YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/29
KARAR NO : 2022/238
KARAR TARİHİ : 05.04.2022
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
Mağdur … ile katılan mağdurlar … ve …’ya yönelik zincirleme şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçundan, suça sürüklenen çocuk …’ın TCK’nın 103/1-1.cümle, 43/2, 43/1, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.02.2016 tarihli ve 69-7 sayılı hükmün, suça sürüklenen çocuk müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 25.10.2016 tarih ve 7536-7313 sayı ile;
“Dosya içeriğine göre, suça sürüklenen çocuğun köyde bulunan çadırda oturmakta iken, mağdurlar … ile …’in çadıra geldikleri, burada suça sürüklenen çocuğun … ile …’in soyunmalarını isteyerek kıyafetlerini çıkarttırdığı, her iki çocuktan birbirlerinin üzerlerine yatıp dayanmalarını isteyerek cinsel temaslarını sağladığı, bir müddet sonra dışarıya çıkmasını ve birisi gelirse haber vermesini istediği …’in kıyafetlerini giyerek dışarıya çıktığı, bu sırada suça sürüklenen çocuğun soyunarak cinsel organını …’ın poposuna sürttükten sonra mağdurlara birer TL para vererek, bu olayı kimseyi anlatmamalarını istediği; bu olaydan iki gün sonra suça sürüklenen çocuk ile mağdurlar …, …, … … ile …’ın terk edilmiş vaziyetteki… Emmi’nin odası olarak bilinen yere gittikleri, burada suça sürüklenen çocuğun mağdurlara ‘soyunun’ diyerek kıyafetlerini çıkarttırdıktan sonra birbirlerine dayanmalarını isteyerek cinsel temaslarını sağlayıp cep telefonuyla fotoğraflarını çektiği esnada elinde bulunan bir anahtarı da …’ın poposuna soktuğu gözetilerek, mağdur …’a yönelik eylemlerinden dolayı 5237 sayılı TCK’nın 103/2, 43/1, 31/3, 62. maddelerine göre, diğer mağdurlar …, …, … ile … …’e yönelik eylemleri içinse ayrı ayrı TCK’nın 103/1-1.cümle, 31/3, 62. maddelerine göre dört kez cezalandırılması yerine yazılı şekilde hükümler kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 16.02.2017 tarih ve 97-18 sayı ile suça sürüklenen çocuğun, mağdur … ile katılan mağdurlar … ve …’ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-1.cümle, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı üç kez 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiş, bu hükümlerin de suça sürüklenen çocuk müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 28.11.2017 tarih ve 6714-5975 sayı ile hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.02.2018 tarih ve 4091 sayı ile;
“…Mağdurlar …, …, …, … ve … … ile suça sürüklenen çocuk, … ilçesi, Bahçeli köyünde ikamet etmektedirler ve aynı köylü olmaları nedeni ile birbirlerini önceden tanımaktadırlar. 25.07.2015 günü suça sürüklenen çocuk köy muhtarlığının karşısında bulunan çadırda otururken yanına mağdurlar … ve … gelir. Suça sürüklenen çocuk mağdurlardan ayrı ayrı soyunmalarını ister, mağdurlar üzerlerindeki elbiselerini çıkardıktan sonra her iki çocuktan da yere yatarak, birbirlerinin üzerine yatıp, dayanmalarını ister. Suça sürüklenen çocuğun talimatına mağdurlar sıra ile uyarak bedensel temasta bulunurlar. Daha sonra suça sürüklenen çocuk …’ten çadırın dışına çıkmasını ve birisi gelirse haber vermesini ister. … dışarı çıktıktan sonra soyunup, yerde çıplak vaziyette yatan …’ın üstüne uzanarak cinsel organını poposuna sürter ve mağdurlara 1’er TL vererek yaşananları kimseye söylememelerini tembihler. Bu olaydan iki gün sonra suça sürüklenen çocuk, sokakta oyun oynamakta olan mağdurlar …, …, … ve … …’i yanına alarak… Emmi olarak bilinen kişiye ait metruk eve götürür. Burada mağdurlardan soyunmalarını ve çıplak vaziyette birbirlerine dayanmalarını ister. Mağdurlar bedensel temas sağladığında ise cep telefonu ile resimlerini çeker. O sırada orada bulduğu metal bir anahtarı soyunuk vaziyetteki …’ın poposuna sokar. Köyde suça sürüklenen çocuğun mağdurlara istismarda bulunduğu söylentilerinin duyulması üzerine olayı öğrenen aileleri tarafından Jandarmaya müracaatta bulunulur. Mahkemenin hükmünü dayandırdığı kabulü de bu yöndedir.
Burada tartışılması gereken konu, suça sürüklenen çocuğun 25.07.2015 günü mağdur …’e yönelik basit cinsel istismar eylemi ile bundan iki gün sonra mağdurlar …, … ve … …’e yönelik basit cinsel istismar eylemlerinin gerçek içtima hükümleri uygulanarak dört ayrı suç olarak mı kabul edilmesi gerektiği, yoksa mağdur …’e yönelik basit cinsel istismar eyleminin farklı bir günde gerçekleştirilmiş olması nedeniyle müstakil suç kabul edilerek, mağdurlar …, … ve … …’e yönelik gerçekleştirdiği eylemler için TCK’nın 43/1-2. madde ve fıkralarında düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağıdır.
Bu sorunun çözümü için öncelikle ‘zincirleme suç’ hükümleri üzerinde durulması gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na hâkim olan ilke gerçek içtimadır. Bunun sonucu olarak, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza’ söz konusu olacaktır. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nın ‘suçların içtimaı’ bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ilk fıkrasında; ‘Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.’ biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; ‘Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.’ denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; ‘Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, … ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.’ düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
Somut olayımızda suça sürüklenen çocuk 25.07.2015 tarihinde çadır içerisinde mağdurların soyunmalarını istedikten sonra mağdur …’a talimat vererek, mağdur …’in üzerine çıkıp ona dayanmasını ve bedensel temas kurmasını istemiş, … da eylemi gerçekleştirmiştir. Suça sürüklenen çocuğun bu eyleminin müstakilen basit cinsel istismar suçunu oluşturacağından kuşku yoktur. Mahkemenin bu eylem yönünden suça sürüklenen çocuğu diğer eylemlerinden ayrı olarak, eylemine uyan TCK’nın 103/1-1. cümle, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca cezalandırmasında bir isabetsizlik yoktur. Ancak iki gün sonra suça sürüklenen çocuk, sokakta oynamakta olan mağdurları metruk bir eve götürerek, onlardan soyunmalarını ve birbirlerine dayanarak özel vücut bölgeleri denk gelecek biçimde bedensel temas sağlamalarını istemiştir. Suça sürüklenen çocuğu isnat edilen bu eylemler, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında, birbirini izleyen, doğal anlamda birden fazla hareketi oluşturmakla birlikte, çok yakın bir zaman dilimi içerisinde aynı amaca matuf olarak ve araya uzun bir kesinti girmeden gerçekleştirilen, dolayısıyla hukuksal anlamda tek bir eylem olarak değerlendirilmesi gereken davranışlardır. Bu şekilde tek bir eylemin parçalarını oluşturan hareketlerin muhatabının farklı kişiler olması, muhatap adedince suçun oluşmasını gerektirmez. Somut olayda suça sürüklenen çocuğun tek eylemi mevcuttur ve mağdurların birbirlerine yönelik hareketleri, bu eylemin parçalarını teşkil etmektedir. Bu durumda suça sürüklenen çocuğun mağdurlar …, … ve … …’e yönelik eyleminin tek suçu oluşturduğunun kabulü ile farklı mağdurlara karşı tek eylemle işlenmesi nedeniyle TCK’nın 43/2. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükmünün de uygulanarak cezasında artırım yapılmasının gerektiği açıktır.
Bu itibarla yukarıda açıklandığı üzere suça sürüklenen çocuk …’ın mağdurlar …, … ve … …’e yönelik eyleminin müstakil suç oluştuğunun ilk derece mahkemesince kabul edilerek, mağdur sayısınca mahkûmiyeti cihetine gidilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 15.05.2018 tarih ve 3030-3670 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca 09.05.2019 tarih ve 265-409 sayı ile itiraz değişik gerekçeyle kabul edilmek suretiyle Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 28.11.2017 tarihli ve 6714-5975 sayılı onama kararı kaldırılmış ve gerekçeli kararın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğinin sağlanması için dosya Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 06.11.2019 tarih ve 6391-12216 sayı ile söz konusu tebligat eksikliğinin usulünce ikmali ve verildiği takdirde temyiz ve cevap dilekçelerinin eklenip hükmün temyizi hâlinde bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosya Yerel Mahkemeye gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından kararın temyiz edilmemesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 07.07.2020 tarih ve 7321-3170 sayı ile Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.09.2020 tarih ve 75731 sayı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.02.2018 tarihli ve 4091 sayılı itirazında yer verdiği aynı gerekçelerle itiraz kanun yoluna başvurulmuş, CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 22.12.2020 tarih ve 7435-6180 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme suça sürüklenen çocuk … hakkında katılan mağdurlar …, … ve mağdur …’a yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suça sürüklenen çocuğun eylemlerinin mağdur sayısınca üç ayrı çocuğun basit cinsel istismarı suçunu mu yoksa TCK’nın 43/2-1. maddesi kapsamında zincirleme şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; suça sürüklenen çocuğa atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının, bu bağlamda suça sürüklenen çocuğun eyleminin nitelendirilmesinin isabetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, suça sürüklenen çocuk hakkındaki Yerel Mahkeme hükümlerinin Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusundan önce bu hususun değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Merkez Jandarma Karakol Komutanlığınca düzenlenen 29.08.2015 tarihli tutanağa göre; aynı gün… köyünden … ve …’ın komutanlığa müracaat ederek kendi çocukları olan … ve …’a suça sürüklenen çocuk …’ın cinsel istismarda bulunduğunu beyan etmeleri üzerine soruşturmaya başlandığı,
… Sulh Ceza Hâkimliğince 29.08.2015 tarih ve 47 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun ikametinde CMK’nın 118, 119, 134/1-2. maddeleri uyarınca arama yapılmasına ve suç eşyalarına el koyulmasına karar verilmesi üzerine yapılan aramada; suça sürüklenen çocuğa ait cep telefonu ile cihaza takılı sim kart ve micro SD karta el koyulduğu,
… Sulh Ceza Hâkimliğince 30.08.2015 tarih ve 2 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun tutuklanmasına karar verildiği,
… Sulh Ceza Hâkimliğince 31.08.2015 tarih ve 48 sayı ile; katılan mağdur … ile inceleme dışı mağdurlar … ve …’un CMK’nın 76. maddesi uyarınca dış ve iç beden muayenesi yapılmasına izin verildiği,
… İl Emniyet Müdürlüğü Adli Bilişim Büro Amirliğinin inceleme raporuna göre; cep telefonunun ekran kilidinin kırılamaması sebebiyle incelemesinin yapılamadığı, SIM kart içerisinde herhangi bir fotoğraf veya videoya rastlanılmadığı, hafıza kartı içerisinde ise suça konu olayla bağlantısı olmayan cinsel içerikli video tespit edildiği,
Yerel Mahkemece 20.01.2016 tarihinde düzenlenen tutanağa göre suça sürüklenen çocuğun bildirdiği şifrelerin telefonu açmadığının tespit edilmesi sebebiyle cep telefonunda inceleme yapılamadığı,
Sosyal inceleme raporuna göre; suça sürüklenen çocuğun lise ikinci sınıf öğrencisi olduğu, anne ve babasıyla ikamet ettiği, 5 kardeş oldukları, babasının emekli olduğu ve köyde market işlettiği, annesinin ev hanımı olduğu, suça sürüklenen çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişiminin yaş gelişimine uygun olduğu, kendini rahat ifade edebildiği, davranışlarının hukuki anlam ve sonuçları konusunda yeterli farkındalığının oluştuğu, daha önce herhangi bir suçlu davranışının olmaması, suçlu davranışa yönelik düşünceleri ve pişmanlığı, tutuklu olarak geçirdiği süre, aile dinamikleri ve sosyo-kültürel yapısı dikkate alındığında yeniden suç işleme olasılığı ve zarar riskinin olmadığının düşünüldüğü, davranışlarını kontrol edebilmesi, doğru seçimler yapabilmesi, suç işleme ve zarar riskinin en aza indirilebilmesi, topluma uyum sağlaması ve etkili problem çözebilmesi için uzman bir psikolog tarafından rehberlik hizmeti alması gerektiği,
Katılan mağdur …’nın yapılan muayenesi sonucunda düzenlenen … Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 03.09.2015 tarihli raporuna göre; anal muayenede fiili livatanın maddi delillerinin saptanmadığı ancak ekimoz, mukoza veya sfinkter yırtığı gibi travmatik değişimlerin olaydan kısa bir süre sonra iz bırakmaksızın kaybolabileceği gibi çocuğun yaşı, fizik gelişimi, olay sırasında penis girişini kolaylaştırıcı kaygan madde kullanımı ile hile, tehdit ya da rıza gibi nedenlerle direncinin kırıldığı durumlarda anal sfinkterin çok büyük travmatik değişim olmaksızın penis veya sair cismin girişine müsait olacak şekilde genişleme yeteneğinin bulunmasının da tıbben mümkün olduğu dikkate alındığında çocuğun fiili livata eylemine maruz kalıp kalmadığının tıbben tespit edilemediği, çocuğun vücudunda olaya bağlı harici travmatik lezyon tespit edilmediği, maruz kaldığı eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin yeterince gelişmiş olmadığı, beden veya ruh bakımından kendisini savunabilecek durumda olmadığı,
Suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından dosyaya sunulan Prof. Dr. İlhan Üzülmez’in hukuki mütalaasında; her bir olayın kendi içinde hukuki anlamda tek fiil oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunduğunun, zira …’a isnat edilen; çocukların soyunmasını sağlamak, sırayla birbirlerinin arkasına geçip ilişki pozisyonuna getirtmek, üst üste yatırmak, bilahare iddia edildiği şekliyle çocuklardan biriyle cinsel ilişkiye girmek şeklinde tezahür eden eylemler, aynı suçun icrası kapsamında birbirini izler şekilde gerçekleştirilen, doğal anlamda birden fazla hareketi oluşturmakla birlikte, birbirine yakın zaman dilimi içerisinde, aynı amaca matuf olarak ve araya uzun bir kesinti girmeden gerçekleştirilen, dolayısıyla hukuki anlamda tek fiil olarak değerlendirilmesi gereken davranışları oluşturduğunun, aynı suçun icrası kapsamında birbirini izler şekilde gerçekleştirilen aynı nitelikteki davranışların, doğal anlamda birden fazla hareketten oluşması, bu hareketlerden biriyle suçun temel şeklinin, diğeriyle nitelikli şeklinin işlenmesi veya tek fiilin parçalarını oluşturan hareketlerin muhatabının farklı kişiler olması farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmediğinin, aksi kabulün maddi ceza hukukunun suçların içtimasıyla ilgili genel kabul gören anlayışına aykırılık teşkil edeceğinin, buna göre, … …’in ilk olay bağlamında hukuki anlamda tek fiille birden fazla kişiye (… ve …’e) karşı aynı suç işlediğinin kabulünde zorunluluk olduğunun, kısacası ilk olay bağlamında TCK’nın 43. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen aynı neviden fikri içtima kapsamında değerlendirilmesi gereken bir olay bulunduğunun, mağdurlardan birine yönelik olarak cinsel istismarın temel şeklinin diğerine karşı nitelikli şeklinin gerçekleştirildiği kabul edildiğinde, bu noktada yapılacak değerlendirmede farklı hareket edilmesini gerektirmeyeceğinin, zira aynı suçun icrası bağlamında gerçekleştirilen, birbirini izleyen, bütünlük arz eden hareketlerden bir kısmı suçun nitelikli şeklini oluştursa ve bu hareketlerin mağduru farklı bir kişi olsa bile, ayrı fiil olarak değerlendirilmesi hukuken yerinde olmayacağının, bir bütün oluşturması itibarıyla hukuki anlamda tek fiili oluşturan olayın, mağdur adedince ayrı fiil gibi değerlendirmeye tabi tutulması, üstelik bu yapılırken netice olarak görülen çocuklardan birine yönelik olarak gerçekleştirildiği kabul edilen nitelikli cinsel istismardan hareket edilmesi, sorumluluğun tayininde neticeyi değil fiili esas alan yeni TCK’nın sistemiyle ve felsefesiyle de bağdaşmayacağının, somut olayda, gerçekleştiği kabul edilen her iki olayın kendi içinde birbirinden bağımsız hukuki anlamda tek fiille işlenmiş cinsel istismar bulunduğunun, bu kapsamda yine her bir olay bakımından TCK’nın 43. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında aynı neviden fikri içtima hükmü kapsamında tek fiille birden fazla kişiye karşı aynı suçun icrasının söz konusu olduğunun, ayrıca somut olayda tek fiille sanıklardan bir kısmına karşı suçun temel şeklinin, diğerine karşı nitelikli şeklinin işlendiği göz önünde bulundurulmak suretiyle daha ağır cezayı gerektiren nitelikli şeklinden hareketle ceza tayin edilip zincirleme suç hükümleri çerçevesinde bu ceza üzerinden artırım yapılması gerektiğinin belirtildiği,
Suça sürüklenen çocuk … hakkında katılan mağdur …’ya yönelik iki ayrı çocuğun nitelikli cinsel istismarı, katılan mağdur …’ya ve mağdur …’a karşı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Yerel Mahkemece 04.02.2016 tarih ve 69-7 sayı ile suça sürüklenen çocuğun her üç mağdura yönelik eyleminin zincirleme şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğunun kabulü ile mahkûmiyetine karar verildiği, hükmün suça sürüklenen çocuk müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece bozulduğu, bozmaya uyan Yerel Mahkemece 16.02.2017 tarih ve 97-18 sayı ile; “…Bu olaydan iki gün sonra olay tarihi itibarıyla 15 yaşından küçük olan …, …, … ve … oyun oynamakta iken suça sürüklenen çocuk …’ın yanlarına gelerek köylerinin içerisinde bulunan ve terk edilmiş vaziyetteki… Emmi’nin odası olarak bilinen yere mağdur çocukları götürdüğü, burada …, …, … ve …’a ‘soyunun’ diyerek kıyafetlerini çıkarttırdığı, çocuklardan birbirlerine dayanmalarını isteyerek cinsel temaslarını sağladığı, çocuklar bu hâlde iken adli emanette bulunan cep telefonu ile çocukların fotoğraflarını çektiği, bu esnada elinde bulunan bir anahtarı …’ın poposuna soktuğu, çocuklara ‘Bu durumu kimseye anlatmayın.’ dediği, mağdur çocuklar kıyafetlerini giydikten sonra… Emmi’nin odası olarak bilinen yerden ayrıldıkları, daha sonra suça sürüklenen çocuk …’ın çektiği fotoğrafları beyanına göre sildiği ve yapılan yazışmalara göre silinen suça sürüklenen çocuk …’ın cep telefonundaki bu fotoğraflara bir türlü ulaşılamadığı anlaşılmakla mahkememizce oluşun bu şekilde gerçekleştiği kabul olunmuştur.
…Bu olaydan iki gün sonra suça sürüklenen çocuk ile mağdurlar …, …, … … ile …’ın terk edilmiş vaziyetteki… Emmi’nin odası olarak bilinen yere gittikleri, burada suça sürüklenen çocuğun mağdurlara ‘Soyunun.’ diyerek kıyafetlerini çıkarttırdıktan sonra birbirlerine dayanmalarını isteyerek cinsel temaslarını sağlayıp cep telefonuyla fotoğraflarını çektiği esnada elinde bulunan bir anahtarı da …’ın poposuna soktuğu gözetilerek, mağdur …’a yönelik eylemlerinden dolayı 5237 sayılı TCK’nın 103/2, 43/1, 31/3, 62. maddelerine göre, diğer mağdurlar …, …, … ile … …’e yönelik eylemleri içinse ayrı ayrı TCK’nın 103/1-1.cümle, 31/3, 62. maddelerine göre dört kez cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçelerle suça sürüklenen çocuğun, mağdur … ile katılan mağdurlar … ve …’ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-1.cümle, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı üç kez 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
İnceleme dışı mağdur … aşamalarda; oğlu …’ın suça sürüklenen çocuk …’ın tecavüzüne uğradığını duyduğunu, bu olayı …’a sorduğunu ve …’ın kendisine bir ay öncesinde inceleme dışı mağdur … ile birlikte … …’in zorlaması ve sıkıştırması sonucunda birbirleri ile ilişkiye girdiklerini ayrıca daha öncesinde de … …’in kendisine tecavüz ettiğini söylediğini, bu durumu … …’e sorduğunda, oğluna tecavüz etmediğini, sadece kendisinin cinsel organını gösterdiğini söylediğini, … …’in çocuklara cep telefonu ile bu olayları kayıt altına aldığını, olayı kimseye anlatmamalarını, yoksa bu kamera kayıtlarını herkese göstereceğini, çocukları döveceğini söylediğini öğrendiğini, Mahkemede ise; önceki ifadesini aynen tekrar ettiğini, … …’in topluma kazandırılması amacıyla şikâyetinden vazgeçtiğini,
İnceleme dışı mağdur … kollukta; oğlu … ve …’ın …’ın cinsel istismarına maruz kaldığını öğrenmesi üzerine oğluna sorduğunda, bir süre önce …’ın zorlaması ile karşılıklı olarak … ile ilişkiye girdiğini, ayrıca … … Aslan’ın …’a tecavüz ettiğini söylediğini, şikâyetçi olduğunu, Mahkemede; önceki ifadesini tekrar ettiğini, Hamza Cansız’ın oğlu …’i çağırıp bir şeyler konuştuğunu, daha sonra geri geldiklerinde Hamza Cansız’ın aracında oğlu ile konuştuklarını, Hamza …’e “anlat babana” deyince …’in kendisine … …’in … ile kendisini yaptırdığını, …’ın arkasına geçtiğini, “Bunları da annenize babanıza söylerseniz sizi döverim.” dediğini, bu olayların ne zaman olduğunu bilmediğini, şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istemediğini, 24.11.2015 tarihli dilekçesiyle davadan vazgeçtiklerini,
İnceleme dışı şikâyetçi … mahkemede; …’un annesi olduğunu, olaydan Hamza Cansız geldiğinde haberi olduğunu, daha sonra …’e sorduklarında … …’in çadırda kendisi ile …’ı yaptırdığını, çıkarken de para verdiğini söylediğini, sadece bunu söylediğini, şikâyetçi olduğunu ancak davaya katılmak istemediğini, 04.02.2016 tarihli dilekçesine göre ise şikâyetinden vazgeçtiğini,
İnceleme dışı mağdur … mahkemede; …’ın annesi olduğunu, …’ın kendisine …nin odasına ve çadıra gittiklerini, … …’in birbirlerini yaptırdığını, kendisine para verdiğini söylediğini, anahtar ile ilgili bir şey demediğini, …’ın banyosunu yaptırırken herhangi bir anormal duruma ya da kızarıklığa rastlamadığını, şikâyetçi olmadığını,
Katılan … kollukta; …’da yaşadıklarını, tatil amaçlı… köyüne geldiklerini, …’un kendisini arayarak … …’in kendi çocuğu …’a, komşularının çocuğu olan …’a ve oğlu …’yı cinsel istismarda bulunmaya zorladığını ve kameraya çektiğini söylediğini, bunun üzerine olayın doğru olup olmadığını oğlu …’e sorduğunu, …’in kendisine … …’in kendisi ile birlikte … ve …’ı, Sait isimli şahsın eski kullanılmayan evine zorla götürdüğünü ve burada … …’in zorla, tehdit ederek, …, … ve …’i birbirleri ile cinsel ilişkiye girmelerini istediğini ve bu olayı da telefon ile kayıt altına aldığını, ayrıca … ve …’in birbirleri ile cinsel ilişkiye girdiklerini anlattığını, …’dan şikâyetçi olduğunu, Mahkemede; … ve …’in babası olduğunu, olayın nasıl gerçekleştiğini bilmediğini ancak Hamza Cansız isimli kişinin bu olayı haber alıp diğer babalara bilgi vermesinden sonra olaydan haberi olduğunu, önceden…’in olaya dahil olduğunu bilmediğini, …’in kendisine … ile …’i çadırdan çıkarken gördüğünü, kendisinin çadırda olmadığını ancak …, …, … … ve… ile… Emmi’nin odasında bulundukları esnada … …’in geldiğini, onlara birbirini yaptırdığını ve bunu kameraya çektiğini söylediğini, bu kamera görüntülerinin Hamza Cansız’ın yanında çalışan …, …, … ve …’ın izlemesi üzerine …ın da bu olayı öğrendiğini, bu olayın bir günlük bir olay olmadığını, bir ay süre ile devam eden olaylar zinciri olduğunu düşündüğünü, çocuklarının dayısı olan …’ın kendilerine bir şey söylemediği için kendisine kızgın olduğunu, şikâyetçi olduğunu,
Katılan … mahkemede; olaya ilişkin doğrudan bir şey bilmediğini, çocuklarının ve eşinin anlatması ile olaydan haberi olduğunu, eşi …’in oğlu …’le konuştuğunu, eşine ne olduğunu sorduğunda kendisine, komşuları olan … …’in çocukların üstlerini çıkartarak fotoğraflarını çektiğini, onları kendi yaşıtlarına izlettiğini, çocukları da ailelerine söylememesi için tehdit ettiğini, para verdiğini söylediğini, …’in babasına … …’in sadece kendisinin üzerini çıkarttırıp videoya çektiğini söylediğini, yine … …’in bir diğer çocuğu olan …in de üstünü çıkarttırıp videoya aldığını, şikâyetçi olduğunu,
Mağdur … mahkemede; … …’in annesi olduğunu, şikâyetçi oldukları günden 15 gün veya 1 ay önce … …’in, …, … ve… ile beraber …nin odasına gittiklerini, bu esnada … …’in de geldiğini, onların resmini çektiğini, ancak bir şey yapmadığını söylediğini, olayı daha önce niye anlatmadığını ve çıplak olup olmadıklarını söylemediğini, şikâyetçi olmadığını,
Mağdur … mahkemede; …’ın oğlu olduğunu, bu olaylara ilişkin görgüye dayalı herhangi bir bilgisi olmadığını, kimseden şikâyetçi olmadığını,
İnceleme dışı mağdur … kollukta; arkadaşı … ile piknik yapmak için köy muhtarlığının yanında bulunan çadıra gittiklerini, çadıra …’ın da geldiğini, hep beraber yiyeceklerini yediklerini, …’ın kendilerine pantolonlarınızı çıkarın dediğini, pantolonlarını çıkardıklarını, ayakta iken …’ın kendisine dayandığını, daha sonra da kendisinin …’a dayandığını, akabinde … … Aslan’ın kendisine “Dışarı çık, birisi gelirse haber ver.” dediğini, dışarı çıkıp biraz beklediğini, …’in çadıra doğru geldiğini görmesi üzerine içeri girip …’in geldiğini söylediğini, çadıra girdiğinde, … …’in pantolonunu çıkartmış bir şekilde …’a arkadan cinsel organını dayadığını, …’in geldiğini söyleyince de … …’in pantolonunu giyerek çadırdan çıktığını ve gittiğini, giderken de kendilerine 1’er TL verdiğini ve “Bu olayı kimseye söylemeyin.” dediğini, … …’in yaşı büyük olduğu için korktuğunu, olayı kimseye anlatamadığını, Mahkemede ise; çadırda olan olayın önceki ifadesinde anlattığı gibi gerçekleştiğini, fotoğraf olayında kendisinin olmadığını, anahtar ve fotoğraf olayının …nin odasında olduğunu öğrendiğini ancak kendisinin orada olmadığını, bu olayı …’ın daha sonra kendisine anlattığını, … … ile sadece çadırda karşılaştığını, …nin odasına 4-5 kere gittiğini, gittiğinde yanında …, …, … …’in de olduğunu ancak …nin odasında … … ile karşılaşmadığını,
İnceleme dışı mağdur … kollukta; tarihini hatırlamadığı bir günde arkadaşı … ile piknik yapmak amacıyla köy çadırına girdiklerini, … …’in çadır içerisindeki halı üzerinde oturduğunu, bisküvilerini yediklerini, … …’in kendisine ve …’e “Si.işin.” dediğini, kendilerinin de pantolonlarını çıkardıklarını, önce kendisinin yere yattığını, …’in de üzerine yattığını, sonra …’in yere yattığını, kendisinin de onun üzerine yattığını, daha sonra kendisinin yüzüstü yatarken … …’in pantolonunu çıkardığını ve cinsel organını poposuna soktuğunu, sonra … …’in …’e ve kendisine 1 er TL verdiğini, “Kimseye bir şey söylemeyin.” dediğini, iki gün sonra köyde gezerken aynı köyden olan … isimli arkadaşının … …’in kendilerini… Emmi diye söyledikleri şahsın eski evine çağırdığını söylediğini ve kendisi ile birlikte …’in de bu eve gittiğini, … …’in bu evde olduğunu, … ile pantolonlarını çıkarttıklarını, …’e kendisinin arkadan sarıldığını, … …’in kendilerinden böyle yapmalarını istediğini, … …’in elindeki anahtarı poposuna soktuğunu, bunu bir kere yaptığını ve boş evde yaptıklarının bir kısmını cep telefonu ile videoya çektiğini, oradan ayrıldıklarını, … …’in kendilerine “Gizlice bizden habersiz si.işebilirsiniz.” dediğini, … …’in yaşça büyük olması sebebiyle korktuğu için kimseye bir şey anlatmadığını, ağabeyi olan …’ın bu olayı başkasından öğrenip kendisine olanları babasına anlatmasını söylediğini, kendisinin de olanları babasına anlattığını, Mahkemede; çadırda … …’in kendisine herhangi bir eylemi olmadığını, çadırda iken … ile bana 1’er TL para verdiğini, ne için verdiğini bilmediğini ancak …nin odasına bir gün … gelerek … …’in kendisini çağırdığını söylediğini, … ile beraber …nin evinin arkasındaki odaya gittiklerini, burada … … ile …’in olduğunu, … … … ile kendisine “Pantolonunuzu indirin.” dediğini, başta indirmediklerini ancak bir daha indirmelerini isteyince pantolonlarını indirdiklerini, … …’in fotoğraflarını çektiğini, daha sonra “Birbirinize dayayın.” dediğini, az yaptıklarını, sırayla ve bir kere yaptıklarını, …’in bu esnada dışarı çıktığını, burada yanında … varken … …’in poposuna bir anahtar soktuğunu, çok acımadığı için bağırmadığını, … dışarı çıkarken “Bırak yaptırma” şeklinde … …’e bir şeyler söylediğini, … … “Annenize söylerim.” diye bir şey söylediğini, olayın öncesi ve sonrasında böyle söylediğini, başkasıyla çıplak bir şeyi olmadığını, …nin odasına daha sonra diğer arkadaşlarıyla da gittiğini ancak … …’in olmadığını, …’in dışında kimsenin yanında kendisini soyundurtmadığını, … ile kendisini yüzüstü yatırttığını, …’in kendisi üzerine yatmadığını, kendisinin …’in üzerine yattığını, yattığında aşağı doğru baktığını, … ile pantolonlarını ve külotlarını çıkarttıklarını,
Mağdur … savcılıkta; …’ın köylerinde bulunan eski derneğe ait boş binada kendisine…’e, …’e, …’a ve …’e terbiyesizlik yaptırdığını, …’ın kendilerine bir şey yapmadığını, ancak …’a yapmış olduğunu … ile başka birisinin kendisine söylediğini, pikniğe giderken kendilerini …’ın içeri götürdüğünü, “Annenize söylemeyeceğim.” diyerek kendilerine terbiyesizlik yaptırdığını, …’ın ayrıca kendilerinin fotoğraflarını çektiğini, “Soyunun ve üst üste yatın.” dediğini, kendisinin yere yattığını, üzerine …’i, onun üzerine de…’i yatırdığını, kendilerinin üzerinde üst taraflarında penye olduğunu, alt taraflarının ise çıplak olduğunu, …’ın, … ve …’a daha kötüsünü yaptıracağını söylediğini, ancak yaptırıp yaptırmadığını bilmediğini, kendisinin sadece … …’in …’a kötü bir şey yaptığını duyduğunu, … ve …’e bir şey yaptığını ise duymadığını, Mahkemede; köylerinde bir çadır olduğunu ancak bu çadırı hiç görmediğini, …nin odasının yerini bildiğini, iki kez bu yere gittiğini, ilkinde …, … ve … ile beraber olduklarını, … …’in olmadığını, …’in “Kıyafetlerimizi çıkaralım.” demesi üzerine kıyafetlerini çıkardıklarını ancak bir şey yapmadıklarını, sadece oyun oynadıklarını, ikinci kez gittiklerinde …, …, … ve …’ın olduğunu, buradan çıkacakları esnada … …’in geldiğini, kendilerine bir şey yapmadığını ve … …’in üzerinin çıplak olmadığını, kendilerine “Soyunun.” dediği için pantolonlarını çıkardıklarını, kendilerini üst üste koyup fotoğraflarını çektiğini, elinde anahtar görmediğini, bu esnada …’in yanında olduğunu, onun bir şey demediğini, … ile Samet’in de dışarıdan geçtiğini, …’in de bir müddet sonra gittiğini, kimin kimin üstünde olduğunu hatırlamadığını, … …’in fotoğraflarını neden çektiğini bilmediğini, kendilerine fotoğrafı anne ve babalarına göstereceğini söylemediğini, sadece “Annenize söylemeyeceğim.” dediğini,
Katılan … kollukta; hatırlamadığı bir tarihte …’u çadırın önünde gördüğünü ve oyun oynamaya gelip gelmediğini sorduğunu, …’un da kendisine “Yok ben gelmiyorum, sen buradan git.” dediğini, birkaç gün sonra … …’i köprü başında gördüğünü ve kendisini… Emmi dedikleri şahsın evine çağırdığını, kendisinin de 15 dakika sonra boş olan eve gittiğini ve orada … … olduğunu, boş evde beraber kaldıklarını ancak bir şey yapmadıklarını, … …’in kendisine …’ı getir dediğini, kendisinin de …’ı bulduğunu ve tekrar boş eve gittiğini ve …’ın kendilerine “Si.işin.” dediğini, kendilerin de pantolonlarını çıkarıp birbirlerine dayandıklarını, bu arada … …’in fotoğraflarını çektiğini, … …’in evde bulduğu anahtarı …’ın poposuna soktuğunu, evde … isimli arkadaşının da olduğunu, … …’in de pantolonunu indirdiği ama onun ne yaptığını bilmediğini, …’nın da geldiğini, bu kişinin bir şey yapmadığını, … …’in kendilerine “Bunları kimseye anlatmayın, beni kızdırmayın.” dediğini, Mahkemede; köyde … denilen yerde …, … ile birlikte kendilerini … …’in, Hacı …’in evinin oraya götürdüğünü, orada “Üzerinizi çıkartın.” dediğini, kendilerinin alt taraflarını çıkarttıklarını, …’ın fotoğraflarını çektiğini, “…’u yakalayın, onu da çekeceğim.” dediğini, orada … …’in …’ın poposuna anahtar soktuğunu, fotoğraflarını çekerken …’ın da olduğunu, …’ın poposuna anahtar sokarken … ağabeyinin orada olup olmadığını hatırlamadığını, … …’in baştan itibaren yanlarında olduğunu, … ile karşılaşıp karşılaşmadığını hatırlamadığını, …nin evini hatırlamadığını, gittikleri evi Hacı …’in evi olarak hatırladığını, bir gün …’u köydeki çadırdan çıktığını gördüğünü, ne yaptıklarını sorduğunda piknik yaptıklarını söylediğini,
Katılan … savcılıkta; köylerinde bulunan …nin evine oynamaya gittiğini, … …’in de orada olduğunu, … …’in bir şey söyleyip söylemediğini ve ne oynadıklarını bilmediğini, … …’in kendilerinin fotoğrafını çektiğini, niye çektiğini bilmediğini, ayrıca … …’in … ve …’a bir şey yapıp yapmadığını bilmediğini, … …’den başka kimsenin olup olmadığını da bilmediğini, kendisine kimsenin bir şey yapmadığını, Mahkemede; …, …, … ve … … ile köyde oldukları sırada köprü başında birlikte oyun oynadıklarını, köyden … isimli kendilerinden daha büyük olan bir çocuğun yanlarına gelerek kendilerine “Gelin.” dediğini, hep birlikte …nin evine gittiklerini, … …’in kendilerine “Pantolonunuzu açın.” dediğini, …, … …, …, ve … ile birlikte kendisinin de pantolonlarını açtıklarını, … …’in telefonla fotoğraflarını çektiğini, … …’in orada kimseye başka bir şey yapıp yapmadığını bilmediğini, … …’in yaptığı kötü şeylerden dolayı ceza almasını istediğini,
Tanık … kollukta; mağdur …’ın ağabeyi olduğunu, 26.08.2015 tarihinde köydeki arkadaşlarından olan suça sürüklenen çocuk …’ın … ile …’u birbirleriyle cinsel ilişkiye girmelerine neden olduğunu duyduğunu, … ile …’i bir araya getirdiğini ve bu olayın doğru olup olmadığını sorduğunu, çocukların kendisine olayın doğru olduğunu, suça sürüklenen çocuk … …’in önce köy muhtarının evinin önündeki çadırda … ile …’i birbiri ile cinsel ilişkiye soktuğunu ve suça sürüklenen çocuk … …’in de … ile de cinsel ilişkiye girdiğini duyduğunu, Mahkemede; … …’in çocukları ilişkiye sokup bunları kameraya çektiğini ve ardından bunu da başkalarına izlettiğini duyduğunu, … günü bunu … …’e sorduğunda öyle bir şey olmadığını söylediğini, Perşembe günü de … …’in … ile …’ı ilişkiye soktuğunu duyduğunu, … günü de bu durumu … ile …’e sorduğunu, onların da muhtarın evinin önündeki çadıra gittiklerini, piknik yaptıklarını, bu esnada … …’in geldiğini ve soyunmalarını isteyerek birbirleriyle ilişkiye soktuğunu, … …’in de sonra …’ın arkasına geçerek onunla ilişkiye girdiğini söylediklerini,
Tanık … savcılıkta; katılan mağdurlar … ve …in dayısı olduğunu, …’ın …’a çadırın önünde kötü şeyler yaptığını duyduğunu, …’ın kendisine, muhtarlığın önündeki çadırda …’ın …’ı arkadan yapmış olduğunu söylediğini, ayrıca… Emmi’nin boş olan evinde …, … …, … ve…’i alt tarafları çıplak vaziyette ve … ile …’i, … ile de … …’ı üst üste birbirlerini yaparken yakaladığını, kendisinin bunları gördüğünü, çocuklara kızdığını, bir daha yapmamaları konusunda uyardığını, çocukların ağlayarak evlerine gittiklerini, arkadaşı olan Selim’i evine bırakmak için buradan geçerken duyduğu sesler üzerine bu olayı gördüğünü ve camdan izlediğini, sonradan yanına …’ın geldiğini, … …’in kendisine onları daha önce yine aynı şekilde gördüğünü söylediğini ve bu çocukların fotoğrafını çektiğini, hemen içeri girip yeğenlerini eve gönderdiğini, …’ın … …’in kendisine tecavüz ettiğini ve anahtar soktuğunu daha sonra ağlayarak eve gittiğini anlattığını, yalnız bu olayı kendisinin görmediğini, Mahkemede; katılan mağdurlar … ve …’in ablasının oğlu olduklarını, arkadaşı Selim’i evine bırakıp geri dönerken “…Emmi” isimli şahsın evinin oraya geldiğinde gülüşme sesleri duyduğunu, eve baktığında … …, …, … ve …’i gördüğünü, başka kimsenin olmadığını, çocukların hepsinin alt kısımlarının çıplak olduğunu, …in … …’in, …’in de …’ın poposundan pipisini soktuğunu görünce yeğenlerini dövdüğünü, onlara sorduğunda önce … …’in …i aynı şekilde yaptığını, …’ın da …’i yaptığını söylediklerini, … …’in mağdurlara bir şey yaptığını kendi gözleriyle görmediğini, başlangıçta … …’in olmadığını, daha sonra yanına geldiğini, nereden geldiğini tam olarak göremediğini, ancak … …’i gördüğünde diğerleri ile aynı yerde olmadığını, yani binanın içinde olmadığını, … …’e “Bunların fotoğraflarını çek annesine gösterelim.” dediğini, o da cep telefonu ile çocukların fotoğrafını çeker gibi yaptığını, herhalde bu fotoğrafı sonradan sildiğini, daha sonra yeğenlerine neden böyle yaptıklarını sorduğunda annelerine söylememesini istediklerini, ayrıca … …, … ve …’in mahallede söylediklerine göre çadırda … …’in …’ı poposundan yaptığını, …’in de çadırın önünde beklediğini duyduğunu,
Tanık … aşamalarda; ağabeyi Mikail Kazancı’dan, …’ın, … ve …’e kötü bir şeyler yaptığını duyduğunu ancak görmediğini, bir gün… Emmi isimli şahsın boş evine gittiğinde …, …, … ve …’i terbiyesizlik ederken gördüğünü, bu şahısların alt taraflarının çıplak olduğunu, …’in şapkasını vermek için içeri girdiğinde bu olayı kimseye söylememesi için kendisine yemin ettirdiklerini, dışarı çıkarken arkadan kendisine hareket çektiklerini, bu sırada … …’in orada olmadığını,
Tanık … mahkemede; olaya ilişkin herhangi bir bilgisi olmadığını, köyde bu olayı duyup …’a sorduğunda … …’in kendisi ile cinsel ilişkiye girdiğini söylediğini, daha sonra … …’e bu olayı sorduğunda … …’in böyle bir şey yapmadığını söylediğini,
Tanık … mahkemede; olayları doğrudan görmediğini, duyduklarına göre çocukların birbirleriyle cinsel ilişkiye girdiğini, … …’in de bunları yakaladığını, kamera kayıtlarını kendisinin izlemediğini,
Tanık …mahkemede; duyumları olduğunu ancak net olarak kimin ne yaptığını bilmediğini, kamera kaydı da izlemediğini,
Tanık … mahkemede; köyde … …’in çocukları videoya çektiğine dair bir söylenti olduğunu, videoda ne olduğunu bilmediğini, videoyu hiç izlemediğini, söylentiye göre ufak çocukların birbirlerini yaparken … …’in onları videoya çekmiş olduğunu, …’ın kendisine videoyu izlediğini, iki çocuk olduğunu, çocukların çıplak olup olmadığını hatırlamadığını, … …’in bu videoyu çocukların babasına göstereceğini söylediğini, …nin yerini bildiğini, zaman zaman çocukların oraya oyun oynamaya gittiklerini ancak orada … …’i ya da diğer çocukları görmediğini,
Beyan etmişlerdir.
Suça sürüklenen çocuk savcılıkta; kendisinin …, … ve …’yı tanıdığını, bu şahısların köylüsü olduğunu, köy odası dedikleri yerde … ve …’nın olduğunu, bunları kendi aralarında birbirlerine sarılmış ve birbirleri ile cinsel ilişkiye girerken yakaladığını ve bu olayı annelerine söylemediğini, bu şahıslara herhangi bir şey yapmadığını, …’a da herhangi bir şey yapmadığını, köy muhtarlığının önünde bulunan çadırda … ve … ile 5-10 … birlikte kaldığını, herhangi bir şey yapmadığını, bu şahısların da bir şey yaptıklarını görmediğini, yalnız başka bir yerde yaptıklarını duyduğunu ve gördüğünü, …’u köy odasında görmediğini, kimseyi cinsel ilişkiye girme hususunda teşvik etmediğini, …’a 1 TL verdiğini, 1 TL’yi de öylesine verdiğini, … ve …’e ise herhangi bir para vermediğini, … ve …’i yakaladığında cep telefonu ile videoya çektiğini ancak sonradan sildiğini, bu şahıslara karşı herhangi bir tehditte bulunmadığını, kendisinin kimseyi zorlamadığını, bahsedilen olayların bir aydan fazla zaman zarfında gerçekleştiğini, … ve …’i cinsel ilişkiye girerken gördüğünü, onların ise kendisini görmediğini, gördüğünde çıplak olduklarını, yıkık ev denen yerde birlikte olduklarını gördüğünü, kendisinden başka bu çocukların ilişkiye girdiklerini gören olmadığını, bu şahısları tesadüfen gördüğünü, … ve …’i cinsel ilişkiye girerken kendisinin videoya çektiğini, ancak anne babası döver ve şiddet uygular diye kaydı sildiğini, kimseye de göstermediğini, köy muhtarlığının önündeki çadırda yalnız kaldıkları esnada başka kimsenin olmadığını, kendisinin …, … ve … ile cinsel ilişkiye girmediğini ve onlara karşı başka bir eylemde bulunmadığını ve üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Sulh Ceza Hâkimliğinde; savcılıktaki ifadesini aynen tekrar ettiğini, …, … ve …’e herhangi bir cinsel müdahalede bulunmadığını, … ve …’i köyde yıkık ve harabe olan bir yerde cinsel ilişkiye girerken yakaladığını ancak kimseye söylemediğini, bu olayı kayda almadığını, iki gün sonra … ve …’i …’a ait köy odasında cinsel ilişkiye girerlerken gördüğünü, bu olayı ise gizlice telefonuyla kayıt altına aldığını, kayda aldığından kendilerinin haberi olmadığını, daha sonra bu kaydı kimseye göstermeden sildiğini, çocukları tehdit etmediğini, cinsel ilişkiye zorlamadığını, cinsel ilişkiye de girmediğini, çocukların cinsel ilişkiye girdikleri zamanın dışında bir zamanda …’a 1 TL verdiğini, savcılıkta yıkık evde videoya kayıt ettiğini söylemişse de aslında çocukları köy odasında ilişkiye girerken videoya çektiğini, bu beyanının doğru olduğunu, suçu kabul etmediğini,
Mahkemede; mağdur çocuklar, … ve … …’i aynı köyden olmaları nedeniyle tanıdıklarını, bir keresinde …nin odasında … ile …’i cinsel ilişkiye girerken gördüğünü, cinsel ilişkiden, çocukların giyinik bir vaziyette oldukları hâlde birbirlerinin arkasına geçerek birbirlerine sürtünmelerini kastettiğini, … ve …’in çıplak olmadığını, …’ın önde olduğu ve …’in arkadan sarıldığını, gizlice yanındaki cep telefonu ile bu durumun fotoğrafını çektiğini, orada bulunan çocuklara bu işi bir daha yapmasınlar diye “Annenize söyleyeceğim.” deyip yanlarından ayrıldığını, oradan çıktıktan sonra … denilen yere gittiğini ancak aileleri çocuklara bir şey yapmasın diye çektiği fotoğrafları sildiğini, bu durumdan da kimseye bahsetmediğini, hatırladığı kadarıyla … ve …’i 27.07.2015 tarihinde odada gördüğünü, daha önce … ve …’in bu şekilde cinsel ilişkiye girdiklerini etraftan duyduğunu, kapısı herkese açık olan …nin odası dedikleri yerde şans eseri bulunduğunu ve sadece onları korkutmak amacıyla fotoğraflarını çektiğini, bunun dışında hiç kimseye cinsel eylemde bulunmadığını, aynı gün köy muhtarlığının önünde bulunan çadırda da … ve … ile karşılaştığını, orada otururken … ile … çadıra gelip 5-10 dakika kadar çadırda kaldıklarını, ancak bu esnada kesinlikle onlara yönelik bir eylemde bulunmadığını, tamamen iyi niyetiyle ve gönlünden koparak çadırdan çıkmadan önce … ve …’a 1’er TL para verdiğini, …, …, … ile yukarıda anlattığı şekilde aynı gün karşılaştıklarını, bunun dışında… ve … … ile hiç karşılaşmadığını, onlara yönelik bir eylemi de olmadığını, …’ı önce … ile …nin odasında gördüğünü, buradan çıktıktan sonra köprü başına, bir müddet sonra da çadıra gittiğini, kimseye anahtar sokmadığını, kimseyi seviştirtmediğini, çocuklar ile arasında bir düşmanlık olmadığını, suçu kabul etmediğini,
Savunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.”,
“Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinde de;
“(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu’nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.”,
“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlıklı 232. maddesinde ise;
“(1) Hükmün başına, ‘Türk Milleti adına’ verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, “sorun” bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, “gerekçe” kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, “sonuç (hüküm)” kısmında ise CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53. ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının “gerekçe” bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Ayrıca, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 5271 sayılı CMK’nın 289/1-9 ve 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33.). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85.).
AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (… Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68.). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; ….N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44.).
Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27.). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan “kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama” yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33.).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34.).
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35.).
Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39.).
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Bu bilgiler ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan mağdur …’in mağdur …’e, inceleme dışı mağdur …’ın katılan mağdur …’e, katılan mağdur …’in katılan mağdur …’e yönelik organ sokmak suretiyle; katılan mağdur …’in katılan mağdur …’e yönelik organ sokmak suretiyle cinsel istismar eylemi nedeniyle katılan mağdur …’in istismar edildiği belirtilerek TCK’nın 37. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan kamu davası açıldığı, Özel Daire ve Yerel Mahkeme tarafından olayın; suç tarihinde 15 yaşında olan suça sürüklenen çocuk … ile suç tarihinde 12 yaşından küçük olmaları sebebiyle haklarında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen katılan mağdurlar … ve … ile mağdur … ve inceleme dışı mağdur …’ın terk edilmiş vaziyetteki… Emmi’nin odası olarak bilinen yere gittikleri, burada suça sürüklenen çocuğun mağdurlara “Soyunun.” diyerek kıyafetlerini çıkarttırdıktan sonra birbirlerine dayanmalarını isteyip cinsel temaslarını sağlayıp cep telefonuyla fotoğraflarını çektiği esnada elinde bulunan bir anahtarı da …’ın poposuna soktuğu şeklinde gerçekleştiği belirtilerek suça sürüklenen çocuğun eyleminin mağdur sayısınca üç ayrı çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır.
Yerel Mahkemenin mahkûmiyet hükümlerine ilişkin gerekçesinde; suça sürüklenen çocuğun mağdur ve katılan mağdurlara herhangi bir teması olmadan onları suçta araç olarak kullandığı iddiasına ilişkin olarak suça sürüklenen çocuğun eyleminin nitelendirmesi yapılırken TCK’nın 37. maddesi kapsamında ve özellikle anılan maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen dolaylı faillik konusunda bir değerlendirme yapılmadığı gibi suça sürüklenen çocuğun suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesine ilişkin gerekçelerin de gösterilmediği, suça sürüklenen çocuğun mağdurlara “Soyunun.” diyerek kıyafetlerini çıkarttırdıktan sonra birbirlerine dayanmalarını isteyip cinsel temaslarını sağladığı yönündeki kabulü ve gerekçesiyle suça sürüklenen çocuğun eyleminin mağdur sayısınca çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğunun belirtilmesi karşısında; suça sürüklenen çocuğun eylemlerinin mağdur sayısınca üç ayrı çocuğun basit cinsel istismarı suçunu mu yoksa TCK’nın 43/2-1. maddesi kapsamında zincirleme şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesi için, suçta araç olarak kullanıldığı iddia edilen mağdurların kimin kime yönelik ve hangi eylemi gerçekleştirdiği hususunda dosyadaki delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi gerektiği, sabit görülen fiil ile bunun mağdur sayısınca üç ayrı çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu şeklindeki nitelendirilmesinin sebepleri gösterilmeden, tartışılıp gerekçelendirilmeden Özel Dairenin bozma ilamındaki ifadelerle yetinildiği, dolayısıyla itiraza konu hükümlerin, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Dairenin suça sürüklenen çocuğun mağdur … ile katılan mağdurlar … ve …’ya yönelik gerçekleştirdiği çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkemenin anılan hükümlerinin, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkemenin itiraza konu mahkûmiyet hükümlerinin, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerdiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Ulaşılan bu sonuç karşısında diğer uyuşmazlık konuları değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 07.07.2020 tarihli ve 7321-3170 sayılı suça sürüklenen çocuğun mağdur … ile katılan mağdurlar … ve …’ya yönelik gerçekleştirdiği çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … Ağır Ceza Mahkemesinin 16.02.2017 tarihli ve 97-18 sayılı suça sürüklenen çocuğun mağdur … ile katılan mağdurlar … ve …’ya yönelik gerçekleştirdiği çocuğun basit cinsel istismarı suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulması nedeniyle suça sürüklenen çocuk … hakkındaki cezanın infazına başlanılmış ise İNFAZIN DURDURULMASINA, suça sürüklenen çocuğun bu suçtan cezaevine alınmış olması ihtimali bulunduğundan, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse DERHAL SERBEST BIRAKILMASI için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.03.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 05.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.