Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/209 E. 2023/23 K. 18.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/209
KARAR NO : 2023/23
KARAR TARİHİ : 18.01.2023

İtirazname No : 2020/6151
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1594-1126

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Kasten öldürme suçundan sanık …’un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl; nitelikli hırsızlık suçundan ise aynı Kanun’un 142/2-a, 143, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba dair Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.05.2019 tarihli ve 372-207 sayılı hükümlere yönelik olarak katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafii tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 21.10.2019 tarih ve 1594-1126 sayı ile; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.11.2020 tarih ve 2500-2718 sayı ile;
“…Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık … hayat kadını olan maktulün 150 TL para karşılığında cinsel ilişkiye girmek için gece 23:00 sıralarında olay yerine geldikleri, cinsel ilişkiden sonra sanığın maktule verdiği parayı, maktulün telefonu ve sarj aletini alabilmek maksadıyla maktulü boğarak öldürdüğü, maktule verdiği 150 TLyi, maktulün telefonu ve sarj aletini alarak oradan ayrıldığı olayda;
Sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nin 82/l-h maddesi kapsamında Yağma Suçunun İşlenmesini Kolaylaştırmak Maksadıyla İnsan Öldürme ve aynı Yasanın l49/l-h maddesi kapsamında Geceleyin Yağma suçlarını oluşturduğu anlaşıldığı halde, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek tahrik altında Kasten İnsan Öldürme ve Nitelikli Hırsızlık suçlarından yazılı şekilde karar verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Üyeleri … ve …; “…Sanık …’in maktule …’i kasten öldürmek ve öldürdüğü kişinin eşyalarını hırsızlamak suçlarından ayrı ayrı yerel mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet kararının doğru olduğunu düşündüğümüzden Dairemiz çoğunluğunun sanığın eylemlerinin nitelikli adam öldürme ve yağma suçunu oluşturduğuna dair görüşlerine katılmıyoruz….” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10.02.2021 tarih ve 6151 sayı ile;
“…Maktül ile para karşılığı cinsel ilişkiye girdikten sonra aralarında çıkan tartışmada maktülün kendisini tehdit etmesi üzerine onu öldüren ve öldürdükten sonra maktüle ait cep telefonu ve şarj aleti ile cinsel ilişki için verdiği 150 TL parayı alan sanığın eyleminin tahrik altında kastan öldürme ve ölümden yararlanarak hırsızlık suçunu oluşturduğu halde eylemin TCK’nın 82/1-h ve 149/1-h maddesine girdiğinden bahisle bozma kararı verilmesi…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.05.2021 tarih ve 6856-8837 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
Yerel Mahkemece inceleme dışı sanık … hakkında suç delillerini bildirmeme suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar itiraz üzerine kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık …’un maktul …’e yönelik eylemleri nedeniyle kasten öldürme ve nitelikli hırsızlık suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’un maktul …’e yönelik eylemlerinin niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
28.12.2017 tarihli olay tutanağında; 27.12.2017 tarihinde saat 14.30 sıralarında Asayiş Şube Müdürlüğüne jandarma personeli ile birlikte gelen … ve … isimli şahısların; hurdacı olduklarını, içeride hurda olup olmadığını görmek amacıyla … Oteli’ne girdiklerini, 2. kata çıktıklarında kötü kokular geldiğini, bir odanın kapısını açıp baktıklarında yerde üzerinde çarşaf örtülü bir ceset gördüklerini, olayın şoku ile eve gittiklerini, ancak hemen ertesi gün durumu polise bildirmeleri gerektiğini düşünerek ihbar için geldiklerini belirtmeleri üzerine; D-100 Karayolu üzerinde bulunan … Motel’e gidildiğinin, 2. kattaki üzerinde kapı numarası bulunmayan odaya girildiğinde üzerinde örtü bulunan bir cesedin yerde yatar vaziyette görüldüğünün, olay yeri inceleme ekiplerine ve Cumhuriyet savcısına haber verildiğinin, olay yerinde gerekli önlemlerin alındığının, ekiplerce incelemenin tamamlamasını müteakip cesedin … Üniversitesi Tıp Fakültesi morguna kaldırıldığının belirtildiği,
28.12.2017 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın medyana geldiği yerin D-100 Karayolu üzerindeki faal olmayan 3 katlı boşaltılmış bir bina olduğunun, 2. kata çıkıldığında merdivenlerin sol başından zemininde halıfleks serili ilk odada kimliği belirsiz ve tanınmayacak şekilde bozulmuş bir ceset bulunduğunun, ortamda ağır koku ve çürümeye bağlı kurtlanma ve yoğun sineklenme olduğunun, cesedin üzerinde örtülmüş çarşaf ve pencere dışından gelen bir miktar ucu boş telefon kablosunun bulunduğunun, baş kısmına 30 cm mesafede bir çift çiçek desenli ayakkabı bulunduğunun, odada bulunan çarşaf, ayakkabı çifti, telefon kablosu ile tuvaletler kısmına 224 cm mesafede kırmızı renkte izmaritin usulüne uygun şekilde delil olarak alındığının, odanın kapı ve penceresinde zorlanmaya bağlı bir bulguya rastlanmadığının bildirildiği,
29.12.2017 tarihli olay yeri inceleme raporunda; D-100 Karayolu üzerindeki … Motel’de yaşanan şüpheli ölüm olayı nedeniyle saat 22.30 sıralarında bahse konu otele gidildiğinin, otelin 2. katına çıkıldığında 210 numaralı odaya girildiğinin, girişte sol tarafta yerde bir adet mor renkli sırt çantası olduğunun, çantanın içinde ilaç kutuları, makyaj malzemeleri, 35 kuruş madeni para, iki adet üzerinde geçersiz yazılı sahte 100 TL, sim kart, adi yüzük, çiğnenmemiş sakız, 16 GB ibareli mikro SD kart, … adına düzenlenmiş banka dekontu, çeşitli renklerde naylon poşetler bulunduğunun, ilgili materyallerin delil olarak muhafaza altına alındığının belirtildiği,
30.12.2017 tarihli tutanakta; fiziksel özelliklerinden hareketle POLNET kayıtlarında yapılan araştırmada kimliği belirsiz cesedin … isimli şahsa ait olabileceği düşünüldüğünden bu kişi adına kayıtlı hatlarından telefonla akrabalarına ulaşıldığının, … dışında yaşayan kardeşlerinin, uzun süredir …’i görmediklerini ancak …’da yaşadığını bildiklerini söylediklerinin, …’in erkek arkadaşı olduğu bilgisine ulaşılan … isimli şahsın ikamet adresine gidildiğinin, kapıyı açan …’un; olayın 3 ay önce meydana geldiğini itiraf ettiğinin ve olaydan sonra … ve …’e olayı anlattığını ileri sürdüğünün, şahsın yakalandığının belirtildiği,
30.12.2017 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinde bulunan cesedin sağ el baş parmağından alınan parmak izlerinin … adlı şahsın … T tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna giriş yaparken alınan parmak izi formundaki izlerle aynı olduğunun bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığınca düzenlenen 20.02.2018 tarihli raporda; olay yerinde bulunan çarşaf üzerinde elde edilen lekede sperm hücresine rastlanmadığının, nevresim üzerinde elde edilen lekede görülen sperm hücresinden alınan DNA profillerinin ise sanıktan alınan DNA profilleriyle uyumlu olduğunun, yine nevresim üzerinden alınan karışım DNA profillerinin kimliği belirsiz kadın cesedine ve sanığa ait DNA profillerini içerdiğinin tespit edildiği,
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesince düzenlenen 24.05.2018 tarihli mütalaada; dosya kapsamındaki adli belgeler ve otopsi raporunda bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde, kişinin ölüm sebebinin ve mekanizmasının bilinemediğinin, sanığın, maktulün sesi kesilinceye kadar boğazını sıktığına dair beyanına itibar edilmesi hâlinde, ölümün boyuna basıya dayalı mekanik asfiksi sonucu meydana gelebileceğinin, olayın adli tahkikat ile aydınlatılmasının uygun olacağının belirtildiği,
28.05.2018 tarihli tutanak ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan dosyaya gönderilen yazı ekindeki belgelerde; sanığın kullandığı tespit edilen ve … numarası ile biten cep telefonundan maktul … adına kayıtlı … numarası ile biten cep telefonuna 28.09.2017 tarihinde saat 19.49 ila 20.31 arasında 3 adet, saat 21.06 ve 22.16’da 2 adet kısa mesaj gönderildiğinin, olay gecesini takip eden 29.09.2017 tarihinde saat 00.41’de sanığın maktulü arayarak 47 saniye görüştüğünün, bu sırada sanığın kullandığı cep telefonunun … … PTT Caddesi Baz İstasyonundan sinyal verdiğinin, maktulle sanık arasındaki en son görüşmenin 29.09.2017 tarihinde saat 01.16’da gerçekleştiğinin, bu görüşmede sanığın maktulü aradığının ve adı geçenlerin 17 saniye görüştüklerinin, bu esnada sanığın kullandığı cep telefonunun … … Mahallesi … Sokak Baz İstasyonundan sinyal aldığının tespit edildiğinin, bu görüşmeden sonra saat 05.12’ye kadar sanığın kullandığı telefon hattından hiçbir görüşme yapılmadığının, 29.09.2017 tarihinde saat 05.12’de esasen … adına kayıtlı olan ve sanık tarafından kullanılan telefonun, babasının kullandığı tespit edilen ve sanık adına kayıtlı olan … numarası ile biten hattan arandığının ve sanıkla babasının 108 saniye görüştüklerinin, bu sırada sanığın kullandığı telefonun … … Mevkii Batı Gişeleri Baz İstasyonundan sinyal aldığının tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanıklar … ve … geçimlerini hurdacılık yaparak sağladıklarını, 27.12.2017 tarihinde saat 15.00 sıralarında birlikte … Petrol isimli iş yerinin yanında bulunan otele hurda satın almak için geldiklerini, aynı adrese 3-4 ay önce de hurda almak için gittiklerini, aracı D-100 Karayolu üzerine, binanın tam karşısına park ettiklerini, kapısı açık olan, binada kimsenin olmadığını, burunlarına ağır bir koku geldiğini, üst kata çıkıp içeri baktıklarında sadece ayaklarını görebildikleri ve üzerinde beyaz çarşaf örtülü bir insanın yerde yattığını gördüklerini, etrafında sineklerin uçuştuğunu, korkudan hemen araçlarına binerek olay yerinden uzaklaştıklarını, olayın şoku ile aynı gün kimseye haber veremediklerini, ertesi gün Jandarmaya gittiklerini, onların da kendilerini polise yönlendirdiğini,
Tanık …; sanığın öz oğlu olduğunu, birlikte … Köyü’nde oturduklarını, sanığın zaman zaman yaylada kaldığını, … Belediyesinde çalışırken yaklaşık bir yıl önce tanıştığı maktulü kendileriyle de tanıştırdığını, maktulle evleneceğini söylediğini, maktulle sanığın telefonda konuşurken tartıştıklarına sık sık şahit olduğunu, sanığın … Gölü kıyısında bulunan köy ürünleri satış tezgâhında durduğu sıralarda maktulün de belirtilen yere gittiğini duyduğunu, en son üç ay kadar önce evde yemek yerlerken sanığın “…’i ölmüş diye duydum!” dediğini, nasıl öğrendiğini sorduğu sanığın; “Herkes öyle konuşuyor, neden öldüğünü nerden bileyim?” şeklinde karşılık verdiğini, bu konuşmadan sonra konuyu açmayan sanığın son zamanlarda yaylaya yakın … Pansiyonda kaldığını,
Tanık …; sanığın annesi olduğunu, zaman zaman yayla evlerinde zaman zaman da … Pansiyonda kalan sanığın, yaklaşık bir yıl önce evlerine maktulle birlikte geldiğini, sanığın maktulle evlenmeye niyeti olduğunu söylediğini, bu tarihten sonra maktulü bir daha görmediklerini, sanıktan maktulle sık sık kavga ettiklerini duyduğunu, %60 zeka geriliği bulunan sanığın, bu nedenle askerden de 5 ay içinde terhis edildiğini, yaklaşık üç ay önce birlikte yemek yerken “… diye bir kadın vardı, ne oldu?” şeklinde sormaları üzerine sanığın; “…’in öldüğünü söylüyorlar!” şeklinde cevap verdiğini, “Nasıl ölmüş?” diye sorduklarında ise; “Bilmiyorum, çevrede herkes böyle konuşuyor!” dediğini, sanık eve sık gelmediği için bu konuyla ilgili kendisiyle daha fazla birşey sorup konuşmadıklarını,
İnceleme dışı sanık …; maktulü, çalıştığı pansiyona gelip gitmesi nedeniyle tanıdığını, sanığı ise maktulün yanında gördüğü için bildiğini, tam hatırlamadığı bir tarihte çalıştığı pansiyona sanığın geldiğini, saat 15.00 sıralarında … Hastanesi kavşağında indiklerini, sanığın elinde bulunan siyah renkli çantayı kendisine uzatarak küçük bir işi olduğunu ve hâlledip geleceğini söylediğini, 10 dakika sonra geldiğinde; “… ablanı öldürmüşler, … Hastanesi yanındaki bir otelde 2. katta bir odaya bırakmışlar!” dediğini, tam otobüse binecekken “İstersen gidip bakalım!” demesi üzerine birlikte gösterdiği yere gittiklerini, otelin üst katına çıktıklarında sanığın merdivendeki kanı göstererek “Bak … Abla’nın kanı!” dediğini, merdivenlerin sonunda bir koku hissettiğini, odanın kapısını açar açmaz kokunun arttığını, kafasını içeri uzattığında yerde yatan ve üzeri çarşafa benzer bir örtüyle kapalı bir insan cesedi gördüğünü, sanığın “Yüzünü açayım mı?” diye sorduğunu, ancak dayanamadığından bunu kabul etmediğini, polise gitmeyi önerdiği sanığın; “İşlemediğimiz bir cinayet bize kalır sonra!” dediğini, korkusundan kimseye haber veremediğini, bu olayı sakladığı için çok pişman olduğunu,
İfade etmişlerdir.
Sanık … kollukta; arkadaşı olan maktulü … Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünde çalışırken tanıdığını, tanıştıktan sonra para karşılığı erkeklerle cinsel ilişkiye girdiğini öğrendiğini, önceleri … abla dediğini, daha sonra maktulün birlikte yaşamayı teklif ettiğini, …; “Resmi nikah kıyalım!” dediğini, ancak maktulün, babasından kalan aylığı almak için kendisi ile evlenemeyeceğini söylediğini, sonra maktulün günlük ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle kendisi ile bir gönül ilişkisi kurduğunu, birlikte yaşamaya başladıklarını, değişik pansiyon ve otellerde birlikte kaldıklarını, maktul psikolojik ilaçlar kullandığı için aralarında tartışmaların olduğunu, anne ve babasıyla tanıştırdığı, maktulün, babasının; “Sizi evlendirelim!” teklifini reddettiğini, maktulün, anne ve babasına sürekli hakaret ettiğini, yaklaşık üç ay önce bir gün köy ürünleri sattığı tezgâhta çalışırken maktulün sabah saatlerinde kendisini cep telefonundan aradığını, “Bugün …’ya gelebilir misin? 150 TL paraya ihtiyacım var.” dediğini, kendisinin “Tamam!” diyerek telefonu kapattığını, aynı gün saat 13.00 sıralarında arabasına …’tan binerek saat 14.00 civarında … Merkez’e geldiğini, saat 15.30 sıralarında buluştukları maktulle bir şeyler yediklerini, maktulün daha önce de gittikleri … Otel’e gitmeyi teklif etmesi üzerine taksiyle otele gittiklerini, açık olan kapıdan içeri girerek olayın gerçekleştiği 2. kattaki odaya çıktıklarını, yarım saat bir saat civarı konuştuktan sonra maktulün 150 TL paraya ihtiyacı olduğunu kendisine söylediğini, 100 TL verdiğini, 50 TL’yi sonra vereceğini ifade ettiğini, sonra merkeze tekrar gittiklerini, Valilik önündeki simitçide saat 23.00’a kadar oturup çay içtiklerini, şehir merkezindeki banka ATM’sinden birkaç işlem yaptığını, sonra … Otele geri döndüklerini, burada cinsel ilişkiye girdiklerini, maktule 50 TL daha para verdiğini, maktulün giyinmeye başladığı sırada “Senin paran bana yetmiyor, benim çok borcum var, bana daha çok para getirmen lazım, eğer getirmezsen ablanı pazarlarım, anneni dostuma sinkaf ettiririm, ablanın çocuğunu organ mafyasına satarım, o… çocuğu s.. git, g…!” şeklinde sözler söylediğini, bu sözlere sinirlenip maktule bir tokat attığını, bunun üzerine maktulün kafasını duvara çarpıp yere düştüğünü, kendi kafasını bilerek birkaç kez duvara vurduğunu, daha pantolonunun düğmesini kapatmamış olduğunu, yanına çömeldiği maktulün boğazını elleriyle sıkmaya başladığını, 40 dakika kadar sıktığını, nefessiz kaldığını anlayınca maktulün boynuna ve bileklerine dokunarak yaşayıp yaşamadığını kontrol ettiğini, “Hıh hıh!” gibi değişik sesler çıkardığını, hareket etmediği için öldüğünü düşündüğü maktulün üzerinde bulunan kırmızı kapüşonlu kıyafetinin cebinden daha önce verdiği 150 TL parayı aldığını, el çantasından maktulün nüfus cüzdanı ile telefon şarj cihazını ve yerdeki siyah renkli cep telefonunu aldığını, çantasını yan odaya sakladığını, ayakkabılarını henüz giymediği için maktulün ayakkabılarını da yerde baş ucuna koyduğunu, odadan çıkmadan önce kontrol ettiğinde maktulün nefes almadığını fark ettiğini, sonra yürüyerek Valilik Meydanı’ndaki Simit Sarayı’na gittiğini, oradan bir taksiye binerek … Pansiyon’a gittiğini ve geceyi burada geçirdiğini, bu sırada maktulün çantasından ve üzerinden aldığı eşyaların yanında olduğunu, ertesi gün iş yerine gidip çalıştığını, … Gölü kıyısında karşılaştığı … ve arkadaşlarına “…’i öldürmüşler!” dediğini, olaydan 5-6 gün geçtikten sonra … Hastanesinden aşağı doğru yürürken maktulden aldığı cep telefonu, şarj aleti ve otelin odasının anahtarını bir poşet içerisinde benzin istasyonunun karşısındaki boş araziye attığını, bundan sonra köye gittiğini, annesi ve babasına maktulü eliyle boğarak öldürdüğünü söylediğini, 25 gün sonra tekrar geri gelerek otel odasına baktığını, bina içinde kimsenin olmadığını, maktulün orada donmuş olduğunu, sonra maktulün üzerine yan odadan aldığı iki adet nevresimi alarak örttüğünü, ağzındaki sigara izmaritini de maktulün bulunduğu odaya attığını, sonra çalışmaya devam ettiğini, yaklaşık 2 ay kadar sonra … Pansiyon’daki işletmecinin oğlu olan inceleme dışı sanığa; “Abisinin düşmanları var, … Abla’nı öldürmüşler, gidelim bakalım!” dediğini, sonra inceleme dışı sanık ile birlikte otele gittiklerini, inceleme dışı sanığın; “Abi burası çok kötü kokuyor gidelim!” dediğini, nevresimi kaldırdığında maktulün yüzünü tekrar gördüğünü, cesedin çürümeye başladığını, çok pişman olduğunu, olayın bir anda gerçekleştiğini, olaydan kimseye bahsetmediğini,
Cumhuriyet savcılığında; maktulün, sürekli kendisinden para koparmaya çalıştığını, ne ailesine ne de kendisine huzur verdiğini, maktulün kendisini ailesine zarar vereceğinden bahisle tehdit etmesinin ve ailesine yaptığı hakaretlerin canına tak ettiğini, bunun etkisiyle maktulü öldürdüğünü,
Tutuklanması istemiyle çıkarıldığı Sulh Ceza Hâkimliğinde; maktulün; annesi, babası ve yeğeni için yaşadığını sarf ettiği sözleri kaldıramadığını, maktulle buluştuğu son gün de yine kendisine evlenmek istediğini bu olmayacaksa kendisini bırakmasını söylediğini, ancak maktulün parasını yemeye devam edeceğini söyleyerek ailesine hakaret etmeye devam ettiğini, olayı da bu nedenle gerçekleştirdiğini,
Mahkemede ise; maktulün kendisini pek çok kez arkadaşlarına dövdürdüğünü, herkesin içinde kendisini rezil ettiğini, amacının esasen maktulü düştüğü bataklıktan kurtarmak olduğunu, olay günü de maktulün, kendisini para istemek için yanına çağırdığını, ilişkiye girdiklerini, maktulün, kendisi ile dalga geçtiğini, maktulden peşini bırakmasını istediğini, ancak maktulün ailesine zarar vereceğinden bahisle kendisini tehdit ettiğini, hakaret ettiğini, bir anlık sinirle boğazını sıkmaya başladığı maktulün öldüğünü anladıktan sonra bırakıp gittiğini, çok pişman olduğunu,
Savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından TCK’nın 82. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan kasten öldürme suçunun “Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla” işlenmesi hâli, aynı Kanun’un 142. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen hırsızlık suçunun, kişinin “malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak” işlenmesi hâlleri ve 148. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yağma suçunu cebir unsuru olarak sayılan “Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi” fiili üzerinde sırayla durulmasında yarar bulunmaktadır.
Kasten öldürme suçunun temel şekli; TCK’nın 81. maddesinde; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Suçun nitelikli hâllerinin on bir bent olarak sayıldığı aynı Kanun’un 82. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde ise suçun “Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla” işlenmesine yer verilmiştir.
Anılan bende ilişkin madde gerekçesinde; “…İşlenmiş olan bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmekte olan bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla, kişi öldürüldüğünde, amaç suç araç suç ilişkisi söz konusudur. Suçun bu nitelikli hâlinin oluşabilmesi için, belirtilen amaçlarla bir kişinin öldürülmesi yeterlidir; öldürmek suçuyla amaçlananın gerçekleşmesi gerekmez. Bu nedenle, örneğin bir banka soygununu gerçekleştirebilmek amacıyla öldürme suçunun işlenmesi hâlinde, fail hakkında bu nitelikli unsur dolayısıyla cezaya hükmedilecektir. Banka soygununun gerçekleşmesi hâlinde, failin ayrıca bu suçtan dolayı da cezalandırılması gerekir. Başka bir deyişle, bu gibi durumlarda gerçek içtima kurallarını uygulamak gerekir…”,
5377 sayılı Kanun’la söz konusu bende yapılan eklemeye ilişkin değişiklik gerekçesinde ise; “…Kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerini düzenleyen 82 nci maddenin birinci fıkrasının (h) bendine eklenen ‘ya da yakalanmamak’ ibaresi ile işlediği suçtan dolayı kaçmakta olan kişinin yakalanmamak için bir başkasını öldürmesi hâlinde de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını sağlamak amaçlanmıştır…”,
Şeklindeki açıklamalara yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.10.2022 tarihli ve 254-632 sayılı kararında da belirtildiği üzere;
Bu suç tipinde kasten öldürme araç suç, işlenmesi kastedilen diğer suç ise amaç suç niteliğindedir. Anılan bentte, amaç suç açısından belirli bir suç açıkça öngörülmediğinden, bileşik suç söz konusu değildir. Fail, diğer suçu gizlemek, işlenmesini kolaylaştırmak, yakalanmamak veya diğer suçun delillerini ortadan kaldırmak için birini öldürürse, amaç suç bağımsızlığını korur. Bu hâlde fail, her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırılır.
Bu bendin uygulanabilmesi için, amaç suçun tamamlanması gerekmediği gibi, suçun teşebbüs derecesinde, hatta hazırlık hareketleri aşamasında kalmış olmasının da önemi yoktur. Failin öldürme eylemini, amaç suçu gizlemek, suçun işlenmesini kolaylaştırmak, delillerini ortadan kaldırmak veya yakalanmamak için gerçekleştirmesi yeterlidir.
Bu iki suç arasında bağlantının bulunması ise olmazsa olmaz koşuldur. Bu şekildeki bir nitelikli hâlin gerekçesi, belirli bir amaç suçu işlemek için insan öldürmekten çekinmeyen, başka bir suçu işlemeyi dahi göze alan failin, toplum açısından ne kadar tehlikeli bir kişiliğe sahip olduğunun açığa vurulmuş olmasıdır (… Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Cilt, Ankara, 2014, s.2677).
Öte yandan TCK’nın 141. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun temel şekli tanımlanmış, aynı Kanun’un 142. maddesinde ise söz konusu suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
TCK’nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde hırsızlık suçunun iki ayrı nitelikli hâli düzenlenmiş; bu bağlamda suçun, kişinin “malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak” işlenmesi yaptırıma bağlanmıştır.
Bu bende ilişkin madde gerekçesinde;
“Hırsızlık suçunun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektirmektedir. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, akli veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda olmasının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini almış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik hâlinin de aynı durumu doğurmuş bulunması olanaklıdır.
Kişinin örneğin geçirmiş bulunduğu kaza sonucunda ölmüş olmasından yararlanılarak üzerindeki veya yanındaki eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmiş olması da bu bent kapsamında mütalaa edilmiştir.
Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için kişinin malını koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir. Aksi takdirde, duruma göre yağma suçunun veya bir başka suçu işlemek amacıyla kasten öldürme suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Yapılan açıklamalardan madde gerekçesindeki; “Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir.” şeklindeki açıklamanın, hırsızlık suçunun “kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından” yararlanılarak işlenmesi hâlini kapsadığı, suçun “kişinin ölmesinden yararlanılarak” işlenmesine yönelik olmadığı ortadadır.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, “kişinin malını koruyamayacak durumda olması” kavramından; mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, akli veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, bir yakınının ölüm haberini almış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu panik hâlinde bulunması gibi durumlar anlaşılmalıdır.
Öğretide de; “Burada kastedilen, malı çalınan kişinin, özel bir felakete uğramış olması dolayısıyla, malını koruyamayacak durumda bulunmasından yararlanılmasıdır. Yangın, patlama gibi hâller dışında, ani bayılma, epilepsi nöbeti, aile bireylerinden birinin ölmesi veya kaza geçirmesi gibi nedenlerle içine düşülen bilinçsizlik, panik veya üzüntü hâllerinde hırsızlık suçunun işlenmesi daha kolay olacağı için bu ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir.” (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, 1. Cilt, Beta Yayınevi, 2. Baskı, İstanbul, 2011, s. 318), “Kişinin malını koruyamayacak durumda olması süreklilik arz etmeyen bir hâl olup hırsızlık fiilinin işlenmesi sırasında korunma için gerekli tedbirleri alabilecek durumda bulunmamayı ifade eder. Örneğin bayılmak, sara krizine tutulmak, trafik kazasına uğramak, yangın, deprem ve benzeri bir felaket içerisinde ve sonrasında bulunmak gibi…” (Veli Özer Özbek-… Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümleri, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı, Ankara, 2015, s.591), “Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasını, daha ziyade gerçekleştirlen hırsızlığı fark etmesine rağmen olaya müdahale edebilecek durumda olmaması şeklinde anlamak gerekir.” (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2015, s.551) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Tüm bu hususlar göz önüne alındığında; “kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından faydalanmak suretiyle” işlenen nitelikli hırsızlık suçundan söz edebilmek için;
1-) Kişinin malını koruyamayacak durumda olması,
2-) Kişinin malını koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olması,
3-) Failin, mağdurun malını koruyamayacak durumda olduğunu bilerek ve bu kolaylıktan istifade ile eylemini gerçekleştirmiş olması gerekmekte olup kişinin malını koruyamayacak durumda olup olmadığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir.
Bu bentte düzenlenen diğer nitelikli hâl olan, hırsızlık suçunun “kişinin ölmesinden yararlanılarak” işlenmesi hâlinde ise; kural olarak ölümün nasıl gerçekleştiğinin önemi bulunmamaktadır. Nitekim failin herhangi bir nedenle kişiyi öldürmesinden sonra oluşan yeni bir kastla kişinin malını alması hâlinde de bu nitelikli hâl uygulanacaktır. Ancak failin, malını almak amacıyla kişiyi öldürmesi hâlinde TCK’nın 82. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca nitelikli kasten öldürme suçunun yanı sıra hırsızlık suçundan değil, aynı Kanun’un 148. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yağma suçundan da cezalandırılması yoluna gidilecektir. Dolayısıyla bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için failin hırsızlık kastının ölümden sonra ortaya çıkması gerekmektedir.
Öğretide de; “Ölenin malının alınmasında kural olarak ölümün nasıl gerçekleştirildiğinin bir önemi bulunmamaktadır. Ancak fail, malını almak için mağduru öldürmüşse bu durumda 82/1-h uyarınca kasten öldürme suçunun yanı sıra 148/3. maddesi uyarınca yağma suçundan da cezalandırılacaktır. 142/2-a hükmünün tatbiki için failin hırsızlık kastının ölümden sonra ortaya çıkması gerekmektedir.” (Ahmet Caner Yenidünya, Yargıtay Kararları Işığında Hırsızlık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2013, s.56-57), “Bu nitelikli halin uygulanabilmesi bakımından mağduru kimin öldürdüğü önemli değildir.” (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2013, s.557), “Mağduru kimin öldürdüğü önemli değildir. Fail ya da başkası öldürmüş ya da tarfik kazası sonucu ya da eceliyle ölmüş olabilir. Failin, ölmüş birisinin eşyasını alması ya da kızgınlığından dolayı mağduru öldürdükten sonra oluşan yeni bir kastla malını alması hallerinde de bu bent hükümleri uygulanacaktır.” (Hüseyin Eker, Hırsızlık Suçları, Hukab Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2013, s.87-88) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Diğer taraftan yağma suçunun temel şeklinin düzenlendiği TCK’nın 148. maddesinin birinci fıkrasına göre; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan zor yoluyla hırsızlık, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçunda, tehdit veya cebir malın alınması veya teslimini sağlamaya yönelik olmalı, tehdit veya cebir malvarlığına karşı işlenen bu suçta araç olarak kullanılmalıdır. Başka maksatlarla kullanılmış bulunan cebir veya tehdidin etkisiyle malın alınması yağma suçunu oluşturmaz.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Yağma suçunun manevî unsuru kasttır. Bu suçun taksirle işlenmesi olanaksızdır. Failin, tehdit veya cebirle mağdurun egemenliğindeki malı aldığını bilmesi ve istemesi gerekir. Kast hem almayı hem de icbarı kapsamalıdır.
TCK’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında ise; “Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.” denilmek suretiyle cebir karinesine yer verilmiş, maddenin gerekçesinde de “mağdurun herhangi bir vasıta ile kendini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesinin, örneğin uyku ilacı ile uyutulmasının, yağmada cebir sayılacağı…” belirtilmiştir.
Söz konusu düzenleme ile, kullanılan vasıtanın mağduru kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirmesi koşulları birlikte aranmaktadır. Bu düzenlemeye göre cebir sayılan hâller, cebir kavramının içerisine girmemekte ancak kanun gereği cebir sayılmaktadır. Bu düzenleme cebir kavramının anlamını genişletmektedir. Mağduru, kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle, failin kullandığı vasıta getirmelidir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2015, s. 587-588).
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık ile maktulün yaklaşık bir yıl önce tanıştıkları, sanığın önceleri abla olarak hitap ettiği maktulün para karşılığı cinsel ilişkiye giren biri olduğunu sonradan öğrendiği, köy ürünleri satan bir seyyar tezgâhı bulunan ve maktulle gönül ilişkisi yaşamaya başlayan sanığın maktulle evlenmek istediğini belirttiği, maktulü anne ve babasıyla tanıştırdığı, babasının da sanığı maktulle evlendirmek istediği ancak maktulün kendi babasından aldığı ölüm aylığının kesilmesini istemediği için bu teklife sıcak bakmadığı, sanığın maktulün günlük ihtiyaçlarını karşıladığı, otel ve pansiyon gibi yerlerde farklı zamanlarda maktulle cinsel birliktelik yaşadığı, 28.05.2018 tarihli tutanak ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunca gönderilen yazı ekindeki belgelerden anlaşılacağı üzere 28.09.2017 tarihinde sanıkla maktul arasında birden fazla mesajlaşma ve telefon görüşmesinin gerçekleştiği, sanığın savunmasına göre; maktulün olay günü kendisinden 150 TL para istediği, sanığın ise birlikte olacakları düşüncesiyle para vermeyi kabul ettiği, adı geçenlerin öğle saatlerinde buluşarak … Otel’e gittikleri, burada cinsel ilişkiye girdikten sonra sanığın maktule 100 TL para verdiği, daha sonra maktulün 50 TL daha istemesi üzerine şehir merkezine geldikleri, şehir merkezinde saat 23.00’a kadar bir simitçide oturdukları ve sanığın … Bankası ATM’sinden para çekmek amacıyla maktulden ayrıldığı, adı geçenlerin en son saat 01.16’da buluşmak için telefon görüşmesi yapmalarının ardından yeniden … Otel’e gittikleri, burada cinsel ilişkiye girdikten sonra sanıkla üzerini giymekte olan maktul arasında sözlü bir tartışmanın çıktığı, tartışma sırasında; maktulün sanıktan para istediği, sanığın maktule 50 TL verdiği maktulün, bu paranın yetmediğini, daha fazla paraya ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine sanığın, maktulün sürekli kendisinden para koparmaya çalıştığı düşüncesiyle, ailesine söylediği sözlerin de etkisinde kalarak sinirlendiği ve maktule her istediğinde para veremeyeceğini, bu güne kadar kendisini kandırarak parasını yediğini söyleyerek bir tokat attığı, maktulün bu tokadın etkisiyle yere düştüğü, akabinde maktulün sanığın ailesine hakaret ve tehdit içeren sözler söylediği, bu nedenle sanığın yaklaşık 40 dakika boyunca maktulün boğazını sıktığı, nefessiz ve hareketsiz kaldığını görünce de eylemine son verdiği, maktule verdiği 150 TL ile birlikte çantasındaki cep telefonunu ve şarj aletini alarak otel odasında maktulü cansız şekilde yatar hâlde bırakıp ayrıldığı, maktulün otel odasındaki çantasında ve içindeki beş adet cüzdanda; üzerinde geçersizdir yazısı olan 100 TL banknot ve 35 kuruş dışında maddi değeri bulunan eşyaya rastlanılmadığı, maktulün cesedinin olaydan yaklaşık üç ay sonra ileri derecede çürümüş şekilde otele giren hurdacı tanıklar … ve … tarafından bulunduğu, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesinin 24.05.2018 tarihli raporu uyarınca maktulün ölüm sebebinin dosya kapsamındaki delillerden ve sanığın savunmasından hareketle elle boğma sonucu gerçekleşen asfiksi olarak kabul edildiği olayda;
Maktul ile bir yıla yakın süren gönül ilişkisi sürecinde, sanığın ailesinin, evlenmeleri yönündeki talebinin maktul tarafından kabul edilmemesi ve maktulün kendisini kandırmasına ve parasını almasına izin vermemesi hususundaki uyarıları, sanığı maktule çok para verdiği yönünde bir inanca itmiştir. Suç tarihinde sanıkla maktulün buluşmak amacıyla yaptıkları telefon görüşmesinin, maktulün 150 TL’ye ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine gerçekleşmesi ve sanığın ilk buluşma ile cinsel birliktelik sırasında 150 TL’nin tümünü vermemesinin, bundan kaynaklı olduğu değerlendirilmiştir. Sanıkla maktul arasında gerçekleşen cep telefonu görüşme kayıtları, sanıkla maktulün önce gündüz saatlerinde, son olarak da gece 01.16 civarında buluştukları yönündeki savunmayı doğrulamaktadır. Sanığın maktule yönelik boğarak öldürme eylemini gerçekleştirdiği ikinci buluşma sırasında, aralarında geçen diyalog sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasına göre; maktulün daha fazla para istemesi, sanığın vermek istememesi, hatta geçmişte verdiği paraları kendisini kandırarak aldığını söylemesi, sanığın ailesinin üzerindeki etkileri ve maktulün sanığın ailesine yönelttiği hakaretlerden oluşmaktadır. Sanığın kısa süre önce cinsel birliktelik yaşadığı maktulü boğarak öldürecek boyuta varan şiddet içerikli davranışlara yönelmesinin gerekçesinin, o güne kadar maktulün kendisini kandırdığı ve parasını yediği inancının maktulün söylediği onur kırıcı sözlerle pekişmesi olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, sanığın aşamalardaki değişmeyen savunmalarında; maktulün kendisi ile tanıştığında duygusal bir ilişkileri olduğunu, ancak son zamanlarda sadece maktulün paraya ihtiyacı olduğunda görüştüklerini ileri sürmesi karşısında; suç tarihinde sanığın sinirlenmesine neden olan tartışma sırasında maktulün sanığın ailesine yönelik hakaret içeren sözler sarf etmesiyle ortaya çıkan arbede sonucu gerçekleşen ölüm neticesinin; sanığın maktule verdiği parayı, hatta son zamanlarda verdiği paraları geri alabilmek amacıyla maktulün parasını ve cep telefonu ile şarjını almak istemesinden kaynaklandığının kabulü gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında; sanığın asıl amacının; son zamanlarda kendisini aşırı derecede maddi olarak sömürdüğüne inandığı maktulün ihtiyaçlarını karşılamak için geçmişte verdiği malvarlığı değerlerinden ne kadarını geri alabilirse almak olduğu, maktulün direnmesi üzerine bu amacını zorla gerçekleştirmeye çalıştığı, maktulün kendisine ve ailesine hakaret etmesi üzerine de öldürme noktasına varacak derecede şiddet kullandığı ve böylelikle maktulü yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla boğarak TCK’nın 82. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde düzenlenen nitelikli kasten öldürme suçunu işlediği,
Sanığın; maktulün hareketsiz kalmasından sonra parasını, cep telefonunu ve şarj aletini alması şeklindeki eyleminin TCK’nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen “kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından yararlanarak” nitelikli hırsızlık suçuna vücut verebilmesi için mağdurun belirtilen durumlara fail tarafından getirilmemiş olmasının gerektiği, somut olayda ise maktulün fail tarafından hareketsiz hâle getirildiği; yine sanığın eyleminin “kişinin ölmesinden yararlanarak” nitelikli hırsızlık suçunu oluşturması için mağdurun ölümünden sonra oluşan yeni bir kastla fail tarafından malın alınmasının gerektiği, buna karşın somut olayda sanığın asıl suç işleme kastının maktulü öldürmek değil, maktule verdiği paraları geri almak olduğu, söz konusu amaca ulaşmak için öldürme suçunu işlediği ve bu nedenle maktulün ölümü üzerine ortaya çıkan kastla değil, başından beri verdiği parayı geri almak amacıyla fiilini gerçekleştirdiği, sayılan gerekçelerle sanığın, cep telefonunu ve şarj aletini almak amacıyla maktulü öldürmesi eyleminin TCK’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca cebir unsuru kapsamında kaldığı ve maktulün eşyasını alarak otelden ayrılması biçimindeki eyleminin yağma suçunu oluşturduğu,
Sanık ile maktul arasındaki cep telefonu görüşmelerine ilişkin 28.05.2018 tarihli tutanak ile yazı eki uyarınca, olayın saat 01.16’da, tarafların buluştuktan sonra otele giderek cinsel yolla birlikte olmalarından hemen sonra gerçekleşmesi ve sanığın sabah saat 05.l2 civarında ilk önce babasını araması karşısında, yağma suçunun gece vakti işlendiğinin açık olması nedeniyle, sanığın TCK’nın 149. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.01.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.