YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/20
KARAR NO : 2023/318
KARAR TARİHİ : 31.05.2023
YARGITAY DAİRESİ : 4. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 201-632
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık …’nin hakaret suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1-2, 125/4, 43/1-2, 62/1, 52/4. maddeleri uyarınca iki defa olmak üzere doğrudan 2.400 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul (Kapatılan) 26. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 01.10.2013 tarihli ve 297-952 sayılı karar temyiz edilmeksizin 01.10.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
Bu karara yönelik olarak Adalet Bakanlığınca 01.01.2014 tarih ve 11125 sayı ile kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.01.2014 tarih ve 10957 sayı ile; “1- İnternet servis sağlayıcısından gönderen bilgisayarın (I.P) numarası ve internet bağlantısı yapılan telefon numarasının sorulması, bu yolla bilgisayarın kime ait olduğunun saptanması gerekirken bu konuda tespit yapılmamasında,
2- İddianamede ve kararda suç tarihinin 2011 olduğunun belirtildiği, karar tarihinden önce ve kovuşturma evresinde, 05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un geçici 1-c maddesi ile 31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.” düşüncesiyle hükümlerin kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.01.2015 tarih ve 4354-1206 sayı ile; “…Sanık hakkında Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinde oluşturulan ve genele açık olan bir hesap kullanılmak suretiyle hakaret suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinin kitle iletişim aracı olması, suça konu mesajların herkese açık oluşu ve suç tarihinin 31.12.2011 tarihinden önce olması gözetildiğinde, sanık hakkında 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi gerekirken, kovuşturmaya devamla mahkûmiyet kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına, bozma kararı doğrultusunda yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 20.10.2015 tarih ve 201-632 sayı ile; “Bozma ilamında her ne kadar Twitter, kitle iletişim aracı olarak nitelendirilmiş ise de basın ve yayın aracı olmadığı sabit olmakla birlikte; sanığın mahkûmiyetine esas ve hakaret içeren mesajlarının da düşünce ve kanaat açıklamayla herhangi bir ilgisinin bulunmadığı; yasanın asıl çıkarılış amacının, genel olarak gazetecilik faaliyeti yürüten kişilere yönelik ve bu faaliyetleri sırasında ortaya koydukları düşünce ve kanaatlerine yönelik olduğu; sanığın, bu kapsama girecek herhangi bir sıfatının bulunmadığı, suç konusu mesajları da herhangi bir eleştiri kastı olmaksızın doğrudan hakaret kastıyla gönderdiği ve dolayısıyla yasal koruma altında bulunmadığı,” gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hükümler gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu hükümlerin sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.12.2015 tarihli ve 396977 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.11.2020 tarih ve 17-16353 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairelerce 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca verilen kanun yararına bozma kararlarına yerel mahkemelerce direnilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 22.02.2012 tarihli ve 14586-7821 sayılı iddianamesi ile; sanık …’nin Twitter hesabından katılanlar … ve…a yönelik işlediği iddia edilen hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 43/1 ve 53. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
İstanbul (Kapatılan) 26. Sulh Ceza Mahkemesince 01.10.2013 tarih ve 297-952 sayı ile; sanığın TCK’nın 125/1-2, 125/4, 43/1-2, 62/1, 52/4. maddeleri uyarınca iki defa olmak üzere doğrudan 2.400 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen kararın temyiz edilmeksizin 01.10.2013 tarihinde kesinleştiği,
Adalet Bakanlığınca 01.01.2014 tarih ve 11125 sayı ile kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.01.2014 tarih ve 10957 sayı ile suçta kullanılan bilgisayarın kime ait olduğunun saptanması ayrıca 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1-c maddesi gereğince sanık hakkında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle hükümlerin kanun yararına bozulmasının istendiği,
Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.01.2015 tarih ve 4354-1206 sayı ile sanık hakkında Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinde oluşturulan ve genele açık olan bir hesap kullanılmak suretiyle hakaret suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinin kitle iletişim aracı olduğu, suça konu mesajların herkese açık ve suç tarihinin 31.12.2011 tarihinden önce olması gözetildiğinde, sanık hakkında 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden hükümlerin bozulmasına karar verildiği,
Dosyanın devredildiği İstanbul 79. Asliye Ceza Mahkemesince ise 20.10.2015 tarih ve 201-632 sayı ile Twitter’ın basın ve yayın aracı olmadığı, suça konu mesajların da düşünce ve kanaat açıklamasıyla herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin çıkarılış amacının gazetecilik faaliyeti sırasında ortaya konulan düşünce ve kanaatlere yönelik olduğu, sanığın gazeteci sıfatının bulunmadığı, suç konusu mesajları da eleştiri kastı olmaksızın doğrudan hakaret kastıyla gönderdiği gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hükümler gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.11.2020 tarih ve 17-16353 sayı ile; CMK’nın 309. maddesinin 5. fıkrasında “Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.” hükmünün yer aldığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.11.2014 tarihli, 296-516 sayılı kararına göre CMK’nın 309/5. maddesindeki açık hükme rağmen, direnilmesi mümkün olmayan kanun yararına bozma kararlarına karşı direnilmesine karar verilmesi hâlinde bu kararların Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin gerektiği gerekçesiyle direnme kararının yerinde görülmediği,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Öğretide olağanüstü temyiz denilen, 1412 sayılı CMUK’nda yazılı emir olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde kanun yararına bozma olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak bu husus maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verebilecektir. Bu hâlde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya sınırlama sonucunu doğuran, usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı Kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Anılan Kanun’un 309. maddesinin 5. fıkrasında ise; “Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.” hükmü getirilmiştir. Ancak CMK’nın 309/5. maddesindeki açık hükme rağmen, direnilmesi mümkün olmayan kanun yararına bozma kararlarına karşı direnilmesine karar verilmesi hâlinde bu kararların Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gerekmektedir. Nitekim kanun yararına bozmanın yazılı emir adıyla düzenlendiği 1412 sayılı CMUK’nın 343. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde verilen Ceza Genel Kurulunun 28.11.1977 tarihli ve 398-412, 20.12.1976 tarihli ve 548-540, 12.07.1976 tarihli ve 340-340 ile 14.07.1969 tarihli ve 394-346 sayılı kararlarında, kanun yararına bozma kararlarına karşı verilen direnme kararlarının gerek temyiz gerekse kanun yararına bozma yoluyla intikali üzerine Ceza Genel Kurulunca incelemesi yapılarak, kanun yararına bozma kararlarına direnilemeyeceği gerekçesiyle bozulmalarına karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere olağanüstü kanun yollarından biri olan kanun yararına bozmanın hangi hallerde verileceği ve kararın bozulması üzerine gerek mahal mahkemesince ve gerek Yargıtayca bozma nedenine göre ne gibi bir işlem yapılacağı anılan Kanun’un 309. maddesinde tespit edilmiş olup bunlar arasında olağan bir kanun yolu olan temyizde tatbik edilebilen CMUK’nın 326. maddesinde yazılı direnme kararı verme hâli mevcut değildir. Sözü edilen 309. maddenin 5. fıkrasında yer alan açık hükümden kanun yararına bozma yoluyla bozulan hüküm ve kararlara karşı direnme kararı verilemeyeceği anlaşılmakta ve Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren uygulamaları da bu yönde bulunmaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık … hakkında kesin nitelikte bulunan mahkûmiyet kararına karşı kanun yararına bozma başvurusu üzerine Özel Dairece verilen bozma kararından sonra, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda Özel Dairenin kanun yararına bozma kararına uyulmayarak önceki kararda direnildiği anlaşılmaktadır.
Gerek 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 5. fıkrasında yer alan; “Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.” hükmünün açıklığı, gerekse 1412 sayılı CMUK’nın 343. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde verilen Ceza Genel Kurulunun istikrar gösteren uygulaması karşısında, hükmün kanun yararına bozma yolu ile bozulmasından sonra yeniden yargılama yapılması ve kanun yararına bozulan hükme karşı ilk hükümde direnilmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
1- İstanbul 79. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli ve 201-632 sayılı direnme kararına konu hükmünün, hükmün kanun yararına bozma yolu ile bozulmasından sonra yeniden yargılama yapılması ve bozulan hükme karşı ilk hükümde direnilmesinin mümkün olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dava dosyasının mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.