YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/346
KARAR NO : 2022/413
KARAR TARİHİ : 07.06.2022
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Sanık … hakkında yakın akrabayı töre saikiyle kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın yakın akrabayı kasten öldürme suçundan TCK’nın 82/1-d, 29, 62/1, 53/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.03.2015 tarihli ve 30-63 sayılı resen temyize tabi hükmün sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.02.2018 tarih ve 4444-569 sayı ile;
“…
1- Sanığın soruşturma aşamasında alınan ifadelerinde maktul …’nın kendisine yönelik haksız tahrik unsuru içeren herhangi bir söz ve eyleminden bahsetmediği hâlde kovuşturma aşamasında alınan beyanında maktul …’nın kendisinin yüzüne tükürdüğünü, hakaret ettiğini beyan ettiği ancak bu beyanın cezadan kurtulmaya yönelik beyan olduğu ve sanığın kız kardeşi maktul …’nın resmî eşinden bir başkası ile gayrimeşru ilişki yaşamasının sanık abi yönünden haksız tahrik nedeni sayılamayacağı gözetilmeden sanık lehine yerinde görülmeyen gerekçeler ile haksız tahrik indirimi yapılması suretiyle eksik ceza tayini,
2- Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu maddeyle yaptığı uygulamanın hukuka aykırı olduğunun anlaşılması,” nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 17.04.2018 tarih ve 60-119 sayı ile, sanığın yakın akrabayı kasten öldürme suçundan TCK’nın 82/1-d, 62/1, 53/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir.
Resen temyize tabi bu hükmün sanık ve müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.01.2021 tarih, 4131-113 sayı ve oy çokluğuyla;
“Oluşa ve dosya kapsamına göre; maktul …’nın halasının oğlu …ile evli iken maktul … ile gönül ilişkisi yaşadığı, olay tarihinde …’ın bu ilişkiyi öğrenmesi üzerine sanığı arayarak gelmesini söylediği, eve gelen sanığa kız kardeşi maktul … ile maktul …un ilişkisinden bahsettiği, birlikte çektirdikleri fotoğrafları göstererek kız kardeşini evden götürmesini istediği, sanığın kız kardeşi ile birlikte evden çıkarak maktul …un evine gittikleri, sanığın maktul …tan kız kardeşi ile arasındaki ilişkiyi sorduğu, maktul …un alaylı bir şekilde cevap verdiği, sanığın konuşmak istediği ancak …un konuşmak istememesi üzerine silahını çekerek maktul …a ateş ettiği, ardından kız kardeşi maktul …’ya da ateş ederek öldürdüğü olayda; olay sırasında kız kardeşi maktul …’nın resmî eşi dışında bir başkası ile gönül ilişkisi yaşadığını öğrenen sanığın maktule yönelik eylemini, bu ilişkinin kendisinde yarattığı hiddet ve elemin etkisi altında gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında maktul …’ya yönelik haksız tahrik nedeniyle TCK’nın 29. maddesi gereğince asgari hadden indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri
“…Sanığın halasının oğlu …ile resmî nikâhlı evli olan kız kardeşinin maktul … ile ilişkisinin olduğunu öğrenmesi üzerine, hem kız kardeşi maktul …’yı hem de maktul …’u öldürdüğü olayda, TCK’nın 29. maddesi gereğince haksız tahrik uygulanması gerektiği gerekçesi ile sayın çoğunluk kararın bozulmasına karar vermiş ise de, maktul …’nın reşit ve …ile evli olduğu, ayrı bir evde yaşadığı, sanık ile kardeşlik bağı dışında bir ilişkisinin olmadığı, …nın sanığa karşı sadakat veya başka bir yükümlülüğünün bulunmadığı, maktulün sadece evli olan eşine karşı sadakat yükümlülüğünün bulunduğu, eşlerin bu yükümlülüğe aykırı davranan diğer eşe yönelik eylemlerinde haksız tahrik indirimi uygulanmasında bir tereddüt bulunmamakla birlikte diğer akrabalardan hangilerine haksız tahrik uygulanabileceği konusunda gerek uygulamada gerekse Dairemiz uygulamalarında görüş birliği sağlanabilmiş değildir. Bizce bunun kapsamının genişletilmesi sınırı belirsiz bir uygulamaya neden olacaktır. Faillerin bazen yöresel bazen de geleneksel duygularla tepki vererek bu tür olayları gerçekleştirebildikleri ancak bu nedenlerin hukuken korunabilmesinin mümkün olmadığı, sanığın kız kardeşinin evlilik dışı ilişki yaşamasının işlenen suç bakımından haksız tahrik oluşturamayacağını ve bu nedenle kararın onanması gerektiğini düşündüğümüzden çoğunluğun görüşüne muhalefet ediyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.03.2021 tarih ve 51375 sayı ile;
“…Maktul …’nın reşit ve …ile evli olduğu, ayrı bir evde yaşadığı, sanık ile kardeşlik bağı dışında bir ilişkisinin olmadığı, …nın sanığa karşı sadakat veya başka bir yükümlülüğünün bulunmadığı, maktulün sadece evli olan eşine karşı sadakat yükümlülüğünün olduğu, bu yükümlülüğe aykırı davranan eşe yönelik diğer eşin eylemlerinde haksız tahrik indirimi uygulanmasında bir tereddüt bulunmamakla birlikte, faillerin bazen yöresel bazen de geleneksel duygularla tepki vererek bu tür olayları gerçekleştirebildikleri nazara alındığında, bunun diğer akrabaları da içine alacak şekilde kapsamının genişletilmesinin hukuken mümkün olmadığı ve aksi yöndeki düşüncenin sınırı belirsiz uygulamalara neden olacağı izahtan varestedir. Dolayısıyla sanığın kız kardeşinin evlilik dışı ilişki yaşamasının işlenen suç bakımından haksız tahrik oluşturamayacağı gibi sanığın kovuşturma aşamasında alınan savunmasının aksine, hazırlık aşamasındaki savunmalarında, kız kardeşi maktul …’nın kendisinin yüzüne tükürüp hakaret ettiğine ilişkin bir anlatımı da bulunmadığından, mahkemece önceki bozmaya uyularak haksız tahrik indirimi yapılmadan kurulan hükmün onanması gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.09.2021 tarih, 7766-12498 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında maktul … …’a yönelik kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle; sanık … hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet kararıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Kasten nitelikli öldürme suçunun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda Yargıtay 1. Ceza Dairesi çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kız kardeşi maktul …’a yönelik eyleminde haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim …, Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, ….225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, … Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, ….1, ….14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 765 sayılı Kanun’da yer alan “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından 4721 sayılı Medeni Kanun’daki bazı maddelere değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
Medeni Kanun’un “Zina” başlıklı 161. maddesi;
“Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”,
Evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünün düzenlediği “haklar ve yükümlülükler” başlıklı 185. maddesi;
“Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine … kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktul …’ın, 2014 yılı Şubat ayında halasının oğlu olan tanık … ile nişanlandıktan sonra 25.09.2014 tarihinde resmî nikâhla evlendiği, maktul …’nın önceden duygusal ilişki içerisinde olduğu inceleme dışı maktul … … ile nişanlı ve evli olduğu dönemde de gerek telefonla gerekse yüz yüze görüşmeye devam ettiği, maktul …’nın inceleme dışı maktul … ile birlikte çektirdiği fotoğrafları cep telefonuna kaydettiği, 12.10.2014 tarihinde maktul …’nın, eşi olan tanık …’tan cep telefonundaki fotoğrafları bilgisayara yüklemesini istediği, tanık …’ın cep telefonundaki fotoğrafları bilgisayara aktarırken maktul … ile inceleme dışı maktul …’un birlikte çektirmiş olduğu samimi fotoğrafları gördüğü, bu sebeple aralarında tartışma başladığı, tanık …’ın maktul …’ya boşanmak istediğini bildirdiği, maktul …’nın istemi üzerine tanık …’ın, kayınbiraderi ve maktul …’nın abisi olan sanık …’i aradığı, … ili, …ilçesinde uzman … olarak görev yapan ve kız kardeşi maktul …’nın düğünü nedeniyle … ilçesinde yıllık izinde bulunan sanık …’in, maktul kız kardeşi …’nın evine geldiği, olaya konu fotoğrafları gördüğü, tanık …’ın maktul …’ya “Ben senin için o kadar fedakarlık yapmış iken sen bana bu o…puluğu niye yaptın” dediği ve sanıktan da maktul …’yı alıp götürmesini istediği, kız kardeşi …’yla birlikte evden ayrılan sanık …’ın, …’nın telefonundan inceleme dışı maktul …un telefon numarasını alarak …u aradığı ancak görüşemediği, sanık …’ın, halasının oğlu olan inceleme dışı sanık …’ı arayarak bir düğüne gideceklerini söyleyip köydeki evinden ruhsatlı tabancasını ve yarım kutu mermiyi alıp … Lisesi civarına getirmesini istediği, bunun üzerine …’in, sanığın babasının evine giderek tabanca ve mermileri alıp getirdiği, sanık …’ın yaptığı araştırma sonrasında inceleme dışı maktul …un … ünvanlı … yerinde çalıştığını tespit ettiği, müteakiben bu … yerine ve … yerinin kapalı olması üzerine … yeri sahibi tanık …’nın evine gittiği, tanık …e inceleme dışı maktul …u sorduğu, tanık …in sanık …’a …un yerini söylemediği, bunun üzerine maktul …’nın, abisi olan sanık …’a daha önce … ile buluştukları evin adresini verdiği, bunun üzerine birlikte …un evine gittikleri, sanık …’ın …tan dışarıya gelmesini istediği, …un kıyafetlerini değiştirerek dışarıya çıktığı, sanığın …tan kız kardeşi … ile aralarındaki ilişkiyi sorduğu, …un alaylı bir şekilde sanığa cevap verdiği, bunun üzerine sanık …’ın …tan araca binmesini istediği, … araca binmeyince sanığın konuşmak amacıyla kız kardeşi maktul …’yı araçtan indirdiği, …un konuşmak istememesi üzerine sanık …’ın silahını çektiği, sanığın silah çektiğini gören …un kaçmaya başladığı, sanık …’ın, inceleme dışı sanık …’in kendisine engel olma çabasından kurtulup …un peşinden koşmaya başladığı, …un kaçarken sanık …’a hitaben “Vereni sinkaf ederler, erkeksen sık lan” dediği, bunun üzerine sanık …’ın elindeki tabancayla …a doğru yaklaşık 15 metre mesafeden hedef alarak ateş ettiği, başına mermi çekirdeği isabet eden …’un yere yığıldığı, sanık …’ın yere yığılan …’un yanına giderek başına bir el daha ateş ettiği, ardından sanık …’ın kız kardeşi …nın yanına doğru koşarak gittiği, bu sırada tabanca seslerini duyan …’in olay yerinden ayrıldığı, sanık …’ın, kız kardeşi maktul …’ya da 3 el ateş ettiği, inceleme dışı maktul …un ateşli silah yaralanmasına bağlı kafatası kemiği kırıkları ile birlikte beyin doku harabiyeti sonucu, maktul …’nın da ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı skapula ve kot kırıkları ile birlikte iç organ ve büyük damar delinmelerinden gelişen iç kanama sonucu öldükleri olayda;
Maktul …’nın yaklaşık 3 yıldır duygusal ilişki içerisinde olduğu inceleme dışı maktul … … ile olan ilişkisini, tanık …ile nişanlı ve evli olduğu süreçte de devam ettirmesinin, evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğundan haksız bir fiil ve dolayısıyla haksız tahrik nedeni olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak burada tartışılması gereken husus, maktul …’nın eşine yönelik sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesinin, ağabeyi olan sanık … açısından da haksız tahrik nedeni oluşturup oluşturmayacağıdır. TCK’nın 29. maddesinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için mağdur veya maktulden kaynaklanan haksız fiilin sanığa yönelmiş olması gerekmektedir. Somut olayda ise, sanık …’ın kız kardeşi maktul …’nın inceleme dışı maktul … ile rızaya dayalı ilişkiye girmesi, sadakat yükümlülüğünün sadece eşler arasında olması nedeniyle maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturan eylemlerin sanık …’a yönelmediği anlaşılmaktadır. Medeni Kanun’un 161/1. maddesinde bir boşanma nedeni sayılan evlilik dışı ilişkinin yine aynı Kanun’un 185/3. maddesinde düzenlenen sadakat yükümlülüğüne aykırılık oluşturacağı sabit olmakla birlikte, ahlaki veya geleneksel açıdan kabul edilemeyecek bu durumun eşler dışındaki diğer aile bireyleri açısından haksızlık teşkil ettiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Aksinin kabulü hâlinde namusunun lekelendiği düşüncesine kapılan aile fertlerinden herhangi birinin işlediği her suçta haksız tahrik hükmünün uygulanması sonucuna neden olunacak, haksız tahrikin kaçıncı derecedeki akrabaya kadar uygulanacağının belirli olmaması nedeniyle kapsamı öngörülemeyecek ölçüde genişletilmiş olacaktır. Açıklanan nedenlerle sanık … hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin usul ve Yasa’ya uygun bulunan hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13.01.2021 tarihli ve 4131-113 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- … Ağır Ceza Mahkemesinin usul ve Yasa’ya uygun bulunan 17.04.2018 tarihli ve 60-119 sayılı mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.