YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/196
KARAR NO : 2022/613
KARAR TARİHİ : 06.10.2022
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
Suça sürüklenen çocuk …’ın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 43/1, 31/3-son ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.01.2018 tarihli ve 236-19 sayılı hükmün, suça sürüklenen çocuk müdafisi ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 27.03.2018 tarih ve 1009-546 sayı ile dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, anılan kararın da suça sürüklenen çocuk müdafisi ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 07.02.2019 tarih ve 6318-825 sayı ile;
“Mağdurun aşamalardaki beyanları ile 30.05.2017 ve 08.06.2017 tarihli adli raporların içerikleri ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, 30.05.2017 tarihli ifadesinde, suça sürüklenen çocuğun cinsel organını ağzına soktuğundan bahsetmediği, iddianamede de bu yönde bir anlatım bulunmadığı, çok kere eylemlerin gerçekleştiğini ifade etmesine karşın belirtilen raporlarda livata bulgularının tespit edilememiş olması, yaşı ve cinsel konulardaki bilgisi itibarıyla suça sürüklenen çocuk ile aralarında gerçekleşen cinsel eylemleri tam olarak ifade edememesinin doğal olması karşısında; suçun nitelikli hâlinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin şüphede kaldığı ve bu şüphenin suça sürüklenen çocuk lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, çocuğun basit cinsel istismarı suçundan mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi karşısında, anılan hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine yazılı şekilde esastan reddine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince ise 26.03.2019 tarih, 870-921 sayı ve oy çokluğu ile;
“Kanıtları değerlendirme ve maddi gerçeği belirleme yetkisinin, sözlü duruşma yapan ve kanıtlarla doğrudan temas eden yerel ve istinaf mahkemelerinin olanak ve yetkilerinde olması, Yargıtayın inceleme yetkisinin hukuki denetimle sınırlı bulunması, Yargıtay 14. Ceza Dairesinin bozma kararında bu yetkinin aşılarak CMK’nın 288 ve 294. maddelerine aykırı biçimde maddi vakanın ve mahkemelerin takdir yetkisinin denetlenmesi ve bunun sonucunda yerel mahkeme ve dairemizin saptadığı maddi meseleyi değiştirilmesi, bunun yanında içeriğine göre bozma nedeni olarak hiçbir şey yazılmadan (Bozmanın içeriğinden kanıtların takdirinin hatalı olması gösterildiği gibi izlenim edinilmiştir.) CMK’nın 302/2-4 maddesi yazılarak CMK’nın 289. maddesinin hangi maddesinden bozma yapıldığı belirtilmeden bozma kararı verilmesi sebebiyle anılan bozma kararının hukuka aykırı olduğu” gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki karar gibi istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
Bu kararın da suça sürüklenen çocuk ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 16.04.2020 tarih ve 6066-2020 sayı ile;
“5271 sayılı CMK’nın 307/1. maddesi nazara alındığında, vaki istinaf başvurusunun esastan reddine dair 27.03.2018 tarihli ilk hükmün temyiz incelemesini yapan Dairemizce verilen bozma kararı üzerine, dosyanın gönderildiği Bölge Adliye Mahkemesi tarafından söz konusu maddenin amir hükmü uyarınca duruşma açılarak ilgililere bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra bozmaya uyulması ya da direnilmesi yönünde hüküm kurulması gerekirken duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yazılı şekilde direnme kararı verilip, ilk derece mahkemesi hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması sonucunda aynı Kanun’un 289/1-h maddesine muhalefet edilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi ise 21.09.2020 tarih ve 745-1091 sayı ile;
“…Dairemiz bozma kararı sonrasında 26.03.2019 tarihinde 2019/870 esas ve 2019/912 karar sayılı kararı ile evrak üzerinde yaptığı inceleme sonucunda Yargıtay 14. Ceza Dairesinin bozma kararına karşı direnme kararı vermiştir. Buna karşı taraflara tebliği yapılarak diyecekleri sorulmuştur.
Bu direnme kararının temyiz edilmesi sonrasında, Yargıtay 14. Ceza Dairesi dosyayı Ceza Genel Kuruluna göndermeyip dairemiz direnme kararını bozmuştur.
CMK’nın 307/4. fıkrası açıktır: ‘Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.’
Bu açık yasa maddesine rağmen Yargıtay 14. Ceza Dairesi dairemiz tarafından verilen direnme kararını bu karar dairemiz tarafından verilirken eylemli bir direnme kararı verememesine rağmen Ceza Genel Kuruluna göndermeyip yasaya aykırı şekilde bozarak dairemize göndermiştir. Bu itibarla, kanuna aykırı olarak verilen Yargıtay 14. Ceza Dairesinin bozma kararına direnilerek oy birliği ile eski hüküm olan aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki karar gibi istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
Bu kararın da suça sürüklenen çocuk müdafisi ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.12.2020 tarihli ve 104238 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 20.05.2021 tarih ve 370-3551 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Suça sürüklenen çocuk … hakkında katılan mağdura yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddedilmesi suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, suça sürüklenen çocuk hakkında katılan mağdura yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan verilen istinaf başvurularının esastan reddi kararı ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Özel Dairenin temyiz incelemesi sırasında CMK’nın 288. maddesinde belirlenen hukuki denetim sınırları dışına çıkıp çıkmadığının, bu bağlamda temyiz incelemesinin anılan maddeye uygun şekilde yapılıp yapılmadığının,
2- Temyiz incelemesinin CMK’nın 288. maddesine uygun şekilde yapıldığının kabul edilmesi hâlinde, sanığın katılan mağdura yönelik eyleminin çocuğun basit cinsel istismarı suçunu mu yoksa çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu mu oluşturduğunun,
Belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozmanın niteliğine göre Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin ve esastan red kararı verilmesinin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığın mağdura yönelik eyleminin çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince ilgili Özel Daire bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu kararın da temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yazılı şekilde direnme kararı verilerek savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılıp sırasıyla suça sürüklenen çocuk müdafisi, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısından bozma ilamına karşı diyecekleri sorulup ilgili Özel Daire bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun’un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin “adli yargı ikinci derece mahkemeleri” olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK’nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK’nın 280. maddeye değinilmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı 280. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
d) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
f) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) (Ek:18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.
(3) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
Gelinen bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı çözüme kavuşturulması için Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararların bozulmasından sonra verilen direnme kararları üzerinde durulması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır. Öğretide de “Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından direnme kararlarında da 5271 sayılı CMK’nın 230, 231 ve 232. maddeleri gereğince yeniden hüküm kurulmalı ve kurulan bu hüküm sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Bu nedenle direnme kararlarında da olay özetlenmeli, neden bu sonuca ulaşıldığı gerekçelendirilmeli ve hukuki nitelemeye yer verilmelidir.” (… Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, …, s. 812.) şeklinde görüşlere yer verilmiştir. Bu husus Bölge Adliye Mahkemeleri kurulduktan sonra da geçerliliğini sürdürmekte, ilk derece mahkemesi için yeni bir hüküm kurulması zorunlu olduğu gibi Bölge Adliye Mahkemeleri için de bu kural geçerlidir.
Yargıtay, temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (Fidan Balcı/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, … Yayınevi, …, 2020, s.462.). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise direnme kararı verilirken ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm yeniden kurulmalıdır.
Öte yandan 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Sonuç olarak yapılan değişiklikle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından ön soruna ilişkin benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığın mağdura yönelik eyleminin çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince ilgili Özel Daire bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu kararın da temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yazılı şekilde direnme kararı verilerek savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılıp sırasıyla suça sürüklenen çocuk müdafisi, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısından bozma ilamına karşı diyecekleri sorulup ilgili Özel Daire bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılan dosyada;
Yargıtay bozma ilamı ile bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan ilk derece mahkemesi kararının da tamamen ortadan kalktığı, … 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.01.2018 tarihli ve 236-19 sayılı kararının istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 27.03.2018 tarih ve 1009-546 sayı ile; Özel Dairenin bozma kararından sonra da 26.03.2019 tarih ve 870-921 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu kararın da Özel Dairece bozulduğu anlaşıldığından; Özel Dairece verilen bozma kararlarına istinaden Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının da ortadan kalkacağı ve bozma ilamına direnen Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiği, hüküm kurulmadan önce ise; duruşma açılıp bozma ilamının usulüne uygun şekilde taraflara tebliğ edilmesi, bozmaya karşı beyanların alınması, delillerin yeniden değerlendirilmesi, Cumhuriyet savcısından esasa ilişkin görüşünü açık ve anlaşılır bir biçimde ve eğer görüşü mahkûmiyete ilişkin ise mevzuatta yer alan yasa ve maddelerini de göstermek suretiyle açıklamasının istenmesi, mütalaadan sonra taraflara söz hakkı verilmesi ve son sözün de hazır bulunan sanığa verilmesi gibi ilgili Kanunlardaki usul kurallarına uyulması gerektiği kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin suça sürüklenen çocuk hakkında verdiği direnme kararının, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozmanın niteliğine göre bozma üzerine yeniden Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulması gerekirken esastan ret kararı verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 21.09.2020 tarihli ve 745-1091 sayılı direnme kararının, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozmanın niteliğine göre Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiğinin ve esastan ret kararı verilmesinin yeterli olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Ulaşılan sonuç karşısında dosyanın, gereği için kararı veren bölge adliye mahkemesine, kararın bir örneğinin de bilgi için ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.