016 tarihli askeri darbe girişiminde yaşananlar genel hatlarıyla aşağıda özetlenmiştir:
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne müzahir E.Danışmanlık isimli şirket adına örgüt mensupları tarafından kiralanan .. Mahallesi .Sokak .adresindeki bir villada 2016 yılının Temmuz ayı başında başlayan ve 10.07.2016 Pazar gününe kadar süren toplantıların gerçekleştirildiği, söz konusu bu toplantıların katılımcıları arasında örgütün üst düzey TSK imamlarından firari durumdaki Adil Öksüz ve Hava Kuvvetlerindeki sözleşmeli subayların imamı olan . isimli sivil şahıslar ile … 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 esas sayılı dosyasında görülen Genelkurmay Çatı davasının sanıklarından olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürü Kurmay Albay ., Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında Şube Müdürü Kurmay Albay … … Avıalan, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı 1. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı Tuğamiral …, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral . … Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral …, Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Kurmay Albay … Koçyiğit, Genelkurmay Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral ., Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı emrinde görev yapan Kurmay Albay .ve Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan’ın olduğu, bu toplantılarda her kuvvetten askerin kendi aralarında oluşturduğu grupların çalışmalar yaparak darbe girişiminin detayları ile bu eylemlerde görev alacakların görev ve sorumluluklarının belirlendiği,
Yıllık izinde olan Kurmay Yarbay … Yanık’ın, … …’taki 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına bağlı 2. Mekanize Piyade Taburu Komutanı Kurmay Yarbay. tarafından çağrılması üzerine 11.07.2016 tarihinde …’ya geldiği, firari bir örgüt mensubu tarafından kiralanan . Mahallesi 494. Cadde . … adresindeki eve aynı gün akşam saatlerinde .yle birlikte gittikleri, burada asker kişiler ., .,., . ., ., … Büyükyazıcı ve .’ın yer aldığı bir toplantıya katıldıkları, bu toplantıda Tuğgeneral … Kalyoncu’nun yönetime el koyacaklarını söylediği ve …’daki kritik noktalarla kamu kurum ve kuruluşlarına nasıl konuşlanacakları gibi hususları konuşup darbe girişimine ilişkin planlamalar yapıldığı, bu plan çerçevesinde harita üzerinde …’nın ikiye bölünüp hangi birliklerin kontrolünde olacağının belirlendiği, Kurmay Yarbay … Yanık’ın …’daki birliğine katılışını henüz yapmamış olması nedeniyle eski çalıştığı yer olan …’da görevli olduğu söylenip darbe girişiminin … ayağıyla ilgili planlama yapan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Proje Yönetim Şube Müdürü Kurmay Albay .’nin yanına götüreceklerinin söylendiği, akabinde Kurmay Yarbay .’ın Kurmay Albay . tarafından Kurmay Albay .’nin olduğu ve firari Kurmay Albay .’in ikamet ettiği . semtindeki bir eve götürüldüğü,
12.07.2016 tarihinde akşam saatlerinde Kurmay Yarbay … Yanık ile firari Kurmay Albay .ve Kurmay Binbaşı … .’nun katıldığı ve Kurmay Albay Muzaffer Düzenli tarafından yönetilen toplantının bu evde gerçekleştirildiği, söz konusu toplantıda Kurmay Albay .’nin …’a ilişkin planlamaların yapıldığını, hangi birliklerin nereleri kontrol altına alacağını, enterne edilecek askeri personelin kimler olduğunu, aralarındaki haberleşme için bir WhatsApp grubu kurulması gerektiğini ve … .’deki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığından gelişmeleri takip ederek …’daki Genelkurmay Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezine bilgi aktarımında bulunmalarını söylediği,
Bu toplantıyı müteakiben Kurmay Yarbay … Yanık ile firari Kurmay Albay Uzay Şahin ve Kurmay Binbaşı … … Çelebioğlu’nun, kendilerine verilen görevi yerine getirmek amacıyla 13.07.2016 tarihinde saat 04.00 sıralarında …’a doğru hareket ettikleri,
Darbe girişiminin … ayağındaki eylem ve faaliyetlerin koordine edilmesi noktasında görevli Kurmay Albay Muzaffer Düzenli’nin de 13.07.2016 tarihinde …’dan …’a geldiği,
13.07.2016 tarihi saat 19.00 ile 14.07.2016 tarihinde saat 01.30 arasında … Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında yaptıkları toplantıya 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı Tugay Komutanı Tuğgeneral .Tugay Komutan Yardımcısı Kurmay Albay. Tugay Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay Fatih Karakaya, 1. Tank Tabur Komutanı Kurmay Yarbay Şakir …, 1. … Komutanlığı Harekat Kurmay Başkanı Tuğgeneral ., 23. Motorize Piyade Alay Komutanı Kurmay Albay ., 47. Motorize Piyade Alay Komutanı Kurmay Albay … ., firariler 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay ., 2. Tank Tabur Komutanı ., … 172. Zırhlı Tugay Komutanlığı Komutan Yardımcısı Kurmay . Özden, Tuzla Piyade Okul Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Alay Komutanı Kurmay Albay Rıfkı Keser, 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı Harekat Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı … Karabekir ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurumsal Proje Şube Müdürü Kurmay Albay .’nin katıldığı,
Kurmay Albay .’nin koordinesinde geçen bu toplantıda darbe girişimine yönelik hazırlıkların ne seviyede olduğu, ne kadar personel, … ve gereç sevk edileceği, ifşa olunmaması için personelin hangi gerekçelerle birliklerine çağrılmaları ve görev alanlarına sevk edilmeleri gerektiği gibi konuların konuşulduğu ve sorumluluk alanlarının belirlendiği, Kurmay Albay Muzaffer Düzenli’nin darbe girişiminin 15 Temmuz gecesinde gerçekleşeceğini söylediği, Tuğgeneral Özkan …’nun birlik komutanlarına sorumluluk bölgelerinde sivil şekilde keşif yapmaları yönünde talimat verdiği ve Kurmay Albay Muzaffer Düzenli tarafından “ateş açana ateşle karşılık verileceği” nin tebliğ edildiği,
Kurmay Yarbay … Yanık ile firariler Kurmay Albay Uzay Şahin ve Binbaşı ….’nun, 14 Temmuz 2016 tarihinde öğle saatlerinde …’deki . Kışlasında bulunan 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında firari Tugay Komutanı Tuğgeneral .’in ev sahipliğinde tugayın birlik komutanlarının da katıldığı ve aynı konuların gündemde olduğu bir toplantı daha gerçekleştirdikleri,
Bu toplantı sonrasında Kurmay Yarbay … Yanık’ın, Kara Harp Akademisi Komutanlığına giderek firari Baş Hoca Kurmay Albay … . ile görüşüp yönetime el konulacağını ve bu kapsamda Hava Harp Okulunda saat 21.00’de koordinasyon toplantısı icra edileceğini bildirdiği, akabinde Hasdal Kışlasındaki 6. Motorize Piyade Alayına giderek alayın eski ve yeni alay komutanları olan Kurmay Albay Müslüm Kaya ile Nebi Gazneli’ye toplantının yerini ve zamanını söylediği ve Kurmay Albay Müslüm Kaya ile birlikte Hava Harp Okuluna gittiği,
Toplantı öncesinde Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasının sanığı Hava Kuvvetleri Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in, Hava Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral Fethi Alpay’ın makam aracıyla hava alanından alınarak saat 19.47’de okula geldiği ve Tuğgeneral Fethi Alpay’ın makam odasında toplantıyı beklemeye başladığı,
14.07.2016 tarihinde saat 21.00’de Hava Harp Okulundaki şeref salonunda başlayan ve katılımcılarının nizamiye girişinde “Gökhan Şahin Sönmezateş’in misafiriyiz” demeleri üzerine kayıt yaptırmaksızın içeri alındıkları bu toplantıya Kurmay Yarbay … Yanık, firariler Kurmay Albay Uzay Şahin ve Binbaşı … … Çelebioğlu, 1. … Komutanlığı Harekat Kurmay Başkanı Tuğgeneral . Hava Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral Fethi Alpay, Hava Harp Okulu Dekanı Kurmay Albay … Gümüş, 6. Motorize Piyade Alayının eski ve yeni alay komutanları Kurmay Albay Müslüm Kaya ile Nebi Gazneli, 47. Motorize Piyade Alay Komutanı Kurmay Albay ., firariler 172. Zırhlı Tugay Komutan Yardımcısı Kurmay Albay Onur Özden, Tuzla Piyade Okul Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Alay Komutanı Kurmay Albay . Kara Harp Akademileri Komutanlığında Baş Hoca Kurmay Albay … Zeki Gerehan ile öğretim görevlisi Kurmay Binbaşı . ve ayrıca Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurumsal Proje Şube Müdürü Kurmay Albay Muzaffer Düzenli ile Tuğgeneral .’in katıldığı,
Toplantının koordinatörlüğünü Tuğgeneral., Tuğgeneral.ve Kurmay Albay.nin yaptığı, toplantıda darbe girişiminin 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece saat 03.00’te icra edileceğinin tebliğ edildiği, Kara Harp Akademisindeki kurmay subay öğrencilerin takviye personel olarak görevlendirilmesine karar verildiği,
Alınan bu karar uyarınca Kara Harp Akademisindeki kurmay subay öğrencilerin, 15.07.2016 tarihi öğle saatlerinde firari Baş Hoca Kurmay Albay … Zeki Gerehan tarafından başlarında öğretim görevlisi subaylar olmak üzere gruplara ayrılarak …’daki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı, 23. Motorlu Piyade Alay Komutanlığı ve Selimiye Kışlası gibi çeşitli birliklere görevlendirildikleri,
Kurmay Albay Muzaffer Düzenli’nin gerçekleştirilen toplantılar sonrasında …’ya döndüğü ve darbe girişimi esnasında Akıncı Üssünde olduğu anlaşılmıştır.
Ailesiyle birlikte askeri bir kampta tatilde bulunduğu esnada telefonla aranıp birliğine çağrılması üzerine …’da konuşlu Kara Havacılık Komutanlığına gelen Binbaşı O.K.’ya 15.07.2016 tarihinde saat 10.30 sıralarında Tabur Komutanı Binbaşı Deniz Aldemir’in arabayla alay komutanına gittikleri esnada telefonunu kapattırarak ve aracın radyosunun sesini açarak “Ben senin hizmetten olduğunu biliyorum ama uzatmayacağım, bu gece faaliyetimiz olacak. Mesela ben Cooger helikopteriyle Hakan Fidan’ı alacağım, sen de … Bolat’la uçacaksın. Çok kan akacak.” dediği, akabinde Binbaşı O.K’nın öğleden sonra mesaiyi terk ederek ticari bir taksiye binip Milli İstihbarat Teşkilatına gittiği, burada kendisiyle ön görüşme yapan görevlilere “Bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum.” diye söylediği, akabinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’i arayıp durumu aktardığı ve teferruatını anlatması için bir yardımcısını gönderdiği, MİT Müsteşar Yardımcısı ile görüşen Orgeneral Yaşar Güler’in konuyu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a aktardığı, konunun önemine binaen MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Genelkurmay Başkanlığına davet edildiği, yapılan toplantıda söz konusu durumun daha büyük bir olayın parçası olabileceğine kanaat getirildiği, bunun üzerine Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Cari Harekat Daire Başkanı Tuğgeneral İlhan Kırtıl’a “İlhan, Türk hava sahasını her türlü askeri uçuşa yasaklıyorum.” dediği ve bu emrin Hava Kuvvetleri Harekat Merkezine iletildiği, ayrıca Kara Havacılık Komutanlığını denetleme görevini Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’a, Etimesgut Zırhlı Birliklerini denetleme görevini ise … Garnizon Komutanı ve 4. Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Gürak’a verdiği,
Saat 21.00 sıralarında Tümgeneral … Dişli’nin “Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz.” diyerek darbe girişimini tebliğ ettiği Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın söylenenlere tepki göstermesi üzerine makamında rehin alındığı,
Saat 21.30’da … Beylerbeyi civarında bir grup askerin, sivil araçların önünü keserek “Darbe yaptık, kimlik soruyoruz.” dedikleri ve bazı araçları da geri gönderdikleri,
Saat 22.00 civarında Boğaziçi ve Fatih Sultan … Köprülerinin bir grup asker tarafından tek taraflı olarak trafiğe kapatıldığı,
Harp Akademileri Komutanı Korgeneral Tahir Bekiroğlu ile Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Mesut Özel’in derdest edilip askeri cezaevine konulduğu,
Moda Deniz Kulübünde bir düğünde bulunan aralarında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın da olduğu çok sayıda üst düzey komutanın rehin alınıp darbe girişiminin komuta merkezi konumundaki Akıncı üssüne götürüldüğü,
…’daki birçok üst düzey komutanın, … Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın ve Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan’ın da rehin alındığı,
…’da Valilik binası, İl Emniyet Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi, Afet Koordinasyon Merkezi, Sabiha Gökçen Havalimanı, Borsa … binası, Ak Parti İl Başkanlığı, Taksim Meydanı, . binası, Hürriyet Gazetesi ile CNN Türk ve Kanal D televizyonu binalarının; …’da ise … Külliyesi, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı, İl Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Türksat ve Türk Telekom Ulus binasının işgal edilmeye çalışıldığı,
… Atatürk Havaalanının giriş ve çıkışlara kapatıldığı, uçuş kontrol kulesinin ele geçirilip uçuşların durdurulduğu,
… ve …’da yerleşim yerleri üzerinde alçaktan uçan savaş uçaklarının sonik patlamalara neden olduğu, …’da bulunan İncirlik üssünden kalkan tanker uçakların F-16 uçaklarına yakıt ikmali yaptığı, ayrıca keşif ve koordinat belirleme görevi ifa eden uçakların da kullanıldığı,
Saat 23.02’de Başbakan Binali Yıldırım’ın bir televizyon kanalındaki açıklamasında yaşananları kalkışma olarak nitelendirerek hükûmetin … başında olduğunu ve bu kanunsuzluğa iştirak edenlerin cezalandırılacağını belirttiği,
Saat 23.18 ve 00.00 sıralarında … …’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı ve Polis Havacılık Daire Başkanlığının iki farklı saldırıyla F-16 uçakları tarafından bombalandığı,
16.07.2016 günü saat 00.02 sıralarında MİT yerleşkesinin helikopterle ateş açılarak tarandığı,
…’daki TRT yerleşkesinin bir grup asker tarafından ele geçirildiği, saat 00.13’te olağan yayın akışı kesilerek TRT spikeri tarafından “Sevgili seyirciler, bu metnin tüm Türkiye Cumhuriyeti kanallarında yayınlanması Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir emridir.” denildikten sonra;
“Türkiye Cumhuriyetinin değerli vatandaşları,
Sistematik bir şekilde sürdürülen Anayasa ve kanun ihlalleri, devletin temel nitelikleri ve hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri de dahil olmak üzere devletin tüm kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hâle getirilmiştir. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan Cumhurbaşkanı ve hükûmet yetkilileri tarafından temel hak ve hürriyetler zedelenmiş, kuvvetler ayrılığına dayalı laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan kaldırılmıştır. Devletimiz uluslararası ortamda hak ettiği itibarını yitirmiş ve evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı, otokrasiyle yönetilen bir ülke hâline getirilmiştir. Siyasi idarenin, aldığı hatalı kararlarla mücadeleden geri durduğu terör tırmanarak birçok masum vatandaşımızın ve teröristle mücadele eden güvenlik görevlilerimizin hayatına mal olmuştur. Bürokrasi içerisindeki yolsuzluk ve hırsızlık ciddi boyutlara ulaşmış, ülke sathında bununla mücadele edecek hukuk sistemi işlemez hâle getirilmiştir.
Bu ahval ve şerait altında yüce Atatürk’ün önderliğinde milletimizin olağanüstü fedakarlıklarla kurduğu ve bugünlere getirdiği cumhuriyetimizin koruyucusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinden hareketle;
Vatanın bölünmez bütünlüğünü, milletin ve devletin bekasını devam ettirmek,
Cumhuriyetimizin kazanımlarının karşı karşıya kaldığı tehlikeleri bertaraf etmek,
Hukuk devleti önündeki fiili engelleri ortadan kaldırmak,
Millî güvenlik tehdidi hâline gelmiş olan yolsuzluğu engellemek,
Terörizm ve terörün her türlüsüyle etkin mücadele yolunu açmak,
Temel evrensel insan haklarını, mezhep ve etnisite ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarımız için geçerli kılmak,
Laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesi üzerine oturan Anayasal düzeni yeniden tesis etmek,
Devletimizin ve milletimizin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazanmak,
Uluslararası ortamda …, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini tesis etmek maksadıyla yönetime el koymuştur.
Devletin yönetimi, teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta Sulh Konseyi; Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.
Meşruiyetini kaybetmiş siyasi iktidara görevden el çektirilmiştir. Vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına hakkaniyet ve adaletle karar vermeye yetkili mahkemeler önünde hesap vermesi temin edilecektir.
Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. İkinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır. Vatandaşlarımızın kendi güvenlikleri için bu yasağa hassasiyetle uymaları önem arz etmektedir. Havaalanları, sınır kapıları ve limanlardan yurt dışına çıkışlara yönelik ilave tedbirler getirilmiştir.
Devlet düzeninin en kısa zamanda tesis ve idamesi için her türlü tedbir alınmış ve uygulanmaktadır. Hiçbir vatandaşımızın zarar görmesine müsaade edilmeyecek, kamu düzeninin bozulmasına fırsat verilmeyecektir.
Hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm vatandaşlarımızın ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı, evrensel temel hak ve hürriyeti Yurtta Sulh Konseyinin teminatı altındadır. Yurtta Sulh Konseyi üniter devlet yapısı içinde dil, din, etnik köken ayrımı yapılmaksızın toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir anayasa hazırlanmasını en kısa zamanda sağlayacaktır. Çağdaş, demokratik, sosyal, laik hukuk ilkelerine dayalı Anayasal düzen tesis edilene kadar Yurtta Sulh Konseyi ulusumuz adına her türlü tedbiri alacaktır.
Tüm vatandaşlarımıza saygıyla duyurulur.
Yurtta Sulh Konseyi” şeklindeki ifadelerin yer aldığı bir bildirinin okunduğu,
Saat 00.24’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, internet vasıtasıyla CNN Türk kanalına verdiği demeçte darbe girişimini silahlı güçler içerisindeki küçük bir azınlığın kalkışması olarak niteleyip vatandaşlardan hükûmete destek için sokağa çıkmalarını istediği,
Saat 00.52’de 1. … Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’ın bir televizyon kanalına bağlanarak askeri kalkışmaya ilişkin “Bu, TSK tarafından desteklenen bir hareket değildir. Bu olaylar meydana geldiği andan itibaren Sayın Valimizle bir araya gelip … üzerine yoğunlaştık. Buradaki problemi çözmek için çalışıyoruz.” şeklinde açıklama yaptığı,
Saat 01.10 sıralarında Sikorsky tipi askeri helikopter tarafından …’daki TÜRKSAT uydu istasyonunun ve aynı sıralarda … Emniyet Müdürlüğünün uçak ve helikopterlerden atılan mühimmatla vurulduğu,
1. Özel Kuvvetler Tugay Komutanı Tuğgeneral … Terzi ve beraberindeki rütbeli personelin uçakla …’dan hareket edip … …’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığına saat 02.00 civarında geldiği,
Saat 02.15’te Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş komutasına giren ve içinde MAK ve SAT timlerinde yer alanların da olduğu askeri personeli taşıyan üç helikopterin Cumhurbaşkanının bulunduğu …’e gitmek üzere Çiğli üstünden kuleyle temas kurmadan ve gerekli izinleri almadan kalktıkları,
Saat 02.50 sıralarında F-16 uçakları ve askeri helikopterlerle TBMM binasının vurulmaya başlandığı, aralıklarla olmak üzere 4 bomba atıldığı, bu nedenle milletvekilleri ve basın mensuplarının sığınağa geçmek zorunda kaldığı,
Saat 06.19 sıralarında … Külliyesinin önünün F-16 uçakları tarafından bombalandığı,
Darbe girişimi teşebbüsünün ilk anları olan saat 21.15’te Binbaşı … … Çelebioğlu tarafından kurulan, katılımcıları … ve …’da görevli bazı subaylar olan, darbe girişimi esnasındaki gelişmelerin birbirlerine aktarılmasında ve buna göre gerekli eylemlerin icra edilmesine yönelik olarak “E5 ve TEMden … disina cikan trafik serbest birakilacak, … icine giren trafik engellenecek ve geri cevirilecek; AKOM’a müdahale edildi; 1.koprunun avrupa istikameti durduruldu; Alademi takviye ekibi hadimkoyde; Tanklar b.paşada; Ataturk hava limani tamam. Hava limanina girisler yasaklandi. Cikislar serbest; geçirmeyin ateş serbest; Bayrampasadan bir tane bile polis cikmayacak; tüm zırhlı unsurlar sahaya insin; AKP … il teşkilatı kontrol altında; sakın tereddüt etmeyin çakın; … moda deniz kulübüne müdahale lazım. Generaller var.derdest edilecek; Taksime takviye istiyoruz kalabalik toplanıyor; toplanan kitlelere ve askeri kuvvetlere karşı duran polislere silahla, tanklarla sert şekilde müdahale edilecek; bu tvlerin susturulması gerekiyor; Çengelköy de direnen 4 kişiyi vurduk; arıcılar camisini susturuyoruz” şeklinde mesajlar paylaşılan ve darbe girişiminin başarısızlıkla neticeleneceğinin anlaşılması üzerine saat 05.48’de “faaliyet iptal, hayatta kalın” şeklindeki mesajla sona eren “Yurtta Sulh Biziz” isimli bir Whats App grubunun mevcut olduğu,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000’in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları da dahil olmak üzere 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74’ü tank 246 zırhlı aracın ve 4.000’e yakın hafif silahın kullanıldığı darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edildiği, TBMM ve … Külliyesi gibi birçok stratejik merkezin bombalandığı, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirildiği, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere Devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılması sonucunda 4’ü asker, 63’ü polis ve 183’ü sivil 250’den fazla kişinin şehit edildiği, 23’ü asker, 154’ü polis ve 2.558’i sivil olmak üzere 2.735 kişinin de yaralandığı,
Dosya kapsamı ile başka dava dosyalarındaki bilgilerden ve açık kaynaklardan tespit edilmiştir.
B. 15.07.2016 tarihli darbe girişimi sırasında …’da bulunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhında yaşanan dava ve inceleme konusu olaylara ise aşağıda yer verilmiştir.
15.07.2016 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu …’da, Kurmay Başkanı Koramiral Serdar Dülger ise izinli olup …’da bulunmaktadır. Bu nedenle Deniz Kuvvetleri Karargâhında emir komuta, görevde olan komutanlar arasında en yüksek rütbeye sahip olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanı Tümamiral … da bulunmaktadır. Tümamiral … darbe girişimine konu eylemler henüz başlamadan önce saat 19.30’da karargâhtan ayrılmıştır.
Mesai saatleri dışında karargâhın güvenliği, karargâh nöbetçisi sanık Binbaşı …’nün, normal zaman diliminde ise karargâh komutan vekili tanık Yarbay …’nin sorumluluğunda olup, karargâhın güvenliğinden sorumlu olan kişi ise tanık Yarbay …’ye bağlı olan inceleme dışı sanık Yarbay …’dır. Karargâhın diğer birliklerle irtibatını sağlayan Harekât Merkezinde ise vardiya amiri o gün ilk kez bu görevi yerine getirecek olan sanık Binbaşı …’tir.
Deniz Kuvvetleri Karargahı Harekat Merkezine saat 19.26’da Genelkurmay Başkanlığından tüm hava araçlarının indirilmesine ilişkin bir emir gelmiştir. Sanık Binbaşı …, söz konusu bu emri bağlı bulunduğu ve hakkında anayasayı ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü kesinleşen Tuğamiral …’a iletmiş, … konuyu istihbarat şubeden sormasını istemiş, bunun üzerine sanık … konuyu sorduğu istihbarat şubeden emrin sebebiyle ilgili bilgi olmadığı ve şifahi bir emir olduğu cevabını almıştır. Emir Deniz Hava Komutanlığına iletilmiş olup hâlihazırda Deniz Kuvvetlerinin zaten havada aracı bulunmamaktadır.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığına vekalet eden ve hakkında Anayasayı ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü kesinleşen Tümamiral … evindeyken, saat 20.31’de, …’nın … ilçesinde bulunan Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında bulunan ve esas görev yeri Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanlığı olan Tuğamiral … tarafından aranmıştır. Görüşme içeriğine ilişkin olarak aşamalarda farklı açıklamalar yapılmış ise de Deniz Kuvvetleri Karargâhında darbe girişimine yönelik eylemler bu konuşmadan sonra başlamıştır. Tümamiral … önce Plan Prensip Şube Müdürü Tuğamiral …’ı, sonra İstihbarat Başkanı Tuğamiral …’yi aramış, ardından saat 20.42’de birliğe gelmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında darbe girişimine yönelik eylemler Tümamiral … tarafından yönetilmiştir.
Deniz Kuvvetleri karargâhında darbe girişimine dönük eylemler üç ana başlıkta incelenebilir.
a- Darbe faaliyeti kapsamında darbeciler tarafından karargâhın fiziki kontrolünün sağlanmasına ilişkin bu eylemler haklarında anayasayı ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri kesinleşen Tuğamiral … ve Yarbay … tarafından yönetilmiştir.
b- Harekat Merkezi faaliyetleri, haklarında anayasayı ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri kesinleşen Tuğamiraler … ve … tarafından icra edilmiştir.
c- Darbe girişiminin başarısızlığa uğraması ve darbecilerin yakalanması, tanıklar Tümamiral … ve Yarbay … tarafından gerçekleştirilmiştir.
1. Karargâhın kontrolünün sağlanması
İnceleme dışı sanıklar Tuğamiral … ve Yarbay … aynı zaman diliminde saat 21.00 sıralarında birliğe gelmiş, nöbetçilere karargâha giriş çıkışın kendilerinin iznine tabi olacağını söylemişlerdir. Bu ilk emirle ilgili alınan ifadelerde bir terör eylemi tehdidinden bahsedilmiştir. O yıl içinde meydana gelen terör eylemleri ve özellikle Merasim Sokak’ta yaşanan bombalı … saldırısı nedeniyle karargâh personelinin her an yaşanabilecek bir terör saldırısı beklentisi içinde olduğu anlaşılmaktadır. Karargâhın dış güvenliğinden sorumlu nöbetçi personelden Yüzbaşı … karargâh nöbetçisi Binbaşı …’yü arayarak amirallerin birliğe geldiğini, önemli bir terör saldırısı ihbarından bahsedildiğini ve giriş – çıkışın yasaklandığını bildirmiştir. Sanık … bunun üzerine karargâhtan çıkarak nöbet kulübesine gelmiş, o esnada Genelkurmay Başkanlığı binasından yükselen silah sesleri duyulmuştur. Sanık … karargahın korunmasından sorumlu inceleme dışı sanık …’ın birliğe geldiğini gördüğünden kendi görevinin bittiğini düşündüğünü ifade etmektedir. Karargâhta bulunan odasına dönerek sabit telefondan o sırada evinde bulunan Karargâh Komutan Vekili tanık Yarbay …’yi aramıştır. Saat 21.39’da yapılan bu görüşmede terör saldırısı ihbarı olduğu, amirallerin birliğe geldiği ve Genelkurmayda çatışma olduğu bilgisini iletmiştir. Bu bilgilendirme üzerine Karargâh Komutan Vekili tanık Yarbay … hemen yola çıkmıştır.
Karargâh binasına giriş çıkışlar, inceleme dışı sanıklar Tuğamiral … ve Yarbay … tarafından kontrol altına alınmıştır. Tanık Yarbay … saat 21.58’de karargâhın önce kuzey, sonra güney yönündeki kapısından ısrarlı şekilde karargâha girmek istediği hâlde …’ın emri ve diğer darbeci subay ve astsubayların cebir ve tehditleri sonucu karargâha alınmamıştır.
İnceleme dışı sanık Yarbay … nöbetçi astsubaylardan tanık …’ı da önce alıkoymuş sonrasında karargâhtan dışarı attırmıştır. İki uzman çavuşun da karargâha girmesine izin verilmemiştir. Darbe girişimi başlatıldıktan sonra karargâha yalnızca Yarbay … ve Tuğamiral …’nin onayıyla girilebildiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda sanıklardan Binbaşı … nizamiyeye geldiğinde orada bulunan Tuğamiral … “Alın, ben çağırdım.” demiş, sanık Astsubay Başçavuş … ise ismi teyit edilince bekletilmeksizin içeri alınmıştır. Tuğamiral … ve Tümamiral … dışındaki diğer amiraller: Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri Başkanı Tuğamiral … tanık Yarbay …’nin dışarı atıldığı saat 22.08 sıralarında, Plan Prensip Başkanı Tuğamiral … (öncesinde … ve … tarafından arandığı anlaşılmaktadır) 21.05’te, Harekât Merkezinden sorumlu Tuğamiral … 21.33’te, (20.59’da … tarafından arandığı anlaşılmaktadır) İkmal Daire Başkanı Tuğamiral …’ın 20.49’da birliğe gelmiş oldukları (20.31’de … tarafından aranmış) anlaşılmaktadır. Bu amiraller hakkında anayasayı ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri kesinleşmiştir.
Tanık Yarbay … karargâhtan uzaklaştırıldıktan sonra arkadaşı Yarbay …’un evine gitmiştir. Bu evde Deniz Kuvvetleri Komutanına emir subayı üzerinden telefonla ulaşarak tanık olduğu olayları anlatmıştır. İlerleyen saatlerde yine darbeciler tarafından hazırlanan atama emrinde emre alınan ve o sırada Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı en üst rütbeli subay olduğundan kuvvet komutanına vekalet eden Tümamiral … ile temas kurmuş, onu güvensiz durumda bulunduğu … evinden almış ve Yarbay …’un evine getirmiştir. Darbeci Yarbay … tarafından Tümamiral …’ın karargâha geldiği takdirde tutuklanması emri verilmiştir.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, komutanlık genel sekreteri Mahmut Arduç’un …’da bulunmasının nedenini kendisine açıklayamaması ve tanık Yarbay …’nin anlattıkları sayesinde darbe girişimi olduğunu ve kendisinin de alıkonulacağını anlayarak kendisi için hazırlanan bota binmekten vazgeçmiş ve darbeciler tarafından alıkonulmaktan son anda kurtulabilmiştir. Saat 01.30’da kamuoyuna yönelik darbe karşıtı açıklama yapan Oramiral Bülent Bostanoğlu darbe girişimi sırasında darbeciler tarafından alıkonulmayan tek kuvvet komutanıdır.
Deniz Kuvvetlerine bağlı olup darbe girişimine destek veren askerler tarafından 26 savaş gemisinin denize açıldığı anlaşılmaktadır.
İnceleme dışı sanık Yarbay … darbe karşıtı üst rütbeli subayların aramalarına çoğunlukla cevap vermemiş ya da geçiştirmiştir. Birliğe giriş çıkışı tamamen kontrol altına alan darbecilerden Tuğamiral … inceleme kapsamı dışında bulunan pek çok sanığın yanında inceleme kapsamındaki sanıklardan Binbaşı …, Başçavuşlar … ve …’yi arayarak karargâha çağırmış, bu kişilerin tamamı saat 22.00’den önce karargâha gelmiştir. İnceleme dışı sanık Tuğamiral …, sanık Astsubay Başçavuş …’i de getirmelerini istemiş, bu astsubay da karargâha gelmiştir. Ayrıca bu kişilerden silahlı gelmeleri istenmiştir. Sanık İstihbarat Binbaşı …, birliğe … ve …’dan önce saat 20.39’da gelmiş olup savunmalarında banka kartlarını unuttuğu için geldiğini beyan etmiştir. İstihbarat şubede toplanan gruba saat 01.30 sıralarında sanık … da katılmış, kimse tarafından çağrılmayan bu sanığın ise kendi isteğiyle geldiği anlaşılmıştır.
İnceleme dışı sanık Plan Prensip Başkanı Tuğamiral …’ın emriyle, emir astsubayı … tarafından birliğe çağrılan sanık Binbaşı … saat 22.30’da karargâha gelmiştir.
İnceleme dışı sanık Tuğamiral …’ın emir astsubayı sanık … de kimse çağırmadığı hâlde saat 01.30’da sanık … ile birlikte birliğe gelmiştir. Saat 02.10 sıralarında harekât şubede görevli sanık Binbaşılar … ve … aynı şekilde çağrılmadıkları hâlde karargâha gelmişlerdir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı kapsamında yer alan sanıklardan Astsubay Başçavuş … denizci sınıfından olsa da Genelkurmay Başkanlığı Terörle Mücadele Dairesinde görev yapmaktadır. Henüz o gün inceleme dışı sanık Binbaşı …’in odasında kendi beyanlarına göre tayininin çıkmasını müteakip birlikten ilişik kesen …’in vedası amacıyla Yarbay … ve Başçavuş …’la birlikte bulunmuştur. (İdari tahkikat raporu bu toplantıda sanık …’un da olduğunu ifade etmiş ise de diğer sanıklar bunu kabul etmemiştir.) Sanık … savunmasında saat 21.20 sıralarında izin belgesini amirine imzalatmak için Genelkurmay Başkanlığına aracıyla geldiğini, girişlerin kapatılmış olmasından ve silah seslerinden dolayı Deniz Kuvvetleri Karargâhına yöneldiğini beyan etmiştir. Sanık … bu sırada önce inceleme dışı sanık Yarbay … tarafından aranmış, (21.22) sonra kendisi Yarbay …’ı aramış (21.24) ve 21.26’da da birliğe girmiştir. Savunmasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhına gelmekteki amacının can güvenliğini sağlamak olduğunu ifade etmiştir.
Dosyadaki beyan ve tespitlere göre darbe girişimini protesto eden vatandaşlara Genelkurmay karargâhında bulunan darbeciler tarafından ateş açılmış olup Deniz Kuvvetleri Karargâhından ateş açılmamıştır. (Tanık Er … darbe gecesi Tümamiral …’nın korumalığını üstlenen Genelkurmay Başkanlığında görevli inceleme dışı sanık Binbaşı …’ün, gelen gürültü üzerine odasından çıkan …’ya tankın üzerine çıkan vatandaşlara kendisinin ateş ettiğini söylediğini beyan etmiştir, ancak bu hususta başkaca bir tespit veya beyan bulunmamaktadır.) Deniz Kuvvetleri Karargâhının ışıkları söndürülmüş, tam karartma uygulanmıştır. Her ne kadar terör tehdidinden bahsedilmiş ise de karargâhta bulunan erler uyandırılarak mevzilere alınmamıştır. Deniz Kuvvetleri Karargâhındaki darbecilerin bir bölümü nöbet kulübelerindeki askerleri protesto eden vatandaşlara karşı herhangi bir tehdit veya şiddet eyleminde bulunmamışlardır. Aralarında inceleme dışı sanık Yarbay … ve sanık Binbaşı …’un da bulunduğu askerler sabaha karşı karargâhın dışına gelen ve Genelkurmaydan açılan ateşten korunmaya çalışan vatandaşları karargâhın içinden geçirerek arka çıkıştan tahliye etmiştir. Bu sırada Genelkurmaydan ateş açılmaya devam edilmiştir. Gece boyu Deniz Kuvvetleri dış nöbetçileri Genelkurmaydan yapılan atışlardan korunmaya çalışmıştır. Saat 02.30’da TBMM’ye savaş uçaklarından atılan bombanın etkisi Deniz Kuvvetleri Komutanlığında da güçlü şekilde hissedilmiş, camlar kırılmış, masalar devrilmiş, bombanın etkisiyle savrulan bir uzman çavuşun ayağı kırılmıştır.
2. Harekât Merkezi Faaliyetleri
Deniz Kuvvetleri Harekât Merkezi, karargâhın kalbi durumunda olup birlikleri sevk ve idare etme imkânı bulunduğundan çok kritik bir konuma sahiptir. Sırasıyla inceleme dışı sanıklar Tuğamiral … ve en üst düzeyde Tümamiral …’ya bağlıdır. Darbe gecesi harekât merkezinin nöbetçi amiri sanık Binbaşı …, yardımcısı inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’tir. Sanık Binbaşı … vardiya amirliği görevine yeni atanmış olup hazırlanan nöbet listesine göre intibak nöbetini bu görevde tecrübeli olan tanık Binbaşı … ile birlikte tutacaktır. Yeni atanan vardiya amirlerinin ilk hafta tecrübeli vardiya amirleriyle birlikte nöbet tutması planlansa da bu konuyla ilgili yeni atanan vardiya amirlerinin ne zaman göreve başlayacağını darbe girişiminden bir gün önce nöbet listelerini hazırlayan tanık Binbaşı …’a soran inceleme dışı sanık Tümamiral … 18 Temmuz Pazartesi olduğu yanıtını alınca ” Gerek yok, yarın hemen başlasınlar.” emrini vermiştir. Bu nedenle sanık Binbaşı … nöbeti tanık Binbaşı … ile birlikte değil, yalnız başına tutmak durumunda kalmıştır. Tanık Binbaşı … bu emrin nedeniyle ilgili olarak “Tecrübeli bir vardiya amiri darbecilere sorun çıkarabilirdi.” yorumunda bulunmuştur. Tanık Binbaşı … ise emrin isim bazında özel bir görevlendirme olmadığını söylemiş, inceleme dışı sanık Tümamiral … ise … günü tutulan nöbetin Cumartesi günü komutana tekmil verme zorunluluğu olmadığından kolay bir nöbet olup intibak uygulamasını gereksiz bulduğu için bu emri verdiğini ve emrin darbe girişimiyle ilgisi olmadığını belirtmiştir.
Sanık Binbaşı … görevi devraldıktan sonra harekât merkezine ilk emir saat 19.26’da Genelkurmaydan gelmiştir. Genelkurmay Başkanlığı söz konusu bu emirde tüm hava araçlarının derhal indirilmesi ve uçuşların durdurulması emrini vermiştir. Sanık Binbaşı … emri ast birliklere iletmiştir. İnceleme dışı sanık Tuğamiral …’ın emriyle, emrin sebebini istihbarat şubeye soran sanık Binbaşı … istihbarat şubeden emrin sebebi ile ilgili bir bilgi olmadığı ve şifahi bir emir olduğu bilgisini almıştır.
Faaliyetler saat 21.00 sıralarına kadar normal bir şekilde devam ettikten sonra Genelkurmay Başkanlığından arka arkaya olağandışı emirler gelmeye başlamıştır. Gelen ilk emir, “Katılışlar” başlığını taşımaktadır. Emre göre o yıl ki atamalarda …’dan başka bir ile atananlar yeni birliklerine katılmamışlarsa eski birliklerinde göreve devam edeceklerdir. Başka illerden …’ya atananlar ise 24 saat içinde göreve başlayacaklardır. Aksi takdirde haklarında firar işlemi uygulanacaktır. Emir karargâhta bulunan inceleme dışı sanıklar Tümamiral … ve Tuğamiral …’ın isteğiyle saat 22.20’de personelin telefonuna mesaj olarak da çekilmiştir. Hemen akabinde “Hazırlık İkazı ve Birlik İntikali” başlıklı yeni bir emir gelmiş olup tüm birliklerin Genelkurmay tarafından verilen emirleri yerine getirmeye hazır olması istenmiş ve Çakırsöğüt’te bulunan jandarma tugayının …’ya intikali emredilmiştir. Arkasından “Karargâh Sorumluları” başlıklı yeni bir emir gelmiştir. Emir kapsamında Genelkurmay karargâhı ve kuvvet komutanlıklarının karargâh sorumluları belirlenmiş, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâh sorumlusunun Tümamiral … olduğu ifade edilmiştir. Saat 21.49’da Donanma Harekât Merkezi sanık Binbaşı …’e savaş gemilerinin hareket ettiğinden bilgisi olup olmadığını sormuş, sanık Binbaşı … ise bilgisi olmadığını söylemiş, konuyu ilettiği inceleme dışı sanık Tümamiral … ise bilgisi olduğunu ve kimseye haber vermesine gerek olmadığını söylemiştir. TV ekranlarının kapatılan köprüleri gösterdiği harekât merkezine son olarak saat 22.21’de “Sıkıyönetim Direktifi” gelmiştir. Saat 22.25’te işleme alınan evrak saat 22.54’te Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı birliklere sanık Binbaşı … ve yardımcısı sanık Yüzbaşı …’in imzasıyla çekilmiştir. Sıkıyönetim direktifi, Genelkurmaydaki darbeciler tarafından tüm birliklere hâlihazırda zaten gönderilmiş olan ve harekât yıldırım kodu taşıyan bir emir olup, Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi tarafından ikinci kez çekilmiştir. Sanık Binbaşı …, harekât merkezinin bağlı olduğu inceleme dışı sanık Tuğamiral …’ın çoğunlukla harekât merkezinde bulunması, onunla birlikte hareket eden ve anayasayı ihlal suçundan haklarında kurulan hükümler kesinleşen sanık Binbaşılar … ve …’in harekât merkezi personeline “Giriş çıkış yasak, cep telefonu olan varsa bize verin.” şeklinde bir duyuru yapıp harekât merkezinde kontrolü ele almış bir görüntü vermeleri nedeniyle daha pasif bir konumda kalmıştır. Sanık Binbaşı …, savunmalarında harekât merkezini arayan ve o sırada karargâhın sorumlusu olan Tümamiral … ve Binbaşı …’e telefonda amirallerin işleri yürüttüğünü söylemiş, kendisine darbeciler tarafından getirildiği belirtilen silahı görmediğini, gelen sıkıyönetim evrakının içeriğini incelemediğini, bunun için zamanı olmadığını, Başbakan Binali Yıldırım’ın saat 23.05’teki açıklamasına kadar darbe girişimini fark etmediğini beyan etmiştir. Yardımcısı Yüzbaşı … hakkında kurulan hüküm Özel Daire tarafından eylemin anayasayı ihlal suçuna yardım suçunu oluşturacağından cihetle bozulmuş olup bu karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamında yer almamıştır.
3. Darbecilerin Yakalanması ve Karargâhın Kontrolünün Sağlanması
Darbe girişimine katılan askerler sabah saat 05.00’e doğru çözülmüşler ve bir kısmı karargâhtan ayrılmıştır. Buna göre;
Harekât Şubede görevli sanık Binbaşılar … ve … saat 04.30 sıralarında, sanık Astsubay Başçavuş … saat 06.03’te emir astsubaylığını yaptığı inceleme dışı sanık Tuğamiral …’la birlikte karargâhtan ayrılmışlardır.
Sanık Astsubay Başçavuş … saat 06.15 sıralarında şubesinden çıkmış, sanık Astsubay Başçavuş … saat 05.50’de çıkarken Tümamiral … ve Binbaşı …’ü aracına almış, Tümamiral … yurt dışına kaçma hazırlıkları yaparken …’de yakalanmıştır. Sanık Astsubay Başçavuş … saat 06.56’da inceleme dışı sanık …’la birlikte, sanık Astsubay Başçavuş … 05.49’da, sanık Astsubay Başçavuş … saat 06.30’da şahsi araçlarıyla, sanık Binbaşı … 05.54’te birlikten ayrılmışlardır. Karargâhın güvenliği için geldiklerini ve kaldıklarını ifade eden sanıkların henüz kriz tam anlamıyla ortadan kalkmadan karargâhtan ayrılmaları kendi savunmaları açısından çelişki teşkil etmektedir.
Sanık Binbaşılar … ve … ile darbe girişiminin yaşandığı gece nöbetçi olan sanık Binbaşılar … ve … karargâhta kalmaya devam etmişlerdir.
Deniz Kuvvetleri Komutanının emriyle sabah saat 08.00 sıralarında Tümamiral …, yanında Yarbaylar … ve …’la birlikte karargâha gelmiştir. Tümamiral … sanık Binbaşı …’ye olanlarla ilgili olarak önce çıkışmış, sonra tanık Yarbay …’den onu aradığını öğrenince sanık Binbaşı …’yü kendilerine yardımcı olmakla görevlendirmiş, darbe gecesi bir görevi olmadığı hâlde karargâha gelen amiralleri ve onlara yardımcı olan kişileri yakalamaya odaklanmışlardır. Tuğamiral … odasında, Tuğamiral … bir süre önce ayrıldığı karargâha dönüşünde yakalanmıştır. Tanık Yarbay …’yi karargâha almayan herkes gözaltına alınmıştır. Sanık Binbaşı … alıkonulan amirallerin başına nöbetçi olarak görevlendirilmiş, Tümamiral … daha karargâha gelmeden onun emriyle karargâhtaki amiralleri ve yerlerini tespit ederek kendisine bildiren sanık Binbaşı … görevine devam etmiştir. Tanık Yarbay …’nin sabah gördüğüne şaşırdığı sanık Binbaşı …’dan başlangıçta şüphelenilmemiş ve sanık Binbaşı …, Tümamiral … ve Yarbay … ile hareket etmiş, sonrasında inceleme dışı sanık Tuğamiral … ile kısık sesle konuştuğu dikkat çekince ifade vermesi için gönderilenlerin arasına katılmıştır. Darbe girişiminin yaşandığı gece boyunca kendisini odasına kilitleyen ve ancak saat 11.15’te çıkan sanık Binbaşı … askeri savcıya ifade vermesini müteakip Tümamiral …’ın izniyle karargâhtan saat 18.50’de ayrılmıştır.
Deniz Kuvvetleri Karargâhını kontrol altına alan darbeciler protestocu vatandaşlara ateş açan Genelkurmaydaki darbecilerin aksine vatandaşlara ateş açmamışlar, bazı beyanlara göre Genelkurmaydan gelen yardım taleplerini yerine getirmemişlerdir. Darbe girişimi sırasında yaşanan tüm cebir ve şiddet eylemleri, tanık Yarbay …’nin iteklenerek dışarı çıkartılması ve tanık Astsubay …’ın kelepçelenmesi ve karargahtan dışarı atılmasıyla sınırlı kalmıştır. Kapı nöbetçileri içeri aldıkları kişiler dâhil herkese kimlik sormuş, bazılarına ise silah doğrultmuşlardır.
Bu kapsamda uyuşmazlık konusunun daha iyi aydınlatılabilmesi için sanıkların eylemleri ve hukuki durumları ile örgütsel ilişki kayıtlarının ayrı ayrı incelenmesinde yarar vardır.
a. Sanık …
Sanık darbe girişimi sırasında karargâhın güvenliğinden sorumlu olan nöbetçi subaydır. Personel Başkanlığında görev yapmaktadır. Birliğe amirallerin geldiğini ve terör tehdidi olduğunu öğrenince dışarı çıktığını, dış nöbetçilerin yanına geldiği sırada Genelkurmay Başkanlığından gelen silah seslerini duyunca tekrar içeri dönerek tanık Karargâh Komutan Vekili Yarbay …’yi aradığını, mesai zaman diliminde karargâhın güvenliğinden sorumlu inceleme dışı sanıklar Yarbay … ve Tuğamiral … karargâha gelerek duruma el koyduğu için kendi görevinin bittiğini düşündüğünü ifade etmiştir. Öte yandan gece boyunca darbeye karşı hareket eden Tümamiral … ve Yarbay … ile başka bir irtibatı olmamıştır. Karargâh içinde silahını elinde taşıdığı görüntüleri ise elbisesinde tabancası için kılıf bulunmamasıyla açıklamıştır. Tümamiral … ve Yarbay … ile birlikte darbeci amirallerin derdest edilmesine yardımcı olmuş ve başlarında nöbet tutmuştur. Mahkeme mahkûmiyet gerekçesinde nöbetçi olduğu için karargâhı darbecilere karşı koruma görevi olduğunu ifade etmiştir.
Sanığın Bylock kullanıcısı olduğuna ilişkin tespitler hükümden sonra dosyaya yansımış olup ardışık arama kayıtları ve örgütsel bağlatısına yönelik tanık beyanları da aynı şekilde dosyaya gönderilmiştir.
Sanık savunmalarında darbeci olsaydı tanık Yarbay …’yi aramayacağını, onu arayarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığında olanlardan haberdar olmasını sağladığını, tanık Yarbay …’nin karargâha alınmadığından haberi olmadığını, karargâhta darbe girişimiyle ilgili faaliyetlerden bilgisinin bulunmadığını, darbecilerden emir almadığını ve onlara emir vermediğini, sabah Tümamiral …’dan aldığı darbe karşıtı emirleri yerine getirdiğini, darbecilerin derdest edilmesine yardım ettiğini beyan etmiştir.
b. Sanık …
Sanık Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanlığında inceleme dışı sanık Tuğamiral …’a bağlı çalışmakta olup izinde olduğu hâlde onun emriyle emir astsubayı …’in çağrısı üzerine birliğe gelmiştir. Birliğin güvenliğini sağlamak amacıyla silah almış, koridorlarda dolaşmıştır. Darbe girişiminin başarısızlığa uğrayacağı anlaşıldıktan sonra sabaha karşı karargâhtan ayrılmıştır. Sanık savunmalarında darbe girişiminden önceden bilgisi olmadığını, amiri tarafından çağrıldığı için karargâha geldiğini ve emir doğrultusunda karargâhı korumak için hareket ettiğini savunmuştur.
Sanık hakkında FETÖ/PDY mensuplarının kullanması için oluşturulan Bylock haberleşme programını kullandığına ilişkin tespit tutanağı dosyaya gönderilmiştir. Ayrıca örgütün TSK içinde faaliyet gösteren mahrem yapılanması içinde yer aldığına ilişkin tanık beyanı da dosya içine alınmıştır.
c. Sanık …
Sanık Binbaşı …’ın darbe girişiminin ilk saatlerinde ailesi ile birlikte çıktığı tatilden …’ya henüz döndüğünü, girişime konu olaylardan haberdar olması üzerine aynı şubede çalıştığı sanık Binbaşı … ile haberleşerek karargâha saat 02.10 sıralarında birlikte geldiklerini, karargâha gelmekteki amaçlarının ise gelişen olayların iç yüzünü öğrenmek ve karargâhı korumak olduğunu belirttikleri anlaşılmıştır. Kapı nöbetçilerinin başlangıçta kendilerini içeri almadıklarını, uzun uğraşlardan sonra içeri girerken sanık Binbaşı …’in beylik silahını aldıklarını beyan etmişlerdir. Karargâha girdikten sonra doğrudan bağlı çalıştıkları harekât başkanlığında bulunan harekât merkezine gitmişler, vardiya amiri sanık Binbaşı …’e neler olduğunu sormuşlar, ”Genelkurmaydan saçma sapan emirler geldi.” cevabını almışlardır. Komutanları olan inceleme dışı sanık Tümamiral …’ya bir emri olup olmadığını sordukları, karargâhın korunmasına yardımcı olunması emrini alınca sanık Binbaşı …’ın MP5 marka makineli tüfek temin edip onu taşıdığı anlaşılmıştır. Saat 04.00’ten sonra yine darbe girişimini yöneten Tümamiral …’nın gidebileceklerini söylemesi üzerine sanık Binbaşı … ve darbe gecesi harekât merkezinde faaliyet gösteren inceleme dışı sanık Binbaşı …’le birlikte karargâhtan ayrılmıştır.
Dosyada FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle bağlantısı bulunduğuna ilişkin anlatımlar içeren tanık beyanı bulunduğu anlaşılmaktadır.
d. Sanık …
Sanık Binbaşı …’in de darbe girişimi sırasında birlikte hareket ettiği sanık Binbaşı … ile birlikte harekât şubede görev yaptığı, karargâha saat 02.10 sıralarında birlikte geldikleri, içeri girerken beylik tabancasının nöbetçiler tarafından alındığı, karargâha girdikten sonra yanına gittikleri inceleme dışı sanık Tümamiral …’nın silahlanın emriyle tabancasını nizamiyedeki nöbetçilerden geri aldığı, şubesinin civarında silahla bulunduğu ve yine …’nın izniyle inceleme dışı sanık Binbaşı … ve karargâha birlikte geldiği arkadaşı sanık Binbaşı … ile birlikte saat 05.00’e doğru karargâhtan ayrıldıkları anlaşılmıştır. Savunmasında amaçlarının karargâhı korumak olduğunu ve darbe girişimine katılmak için gelmediklerini beyan etmiştir.
Sanık …’in asker kişilerle ardışık aramaları bulunduğuna ilişkin belgenin hükümden sonra dosyaya gönderildiği görülmüştür.
e. Sanık …
İstihbarat şubede görevli sanık Binbaşı …, olay günü karargâha saat 20.39’da inceleme dışı sanıklar … ve …’den daha önce gelmiştir. Savunmalarında alış veriş yapmak isterken banka kartlarını karargâhtaki odasında unuttuğunu fark ettiğini, o yüzden karargâha bunları almak için geldiğini, kendisini kimsenin çağırmadığını, karargâhta kısa bir süre kaldıktan sonra tam dışarı çıkarken Genelkurmay Başkanlığının önündeki kargaşayla karşılaştığını ve akabinde inceleme dışı sanık Yarbay …’ın aldığı güvenlik önlemlerine şahit olduğunu belirtmiştir. Bu andan sonra sanığın inceleme dışı sanıklardan Yarbay … ile gece boyu birlikte hareket ettiği, sabah saatlerinde de Genelkurmaydan yapılan atışlardan korunmak isteyen vatandaşların tahliyesine ön ayak olduğu anlaşılmıştır.
Darbe girişiminin başarısızlığa uğramasına müteakiben Deniz Kuvvetleri Komutanının emriyle karargâhın kontrolünü yeniden ele almak ve darbe girişimine katılanları yakalamak amacıyla Tümamiral … ve Yarbay …’nin karargâha geldikleri sırada sanık Binbaşı …’un hâlen karargâhta olduğu, Tümamiral … ve Yarbay …’nin başlangıçta kendisinden şüphelenmedikleri, onların emriyle darbe girişimine katılan amirallerin yakalanmasına yardımcı olduğu, Tümamiral … tarafından silahının alındığı, neden burada olduğu sorusuna ”Cüzdanımı unuttum.” şeklinde cevap verdiği, tanık Yarbay …’nin ifadesinde sanıktan “Orada görmeyi beklediğim bir isim değildi… sonra baktık ki … ile fısır fısır konuşuyor.” şeklinde bahsettiği, yakalanan darbeciler savcılığa gönderilirken Tümamiral …’ın sanığa ‘”Sen de buradaymışsın, gidip bir ifade vermen iyi olur.” dediği hususlarının beyanlarda yer aldığı anlaşılmaktadır.
İlk idari tahkikat raporunda karargâhta hakkında anayasayı ihlal suçundan kurulan hüküm kesinleşen inceleme dışı sanık Binbaşı …’e ait odada öğle saatlerinde Binbaşı …, Yarbay …, Başçavuş … ve Başçavuş … ile birlikte sanık …’un da bulunduğunun tespit edildiği ve bunun darbeye hazırlık amacıyla yapılan bir toplantı olduğu düşüncesine yer verilmiştir. Bu tespite ilk derece mahkemesince gerekçeli kararda yer verilmiş ise de toplantıya katıldıklarını kabul eden …, …, … ve … savunmalarında uzun yıllardır tanışıklıkları olduğunu, toplantının darbeye hazırlık amacıyla değil tayini çıkan ve o gün ayrılış yapan …’e veda amaçlı yapıldığını ve sanık Binbaşı …’un toplantıya katılmadığını ifade etmişlerdir. Sanık savunmalarında söz konusu toplantı sırasında karargâh içinde başka bir yerde olduğunu, sonrasında karargâhtan ayrıldığını, toplantıya katılmadığını, darbe girişiminin yaşandığı gece tesadüfen bulunduğu karargâhta karşılaştığı olaylar üzerine yalnızca karargâhı korumak için kaldığını ve darbe girişimiyle ilgisi olmadığını savunmuştur.
Sanık Binbaşı … hakkında 2013 yılında inceleme dışı sanık … ile birlikte ardışık arandığına dair tespit tutanağının hükümden sonra dosyaya gönderildiği anlaşılmıştır.
f. Sanık …
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında Astsubay Başçavuş rütbesiyle görev yapan sanık …’i inceleme dışı sanık İstihbarat Başkanı …’nin saat 21.17’de arayıp, acil bir durum için karargâha gelmesini ve sanık Astsubay Başçavuş …’i de getirmesini istemesi sonrasında saat 21.52’de karargâha gelen sanık …’in, kapıda güvenlik tehdidi olduğunu öğrenince hemen silah alıp kompozit başlık taktığı, bir süre dışarıda nöbet kulübelerinin bulunduğu bölgede bu şekilde bekledikten sonra karargâhtaki şubesine geldiği, burada gece boyunca silah taşıdığı, sabah saat 06.56’da darbe girişimine aktif şekilde iştirak eden ve haklarında anayasayı ihlal suçundan kurulan hükümler kesinleşen …, …, … ve aynı şubede çalışığı ve itiraz kapsamında yer alan sanık Astsubay Başçavuş … ile birlikte karargâhı terk ettiği anlaşılmıştır.
Sanık savunmalarında amirinin çağırması üzerine karargâha geldiğini, terör tehdidinden bahsedilmesi üzerine silah aldığını, darbe girişiminden haberinin bulunmadığını ve girişime katılmadığını savunmuştur.
Hükümden sonra sanığın 2013 yılında başka bir astsubayla birlikte ardışık olarak arandığına ilişkin tespit tutanağının dosyaya gönderildiği görülmüştür.
g. Sanık …
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında Astsubay Başçavuş rütbesiyle görev yapan sanık …’nin saat 21.20’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığını aradığı, akabinde saat 21.27’de inceleme dışı sanık Tümamiral …’nin sanığı arayarak acil bir durum nedeniyle karargâha gelmesini istediği, saat 21.51’de karargâha giren sanığın istihbarat şubeye geldiği ve karargâhın güvenliğini sağlama amacı kapsamında silahlanıp göreve başladığı, savunmalarında önceden haberi olmadığı darbe girişimi ortaya çıktıktan sonra karargâhı terk etmek istediğini, bu amaçla turnikelerden geçtiğini ama dışarıdaki çatışma nedeniyle karargâhtan çıkamadığını söylediğinin anlaşıldığı, aynı zamanda birim amiri olan ve itiraz kapsamında yer alan sanıklardan Binbaşı …’nın kendisine ”Güvenliğin için odanda kal.” dediğini belirten sanığın saat 05.49’da şahsi arabasıyla karargâhı terk ettiği görülmüştür.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kullanması amacıyla oluşturulan Bylock programını kullandığına ilişkin tespiti dosyaya gönderilen sanıkla ilgili olarak üç farklı tarihte değişik askeri personelle ardışık aramaları olduğuna dair tespit tutanaklarının da hükümden sonra gönderildiği anlaşılmıştır.
h. Sanık …
Sanık …’i arayan inceleme dışı sanık Tuğamiral …’nin Deniz Kuvvetleri Komutanlığında İstihbarat Başkanlığında görev yapan sanık Astsubay Başçavuş …’in de karargâha gelmesini istediği, bunu öğrenen sanığın saat 22.21’de şahsi aracıyla karargâha geldiği, kapıda nöbetçiler tarafından durdurulduğu ancak “Sen … misin?” sorusuna ”Evet” yanıtını verince bekletilmeden içeri alındığı, istihbarat şubede bulunduğu sürede silah taşıdığının tespit edildiği ve darbe girişimi başarısızlığa uğradıktan sonra saat 05.50’de karargâhtan ayrılırken aracının yanına gelen Tümamiral … ve darbe girişimi sırasında …’nın korumalığını üstlendiği anlaşılan Binbaşı …’ü de yanına aldığı ve gitmek istedikleri yerlere bıraktığı anlaşılmıştır.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kullanması amacıyla oluşturulan Bylock programını kullandığına ilişkin tespiti dosyaya gönderildiği anlaşılan sanıkla ilgili 2013 yılında bir kez ardışık olarak arandığına ilişkin tespit tutanağının da hükümden sonra dosyaya gönderildiği görülmüştür.
ı. Sanık …
Darbe girişimi başladığı sırada ikamet ettiği askeri lojmanda bulunan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yapan sanık Astsubay Başçavuş …’u diğer bazı sanıkların aksine karargâhtan kimsenin aramadığı, sanık …’in sanığa “Sana ihtiyaç olursa çağırırız.” dediği, saat 00.00’dan sonra lojmanın önüne çıkan sanık …’un itiraz kapsamında yer alan sanık Astsubay Başçavuş … ve inceleme dışı sanık …’le karşılaştığı, bu zaman diliminde darbe girişiminin açığa çıktığı saatte sanık Astsubay Başçavuş …’in Tuğamiral …’ın emir astsubayı olduğu ve Tuğamiral … karargâhta bulunduğu için kendisinin de gitmesi gerektiğini söylediği, bunun üzerine sanık Astsubay Başçavuş …’un da … ve … ile birlikte karargâha doğru yola çıktıkları, Genelkurmay çevresindeki kargaşayı zorlukla aştıktan sonra karargâhın önüne geldikleri, burada kapı nöbetçileri tarafından üzerlerine silah doğrultulsa da inceleme dışı sanık … güvenlik birliğinden olduğundan onun sayesinde saat 01.34’te içeri girebildikleri, sanık …’un kendi şubesine çıktığı, daha önceden toplanan arkadaşlarının yanında beklemeye başladığı, savunmasında sanık …’in taşıdığı MP5 marka tüfeği bir süre kendisinin taşıdığı ancak bunun nedeninin sanık …’in tüfeğin alev gizleyenini sürekli yere düşürdüğü için bir kaza çıkmasından korkması olduğunu, kendisinin taşıması için yeni bir silah almadıklarını, saat 06.15’te elinde kutuyla karargâhtan çıktığını, kutuda şarjörlerin olduğunu beyan ettiği, daha sonra saat 06.56’da arkadaşlarıyla birlikte karargâhtan ayrıldığı görülmüştür.
Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kullanması amacıyla oluşturulan Bylock programını kullandığına ilişkin tespitin dosyaya gönderildiği anlaşılmıştır.
i. Sanık …
Anayasayı ihlal suçundan aldığı hapis cezası kesinleşen Tuğamiral …’ın emir astsubayı olarak görev yapan sanık Astsubay Başçavuş …’in de bir kısım sanığın aksine kimse tarafından aranmadığı ve karargâha çağrılmadığı, darbe girişimin başlangıcında yaşanan olayları öğrenmesi üzerine harekât merkezini aramasına rağmen inceleme dışı sanık Tuğamiral …’la görüşemediği, saat 00.00’dan sonra bulunduğu lojmanın önüne çıkınca sanık Astsubay Başçavuş … ve inceleme dışı sanık …’le karşılaştığı, onlara emir astsubayı olduğu komutanının karargâhta olduğunu ve görevi gereğince komutanını korumakla görevli olduğundan bahisle birliğine gitmek istediğini söylediği, kendileri de birliklerine gitmek isteyen diğer iki sanıkla birlikte saat 01.34’te karargâha ulaştığı anlaşılmıştır. Sanık doğrudan inceleme dışı sanık Tuğamiral …’ın yanına gidip bir emri olup olmadığını sormuş, sonrasında odasının önünde beklemeye başlamıştır. Güvenlik kamera kayıtlarına göre saat 05.53’te elinde çöp poşetiyle tuvalete girdiği görüntülenmiştir. Sabah saat 06.03’te inceleme dışı sanık Tuğamiral …’la birlikte karargâhtan çıkarak …’ın evine gitmiş, karargâha geri döndüklerinde ise Tümamiral … ve Yarbay … darbe girişimine katıldığını anladıkları …’ı yakalamışlardır. Sanık savunmalarında darbe girişiminden haberi olmadığını, karargâha gelme amacının kanuni görevi gereğince emir astsubayı olduğu komutanını korumak olduğunu savunmuştur.
Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kullanması amacıyla oluşturulan Bylock programı kullandığına ilişkin tespitin dosyaya gönderildiği ve değişik askeri personelle beş değişik tarihte ardışık olarak arandığına dair tespit tutanağının da hükümden sonra dosyaya gönderildiği anlaşılmıştır.
j. Sanık …
Deniz piyade sınıfından olan sanık Astsubay Başçavuş …, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında değil, Genelkurmay Başkanlığında görev yapmaktadır. İlk derece mahkemesi kararında darbe toplantısı, Özel Daire tarafından ise ”mahiyeti belirlenemeyen toplantı” olarak nitelenen ve Deniz Kuvvetleri Karargâhında inceleme dışı sanık Binbaşı …’in odasında yapılan toplantıya darbe girişiminde yer alan Yarbay … ve Başçavuş …’la katıldığını kabul eden sanık bu hususta diğer sanıklar gibi toplantının amacının o gün tayini çıkan …’in vedası amacıyla yapıldığını beyan etmiştir. Sanık savunmalarında il dışındaki bir düğüne katılmak için amirinden izin talep ettiğini, talebinin şifahen kabul edildiğini, o gün uzun yola gideceğinden aracını muayeneye götürdüğünü, birim amiri olay günü katıldığı toplantıdan çıkamadığı için imzalı izin belgesini alamadığını, şubesinde görev yapan sivil memur tarafından belgenin akşam imzalanabileceği söylenince akşam yemekten sonra evinden Genelkurmay karargâhına doğru yola çıktığını, saat 21.20 sıralarında karargâhın önünde yükselen silah sesleri ve kargaşayla karşılaşınca kendi can güvenliğini sağlamak için Deniz Kuvvetleri Karargâhına yöneldiğini, bu sırada telefonla inceleme dışı sanık Yarbay … tarafından arandığını, sonra …’ı kendisinin aradığını ve 21.26’da aracıyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdiğini beyan etmiştir. Savunmasına göre sanık inceleme dışı sanık … sanığa ”Aracını park et, kendini emniyete al.” demiştir. Sanık … aracını park ettikten sonra sırt çantasıyla birlik içinde dolaşmıştır. Silah taşımadığını, herhangi bir emir almadığını ve vermediğini, sırt çantasında böbrek hastası olduğu için su, tansiyon aleti ve ilaçlarının olduğunu, öğle sıralarında yapılan toplantıda bulunduğu kişilerle 20-25 yıllık arkadaşlıkları olduğunu söylemiştir.
Hükümden sonra dosyaya sabit telefonlardan 52 kez arandığına ilişkin tespit tutanağının gönderildiği anlaşılmıştır.
k. Sanık …
Sanık Binbaşı …’in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekât Merkezi vardiya amirliğine henüz atandığı, olağan nöbet planlamasında darbe girişiminin yaşandığı akşamki nöbeti bu görevde tecrübeli tanık Binbaşı … ile birlikte tutması gerektiği ancak tanık Binbaşı …’ın beyanına göre inceleme dışı sanık Tümamiral …’nın yeni atanan vardiya amirlerinin hemen göreve başlamalarını istemesi üzerine intibak usulü terk edildiğinden yalnız başına nöbet tutmak durumunda kaldığı, tanık Binbaşı …’a göre bu değişikliğin nedeninin tecrübeli bir vardiya amirinin darbecilere sorun çıkarma ihtimali olduğu, inceleme dışı sanık …’nın ise bu durumla ilgili olarak komutana tekmil gerektirmeyen … günü tutulan nöbetin daha kolay olduğundan intibak usulüne gerek olmadığını ve emri bu nedenle verdiğini söylediği, tanık Binbaşı …’ın da görevlendirmenin isim bazında yapılmadığını ve nöbetin sanık Binbaşı …’e önceden yazıldığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Darbe girişimi sırasında darbeci amirallerden Tuğamiral … kendisine bağlı harekât merkezini bizzat yönlendirmiş, darbenin karargâhtaki en üst düzey sorumlusu olan inceleme dışı sanık … da zaman zaman bilgi alıp, emir vermiştir. Sanık Binbaşı … Genelkurmayın hava araçlarının yere indirilmesiyle ilgili emrini alt birliklere ulaştırmış, Donanma Harekât Merkezinden gelen gemilerin denize açıldığı bilgisini inceleme dışı sanık Tümamiral …’ya iletmiş, darbe girişimine dönük emirlerin ilki olan “Katılışlar” başlıklı emri inceleme dışı sanık Tuğamiral …’ın emriyle cep telefonlarına mesaj olarak göndermiştir. Darbe girişimi kapsamında gelen son emir olan ve önceki emirlerin mahiyetinin açığa çıkmasını da sağlayan “Sıkıyönetim Direktifi” de alt birliklere yine onun imzasıyla gönderilmiştir. Sanık yargılama aşamasındaki savunmalarında emrin içeriğini incelemeye fırsat bulamadığını ve darbe girişiminden Başbakan’ın açıklamasıyla haberdar olduğunu beyan etmiş, savcılık aşamasında ”Sıkıyönetim direktifini görünce darbe olabileceğini düşündüm.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosya kapsamında alınan sanık savunmaları ve tanık beyanlarına göre inceleme dışı sanık Tuğamiral …, Binbaşılar … ve …’la birlikte harekât merkezini kontrol altına almış olup sanık Binbaşı …’in girişim sırasında girişimi sahiplenecek şekilde dikkat çekici bir etkinliğinin olmadığı anlaşılmaktadır. Sanığın bu doğrultuda icra ettiği rutin görevleri dışında tek eylemi, iç yüzü henüz anlaşılamamış ilk üç emir sonrasında gelen sıkıyönetim direktifini alt birliklere göndermek olmuştur. Sanık darbe girişimi başarısızlığa uğradıktan sonra karargâhtan ayrılan diğer darbeci subay ve astsubayların aksine karargâhta kalmış ve görevine devam etmiş, darbe girişiminin sonrasında karargâhı yeniden kontrol altına alan Tümamiral … sanığa saat 07.00’de karargâhta olan amirallerin isimlerini ve yerlerini sormuş, sanık Binbaşı … karargâhı dolaşarak yerlerini tespit ettiği kişileri Tümamiral …’a bildirmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının darbe girişimi konusunda hazırladığı idari tahkikat raporunda harekât merkezi personelinin rutin görevlerini yerine getirdiği düşüncesi dile getirilmiştir.
Sanık savunmalarında darbe girişimini önceden bilmediğini ve girişimle ilgisi olmadığını, rutin görevlerini yerine getirdiğini beyan etmiştir. Sanık Binbaşı …’in harekât merkezi vardiya amirliğindeki görevinde yardımcısı konumunda olan ve sıkıyönetim direktifinin alt birliklere çekilmesi evrakında sanık gibi imzası bulunan Yüzbaşı … hakkında anayasayı ihlal suçundan kurulan hüküm Özel Daire tarafından suça yardım hükümleri gereğince indirim yapılması gerektiğinden bahisle bozulmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Yüzbaşı … hakkındaki bu kararı gerekçe göstererek aynı hukuki durumda olduğunu beyan ettiği sanık Binbaşı …’le ilgili kurulan hükme yönelik olarak eylemin anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçunu oluşturduğunu ve sanığın cezasından indirim yapılması gerektiği düşüncesiyle itirazda bulunmuştur.
Sanıkla ilgili sonradan dosyaya gelen bir yazıya göre FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne bağlı olarak TSK mahrem yapılanmasında faaliyet gösteren bir ”sivil imam”dan elde edilen dokümanlarda Deniz Kuvvetlerinde ”ümit yapılanması” adı verilen yapılanmayla ilgili kayıtlar arasında sanıkla ilgili bilgiler olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
l. Sanık …
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında İstihbarata Karşı Koyma Müdürü olan ve yaklaşık sekiz yıldır aynı şubede görev yaptığı anlaşılan sanık Binbaşı …’nın 15.07.2016 günü akşam saat 21.00’de amiri olan inceleme dışı sanık Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğamiral … tarafından arandığı ve acil bir durum nedeniyle karargâha gelmesinin istendiği, saat 21.38’de karargâha gelen sanık henüz kapıda iken orada bulunan Tuğamiral …’nin nöbetçi personele ”Alın içeri, ben çağırdım.” dediği, bu şekilde içeri giren sanık …’na amiri olan Tuğamiral … tarafından bir terör saldırısı ihtimali olduğu, karargâhın güvenliğini sağlamak üzere bir kısım personeli kendisinin aradığı ve aradıklarının karşısına artı işareti koyduğu belirtilerek diğer kişileri de araması şeklinde emir verildiği, sanığın savunmalarında şube personeline karargâhı koruma görevi verilmesini akla yatkın bulmayan sanık Binbaşı …’nın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâh binasının karşısında bulunan Genelkurmay Başkanlığı binası ile çevresindeki durumdan ve sosyal medyadaki haberlerden şüphelenerek yaşananların bir darbe girişimi olduğunu anladığı ve kendisine verilen emre uymayarak kimseyi aramadığı, bu sırada aynı şubede görev yapan ve hakkında anayasayı ihlal suçundan kurulan hüküm kesinleşen Yüzbaşı …’ün sanığa ”Komutanım, kendinizi korursunuz.” diye bir tabanca getirdiği, akabinde saat 22.16’da kapısını kilitleyip 13 saat boyunca odasından tuvalete gitmek için bile çıkmadığı ve tuvaletini de pet şişelere yaptığı, odasında bulunduğu süre içinde kendisini arayarak ne yapmaları gerektiğini soran personele karargâha gelmemelerini söylediği, kendisine danışan Astsubay Başçavuş …’ye ise güvenliği için odasında oturmasını tavsiye ettiği, yine savunmalarına göre telefonunu getirmediği için … yeri bilgisayarından girdiği Facebook ve Twitter hesaplarından darbe karşıtı paylaşımlarda bulunduğu, kamuoyunda Balyoz ismiyle anılan kumpas davasında tutuklu yargılandığını söylediği emekli amiral Erdem Caner Baner’i aradığı, onun da odasında kalmasını tavsiye ettiği, emekli amiral Erdem Caner Baner’in de darbe girişiminin yaşandığı gece darbe karşıtı paylaşımlarda bulunduğu, o gece görüştüğü kişilerin tanık olarak dinlenmesini istediği, bunların yanında sanığın savunmaları boyunca geniş şekilde FETÖ/PDY terör örgütüyle bağlantısı olmadığını, aksine 2008 yılından beri görev yaptığı İstihbarat Şubede örgütün TSK’ya yönelik komplolarını engellemek için çalıştığını, bu amaçla 2009’da Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a sunum yaparak daha o tarihte kumpasları Deniz Kuvvetleri Karargâhında darbe girişimini yöneten ve darbeciler tarafından karargâh sorumlusu yapılan Tümamiral …’nın gerçekleştirdiğini anlattıklarını, buna rağmen bu kişinin amiral yapıldığını, aynı şekilde Kuvvet Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit’i de daha yüzbaşı olduğu dönemden beri örgütle bağlantısı bilinen Tuğamiral … hakkında istihbarat şube olarak uyardıkları hâlde bu kişinin de amiral yapıldığını, Askeri Casusluk kumpasında TSK’dan atılmak istenen 41 personelle ilgili atılmamaları yönünde mağdurlar lehine rapor yazdığını, bu dokümanların dosyaya getirilmesini istediğini, gerek Balyoz gerek 28 Şubat davalarında örgütün aleyhine … ve işlemleri nedeniyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından yönlendirildiği Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca tespit edilen sosyal medya hesapları üzerinden tehdit edilip bizzat hedef alındığını, eğer 17-25 Aralık süreci yaşanmasaydı kendisinin de tutuklanacağını, hayatı boyunca sürekli tayin gördüğünü, okulunu iyi bir dereceyle bitirdiği hâlde tayinler yüzünden çalışamadığından kurmaylık sınavını kazanamadığını, eşinin 8 yıldır memur olmaya çalıştığını ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yönelik kopya soruşturmasına konu olan 2010 KPSS sınavından 46 puan aldığını, kendisi örgüt mensubu olsaydı soruları önce eşine vermeleri gerekeceğini belirterek örgüt üyesi olmadığını, dolayısıyla FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından planlanıp gerçekleştirilen askeri darbe girişimiyle ilgisi bulunmadığını savunmuştur.
Sanık Binbaşı … hakkında Bylock tespiti ve ankesör/sabit hat kaydı olmadığı, örgütte birlikte faaliyet gösterdikleri yönünde itirafçı tanık beyanı da bulunmadığı ancak tanık Binbaşı …’ın dosyada mevcut beyanına göre darbe girişiminden bir ay önce sanığın kendisini odasına çağırarak istihbaratçı personelcilerin ve kendisinin Fetöcü olduğunu söylemekten vazgeçmesini ve ayrıca örgütün TSK’daki yoğun kadrolaşmasını darbe girişimi öncesinde deşifre eden yazar … Önsel’e ait ”Ağacın Kurdu” isimli kitabı karargâha getirerek reklamını yapmamasını istediğini beyan ettiği, dosyaya sunulan bir dilekçede ise Şükrü Ergüvan isimli eski TSK mensubunun sanıktan askeri casusluk komplosu sürecinde kendisini emekliliğe zorlayan kişilerden birisi olarak bahsettiği ve kendisine Genelkurmayı kast ederek “Bunlar seni zaten atacak en iyisi sen istifa et.” dediğini, bunun üzerine istifa etmek zorunda kaldığını beyan ettiği, sanığın Deniz Kuvvetleri Komutanlığına yönelik olarak faaliyet gösteren FETÖ/PDY silahlı terör örgütü sivil imamlarından … Coşkuner’in kurduğu hücresel haberleşme ağında yer aldığı iddiasıyla ilgili olarak ise sanığın taleplerine rağmen … Coşkuner’in yargılandığı dosyaya konu evrakların ayrıntılı şekilde dosya içerisine alınmadığı görülmüştür.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Somut olayın hukuki değerlendirmesine geçmeden önce Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığa konu anayasayı ihlal suçu ve anayasayı ihlal suçuna yardım suçu ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ve silahlı terör örgütü üyeliği kavramları üzerinde durulacaktır.
İnceleme konusu suç, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde “(1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur” şeklinde,
Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinde ise “Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men’e cebren teşebbüs edenler, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olur.
65’inci maddede gösterilen şekil ve suretlerle gerek yalnızca gerek birkaç kişi ile birlikte kavli veya tahriri veya fiili fesat çıkararak veya meydan ve sokaklarda ve nasın toplandığı mahallerde nutuk irat veyahut yafta talik veya neşriyat icra ederek bu cürümleri işlemeğe teşvik edenler hakkında, yapılan fesat teşebbüs derecesinde kalsa dahi ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur.
(Ek: 6/7/1960 – 15/1 md.) Birinci fıkrada yazılı suça ikinci fıkrada gösterilenden gayri surette iştirak eden fer’i şerikler hakkında beş seneden on beş seneye kadar ağır hapis ve amme hizmetlerinden müebbeden memnuiyet cezası hükmolunur” biçiminde düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinin gerekçesinde “Anayasanın Başlangıç Kısmında aynen ‘Millet iradesinin mutlak üstünlüğü; egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk dışına çıkamayacağı; hiç bir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerini, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğin karşısında koruma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı’ şeklindeki ifadeyle siyasal iktidarın kuruluş ve işleyişine egemen olması gereken ilkeler gösterilmiş bulunmaktadır.”
5237 sayılı Kanun’un 309. maddesinde ifadesini bulan “bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek” tabiriyle mülga 765 sayılı Kanun’un 146. maddesindeki ifadesiyle “tağyir”, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak” tabiriyle “ilga” ve “bu düzen yerine başka bir düzen getirmek” tabiriyle de “tebdil” kastedilmek istenmiştir. Dolayısıyla yönelik olduğu hareketler bakımından mülga 765 sayılı Kanun ile 5237 sayılı TCK arasında esaslı bir farklılık yoktur ancak mülga 765 sayılı Kanun’un 146/2. fıkrasında ifade olunan “…gerek yalnızca gerek bir kaç kişi ile birlikte kavli veya tahriri veya fiili fesat çıkararak veya meydan ve sokaklarda ve nasın toplandığı mahallerde nutuk irat veyahut yafta talik veya neşriyat icra ederek bu cürümleri işlemeğe teşvik edenler hakkında, yapılan fesat teşebbüs derecesinde kalsa dahi ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur Birinci fıkrada yazılı suça ikinci fıkrada gösterilenden gayri surette iştirak eden fer’i şerikler hakkında beş seneden onbeş seneye kadar ağır hapis ve amme hizmetlerinden müebbeden memnuiyet cezası hükmolunur” hükmüne 5237 sayılı TCK’nın ilgili maddelerinde haklı olarak yer verilmemiştir. Bu hüküm, özel iştirak hükümleri koymasının yanı sıra maddenin ikinci fıkrası gereği, “yapılan fesat teşebbüs derecesinde kalsa dahi ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur” ifadesiyle kalkışma suçunun “hazırlık hareketini” kalkışma suçunun cezasıyla cezalandırmaktadır.
Siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan bu ilkeleri içeren kuralların bütünü, Anayasal düzeni teşkil etmektedir. Bu madde ile korunmak istenen hukuki yarar, Anayasa düzenine egemen olan ilkelerdir.
Madde ile korunmak istenen hukuki yararın niteliği dikkate alınarak “Türkiye Cumhuriyet Anayasasının öngördüğü düzen” ibaresi kullanılmış, böylece korunmak istenen hukuki yarara açıklık getirilmiştir.
Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için cebir veya tehdit kullanarak Anayasal düzenin değiştirilmesine teşebbüs edilmesi gerekir. Bu nedenle, cebir ve tehdit bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Cebir ve tehdit kavramlarının hukuki anlam ve içeriği bilinen bir husustur. Bu itibarla, Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir veya tehdit kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinin kaynağını oluşturan 1889 İtalyan Ceza Kanununun 118. maddesi, mezkur 146. maddede olduğu gibi cebir (Violentemente) unsurunu taşımaktaydı. Ancak 1930 faşist İtalyan Ceza Kanunu’nun aynı konuyu düzenleyen 283. maddesinde cebir unsuru suç tanımından çıkartılmıştı. Faşizmin etkisiyle kaleme alınan 283. madde, bilahare 11.11.1947 tarihinde yeniden değiştirilerek suç tanımında tekrar cebir unsuruna yer verilmiştir.
Maddede maddi unsur olarak “teşebbüs edenler” ibaresi kullanılmış olduğundan, Anayasa’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmesi cezalandırma için yeterlidir. Suç, hem idare edenler hem de idare edilenler tarafından işlenebileceğinden teşebbüste aranılacak elverişliliğin, suçun işleniş biçimi ve özellikle suçun bir tehlike suçu olduğu dikkate alınarak, kullanılan cebir veya tehdidin netice elde etmeye elverişli olup olmadığının hâkim tarafından takdir edilmesi gerekir.
1982 Anayasası’nın 2. maddesi ile Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliği “hukuk devleti” olarak tayin edilmiştir. “Hukuk devleti; insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan devlettir.” (Anayasa Mahkemesinin 11.10.1963 tarih ve 124-243 sayılı kararı.).
Meşruluk, sitenin/devletin gözle görünmeyen … meleğidir. (Ferraro) Hukuk devletinin meşruiyet kaynağı, hukuktur. Toplumun genelini ilgilendiren her olayın tarihi bir yanı varsa da hukuk devleti bağlamında olaylar hukuka uygun olup olmadıklarıyla değerlendirilirler. Hukuk devleti her alanda adil ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kurarak, hukuka aykırı ve suç oluşturan her fiili, olay ve fail istisnasına tabi tutmaksızın, hukuk denetime alır.
Anayasal düzenin zorla değişmesiyle sonuçlanan eylem, hukuki açıdan bir darbe mi yoksa ihtilal midir? Darbe ya da ihtilal olması suç vasfını değiştirecek midir? “İhtilal, toplum düzenini değiştirmek için zor kullanılarak yapılan yaygın … hareketi, hükümet darbesi ise demokratik olmayan yollardan devlet yönetiminin … gücü ile ele geçirilmesi” (E.Teziç, Anayasa Hukuku, 20. Bası, s. 188.) olarak tanımlandığına göre, sanıkların eylemlerinin ihtilal değil, Anayasal düzene karşı yapılmış açık bir darbe olduğunda kuşku yoktur. Kaldı ki her iki fiilde de Anayasayı ihlal suçu oluşacaktır. Öğretide atıf yapılan görüşlerde suçun “ihtilal” olarak isimlendirilmesi neticeye etkili olmayacaktır.
Ülkemizin çok partili siyasi hayata geçişinden sonra, köklü temelleri olmayan demokrasi serüveninde henüz demokrasi kültürünün oluşmasına fırsat vermeden darbe yapma alışkanlığını sıradanlaştıranların, unvan ve statüleri ne olursa olsun, ihlal edilen hukuk düzeninin tesisi, toplumun demokratik geleceğinden emin olması, temel hak ve hürriyetlerinin ve ayrıca mukadderatını tayin hakkının korunması bakımından her suçlu gibi cezai bir yaptırıma tabi tutulması hukuk devleti olmanın gereğidir.
Hukuk kuralları koyma ve kamu gücünü kullanma tekeli devleti yönetenlerin elindedir. (Teziç, Anayasa Hukuku, 20. Bası, s. 128) Modern devletin maddi özünü cebir kullanma tekeline sahip bulunan siyasal iktidar oluşturmaktadır (M. Erdoğan, Anayasal Demokrasi, 7. Bası, s. 327.).
Devleti meydana getiren dinamik unsur siyasi iktidar olduğuna göre bir devletin mevcudiyeti ve devamı iktidarın himayesine bağlıdır. Bunun içindir ki, hukukun en eski günlerinden bu yana değişik sistemler içinde siyasi kuvvetler himaye edilmiştir. Devlet otoritesinin mevcudiyeti ancak siyasi iktidarın himayesiyle mümkündür. Devlet mefhumunun hukuki ve politik karakterini ortaya koyan siyasi iktidar gerçeği, devleti diğer topluluklardan ayıran kriterdir. Ülke ve millet mefhumlarını bir birlik ve siyasi organizasyon hâlinde ortaya koyan unsur siyasi iktidardır. Bu bakımdan devletin varlığını tehlikelere ve fiili karşıt hareketlere karşı himaye edilmesi bir zaruretin icabıdır ve devlete devlet vasfını veren iktidar unsuru bu himayenin en önemli parçasını teşkil etmektedir. Fakat bu himaye demokrasilerde hiçbir zaman fikrin cezalandırılmasına hak vermez (Siyasi İktidar Düzeni ve Foksiyonları Aleyhine Cürümler, Özek, 1976, s. 50.).
Mülga 765 sayılı TCK’nın 146. (5237 sy. TCK’nın 309.) maddesi, siyasi iktidar ve Anayasal düzeni himaye etmektedir. Düzen aleyhine maddi fiillerde icra hareketlerinin mevcudiyetini aramaktadır. Siyasi iktidar düzeni aleyhindeki fiiller, mevcut müesseseleşmiş prensiplere ve düzene karşıdır. Anayasal düzen aleyhine yapılacak bir fiil, tabii olarak ideolojik prensibin de ihlali anlamını taşıyacaktır. İktidarı ele geçirmek için yapılacak bir ihtilal, hem Anayasa’nın kabul ettiği iktidara geliş müessesesini ve hem de demokratik hayat ideolojisini ihlal etmiş olacaktır (Özek, age, s. 51.).
Anayasayı değiştirici kuvvet başarı kazanmış bir darbe olduğu takdirde durum ne olacaktır ? Mahkemelerin darbeyle gelmiş iktidarları iktidarda bulundukları müddetçe yargılayabilmeleri imkanı yoksa da iktidarın sona ermesinden sonra bunların yargılanması mümkündür. (Özek, age, s. 71) Askerî darbenin maddi cebir içerdiği tartışmasız bir gerçektir. Bu itibarla darbe sonrası suçun tamamlanması yani zarar suçuna dönüşmesinde de eylem suç olma vasfını korur. Devletin kudret ve kuvvetini kullananlar da bu suçun faili olabilirler. Anayasal düzenin öngördüğü demokratik teamüller dışında sistemin değiştirilip yeni bir düzen kurulması hâlinde darbe yapanların, kendilerini hukukî yönden de takip edilmez kılmaya çalıştıkları bir vakıa olduğu gibi devlet kudretini kullanarak iktidarı ele geçirenleri yargılayamamak fiili bir durum oluştursa da eylemi suç olmaktan çıkarmayacaktır. Yargılama önündeki hukuki ve fiili engellerin kalkması hâlinde pekala yargılanmaları mümkündür (Aynı görüş için bknz. Özek, age, s. 126.).
1. Suçla Korunan Hukuki Değer:
Bu suçla korunan hukuki değer, millet iradesine dayanan demokratik rejimdir (Prof. Dr. İ. Özgenç, Suç Örgütleri, 8. Bası, s. 224.). Bu husus, madde gerekçesinde de siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan ilkeleri belirleyen kurallar bütünü olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzen ve bu düzene egemen olan ilkeler olarak belirtilmiştir.
2. Suçun Maddi Unsurları:
a. Suçun konusu:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzen ve devletin siyasi biçimini ve kuruluşunun dayandığı ideolojik esasları ifade eden temel ilkelerdir.
b. Fiil:
Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Bu suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de bu hususun Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde düzenlenen suçun unsuru olmadığı kabul edilmektedir (Kangal s. 40; Hafızoğulları, TCK madde 302, s. 509; Yard. Doç. Namık … Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 75.).
Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde yer alan amaçları gerçekleştirmeye yönelik … suç, bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olmak kaydıyla icrai ya da ihmali hareketle işlenebilir (Eren-Toroslu, Özel Hükümler, s. 73; Soyaslan, Özel Hükümler, s. 582; Akdoğan s. 25; Akbulut s. 135; Vural-Mollamahmutoğulları, Türk Ceza Kanunu Yorumu, s. 1775; Hafızoğulları, TCK madde 302, s. 561; Yard. Doç. Namık … Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 91.). Ancak ihmali fiillerle bu suçun işlenebilmesi, sanığın gerçekleştirilmekte olan icraî fiiller yönünden görevi gereği önleme yükümlülüğünün mevcudiyedine, başka bir deyişle garantör sıfatının bulunmasına bağlıdır.
Demokratik yöntemlere uygun seçim sistemini ve özgürlükler rejimini hukuk dışı yöntemlerle değiştirmeye yönelik her türlü cebrî fiilin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.
Cebir ve şiddet kullanılarak elverişli bir ya da eş zamanlı bir çok hareketle Anayasa’nın öngördüğü düzeni, doğrudan doğruya, tanımlanan biçimde değiştirmeye yönelik bir fiilin icrasına başlandığı anda suç işlenmiş, yani suç yolu tüketilmiş olmaktadır (Manzini, Trattato, IV, s. 489; Fiandaca-Musco, Diritoo penale, Ps., s. 11; Antolisei, Manuale, Ps., II, s. 1011; Erem, Ceza Hukuku, HH., s. 78; Yaşar-Gökcan-Artunç, Ceza Kanunu, VI, s. 8468, Z. Hafızoğulları-M. Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 373.).
Belirli bir plan içerisinde uygulamaya konulan, sistemli ve örgütlü bir bağlantı içinde organik bütünlük arz eden eylemler tehlike suçunun oluşması için yeterlidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.11.1999 tarihli ve 9-274/284 sayılı kararı.).
Suç, bir teşebbüs suçu ise de gerek yargısal kararlarda gerekse doktrinde duraksamasız biçimde kabul edildiği üzere fiilin, hazırlık hareketlerinden çıkıp icra aşamasına ulaşması gerekir. Korunan değerlere matuf tehlike oluşturmaya elverişli eylemlerin bu fiil kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle suçun bir somut tehlike suçu olduğunun kabulü gerekir.
c. Tipik eylemin amaç suç yönünden elverişlilik sorunu:
İşlenen … suçun vahim eylem kabul edilmesi ve failin ayrıca amaç suç olan TCK’nın 309. maddesinden de cezalandırılabilmesi için eylemin bireysel bir amaçla/saikle değil, yasa maddesinde belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere kurulmuş bir örgütün faaliyeti kapsamında ika edilmiş olması gerekmektedir.
Cezalandırılan hareket, Anayasal düzeni tehlikeye koyan icra hareketleridir. Diğer birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de Devletin birliği ve bütünlüğü ile Anayasal düzenine karşı gerçekleştirilen fiiller, bu amaçla kurulmuş terör örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenmektedir. Bu tür terör örgütlerinin … fiil olarak ifade edilen ve maddede belirtilen amaçlara yönelmiş olan adi suç niteliğindeki kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, mala zarar verme gibi fiilleri işlemelerindeki gaye; kamu düzenini bozmak, kamu otoritesini zayıflatmak, toplumda kargaşa yaratmak, toplumun şiddet yoluyla siyasallaşmasının ve kutuplaşmasının yolunu açmak ve toplumun karşı koyma gücünü felce uğratmaktır. Fail için işlenen … suçla ortaya çıkan somut zarar neticesi değil (yakın netice), bu fiilin toplum üzerinde meydana getirdiği etki (uzak netice) önem arz etmektedir. Fail, işlediği … fiillerle devlet otoritesinin ülkede yaşayan halkın güvenliğini koruma görevini gerçekleştiremeyerek zayıfladığı ve işlerliğini yitirdiği imajını yaratmaya çalışmak suretiyle devlete olan güveni sarsmayı amaçlar. Ülkede yaşanan kaos ortamıyla toplumda ortaya çıkan korku ve endişe, yöneticilerde ve halkta istenileni vererek kaos ortamını bitirme iradesini doğurur, yöneticileri belli kararları almaya ya da politikalarını değiştirmeye zorlar ve bu da idari, siyasi, ekonomik ve toplumsal sistem değişikliklerini sonuçlar. Bu suretle de fail, esas gayesi olan Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma ya da Anayasal düzenini değiştirme amacına ulaşmaya çalışır (N.K. Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 89-90; Dönmezer, Tedhişçilik, s. 56.).
Söz konusu düzenlemeyle esas itibariyle cezalandırılmak istenen, amaçların gerçekleştirilmesine yönelik … fiil ile ortaya çıkan yakın netice değil, … fiilin işlenmesiyle suçun konusunun zarara uğraması tehlikesidir. Yasa koyucunun düzenlemenin ikinci fıkrasında amaca yönelik … fiillerin ayrıca cezalandırılacağını kabul etmesi de bu hususu desteklemektedir. Anılan düzenlemenin içeriği dikkate alındığında … fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki … fiilin (TCK’nın 309. maddesinin 2. fıkrası) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK’nın 309. maddesinin 1. fıkrası) “fiil” unsurunu teşkil ettiği görülmektedir (N.K. Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 89-90.).
Kanuni tanımda yer alan … fiilin, suç olması gerektiğinde kuşku yoktur. Müstakar uygulamaya göre … suç, zarar ya da tehlike suçu (Yargıtay 9. CD’nin 26.06.2012 tarihli ve 2012/2855-8069 sayılı kararı; 15.01.2014 tarihli ve 2013/12441-2014/614 sayılı kararı; 30.03.2010 tarihli ve 2009/8654-2010/3632 sayılı kararı; 09.06.2011 tarihli ve 2011/4202-2011/3296 sayılı kararı vb.) olabilir. Ancak suç teşkil eden her fiilin de amaç suçu oluşturmak için yeterli/elverişli olmadığı açıktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı her olayın özelliğine göre; fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, Devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini ve toplum barışını bozarak Devletin Anayasal düzeni bakımından somut tehlike meydana getirecek yoğunluk ve ciddiyetteki eylemlerin amaç suç yönünden elverişli olduğu kabul edilmektedir. Güdülen amacın gereği olarak bu eylemlerin belli bir kişi ya da kitleye tevcih edilmesi gerekmez. Amaç tedhiş ortamı oluşturmak olduğuna göre hedefin muayyen veya gayrı muayyen olmasının da bir önemi yoktur.
Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebrî eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilirse mülga TCK’nın 146. maddesinin de hiçbir olaya uygulanamayacağı ortaya çıkar. Bu sebeple gerçekleştirilen eylemlerin ve bu eylemlerde kullanılan vasıtaların tehlikeyi doğuracak eylemin yapılmasına elverişli olup olmadığının takdiri yeterli kabul edilmiştir (Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 25.03.1983 tarihli ve 70-73 sayılı kararı).
d. Tipik eyleminin hazırlık hareketi aşamasında kalıp kalmadığı sorunu:
Elverişli/vahim eylemin diğer tabirle … suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması yani “amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekir.” (Yargıtay CGK’nın 09.02.2010 tarihli ve 2009/9-103, 2010/22 sayılı kararı.). Suç yolunda gerçekleştirilen hazırlık hareketlerinin tamamlanmış suç kabul edilip cezalandırılmadığı hâllerde eylemin hangi şartlarda icra hareketi sayılacağı sorunu ile karşılaşılır. Sorunun çözümü bağlamında ortaya konan ve TCK’nın 35. maddesinin gerekçesinde “Eğer failin kastının şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkmasıyla icranın başlayacağı yolundaki sübjektif ölçüt kabul edilirse, kişinin düşüncesi ve yaşam tarzı dolayısıyla cezalandırılmasına varabilecek bir uygulamaya yol açılacaktır. Çünkü hazırlık hareketleri aşamasında da kastın varlığının şüpheye yer vermeyecek biçimde tespit edilebilmesi mümkün olup, böyle bir ölçüt hazırlık–icra hareketleri ayrımı konusunu bir kanıtlama sorunu haline getirmektedir. …Açıklanan bu nedenlerle, Tasarıdaki “kastı şüpheye yer bırakmayacak” ölçütü madde metninden çıkartılmış ve bunun yerine “doğrudan doğruya icraya başlama” ölçütü kabul edilmiştir. Böylece işlenmek istenen suç tipiyle belirli bir yakınlık ve bağlantı içindeki hareketlerin yapılması durumunda suçun icrasına başlanılmış sayılacaktır.” denilmekle benimsenen, (Artuk/Gökçen/Yenidünya, Genel Hükümler, (7), s. 569-570; Centel/Zafer Çakmut, (4), s. 455; Öztürk/Erdem, kn. 359; Hakeri, Ceza Hukuku, (15), s. 423 vd.; Özbek, Teşebbüs ve Kusurluluğa, s. 20; Prof. Dr. Mahmut Koca ve Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, s. 408) ve ayrıca Yargıtay tarafından da uygulanagelen (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.10.2010 tarihli ve 1-153/206 sayılı kararı vb.) objektif teori-Frank formülüne göre;
Suçun kanuni tarifinde unsur veya nitelikli hâl olarak belirtilmiş hareketlerin gerçekleştirilmesi hâlinde icra hareketlerinin başladığını kabul etmek gerekir. Gerçekleştirilen bir hareketin icra hareketi teşkil edip etmediğinin belirlenmesinde hareketin harici olarak değerlendirilmesiyle yetinilmemeli, özellikle bu hareketin suçun konusuyla yakın bağlantı içerisinde olup olmadığı ve suçun konusu bakımından tehlikeye sebebiyet verip vermediği de araştırılmalıdır. Bir hareket kısmi olarak tipik olmasa da mahiyeti itibariyle yapılan değerlendirmeye göre tipik harekete zorunlu olarak bağlı ise icra hareketi sayılmalıdır (Prof. Fatih Selami Mahmutoğlu – Av. Serra …-LLM, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümleri Şerhi, s. 792, 793, 794; İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 503 vd.; Artuk/Gökçen/Yenidünya, Genel Hükümler, (7), s. 569-570; Centel/Zafer Çakmut, (4), s. 455; Öztürk/Erdem, kn. 359; Hakeri, Ceza Hukuku, (15), s. 423 vd.; Özbek, Teşebbüs ve Kusurluluğa, s. 20; Prof. Dr. Mahmut Koca ve Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, s. 408.).
e. Suçun ihmali davranışla işlenmesi:
Hukuk normları ya yasaklayıcı norm ya da emredici norm olarak ortaya çıkarlar. Yasaklayıcı norm, belli bir hareketin yapılmasını yasaklar. Zira yasaklanan hareketin yapılması hâlinde bir hak ihlali söz konusu olacaktır. Ceza kanunlarındaki suçların çoğu yasaklayıcı normun ihlal edilmesiyle işlenen suçlardır. Yasaklayıcı normun ihlali ancak icraî bir hareketle gerçekleştirilebilir. Emredici norm ise belli bir hareketin yapılmasını emreder. Bu hareket yapılmadığında bir hak ihlal edilmiş olacaktır. Bu nedenle ihmali suçlar cezayı gerektiren emredici normlara karşı gelmek suretiyle işlenebilir. Bu doğrultuda Türk Ceza Kanunu’nun özel kısmında suçlar çeşitli şekillerde tasnif edilirken, ayrımlardan birisi de gerçekleştirilen hareketin şekline göredir. Bunlar icrai suç ve ihmali suç olarak ayrıma tabi tutulmuştur.
“İhmali ifade etmek üzere; olumsuz, menfi, negatif hareket; icrai ifade etmek üzere de olumlu, müspet, pozitif hareket terimlerine rastlanmaktadır” (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, 2006 baskı, s. 69.).
Hukuksal yararlara saygı gösterilmesi gereği, iki şekilde ihlal edilebilir. İlki, bir hukuki yarara tecavüz teşkil edilen bir hareketin yapılması, ikinci olarak da hukuki yararı koruyan hareketin yapılmaması suretiyle (Gössel, 323). Bununla beraber garantörsel ihmali suçları da bu ayrıma dahil ederek üçüncü bir ayrım yapılabilir. Nitekim icra ve ihmal ile işlenebilen suçların yanısıra hem icrai hem de ihmali hareketlerle işlenebilen suçlar da söz konusu olabilir (Hakeri, age, s. 70.).
İhmal, Türkçe sözlükte “gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme” olarak, Osmanlıca-Türkçe Büyük Lügat’ta da “ehemmiyet vermemek, yapılması lazım işi sonraya bırakma, dikkatsizlik, başlayıp bırakmak, terk etmek” şeklinde açıklanmaktadır.
İhmali suçlar iki gruba ayrılmaktadır. Birinci grup, gerçek ihmali suçlar olup “ihmali hareketin bizzat suç tipinde gösterildiği suçlardır”. Bu suçlarda tipiklik, kanunda tarif edilen belli bir emredici normun kasten yerine getirilmemesiyle gerçekleşir. İhmali davranış sonucunda ayrıca bir neticenin meydana gelmesi bu suçların oluşması için zorunlu değildir. Gerçek olmayan ihmali suçlar ise “tipe uygun bir neticenin engellenmemesi suretiyle gerçekleştirilen suçlardır”. Fakat bunun için failin özel bir hukuki yükümlülük (garantörlük) altında bulunması gerekir. Ancak garantör olan bir kimse gerçek olmayan ihmali suçun faili olabileceğinden, bu suçlar “gerçek özgü suçlar”dır. Ceza kanununda düzenlenen her suç, hem icrai hem de ihmali hareketle işlenebilir. Kural olarak icrai hareketle işlenebilen bir suçun ihmali hareketle de işlenebilmesine “gerçek olmayan ihmali suç” denmektedir. Keza bir suçun kanuni tanımında belli bir davranışta bulunma veya belli bir neticeye sebebiyet verme cezalandırılmaktadır. Gerçek olmayan ihmali suçlar, neticeli suçlardır. Bu suçlarda, mutlaka neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülügün bulunması gereklidir.
Öğretide icrai hareketle işlenebilen bir suçun ihmali davranışla da işlenebildiğinin kabulü için, görünüşte ihmali suçlara ilişkin bir düzenlemenin genel hükümlere konulmasında zorunluluk olduğu görüşü şu gerekçe ile ileri sürülmüştür: “…icrai hareketle işlenen suçların hangi koşullarda ihmali hareketle de işlenebileceğinin, yani ihmalin icraya eşdeğerlik koşulunun kanunun genel hükümler kısmında yapılacak bir düzenleme ile belirlenmesi gerekirdi. Ancak yeni TCK’da ihmali hareketin icrai harekete eşdeğer sayılacağı haller belirli bazı suçlarda sınırlı olarak öngörülmüştür. Bunlar, kasten öldürme, kasten yaralama ve işkence suçlarıdır. Bunların dışında kalan suçların ihmali bir hareketle işlenmesi durumunda failin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hususu tartışmalı hale gelmiştir. Kanaatimizce kanunilik ilkesi açısından, görünüşte ihmali suçlara ilişkin bir düzenlemenin genel hükümlere konulmasında zorunluluk vardır. Mevcut düzenlemeye göre, ihmali hareketle işlenebileceği açıkça belirlenemeyen suçların ihmali hareketle işlenmesi mümkün değildir. Kanun koyucu sadece bu suçların kanuni tanımında açıkça ihmali hareketi icrai harekete eşdeğer gördüğünü belirtilmiştir. Dolayısıyla bunların dışında kalan suçların ihmali hareketle işlenebileceğini kabul etmek kanunilik ilkesine aykırı olabileceği gibi, kanun koyucunun iradesiyle de çelişecektir.” (Koca-Üzülmez, TCK. Genel Hükümler, 9. baskı, s. 381-382; atfen, Öztürk/Erdem, kn. 171, 5237 sayılı TCK, s. 180; Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler. 12. basım, s. 145.).
Gerçek olmayan ihmali suçların tamamlanabilmesi için tipe uygun neticenin meydana gelmesi gerekir. Ancak, netice de faile objektif olarak isnat edilebilmelidir. İcrai suçlarda objektif isnadiyet, failin neticeye sebebiyet vermesini gerektirmektedir. İhmali suçlarda da nedensellik bağı ve objektif isnadiyet sorumluluk için şarttır. Ancak, icrai suçlarda olduğu gibi netice hareketin fiziki bir sonucu olmasından ziyade hukuken beklenen hareket yapılmış olsaydı tipe uygun neticenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bakılmalıdır. Başka bir deyişle, ihmali hareket olmasaydı, yani icrai bir hareket yapılsaydı netice meydana gelmeyecekti denilebiliyorsa, ihmali hareketle netice arasında nedensellik bağı vardır. Aksi taktirde, ihmali hareketten doğan sorumluluğun sınırlarının aşırı şekilde genişletilmesi söz konusu olacaktır.
Neticenin önlenmesi hususundaki yükümlülük, “koruma yükümlülüğü” veya “gözetim yükümlülüğü” olarak adlandırılmaktadır. Garantörlük kavramı olarak ifade edilen bu durum; kanundan, sözleşmeden ve kendisinin yaratmış olduğu tehlikeli durumdan kaynaklanabilir.
TCK’nın 83. maddesinde gerçek ihmali suç olarak yer verilen ihmali davranışla ölüme sebebiyet verme suçu yönünden ihmali davranışın icrai davranışa eşdeğer kabul edilebilmesi için; failin, kanuni düzenlemelerden ya da sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması gerekmekte, önceden gerçekleştirilen davranışın başkalarının hayatıyla ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması gerekliliğine işaret edilmektedir. Ayrıca sorumluluk için nedensellik bağının da bulunması gereklidir. Yani fail, yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen neticeyi önleyemeyecek idiyse ihmali davranış sonrası gerçekleşen neticeden sorumlu tutulamayacaktır.
f. Sanığın eylemi/… suç ile amaç suç arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı sorunu:
Türk Ceza Hukuku uygulamasında kabul edilen ve uygun illiyet teorisini esas alan “karma uygunluk teorisi”ne göre; neticenin isnat edilebilirliği bakımından, nedensellik bağı gerekli ve fakat yeterli değildir. Neticenin sanığa isnat edilebilmesi için eylemin, neticeyi meydana getirmeye uygun ve elverişli olmasının yanında meydana gelen neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi gereklidir. Objektif isnadiyetten bahsedebilmek için netice, “failin eseri olmalıdır”. Objektif isnadiyette, hareketin yapıldığı koşullara gidilir ve o anki somut koşullar ile üçüncü kişinin bilgi ve tecrübesine göre gerçekleştirilen hareketin söz konusu neticeyi oluşturmaya elverişli olup olmadığı belirlenir. Subjektif olarak ise failin kişisel bilgisi ve tecrübesi araştırılır. Her iki değerlendirme uyumlu ise hem nedensellik bağı hem de kusurluluk meselesi çözülmüş olacaktır. Objektif değerlendirme ile sübjektif tasavvur birbiri ile uyumlu değilse eğer fail objektif olarak öngörülmeyen bir neticeyi öngörmüşse nedenselliğin varlığı kabul edilecek, objektif olarak öngörülen husus fail tarafından öngörülmemiş hareket ile netice arasındaki öngörmeme durumunda failin kusuru mevcut ise neticeden sorumlu kabul edilecek, aksi hâlde neticenin tahmininde failin kusuru yoksa cezalandırma söz konusu olmayacaktır.
İlliyet bağının, örgütlü suçlar/terör örgütleri bağlamında değerlendirilmesine gelince; her hâlde suçun oluşması için, failin amaca yönelik işlediği vahim eylem/elverişli … suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekir.
Kanun koyucu, TCK’nın 20/1. maddesinde yer alan “cezaların şahsiliği” ilkesini de gözeterek, örgüt mensuplarının örgütteki konumu ve fiilinin niteliğine göre ayrı ayrı suç tanımlamaları yapmak suretiyle ceza adaleti bakımından dengeli bir sorumluluk rejimi belirlemiştir.
Terör örgütlerinin her kademesindeki mensuplarının, hatta yardım edenlerinin bile, örgütün “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak ya da Anayasal düzenini ortadan kaldırmak” şeklindeki nihai amacını bildiklerinde şüphe olmadığı hâlde, örgüte yardım eden, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, örgütün üyesi, yöneticisi veya kurucusu olanlar arasında hiçbir ayrım yapmaksızın her eylemin amaç suç olan TCK’nın 302 ve 309. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılması gerekeceği gibi bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Yüksek Yargıtayın yerleşik uygulamaları da bu yöndedir.
g. Tipik eylemde cebrilik sorunu:
Tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Görüldüğü üzere, cebir ve şiddet bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir ve şiddet kullanılarak yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir.
Kanunun aradığı cebrilikten maksadın fiziki/maddi cebir olduğu açıktır.
Fiziki güce dayanan elverişli ve cebri eylemin, Anayasayı ihlal/Hükûmeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek suçunu oluşturacağı konusunda Fransız, İtalyan, Alman ve Türk hukukunda hiçbir hukukçunun itirazı yoktur (Prof. Dr. Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı, s. 779, 780, 781, 782.)
Amaç suç yönünden elverişli/vahim olduğu takdirde silahlı bir örgütün veya silahlı kuvvetlere mensup unsurların Türkiye Büyük Millet Meclisini, Cumhurbaşkanlığını ya da benzer kurumları kuşatması hâlinde silah kullansın ya da kullanmasın fiziki cebrin mevcudiyetinde tereddüt edilemez. Harpte ülkeyi korumak veya gereğinde siyasi iktidarın inisiyatifiyle kamu düzenini sağlamak amacıyla verilen devlete ait silah, tank ve uçağın kanuna aykırı bir şekilde, Anayasal düzeni yıkmak amacıyla kullanılması hâlinde tipik eylem gerçekleşmiş olacaktır.
Müsnet suçun, devlete ait kamu gücünün kullanılarak işlenmesi olarak ifade edilen “manevi cebir”le işlenip işlenemeyeceğine gelince; Türk doktrininde Özek, Erem, Toroslu ve Soyaslan (Prof. Dr. Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı, s. 779, 780, 781, 782) tarafından benimsenen görüşe göre; cebir, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesindeki suçun “müstakil bir maddi unsur”unu oluşturmamaktadır. Suçun oluşumu için “failin hukuka aykırı usullere veya cebre matuf bir iradesinin mevcudiyeti” yeterli olacaktır. Bu fikre göre cebir “faildeki kusurlu iradede de mevcut bulunabilir”. “Mülga 765 sayılı TCK’nın 146. maddesinin cezalandırmak istediği husus, Anayasa iradesine aykırı iradelerdir”. Buna göre, “Anayasa iradesine aykırı, netice olarak, hukuka aykırı bulunan her türlü vasıta ve usul cebir unsuruna dahil olmak gerekir”. Mesela Anayasa’nın 4. maddesine göre Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü ile laiklik ve demokratik olma gibi Cumhuriyetin nitelikleri ayrıca resmi dilin Türkçe olduğuna dair Anayasa hükmü değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Anayasa’daki bu hükümlerin değiştirilmesine yönelik olarak bir milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun teklif vermesi 146. maddedeki suçu oluşturmayacaktır. Ancak bu değişiklik teklifinin “gündeme alınarak meclis müzakerelerine konu yapılması, 146. maddeyi ihlal edecek bir icra hareketi olur”.
Bu görüşe göre, suçun oluşması için cebrin bilfiil tahakkuk etmesine de gerek yoktur. Suçun oluşabilmesi için “failin gayri hukuki vasıtalarla neticeye erişmek hususundaki kastının mevcudiyeti yeterlidir”. Hatta kastın varlığını tespit için “objektif bir takım emarelerin, maddi delillerin mevcudiyeti dahi şart değildir”. Daha da ileri gidilerek, Anayasal düzeni değiştirmek hususundaki “gayeye erişilmesi için cebrin mevcudiyeti veya düşünülmesi dahi gerekli görülmemiştir”. Gayenin tahakkukunu engelleyebilecek reaksiyonları kırmak için kullanılacak hukuka aykırı usuller dahi yeterli sayılmaktadır.
Cebir kavramını bu şekilde geniş yorumlayan anlayışa göre, Anayasa’da öngörülmüş olan usule riayet etmeksizin bir anayasa veya kanun değişikliğinin yapılması teşebbüsünde bulunulması dahi, mülga 765 sayılı TCK’nın 146. maddesindeki suçu oluşturacaktır. Anayasal düzeni değiştirmek için başvurulan yolun Anayasa’da öngörülen usul ve esaslara aykırı olması, söz konusu suçun oluşumu açısından yeterli görülmektedir. Keza, “Anayasaya aykırılığı açık olan bir kanunun meclisçe çıkarılması da” 146. maddedeki suçu oluşturmaktadır. Bu anlayışa göre, 146. madde kapsamında düzenlenen suç, “görevin suistimali, yetki gaspı, hile, keyfi işlemler” yolu ile işlenebilir.
Bu görüşte olan yazarlardan Soyaslan, Anayasal düzeni değiştirmeye cebren teşebbüs suçunun ihmali bir davranışla da gerçekleşebileceği düşüncesindedir. Yazara göre, “Cumhurbaşkanının Anayasaya alenen aykırılığı sabit olan bir kanuna karşı Anayasa Mahkemesine gitmeyişi bu suçun ihmal suretiyle icra yoluyla işlenişinin tipik” örneğidir (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, 8. Bası, s. 228, 229, 230, 231.)
Doktrinde Prof. Dr. Doğan Soyaslan karşılaştırmalı hukuk açısından durumun, Fransız ve Alman hukukçuları için tartışmalı, İtalyan hukuku için tartışmasız olduğunu; Alman hukukunda Merkel, Haelshner, Von Liszt’in cebir şiddet terimini maddi cebir, Binding’in hukuka aykırılık olarak; Frank, Köhler, Von Calker’in tehdidin şiddetle yapılması olarak tanımlandığını (Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı, s. 779, 780, 781, 782) nakletmektedir.
Ancak mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinin kaynağını oluşturan 1889 İtalyan Ceza Kanununun 118. maddesi, 146. madde de olduğu gibi cebir (Violentemente) unsurunu taşımaktaydı. Ancak, 1930 Faşist İtalyan Ceza Kanunu’nun aynı konuyu düzenleyen 283. maddesinde, suç tanımından cebir unsuru çıkarılmıştır. Faşizmin etkisiyle kaleme alınan bu 283. madde, bilahare 11.11.1947 tarihinde yeniden değiştirilerek, suç tanımında tekrar cebir unsuruna yer verilmiştir. (Madde gerekçesinden)
5237 sayılı TCK’nın hazırlık çalışmaları sürecinde de Hükûmet tasarısının Anayasayı ihlal suçunu düzenleyen 363. maddesinin “koruyucu doktrin”in benimsediği görüş doğrultusunda şu şekilde formüle edildiği görülmektedir:
“Madde 363- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının hükümlerine aykırı olarak ve Anayasanın müsaade etmediği usullerle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis ceza ile cezalandırılırlar”.
Madde gerekçesi ise şöyledir:
“Anayasanın müsaade ettiği usul ve yollarla Anayasa düzenine aykırı bir netice doğduğunda Anayasa Mahkemesine başvurulmak suretiyle düzeltilmesi mümkün olan bu hallerin suç oluşturmayacağı göz önüne alınarak, yürürlükteki maddedeki (cebir) unsuru yerine (Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının hükümlerine aykırı olarak ve Anayasanın müsaade etmediği usullerle) ibaresi kullanılmış, böylece cebri de içine alan hukuka ve kanuna aykırı her türlü yollar ifade edilmiştir. Bu suretle ayrıca cebir unsurunun var olup olmadığı, maddi ve manevi cebir gibi, 27 Mayıs 1960’dan sonra ortaya çıkan tartışmaların da giderilmesi arzulanmıştır”
Ancak Meclis çalışmaları sırasında bu görüşten vazgeçilerek yasa metninde açıkça “cebir ve şiddet” unsuruna yer verilmiş, cebrin de fiziki/maddi cebir olduğu gerekçede açıklığa kavuşturulmuştur.
Manevi cebir kavramı, mehaz kanun bakımından Faşizmin, Türk Ceza Hukuku yönünden ise meşru siyasi iktidarın yargılanmasına gerekçe arayan 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra o gün iktidarda olanları yargılamak amacıyla kurulan Yüksek … Divanı’nın eseridir (Bknz. madde gerekçesi ve Prof. Dr. Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı s. 779, 780, 781, 782.). Bu nedenledir ki, özgürlükçü çağdaş demokratik hukuk devletinde bu görüşün savunulabilir bir tarafı yoktur.
3. Fail ve Mağdur:
Bu suçun faili, yöneten/yönetilen herkes olabilir. Suçun mağduru ise demokratik toplumu oluşturan her bir ferttir.
Bu suçun işlenmesi için önceden oluşturulmuş bir çete veya örgütün varlığı zorunlu değildir. Maddede “teşebbüs edenler” denilmiş olduğundan, suçun işlenmesi bakımından şahıs itibariyle ayırım yapılmadığı, korunan değeri zorla ihlal eden bir kimsenin konumuna bakılmaksızın bu suçun faili olabileceği görülmektedir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.07.1998 tarihli ve 9-187/272 sayılı kararı)
Bu suçun, bu amaçla kurulmuş örgütün faaliyeti çerçevesinde örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ve üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen bir kişi tarafından da işlenmesi mümkündür (Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07.11.2014 tarihli ve 5688-11080 sayılı kararı). TCK’nın 220/5. maddesinde yer alan düzenleme nedeniyle örgüt yöneticisinin bu suçun faili olması bakımından elverişli fiilleri bizzat işlemesi zorunlu değildir.
4. Suçun Manevi Unsuru:
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
5. Suça teşebbüs sorunu:
Bu suç, düzenleniş itibariyle teşebbüs suçu olduğundan niteliği gereği teşebbüs mümkün değildir.
6. İçtima sorunu:
… fiilin işlenmesine yönelik icra hareketi, hem … suçun hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun icra hareketini oluşturduğundan sanık hukuki anlamda tek bir fiil ile kanunun birden fazla hükmünü ihlal etmekle Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesinin uygulanması gerekmekte ise de TCK’nın 309/2. maddesindeki düzenleme, fikri içtima kurumunun uygulanmasının önlenmesine getirilen bir düzenleme olduğundan … ve amaç suçlar yönünden her olayda kural olarak gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 311. maddesinin gerekçesi de gözetildiğinde bu suçun işlenmesi sırasında kasten öldürme, nitelikli yaralama veya kamu mallarına zarar verme gibi suçların işlenmesi hâlinde amaç suç yanında ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunacaktır. Ancak, suçun unsuru olarak sayılan “cebir ve şiddet”in basit hâllerinin işlendiği … suçlar yönünden, cezalandırılan amaç suçla birlikte ayrıca mahkumiyet hükmü kurulamayacaktır.
… suçlar bakımından içtimaya ilişkin genel hükümlerin uygulanması mümkündür. Hukuki ve fiili kesintiye kadar gerçekleştirilen birden fazla … suç için bir kez Anayasayı ihlal suçu oluşur.
Anayasayı ihlal suçunun, aynı anda yasama organına karşı ve hükûmete karşı suçla birlikte işlenmesi hâlinde her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırma yoluna gidilip gidilemeyeceği hususuna gelince;
Türk Ceza Kanunu’nun 311. maddesinin gerekçesinde “Anayasayı ihlal suçu, Anayasa düzenine hakim olan ve sistemleri koruma amacını güderken; bu madde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik unsurunun oluşturduğu üç güçten birini ve yasama gücünü oluşturan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasa kurallarına uygun bir biçimde görevlerini yerine getirilebilmesi yeteneğini korumaktadır. Anayasa düzenini ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirme veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önleme amacını gerçekleştirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelen saldırılar, Anayasayı ihlal suçunu oluşturur. Bu madde kapsamında tanımlanan suç, bu amaçlar dışında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasaya uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmesini engelleme hallerinde oluşacaktır” denilerek konuya yeterince açıklık getirilmiştir.
Bu nedenle, aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun tüm unsurlarıyla gerçekleştiği durumlarda sanıkların ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılmaları cihetine gidilemeyecektir.
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemdeki uygulama ve doktrindeki görüşler de bu doğrultudadır. Örneğin “…fail anayasayı ihlal edecek fiilini ika ederken, parlementonun fonksiyonunu tecavüz teşkil edecek bir hukuka aykırı yolu geçmiş olursa, faile tek ceza mı yoksa iki fiilden dolayı mı ceza verilecektir. …Aynı şekilde askeri bir hükümet darbesi halinde parlementoyu fesh eden ve parlementer sisteme son veren hareket; Anayasayı ihlal etmiş ve Meclisin fonksiyonunu engellemiş olacaktır. Kanaatimizce bu durumda faile tek ceza vermek gereklidir. Zira fail parlementonun fonksiyonuna tecavüz ederken gaye olarak Anayasayı ihlali göz önünde bulundurmaktadır. Bu durumda parlementoya karşı fiil, Anayasaya karşı fiilin icrai hareketi olmaktadır. Anayasaya karşı fiilin cezalandırılması için icra hareketine başlanması kafi olduğuna göre, meclislere karşı bir fiilin belirli maksatla yapılması halinde, failin tamamlanmış bir suç varmış gibi Anayasayı ihlalden cezalandırılması icap edecektir. Bu durumda ortaya müterakki bir suç çıkmaktadır. …Meclislere karşı fiil, Anayasayı ihlal suçunun icra hareketini teşkil etmesi yönünden faile tek ceza verilmesi gereklidir. Aynı sonucu icra organına karşı işlenebilen 147 ve 149. maddeler (5237 TCK’nın 312, 313 maddeleri) bakımından da varmak gereklidir” (Özek, age, 1967 İst. bası, s. 160.).
7. Suça İştirak
a. Genel olarak:
Anayasayı ihlal suçuna ilişkin olarak 5237 sayılı TCK’da getirilmiş özel iştirak hükümleri yoktur. Bu sebeple TCK’da yer alan genel iştirak hükümleri bu suç yönünden de uygulanma kabiliyetini haizdir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş; azmettirme ve yardım etme, şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
TCK’nın 37. maddesi;
“(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını … olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde … olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır”
Şeklinde olup maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanun’da suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için şu iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
i) Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
ii) Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Müşterek faillik, suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesidir. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre, her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Fiilin başarıyla tamamlanması açısından yapılan … bölümü doğrultusunda fiili bizzat icra etmeyen diğer kişinin katkısı önemli bir fonksiyon icra etmiş ise bu kişi de müşterek faildir.
Suçun işlenişine katkıda bulunanların müşterek fail sayılabilmesi için mutlaka suçun işlendiği yerde olması gerekli değildir. Olay mahallinde bulunmamakla birlikte uzaktan suçun birlikte işlenişini etkileyen önemli bir katkıda bulunulması hâlinde müşterek faillik söz konusu olur. Uzak bir pozisyondan olay yerinde etkili bir konumda olan faili telefon ve telsiz gibi iletişim araçlarıyla koordine eden veya suçun işlenişi anında faile telefonla talimat veren kişi de bizzat müşterek faildir (Roxin, 2 s. 25; kn 200 Atfen, Koca – Üzülmez, age, s. 440; Özgenç, Gazi şerhi, Genel Hükümler, 3. baskı, s. 493.).
Suçun icrası açısından müstakil bir fonksiyonu olmayan bir katkı müşterek faillik için yeterli değildir. Suçun işlenişine bulunulan katkı hazırlık hareketlerinden ibaret ise suç üzerinde müşterek hakimiyet kurulduğundan bahsedilemez, bu durumda suça yardım eden olarak katılmak söz konusu olacaktır (Özgenç, age, s. 499.).
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde de suça asli iştirak ve feri iştirak ayrımındaki kriterler Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ve Ceza Dairelerinin kararlarına konu teşkil etmiştir. Benzer nitelikteki bazı kararlarda;
“Suça asli olarak iştirak etmek ile feri şekilde katılma arasındaki kriterler belirlenirken suçu doğrudan doğruya beraber işleyenlerle, feri maddi faillerin durumları sık sık birbirine karıştırılmaktadır. Esas itibariyle suçu doğrudan doğruya birlikte işleyen faillerin hareketleri ne suçun unsuru ne de şiddet sebebi olmayıp feri niteliktedirler. Fakat maddi şekilleri, suçun icrası ile aynı oluşları ve suçun icrasında birinci derecede etkili bulunuşları nedeniyle bu hareketleri gerçekleştirenler asli fail olarak kabul edilmişlerdir. Feri iştirakte ise suça ikinci derece katılma söz konusu olup asli maddi failin suç teşkil eden hareketleri ile yardımcısı durumundaki feri failin hareketleri arasında bir bağlantı vardır” (Yargıtay CGK’nın 23.11.1981 tarihli ve 214-385 sayılı kararı)
“Feri faillik hâlleri yasa metninde tek tek sayılmıştır. Yasaya göre, suçun işlenmesinde asli maddi faile vasıta tedarik etmek ve suçun işlenmesini kolaylaştırıcı yardımda bulunmak feri fail olarak cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu anlamda destekleme (müzaharet) ve yardım (muavenet) suçun icrasını kolaylaştırıcı hareketler yapmak şeklinde anlaşılmalıdır. Yeni yapılan düzenleme ile suçun işlenmesini sağlayan hareket üzerinde hakimiyet kuran herkes fail sayılabilecektir. Hareket üzerinde hakimiyet kurmak birlikte irtikap etme şeklinde gerçekleşebileceği gibi zımni veya açık bir işbölümüne dayalı olarak hareketi birlikte gerçekleştirmeyi de kapsayabilir. Fakat bir başkasının bu hakereti yapması için gereken ortamı hazırlayanlardan herbirisi de fail sayılabilecektir”. (Yargıtay CGK’nın 20.01.2009 tarihli ve 1/232-2 sayılı kararı.)
“Yasada suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla kişi tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Müşterek faillik için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir;
a) Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
b) Suçun işlenişi üzerinde birlikte hakimiyet kurulmalıdır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem gözönünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre, her müşterek fail suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır”. (Yargıtay CGK’nın 10.05.2011 tarihli ve 1/59-85 sayılı kararı.)
Denilmiştir.
Suça iştirak şekillerinden olan faillik ile yardım etme şeklinde gerçekleşen şeriklik arasındaki önemli farklardan birisi mahiyetindeki suç işlenmezden önce alınan birlikte suç işleme kararı önem arz etmektedir.
“Mağdur …’nın cep telefonlarını yağmalama eylemleri sırasında mağdura yönelik herhangi bir davranışta bulunmamaları ve olay öncesinde yağma suçunu işleme konusunda aralarında anlaştıkları yolunda bir kanıtın olmaması karşısında birlikte suç işleme kararının olmaması ve fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulmaması nedeniyle sanıkların TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak kabulü olanaklı değildir…Ancak suçu icra eden sanıkların yanlarında bulunmaları, yağma eylemini gerçekleştiren sanıkların bu eylemlerine taraftar olmadıklarını gösterecek şekilde engelleyici bir söz söylememeleri ve bu yönde bir davranışta bulunmamaları, aksine olayın başından itibaren sanıkların yanında yer almaları göz önüne alındığında suçun işlenmesinden önce ve işlenmesi sırasında suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardım ettiklerinden TCK’nın 39/2-c maddesi gereğince sorumlu tutulmaları gereklidir”. (Yargıtay CGK’nın 17.05.2011 tarihli ve 6/76-100 sayılı kararı.)
Yardım etme, 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesinde;
“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2)Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak”
Şeklinde düzenlemiş ve seçimli hareketlere yer verilmiştir.
Bağlılık kuralı da aynı Kanun’un 40. maddesinde;
“(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir”
Biçiminde düzenlenmiştir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre yardım etme, maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
i) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
ii) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmış;
Manevi yardım ise;
i) Suç işlemeye teşvik etmek,
ii) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
iii) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
iv) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığının, ulaşması hâlinde suça katılma düzeyinin belirlenmesi için eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin bulunmamasıdır (Yargıtay CGK’nın 2014/l-558-480 sayılı kararı.).
b. Örgütlü suçlarda iştirak:
Örgüt kurma suçu çok failli bir suçtur. Bu suçun oluşumu için en az üç kişinin bir araya gelmesi zorunludur.
Suça iştirakten bahsedebilmek için birden fazla kişiye ihtiyaç vardır. Bir suçun icrasına iştirak eden suç ortaklarının, suçun işlenişine bulundukları katkıları göz önünde bulundurularak sorumluluk statüleri belirlenir.
Örgüt kurma suçunun iştirakten farkı, örgütün devamlılığı ve belirlenmemiş sayıda suç işlemek amacıyla bir birleşmenin söz konusu olmasıdır. Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her fail diğerlerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
TCK’nın 220/5. maddesinde “Örgüt yöneticileri, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır” denilerek örgüt yöneticileri hakkında özel faillik düzenlemesiyle TCK’nın 20. maddesindeki “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ve faillik bakımından “fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurma” ilkelerine istisna getirilmiştir.
Faillik, birlikte suç işleme kararı yanında fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmayı da gerektirir. Zira örgütlü suçlarda nihai amaçta birleşme nedeniyle birlikte suç işleme kararının varlığı kabul edilse dahi fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulmadığından, gerçekleşen suçlar bakımından örgüt yöneticileri dışında kalan örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti kapsamında işlenen her suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulamayacağında tereddüt yoktur.
TCK’nın 39. maddesinde düzenlenen “suça iştirak kapsamındaki yardım etme” ile aynı Kanun’un 220/7. maddesinde tanımlanan “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” nitelik itibariyle birbirlerinden farklıdır. Sanığın örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenecek somut bir suça dair kasta dayanan ve yardım teşkil eden eyleminin, hem yardım edilen suç bakımından şeriklik kapsamında hem de şartları varsa amaç suç yönünden faillik kapsamında değerlendirilmesi gerekirken somut bir olaya dayanmayan ancak örgüt faaliyeti kapsamında kullanılmak/değerlendirilmek üzere gerçekleştirilen yardımların TCK’nın 220/7. maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
c. Anayasayı ihlal, Hükûmete karşı suç ve TBMM’ye karşı suçlar yönünden iştirak sorunu:
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür (Eren Toroslu, Özel Hükümler, s. 74; Hafızoğulları, Türk Ceza Kanununun 302. maddesi, s. 559; Kangal s. 55; Akdoğan s. 31; Gözübüyük, s. 10; Yard. Doç. Dr. Namık … Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 200.).
Yüksek Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre ise (Yargıtay CGK’nun 10.12.1990 tarihli ve 9-301/329 sayılı kararı; Yargıtay 9. CD’nin 24.03.2011 tarihli ve 869-187; 15.07.2009 tarihli ve 2008/21722, 2009/8587, 1999/1673, 2000/345 sayılı kararları) elverişli nitelikteki belirli bir …, fiilin işlenişine katkı sunmakla birlikte sunduğu katkı tek başına vahamet arz etmiyorsa ve fail, fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurmamışsa niceliği ve niteliği itibariyle bu gibi suçlarda feri iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından, failin sorumluluğunun TCK’nın 309. maddesine yardım etmek olarak değil ve fakat konumu, eylemin niteliği ve delil durumu itibarıyla TCK’nın 314/2 ya da 220/6 veya 220/7 maddesi delaletiyle 314/2 veya 315. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri /görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir (Özgenç İzzet, age, s. 332.).
5237 sayılı TCK’nın 220/5. maddesi gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde, yönettiği örgütün gücünden yararlanarak talimat alanın iradesi üzerinde hakimiyet kuran yöneticinin, serbest iradesiyle hareket etmeyen ve bir suç örgütü mensubu olarak suç işleme kararının varlığının kabulünde zorunluluk bulunan fail arasında azmettiren/azmettirilen ilişkisinden bahsetme imkanı da bulunmamaktadır. Kanunun kabul ettiği sistemde, yöneticinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolaylı fail olarak sorumlu tutulduğu görülmektedir.
Müşterek faillik ile TCK’nın 39/2-c maddesinde düzenlenen suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak şeklinde ortaya çıkan şerikliğin, her olayın özelliğine göre suçun işlenişine bulunulan katkının arz ettiği önem ve zaruret göz önünde bulundurularak hâkim tarafından ayırt edileceği kabul edilmektedir. Müşterek faillikte/fiil hakimiyetinde, fiilin icrası veya akim kalması müşterek faillerden her birisinin elinde bulunmaktadır. Yardım eden şerik, suçun icrasını failin inisiyatifine havale etmektedir (Özgenç, Suç örgütleri, s. 332; Türk Ceza Hukuku s. 490.).
Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde düzenlenen suça iştirakten bahsedebilmek için sadece … fiil/suç bakımından değil, ayrıca amaç suç bakımından da iştirak iradesinin varlığı aranmalıdır.
Bir kişinin maddede belirtilen amaçlara yönelik bir örgütün kurucusu ya da üyesi olması, tek başına TCK’nın 309. maddesindeki suça iştirak ettiği anlamına gelmez (Özek, Silahlı Çete, s. 366-374; Akbulut, Ülke Bölücülüğü, s. 130.). Bu fiiller, TCK’nın 314. maddesinde bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu sıfatları haiz kişilerin TCK’nın 309. maddesindeki suça iştirakten sorumlu tutulabilmeleri için örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli nitelikteki belirli bir … fiil bakımından hem iştirak iradelerini ortaya koymaları hem de maddi veya manevi nitelikte nedensel bir katkıda bulunmaları gerekmektedir. Bu kişilerin maddede sayılan amaçları gerçekleştirmek için salt bir örgütün çatısı altında bir araya gelmeleri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen … suçlara da iştirak etmiş sayılmaları anlamına gelmeyecektir (Yard. Doç. Dr. Namık … Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 202.).
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
Fiilin işleneceği konusundaki bilginin iştirak bakımından önemi yoktur. 1960 darbesi sonrasında 20-21 Mayıs olayları ile ilgili yapılan yargılamalarda … 1 Nolu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 963/1 sayılı 05.09.1963 tarihli kararı ile faillerin bir kısmı, ihtilal müteşebbislerinin bu konudaki hareketlerini bilmesi ve hazırlık hareketlerine katılması nedeniyle sorumlu tutulmuşlardır. Diğer bir deyişle failin, fiilin ika edileceği konusundaki bilgisi, iştirak iradesinin mevcudiyetinin ve fiile iştirak ettiğinin delili sayılmıştır. Bu karar temyiz edilmekle Askeri Yargıtay Dava Daireleri Kurulunun 15.01.1964 tarihli ve 1963/2548 Esas 1964/1 Karar sayılı kararı ile “icra hareketi ile iştirak mefhumunun birbirine karıştırıldığı” gerekçesi ile bozulmuştur. Doktrinde de aynı görüş savunulmuştur. Failin fiil hakkındaki bilgisi iştirak iradesini sağlamaya yeterli değildir. Olsa olsa bildiğini ihbar etmemekten doğan sorumluluk veya hazırlık hareketlerine katılma nedeniyle mülga 765 sayılı TCK 168 ve 171. maddelerindeki (5237 sayılı TCK’nın 314 ve 316. maddelerindeki) suçlar tahakkuk edebilir (Özek, age, s. 172).
TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen suç, bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli … suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemler ile amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her hâlükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da … suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
15.07.2016 tarihindeki somut darbe teşebbüsü, TCK’nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı ve senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve … bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK’nın 37. maddesi kapsamında “doğrudan fail” olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir … bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştirenlerin eylemlerinin ise 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçunu oluşturacağı gözetilerek hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayin edilmesi gerekmektedir.
Bir kısım sanıkla ilgili değerlendirmelere esas alınacağı cihetle ayrıca FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ve silahlı terör örgütü üyeliği suçu üzerinde de ayrıca durulması gerekli görülmüştür.
8. Yargıtayın yerleşik uygulaması ve öğretideki ağırlıklı görüşlere göre örgüt kurma, yönetme ve üyelik suçları;
a. Genel Olarak:
Yapılanma biçimi ne olursa olsun kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla oluşturulmuş örgütlere suç örgütü denmektedir.
Örgüt kurma ve yönetme suçunda genel hükümlerden ayrı olarak kanun koyucu hazırlık hareketlerini suç sayarak kamu düzeninin ve güvenliğinin korunmasını sağlamak amacıyla bağımsız bir suç düzenlemesi yapmıştır. Bu suç somut tehlike suçudur.
Düzenleme ile amaç suçtan bağımsız olarak, hazırlık hareketlerini cezalandıran bir suç tipine yer verilmiştir.
Devletin şahsiyetine karşı cürümlere müteveccih çok kişinin iradesinin birleşmesinin doğuracağı ağır tehlikeyi ve ciddi bir suçun işlenmesi ihtimalinin muhakkaklığını göz önünde bulundurarak bu kolektif suç tehlikesini müstakil suç olarak cezalandırmış ve icra hareketlerine geçilmeden bir fiilin cezalandırılmayacağı prensibinden ayrılmıştır.
Devletin şahsiyetine karşı suçların çoğu teşebbüs suçudur, teşebbüs dahi tamamlanmış suç gibi kabul edildiğinden, zaten tehlike suçudur; bu bakımdan hazırlık hareketlerinin cezalandırılması “tehlike tehlikesinin cezalandırılması” şeklinde kabul edilmektedir (Manzini, 1950, 606, atfen, Özek, …. s. 348.).
b. Örgüt kurma:
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir yapının, ast-üst ilişkisinin, emir-komuta zincirinin hâkim olduğu yapılanmayı ifade eder. Böylece örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı mahiyetini kazanmaktadır. Bu bağlamda bir organize güç aracından, organize güç enstrümanından söz edilebilir.
Suç örgütünün varlığından söz edebilmek için belli bir amaç, maksat etrafındaki bir fiili birleşme yeterlidir. Bu örgütler mahiyetleri itibariyle devamlılık arz ederler. Bu itibarla belli bir suçu işlemek için bir araya gelme hâlinde bir suç örgütünün varlığından bahsedilemez.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, somut bir tehlike suçu olduğu için oluşturulan örgütün üye sayısı ve malzeme donanımı itibariyle güdülen amaçları gerçekleştirme açısından somut bir tehlike arzedip arzetmediği hâkim tarafından yapılacak değerlendirmeyle belirlenecektir. Somut zarar tehlikesini oluşturmaya uygunluk için “amacı gerçekleştirmeye yeterli üye”nin, “hiyerarşik örgüt yapısı”nın, “şiddete dayanan eylem programı”nın varlığını aramak gerekir.
Örgütün silahlı olup olmaması ve sahip olunan silahların cins, nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün, silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez. Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkânının olması gerekli ve yeterlidir.
c. Örgüt yönetme:
Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda … bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda ve icrasında harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir.
Örgüt yönetme, örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirir. Örgütün varlığının, etkinliğinin ve gelişiminin sağlanması, hedeflerinin belirlenmesi, program ve stratejilerinin saptanmasını ifade eder. Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez.
Geniş bir alanda faaliyet yürüten örgütlerin yöneticileri, örgüt yapılanması da dikkate alınarak somut olayın özelliklerine, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevlerine göre belirlenmelidir. Bu tür örgütlenmelerde her yöneticinin örgütün tamamını yönetmesi mümkün olmadığından, örgütün bölge, il, ilçe sorumlularının yönetici olup olmadıklarının sorumluluk sahalarındaki örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu da gözetilerek belirlenmesi gerekir.
d. Örgüt üyeliği:
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.
Bu ilkeler ışığında iç hukukumuzdaki düzenlemelere göz atıldığında;
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” aynı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu; “Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi…” şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
TCK’nın 314. maddesi bakımından bir oluşumun veya yapılanmanın, silahlı terör örgütü sayılabilmesi için;
Yöntem: Terör örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eden bir örgüt tipidir.
Amaç-Saik: Silahlı terör örgütü, siyasi maksatla faaliyet gösteren örgütleri ifade eder. Bu bakımdan 3713 sayılı Kanun’un birinci maddesinde sayılan amaca yönelik ve Devletin Anayasal düzenine veya güvenliğine karşı bir suç işlemek amacıyla faaliyet gösterir.
Elverişlilik: Silahlı terör örgütünün, TCK’nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçları amaç suç olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkânına sahip bulunması gerekir. Amaca matuf kavramı ise silahlı terör örgütünün yapısının, sahip bulunduğu üye sayısı ile … ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olmasını ifade eder.
…-gereç: Örgüt mensuplarının tamamı olmasa bile bir kısmının silahlı olması silahlı terör örgütünün oluşması için yeterlidir. Örgüt, bu silahları gerektiğinde kullanma imkânına sahip ise silahlı olduğu kabul edilmelidir. Silahlı terör örgütünün elinde bulunan silahın devlete ait olması ya da bu silahların hukuka aykırı yollardan elde edilmesi bu suçun oluşması açısından önem taşımaz.
Türk halkı 40 yılı aşkın süredir etnik, ideolojik veya dini temellere dayalı çeşitli terör örgütleri tarafından yapılan saldırılara muhatap olmuş, binlerce insan hayatını kaybetmiş veya ağır şekilde yaralanmıştır. İnsanların refahı için harcanması gereken parasal kayıp hesap edilemeyecek boyuttadır. Örgütün baskısı yüzünden bazı insanlar en temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hâle gelmiş, yaşadıkları yerleri terk etmek ya da örgütün talimatları doğrultusunda hareket etmek zorunda kalmışlardır. Devlet, bu tehdidin devam ettiği zamanlarda dahi insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeleri imzalayarak kişisel hak ve özgürlükleri korumak iradesini ortaya koymuştur. Nitekim bu sözleşmelerdeki hakların, hiyerarşik olarak kanunlar üstü biçimde uygulanacağına dair Anayasal hüküm kabul edilmiş olması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisinin tanınması bu iradenin somut örneklerinden birisidir. 1991 yılında yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu’nda 29 kez genel olarak özgürlükleri genişletme yönünde değişiklik yapılmıştır. Amaç suçlar bakımından tehlikelilik hâlinin somutlaşıp yakınlaşması durumunda halkta oluşan güvenlik kaygısının artmasına paralel kısıtlayıcı tedbirlere başvurulduğu görülmekle birlikte kişilerin … ve güven içinde yaşama hakkına yönelik tehdidin azaldığı dönemlerde özgürlükleri genişleten düzenlemeler hız kazanmıştır.
Terörle Mücadele Kanunu’nun terör örgütlerini tanımlayan 7/1. maddesinde 29.06.2006 tarihinde 5532 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle yapılan değişiklik sonrası oluşan hukuki durumun değerlendirilmesinde fayda görülmektedir. İlgili maddenin önceki hâli “Madde 7- “3 ve 4 üncü maddelerle Türk Ceza Kanununun 168. 169, 171, 313, 314 ve 315 inci maddeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun 1 inci maddesinin kapsamına giren örgütleri her ne nam altında olursa olsun kuranlar veya bunların faaliyetlerini düzenleyenler veya yönetenler beş yıldan on yıla kadar ağır hapis ve ikiyüzmilyon liradan beşyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası, bu örgütlere girenler üç yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve yüzmilyon liradan üçyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar” şeklindeki iken 2006 yılında yapılan değişiklik sonrası “7/1. cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hâlini almıştır.
Bu değişiklik karşısında; Terörle Mücadele Kanunu’nunda yapılan örgüt tanımı ile TCK’nın 314/1-2. maddesindeki örgüt tanımı çelişmekte midir; mevzuatta silahlı veya silahsız iki ayrı örgüt varlığını sürdürmekte midir soruları gündeme gelmektedir. Başka deyimle Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/1. maddesinin, TCK’nın 314. maddesine atfının unsur atfı mı yoksa ceza yaptırımına mı olduğu ortaya konulmalıdır. Silahlı terör örgütü suçunun unsurlarına TCK’nın 314. maddesinde yer verilmiştir. Yukarıda izah edildiği şekilde örgüt kurma, yönetme ya da üye olma, amaç suç bakımından hazırlık hareketi niteliğinde somut tehlike suçudur. Somut tehlike suçları zarar suçu niteliğinde olmayıp hazırlık hareketlerini cezalandıran istisnai düzenlemeler olması nedeniyle cebir ve şiddet içeren faaliyetlerde bulunma zorunluluğu yoktur, yeter ki cebre yönelik bir irade ortaya konulsun. Zira 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinin 1. bendinde örgüt kuran kişilerin, herhangi bir suç işlemeden örgütü dağıtmaları hâlinde cezai yaptırıma muhatap olmayacakları şeklindeki düzenleme bu görüşü doğrulamaktadır. Bu nedenle 3713 sayılı Kanun’un 7/1. maddesinde yapılan değişiklikle, failin örgüt üyesi olduğunun kabulü için cebir ve şiddet gerektiren fiili işlemesi zorunluluğu getirildiği ileri sürülemeyecektir. Bu değişiklik TMK’nın 1. maddesinde yazılı amaç suçların gerçekleştirilmesinde şiddetin gerekliliğini vurgulamanın yanında kurulan, yönetilen veya üyesi olunan örgütün cebir ve şiddeti … olarak kullanma gerekliliğini ifade etmektedir. Aksi takdirde bu suçun tehlike suçu olma vasfını ortadan kaldırmış ve TCK’nın 220 ve 314. maddelerindeki unsurlarla çelişilmiş olacaktır.
9. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü
a. Genel olarak:
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararları ve bu suçların temyiz incelemesi ile görevli 16. Ceza Dairesinin kararlarında ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.
İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü “gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek” üzerine kuruludur.
FETÖ/PDY’nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT’e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY’nin devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY’nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY’deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Nitekim hiyerarşik ilişki bakımından sıkı bir disiplinin hâkim olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinde dahi FETÖ/PDY mensuplarının darbeye teşebbüs sırasında genel olarak öğretmenlerden oluşan mahrem imam olarak adlandırılan sivil kişilerden aldıkları talimatlara göre hareket ettikleri veya alt rütbedeki subayların emirlerine uydukları birçok dava dosyasında görülmüştür.
Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK’da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkânının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi öldürülüp yaralanmıştır.
Söz konusu terör örgütü, nihaî amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihaî hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliğinin bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi ve üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için ByLock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, … ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa’da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükûmet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla Emniyet, Jandarma, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, … Külliyesi ve Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulan bir maşa olarak; Anayasa’da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fetullah … tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında tasarrufunda bulunan …, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK’nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
b. Örgütün Yargı ve Yargıtay Yapılanması, HSK ve Yüksek Mahkeme Üyelikleri Seçimleri:
Örgütsel kadrolaşma açısından; FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından kendi mensuplarına hâkimlik ve Cumhuriyet savcılığı sınavlarına girmeleri konusunda telkinlerde bulunulduğu, örgüt mensubu öğrencilere hâkimlik ve savcılık sınavını kazanmaları hâlinde örgütün kendilerine referans olacağının söylendiği, mülakatı geçip staja başlayan örgüt mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcısı adaylarının … Akademisi ve staj döneminde de yine örgüt tarafından koordine edildiği, söz konusu adayların örgüt mensubu olduklarının anlaşılmaması için kendi başlarına fakat örgütle irtibatı koparmayacak şekilde ev tutmalarının tavsiye edildiği, adayların beşer kişilik kapalı gruplar hâlinde örgüt tarafından finanse edilen evlerde kalmalarının sağlandığı, bu kapsamda örgüt kurallarına göre iki evin irtibat hâlinde olmasının istendiği, bu evlere murakıp adı verilen örgüt mensubu kişilerin gelerek evde kalan adaylardan bilgi alıp tavsiyelerde bulundukları, bununla birlikte örgüte ait ışık evlerinin il bazında eyalet adı altında birden çok bölgeye ayrıldığı, her bölgenin sekiz ilâ on evi kapsadığı, bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi/ablası adı verildiği, örgütün Türkiye … Akademisi stajındaki adayları staj dönemlerine göre ayırdığı, bazı örgüt mensubu adaylara Türkiye … Akademisi yurdunda kalmaları tavsiye edilerek bu kişilerden, örgüt lehine ya da aleyhine konuşan aday arkadaşlarının bildirilmesinin istendiği, her dönemin sorumlu abisinin/ablasının bulunduğu, evlere gelen örgüt mensubu murakıpların adaylara dinsel ve sosyal davranışları açısından telkinde bulundukları, örgüt mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcılarının T1, T2, T3, T4 ve T5 şeklinde kategorize edilerek taşra ve devre yapılanmasının oluşturulduğu, bu yapılanmalarda belirli aralıklarla organizasyon ve görüşmelerin gerçekleştirildiği,
Eski Yargıtay üyelerinin görev yapmakta oldukları hukuk ve ceza dairelerine göre gruplar oluşturulduğu, eski yüksek yargı üyelerinin kod isimleri dikkate alındığında (H1, H2, H3, C1, C2, C3, C4) şeklinde gruplandırıldıkları, eski Yargıtay üyelerinin görevde bulundukları zaman içerisinde görev yaptıkları Yargıtay Daireleri göz önünde bulundurulduğunda “H” kod adı ile isimlendirilenlerin Yargıtay Hukuk Dairelerinde, “C” kod adı ile isimlendirilenlerin Yargıtay Ceza Dairelerinde görev yaptıkları, isimlendirmelerde yer alan 0, 1, 2, 3 rakamlarının grup içerisindeki hiyerarşiye ilişkin sıralamayı, “0” ile kodlamanın ise grup sorumlusunu gösterdiği, harf ve rakam ile gruplandırmalardan sonra (C3, H2 vb.) bazı isimlendirmelerde kullanıcının adı ve soyadının baş harflerinin eklenmesi suretiyle kod adı oluşturulduğu anlaşılmıştır.
c. 15 Temmuz 2016 Tarihindeki Darbe Teşebbüsünün FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü İle İlişkisi:
Anayasa Mahkemesinin 30.06.2017 tarihli ve 30110 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 20.06.2017 tarihli ve 2016/22169 başvuru numaralı kararında ayrıntılı olarak yapılan tespitler, … Cumhuriyet Başsavcılığının 03.03.2017 tarihli ve E.2017/7327 sayılı, E.2017/26 sayılı ve 2006/103583 soruşturma sayılı iddianamelerindeki belirlemelere göre; “Yurtta Sulh Konseyi” üyesi olan, “sıkıyönetim komutanı” olarak görevlendirilen, “sıkıyönetim mahkemeleri”ne ve “kritik önemdeki askerî ve sivil makamlara” ataması planlanan kişilerin büyük bölümünün FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensubu olduğunun, bu görevlendirmelerin yapılmasında örgüt içindeki hiyerarşinin dikkate alındığının ve haklarında örgüte üye olma suçundan işlem yapılan bazı emniyet mensupları ile mülki idare yetkililerinin darbe girişimi sonrasında ilan edilecek sıkıyönetim döneminde atanacakları resmî devlet kuruluşlarına gittiklerinin saptandığına dair bulgular, tanık olarak dinlenen Genelkurmay Başkanı ile … Cumhuriyet Başsavcılığınca dinlenen gizli tanıklar (Şapka ve Kuzgun)’ın anlatımları, şüpheli olarak dinlenen Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral H. İ. Y., Genelkurmay Başkanı’nın emir subayı olan Yarbay L. T., Jandarma Genel Komutanlığında görev yapmakta olan Binbaşı H. H., Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığında görev yapmakta olan Yarbay F. E., Yüzbaşı F. T. Ç., Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi Başkanlığında görev yapan Jandarma Yarbay A. K., Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral G. Ş. S., Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Üretim Analiz Merkezinde görev yapmakta olan Yüzbaşı A. P., Kara Kuvvetleri Tayin Daire Başkanlığında astsubay olarak görev yapmakta olan T. F. D., TSK’da pilot olarak görev yapan Yarbay İ. A., Akıncı 4. Ana Jet Üssü Komutanlığında pilot olarak görev yapan Teğmen M. M. gibi çok sayıda şüphelinin itiraf içeren beyanları, açık kaynak bilgileri, 15 Temmuz darbe kalkışması ile ilgili verilen mahkeme kararları, derdest bulunan dava dosyaları ve yürütülen soruşturmalar ile resmî kurumların tespitleri değerlendirildiğinde; 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünün, daha önce de bir çok kez yaşandığı üzere uluslararası güç odaklarının da desteğiyle, esas itibariyle Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiği, kalkışmaya başka unsurların da katılmış olma ihtimalinin darbe teşebbüsünün bu karakterini değiştirmeyeceği değerlendirilmiştir. (Yargıtay 16. CD’nin 14.07.2017 tarihli ve 2017/1443-4758 sayılı kararı)
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Somut olayda uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi üç ayrı başlıkta incelenecektir.
1. Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …’nün Anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçundan cezalandırılmaları gerektiğine ilişkin Özel Daire bozma kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının incelenmesinde;
Olay ve olgular başlıklı bölümde ayrıntılı olarak değerlendirildiği şekliyle sanıklar …, … ve …’in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı istihbarat şubede görevli oldukları, darbe girişiminin henüz başladığı ve kamuoyunun olaydan haberdar olmadığı zaman diliminde şube başkanları inceleme dışı sanık … tarafından acil bir durum olduğundan bahisle karargâha çağrıldıkları, aynı şekilde sanık …’nin de izinde bulunduğu hâlde inceleme dışı sanık Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensip Başkanı Tuğamiral …’ın emriyle karargâha çağrıldığı, o yıl içinde üst üste yaşanan terör olayları nedeniyle güvenlik önlemlerine azami dikkat gösterilen dönemde yapılan çağrı üzerine karargâha gelen sanıkların silahlanarak karargâhın güvenliğini aldıklarını beyan ettikleri, kısa bir süre sonra ise darbe girişimi yaşandığının anlaşıldığı, darbeci subaylar Yarbay … ve Tuğamiral … tarafından giriş çıkışın kontrol altına alındığı, kendilerine engel olabilecek kişilerin karargâha alınmadığı veya derdest edildiği ortamda sanıkların darbe girişimine katıldığı açıkça anlaşılan amirlerinin emir komutası altında silahlı şekilde karargâhta beklemeye devam ettikleri, her ne kadar karargâhın güvenliğini sağlama amacından bahsedilse de kendileri tarafından karargâhın güvenliğinin sağlanması olağan olmadığı gibi tehlikeli durum henüz geçmediği hâlde sabahın erken saatlerinde karargâhtan ayrıldıkları,
Sanıklar …, …, … ve …’ın yaşanan darbe girişimini öğrendikten sonra kendi inisiyatifleriyle karargâha geldikleri, darbeci subaylar Yarbay … ve Tuğamiral … tarafından giriş çıkışın kontrol altına alındığı, kendilerine engel olabilecek kişilerin karargâha alınmadığı veya derdest edildiği ortamda karargâha girebildikleri ve silahlanabildikleri, darbe girişimine katıldıkları anlaşılan komutanlarının emri altında silahlı şekilde karargâhta beklemeye devam ettikleri, savunmalarında her ne kadar karargâhın güvenliğini sağlama amacından bahsedilse de kendileri tarafından karargâhın güvenliğinin sağlanması olağan olmadığı gibi tehlikeli durum henüz geçmediği hâlde sabahın erken saatlerinde karargâhtan ayrıldıkları,
Sanık …’un karargâha saat 20.39’da inceleme dışı sanıklar Yarbay … ve Tuğamiral …’den bile önce geldiği, darbe girişiminden önceden haberi olmadığına ve banka kartlarını unuttuğu için karargâha geldiğine, öğle saatlerinde inceleme dışı sanık Binbaşı …’in odasında yapılan toplantıya katılmadığına ilişkin savunmaları aksine herhangi bir kanıt elde edilememiş ise de saat 21.00 sıralarında karargâh bahçesinde inceleme dışı sanık Yarbay …’la karşılaşan sanığın darbe girişimi çerçevesinde karargâhın güvenliğini alan Yarbay …’ın yanında silahlanarak sabaha kadar onunla birlikte hareket ettiği, her ne kadar cebir ve tehdit içeren herhangi bir eylemde yer almasa da karargâhın komutanı olan tanık Yarbay …’nin bile karargâha alınmadığı dikkate alındığında, sanığın darbe girişiminin açıkça ortaya çıktığı zaman diliminde inceleme dışı sanık Yarbay …’ın eylemlerinden haberdar ve ona destek olduğu hususunun açıkça anlaşıldığı,
Sanık …’nün darbe girişimi sırasında karargâh nöbetçisi olduğu, inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’nin sanığa amirallerin birliğe geldiğini, emir komutayı devraldıklarını ve büyük bir terör saldırısı beklentisi olduğunu iletmesi üzerine tanık Yarbay …’yi arayarak durumdan haberdar ettiği, tanık Yarbay …’nin darbeciler tarafından birliğe alınmadığı dikkate alındığında, o an için darbe girişiminden haberdar olmadığının ve darbe girişimi çerçevesinde karargâhı ele geçirmeye çalışan darbecilerle birlikte hareket etmediğinin anlaşılmasına karşın silahlı şekilde karargâhın içinde kalmasına izin verildiği anlaşılan sanığın, nöbetçi olmasına ve karargâhın güvenliğinden sorumluluğunun bulunmasına rağmen darbeye karşı hareket eden komutanlarıyla irtibat kurmak yerine yalnızca kendi güvenliğini düşünerek darbecilere karşı hiçbir eylemde bulunmadığı, bu şekilde karargâhı tamamen darbecilere terk etmek suretiyle anayasal düzeni korumak şeklindeki neticeyi önleme bakımından kanundan kaynaklanan yükümlülüğünü ihlal ettiği ancak doğrudan failliği oluşturacak şekilde fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduğundan söz edilemeyeceği gözetildiğinde, eyleminin anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçu kapsamında kaldığı,
Bu şekilde açıklanan oluşa ve dosya kapsamına göre sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …’nün ”icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar oldukları, suç işleme karar ve iradesine katıldıkları hususlarının kanıtlanamamış olmasına, elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sunduğu katkıların tek başına vahamet arz etmediği, bu kapsamda fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurduklarından bahsedilemeyeceğinin anlaşılmasına nazaran, zarar tehlikesi bakımından illi bir değer taşıdığında kuşku bulunmayan eylemlerinin işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak (TCK madde 39/2-c) suretiyle cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçuna yardım etmek kapsamında kaldığına” karar veren Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında verilen bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,
Karşı oy kullanmıştır.
2. Özel Daire tarafından hakkında anayasayı ihlal suçundan kurulan hükmün onanmasına karar verilen sanık …’in eyleminin anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçunu oluşturduğuna ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının incelenmesinde;
Olay ve olgular başlığı altında yapılan açıklamalar kapsamında sanık …’in 15.07.2016 tarihli askeri darbe girişiminden önceden haberdar olduğuna ilişkin herhangi bir delil veya beyan bulunmadığı gibi darbe girişiminin yaşandığı gece harekât merkezi vardiya amirliğinde görev yapması için darbeciler tarafından özel olarak görevlendirildiği hususunun da kesin olarak belirlenemediği, idari tahkikat raporunda da belirtildiği üzere rutin görevleri dışında darbe girişimiyle ilgili olarak yalnızca darbeciler tarafından gönderilen “Sıkıyönetim Direktifi” isimli emrin Deniz Kuvvetleri Harekât Merkezi tarafından ast birliklere çekilmesini sağlamak şeklinde gelişen ve zarar tehlikesi bakımından illî bir değer taşıyan ancak vahamet arz etmeyip fiilin işlenişi üzerinde hâkimiyet kurduğunu da göstermeyen eyleminin, darbe girişimine ilişkin elverişli nitelikteki icra hareketlerinin işlenmesi sırasında yardımda bulunup icrasını kolaylaştırmak suretiyle TCK’nın 39/2-c maddesi kapsamında yardım eden sıfatıyla TCK’nın 309 ve 39/2-c maddelerinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden TCK’nın 309. maddesi gereğince kurulan hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararı usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne ve sanık … hakkında kurulan hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk Görüşüne Katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin anayasayı ihlal suçunu oluşturduğu ve itirazın reddine karar verilmesi gerektiği,
Çoğunluk Görüşüne Katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olup olmadığına ilişkin delillerin araştırılarak sonucuna göre hukuki durumunun tespit edilmesi gerektiği cihetle itirazın değişik gerekçeyle kabul edilmesi gerektiği,
Düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
3. Sanıklar … ve …’in anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçundan cezalandırılmaları gerektiğine ilişkin Özel Daire bozma kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının incelenmesinde;
a. Sanık … hakkında;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında İstihbarata Karşı Koyma müdürü olarak görev yapan sanık …’nın darbe girişiminin yaşandığı akşam saat 21.00 sıralarında amiri olan inceleme dışı sanık Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tuğamiral … tarafından acil bir durum olduğundan bahisle karargâha çağrıldığı, kapıya geldiğinde henüz dışarıda olan Tuğamiral … tarafından bizzat içeri alındığı, savunmasında Tuğamiral …’nin karargâha bir saldırı yapılmasının beklendiğini söyleyerek karargâhın korunması için bir kısım personeli kendisinin aradığını ve listede işaretlediğini, kalan personeli de sanığın aramasını istediğini ifade ettiği, savunmasının devamında karargâhın masa başında çalışan şube personelince korunmasını akla yatkın bulmayan sanığın medyaya yansıyan bilgileri de dikkate alarak henüz saat 22.00 sıralarında bir darbe girişimi yaşandığını anladığını, bu sırada Yüzbaşı …’ün kendisine bıraktığı silahı da alıp saat 22.18’de kendisini odasına kilitlediğini, odasından tuvaletini yapmak için dahi çıkmadığını, 13 saat sonra saat 11.15’te odasından çıktığını, 16.07.2016 tarihi saat 18.30 sıralarında askeri savcıya ifade vermesine müteakip karargâhtan ayrıldığını, emrinde çalışan sanık …’ye güvenliği için odasında kalmasını telkin ettiğini, kendisini arayan astlarına karargâha gelmemelerini söylediğini, sosyal medya hesaplarından darbeye karşı paylaşımlarda bulunduğunu, yaklaşık sekiz yıl görev yaptığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığındaki görev süresi boyunca örgütün TSK’da vatansever subayları tasfiye amacıyla yürüttüğü Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi kumpaslarına karşı mücadele ettiğini, darbe girişiminde ön sırada bulunan inceleme dışı sanık Tümamiral … ve darbe girişimi sırasında Akıncı üssünde bulunan … gibi askerlerin görevde yükselmelerine engel olmaya çalıştığını, tüm çabaları nedeniyle terör örgütü FETÖ/PDY’nin sosyal medya hesaplarınca hedef alındığını, örgütsel haberleşme ağında yer aldığı iddia olunan … Coşkuner isimli kişiyi ise tanımadığını ve bu kişiyle görüşmediğini beyan ederek bu kişinin yargılandığı dosyadaki evrakların getirilmesini talep etmiştir.
Amiri olan inceleme dışı sanık Tuğamiral …’nin çağrısı üzerine karargâha gelen ve daha önce bu şekilde pek çok kez karargâha geldiğini beyan edip darbe girişimi olduğunu anlayınca kendisini odasına kilitleyen sanığın, görevi ve konumuna göre garantörlük yükümlülüğünü ihlal ettiğinden bahsedilemeyeceği gibi darbe girişimine yönelik icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduğu, suç işleme karar ve iradesine katıldığı ve diğer sanıklarca işlenen filler üzerinde müşterek hakimiyet kurduğu hususlarının kanıtlanamamış olması yanında mevcut delil durumuna göre elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı yapan herhangi bir eyleminin de bulunmamasına göre üzerine atılı anayasayı ihlal ya da anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçlarının unsurları itibariyle oluşmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, Deniz Kuvvetleri Karargâhında darbe girişimini sevk ve idare eden amiri inceleme dışı sanık Tuğamiral … tarafından darbe girişiminin henüz başında acil olarak karargâha çağrılan ve darbeciler tarafından kendisine bir adet tabanca verilmesi de dikkate değer olan sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olup olmadığının belirlenebilmesi bakımından adı geçen örgütle mücadele ettiğine ilişkin savunmaları kapsamında toplanmasını istediği deliller arasında bulunan, olay gecesi görüştüğünü beyan ettiği Erdem Caner Bener’in ve telefonda görüştüğü tespit edilen astlarının usulünce çağrılıp dinlenerek konuşma içeriklerinin sorulması, … yeri bilgisayarlarından darbe girişimine karşı paylaşımlar yapılıp yapılmadığının özellikle araştırılması, askeri casusluk kumpası sırasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünce TSK’dan uzaklaştırılmak istenen askerlerin lehine mütalaa yazıp yazmadığının, örgütün kumpaslarına karşı üstlerini uyarıp uyarmadığının ve örgütün sosyal medya hesaplarınca hedef alınıp alınmadığının araştırılarak örgütün sivil imamlarından … Coşkuner’le irtibatı bulunduğuna ilişkin deliller de dosyaya alındıktan sonra hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırmayla karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, sanık … hakkında verilen Özel Daire kararının kaldırılarak … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi kararının, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmayla karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
b. Sanık … hakkında;
Deniz Piyade sınıfında Astsubay Başçavuş olan ancak dava konusu olayların gerçekleştiği Deniz Kuvvetleri Karargâhında değil Genelkurmay Başkanlığında görev yapan sanık …’in, darbe girişiminin yaşandığı 15.07.2016 günü öğle saatlerinde Deniz Kuvvetleri Karargâhında o gün tayini çıktığı için birlikten ilişiğini kesen ve darbe girişimine katılması nedeniyle hakkında anayasayı ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü kesinleşen inceleme dışı sanık Binbaşı …’in odasında, Binbaşı …, Yarbay … ve Başçavuş …’la birlikte toplandığı, Özel Daire tarafından ”mahiyeti belirlenemeyen” toplantı olarak nitelenen bu toplantının darbe girişimiyle ilgisi hususunda bir tespit yapılamadığı, sanığın savunmalarına göre bir akrabasının düğününe katılmak için amirinden şifahen izin talep ettiği ancak izin belgesinin gündüz imzalanmadığını, imzalı belge olmadan da il dışına çıkamayacağı için akşam yemeğinden sonra evinden ayrılarak saat 21.20 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı binasının önüne geldiğini, silah sesleri ve binanın önünün kapatılmış olması nedeniyle can güvenliği endişesi içinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı binasına yöneldiğini, karargâha girmeden önce inceleme dışı sanık Yarbay …’la telefonlaştığını, sonrasında Yarbay … tarafından karargâhın içine alınarak aracını park etmesine izin verildiğini, akabinde taşıdığı sırt çantasıyla sabaha kadar bulunduğu birlikten darbe girişimi başarısızlığa uğradıktan sonra özel aracıyla ayrıldığını savunduğu anlaşılmaktadır. İnceleme dışı sanıklar Tümamiral …, Tuğamiral … ve Tuğamiral … ile birlikte Deniz Kuvvetleri Karargâhında yaşanan darbe girişimi eylemini sevk ve idare eden kişi olduğu belirlenen inceleme dışı sanık Yarbay …’ın karargâh komutanı olan tanık Yarbay …’yi bile içeri almadığı dikkate alındığında, sanığın içeri girmesine izin verilmesi dikkat çekici olsa da gece boyunca bulunduğu karargâh binasında silah taşımayan, darbe girişimine yönelik herhangi bir emir alıp, vermeyen, herhangi bir faaliyette bulunduğu tespit edilemeyen sanığın, bulunduğu görev ve konumda garantörlük yükümlülüğünü ihlal ettiğinden bahsedilemeyeceği gibi darbe girişimine yönelik icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduğu, suç işleme karar ve iradesine katıldığı ve diğer sanıklarca işlenen fiiller üzerinde müşterek hakimiyet kurduğu hususlarının kanıtlanamamış olması yanında mevcut delil durumuna göre elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı yapan herhangi bir eyleminin de bulunmamasına göre üzerine atılı anayasayı ihlal ya da anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçlarının unsurları itibariyle oluşmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, darbeciler tarafından birliğin içine alınan ve hükümden sonra dosyaya sabit hattan arandığına ilişkin tespit tutanakları gönderilen sanığın, savunmalarında yer verdiği şekliyle herhangi bir izin talebinde bulunup bulunmadığı araştırılarak bu doğrultuda gerekirse dinlenmesini talep ettiği şube müdürü ve sivil memur tanıklar da dinlendikten sonra savunmalarının doğruluğu tespit edilerek sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırmayla karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, sanık … hakkında verilen Özel Daire kararının kaldırılarak … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi kararının, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmayla karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık … hakkında eksik soruşturmayla karar verilmediği ve isabetli olan Özel Daire kararına yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkındaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE, oy çokluğuyla
2- Sanık … hakkındaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, sanıklar … ve … hakkındaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazlarının ise DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE, sanıklar … ve … yönünden oy çokluğu, sanık … yönünden oy birliğiyle,
3- Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 01.12.2020 tarihli ve 11745-6906 sayılı sanık … hakkındaki onama, sanıklar … ve … hakkındaki bozma kararlarının KALDIRILMASINA,
4- … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 17.05.2019 tarih ve 1412-325 sayılı kararında sanık … hakkında verdiği istinaf başvurusunun esastan reddi kararının, sanığın eyleminin Anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi; sanıklar … ve … hakkında verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararlarının ise eksik araştırmayla karar verilmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
5- Sanık … hakkında, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasına ve başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı takdirde derhâl salıverilmesine, sanık hakkında CMK’nın 109/3-a bendi uyarınca “yurt dışına çıkmak” şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına, diğer sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına,
6- Dosyanın, bozulan kararın “istinaf isteminin esastan reddine” dair bir karar olması nedeniyle, CMK’nın 304/2-a maddesi uyarınca, gereği için … 13. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.01.2023 tarihinde yapılan müzakerede karar verildi.