Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/2 E. 2023/354 K. 14.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/2
KARAR NO : 2023/354
KARAR TARİHİ : 14.06.2023

YARGITAY DAİRESİ: (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ:Ağır Ceza
SAYISI: 231-324

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Suça sürüklenen çocuk …’nın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103/2, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 10 ay 20 gün; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/1, 109/3-f, 109/5, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.04.2015 tarihli ve 55-119 sayılı hükümlerin, suça sürüklenen çocuk ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 25.12.2017 tarih ve 7779-6704 sayı ile; gerekçeli kararda zabıt katibinin ıslak imzası ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinde yapılan kontrole göre elektronik imzasının bulunmadığı ve suça sürüklenen çocuk müdafii ile mağdur vekilinin görevlendirme yazılarının dosya içerisinde olmadığı gerekçesiyle dosyanın mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiş, anılan eksikliğin giderilmesinden sonra Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 14.05.2018 tarih ve 4362-3624 sayı ile;
“Suça sürüklenen çocuk tarafından mağdurenin yaşına itiraz edilmesi karşısında, suçların niteliğine etkisi nazara alınarak öncelikle mağdureye ait doğum kaydı temin edilip resmi bir kurumda doğup doğmadığı araştırılarak doğmadığının belirlenmesi hâlinde, yaş tespitine esas olacak şekilde kemik grafileri çektirilip tam teşekküllü bir hastaneden içinde radyoloji uzmanının da bulunduğu sağlık kurulundan rapor alınması, duraksama hâlinde Adli Tıp Kurumundan görüş alınarak suç tarihindeki gerçek yaşının bilimsel olarak saptanmasından sonra suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Gerekçeli kararın zabıt katibi tarafından ıslak veya elektronik imza ile imzalanmaması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 219. maddesine muhalefet edilmesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince 29.08.2018 tarih ve 231-324 sayı ile suça sürüklenen çocuğun, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 10 ay 20 gün; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/1, 109/3-f, 109/5, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiş, bu hükümlerin de suça sürüklenen çocuk müdafii ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 17.02.2020 tarih ve 10442-1251 sayı ile; “Katılan mağdurenin aşamalarda değişen ve başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma, olayın intikal şekli ve zamanı ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 17.03.2020 tarih ve 89920 sayı ile;
“Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 02.02.2015 tarihli iddianamesi ile ‘28.04.2001 doğumlu korunmaya muhtaç çocuk …’in, Kasım 2014 tarihinde ikametgâhından ayrılarak erkek arkadaşı suça sürüklenen çocuk … ile buluştuğu, sonrasında …’in, …’nın evine giderek burada rızası dahilinde … ile birlikte olduğu, korunmaya muhtaç çocuk hakkında Akhisar Devlet Hastanesince tanzim edilen 07.12.2014 tarihli genital muayene raporuna istinaden mağdurede önceye dayalı eski yırtıklar tespit edildiği belirtilmek suretiyle oluşun doğrulandığı ve netice itibarıyla suça sürüklenen çocuğun yukarıda yazılı sevk maddelerinde gösterildiği şekliyle üzerine atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediği’ iddia edilerek sanığın TCK’nın 103/1-1.Fıkra, 103/2, 31/3, ve 109/1-3.f, 31/3, 63. maddeleri gereğince cezalandırılması talep edilmiştir.
Yerel Mahkeme iddiayı sabit görmüş ve 07.04.2015 gün ve 2015/55 Esas, 2015/119 Karar sayılı kararla sanığın TCK’nın 6545 sayılı Kanun’la değişik 103/2, 31/3, 62/1 maddeleri gereğince 8 yıl 10 ay 20 gün hapis cezası ve 109/1, 109/3-(f), 109/5, 31/3, 62/1 maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Bu hükümler Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 14.05.2018 gün ve 2018/4362 Esas, 2018/3624 Karar sayılı kararla ‘Suça sürüklenen çocuk tarafından mağdurenin yaşına itiraz edilmesi karşısında, suçların niteliğine etkisi nazara alınarak öncelikle mağdureye ait doğum kaydı temin edilip resmi bir kurumda doğup doğmadığı araştırılarak doğmadığının belirlenmesi hâlinde, yaş tespitine esas olacak şekilde kemik grafileri çektirilip tam teşekküllü bir hastaneden içinde radyoloji uzmanının da bulunduğu sağlık kurulundan rapor alınması, duraksama hâlinde Adli Tıp Kurumundan görüş alınarak suç tarihindeki gerçek yaşının bilimsel olarak saptanmasından sonra suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Gerekçeli kararın zabıt katibi tarafından ıslak veya elektronik imza ile imzalanmaması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 219. maddesine muhalefet edilmesi’ gerekçelerine istinaden oy birliği bozulmuştur. Bozma ilamında suçun sabit olmadığına dair bir değerlendirme yoktur.
İncelenen dosyadan;
28.04.2001 doğumlu Mağdur …’in 07.12.2014 tarihinde evden kaçarak sanık …’nın yanına gittiği, babasının kolluğa başvurduğu, ancak sanığın mağduru dayısının çalıştığı iş yerine götürerek teslim ettiği anlaşılmaktadır.
Mağdurun babasının kolluğa başvurması nedeniyle alınan ifadesinde yaklaşık kaçarak sanığın yanına gittiğini, bir müddet gezdiklerini, ancak yaşlarını küçük olması nedeniyle kaçmaktan vazgeçtiklerini, bu tarihten yaklaşık 1,5 ay kadar önce yine rızası ile sanığın evine gittiğini ve rızası ile bir kez cinsel ilişkiye girdiklerini beyan ettiği, Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde de Ekim ayının 2. haftası gibi ailesi ile kavga edince evden kaçarak sanığın yanına gittiğini, birlikte bir bağ evine gidip orada bir gün kaldıklarını, aralarında cinsel bir eylem olmadığını, bu olayla ilgili ayrıca bir soruşturma yapıldığını, Kasım ayı sonu gibi de yine rızası ile sanığın evine gittiğini, bir kez cinsel ilişkiye girdiklerini, bu ilişkiden sonra kanaması olduğunu, son olarak da 07.12.2014 günü yine evden kaçarak sanığın yanına rızası ile gittiğini, kısa bir süre sonra da dayısının yanına gittiğini, aralarında cinsel bir eylem yaşanmadığını beyan etmiştir. Duruşmada ise ilişkinin Eylül ayında olduğunu, sanığın kendisini tehdit ederek evine götürdüğünü, evde ilişkiye girdiklerini, ilişkiye girerken tehdit etmediğini beyan etmiştir.
Mağdurun babasının anlatımından mağdurun ilk kez 21.09.2014 tarihinde evden kaçıp sanığın yanına gittiği, son olarak da 07.12.2014 günü evden kaçtığı, cinsel ilişki olayının bu iki tarih arasında olduğu anlaşılmaktadır.
Mağdurun adli raporlarına bakıldığında;
07.12.2014 günlü genel adli muayene raporunda hymen saat 5-6-9 hizalarında eski yırtık tespit edildiği, bakire olmadığı anlaşılmıştır.
SSK Manisa Hastanesinin doğum raporuna göre 28.04.2011 doğumlu olduğu görülmüştür.
Mağdurun kolluk ve Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiği ifadeler birbiri ile uyumlu olduğu, babasının da hazır olduğu oturumda verdiği kovuşturma aşaması ifadesinde bu anlatımlarına soyut tehdit iddiasını da eklediği, ancak babasının huzurunda rızaen ilişkiye girdiğine dair beyanda bulunmak istememiş olma ihtimalinin yüksek olduğu, bir de ilişkinin Eylül ayı içinde olduğunu beyan ettiği, bu yönden diğer anlatımlarını da bir kesinlik içermediği sair yönlerden anlatımının diğer anlatımlarla; yer, ilişkinin şekli ve sayısı bakımından uyumlu olduğu, keza adli rapordaki bulgunun da cinsel ilişki iddiasını doğruladığı, nitekim Yüksek Dairenin de 14.05.2018 tarihli bozma ilamında da sübutun varlığı kabulü üzerinden mağdurun yaşının tespitine dair bir bozma yapıldığı gözetildiğinde, sanığa atılı suçların sabit olduğu,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 30.11.2020 tarih ve 3261-5499 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; suça sürüklenen çocuğa atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Suç tarihi itibarıyla suça sürüklenen çocuk …’nın 17 yaş 9 aylık, mağdur …’in ise 13 yaş 7 aylık oldukları,
Akhisar Devlet Hastanesince mağdur hakkında düzenlenen 07.12.2014 tarihli genel adli muayene formuna göre; sağ maksilla üzerinde rengi sarıya dönmüş olan 2×3 cm’lik ekimotik alan, sağ tarafta gluteus maximus lateralinde 10 cm’lik 2 adet ekimotik alan mevcut olduğu, alkol bulunmadığı, yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu, kadın hastalıkları uzmanı tarafından yapılan muayene sonucunda aynı tarihli genel adli muayene raporuna göre; olayın öyküsünde erkek arkadaşıyla en son bir hafta önce birlikte olduğunun yer aldığı, kızlık zarında saat 5-6-9 hizasında eski yırtıklar tespit edildiği, laboratuvar koşulları yeterli olmadığından sperm örneği alınamadığı, suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen aynı tarihli genel adli muayene formuna göre; suça sürüklenen çocuğun alkolsüz olduğu,
Manisa Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 17.12.2014 tarihli rapora göre; mağdurla 10.12.2014 tarihinde yapılan görüşmede, olayın öyküsünü anlatmayı kabul ettiği ancak genel beden ve jinekolojik muayene olmak istemediğini belirttiği, bu durumla ilgili aydınlatılmış onam formunda babası ile birlikte imzası alınarak form düzenlendiği, mağdurun; 17 yaşında olduğunu, 8. sınıfa gittiğini, okul başarısının iyi olduğunu, evde 4 kişi yaşadıklarını, 6 aydan beri bir erkek arkadaşı olduğunu, Akhisar’da oturduklarını, erkek arkadaşının önceden çalıştığını, şu an çalışmadığını, erkek arkadaşı ile yaklaşık 3 hafta önce erkek arkadaşının evinde buluştuklarını, herhangi bir şey yiyip içmediklerini, bir süre sonra kendi isteği ile erkek arkadaşıyla bir kez vajinal yoldan ilişkide bulunduklarını, erkek arkadaşı ile birlikte 07.12.2014 tarihinde buluştuklarını, biraz eve geç gitmelerinden dolayı bu durumun ortaya çıktığını, 07.12.2014 tarihinde herhangi bir cinsel ilişkiye girmediklerini, olaydan sonra erkek arkadaşının zarar görmesinden dolayı ruhsal olarak kaygı duyduğunu, erkek arkadaşının zarar görmesini istemediğini, erkek arkadaşı ile yaşamış olduğu cinsel ilişkiden dolayı pişman olmadığını, ruhsal olarak kendini iyi hissettiğini, arkadaşının başına bir şey gelmesinden endişe duyduğunu beyan ettiği, cinsel saldırı yönünden muayene yapılmasına izin vermediğinden genel beden ve jinekolojik muayenesi yapılamadığı, kişiden alınan öykü ve Akhisar Devlet Hastanesinin raporunda belirtilen muayene bulgularına göre mağdurun bakire olmadığı,
07.12.2014 tarihli tutanağa göre; mağdurun babası katılan … ile annesi Neşe Temiz’in polis merkezine saat 19.30 sıralarında giderek mağdurun eve döndüğünü, genital ve anal muayenesinin yapılmasını istediklerini beyan ettikleri,
Sosyal Çalışmacı Leyla Dağkoçak Kulavuz; mağdurun, kolluk ifadesinde kendisini ifade edebildiği ancak beyanlarına itibar edilebileceğini düşünmediği, Savcılık ifadesinde ise, kendisini ifade edebildiği ancak suça sürüklenen çocuğu suçtan kurtarmak amacıyla eksik beyanda bulunduğunu değerlendirdiği şeklinde, mağdurun mahkemedeki beyanında hazır bulunan Psikolog Neşe Akman ise; mağdurun, duruşmadan önce yaptığı görüşmedeki beyanları ile paralel şekilde beyanda bulunduğu, akranlarıyla benzer fiziksel özelliklere sahip olduğu, kendisini rahat bir beden duruşuyla, jest ve mimikleriyle ifade edebildiği, olay nedeniyle duygusal anlamda etkilendiği, ruh sağlığı bozulduğu için tedavi gördüğünü beyan ettiği ancak bu psikolojik bozukluğun beyanlarını etkileyecek bir husus olmadığı, beyanlarına itibar edilebilir olduğu biçiminde görüş belirttikleri,
Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığınca 25.11.2014 tarih ve 6662-3760 sayı ile; mağdurun babası katılan … tarafından yapılan müracaatta; mağdurun 19.09.2014 tarihinde sabah saatlerinde evden çıkıp akşam geri dönmediğini, mağdurun arkadaşlık yaptığı … ile kaçmış olabileceğini belirterek şikâyetçi olduğu, mağdurun aynı gün akşam saatlerinde evine geri döndüğü, beyanında suça sürüklenen çocukla rızasıyla kaçtığını ve aralarında cinsel ilişki olmadan kaçmaktan vazgeçip geri döndüğünü, şikâyetçi olmadığını ifade ettiği, mağdurun babasının ek beyanıyla şikâyetten vazgeçmesi üzerine çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen 09.03.2015 tarihli sosyal inceleme raporuna göre; suça sürüklenen çocuğun beyanına göre ilköğretim mezunu olduğu ve çeşitli işlerde çalıştığı, alkol, sigara ve esrar kullandığı, olumsuz çevre ve arkadaş ortamı sebebiyle suça yönelmiş olduğu, suça sürüklenen çocuk ve ailesine danışmanlık tedbiri uygulanmasının uygun olacağı,
Akhisar İlçe Nüfus Müdürlüğünce gönderilen 18.05.2001 tarihli mernis doğum formuna göre; mağdurun SSK Manisa Doğumevi Hastanesinin 28.04.2001 tarihli ve 3555 sayılı doğum raporu ve babasının bildirimi üzerine kayıt yapıldığı, mernis doğum formu ekinde bulunan SSK Manisa Doğumevi Hastanesince düzenlenen doğum raporuna göre; mağdurun 28.04.2001 tarihinde adı geçen hastanede doğduğu,
Suça sürüklenen çocuğun, 07.04.2015 tarihinde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan tutuklandığı, 29.08.2018 tarihinde ise adli kontrol tedbiri uygulanarak tahliye edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur kollukta; olay gününden önce yüz yüze ve telefonla görüştüğü erkek arkadaşı olan suça sürüklenen çocuk … ile kaçmaya karar verdiklerini, 07.12.2014 tarihinde saat 14.00 sıralarında eşyalarını ve kıyafetlerini alarak evden ayrılıp arka sokakta motosikletle bekleyen suça sürüklenen çocuk ile buluştuklarını, bir süre ilçe merkezinde gezdikten sonra Medar Kasabasında olduğunu bildiği suça sürüklenen çocuğun bağ evine gittiklerini, bu evde başka kimsenin bulunmadığını, aralarında herhangi bir cinsel yakınlaşma olmadığını, yaşlarının küçük olması sebebiyle kaçmaktan vazgeçip geri döndüklerini, daha sonra kaçmak üzere anlaştıklarını, suça sürüklenen çocuğun kendisine zarar vermediğini, tarihini tam olarak hatırlayamamakla birlikte yaklaşık 1,5 ay önce suça sürüklenen çocuğun ikametinde gündüz vakti kendi rızasıyla ve birlikte aldıkları kararla vajinal yoldan cinsel ilişkiye girdiklerini, bu sırada evde kimsenin olmadığını, bu ilişkinin kendisinin ilk ve son cinsel ilişkisi olduğunu, ilişki sırasında cinsel organından kan geldiğini, suça sürüklenen çocuğun kendisinin 14 yaşında olduğunu bildiğini, bu ilişkiyi kimseye anlatmadığını, şikâyetçi olmadığını, ailesine teslim edilmek istemeyip yurda yerleştirilmek istediğini, Savcılıkta; kolluktaki ifadesini tekrar ettiğini, internetten tanıştığı suça sürüklenen çocukla 5-6 aydır duygusal anlamda arkadaşlığı bulunduğunu, ekim ayının ikinci haftası gibi ailesiyle kavga etmesi üzerine suça sürüklenen çocukla kaçmaya karar verdiğini, suça sürüklenen çocuğun kendisine yaşları dolduğunda evleneceklerini söylediğini, sonrasında suça sürüklenen çocuğun ailesine ait olan Medar Mahallesinde bulunan bağ evine gidip sabahtan akşama kadar burada kaldıklarını, daha sonra eski tüp deposunun orada dam diye tabir edilen terk edilmiş bir yere gidip bir gece kaldıklarını, bu iki yerde de aralarında cinsel ilişki olmadığını, bu olayla ilgili ailesinin müracaatı üzerine ayrıca soruşturma yapıldığını, sonrasında görüşmeye devam ettiklerini, kasım ayının sonu gibi suça sürüklenen çocuğun evine isteyerek giderek suça sürüklenen çocukla rızasıyla bir kez ilişkiye girdiklerini, ilişki esnasında cinsel organından kan geldiğini, son olarak 07.12.2014 tarihinde saat 14.00 sıralarında kaçmaya karar verip eşyalarını toplayarak evden ayrıldığını, suça sürüklenen çocukla Akhisar’da dolaştıktan sonra Medar’a gittiklerini, burada aralarında cinsel ilişki olmadığını, 1-1,5 saat kadar geçtikten sonra saat 18.30 sıralarında dayısı Tuncay Iğırcı’nın yanına gittiğini, dayısının da babasına haber verdiğini, suça sürüklenen çocuğun 14 yaşında olduğunu bildiğini, şikâyetçi olmadığını, Mahkemede; her ne kadar suça sürüklenen çocukla rızasıyla ilişkiye girdiğini söylemiş ise de bu hususun doğru olmadığını, suça sürüklenen çocuğun kendisini tehdit ederek ilişkiye girdiğini, diğer anlattıklarının doğru olduğunu, suça sürüklenen çocukla 2014 yılı Eylül ayında tanışıp aynı ay içerisinde suça sürüklenen çocuğun evinde zorla cinsel ilişkiye girdiklerini, suça sürüklenen çocuğun kendisine ve ailesine zarar vereceğini söylediği için evine gittiğini, kendisine vurmadığını, ilişkiye girmek için de tehdit içerikli söz söylemediğini, cinsel ilişkiye girdikten sonra bir daha suça sürüklenen çocukla görüşmediğini, şikâyetçi olduğunu, (sorulması üzerine) eylül ayında cinsel ilişkiye girdiğini, bozma sonrası Mahkemede; bir diyeceğinin olmadığını,
Katılan … kollukta; öz kızı ve Ülkü İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi olan mağdurun iki ay kadar önce evden ayrıldığı için karakola müracaat ettiğini, mağdurun 21.09.2014 tarihinde bulunarak kendisine teslim edildiğini, kaybolduğu süre içerisinde suça sürüklenen çocukla birlikte olduğunu öğrendiğini, mağdurun ifadesinde de suça sürüklenen çocukla kendi isteğiyle gittiğini beyan ettiğini, mağdurla konuştuğunda suça sürüklenen çocuğun kendisine “Eğer şikâyetçi olursanız kötü olur. Ailen benden şikâyetçi olmasın yoksa birilerine zarar veririm, canını yakarım.” şeklinde tehditte bulunduğunu anlatarak şikâyetçi olmamasını istemesi üzerine suça sürüklenen çocuktan şikâyetçi olmadığını, mağdurun kendisine zaman zaman suça sürüklenen çocukla görüştüğünü söylediğini, 07.12.2014 tarihinde saat 13.00 sıralarında eşinin pazara gitmek için evden ayrılıp saat 14.00 sıralarında eve döndüğünde mağdurun nüfus cüzdanı ve özel eşyalarını alarak evden ayrıldığını görmesi üzerine kendisini telefonla arayarak haber verdiğini, kızını zorla kaçırıp alıkoyan suça sürüklenen çocuktan şikâyetçi olduğunu, ek olarak kollukta; mağdurun suça sürüklenen çocuk … tarafından akşam saatlerinde kayınbiraderi Tuncay Iğırcık’ın iş yerine bırakılması üzerine polis merkezine geldiklerinde mağdurun suça sürüklenen çocukla 1,5 ay önce kendi isteğiyle cinsel ilişkiye girdiğini öğrendiğini, mağdurun bu konudan önceden hiç bahsetmediğini, şikâyetçi olduğunu, Mahkemede; eylül ayında okullar yeni açıldığında mağdurun evden kaçtığını, mağdurun suça sürüklenen çocukla birlikte olduğunu öğrendiklerini, ertesi gün akşam saatlerinde dayısı Tuncay Iğırcık’ın mağduru bulduğunu, korktuğu için şikâyetçi olamadığını, suça sürüklenen çocuk ve ailesinin tehdit ettiğini, 1,5 ay sonra mağdurun tekrar suça sürüklenen çocukla kaçtığını, akşam saat 19.00-20.00 sıralarında dayısı Tuncay’ın arayıp mağduru bulduğunu söylediğini, kızının suça sürüklenen çocukla cinsel ilişkiye girdiğini o gün öğrendiğini, şikâyetçi olup davaya katılmak istediğini, bozma sonrası ise; suça sürüklenen çocuğun ailesi tarafından sürekli rahatsız edildiğini, cezası neyse çekmesini istediğini,
Beyan etmişlerdir.
Suça sürüklenen çocuk Savcılıkta; 07.12.2014 tarihinde mağdurun kendisini arayarak ailesiyle kavga ettiğini ve evden kaçtığını söylemesi üzerine çarşı merkezinde buluştuklarını, mağdura “Bu durum senin için de iyi olmaz, benim için de iyi olmaz.” diyerek saat 18.00 sıralarında mağduru dayısı Tuncay Iğırcı’nın iş yerine bıraktığını, 07.12.2014 tarihinde mağdurla cinsel bir şey yaşamadıklarını, Medar’a da gitmediklerini, daha önceden de mağdurla cinsel ilişkiye girmediklerini, mağduru zorla yanında tutmadığını, mağdurun 1998 doğumlu olduğunu bildiğini, suçlamayı kabul etmediğini, Sorguda; kız arkadaşı olan mağdurla başka erkeklerle konuştuğunu duyması sebebiyle iki ay önce kavga ederek ayrıldıklarını, dün telefonla arayarak kaçtığını söyleyip yanına geldiğini, mağduru dayısına teslim ettiğini, mağdurun kendisiyle evlenmek istediğini söylediğini, mağdura zamanla anlaşabilmeleri ve ailelerinin rıza göstermesi durumunda olabileceğini söylediğini, ancak tartışmadan sonra böyle bir şey düşünmediğini, mağdurun 1998 doğumlu olduğunu söylediğini, mağdurla ilişkiye girmediklerini, suçlamaları kabul etmediğini, Mahkemede; önceki ifadelerini tekrar ettiğini, başka bir beyanda bulunmak istemediğini, mağdurun iddialarının doğru olmadığını, mağdurun belki de başkalarıyla ilişkiye girdiğini, suçlamayı kabul etmediğini, bozma sonrası Mahkemede ise; Manisa Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda mağdurun bakireliğinin başkaları tarafından bozulduğunun tespit edildiğini, mağdurun ifadelerinin çelişkili olduğunu savunmuştur.
V. GEREKÇE
Suç tarihi itibarıyla 17 yaş 9 aylık olan suça sürüklenen çocuk … ile 13 yaş 7 aylık olan mağdur …’in sevgili olup birlikte kaçmaya karar verdikleri, 07.12.2014 tarihinde saat 14.00 sıralarında mağdurun evden eşyalarını ve kıyafetlerini alarak arka sokakta motosikletle bekleyen suça sürüklenen çocukla buluşup bir süre ilçe merkezinde gezdikten sonra Medar Kasabasında bulunan suça sürüklenen çocuğun ailesine ait bağ evine gittikleri, kaçmaktan vazgeçerek cinsel ilişki yaşamadan akşam saatlerinde geri döndükleri, mağdurun babası olan katılan …’nün mağdurun evden kaçtığını öğrenip şikâyetçi olması üzerine olayın adli makamlara intikal ettiği, mağdurun suça sürüklenen çocukla 19.09.2014 tarihinde de aynı şekilde kaçması sebebiyle de ayrı bir soruşturma yapıldığı, mağdurun kollukta; tarihini tam olarak hatırlayamamakla birlikte yaklaşık 1,5 ay önce, Savcılıkta ise kasım ayının sonu gibi suça sürüklenen çocuğun ikametinde gündüz vakti rızasıyla vajinal yoldan ilişkiye girdiklerini, ilişki sırasında cinsel organından kan geldiğini, bu ilişkinin ilk ve son ilişkileri olduğunu beyan ettiği, Mahkemede ise ilişkinin eylül ayı içerisinde ve suça sürüklenen çocuğun evinde zorla gerçekleştiğini iddia ettiği, suça sürüklenen çocuğun ise; bir dönem sevgili oldukları mağdurla cinsel ilişki yaşamadığını savunduğu anlaşılan olayda;
TCK’nın 103. maddesine göre on beş yaşını tamamlamamış çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın dahi gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın istismar suçunu oluşturduğu, on beş yaşını tamamlamamış çocuklara karşı yapılan her türlü cinsel davranışın rızaları olsa bile çocukların cinsel istismarı suçu kapsamına alındığı, on beş yaşını tamamlamamış çocuklara karşı cinsel amaçlı olarak işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda, çocukların rızalarının hukuken değer ifade etmediği dikkate alındığında; suç tarihinde 13 yaş 7 aylık olan mağdurun suça sürüklenen çocukla sevgili olup başka herhangi bir kişiyle ilişkisi bulunmaması, suç tarihinde ve öncesinde mağdurun evden kaçarak suça sürüklenen çocuğun yanına gidip kimi zaman aynı gün kimi zaman birkaç gün sonra evine dönmesi, yapılan diğer soruşturmalarda da mağdurun suça sürüklenen çocukla kaçtığının tespit edilmesi, suça sürüklenen çocuğun da mağdurla sevgili olduklarını ve kaçarak yanına geldiğini kabul etmesi, mağdurun aşamalarda ilişkiye girdikleri tarihi net hatırlayamaması dışında istikrarlı ve tutarlı bir şekilde suça sürüklenen çocuğun evinde vajinal yoldan ilişkiye girdiklerini beyan etmesi, Mahkemede ise babası huzurunda alınan ifadesinde rızaya dayalı ilişkiye girdiğini söyleyemeyip ilişkinin zorla gerçekleştiğini ileri sürmesinin hayatın olağan akışına uygun olması ve çelişkiye sebep olmaması, mağdurun yapılan muayenesinde kızlık zarında saat 5-6-9 hizasında eski yırtıklar tespit edilmesi ve mağdurun suça sürüklenen çocuğa iftira atmasını gerektirecek bir husumetin bulunmaması hususları ile tüm dosya kapsamı bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; suça sürüklenen çocuğa atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 17.02.2020 tarihli ve 10442-1251 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivde bulunan dosyaların Yargıtay 9. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden dosyanın, uygulamanın denetlenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.06.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.