YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/334
KARAR NO : 2023/253
KARAR TARİHİ : 04.05.2023
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 274-355
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık … hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.06.2018 tarihli ve 337-307 sayılı resen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak sanık müdafii tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 07.12.2018 tarih ve 1661-1718 sayı ile; istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.10.2020 tarih ve 2179-2315 sayı ile; “ (…) Maktulün sanıkla birlikte alkol aldığı yerde cep telefonundan porno sitelere giriş yaptığının dosya arasında bulunan telefonun incelenmesine dair tutanaktan da sabit olduğu, bu hâliyle sanığın savunmasında beyan ettiği, maktulün kendisine ahlaksız teklifi nedeniyle eylemi gerçekleştiğine dair iddianın doğrulandığı, buna göre maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturan davranışların şiddet ve yoğunluğu ile ulaştığı boyut da dikkate alınarak TCK’nın 29. maddesindeki tahrik hükmünün asgari düzeyde uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliğinden bozulmasına ve dosyanın Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
II. DİRENME GEREKÇESİ
Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi 24.12.2020 tarih ve 274-355 sayı ile; “ (…) Maktulden ele geçen telefonda olay günü saat 18.39 ile 18.53 zaman dilimi içerisinde değişik porno sitelerine girildiği tespit edilmiştir. Maktulün yaklaşık 14 dakika porno sitesine girmiş olması başlı başına sanığın savunmasını doğrular mahiyette kabul edilip kendisine ahlaksız teklif yapıldığının kabulünü gerektirmemektedir. Sanık olayın başından itibaren ölüm olayıyla irtibatının olmadığını, Burhan’ın yanından sağ iken ayrıldığını beyan etmiş, ta ki şüpheli sıfatıyla vermiş olduğu 11.05.2017 tarihli ifadesinin belli aşamasına gelindiğinde sorulan sorulardan delillerin aleyhine olduğunu anlamasıyla bu kez savunmasını değiştirerek olayın sorumluluğundan ve cezai neticesinden kurtulmak için ahlaksız teklif gibi toplumca hoş görülmeyen ve kabul gördüğünde de haksız tahrik hükmünün uygulanmasının yüksek ihtimal olduğu duruma dayanarak olayı anlatmış, ancak olay yeri inceleme sonucu ele geçen delillerden, yapılan ölü muayenesi ve otopsi tutanakları ile tüm dosya kapsamından olayın sanığın anlattığı gibi olmadığı sonucuna mahkememizce kanaat getirilerek mahkememizce sanığın maktulü sebepsiz yere kasten öldürdüğü,” gerekçesiyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına hükmetmiştir.
Hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.03.2021 tarihli ve 33508 sayılı Onama istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.09.2021 tarih ve 8044-12380 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Kasten öldürme suçunun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
TCK’nın 29. maddesinde haksız tahrik; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’da 765 sayılı TCK’da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilmiştir. Buna göre tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, söz konusu eylemin sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezadan indirim yapılacağı esası benimsenmiştir.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediği önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı; ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
B. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Sanık ile maktulün uzun yıllardır aynı fabrikada işçi olarak çalıştıkları, olaydan birkaç yıl önce samimi arkadaş olup sık sık birlikte vakit geçirmeye başladıkları, maktulün fabrikada çalışmanın yanı sıra başka kişilerle ortak ticaret yaptığı ve faizle başkalarına ödünç para verdiğinin iddia edildiği, banka kayıtlarına göre sanıkla maktul arasında yoğun para alışverişi bulunduğu, sanığın, annesinin hastalığı nedeniyle maktulden sık sık ödünç para aldığını ifade ettiği, banka kayıtlarına göre sanığın (maktul tarafından) hesabına 2014 ile 2017 yılları arasında 346.180 TL (maktul tarafından) yatırıldığı, 193.190 TL’nin sanık tarafından maktulün hesabına havale edilmesine karşın bakiye 152.990 TL’nin sanık tarafından maktule geri ödendiğine ilişkin bir kaydın bulunmadığı, olay günü maktulün kullandığı araçla Kadırga Yaylası’na gittikleri, araçta bira içtikleri, maktulün fuhşa aracılık ettiği iddia edilen … Dasıl isimli şahısla telefon görüşmesi yaptığı, kısa bir süre sonra cep telefonuyla internete bağlanarak pornografik içerikli sitelere girdiğinin tespit edildiği, bu süreçte nedeni belli olmayacak şekilde sanığın maktule ait silahla maktulün başına birden fazla kez ateş ederek öldürdüğü, ardından silah üzerindeki parmak izlerini temizlediği, intihar izlenimi verecek şekilde tabancayı maktulün eline tutuşturup araçtaki parmak izlerini de sildikten sonra olay yerini terk ettiği, intihar olarak soruşturulmaya başlanan olayın kasten öldürme suçunu oluşturduğunun anlaşılması üzerine, olaydan dört ay sonra şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan sanığın sorulan sorulardan delillerin aleyhine olduğunu anlamasıyla inkâra dönük savunmasını değiştirdiği ve maktulün araçta alkol alıp pornografik sitelere girdikten sonra kendisine oral seks yapması hususunda baskı yaptığını, kabul etmemesi üzerine kendisine silah çeken maktul ile yaşadığı arbede sırasında silahın ateş alması sonucu maktulün öldüğünü savunduğu anlaşılan olayda;
Olay yeri inceleme raporuna göre, maktulün kıyafetlerinde sperm tespit edilmemesi, cesedi bulunduğunda araç koltuğunda oturur pozisyondaki maktulün kemerinin takılı ve fermuarının kapalı olması, yine içtiği bira şişesinin bacakları arasında devrilmeksizin bulunduğunun belirtilmesi, sanığın ceza indiriminden faydalanmak için ileri sürdüğü soyut cinsel ilişki teklifi iddiasının otopsi raporu, olay yeri inceleme raporu ve dinlenen tanık beyanları ile de doğrulanmaması karşısında; dosya kapsamıyla örtüşmeyen bu savunmaya itibar edilemeyeceği, öte yandan sanığın eylemini maktulden kaynaklanan ve sanığa yönelen başkaca haksız bir söz ve davranışın hiddetiyle işlediğine ilişkin herhangi bir delil de elde edilememesi nedeniyle sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, usul ve kanuna uygun Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.12.2020 tarihli ve 274-355 sayılı, usul ve kanuna uygun hükme yönelik temyiz taleplerinin ESASTAN REDDİYLE, hükmün ONANMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.05.2023 tarihli müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.