YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/365
KARAR NO : 2022/729
KARAR TARİHİ : 22.11.2022
Mahkemesi:Ceza Dairesi
Sanık …’in nitelikli kasten öldürme suçundan TCK’nın 82/1-d-f, 53, 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 31. Ağır Ceza Mahkemesince 27.03.2018 tarih ve 128-144 sayı ile kurulan ve resen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak sanık müdafileri tarafından da istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 06.09.2018 tarih ve 1199-1025 sayı ile hükmün suçtan zarar gören, davaya katılma ve istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği için dosyanın ilk derece mahkemesine tevdi edilmesine karar verilmiş, gerekçeli kararın tebliği üzerine suçtan zarar gören … vekili tarafından da istinaf yoluna başvurulmuş, dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.12.2018 tarih ve 1973-1690 sayı ile hükmün, duruşmadan haberdar edilme ve katılma sıfatı olabilecek derecede suçtan zarar gören Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının duruşmadan haberdar edilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
… 31. Ağır Ceza Mahkemesince 27.06.2019 tarih ve 541-284 sayı ile sanığın TCK’nın 82/1-d-f, 53, 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, resen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak sanık müdafi ile katılan … Politikalar Bakanlığı vekilince de istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 11.11.2019 tarih ve 2054-1844 sayı ile istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiş, bu karara karşı da sanık müdafisi ile katılan kurum vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.02.2021 tarih ve 2030-948 sayı ile;
“…Oluşa ve dosya içeriğine göre; olayın öncesinde maktul ile tartışma yaşayan sanığın eylemini, aksi kanıtlanamayan savunmalarına göre; eşinin kendisine ‘karnımdaki çocuk senden değil, al şu dolaptan etek giy de sokağa öyle çık’ şeklinde söylemlerde bulunması üzerine gerçekleştirdiği, bu bağlamda sanık lehine değerlendirme yapılarak hakkında TCK’nin 29. maddesinin uygulanması gerektiği anlaşılmakla; sanık hakkında kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi İ.İlhan;
“…Dosya kapsamında sanığın iddialarını destekleyen bir delil bulunmamaktadır. Aksine bizzat sanığın annesi ve babası maktulün ve sanığın yaklaşık 14 ay kendileri ile birlikte yaşadığını maktulün gayet mazbut bir insan olduğunu evine ve ailesine bağlı, giyimine kuşamına özen gösterdiğini, sanığın kendilerine eşinin kendisini aldattığına ilişkin bir anlatımda bulunmadığını beyan ettikleri, sanığın olay günü maktulün makyaj yaptığını dışarı çıkmak için giyindiği şeklindeki savunmasının da doğrulanmadığı, aksine maktulün makyajsız ve normal kıyafetleri ile bulunduğu, yapılan DNA incelemesi ile bebeğin babasının sanık olduğu ve maktulün sanığa yönelik sadakat yükümlülüğüne aykırı hiçbir davranışı bulunmamasına rağmen sanığın aşırı kıskançlık göstererek sürekli maktulün kendisini aldattığı ve bebeğin babasının başkası olduğu gerekçesi ile maktulü suçladığı, olay günü de aynı nedenle maktul ile tartıştığı, maktulün sanığa olay günü ‘Bebek senden değil, etek giy dışarı çık’ dediği doğru kabul edilse bile, sanığın mazbut ve iffetli bir kadına sürekli olarak başkasından hamile kaldığı şeklindeki suçlamasının ağır bir hakaret teşkil ettiği, maktulün bu hakaretlerden bunalıp bir anlık kızgınlıkla ‘Bebek senden değil etek giy de çık’ şeklinde hakaretlere karşılık vermesinin gayet doğal olduğu ve haksız tahrik oluşturmayacağı, ilk haksız hareketin sanıktan kaynaklandığı mahkeme kararının onanması yerine bu nedenle bozulması şeklindeki sayın çoğunluğun görüşüne muhalefet ediyorum….” gerekçesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.04.2021 tarih ve 131244 sayı ile;
“…Dosya kapsamındaki tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda, sanık ile maktulün 20 aydan beri evli oldukları, ayrıca sanığın dedesi ile maktulün babasının amca çocukları olmaları dolayısıyla aynı zamanda akrabalık ilişkilerinin bulunduğu, sanığın anne ve babası olan tanıklar . ile .’in ve maktulün kardeşi olan katılan …’in beyanlarına göre sanık ile maktul eşinin yaklaşık 14 ay sanığın anne ve babasının yaşadıkları dubleks evin üst katında birlikte kaldıkları, daha sonra yine sanığın ailesinin yardımıyla ayrı bir eve yerleşip müşterek hayatlarına olayın meydana geldiği evde devam ettikleri, eşler arasında zaman zaman kıskançlık sebebiyle küçük tartışmaların ve dargınlıkların yaşandığı, ancak bu sorunların büyütülmediği, olay günü maktulün makyaj yapmış olması ve dışarı çıkmak istemesi nedeniyle bu durumdan rahatsız olan sanığın maktul ile tartışmaya başladığı, olay yerinde yapılan ilk muayene görüntülerinden ve fotoğraflardan maktulün giyim tarzının, makyajının, kıyafetinin dikkat çekici bir yönünün olmadığı, katılan … tanıkların beyanlarında da ailelerinin sosyal yapısı itibariyle maktulün yaşam tarzında herhangi bir anormallik bulunmadığının belirtildiği, bu süreçte çocuk istemelerine rağmen maktulün hamile kalamadığı, bu sebeple doktora gittikleri, maktulün rahminde kist olduğunun saptandığı ve tedavi gördüğü, doktorun sanığa da sperm sayımı yaptırmasını söylemesine rağmen sanığın bunu yaptırmaktan kaçındığı, bir süre sonra maktulün hamile kalması üzerine sanığın maktulün başka birinden hamile kalabileceğinden şüphelenmeye başladığı ve olay günü bu nedenle maktul ile tartıştığı ve daha önceden temin ettiği tabanca ile maktulü başından vurarak öldürdüğü, evin kapısına ‘Biz üç haftalık tatile çıkıyoruz, telefonlarımız kapalı olacak bizi aramayın’ yazısını astıktan sonra valizini alıp otobüsle …’ye gittiği ve üç gün sonra kaldığı otelde suçta kullandığı silahla birlikte yakalandığı anlaşılmıştır.
Sanık savunmalarında, eşinin evlenmeden önce arkadaşlık yaptığı . isimli bir şahısla evlendikten sonra da görüştüğünü, bu görüşmelere ait kayıtları cep telefonunda ve . mesajlarında gördüğünü, bu nedenle bir ara eşiyle boşanma aşamasına kadar geldiklerini, aile efradının araya girmesiyle tekrar bir araya geldiklerini ve karıkoca hayatı yaşamaya devam ettiklerini öne sürmüş ve ayrıca eşiyle tekrar bir araya gelmeden önce yaklaşık 2 hafta boyunca ayrı kaldıklarını, eşinin … gezisinden döndükten 2 ay sonra iki aylık hamile olduğunu öğrendiğini, olay günü eşinin dışarı çıkmaya hazırlandığını ve makyaj yaptığını görünce tartıştıklarını ve bu sırada eşinin ‘Karnımdaki çocuk da senden değil, al şu dolaptan bir etek giy sokağa öyle çık’ diyerek gururunu rencide eden sözler söylemesi üzerine kendini kaybederek, ne yaptığını bilmez bir haldeyken ona bir anda ateş ettiğini, aslında eşini öldürmesini gerektirecek büyük bir problemin olmadığını belirtmiştir. Buna karşılık dosya kapsamında, maktulün mesajla ya da başka bir şekilde herhangi bir kişiyle görüşmesine ilişkin bir delil bulunmadığı gibi, bu tartışmalar sebebiyle boşanma aşamasına geldikleri ve aile efradının araya girmesiyle tekrar bir araya geldikleri sanığın annesi, babası ve maktulün kardeşi tarafından doğrulanmamıştır.
Ayrıca … 31. Ağır Ceza Mahkemesinin somut olaydaki delilleri, fail ile maktulün kişisel özelliklerini ve yaşam koşullarını göz önünde tutarak, muhakemenin doğrudan doğruyalığı ilkesi (CMK m.217) çerçevesinde ulaştığı vicdani kanaati de ilk başlarda çocukları olmayan sanığın ve maktulün çocuk sahibi olabilmek için doktora başvurdukları, hiç kimsenin çocuğun nesebinden şüphe etmediği halde sanığın bu tarz bir savunma ortaya koyduğu, kaldı ki mahkememizce yaptırılan DNA incelemesinde maktulün karnındaki ceninin babasının sanık olduğunun tespit edildiği, maktulün ‘Karnımdaki bebek senden değil, başkasına ait’ gibi bir söz söylediği iddiasının da dosyadaki anlatım ve beyanlara göre makul ve kabul edilebilir olmadığı, hiçbir şekilde normal karşılanamayacak olmakla birlikte böyle bir sözün ancak kendi iffet ve namusundan açıkça şüphe duyduğunu iddia eden bir eşe karşı kızgınlıkla söylenebilecek nitelikte bir söz olabileceği, bu iddianın kabulünün dahi ilk haksız ve tahrik edici sözleri söyleyen kişinin sanık olduğunun kabulünü gerektirir bir varsayımı akla getirdiği, bu açıklamalar ışığında sanığın haksız tahrik savunmalarının kabule şayan olmadığı ve cezadan indirim alabilmek amacıyla yapılan başkaca bir yan delille desteklenmeyen soyut savunma niteliğinde olduğu yönündedir.
Sonuç olarak dosya kapsamındaki mevcut deliller, sanık ile maktulün müşterek hayatlarındaki bazı sorunlara rağmen olay gününe kadar birlikte yaşamalarına engel olacak derecede ciddi bir sorunlarının bulunmadığını göstermektedir. Bu koşullarda, sanığın kasten öldürme suçunu, maktulün ‘Karnımdaki çocuk da senden değil, al şu dolaptan bir etek giy sokağa öyle çık’ demesi üzerine haksız tahrik etkisiyle gerçekleştirdiğine dair hiçbir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca suçun işlediği sırada sanık açısından haksız tahrikin yasal koşullarını gerçekleştiren herhangi bir durum bulunmamaktadır…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.09.2021 tarih ve 8500-12452 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup; itirazın kapsamında göre inceleme sanık hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
18.01.2017 tarihli tutanakta; olay günü saat 10.10 sıralarında … İlçe Emniyet Amirliğince . Mahallesi, . Sokak,.adresinde mevcut A Blokta şüpheli ölüm anonsu geçilmesi üzerine olay yerine gidildiğinin, dairenin dış kapısının açık olduğunun, yatak odasında bir kadın cesedinin yerde yattığının görüldüğünün, olay yerinde bulunan 112 acil ekiplerine sorulduğunda yerde yatan bayan şahsın olay yerine geldiklerinde çoktan ölmüş olduğunu söylediklerinin, maktulün kimliğinin … olduğunun tespit edildiğinin, şahsın başının sol tarafından giren ve sağ tarafından çıkan bir mermi izinin bulunduğunun, maktulün yanında bir adet 9 mm çapında boş kovan bulunduğunun, evin içindeki masa üzerinde “3 haftalık tatile çıktık, telefonlarımız kapalı görüşmek üzere” yazılı bir not kağıdı bulunduğunun, sorulduğunda bu kağıdın dairenin dış kapısı üzerinde asılı olduğunun öğrenildiğinin, ayrıca dış kapıdan girildiğinde karşı duvarda bulunan diafonun yanında asılı hâlde “Karımı her şeyden herkesten çok seviyorum, .’ım seni de çok seviyorum, bu hayatta daha çok yapamadım, tutunamadım, sizi cennete kendimi cehenneme gönderiyorum, herkesten özür dilerim, ama babam ve annem sebebim siz oldunuz,., ., . yazılı bir not olduğunun belirtildiği,
18.01.2017 tarihli olay yeri inceleme raporunda; yatak odasında cansız şekilde yatan kadın şahsın 112 acil servis görevlilerince verilen bilgiye göre cansız olduğunun tespit edildiğinin, şahsın kayınpederi olan …’in, oğlu . ve gelininden 2 -3 gündür haber alamaması üzerine olay yerine çağırdığı … makinası ile mutfak penceresinden girdiğini sonra yatak odasında yerde yatan gelinini görmesiyle hemen 112 acil servis ve polis görevlilerine haber verdiğini beyan ettiğinin, evin içindeki çekmece ve dolaplarda dağınıklık ve karışıklığın bulunmadığının gözlemlendiğinin, maktulün tırnak arası svaplarının ve el yüz svaplarının, yatak odasında bulunan 9 mm çaplı boş mermi kovanının, ikamette ele geçen iki adet el yazılı kağıt parçasının, yatak odasında bulunan sigara izmaritlerinin, yatak odasında yerde bulunan bir adet 9 mm çapında tabanca mermi fişeğinin ve ikametin değişik yerlerinden parmak izlerinin delil listesinde bulgu olarak muhafaza altına alındığının yazılı olduğu,
19.01.2017 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerindeki yatak odasındaki komodinin üzerinden alınan parmak izlerinin sanık …’e ait olduğunun tespit edildiği,
10.02.2017 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinde bulunan bir adet 9 mm çaplı boş kovanın sanık …’in yakalandığı otelin odasında bulunan ve üzerinde STAR ibaresi bulunan 9 mm çaplı tabancadan atılmış olduğunun tespit edildiği,
29.05.2017 tarihli otopsi raporunda; maktulün vücudunda bir adet ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması tespit edilmiş olup öldürücü mahiyette olduğunun, atışın bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğunun, cesetten mermi çekirdeği elde edilemediğinin, kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kemik kırıklarıyla birlikte beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtildiği,
12.02.2018 tarihli Biyoloji İhtisas Dairesi raporunda; maktulün karnındaki ceninin biyolojik incelemesinde …’in %99,99 ihtimalle biyolojik babası olabileceğinin tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … Kollukta; maktul …’in öz kardeşi olduğunu, sanık … ile yaklaşık 2 yıldır evli ve 6 aylık hamile olduğunu, kardeşinin zaman zaman . ile kavga ettiğini ve sanığın kendisine şiddet uyguladığını söylediğini,. ile en son 13.01.2017 tarihinde görüştüklerini, kardeşinin cep telefonunun olmadığını ve kardeşine cep telefonu alacağını söylediğini, bu sırada telefonda kardeşinin sesini arkadan duyduğunu, 18.01.2017 tarihinde akrabalarının kendisini cep telefonundan arayarak kardeşinin öldüğünü söylediklerini, cinayeti muhtemelen kocası .’ın işlediğini düşündüğünü,
Mahkemede; sanığın savunmalarının tamamen kendisini kurtarmak için söylediği sözler olduğunu, kardeşinin silahtan haberi olmadığını düşündüğünü, şayet olsaydı kız kardeşinin bunu kendilerine söyleyecek olduğunu, maktulün sanıkla evlenmeden önce Ferdi isimli veya başka bir erkek şahısla bir arkadaşlığı veya gönül ilişkisi olmadığını, sanığın suçunu hafifletmek için bu tür şeyler uydurduğunu, kız kardeşinin kendisine sanık tarafından aldatıldığını söylediğini, bu konuyu sanıkla hiçbir zaman konuşmadığını, kardeşinin evlenmeden önce …’da yaşadığını, evlendikten sonra …’a geldiğini, …’da sanığın ailesinden başka tanıdığı kimsenin olmadığını, maktulün her genç kız gibi kendisini seven ve makyaj yapan biri olduğunu, tesettürlü ve namazını kılan biri olduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılma talebi olduğunu,
Tanık … Kollukta; sanık.’ın kendisinin oğlu olduğunu, 2 yıldır evli olduğunu, gelini olan maktul …’ın 6 aylık hamile olduğunu, aralarında zaman zaman kıskançlıklar olduğunu bildiklerini, oğlu ile gelinini üzdüğü için yaklaşık üç aydır konuşmadıklarını, komşusu .’in 15.01.2017 tarihinde oğlu .ı gördüğünü ve konuştuğunda .’in kendisine “Moralim çok bozuk, canım sıkılıyor” dediğini, neden olduğunu sorduğunda “Eşimle ailevi sorunlarım var” dediğini ve yanından ayrıldığını söylediğini, bunu duyması üzerine 17.01.2017 tarihinde oğlunun çalıştığı … yerini aradığını, oğlu.’in üç gündür … yerine gitmediğini öğrendiğini, eşi …’i 17.01.2017 tarihinde arayarak evine gidip bakmasını söylediğini, eşinin eve gittiğini, … bastığını ancak kapıyı açan olmadığını, kapının üzerinde “3 haftalık tatile çıktık telefonlarımız kapalı olacak görüşmek üzere” yazılı bir not olduğunu söylediğini, hemen ertesi gün 18.01.2017 tarihinde eve gittiğinde aynı notu gördüğünü ve kepçe operatörü arkadaşı .’i aradığını, evin mutfak balkonundan girdiğini, içeriyi kontrol ettiğinde yatak odasında …’in yerde ölmüş vaziyette yattığını gördüğünü, yerde kanlar olduğunu, komşularla birlikte hemen 112 acil servisi ve polisi aradıklarını, oğlunu cep telefonundan aradığını ancak ulaşamadığını, gelini ile oğlunun ara sıra münakaşa ettiklerini bildiğini,
Mahkemede; maktulün babası ile kendi babasının amca çocukları olduğunu, maktulün ailesiyle aralarında bir hısımlık ilişkisi bulunduğunu, sanığın öz oğlu olduğunu, olayın meydana gelişini görmediğini, sanık ile maktul ilk evlendikleri zaman yaklaşık 14 ay süreyle evleri dubleks olduğundan kendi evlerinin üstünde oturduklarını, zaman zaman kendi aralarında münakaşaları, kavgaları olduğunu, kavgaların genelde kıskançlık veya birbirlerinin cep telefonu ya da bilgisayarlarındaki birtakım yazışmalardan kaynaklandığını, sonra kendilerine ait bir daireyi dayayıp döşediğini ve onları oraya yerleştirdiğini, maktul … sanık aynı evde kalmaya başladıktan sonra kendilerinin onları ziyaret etmesini istemediklerini, muhtemelen karı koca olarak beraber vakit geçirmek istediklerini, kendisi ve eşinin oğluna gitmemeye başladığını, sanığın maktulü öldürmesi için bildiği hiçbir sebep olmadığını, maktulü başka bir erkekle konuşurken veya görüşürken herhangi bir yerde görmediğini, bir keresinde oğlunun kendisine maktul ile ayrılacağını söylediğini, maktulün “Amca biz yapamıyoruz, biz ayrılacağız” dediğini, ancak aralarında bir ayrılık olmadığını, oğlunun maktul ile yaklaşık 20 ay evli kaldığını, 14 ayının kendi evlerinde geçtiğini ancak birlikte yaşadıkları süre boyunca maktulün sanığa kötü bir söz söylediğini hakaret ya da küfür içerikli bir söylemde bulunduğunu görmediğini, sadece zaman zaman kıskançlık nedeniyle aralarında tartışmalar geçtiğini, kendisinin sanığın evinde tabanca bulundurduğundan veya birisinden tabanca aldığından haberi olmadığını, sanık ile maktulün evinin kendi … yeriyle evinin arasında bir yerde olduğunu, gidip gelirken ışıklarının yanmadığını gördüğünü, eşine de komşulardan sormasını, evde neden olup olmadıklarını araştırmasını söylediğini, daha sonra ışıkların yanmadığı üçüncü gün huzurda bulunan müşteki .’i aradığını, durumu ona da sorduğunu, onun ise üç gün önce kendisinin eve gittiğini, haberi olmadığını söylediğini, oğlu ve gelininin telefonlarını yeni değiştirmeleri nedeniyle onları arayamadığını, sanığın … yerini aradığında üç gündür işe gelmediğini söylediklerini, bunun üzerine eve girmeye karar verdiğini, sonra evin balkon kapısı açık olduğundan bir vinç çağırarak evin mutfak balkonundan içeriye girdiğini ve maktulü yatak odasında ölü vaziyette gördüğünü, maktulün cesedinin yanında herhangi bir not görmediğini, evin kapısında “Biz on günlüğüne tatile gidiyoruz, cep telefonlarımız kapalı bizi aramayın” şeklinde yazılı notu da eve vinçle girmeden önce gördüğü için içine bir kurt düştüğünü, bu nedenle eve girmeye karar verdiğini,
Tanık … Kollukta; oğlu. ile gelini .’ın iki yıldır evli olduklarını, gelininin yaklaşık 6 aylık hamile olduğunu, zaman zaman tartıştıklarını, 14.01.2017 tarihinde akşam saatlerinde oğlunun evine gittiğini, yemek yediklerini, saat 23.30 sıralarında çıktığını, 15.01.2017 tarihinde oğlunu cebinden aradığını ancak ulaşamadığını, sonra 16.01.2017 ve 17.01.2017 tarihlerinde evine gittiğini, zili çaldığını ancak kapıyı açan olmadığını, 17.01.2017 tarihinde eşinin kendisini tekrar oğlunun evine gönderdiğini, … bastığını ancak ulaşamadığını, kapının yan kısmında bir not gördüğünü, notun üzerinde “3 haftalık tatile çıktık, telefonlarımız kapalı olacak, görüşmek üzere” yazılı olduğunu, eşinin “Kapıyı kıralım” dediğini, ancak komşular rahatsız olmasın diye vazgeçtiklerini, sonra eşinin kepçe çağırdığını ve oğlunun mutfak balkonundan eve girdiğini, sonra yatak odasında gelini .’ı ölü vaziyette gördüğünü söylediğini, oğluna 3-4 gündür ulaşamadıklarını, hayatından endişe ettiğini,
Mahkemede; olaydan önceki Cumartesi günü maktulle oğlunun oturduğu eve gittiğini, gece saat 23.00’a kadar oturduğunu ancak o esnada oğlunun işte olduğunu, birlikte oturdukları gelininin hamile olduğunu, karnına da dokunduğunu, çünkü torun sahibi olacakları için sevindiklerini, maktulde olumsuz herhangi bir şey hissetmediğini, oğlu ile maktulün görücü usulü evlendiklerini ama birbirlerini de çok sevdiklerini, hatta zaman zaman birbirlerine kıskançlık yaptıklarını, 1 yıl 8 ay evli kaldıklarını, bir müddet kendi evlerinde kaldıklarını, maktulün kendilerinde yaşadığı süre boyunca başka biriyle görüştüğüne veya konuştuğuna tanık olmadığını, maktulün oğluyla evlenmeden önce başka biriyle sadece bir hafta boyunca nişanlı kalmış olduğunu ancak nişanlısının adının Ferdi olmadığını, maktulün Ferdi isimli birisiyle görüştüğünü, onunla dışarda görüştüğünü veya daha önceden flört ettiğini söylemediğini, sanığın anlattığı diğer hususlardan haberi olmadığını, kendilerinden de haber alamayınca eşinin kendisini eve bakmak için olay yerine gönderdiğini, evin zilini çaldığında kapıyı açan olmadığını, evin kapısında “3 haftalık tatile çıktık, telefonlarımız kapalı bizi aramayın” şeklinde elle yazılmış bir not bulduğunu, bu notu eşine götürdüğünü, sonra eşinin açık olan balkondan evin içerisine girdiğinde maktulün öldürülmüş olduğunu gördüğünü, maktulün çok hanım hanımcık biri olduğunu, giyimine kuşamına dikkat ettiğini, çok güzel olduğunu, ancak göz alıcı, dikkat çekici kıyafetler giymediğini, normal sade bir giyim kuşamı olduğunu, sanığın maktulü neden öldürdüğünü bilemediğini, olaydan önce sanık ile maktulün ayrılacaklarını söylediklerini, neden ayrılacaklarını sorduklarında ise oğlunun bilgasayara şifre koyduğunu ve maktulün açamadığını, sonra bilgisayarın üzerine su dökerek bilgisayarın bozulmasına neden olduğunu maktulün kendisine anlattığını, maktul ile kendilerinin yaklaşık iki haftalığına …’ye gittiklerini, bu iki haftalık süre içerisinde maktulün yanlarından hiç ayrılmadığını, maktul … sanığın birlikte bebek istediklerini, maktulün her ay test yaptırdığını, hatta eczaneden test için bir şey alıp sonucuna da öğrenmek için birkaç sefer kendisinin de onu eczaneye götürmüş olduğunu, maktulün … gezisi sırasında bildiği kadarıyla hamile olmadığını, oradan döndükten sonra onlara alınan eve yerleştiklerini, orada birlikte kalmaya başladıktan sonra maktulün hamile olduğunu öğrendiğini, …’den geldikten yaklaşık 1 ay sonra maktulün hamile olduğunu öğrendiğini, maktulün karnındaki bebeğin asla başkasının olacağını düşünmediğini, çünkü maktulün evine ve eşine … birisi olduğunu, ancak kıskançlık nedeniyle yapmış olduğu tartışmalarda birbirlerini üzecek ve tahrik edecek şekilde karşılıklı sözler sarfettiklerini,
İfade etmişlerdir.
Sanık … Kollukta; maktul …’ın 2 yıllık resmi nikâhlı eşi olduğunu, aralarında zaman zaman ufak tefek tartışmalar olduğunu, annesinin evinden ayrı eve taşınalı yaklaşık 5 ay olduğunu, bu taşınma esnasında eşi .’ın eski erkek arkadaşı . isimli şahısla kendisini sürekli kıyasladığını, bu nedenle kavga ettiklerini, hatta ayrılmayı bile düşündüklerini, tam o sıralarda ailesinin belki kendilerini yalnız bırakıp …’ye giderlerse aralarının düzeleceğini düşündüklerini ve …’ye gittiklerini, o günlerde aralarının düzeldiğini, eşi Sultan’ın hamile olduğunu öğrendiklerini, ancak doktorların eşinde rahim kisti sorunu olduğunu söylediğini, bu sorun nedeniyle doktora gittikleri sırada kendisinden de sperm sayısı belirlemek için test istediklerini, ancak gururuna yediremediği için bu testi yaptırmadığını, daha sonra eşi Sultan hamile olduğunu söyleyince çocuğun kendisinden olmadığına dair şüphe etmeye başladığını, bu sebeple aralarındaki tartışmaların aralıklarla devam ettiğini, 15.01.2017 tarihinde sabah saatlerinde işten çıktığını, eve gelip istirahat ettiğini, saat 13.00 gibi uyandığını, eşinin üstünü giyinip makyaj yaptığını gördüğünü, kendisine “Nereye gidiyorsun niye makyaj yapıyorsun?” diye sorduğunu, eşinin daha önceki tartışmalarında olduğu gibi “Ayrılacaksak ayrılalım ben kendime kalacak yer bulurum” gibi bir şeyler söylemeye başladığını, bu tartışmanın 5-10 dakika sürdüğünü, en sonunda kendisine “Bu çocuk bile senden değil, şurdan bir etek al giy, sokağa öyle çık!” dediğini, bu sırada kafasından milyarlarca ses geçmeye başladığını, kendisini kaybettiğini, yatak odasındaki çekmecede bulunan tabancayı alarak mermi doldurduğunu, Sultan ayakta beklerken kafasına doğru bir el ateş ettiğini, ancak sanki birisinin elini zorla tutup tetiğe bastırmış gibi hissettiğini, o anda kendinde olmadığını, eşinin sırtüstü yere düştüğünü, çok büyük bir yanlış yaptığını fark ettiğini, hemen yanına diz çöküp ellerini tuttuğunu ancak ellerinin soğuduğunu anladığını, sonra çocuğunun aklına geldiğini, çok pişman olduğunu, sonra yatak odasının kapısı önünde 3-4 tane sigara içtiğini, çocuğun kıyafetlerini bulup yanına bıraktığını ve orada bulduğu bir defter sayfasına “Karım seni çok seviyorum, Poyraz’ım seni çok seviyorum, bu hayatta yapamadım olmadı, tutunamadım sizi her şeyden çok seviyorum, annem ve babam sebebim siz oldunuz” yazdığını, altına da Eren, Sultan, Poyraz yazdığını, aradan uzun bir zaman geçtiğini, ancak silah sesini kimsenin duymamış olmasından ambulans veya polis gelmediğini, sonra dışarı çıkıp amaçsızca dolaştığını, sonra tanıdığı iddia bayisi olan arkadaşı .ün yanına gittiğini, ona konuyu anlatmadığını, sonra tekrar eve gidip üzerini değiştirdiğini, çıkarken kapıya “Tatile çıkıyoruz, 3 hafta yokuz, telefonlarımız kapalı” şeklinde bir not yazıp bıraktığını, otogardan önce …, sonra …, … ve en son …’ye gittiğini, bu illere eşiyle eskiden yapamadığı hayallerini gerçekleştirmek için gittiğini, yakalanacağını bildiğini, …’de bir otele gittiğini, yanında olay sırasında kullandığı tabancayı otelin lavabosunun altına sakladığını, …’ye gelirleken yolda tanıştığı … isimli şahısla buluştuklarını ve bir geceyi onun bekâr evinde geçirdiğini, sonra yakalandığını,
Cumhuriyet savcılığında; kolluktaki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, olay günü eşi makyaj yaparken “Bu makyaj nedir? Nereye gidiyorsun, telefonun da yok nasıl haberleşeceğiz” deyince “Sana ne” dediğini, gerek yok gibi bir şeyler söylediğini, daha sonra eski sevgilisi .isimli şahıstan bahsettiğini, eşine “Benden ayrılırsan ne yapacaksın nasıl yaşayacaksın” diye sorduğunda kendisine “Gider başka bir erkekle beraber olurum, hayatımı yaşarım” dediğini, son olarak “Karnımdaki bebek de sana ait değil, başkasına ait” şeklinde sözler söylediğini, en son “Şu dolaptaki etekleri giy öyle dışarı çık” dediğini, bunun üzerine sinirlendiğini ve gözünün döndüğünü, yatak odasındaki çekmecede bulunan silahı alıp kafasına bir el ateş ettiğini, bu esnada kendinde olmadığını, ateş ettiğinde eşinin 5 aylık hamile olduğunu bildiğini, silahı mahallede . isimli bir şahıstan olaydan bir ay önce emaneten aldığını, para vermediğini, bu kişinin kendisine satın alacak birini bulana kadar durmasını istediğini, eşini vuracağı anda silahın aklına geldiğini,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; önceki savunmalarını aynen tekrar ettiğini,
Mahkemede; üzerine atılı suçlamayı kabul ettiğini, maktulün resmî nikâhlı eşi olduğunu, kendisiyle bir buçuk yıldır evli olduklarını, maktulün rahminde kist olması nedeniyle uzun süre tedavi gördüğünü, bu süreçte doktorun kendisine de tedavi olmasını söylediğini ancak kabul etmediğini, en nihayetinde eşinin tedavi sonrasında hamile kaldığını, olay günü yaklaşık beş buçuk aylık hamile olduğunu, eşinin ev hanımı olduğunu, eşiyle evlendikten sonra bir ara boşanma aşamasına kadar geldiklerini, evlenmeden önce eşinin arkadaşlık yaptığı.isimli şahısla evlendikten sonra da görüşmüş olduğunu duyduğunu, bu görüşme kayıtlarını cep telefonunda gördüğünü, birbirlerine . üzerinden mesajlar yazmış olduklarını, mesajlarda birbirlerini özlediklerine dair görüşmek istediklerine dair yazışmalar olduğunu, bu yazışmalardan dolayı tartışmaya başladıklarını, aile efradının araya girmesiyle maktul ile tekrar bir araya geldiklerini ve karı koca hayatı yaşamaya devam ettiklerini, eşiyle tekrar bir araya gelmeden önce yaklaşık iki hafta boyunca ayrı kaldıklarını, bu ayrılık süresince eşinin kendi ailesiyle birlikte … gezisine gittiğini, bir süre ayrı kalırlarsa bir şeylerin düzeleceğini düşündüğünü, eşinin … gezisinden dönmesi üzerine bir araya gelerek karı koca hayatı yaşamaya başladıklarını, iki ay sonra eşinin hamile kaldığını öğrendiklerini, olay günü … yerinden çıkıp sabaha karşı eve geldiğini, uyuduğunu, sonra öğle saatlerinde uyanıp kahvaltı için mutfağa gittiğini, eşinin hazırlanmış olduğunu, makyaj yaptığını görünce nereye gittiğini sorduğunu, onun da kendisine “Sana ne” dediğini, bunun üzerine tartışmaya başladıklarını ve konunun eski meselelere geldiğini, münakaşa etmeye başladıklarını, bu tartışma sırasında eşinin kendisine gururunu rencide eden bazı sözler söylediğini, maktulün kendisine “Karnımdaki çocuk da senden değil, al şu dolaptan bir etek al giy sokağa öyle çık” dediğini, bunun üzerine kendini kaybedip ne yaptığını bilmez bir halde yatak odasındaki makyaj aynasının bulunduğu masanın çekmecesindeki tabancayı aldığını, tabancayı doldur boşalt yaparak silahı maktule doğrulttuğunu ve bir anda ateş ettiğini, aslında eşini öldürmesini gerektirecek büyük bir problem olmadığını, fakat makyaj yapıp süslenerek dışarıya çıkmak istemesi ve o sırada kendisine söylediği sözleri sarf etmesi nedeniyle kendisini kaybettiğini, diğer hususların da karakolda verdiği ifadesiyle aynı olduğunu, evin kapısında yazılı bulunan “Biz tatile gidiyoruz, cep telefonlarımız da kapalı bizi aramayın” şeklindeki notu da kendisinin yazarak kapıya sıkıştırdığını, tabancayı da bu olaydan yaklaşık bir ay önce cezaevine giren bir arkadaşının eşinin evde bulduğunu, kocası cezaevinde olduğu için ekonomik durumu iyi olmadığından paraya ihtiyacı olması sebebiyle kendisine verdiğini, maktul eşinin de bu tabancadan haberi olduğunu, bu olaydan sonra şehirler arası otobüse binerek ilk önce …’ya, oradan sonra …’a, sonra …’ye gittiğini ve …’de otele gittiğinde kimliğini vererek kayıt yaptırdığını, kayıt yaptırdığımda yakalanacağını bildiğini, …’ye gittiğinde ilk önce yolda tanıştığı bir şahsın evinde kaldığını, aslında yine orada kalma imkânı varken otele giderek kimliğiyle kayıt yaptırdığını, atılı suçlamayı bu hâliyle kabul ettiğini, maktulün eski sevgilisi .ile kendisini kıyaslamasının sebebinin aralarındaki bu mesajlar olduğunu, kendisiyle tartıştığı sırada maktulün kendisine “Sen karaktersizsin . senden daha iyiydi” şeklinde sözler söylediğini, bundan dolayı maktulün kendisini . ile kıyasladığı kanaatine vardığını, bir cani olmadığını, eşini sevdiğini, sevdiği için kıskandığını, çok pişman olduğunu,
Savunmuştur.
Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır. (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati.)
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir. (Devrim …, Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.)
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir. (M. Muhtar …, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, … Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.)
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 765 sayılı Kanun’da yer alan “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın maktulle yaklaşık iki yıldır evli olduğu, evlendikten sonra annesi ve babasının dubleks evinde birlikte ikâmet ettikleri, suç tarihinden geriye dönük son 5 ay içinde ayrı eve taşındıkları, maktulle sanığın ailesi veya sanık arasında Adliyeye intikal edecek derecede bir tartışma veya kavganın olmadığı, ancak sanığın eşi ile arasında maktulün eski arkadaşları nedeniyle tartışmalar yaşandığı, maktulün rahmindeki kistin neden olduğu düşünülen bir … problemi nedeniyle hamile kalamadığı, doktorların bu tedavi sürecinde sanıktan da sperm sayısını tespit etmek amacıyla test istedikleri ancak sanığın gururuna yediremediği için bunu kabul etmediği, suç tarihinden yaklaşık beş ay önce maktul …’ın hamile kaldığı, sanığın aklına doktorların kendisinden de sperm testi istediklerinin geldiği, bunun üzerine bebeğin başkasından olabileceği yönünde şüpheye düştüğü, eşiyle aralarındaki tartışmaların son bulması ümidiyle maktul ile sanığın anne ve babasının …’de tatil yapmaya gittikleri, sanığın bu sırada taksi şoförü olarak çalışmaya devam ettiği, 13.01.2017 tarihinde maktul …’ın kardeşi katılan … ile sanık … Can’ın cep telefonunda görüştüğü, bu görüşme sırasında maktulün sesini arkadan duyduğu, sanık …’in eşi Sultan’a cep telefonu alacağını kardeşi Metin’e söylediği, 14.01.2017 tarihinde sanığın annesinin sanığın evine gelerek birlikte akşam yemeği yedikleri ve tanık Müzeyyen’in evine gittiği, ertesi gün yani 15.01.2017 tarihinde; sanığın saat 13.00 sıralarında uyandığı, sanığın savunmasında; maktulün yatak odasında üzerini giyindiğini ve makyaj yaptığını gördüğünü, eşine “Bu makyaj ne? nereye gidiyorsun?” şeklinde sorular sorduğunu, maktulün “Sana ne?” şeklinde cevap verdiği, bu şekilde başlayan sözlü tartışmanın sonunda maktulün sanığa “Karnımdaki çocuk da senden değil, al şu dolaptan bir etek giy sokağa öyle çık!” dediğini ileri sürdüğü, bunun üzerine sanığın yatak odasındaki aynalı dolabın çekmecesindeki tabancayı doldurup doğrudan maktulün başına bitişik atış mesafesinden bir el ateş ederek ölümüne sebebiyet verdiği, maktulün cesedine yaklaşık iki gün sonra eve zorla girilerek ulaşıldığı, maktulün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kırığı ve beyin doku harabiyeti sonucu hayatını kaybettiğinin tespit edildiği olayda;
Suç tarihinden önce; sanıkla maktul arasında birlikte yaşamayı çekilmez hâle getirecek düzeyde aşırı bir anlaşmazlık veya kavga bulunmadığı, taraflar arasında adliyeye intikal eden bir şikâyet veya boşanma davası bulunmadığı, her evlilikte olabilecek düzeyde sözlü tartışmaların olduğu ancak bu tartışmaların sanığın eşini öldürecek derecede husumete yol açacak bir hâl almadığı, tarafların daha önce çocuk sahibi olmak istedikleri sırada doktor muayenesine gittikleri, maktulün rahmindeki kistin hamile kalmasını geciktirdiği, ancak sanığın sperm sayısı kontrolü yaptırmayı gururuna yediremediği için kabul etmediği, maktulün hamile kalması üzerine tarafların arasındaki tartışmaların şiddetinin ve sıklığının azaldığı, maktulün hamile kaldığının öğrenilmesiyle birlikte tarafların mutlu olmaları gerekirken sperm sayısının yeterli olup olmadığı hususunda bir bilgiye dahi sahip olmayan sanığın, çocuğun bir başkasından olabileceğinden şüphelenmeye başladığı, dolayısıyla suçun işlendiği tarihten önce maktulden kaynaklı ve haksız tahrik oluşturacak düzeyde haksız bir fiil bulunmadığı,
Suç tarihinde ise; gündüz vakti evlerinin yatak odasında dışarı çıkmak için hazırlanan maktulün üzerindeki kıyafetlerden baş örtülü olduğunun, uzun tunik ve uzun kollu bluz giydiğinin, içinde siyah tayt ve siyah yün korse bulunduğunun, sanığın akrabaları tarafından geçmişte maktulün abartılı makyaj yaptığına dair bir ifadenin bulunmaması karşısında; sanığın maktul evden dışarı çıkarken giyim kuşamının ve makyajının abartılı olduğuna dair savunmalarına itibar edilemeyeceği, keza bu hususun haksız tahrike konu edilecek bir fiil olamayacağının tartışmasız olduğu,
Öte yandan, sanığın maktulün kendisine “Sana ne?”, “Ayrılacaksak ayrılalım, gidecek bir yer bulurum”, “Başkasıyla beraber olur, hayatımı yaşarım” ve “Çocuk senden değil, git şu dolaptan bir etek al giy dışarı öyle çık” şeklindeki sözleri söylediğini savunması karşısında; esasen fail dışında başkaca hiçbir tanığın bulunmadığı bu tür olaylarda, tartışmanın geride kalan tek sujesi olan failin savunmalarının haksız tahrik uygulaması açısından gerçeği yansıttığının kabul edilebilmesi için; maktule yüklenen bu yöndeki tek taraflı soyut beyanların akla, mantığa, dosyadaki delillere, maddi olayın akışına ve tartışmada sarf edilen sözlerin karşılıklılık silsilesine uygun olması veya tartışmayı başlatan failin sözlerine karşı maktulün verdiği cevapların etki-tepki dengesini bozacak şekilde yeni ve daha büyük bir haksızlık içermesi gerekeceği;
Buna göre; sanıktan beş aylık hamile olan maktulün dışarı çıkmak için hazırlandığı sırada, kendisi ile sürekli eski sevgilisi ve hamile kalması ile ilgili tartışan ve abartılı bir makyajı, giyimi kuşamı olmamasına rağmen “Bu makyaj nedir?” şeklinde soran eşine karşı “Sana ne?”, “Ayrılacaksak ayrılalım, gidecek bir yer bulurum” yada “Başkasıyla beraber olur, hayatımı yaşarım” şeklindeki cevap mahiyetindeki cümlelerin maktulden gelen bir soruya veya imalı bir söze karşılık söylenen sözler olduğu, sanıktan etki doğuracak hiçbir cümle sarf edilmeksizin maktulün sırf sanığı tahrik etmek amacıyla söylediği sözler olmadığı, tepki mahiyetinde eşe karşı söylenen bu sözlerin etki-tepki dengesini bozacak şekilde orantısız veya yeni bir haksız fiil oluşturan sözler olarak da değerlendirilemeyeceği,
Sanığın maktulün sarf ettiğini savunduğu “Çocuk senden değil, git şu dolaptan bir etek al giy dışarı öyle çık” cümlesine gelince;
Olaydan 5 gün sonra yakalanan ve yaşananların muhakemesini tek başına yapan sanığın, önce giyim kuşam ve makyajdan başlayan tartışmanın odağının maktulün karnındaki bebeğe nereden geldiğini, karşılıklı sarf edilen cümlelerin ve maktulün bebeğe dair sözlerini hangi etken üzerine söylediğini düzenli bir mantık silsilesi çerçevesinde izah edemediği, keza sanığın suçu işledikten sonra kendi eliyle yazdığını kabul ettiği mektupta “…herkesten özür dilerim, ama annem ve babam sebebim siz oldunuz…” şeklindeki ifadeleri kullanarak maktulün karnındaki bebeğin kendisinden olmadığına dair şüphelerinin sorumluluğunu suçun işlendiği anda ailesinin üzerine yüklediği, aynı mektupta eşine atfettiği sözü söylememesi gerektiğine dair hiçbir ifade kullanmadığı, ancak suçu işledikten uzun süre sonra yaptığı savunmasında ise aklındaki şüphenin sebebinin maktulün sarf ettiği sözler olduğunu beyan ederek suçu o anki öfkeyle işlediğini savunduğu, dolayısıyla eşinden 5 aylık hamile olan maktulün sarf ettiği iddia edilen bu cümlenin hayatın olağan akışına, akıl ve mantık silsilesine uygun gelişen bir tartışmanın gelebileceği noktayla ve özellikle de sanığın yazdığı mektup başta olmak üzere dosyada mevcut diğer delillerle uyuşmadığı, sanığın haksız tahrike ilişkin bu yöndeki savunmasına itibar edilmemesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu nedenle, Özel Dairece sanığın eylemini haksız tahrik altında işlediğinden bahisle hükmün bozulmasına dair karara karşı yapılan itirazın kabulüne, sanık hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmaksızın kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 10.02.2021 tarihli ve 2030-948 sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA,
3- … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 11.11.2019 tarihli ve 2054-1844 sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair usul ve yasaya uygun karararına yönelik temyiz istemlerinin CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
4- Dosyanın, CMK’nın 304/1. maddesi uyarınca … 31. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.