Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/22 E. 2022/720 K. 15.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/22
KARAR NO : 2022/720
KARAR TARİHİ : 15.11.2022

Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi

Sanık …’ın imar kirliliğine neden olma suçundan TCK’nın 184/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.11.2013 tarihli ve 1354-836 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 15.11.2017 tarih ve 41721-12982 sayı ile;
“TCK’nın 184/1. maddesinde ‘yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran’ kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, İmar Yasası’nın 5. maddesinde de bina kavramının ‘kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme, dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.’ şeklinde açıklanması karşısında, yapı tatil zaptında belirtilen değişikliklerin TCK’nın 184/1. maddesi kapsamında bina vasfında bulunup bulunmadığı, TCK’nın 184. maddesinin 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olması karşısında, suça konu imalatların hangi tarihte yapıldığı hususunda mahallinde keşif yapılarak bilirkişiden teknik verilere dayalı olarak rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen, sanığın imar kirliliğine neden olma suçundan TCK’nın 184/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin 21.12.2018 tarihli ve 2-932 sayılı hükmün sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 14.09.2020 tarih ve 41721-12982 sayı ile onanmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Başkanı Z
“Sanık hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan açılan kamu davası sonucunda sanığın bu suçtan mahkumiyetine karar verilmiş, bu kararın Dairemizin 15/11/2017 tarih ve 2015/41721 esas, 2017/12982 karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine Yerel Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucu sanığın mahkumiyetine ilişkin karar, Dairemizce oy çokluğu ile onanmıştır.
Dairemiz bozma kararından sonra 3194 sayılı Yasa’nın geçici 16. maddesi (Ek:11/05/2018-7143/16 md.)/5. fıkrasında ‘yapı kayıt belgesi verilen yapılarla ilgili bu kanun uyarınca alınmış yıkım kararı ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.’ hükmüne amir olup, yapı kayıt belgesi alınması halinde Dairemiz uygulamalarınca da sanık hakkında cezaya hükmedilmediği ve yapı kayıt belgesi başvurularının 30/06/2019 tarihine kadar uzatılması karşısında mahkemece bu süre beklenilmeden yani sanığın yasal hakkının kullanmasına müsaade edilmeden mahkumiyet kararına hükmedildiği anlaşılmakla, sanığa tanınan yasal süre beklenildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın Dairenin oy çokluğu ile alınan kararına katılmıyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.10.2020 tarih ve 2019/64159 sayı ile;
“…Sanık … hakkında … 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan 21/12/2018 günlü son duruşmada sanığın, Yapı Kayıt Belgesi almadığı, … Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünce bildirilmiş ise de; suça konu yapı kayıt belgesi başvurularının 15.06.2019 tarihine kadar uzatılması karşısında mahkemece bu süre beklenilmeden yani sanığın yasal hakkının kullanmasına yasal imkân tanınmadan sanık hakkında mahkumiyet kararına hükmedildiği bu durumun hukuka aykırılık oluşturduğu ve sanığa 30.06.2019 tarihli ve 1267 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nda öngörülen yasal süre beklenildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği…” görüşüyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan 4. Ceza Dairesince 16.11.2020 tarih, 25976-16413 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; imar kirliliğine neden olma suçundan sanığın 7143 sayılı Kanun uyarınca yapı kayıt belgesi alma hakkına sahip olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; sanığın, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 03.08.2022 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi gereğince öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.12.2012 tarih ve 16045-7000 sayı ile; sanık hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan TCK’nın 184/1, 58 ve 53. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
… 2. Asliye Ceza Mahkemesince 29.11.2013 tarih ve 1354-836 sayı ile; sanığın imar kirliliğine neden olma suçundan TCK’nın 184/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği,
Sanık tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 15.11.2017 tarih ve 41721-12982 sayı ile;
“TCK’nın 184/1. maddesinde ‘yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran’ kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, İmar Kanunu’nun 5. maddesinde de bina kavramının ‘kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme, dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.’ şeklinde açıklanması karşısında, yapı tatil zaptında belirtilen değişikliklerin TCK’nın 184/1. maddesi kapsamında bina vasfında bulunup bulunmadığı, TCK’nın 184. maddesinin 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olması karşısında, suça konu imalatların hangi tarihte yapıldığı hususunda mahallinde keşif yapılarak bilirkişiden teknik verilere dayalı olarak rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle mahkûmiyet kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Bozma kararına uyan … 2. Asliye Ceza Mahkemesince 21.12.2018 tarih ve 2-932 sayı ile; sanığın imar kirliliğine neden olma suçundan TCK’nın 184/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği,
Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 14.09.2020 tarih ve 41721-12982 sayı ile; hükmün onanmasına oy çokluğuyla karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca da 10.10.2020 tarih ve 2019/64159 sayı ile;
“Sanık … hakkında … 2 Asliye Ceza Mahkemesince yapılan 21.12.2018 tarihli son duruşmada sanığın, Yapı Kayıt Belgesi almadığı, … Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünce bildirilmiş ise de; suça konu yapı kayıt belgesi başvurularının 15.06.2019 tarihine kadar uzatılması karşısında mahkemece bu süre beklenilmeden yani sanığın yasal hakkının kullanmasına yasal imkân tanınmadan sanık hakkında mahkûmiyet kararına hükmedildiği bu durumun hukuka aykırılık oluşturduğu ve sanığa 30.06.2019 tarihli ve 1267 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nda öngörülen yasal süre beklenildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre; sanık …’ın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından sonra 03.08.2022 tarihinde öldüğü,
Anlaşılmıştır.
Ön sorun bakımından isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi için karar tarihinden sonra sanık veya hükümlünün ölmüş olmasına bağlanan hukuki sonuçlarla ilgili yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
TCK’nın “Sanığın veya hükümlünün ölümü” başlıklı 64. maddesi;
“Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi, TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği; hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi hâlinde kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölüm, ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, fakat ortada suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere, temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek, yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Öte yandan, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun “Adlî sicil bilgilerinin silinmesi” başlıklı 9. maddesinin ikinci fıkrasında ilgilinin ölümü üzerine adli sicil bilgilerinin, aynı Kanun’un “Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi” başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise ilgilinin ölümü üzerine adli sicil ve arşiv bilgilerinin tamamen silineceği hüküm altına alınmıştır.
Gelinen aşamada itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulmasına ilişkin esaslar ve başvuru amaçları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz tarihinden sonra hükümlünün ölmesi durumunda nasıl bir karar verilmesi gerektiği üzerinde de durulmalıdır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı CMUK’da temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, 5271 sayılı CMK’da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’nın 322/4. maddesi; “Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir.” biçiminde iken, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle de, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine;
“2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.” şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları, Yargıtay Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanırlar.
İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu “itirazname” denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itiraz üzerine incelemeyi dosya üzerinden yapar ve düşme sebebi varsa davanın düşmesine karar verir. İtiraz nedenlerini yerinde görmezse itirazı reddeder, yerinde görürse, kararı ıslah eder. İtirazın reddedilmesi hâlinde Ceza Dairesinin kararı konusunda bir karar vermesi gerekmez (… Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım, 19. Bası, … 2020, s. 956).
5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi de bulunmaktadır. Kanun yollarının ortak amacı, temyiz edilen kararların hukuka ve maddi gerçeğe uygunluğunun denetlenmesi olup Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların da, temyiz incelemesinin kapsamı gözetilerek gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, kanun yolu davası açabilmek için korunan hukuki yararın ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun yolu başvurusunun temel şartlarından biri karardan zarar görme şartıdır (Feridun Yenisey, … Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, …, 2021, s. 894-899). Olağanüstü kanun yollarının genel amacı, kesin hükmün otoritesinin ancak çok ciddi boyutta hukuka aykırılıkların bulunması hâlinde hukuk düzenince kabul görmeyerek ortadan kaldırılmasıdır. Yargısal kararın güvenirliği ve hukuki kesinlik ilkeleri de dikkate alındığında, ancak hukuki yararın bulunması kaydıyla olağanüstü kanun yollarına başvurulabileceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece imar kirliliğine neden olma suçundan sanık … hakkında TCK’nın 184/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin olarak verilen kararın Özel Dairece onanmasına dair karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmesinden sonra Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre 03.08.2022 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakla,
Sanık hakkında imar kirliliğine neden olma suçu bakımından 30.06.2019 tarihli ve 1267 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nda öngörülen yasal süre beklendikten sonra sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı, hükmün hukuka uygunluğunun denetlenmesi ve bu yolla içtihat birliğinin sağlanması amacını taşımakla birlikte, hakkında verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanığın itiraz tarihinden sonra ölmesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alacak Yerel Mahkemece sanık hakkında açılan kamu davası ölüm sebebiyle düşürüleceğinden hükmün, maddi ceza hukuku veya muhakeme hukukuna uygun olup olmadığının denetlenmesinde de hukuki bir yarar kalmadığı anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının konusuz kaldığı, bu nedenle de sanığa yönelik itiraz bakımından Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu ön sorun yönünden reddine karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında sanık hakkında belirlenen asıl uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.