Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/360 E. 2022/363 K. 18.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/360
KARAR NO : 2022/363
KARAR TARİHİ : 18.05.2022

Mahkemesi:Ceza Dairesi

Zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2-1.cümle, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis; reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan aynı Kanun’un 104/1, 43/1, 62 ve 53. uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.05.2019 tarihli ve 357-263 sayılı kısmen resen de istinafa tabi hükümlerin sanık müdafisi, katılan ve katılan mağdure vekili ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından da istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 06.11.2019 tarih ve 1858-1642 sayı ile sanığın eylemlerinin bir bütün olarak zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun oluşturduğu kabul edilerek CMK’nın 280/2. maddesi uyarınca Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, sanığın TCK’nın 103/2, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.Bu kararın da sanık müdafisi, katılan ve katılan mağdure vekili ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 08.03.2021 tarih ve 2281-1888 sayı ile;”…Sanığın aşamalarda mağdureyle tanıştığı sırada kendisine yaşını büyük söylediği yönündeki savunmaları, suç tarihinde lise öğrencisi olan mağdurenin sanıkla tanıştığı sırada nüfus kaydına göre 14 yıl 9 ay 4 günlük olması, dosyadaki fotoğraflara yansıyan fiziksel özellikleri ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, sanığın 5237 sayılı TCK’nın 30. maddesi kapsamında mağdurenin yaşı hususunda kaçınılmaz hataya düştüğü gözetilerek zincirleme şekilde reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştirYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.04.2021 tarih ve 12716 sayı ile;”…Sanık ile mağdurun 2017 yılı Şubat ayı içinde facebook isimli sosyal medya platformu üzerinden tanışıp 19/03/2017 tarihinde buluşup çıkmaya başladıkları, 2017 yılı Nisan ayı başında . Parkı’nda buluştukları, sanığın mağdurun kıyafetleri üzerinden vücuduna ve cinsel bölgelerine dokunduğu, mağdurun eliyle kendi cinsel bölgesine elbise üzerinden dokunmasını sağladığı, bundan bir süre sonra 2017 yılı Nisan ayı içerisinde sanık ile mağdurun Almer isimli alışveriş merkezinde buluştukları, sanığın aracıyla Hürriyet Beşyol civarında bulunan sanığın ailesiyle birlikte yaşadığı eve gittikleri, evde ikisinden başka sanığın babaannesi …’nun bulunduğu mağdur ile sanığın birlikte sanığın odasına geçip sevişip vajinal yoldan organ sokmak suretiyle sanığın mağdura cinsel istismarda bulunduğu, 2017 yılı Mayıs ayı içerisinde sanığın mağduru tekrar evine götürüp vajinal yoldan organ sokmak suretiyle cinsel istismarda bulunduğu, rızası ile mağdurun fotoğraf ve videolarını çektiği, mağdurun kendi isteğiyle de çektiği bazı görüntüleri sanığa cep telefonu üzerinden gönderdiği, bu tarihten sonra sık sık buluşarak cinsel ilişkiye girdikleri, en son … .Mahallesi’nde 23/02/2018 tarihinde boş alanda … içinde cinsel ilişkiye girdikleri, bundan 2 gün sonra 25/02/2018 tarihinde mağdurun sanıktan ayrılmak istemesi üzerine sanığın telefonunda bulunan mağdura ait uygunsuz görüntü ve resimleri mağdurun babasına göndermekle tehdit ederek mağdurun ayrılmasını engellemeye çalıştığı, mağdurun 24/05/2002 tarihinde … SSK Hastanesi’nde doğduğu, 15 yaşını 24/05/2017 tarihinde doldurduğu, bu tarihten önce sanığın birden çok organ sokmak suretiyle cinsel istismarı bulunduğu, bu tarihten sonra sanık ile mağdurun birden çok kez mağdurun rızası ile cinsel ilişkiye girdikleri, sanığın 15 yaşını doldurmayan mağduru buluşmak için çağırıp birden çok kez farklı zamanlarda evine götürerek hürriyetinden yoksun kıldığı sabittir.Sanık ilk kez kollukta alınan beyanında mağdurun yaşının 16 olarak bildiğini ileri sürmüş, 27/02/2018 tarihinde Sulh Ceza Hakimi huzurundaki sorgusunda mağdurun yaşının küçük olduğunu bilmediğini beyan etmiştir. 16/07/2018 tarihinde duruşmada yaptığı savunmada ise bu kez mağdurun yaşının 18 olarak bildiğini savunmuştur.Mağdurenin sanığa yaşı hakkında bir beyanda bulunduğuna dair bir beyanı yoktur.16/07/2018 tarihli celsede hazır edilen pedagog bilirkişinin mağdurenin fiziksel ve zihinsel durumunun yaşı ile orantılı olduğunun beyan ettiği anlaşılmıştır.Sanığın savunmasında ‘bundan sonra da okullar da tatil oldu, okul tatilinden sonra ikinci görüşmemizi yaptık’ şeklindeki beyanı karşısında mağdurenin öğrenci olduğunu bildiği kanaatine varılmıştır.Sanık ve mağdurenin ilişkisinin ilk tanışma ve olayın intikali arasında yaklaşık olarak 11 ay devam ettiği, ilk cinsel ilişkinin de tanışmalarından yaklaşık iki ay sonra mağdurenin 15 yaşından küçük olduğu dönemde meydana geldiği ve sanık ile mağdurenin sık sık buluşup ilişkiye girdikleri anlaşılmıştır.atayı düzenleyen TCK’nın 30.maddesi şöyledir;’Madde 30.– (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(4) (Ek: 29.06.2005 – 5377/4 md.) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.’Genel olarak hata, dış dünyaya ait bir şeyin gerçekte olduğu gibi değil yanlış bir biçimde bilinmesidir. Hata, dış dünyaya ait bir şeyin gerçekte olduğundan farklı algılanmasıdır. Hata, iradenin oluşumu aşamasında hukuk kuralını ya da fiili (fiilin maddi unsurlarını) bilmemek olarak ortaya çıkarken, iradenin oluşumu aşamasında ise meydana gelen fiilin irade edilenden farklı olması yani sapma biçiminde söz konusu olur. Bir suçun var olabilmesi, kastın gerçekleşmesi için, sadece hareketin bilerek ve isteyerek yapılması yetmez, suçu oluşturan unsurların da bilinmesi gerekir. Fiilî hata suçun asli unsurlarına ilişkin hatadır. Fiilî hatada fail ceza normu bakımından bir bilgisizliğe sahip değildir. Normu doğru bilmektedir, fakat yasaklanan, suç teşkil eden fiilden farklı bir fiil gerçekleştirdiğine inanmaktadır. Fail fiil üzerinde hata yapmakta, yaptığı fiilin tipik olmadığına inanmaktadır. Fiilî hata bir “algılama” hatasıdır. Hata kurucu unsurlara ilişkin ise etkilidir. Suç vasıtasında hata sorumluluğu etkilemez. Aynı şekilde hata şahıs üzerinde yapılmışsa o da sorumluluğu etkilemez. Şahısta hata kusurluluğu kaldırmaz.Öğretide bu konuya ilişkin olarak; ‘Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, eylemin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır. Örneğin, arkadaşını ziyarete giden bir kimsenin, arkadaşının olduğu düşüncesiyle bir başkasının konutuna girmesi veyahut onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla rızaen cinsel ilişkide bulunanın, mağdurun reşit olduğunu düşünerek bu eylemi gerçekleştirmesi.’ (Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, …. 522), ‘Failin suç tipindeki bir unsurda yanılması, bu suçun kasten işlenmesini engeller. Bu takdirde suç taksirle işlendiği takdirde cezalandırılabilen bir suç ise, sorumluluk taksirli suçtan dolayıdır.’ (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 12. Baskı, …. 362) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.Fail, cinsel ilişkide bulunduğu mağdurenin 15 yaşını doldurmadığı halde, 15 yaşını doldurduğu düşüncesiyle mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkide bulunur ve şikayetçi olmayan mağdurenin yaşı konusundaki hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde fail 5237 sayılı TCK’nun 30. maddesinin birinci fıkrası uyarınca suçun maddi unsurlarından olan mağdurun yaşına ilişkin bu hatasından yaralanacak, bunun sonucu olarak yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve bu suçun taksirle işlenmesi hali kanunda cezalandırılmadığından 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatına karar verilmesi gerekecektir. Suçun maddi unsurlarında hata hali faile ilişkin bir durum olduğundan, bu hususun fail veya müdafii tarafından ileri sürülmesi gerekmekte olup, kural olarak mahkemece suçun maddi unsurlarında hataya düşülüp düşülmediğine ilişkin bir araştırma yapılmayacaktır. YCGK 26/11/2013 gün 2013/516 Karar sayılı kararı)Buna göre somut olay değerlendirildiğinde;Sanığın kabulüne göre ilk tanışma tarihinde 14 yaş yaş 9 ay 4 günlük olan mağdurenin 18 yaş 11 aylık olan sanıkla ilk cinsel ilişki tarihinde yaklaşık 2 aydır tanıştıkları, bundan sonra da yaklaşık 9 ay boyunca sık sık buluşarak cinsel ilişkiye girdikleri, sanığın mağdurun öğrenci olduğunu bildiği, duruşmada hazır edilen pedagog bilirkişinin mağdurenin yaşı ile fiziksel görünümünün orantılı olduğuna dair beyanda bulunduğu, dosyadaki fotoğrafların düşük çözünürlüklü ve bilirkişi tarafından rapora konulmak üzere küçültülmüş olmaları nedeniyle mağdurenin yaşı hakkında fikir vermekten uzak olduğu, sanığın mağdurenin yaşı hakkında 16 ve 18 gibi çelişik beyanlarda bulunduğu, sanığın yaşı ve mağdure ile aralarındaki ilişkinin süresi gözetildiğinde, sanığın mağdurun yaşını bilebilecek durumda olduğu, mağdurenin yaşını 16, 18 ve büyük olduğuna dair farklı savunmalarının soyut nitelikte olduğu, hataya düştüğüne dair somut bir neden ileri süremediği, bu nedenle sanığın soyut savunmasına itibar edilebilir olmadığı, TCK’nın 30. maddesindeki hata hükümlerinde sanığın yararlanmasının mümkün olmadığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.10.2021 tarih ve 22390-8219 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında Yerel Mahkemece kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmek suretiyle, şantaj suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ise itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen hata hâlinin uygulanma imkânının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince sanığın eylemlerini zor kullanmak suretiyle gerçekleştirip gerçekleştirmediği hususunun da tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu ön sorunun değerlendirilmesi gerekmiştir.İncelenen dosya kapsamından;Katılan mağdure ile sanığın 19.03.2017 tarihinde.simli internet sitesinde tanıştıkları, tanışma tarihinde katılan mağdure …’in 14 yaş 9 ay 25 günlük, sanık …’nun ise 18 yaş 11 aylık oldukları, sanık tarafından 25.08.2018 tarihinde katılan mağdurenin babası katılan …’in cep telefonuna gönderilen mesajlar nedeniyle katılan mağdure ve babasının olayı adli mercilere intikâl ettirdikleri ve sanık hakkında soruşturmanın başlatıldığı (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdure …’den “mağdure” olarak bahsedilecektir.),
25.02.2018 tarihinde adli tıp uzmanlarınca mağdure hakkında düzenlenen raporda; vücudunda olayla ilgili travmatik bir bulguya rastlanılmadığının, hymenin anüler yapıda olup saat 5 hizasında kaideye varan eski yırtık olduğunun, muayene tarihinden en az 7-10 gün önce cinsel ilişkinin gerçekleştiğinin, anal sfinkter tonusunun normal olduğunun, anal bölgede ekimoz, sıyrık, yırtık ve kanama saptanmadığının, anal yoldan organ veya sair bir cisim sokulmak suretiyle cinsel istismara maruz kaldığına yönelik bir bulgunun tespit edilmediğinin belirtildiği,26.02.2018 tarihinde adli görüşmeci tarafından mağdure hakkında düzenlenen raporda; mağdurenin ön görüşme ve adli görüşme boyunca verdiği bilgilerin tutarlı ve güvenilir olduğunun, cinsel ilişkide olması gereken karşı koyma tepkilerini veremeyerek cinsel ilişkinin devamına engel olamadığının, mağdurenin cinsel eğitime sahip olmaması, içe dönük kişilik yapısı, aile yapısı özelliklerinin de istismarın devamında etkili olduğunun mütalaa edildiği, Dosya içerisinde bulunan mernis doğum tutanağına göre; mağdurenin 24.05.2002 tarihinde doğduğu, nüfusa tescilinin 30.05.2002 tarihinde gerçekleştiği, açıklamalar kısmında “… SSK.Hast. 24.05.2002 günlü belgesi” ibaresinin yer aldığı,… Valiliği İl … Müdürlüğünün 26.04.2018 tarihli yazısı ekinde gönderilen doğum raporuna göre; mağdurenin annesi Nilgün Ülger’in, 24.05.2002 tarihinde canlı bir kız çocuğu dünyaya getirdiği,05.05.2018 tarihinde bilirkişi tarafından düzenlenen inceleme raporuna göre; sanığa ait cep telefonunda yapılan incelemede; .numaralı, “aşkım” ve .numaralı “… Kayin Babam” isimleriyle kayıtlı kişilerle çok sayıda arama ve mesajlaşma kayıtlarının bulunduğu, video ve resim dosyalarında mağdure ve sanığın birlikte veya mağdurenin tek olarak bulunduğu çok sayıda müstehcen içerikli görüntülerin olduğu, yine cep telefonuna kayıtlı dosyalarda mağdurenin babası olabileceği değerlendirilen “kayinbabam…” şeklinde kaydedilmiş şahısla yapılan görüşmenin ekran görüntüsünün yer aldığı, konuşma içeriğinin mağdureyle ilgili olduğu ve mağdureye ait bir resim dosyasının gönderildiği, sanığa ait cep telefonunda 1417 adet mesaj içeriğinin kayıtlı olduğu, bunlardan bir kısmının örnek olarak rapor içerisinde bulunduğu,
16.07.2018 tarihinde mağdurenin duruşmada beyanının alınması sırasında hazır bulunan pedagog bilirkişinin beyanında; mağdurenin beyanlarına itibar edilmesi hususunda takdirin mahkemeye ait olduğunu, yaşı itibarıyla fiziksel ve zihinsel gelişiminin orantılı bulunduğunu belirttiği,… Cumhuriyet Başsavcılığınca 15.01.2019 tarih ve 2018/47000 soruşturma nolu karar ile sanığın babaannesi, ağabeyi ve yengesi hakkında mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, Anlaşılmaktadır.Katılan mağdure Savcılıkta; “Ben 15 yaşındayım. 24.05.2002 doğumluyum. Hastanede doğmuşum ve ikamet etmiş olduğumuz evde Annem . babam ., kardeşim ., Ablam .ile birlikte yaşamaktayım, annem ev hanımı, babam İşçi, ablam çalışıyor, kardeşim ise okuyor, bende . Kız Meslek Anadolu Lisesinde 1. Sınıf öğrencisiyim, bir sene sınıfla kaldım ve sınıf tekrarı yapıyorum. … isimli şahıs ile 2017 şubat ayı başlarında …’tan tanıştık. Bildiğim kadarı ile … Devlet Hastanesinde temizlik işçisi olarak çalışıyor.bir ay kadar facebook görüştükten sonra ise 19.03.2017 tarihinde sevgili olduk ve çıkmaya başladık….’ın .adresi ‘… .’ idi. … ile sevgili olmadan önce ise bir kez . parkında buluşmuştuk, buluştuğumuzda benim yanımda eski sınıfımdan arkadaşlarım olan . ve . de vardı, bu buluşmada sadece konuşmuştuk, sevgili olduktan birkaç hafta sonra ise yine Mimarsinan parkında bu kez ikimiz buluştuk, parkta bizi kimsenin göremeyeceği bir yere oturduk, burada otururken ise … önce elbisemin üzerinden göğüslerime ve bikini bölgeme eli ile dokundu, sonrada benim elimi elbise üzerinden kendi pipisine dokundurdu, ben istemedim fakat elimi zorla penisine değdirdi. Bu buluşmadan bir hafta sonra ise Cumartesi günü sabah saat 08.00 ila 09.00 arası Almerin önünde buluştuk, beni tam olarak adresini bilmediğim ancak Hürriyet Beşyol civarında olan, bir apartmanın zemin katındaki evlerine götürdü, kapıyı anahtar ile kendisi açtı, içeriye girdik evde kimse yoktu, sonra beni kendi odasına götürdü, elbiselerimi kendisi çıkartı, ben istemedim ancak yine de çıkarttı, sonrada kendisi soyundu, penisi ile bikini bölgeme içinden dokundu, penisine bir şey takmadı, yine penisinden sıvı geldi ve benim göbeğime akıttı, benim bikini bölgemde kanama olmadı, fakat acı oldu,bu olaylar yaşanırken ben bağırmadım, yardımda istemedim, çünkü bana bir şey yapar diye korkmuştum,bu eve gittiğimizde bir şey yiyip içmedik, ancak ben kendimden geçmiş gibiydim, fakat bayılma falan olmadı. Bu evde benim ile cinsel ilişkiye girerken ise resimlerimi ve videolarımı çekmiş, bunları Watsaptan bana gönderdi ve bana da istediğimde geleceksin yoksa babana gönderirim, bu böyle devam edecek diye yazdı, görüntülerde beni öperken ve ikimiz birlikte iken resimler ve videolar vardı, bu görüntüleri nasıl çekti bilmiyorum. Bundan sonra ise her Cumartesi günü aynı saatlerde buluşuyorduk ve bana evlerinde aynı şekilde dokunuyordu. Eve gittiğimizde bazen evde babaannesi mi yomsa anneannesimi olduğumu bilmediğim bir bayan oluyordu daha sonra ise abisi evledi bazende yengesi oluyordu ancak benimle ilişkiye girdiğini bilmiyorlardı, bende görüntüleri babama göndermekle tehdit ettiği için bir şey diyemiyordum ve yardım isteyemiyordum. Bana göndermiş olduğu görüntüleri ve videoları ise sildim. …’ın telefon numarası 05xx 7x34x69x dir. 1-2 hafta önce ise Kırmızı Şahin marka … aldı, ancak aracın plakasını bilmiyorum, ondan sonrada … içerisinde aynı şeyleri yapmaya başladı en son olarak da 23.02.2018 günü saat 16.00 sıralarında … ile Hürriyetin orada bulunan ismini bilmediğim dağın oraya gittik, araçta ikimizde ön koltukta oturuyorduk, elbisemin içinden penisi ile bikini bölgeme dokundu elbise içinden göğüsüme eli ile ve ağzı ile dokundu. 25.02.2018 günü ise İnstagram dan görüştük ve kendisinden ayrılmak istediğimi söyledim, zaten kendisini sevmiyordum, ancak … kabul etmek istemedi ve resim ve videoları aileme göndereceğini söyledi, ben yine de ayrılmak istedim, kenhdisine polise şikayet ederim hapse girersin dedim, o ise evlenmek zorunda kalırsın dedi, sonra babama mesaj atmış ve buluşmak istemiş, babam kendisini aradı ve kızımı rahat bırak diye bağırdı, bana polise gidip şikayet edelim dedi, birlikte emniyete geldik, olayla ilgili olarak …’ndan şikayetçiyim. İç beden muayenemin yapılmasını istiyorum.”,. Mahkemede; “Biz sanık ile 2017 yılı 2. ayında tanışmıştık, facebook üzerinden görüştük, bu tanıştığımızdan 1 ay geçmeden yüzyüze görüşmeye başladık, iki kız arkadaşımla . Parkına gittik, sanıkta geldi, orada sadece oturup konuştuk, sonra ayrıldık, Mart ayında çıkmaya başladık, çıkmaya karar verdikten 1 hafta sonra yüzyüze buluştuk, yine aynı parkta buluştuk, ikimiz bu sefer tek başımıza idik, sanık burada otururken elbiselerimin üzerinden göğsüme ve cinsel organıma elledi, ben istemedim, buradan da bu şekilde ayrıldık, 2 hafta sonra tekrar buluştuk, bu sefer sinemaya gittik, sinemadan çıkınca birlikte sanığın evine girdik, eve girdiğimde odasına geçtik, odada benim vücuduma ellemeye başladı, beni öptü, ben gitmek istediğimi söyledim, kapıyı kilitledi, evde babaannesi vardı, ancak ben bağırmadım, istemediğimi söyledim, ancak sanıkla daha önce yanyana çekindiğimiz resimler olduğu için ve sanık bana bu resimleri her tarafa atabileceğini söylediği için ben istememe rağmen sanıkla buluşmaya devam etmiştim, beni yatağa yatırdı, zorla beni soydu ve benimle cinsel ilişkiye girdi, kendisi bu resimlerimizi de çekti, resim çekme dedim, o devam etti, daha sonra ben evden ayrıldım, 1 hafta sonra tekrar çarşıda buluştuk, yine eve gittik, ben gelmek istemediğimi söyledim, ancak resmi babana atarım dediği için ben de gitmek zorunda kaldım, bu kez de evde aynı şeyleri yaptı ve benimle zorla ilişkiye girdi, bundan sonra da evden çıktım, her hafta sonu beni resimlerimle tehdit ettiği için onunla buluştum ve bu şekilde aramızda cinsel ilişkiler devam etti, bu süre 7-8 ayı buldu, bu buluşmalarımızın bir kaç tanesi arabada oldu ve arabada da bu şekilde zorla benimle cinsel ilişkiye girdi, her seferinde beni resimlerimle tehdit etti, ben hatta polise gidip şikayet edeceğim dediğimde, ben korkmuyorum gidip edebilirsin, sen kendin açıklamak zorunda kalırsın, benimle evlenmek zorunda kalırsın gibi laflar etti, ben istemediğimi söyledim, telefonumu kapattım, ancak her seferinde buluşmak zorunda kaldım, en son o da babamı aradı, elimde belgeler var gel kızının resmini vereceğim dedi. Babamda bağırıp çağırıp sonra şikayetçi olduk, şikayetçiyim, kamu davasına katılmak istiyorum.”,Katılan … Kollukta; “… öz kızım olur. Kızım 24/05/2002 tarihinde o tarihte SSK hastanesinde doğmuştu. Kimliğinde yazan gerçek doğum tarihidir. Yaklaşık 2-3 aydır ismini vermeyen bir erkek şahıs telefon ile beni arayarak seninle konuşmamız lazım diyordu. Bende şahsı hangi konuda görüşeceğiz dediğimde… hakkında dedi. Bu şahıs birkaç geleceğim dediği halde kendisiyle buluşamadık. Bende kızıma bu şahıs kim diye sordum kızım kim olduğunu söylemedi. En son 25/02/2018 günü 0 5xx 7xx 4x xx numaralı hattan aynı şahıs bana mesai atarak yine benimle buluşmak istediğini söyledi Hatta gelen bu m esajın çıktısını aldım evraka eklenmek üzere rızam ile size teslim ediyorum. Kızıma yine şahsın kim olduğunu sorduğumda bana isminin … olduğunu söyledi. Kızım bu şahsın kendisini tehdit ederek ve zorla 2017 yılı 4. veya 5. ay içerisinde normal yoldan cinsel ilişkiye girdiğini söyledi. O tarihten beri kızım şahsın kendisine şantaj ve tehditte bulunarak devamlı olarak yanına getirttiği ve yine cinsel ilişkiye girdiğini söyledi. Ben şahsın kim olduğunu bilmiyorum. Şahsın kızıma ve aileme zarar vermesinden korkuyorum Kızımın iç beden muayenesinin yapılmasını istiyorum. İşlemlerinin ardından kızımın bana teslim edilm esini ıstiyorum. Kızıma tehdit ve şantaj ile istismarda bulunan …’ndan şikayetçiyim.”,
Mahkemede; “Ben mağdurenin babası olurum, olaylara ilişkin görgüye dayalı bir bilgim yoktur, bundan 7-8 ay kadar önce işteyken bir telefon geldi, karşıdaki kişi seninle görüşeceğim dedi. Bende görüşelim dedim, ancak gelmedi, ben onu aradım, belki o sırada küfürde etmiş olabilirim, çok sinirlendim, ben kızıma eve geldikten sonra sormuştum, o da bana karşıdaki kişinin arkadaşı olduğunu söylemişti, bu şekilde beni 5-6 defa aradı, en son yine beni arayınca bende şikayetçi oldum, şikayetçiyim, davaya katılma talebim vardır.”,Bölge Adliye Mahkemesinde; “Ben daha önce bu konuda vermiş olduğum ifademi aynen tekrar ediyorum, sanıktan şikayetçiyim.”,
Tanık … Kollukta; “Benim okumam ve yazman yoktur, torunum .nun refakatinde ifademi vermek istiyorum. … benim öz torunum olur, yaklaşık 7 yıldır oğlum, gelinim ve torunlarımla birlikle yaşıyorum, torunum … Devlet hastanesinde temizlik görevlisi olarak çalışıyor. Bana sormuş olduğunuz … isimli kızı tanırım, kendisi torunum … ile birlikte her Cumartesi günü bizim eve gelir, bazı zamanlarda torunum … yatağından kalmadan … tek başına bizim eve geliyordu ve bizimle bir şey konuşmadan doğrudan …’ın odasına gidiyordu. Saatlerce …’ın odasında birlikte kalıyorlardı, … isimli kızın kaç yaşında olduğunu ben bilmiyorum ancak 17-18 yaşında gibi görünüyordu, yaklaşık 8-9 ay bu kız bizim eve gelip gitti, birkaç seferde …’ın arabası ile evin önün geldi. Bu kızın sürekli eve gelip gitmesinden ben rahatsız oldum bunu torunuma da söyledim, hatta bir seferinde ‘bu kızın anası babası yok mu, böyle kız mı olur, babasının numaramısını bana ver konuşayım, kızının terbiyesini versin bir daha bize gelmesin.’ dedim ancak … kızın babasının numarasını bana vermedi, torunum …’a bu kızı eve getirme diye defalarca uyarıda bulundum, hatta … isimli kızı da bir kaç sefer bızim eve gelmemesi için uyardım ancak kız yinede gelmeve devam etti. … ile bu kız odada sürekli tek başlarına kalıyordu, beni ve ailenin diğer bireylerini eve almıyorlardı. Odada ne yaptıklarını bilmiyorum, oğlum gelinim ve diğer torunlarım genellikle işte oldukları için evde sürekli ben oluyordum. … isimli kız güle oynaya bize gelip gidiyordu, istemediğimiz halde yinede gelip gitmeye devam etti kendi isteği ile eve gelip …’ın odasına gidiyordu, ben evdeyken .ın odasından her hangi bir yardım isteği, bağırma veya çığlık sesi duymadım. . isimli kız benimle zaten pek muhatap olmuyordu, herhangi bir şey söylemedi, benim bu olayla ilgili söyleyeceklerim bundan ibarettir.”,Mahkemede; “Sanık benim torunum olur. Bir kaç defa torunum ile mağdure benim evime gelmişler, komşular bana senin evine bir kız geliyor dediler, ben bir gün evdeydim, yine geldiler, bende torunuma bu neyin nesi beni mahalleye rezil etmeyin, ben böyle şeylerden hoşlanmam dedim ve bu konuda uyarıda bulundum, torunum o benim arkadaşım, bir şey yok babaanne dedi. Bana numarasını verin ben bunu bir soruşturayım dedim, numara mumara yok dediler, torunum annesi de babası da beni biliyor dedi. Benim yanımda herhangi bir şekilde bir şey olduğunu görmedim, ancak devamlı gelip gitmişlerdi, bende kızın annesi babası bunu hiç sormuyor dedim, hatta mağdureye de bunlar ayıp bizi kandırma dedim, mağdure bazen sabah 06.30 bazen akşam 19.30’da benim evime gelmişti, geldiğinde de hiç üzüntülü bir hali yoktu,”,Tanık . Mahkemede; “Ben sanığın komşusu olurum, mağdure ile sanık bizim eve geldiler, oturdular. Mağdure yaşının 18 olduğunu söyledi, …’la arabayla gezdiğini de gördüm, ben devamlı mağdure ile sanığın gezip dolaştığını gördüm ayrıca sanıklara gittiğini de biliyorum.”,Tanık .Mahkemede; “Benim gelinim hastanede yatarken mağdure de hastenede ziyarete geldi,. Ben mağdurenin kim olduğunu sordum, o da bana …’ın sevgilisi olduğunu, onu sevdiğini söyledi, bende babasının bilip bilmediğini sordum, o da bana ‘babama söylersen ben intihar ederim.’ dedi ve ‘babam beni dövüyor, söylemeyin.’ dedi.”,Tanık . Mahkemede: “Sanık benim arkadaşım olur, aynı zamanda komşuyum, … bana.nın arkadaşı olduğunu söylemişti, bizim eve getirdi oturduk, bize ilişki durumlarını anlattılar, evleneceklerini söylediler, bize geldiğinde .18 yaşında olduğunu söylemişti, benim bilgim bundan ibarettir.”, Şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır.
Sanık … Kollukta; “Ben yaklaşık bir yıldır … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde temizlik görevlisi olarak çalışıyorum ve halen ailemle birlikte Yeniköy Mahallesi Ejder Sokak Yeniköy 13 Blok No: 4/1 sayılı yerde bulunan ikametimizde yaşıyorum, bugün saat 15.30 sıralarında sivil polisler … yerime geldi ve hakkımda şikayet olduğunu söyleyerek beni emniyete davet ettiler. Ben de onlarla birlikte buraya geldim. Kız arkadaşım … ve babası …’in ifadelerindeki benimle ilgili tüm suçlamalarını öğrendim ve bilgi sahibi oldum. Bana sormuş olduğunuz … ile 19.03.2017 tarihinde … dan tanıştık ve daha sonra yüz yüze görüşüp konuştuktan sonra kendisiyle sevgili olduk. Tanıştığımızdan yaklaşık 15 gün sonra Mimarsinan parkında otururken aramızda yakınlaşma oldu, kendisiyle kısa bir süre öpüşüp seviştik ancak cinsel ilişki olmadı, bu olaydan 20-25 gün sonra… ile yine buluştuk ve Kasseria’da bulunan sinemaya gittik. Burada film izlerken… benim cinsel organımı elbisemin üzerinden okşamaya başladı, bende bunun üzerine…’nın göğüslerini ve vajinasını elbisesinin üzerinden okşadım, bir süre bu şekilde birbirimize dokunduk ancak yine aramızda cinsel ilişki olmadı. Tarihini tam olarak hatırlayamıyorum ancak … ile tanıştıgımızdan yaklaşık 1,5 – 2 ay sonra saat: 09 00 sıralarında Almerin önünde buluştuk. Günlerden Cumartesi günüydü, … ile buluştuktan sonra otobüsle şuan ki ikametime gittik. Evde babannem … ‘da vardı. …’ya ‘benim odama geçelim mi?’ dedim. O da ‘tamam geçelim.’ deyince ikimiz birlikte benim odama gittik. Babaannemle herhangi bir konuşmamız olmadı, odamda iki kanepe birde baza vardır, odamda biraz konuştuktan sonra yine aramızda yakınlaşma oldu ve sevişmeye başladık, kanepeyi açtık ve üzerine uzandık, ben onun elbiselerini oda benim elbiselerimi çıkardı, ikimizde çıplak halde kaldık, sevişirken ben…’nın üzerine çıktım, cinsel organımı…’nın vajinasına soktum, boşalacağım zamanda geri çekildim vc… nın göbek kısmına boşaldım, ilişkiden sonra…’nın vajinasından kan gelmedi, ben de kendisine ‘neden kan gelmedi sen kız değil misin?’ diye sordum oda bana ‘daha önce kendimi tatmin ederken parmağımla kendimi bozdum, bundan dolayı kan gelmedi.’ dedi, ikimizde elbiselerimizi giyindikten sonra öğleye doğru bizim evden ayrıldık, … ’yı otobüse bindirdim ve evlerine gönderdim. Yaklaşık 10-15 gün sonra … ile yine buluştuk ve benim odamda normal yoldan cinsel ilişkiye girdik, ikimiz çıplak şekilde yatakta uzanırken benim telefonumun ön kamerasıyla resimlerimizi ve videolarımızı çektik, resim ve videoları…’nın kendi isteğiyle çektim ikimizde telefona bakıp gülümsüyorduk, kendisinden habersiz kesinlikle çekmedim, bu ilişkiden sonra … ile her hafta sonu buluşmaya başladık, bazen bizim evde bazen de çarşıda buluşup geziyorduk. Bizim evde her buluşmamızda mutlaka cinsel ilişkiye giriyorduk bu şekilde yaklaşık dokuz ay boyunca cinsel ilişkiye girmeye devam ettik, ben her ilişki sonunda hamile kalmasın diye dışına boşalıyordum. Yaklaşık 1,5 – 2 ay önce… ile bir konu yüzünden tartışırken kendisine ‘o…’ dedim, daha sonra bu söylediğimden çok pişman oldum ve istemeden ağzımdan çıktığını söyleyerek kendisinden defalarca özür diledim, … bana çok kızdığı için benden ayrılacağım ve bir daha görüşmeyeceğini söyledi. Ben de onu çok sevdiğim ve evlenmeyi düşündüğüm için bana geri dönmesi amacıyla çıplak resimlerini babasına göndereceğimi, benimle evlenmek zorunda kalacağını, kendisini istemek için ailemi göndereceğimi söyledim. Daha sonra aileme … isimli kızı bana istemelerini söyledim ancak ailem benim isteğimi kabul etmedi, … ile son konuşmamızdan sonra tekrar barıştık ve yine aynı şekilde görüşmeye devam ettik, benim adıma ruhsatlı olan kırmızı renkli şahin marka aracımla …’i üç defa Almer’in önünden aldım ve Hürriyet mahallesi yakınında bulunan Yılanlı dağına götürdüm. Kendisiyle … içerisinde üç defa normal yoldan cinsel ilişkiye girdik. En son olarak 23.02.20l8 … günü… ile yılan dağı eteklerinde … içerisinde cinsel ilişkiye girdik. … ile yaklaşık 10-11 aydır kendi isteği doğrultusunda defalarca cinsel ilişkiye girdik. Yüz yüze görüşemediğimiz zamanlarda ise … ile whatsapp’dan görüntülü olarak konuşuyorduk, kendisi banyoda çıplak halde beni arıyordu. Göğüslerini ve cinsel bölgelerini okşayıp beni tahrik ediyordu, görüntülü konuşma bittiği zamanlarda ise vajinasının ve göğüslerinin resimlerini çekip bana atıyordu. Ben bugüne kadar …’e çıplak resimlerimi veya videomu gönderip göndermediğimi hatırlamıyorum, …’in arkadaşlığımız boyunca bana gönderdiği çıplak resimler ve videolar ile yaklaşık 6-7 ay önce benim cinsel ilişkiye giridğimiz gün cep telefonumla çektiğim tüm resimler halen telefonumda duruyor, resim ve videoların bulunduğu … marka cep telefonumu kendi rızam ile polislere teslim ettim. Bu bu resimlerin hiç birisini zorla veya…’dan habersiz çekmedim. Tüm resim ve videolardan …’in haberi vardır, kendisi bir çok resimde ve video da gülerek poz verdi, telefonumda bulunan resim ve videoların incelenmesini istiyorum. Bu resimlere bakıldığında …’in bana olan yakınlığı ve samimiyeti resimlerden anlaşılacaktır. Benim …’e çıplak resimlerini babana gönderirim demekte ki amacım, kendisini çok sevdiğim için benden ayrılmaması ve benimle evlenmek zorunda kalacağını ifade etmektir. Babası resimleri görünce kızım benimle evlenmesine izin vereceğini düşündüğüm için bu sözleri söyledim. Kesinlikle şantaj amacıyla bu sözleri söylemedim, bir kaç kez…’nın babasını aradım ve konuşmak istedim ancak her seferinde bana bağırıp kötü sözler söyledi, …’nın babasıyla konuşabilseydim kendisine kızım sevdiğimi ve evlenmek istediğimi söyleyecektim, benim … ile evlenmekten başka bir amacım yoktu, tüm bu olanları… ile evlenebilmek için yaptım, ben… ve babasına hiç bir zaman Şantajda bulunmadım, … yı zorle evime veya aracıma almadım, … ile aramızda yaşanan tüm olaylar kendi isteği ile oldu, onu hiç bir şey için zorlamadım. … ile 2017 yılında tanıştığımızda bana 16 yaşında olduğunu söylemişti, gerçek yaşını bilmiyorum… ile son zamanlarda tartıştığımızda bana ‘sen çıplak resimlerimi babama gönderirsen bende senin hakkında bana zorla tecavüz etti.’ derim ve ‘şikayetçi olurum’ demişti, ben…’nın babasına mesaj attığım için…’nında benim hakkımda böyle asılsız iddialarda bulunduğunu düşünüyorum Bu olayla ılgili söyleyeceklerim bundan ibarettir, hakkımda suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum.”,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; “Ben üzerime atılı suç konusunda Emniyet Müdürlüğünde ayrıntılı ifade vermiştim, bu ifadem doğrudur. Aynen tekrar ederim. Mağdur ile 19 Mart 2017 yılında facebook üzerinden tanıştık. Bir hafta sonra kendisi ile ilk kez buluştuk. İlk kez mimarsinan parkında buluştuk. İlk yakınlaşmada da aramızda burada oldu. Parkta oturduğumuz yerde öpüştük. Kendisinin cinsel bölgelerini okşadım. Kendisi de bana karşılık verdi. Rızası ile aramızda bu ilişki başladı. Sonrasında da devam etti. İkinci buluşmamızda da yani tanıştıktan bir buçuk iki hafta sonrasında cinsel ilişkiye girdik. Benim evimde idik. Ancak kendisinin rızası vardı. Hic bir zaman kendii ile zorla ilişkiye girmedim. Tümünde rızası vardı. Buna ilişkin de fotoğraflarımız mevcuttur. Bu fotoğraflarda da rızası ile çekinmiştik ve gülmektedir. Aleyhime olan beyanlarını kabul etmiyorum. Aramızda bir tartışma yaşanmıştı. Babası öğrenince durum bu hale geldi. Ben yaşının küçük olduğunu da bilmiyordum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, öncelikle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmamı şayet hakimliğiniz aksi kanaat de ise hakkımda uygun bir adli kontrol kararına hükmedilmesini talep ediyorum.”,Mahkemede; “Mağdure ile facebook üzerinden tanıştık, ilk tanıştığımız tarih 19/03/2017’ydi. İlk buluşmamız ise bu tarihten 4-5 hafta sonra olmuştu, ilk buluştuğumuzda Mimarsinan Parkında idik, mağdurenin yanında 2 tane de kız arkadaşı vardı, o gün dolaştık, konuştuk, sonra ayrıldık, 2-3 hafta görüşemedik, bundan sonra da okullar da tatil oldu, okul tatilinden sonra ikinci görüşmemizi yaptık, bu ikinci görüşmemizde sinemaya gittik, burada da herhangi bir eylemim olmadı, 3-4 ay süreyle görüşmedik, daha sonra mağdureyle bir gün benim evime geldik, evde babaannem vardı, evde oturup gittik, bir şey olmadı, bunun üzerinden bir hafta sonra mağdure otobüse binerek benim evime geldi, evdeydim, mağdure eve girdi, babaannem evdeydi, ben mağdureyle kendi odama geçtim, orada mağdure ile ilişkiye girdik, buna rızası vardı, bu ilişki sırasında herhangi bir fotoğraf çekmedim, bundan sonra mağdure evden gitti, bu olaydan 4-5 hafta sonra mağdure yine bizim eve geldi, evde yine babaannem vardı, ben evdeydim, yine odama geçtik, bunda herhangi bir ilişki yaşanmadı ancak üst tarafımız çıplaktı, seviştik ve mağdurenin rızası ile çıplak fotoğraflarımızı çektik, bu arada babası beni aradı, kızının peşinin bırakmamı istedi, ben bir şey demedim, bu olaydan okul çıkışlarında buluşmalara devam ettik, o buluşmalarımızda herhangi bir cinsel ilişki yaşamadık, şikayetten 2 gün önce Almer’in önünde buluştuk, benim arabama bindi, birlikte arabayla tenha bir yere gittik ve orada rızasıyla bir kez daha cinsel ilişki yaşadık, bu ilişkiyi görüntülemedik, olaylar bu şekilde olmuştur, mağdure bana kendisini ilk tanıştığımızda da 18 yaşında olarak tanıtmıştı, ben kendisini 18 yaşında diye biliyordum, mağdurenin eski bir sevgilisi varmış, o mesaj attıktan sonra zaten benim hakkımda şikayetçi oldu, ben mağdureyi fotoğraflarla tehdit edip benden ayrılmasını engellemedim, mağdure kendi rızasıyla bizim eve gelmişti, rızasıyla cinsel ilişkiye girdik, ben yaşını da 18 olarak biliyordum, hatta benim yengem hastaneye yattığı sırada kendisi ziyaretçi olarak gelmişti, bizim aileyle de tanışmıştı, suçlamaları kabul etmiyorum, her şey rıza ile olmuştur, mağdurenin yaşını da büyük olarak biliyordum, beraatimi ve tahliyemi istiyorum.”, sorulması üzerine; “mağdure bizim eve ilk geldiğinde herhangi bir cinsel ilişki olmamıştı, yaşadığımız olayları sırasıyla yukarıda anlattım, ben ilk ifadeyi verirken mağdurenin yaşının küçük olduğunu bilmiyordum, o yüzden rahat ifade verdim, dikkat etmedim, şimdi anlattıklarım daha doğrudur, ben mağdureye resimleri babasına göndereceğimi söylememiştim.” sorulması üzerine; “benim şu anda anlattıklarım daha doğrudur, ilk ifademde çok dikkat etmeden, mağdurenin yaşının küçük olduğunu bilmeden ifade vermiştim.”,
Bölge Adliye Mahkemesinde; “Ben zorla bir şey yapmadım, her şey mağdurenin rızasıyla olmuştur, tehdit veya şantajda bulunmadım, ilk ilişkimiz yaz ayı yani 6-7.ay gibiydi, biz cinsel ilişkiden 6-7 ay önce tanışmıştık, ilk ilişkimiz bizim evde oldu”, Sulh Ceza Mahkemesinde vermiş olduğu ifadesinin okunarak sorulması üzerine; “Ben ifadeyi kabul etmiyorum, ilk ilişkimiz Haziran ya da Temmuz ayında oldu, çünkü mağdur okula gidiyordu, o nedenle buluşamıyorduk, Sulh Ceza Mahkemesinde belirtilen ifade gibi 19/03/2017 tarihinden 1-2 hafta sonra organ sokmak suretiyle ilişkiye girdiğimiz belirtilmiş ise de bu doğru değildir. Mağdurun anlatımlarını kabul etmiyorum, hatırladığım kadarıyla Haziran-temmuz ayıydı .Ben karakolda nasıl ifade verdiğimi bilmiyorum, zaten baskı altında alındı, biz Almer AVM’ye gitmiştik, orada sinemaya gittik, sinemaya yaz ayları gitmiştik, sinemadan hemen sonra eve gitmemiştik, yani aynı gün eve gitmedik.”, sorulması üzerine; “mağdure bana kendisinin 18 yaşında olduğunu söylemişti, mağdure eve çarşıdan otobüse binerek gelmiştir, kapıyı çalıp içeriye giriyordu, ve odaya geçerdik.”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1-)Sanığın eylemlerini zor kullanmak suretiyle gerçekleştirip gerçekleştirmediği;
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;Sanıkla katılan mağdurenin sosyal medya üzerinden tanışıp sevgili oldukları, katılan mağdurenin Savcılıkta; sevgili olduktan birkaç hafta sonra bir parkta buluştuklarını, orada sanığın önce elbisesinin üzerinden göğüslerine ve bikini bölgesine eliyle dokunduğunu, sonrasında istememesine rağmen kendisinin elini, cinsel organına değdirdiğini, bu buluşmadan bir hafta sonra sanığın, kendisini evine götürdüğünü, evde kimsenin olmadığını, karşı çıkmasına rağmen sanığın, soyunduğunu ve kendisinin de elbiselerini çıkarttığını, cinsel organıyla bikini bölgesine içinden dokunduğunu, sanığın cinsel organından sıvı geldiğini, bu olaylar yaşanırken sanığın bir şey yapmasından korkarak bağırıp yardım isteyemediğini, evde bir şey yiyip içmediklerini ancak kendisinden geçmiş gibi olduğunu, sanığın, cinsel ilişkiye girerken fotoğraf ve videolarını çektiğini, bu fotoğrafları Whatsapp üzerinden göndermesiyle öğrendiğini ve “İstediğimde geleceksin yoksa fotoğrafları babana gönderirim. Bu böyle devam edecek.” içeriğinde mesaj yazdığını, her cumartesi günü aynı saatlerde sanığın evinde buluştuklarını ve sanığın aynı şekilde kendisine dokunduğunu, sanığın görüntüleri babasına göndermekle tehdit etmesinden dolayı bir şey diyemeyerek yardım isteyemediğini, intikal tarihinden 1-2 hafta önce ise sanığın arabasında aynı şeyleri yaşadıklarını, son olarak da 23.02.2018 tarihinde saat 16.00 sıralarında … ile sanıkla birlikte ismini bilmediği dağa gittiklerini ve elbisesi içinden sanığın penisiyle kendisinin bikini bölgesine dokunup göğsüne eli ve ağzıyla dokunduğunu, 25.02.2018 tarihinde ise İnstagram’dan görüştüklerini ve ayrılmak istediğini sanığa söylediğini, sanığın bu teklifi kabul etmeyerek görüntüleri babasına göndereceği hususunda tehditlerde bulunduğunu, Mahkemede; sanığın evine gittiklerinde evde sanığın babaannesinin olduğunu ancak bağırıp yardım isteyemediğini, sanıkla daha önce yanyana çektirdikleri fotoğraflar olduğu için ve sanığın bu fotoğrafları herkese gönderebileceğini söylemesi nedeniyle istememesine rağmen sanıkla buluşmaya devam ettiğini, sanığın, kendisiyle zorla cinsel ilişkiye girdiğini ve yine istememesine rağmen resimlerini çektiğini, 1 hafta sonra tekrar buluşup sanığın, fotoğrafları babasına göndermekle tehdit etmesi nedeniyle sanığın evine gittiğini ve yine zorla cinsel ilişkiye girdiğini, her hafta sonu bu şekilde sanığın zorlamasıyla sanıkla cinsel ilişki yaşadığını, 7-8 ay boyunca birkaç kez arabada olmak üzere sanığın evinde zorla cinsel ilişkilerin gerçekleştiğini, sanığa böyle bir durumda hapse gireceğini söylemesine karşın sanığın “Benimle evlenmek zorunda kalırsın.” dediğini iddia ettiği, sanığın ise aşamalarda mağdureyle rızası dahilinde cinsel ilişki yaşadıklarını, mağdurenin yaşının küçük olduğunu bilmediğini, yaşadıkları bir tartışma sonucunda mağdurenin, kendisinden ayrıldığını ve barışmak için mağdureyi çıplak resimlerini babasına göndermekle tehdit ettiğini, bu resimleri mağdurenin rızası dahilinde çektiklerini savunduğu olayda;
Katılan mağdurenin Savcılıkta alınan beyanında; sanığın evinde yaşanan ilk cinsel ilişkide evde kimsenin bulunmadığını, sanığın, kendisine bir şey yapacağından korkarak yardım isteyemediğini, bayılmadığını ancak kendisinden geçmiş gibi hissettiğini belirtmesine karşın Mahkeme beyanında; evde sanığın babaannesinin de olduğunu, sanıkla birlikte çekilmiş fotoğrafları olduğundan sanıkla buluştuğunu belirterek çelişkili anlatımlarda bulunması, 05.05.2018 tarihinde bilirkişi tarafından sanığın cep telefonu üzerinde yapılan incelemede; katılan mağdureye ait olup sanığa gönderilen çok sayıda müstehcen içerikli görüntünün bulunduğunun belirtilmesi, olayın oluşundan intikaline kadar geçen sürenin uzunluğu ve olayın ortaya çıkış biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın katılan mağdureyle zorla cinsel ilişki yaşadığı iddiasının şüphede kalması, bu şüphenin de yasal olarak sanık lehine değerlendirilmesinin gerekmesi nedenleriyle sanığın katılan mağdureyle zor kullanmak suretiyle cinsel ilişki gerçekleştirmediğinin kabulü gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eylemlerini zor kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2-) Ön sorun konusunda ulaşılan sonuç karşısında sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen hata hâlinin uygulanma imkânının bulunup bulunmadığı;Hata hükümlerinin çocukların cinsel istismarı suçu bakımından değerlendirilmesine gelince;
5237 sayılı TCK’nın “Hata” başlıklı 30. maddesi üç fıkra halinde;”Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır” şeklinde düzenlenmiş iken, 08.07.2005 tarih ve 25869 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 4. maddesi ile eklenen, “İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz” biçimindeki dördüncü fıkra ile son hâlini almıştır.
Anılan maddede çeşitli hata hâlleri düzenlenmiş olup, birinci fıkrasında suçun maddi unsurlarında hataya ilişkin hükme yer verilmiştir.
İkinci fıkra ile kişinin, suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususundaki hatasından yararlanması öngörülmüş olup buna göre, kardeşi olduğunu bilmediği bir kişiyi öldüren fail, kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinden olan kardeşini öldürmekten değil, kasten öldürmenin basit halinden sorumlu olacak, değersiz zannederek değerli bir kolyeyi çalan fail hakkında da değer azlığı hükmü uygulanacaktır.
Üçüncü fıkrada ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait şartların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin, bu hatasından yararlanacağı hüküm altına alınmış, fıkrada hem hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında hata, hem de kusurluluğu etkileyen hata hâlleri düzenlenmiştir. Failin bu fıkra hükmünden yararlanabilmesi için, bulunduğu durum itibarıyla hatasının kaçınılmaz olması şartı aranmıştır.
Maddeye 5377 sayılı Kanun ile eklenen dördüncü fıkrada ise, kişinin işlediği bir fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre fail, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmüş, diğer bir ifadeyle eyleminin hukuka aykırı olmadığı, haksızlık oluşturmadığı, meşru olduğu düşüncesiyle hareket etmiş ve bu yanılgısı içinde bulunduğu şartlar bakımından kaçınılmaz nitelikte ise cezalandırılmayacaktır. Hatanın kaçınılmaz olduğunun belirlenmesinde, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içerisinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları göz önünde bulundurulacaktır.Üçüncü ve dördüncü fıkraların uygulanması yönüyle kişinin kaçınılmaz bir hataya düşmesi şartı aranmakta olup, hatanın kaçınılabilir olması hâlinde kişi kusurlu sayılacak, diğer bir ifadeyle eyleminden dolayı sorumlu tutulacak ancak bu hata temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
Bu aşamada uyuşmazlığa ilişkin olarak maddenin birinci fıkrasının daha ayrıntılı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasının gerekçesinde; “Kast, suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise, maddî unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur. Örneğin, kişi vestiyerden kendisininki zannederek başkasının paltosunu alır. Keza, kişi gece karanlığında vahşi bir hayvan zannıyla hareketli bir cisme ateş eder. Ancak, gerçekte bu hareket eden cisim bir insandır ve dolayısıyla; bu insan ölür veya yaralanır. Örnek olarak verilen bu olaylarda failin bilgisi gerçeğe uysaydı; işlediği fiil haksızlık teşkil etmeyecekti. Bu nedenle hata hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmek mümkün değildir.Fıkrada ayrıca, maddî unsurlarda hata hâlinde, taksirle sorumluluğa ilişkin hükme yer verilmiştir. Buna göre, meydana gelen neticeye ilişkin olarak gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı böyle bir netice ile karşılaşılmazdı şeklinde bir yargıya ulaşılabiliyorsa; taksirle işlenmiş bir suç söz konusu olur. Ancak bu durumda neticenin taksirle gerçekleştirilmesinin kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Bu nedenle, kendisinin sanarak başkasının çantasını alan kişinin yanılgısında taksirin varlığı kabul edilse bile; kanunda hırsızlık fiilinin ancak yararlanma kasdıyla işlenebileceği belirtildiği için; böyle bir olay dolayısıyla ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Buna karşılık, av hayvanı zannederek gerçekte bir insana ateş edip onun ölümüne neden olan kişinin bu hatasında taksiri varsa, adam öldürme kanunda taksirle işlenen bir suç olarak da tanımlandığı için böyle bir olayda fail, taksirle adam öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulacaktır” açıklamalarına yer verilmiştir.
Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup, unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik ya da hatalı bilgi, maddi unsurlara ilişkin hatadır. Bu hatanın kastın varlığına engel olacak düzeyde bulunması halinde sanığa ceza verilemeyecektir. Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, fiilin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır. Birinci fıkranın ikinci cümlesinde, hata dolayısıyla taksirli sorumluluk halinin saklı bulunduğu belirtildiğinden, taksirle de işlenebilen bir suçun maddi unsurlarında tedbirsizlik veya dikkatsizlik sonucunda hataya düşülmesi, kusurluluğu ortadan kaldırmayacaktır. Örneğin, gerekli dikkat ve özeni göstermeden gece gördüğü karartıya av hayvanı olduğunu düşünerek ateş eden ve bir kişinin ölümüne neden olan fail, taksirle öldürmeden sorumlu olacaktır.
Öğretide bu konuya ilişkin olarak; “Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, eylemin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır. Örneğin, arkadaşını ziyarete giden bir kimsenin, arkadaşının olduğu düşüncesiyle bir başkasının konutuna girmesi veyahut onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla rızaen cinsel ilişkide bulunanın, mağdurun reşit olduğunu düşünerek bu eylemi gerçekleştirmesi.” (… Emin Artuk-… Gökcen- A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, …. 522) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinde;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, … hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş iken,
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya … hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur”,
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile de;
“Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz.
Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya … hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”
Hâlini almıştır.Bu hüküm uyarınca suçun maddi unsurlarından birisi de mağdur olup, kanun koyucu TCK’nın 103. maddesinde üç grup mağdura yer vermiştir. İlki on beş yaşı tamamlamamış olan çocuklar, ikincisi on beş yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklar, üçüncüsü ise onbeş yaşı tamamlayıp onsekiz yaşını tamamlamamış çocuklardır. Birinci ve ikinci grupta yer alan çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın dahi gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış istismar suçunu oluşturmakta, eylemin bu kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca cezanın yarı oranında artırılmasını gerektirmektedir. Üçüncü grupta yer alan çocuklar yönü ile fiilin suç oluşturması için gerçekleştirilen cinsel davranışın cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim cebir, tehdit ve hile olmaksızın onbeş yaşını bitirmiş çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, 103. maddede düzenlenmiş olan çocukların cinsel istismarı suçundan değil, şikâyet üzerine 104. maddede düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan cezalandırılacaktır.Fail, cinsel ilişkide bulunduğu mağdurenin onbeş yaşını doldurmadığı hâlde, onsekiz yaşını doldurduğu düşüncesiyle mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkide bulunur ve mağdurenin yaşı konusundaki hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde fail TCK’nın 30. maddesinin birinci fıkrası uyarınca suçun maddi unsurlarından olan mağdurun yaşına ilişkin bu hatasından yararlanacak, bunun sonucu olarak yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve bu suçun taksirle işlenmesi hali kanunda cezalandırılmadığından 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatına karar verilmesi gerekecektir.Öte yandan fail hataya düşmese idi eylemi yine suç oluşturacaksa bu durumda failin işlemeyi kastettiği suçtan dolayı sorumluluğu söz konusu olacaktır. Örneğin fail, henüz 15 yaşını tamamlamamış mağdurenin 15-18 yaş grubunda olduğu hatasına düşerek cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hâl olmaksızın cinsel ilişkiye girerse bu durumda şikâyet hâlinde kastına göre TCK’nın 104. maddesinde yer alan reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan sorumlu olacaktır. Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Ön sorun konusunda ayrıntılı olarak açıklanan olayda;Sanık ile mağdurenin olaydan önce bir buçuk ay kadar arkadaş oldukları, suç tarihi olan Mart 2017 ile Şubat 2018 yılında 18 ve 19 yaşları içerisinde bulunan sanığın, suç tarihlerinde 14 ve 15 yaş içerisinde bulunan ve öğrenim gören mağdurenin yaşını birlikte oldukları 9 aylık süre içinde bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, sanığın aşamalarda mağdurenin yaşına ilişkin çelişkili beyanlarının cezadan kurtulmaya yönelik olması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen hata hâlinin uygulama koşullarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidirÇoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı;
“Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinerek ve neticenin gerçekleşmesi istenerek işlenmesidir. Unsurlara ilişkin bilgisizlik hatalı veya eksik bilgi unsur hatasını oluşturur. Hata (yanılma), genel olarak kişinin tasavvuru ve zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata, kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Dış dünyayla ilgili şeyin olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilebilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır. Failin ceza sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurlu olması şarttır. Kusur, kınanabilirliktir. Kusurun ifade ettiği değersizlik yargısıyla fail hukuka uygun davranmaması, haklı olan lehine karar verebilme ve hukuka uygun davranma imkanına sahip olmasına rağmen haksız olan davranışı tercih etmesi nedeniyle kınanmaktadır. Kusur yargısının temeli insanın özgür iradesidir. İnsan, özgür iradeye sahip bir varlık olması nedeniyle haklı olan davranış ile haksızlık arasında bir tercih yapma ve haklı olan davranış lehine karar verebilme, davranışlarının hukuk düzeninin gereklerine göre yönlendirebilme ve hukuk düzeninin yasakladığı davranışlardan sakınma yeteneğine sahiptir. Kusur yargısının temelini oluşturan irade özgürlüğü, haksızlık bilincinin varlığını gerekli kılar. Çünkü insanın haklı olan davranışıyla haksızlık arasında tercih yapabilmesi için bunu bilmesi şarttır. Fail, haksızlık bilincine sahipse ve özgür iradesiyle haksız olan davranışı tercih ediyorsa kusurludur. İnsan, hukuk toplumunun bir üyesi olarak hukuka uygun davranmak ve haksız olan davranışlardan sakınmak yükümlülüğü altındadır. Failin açıkça yasak olduğunu bildiği davranışlardan sakınması bu yükümlülüğü yerine getirdiği anlamına gelmez. Fail aynı zamanda davranışlarının hukuk düzeninin gerekleri ile uyumlu olup olmadığını sorgulamakla yükümlüdür. Fail bu husustaki şüphesini tefekkür etmek veya bir uzmana danışmak yönünde bertaraf etmek zorundadır. Ayrıca fail vicdan muhasebesi de yapmalıdır. Failden beklenen vicdan muhasebesinin ölçüsü, somut olayın koşullarıyla onun sosyal ve mesleki çevresidir. Fail kendisinden beklenen vicdan muhasebesine rağmen davranışının haksızlığını idrak etmeye muktedir değilse yanılgısı kaçınılmazdır. Bu durumda fail kusurlu addedilemez. .Bu genel açıklamalar ışığında; sosyal medya platformu üzerinden tanışıp buluşmaya başladıkları, mağdurenin başlangıçtan itibaren 16 yaşında olduğunu ifade ettiği, fizyolojik durumunun bu beyana uygun olduğu, aralarında duygusal arkadaşlık oluştuğu, mağdureye yönelik cebir, tehdit ve hile gibi iradeyi etkileyen neden olmaksızın cinsel ilişkiye girdikleri, sanığın mağdure ile evlenmeyi düşündüğü ancak mağdurenin evliliği kabul etmediği, evlenmeyi sağlamak amacıyla mağdureyle cinsel ilişki yaşadığını mağdurenin babasına bildirdiği, bu şekilde olayın ortaya çıkması üzerine mağdurenin ilişkinin zora dayalı olduğunu ifade ettiği, ancak dosya kapsamındaki delillere göre zor iddiasının doğrulanmadığı olayda;.Sanığın aksi ispat edilemeyen savunmasına göre mağdurenin yaşını 16 olarak bildiği, bu yanılgısının olayın oluş tarzı, sanığın eğitim düzeyi ve yaşadığı sosyal çevre itibarıyla olağan nitelikte bulunduğu, mağdurenin 15 yaşından küçük olduğunu bilmemesinin esaslı hata teşkil edebileceği, bu nedenle eylemin reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna dönüşeceği anlaşılmakla, Özel Dairenin hata hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kabulünün isabetli bulunduğundan, aksi düşüncenin benimsenmesi halinde TCK’nın 30/1 maddede tanımlanan unsur yanılgısının kaçınılmaz olmasına gerek bulunmadığı gibi failin herşeyi araştırıp davranışlarını ona göre yönlendirmesi gerekliliğine ilişkin şartın hata hükümlerinin hiçbir durumda uygulanmasına engel teşkil edeceğinden itirazın reddi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.”,
.Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
.SONUÇ;.1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,2- Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 08.03.2021 tarihli ve 2281-1888 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi amacıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 31.03.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede belirlenen ön sorun yönünden yeterli çoğunluk sağlanamadığından 28.04.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede ön sorun yönünden oy çokluğuyla, asıl uyuşmazlık konusu yönünden ise yeterli çoğunluk sağlanamadığından 18.05.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
.
.

.

.

.
.

.

.