YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/183
KARAR NO : 2023/328
KARAR TARİHİ : 01.06.2023
İtirazname No : 2019/99986
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1687-302
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar …, …, …, …, … ve …’ın TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası; sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …’un TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, mahsuba ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.04.2018 tarihli ve 1-47 sayılı hükümlere yönelik sanıklar ve müdafileri ile katılanlar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesince 10.07.2019 tarih ve 1687-302 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükümlerin de sanıklar ve müdafileri ile katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 08.03.2021 tarih ve 84-1909 sayı ile; “…Kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icraî hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, ancak suçun icrası bağlamında katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibarıyla bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların; konumları, eğitim düzeyleri, rütbeleri ve meslekî tecrübeleri itibarıyla verilen emrin ve eylemlerinin suç teşkil ettiğini ve bu emre uymak zorunda olmadıklarını bilebilecek durumda olmaları nedeniyle haklarında TCK’nın 24/1-4, 30. maddelerinin tatbik şartları da bulunmadığından eylemlerinin TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı, bahsi geçen suçtan dolayı hüküm kurulurken de konumları ve eylemlerinin nitelikleri göz önünde bulundurularak sanıklardan …, …, …, …’un somut olaydaki yardım teşkil eden eylemleri ile orantılı olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeksizin delillerin değerlendirilmesinde düşünülen yanılgı ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 23.03.2021 tarih ve 99986 sayı ile; “…İtirazın konusu; sanıklardan …, …, …, …, … ve … hakkında TCK’nın 37. maddesi kapsamında ‘doğrudan fail’ sıfatı ile verilen hükümlerin usul ve yasaya uygun olduğu, sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …’a atılı suçun vasfını tayin bakımından eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna dairdir.
…
İtiraza konu sanıklar yönünden yapılan değerlendirmede;
1- Sanık …’nın, albay rütbesiyle olay günü Topçu ve Füze Okul Komutan Vekili olarak görev yaptığı, Yurtta Sulh Konseyi tarafından Genelkurmay Başkanlığından gönderilen ‘Atama’ konulu Tümg. …’nün Ankara Sıkıyönetim Komutanı ve 4. Kolordu Komutanlığına atandığına dair mesaj formunun saat 21.48’de Topçu ve Füze Okul Komutanlığına ulaştığı, sanığın bu atama emrinin kendisine telefon ile saat 21.59’da bildirilmesi üzerine Topçu ve Füze Okul Komutanlığına gelerek, burada sanık …’ye atama emirlerini bildirip akabinde tüm komutanlıklara gelen sıkıyönetim direktiflerini bildirmek üzere ana ast birlik komutanlarıyla toplantı yaptığı, sıkıyönetim direktifleri çerçevesinde o gece için çağırdığı sanık Albay … ve Okul Komutanlığı bünyesindeki Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ı birlikte ilçenin durumu ile ilgili olarak keşif yapmaya gönderdiği, sanıklar … ve …’ın yanlarında sanık … ile birlikte …’ın özel sivil aracı ile keşif yaptıkları ve akabinde sanık … ve …’ü kışlanın hemen yanındaki Askeriye Camiinde okunan selaların susturulması için gönderdiği, yine sanık …’ın 48 kursiyer uzman çavuşu silahlandırıp mühimmat dağıtarak kışla dışına çıkması için sanık … ile birlikte 3 adet Mercedes Unimog marka aracı şoförleri ile birlikte sanık … Buğra Kale refakatinde Kurs Tabur Komutanı …’ın emrine gönderdiği ve ayrıca sanık …’nın emir komutasındaki Eğitim Destek ve Tatbikat Alay Komutanlığına bağlı Eğitim Destek Taburu bünyesinde bulunan bir adet ZPT’nin (Zırhlı Personel Taşıyıcı) sanık …’ın emrine gönderilmek üzere hazırlatmasına müsaade ettiği, sanık … ile saat 22.39.25 ila saat 01.24.45 arasında toplam 11 adet görüşme yaparak Topçu ve Füze Okul Komutanlığına atanan sanık …’ü saat 01.35’te 3 nolu nizamiye girişinde karşıladığı ve sanık …’ün Okul Komutanlığı 2. Karargah binasındaki faaliyet izleme merkezinde birlikleri takip ve sevk ve idare etmesini yanında bulunup destekleyerek, bu şekilde anayasayı ihlal suçunu işlediği anlaşılmıştır.
Albay rütbesi, Polatlı Topçu ve Füze Okulu Komutan Vekili olan sanığın emir komuta zincirinde ikinci sırada olduğu, okul komutanının darbecilerin atama emrine uyarak ayrılış yapmasından sonra yine darbecilerin atamasına göre 58. Topçu Tugay Komutanlığı ile birlikte okul komutanlığına atanan sanık …’ün de Topçu Tugayında olduğu süre zarfında darbe kalkışmasına dair faaliyetleri bizzat yürüttüğü, Askeriye Camiine selaların susturulması için sanık … ve yine bu sanıkla birlikte Polatlı ilçe merkezinde okunan selaları susturmak üzere görevlendirdiği sanık …’ın cebir ve şiddet içeren bu eylemleri nedeniyle atılı suç yönünden fail olarak kabul edildikleri gözetildiğinde, onlara silahlandırdıkları kursiyer uzman çavuşlardan oluşan birlikle beraber bu görevi yerine getirme emri veren sanığın yardım eden sıfatıyla cezalandırılmasının mümkün olamayacağı, bu nedenle sanığın iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve rütbesine uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icraî hareketlerde bulunduğu, fiil üzerinde müşterek hâkimiyetinin bulunduğu ve böylece atılı suça ‘doğrudan fail’ sıfatı ile iştirak ettiği, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün onanması gerektiği düşüncesine varılmıştır.
2- Sanık …’in, üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında Hava Savunma Batarya Komutan Vekili olarak görev yaptığı, …’ün 15.07.2016 tarihinde önce gece eğitimi yapılmasını emretmesi ardından gece eğitimi yapan birlikleri denetleyeceğini, silah, teçhizat ve mühimmat almalarını, füzeler dahil fırlatma araçlarının yüklenmesini emretmesi üzerine Tugay Komutan Yardımcısı …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri, birlik komutanları ve ilgili personel ile toplantı icra ettiği, toplantıya sanık …’in de katıldığı,
Sanığın daha sonra saat 21.33 sularında sanık … tarafından Tugay Harekat Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı, …’ün ‘TSK’nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği’ şeklindeki açıklamaları sonrasında sanık …’ın toplantıda bulunmaması ve …’in bataryasında takım komutanı olarak görev yapması nedeniyle başlık kısmında ‘(10) AKP’ yazılı olan Üsteğmen …’ın grup komutanı olarak göründüğü ve personel isimlerinin bulunduğu kâğıt parçasını sanık …’in …’den aldığı, … tarafından sanık …’e kavşağı kontrol altına alıp trafiğe kapama görevinin verildiği, ancak sanık …’in bir süre sonra sanık …’ı harekât merkezine çağırdığı, kağıdı …’a verdiği, …’ı …’ün yanına götürerek görüştürdüğü,
Kendisine verilen görev kapsamında …’ün tugay teşkilat yapısına aykırı olarak yeni oluşturduğu birliklerin oluşum sürecini takip edip personel ve araçların dağılımını yaptığı, bu kapsamda kendi bataryasının takım komutanı olan sanık … ile beraber AK Parti Genel Merkezinin bulunduğu kavşağı trafiğe kapatmak ve kontrol altına almak için görevlendirilen grubun sözde görev/personel listesinde isimleri yazan personel ve eksiklikleri batarya personelinden tamamlayarak silah, teçhizat ve mühimmat alımı gibi hazırlıkları yaptıkları, …’ın dijital materyalindeki SMS mesajı içeriklerine göre saat 21.55 civarında batarya personeli olan sanık Astsubay Umut Nuri Altun’a hafif silah mühimmatı alınması talimatı verdiği, bataryanın ….. plaka sayılı BMC marka araçlarını intikale hazır hâle getirttikleri ve araçlardan birine Markoni marka telsiz taktırdığı, ayrıca bataryasının personeli olan uzman erbaşlar …, …, …, …’yi ‘AŞTİ’ grubunun komutanı sanık …’ın, uzman erbaşlar …, …, …, …, …’ü ise ‘çevre yolu’ grubunun komutanı sanık …’in emrine gönderdiği,
Sanık …’in harekat merkezindeki toplantıdan bataryasına dönmeden önce saat 21.51’de …’a ‘Yakındaki herkes hemen mesaiye gelsin’ şeklinde mesaj gönderdiği, batarya personeli olan sanık …’a mesaj göndererek izinde olan personeli çağırmasını emrettiği, saat 01.04’te WhatsApp grubundan gönderdiği ‘yıllık izinde olan ve hala bataryaya katılamayan arkadaşlar bu gece bir şekilde yola çıkıp yarın bataryada olacak. Tug.k. emridir.’ şeklindeki mesajla izinli personeli tugaya çağırdığı, bunun üzerine bir kısım izinli personelin sanık … ile irtibata geçtiği, sanığın bu defa saat 02.44’te ‘Arkadaslar şuan yollar kapalı olduğu için zaten gelemeyeceksiniz. Yola çıkmayın telefonunuz açık olsun benden emir bekleyin’ ve saat 03.27’de ‘Arkadaşlarım Tugayın göndermiş olduğu mesaj emrinde henüz bir değişiklik yok ancak sizleri mağdur etmemek adına böyle bir tedbir aldım. Yolların durumunu degerlendirerek kendi tedbirinizi alın. Yola çıkmış olanların gelmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum. Yollar kapalıysa da biraz beklemenizde fayda var.’ şeklinde mesajlar göndererek tugaya çağrılan personeli sevk ve idare ederek darbe girişimine iştirak etmelerini sağlamaya çalıştığı,
Ankara’ya gitmeye çalışan sanıklar ile halk arasında tartışma çıktığının ve polis tarafından silahlarının alınmak istendiğinin aynı WhatsApp grubunda bildirilmesi üzerine sanık …’in Tugay Komutan Yardımcısı …’ten aldığı talimatla ‘polise kesinlikle silahınızı vermeyin, halk iyice şiddetini arttırırsa polisi siz arayın’ şeklinde mesaj göndererek darbe girişimi kastıyla tugay dışına çıkan sanıklara silahlarını polislere teslim etmemeleri, gerekirse polisin üzerini arayıp silahını almak suretiyle etkisiz hâle getirilmesi, bu suretle cebir uygulamaları yönünde emir vererek tugay dışındaki sanıkları sevk ve idare ettiği, bu şekilde anayasayı ihlal suçunu işlediği anlaşılmıştır.
Sanık … tarafından 15 Temmuz günü saat 21.33’te yapılan ve hazır bulunanlara darbe ve sıkıyönetim ilanının tebliğ edildiği, darbe kalkışması esnasında kendilerine verilen görevin açıklandığı toplantıya katılan sanığın, kendisine toplantıya katılmayan kendi bataryasının takım komutanlarından sanık … için planlanan AK Parti binasını ele geçirme görevinin tevdi edilmesi üzerine …’ı birliğe çağırıp bu görevi ona verdiği, … emrine verilen birliği oluşturup silahlanmaları emrini verdiği, yine bataryasından uzman erbaşları AŞTİ görevi verilen sanık …’ın, bir kısım personelini ise Çevre Yolu için görevlendirilen sanık …’in emrine gönderdiği, ayrıca bataryasına ait üç aracı da intikale katılacak birliklerin emrine verdiği, birlik dışında olup birliğe katılma emri verilen personeli sevk ve idare ettiği, halkın yolu kesip polisin silahlarına el koymak istediğini bildiren birlik komutanlarına Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in talimatıyla kesinlikle polise silah teslim edilmemesi gerekirse polisin üstünün kendileri tarafından aranması emrini verdiği, onun emri ile kışla dışına intikale çıkan sanık …’ın fail sıfatıyla cezalandırıldığı gözetildiğinde sanığın iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve rütbesine uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icraî hareketlerde bulunduğu, fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurduğu ve böylece atılı suça ‘doğrudan fail’ sıfatı ile iştirak ettiği, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün onanması gerektiği düşüncesine varılmıştır.
3- Sanıklar …, …, … yönünden:
a) Sanık …’ün 15.07.2016 günü saat 21.33’te yaptığı toplantıya katılan ÇNR Birlik Komutanı olan sanık Üsteğmen …’na sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/Söğütözü Kavşağını trafiğe kapatma, kontrol altına alma görevinin verildiği,
Bu görev kapsamında Kurmay Başkanlığı Harekât ve Eğitim Şubesi Ateş Destek Subayı ve fail olarak cezası onanan sanık Yüzbaşı …’in sanık … ile birlikte kendi birlik oluşumunu sağlayarak ve diğer yeni oluşturulmuş birliklere gidecek personelleri de ilgili birliklere göndererek, birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yaptıkları,
Bu şekilde birliğini oluşturan sanıklar … ve …’nun, toplam 23 personel ve 4 araçla kışlanın 1 nolu nizamiyesinden saat 00.16.15 ila 00.16.53 arasında çıkarak Ankara’ya doğru yol aldıkları, Polatlı/E-90 karayolu üzeri Kargalı köyü ayrımı (Hızlı Tren köprüsü) mevkiinde polis barikatını aşarak yoluna devam edip Ankara girişi Yapracık yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbeye teşebbüsün başarısız olması karşısında ilerlemenin imkânsızlığı nedeniyle bir süre bekledikten sonra Polatlı’ya dönüşe geçtikleri ve Basri Köy/Yassıhöyük bölgelerinde yanlarındaki diğer sanıklar ile birlikte yakalandıkları anlaşılmıştır.
b) Sanık Üsteğmen …’ın, sanık Tugay Komutanı …’ün sıkıyönetim emirlerini tebliğ ettiği olay günü saat 21.33’teki toplantıya katıldığı, sanığa sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak hakkında fail sıfatıyla atılı suçtan verilen cezası onanan sanık Yarbay … ile birlikte Telekomünikasyon İletişim Başkanlığını ele geçirme ve kontrol altına alma görevi verildiği,
Bu görev kapsamında adı geçen sanıkların birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yaptıkları,
Sanıklar Lojistik Şube Müdürü Yarbay … ve …’ın, toplam 32 personel ve 5 araçla kışlanın 2 nolu nizameyesinden saat 23.50 ila 23.51 arasında çıkarak Ankara’ya doğru yol aldıkları, Temelli çıkışındaki engellemeyi aşarak Ankara girişi Yapracık yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbeye teşebbüsün başarısız olması ve ilerlemenin imkânsızlığı nedeniyle bir süre bekledikten sonra kışlaya dönüşe geçtikleri ve Basri Köyü bölgesinde yakalandıkları anlaşılmıştır.
c) Sanık Üsteğmen …’in, sanık Tugay Komutanı …’ün sıkıyönetim emirlerini tebliğ ettiği olay günü saat 21.33’teki toplantıya katıldığı, sanığa sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak hakkında fail sıfatıyla atılı suçtan ceza verilen sanık Lojistik Destek Komutanı Binbaşı …’la birlikte sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/Samsun-Konya Yolu Kavşağını trafiğe kapatma, kontrol altına alma görevinin verildiği,
Bu görev kapsamında adı geçen sanıkların kendi birlik oluşumunu sağlayarak ve diğer yeni oluşturulmuş birliklere gidecek personelleri de ilgili birliklere göndererek, birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yaptıkları,
Bu şekilde birliğini oluşturan sanıklar … ve …’in, toplam 16 personel ve 4 araçla kışlanın 2 nolu nizamiyesinden saat 00.20 ila 00.21 arasında çıkarak Ankara’ya doğru yol aldıkları, Polatlı/E-90 karayolu üzeri Polatlı-Terminal önünde polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbeye teşebbüsün başarısız olması karşısında ilerlemenin imkânsızlığı nedeniyle yanlarındaki diğer sanıklar ile birlikte yakalandıkları anlaşılmıştır.
Her üç sanığın da olay tarihinde saat 21.33’te sanık Tugay Komutanı …’ün darbe girişimini ve sıkıyönetim emirlerini tebliğ edip görev dağılımı yaptığı toplantıya iştirak ederek darbe girişimi kapsamındaki görev emirlerini aldıkları, Ankara şehir merkezindeki birtakım hassas noktaların ele geçirilmesi ve kontrol altında tutulması için oluşturulan üç ayrı birlikte görevlendirildikleri, yaklaşık 90 kilometre uzaktaki hedeflerine teçhizatları ile intikale başladıkları ve Temelli’deki barikat noktasını aşarak Yapracık yokuşuna kadar geldikleri ve burada halkın yolu kapatması karşısında yollarına devam edemedikleri, orada veya dönüş yolunda yakalandıkları olayda;
Bu sanıkların eylemiyle aynı mahiyette olan ve birlikte hareket ettikleri kendilerinden üst rütbede olan diğer sanıkların fail olarak cezalandırıldıkları ve Yüksek Dairenin de bu vasıflandırmayı kabul ettiği, sanıkların iştirak iradeleri gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icraî harekette bulundukları, böylece amaç suç yönünden fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları, bu nedenle TCK’nın 37. maddesi kapsamında ‘doğrudan fail’ olarak kabul edilmeleri gerektiği düşüncesine varılmıştır.
4- Sanık …’ın, yüzbaşı rütbesiyle 58. Topçu Tugayında Harekât ve Eğitim Kısım Amiri olarak görev yaptığı, aynı zamanda 1. Topçu Taburu Komutanlığı görevini vekâleten yürüttüğü, …’ün 15.07.2016 tarihinde önce gece eğitimi yapılmasını emretmesinin ardından gece eğitimi yapan birlikleri denetleyeceğini, silah, teçhizat ve mühimmat almalarını, füzeler dahil fırlatma araçlarının yüklenmesini emretmesi üzerine Tugay Komutan Yardımcısı …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri, birlik komutanları ve ilgili personel ile toplantı icra ettiği, toplantıya sanık …’ın da katıldığı,
Sanığın daha sonra saat 21.33 sularında sanık … tarafından Tugay Harekât Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı, sanık …’ün ‘TSK’nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği’ şeklinde açıklamaları sonrasında kendisine verilen görev kapsamında önce 1. Topçu Taburunu içtima alanında topladığı, daha sonra …’ün tugay teşkilat yapısına aykırı olarak hazırladığı birlik listelerindeki isimleri okuyarak ve diğer grup komutanlarının birlik oluşturmalarını takip ederek yeni birliklerin oluşumunu temin ettiği, 1. Tabur bünyesindeki mühimmat, personel ve araçların dağılımını yaptığı,
Bu kapsamda; 1. Tabur 5. Batarya Komutanlığından … plaka sayılı aracı ve şoförü sanık Uzman Çavuş…’i,…. plaka sayılı aracı ve şoförü Uzman Çavuş …’u, …. plaka sayılı aracı ve şoförü …’ı, aynı taburun 2. Batarya Komutanlığından 094657 plaka sayılı araç ile şoförü …’i ‘Çevre Yolu’ grup komutanı sanık …’in emrine gönderdiği; 1. Tabur Karargah Takım Komutanı Astsubay Başçavuş …’e silah ve teçhizat aldırtarak ‘Ümitköy’ grup komutanı sanık …’ın emrine gönderdiği; 1. Tabura tahsisli… plakalı fırlatma aracı ile….ve 094613 plaka sayılı Man marka personel/mühimmat kamyonları şoförleri olan uzman erbaşlar …, … ve …’ü, Kursiyer Teğmen …’ü ve 1. Tabura tahsisli….. plakalı fırlatma aracı ile …. ve…. plaka sayılı Man marka personel/mühimmat kamyonunu ‘Beysukent’ grup komutanı sanık …’ın emrine gönderdiği; …’i 4. Batarya Komutanlığından mühimmat alabileceğini söyleyip yönlendirdiği; ‘Bilkent’ grup komutanı …’in emrine 4 araç ve 5 personel verilmesini temin ettiği; sanık Astsubay …’e mühimmat alınmasını emrettiği ve ‘Türksat’ grup komutanı …’in emrine gönderdiği; 4 Man marka araç ve 4 uzman çavuşu ‘Samsun-Konya yolu’ grup komutanı …’un emrine gönderdiği; sanık Yüzbaşı …’ın isteği üzerine uzman çavuşlar …, …, ….. ve Uzman Çavuş … ile iki aracın ‘Özel takım’ isimli koruma ekibinde görevlendirilmesini temin ettiği,
Dosya kapsamına göre … tarafından öğle saatlerinde verilen emirde sadece gece eğitimi yapılacağı bildirilmiş, bu eğitimin icrası için izinlerin iptal edilmesi, garnizon dışına çıkışlara izin verilmemesi, gönderilmiş olan personelin geri çağırılması yönünde verilmiş bir emir bulunmamasına karşın sanık …’ın 15.07.2016 saat 12.58’de sanıklar …’a ve …’a gönderdiği mesajlarda ‘Kimseye izin vermeyin. Gönderdiğiniz varsa çağırın. garnizon terk te vermeyin. Eğitim 19:00-23:00. 24 de olabilir. Eğitim planlayın. Eğitim yapan personel arac olsun. Başında bulunun’ şeklinde emirler verdiği,
Olağan bir gece eğitimi yapılması dışında henüz verilmiş bir emir bulunmaması, tugay dışına çıkılarak Ankara’ya gidilmesi ve izinli personelin çağırılması emirlerinin ise … tarafından saat 21.33’teki toplantıda verilmiş olmasına karşın sanık …’ın …’a saat 18.20’de gönderdiği mesajda ‘Telefonlar açık olsun,’ saat 18.33’te gönderdiği mesajda ‘Intikal duzeni alin diyebilirler. Eksik icin diğer bt.lardan takviyeyi dusunun’ saat 18.47’de gönderdiği mesajda ise ‘Dış birliktekileri de çağırmaya hazır olun.’ şeklinde emirler verdiği, mühimmat yüklemesi yapılması emrinin … tarafından birlik komutanlarına saat 20.30’da yapılan toplantıda açıklanmış olmasına karşın sanık …’ın …’a saat 19.12’de ‘mühimmat yükleyin de diyebilir. Cephaneliklerin anahtarı filan hazır olabilir’ şeklinde mesaj gönderdiği,
Sanığın bu şekilde yaptığı hazırlık faaliyetleri ile darbe girişiminden önceden haberdar olduğunu gösterdiği, kalkışma öncesi ve kalkışma başladıktan sonraki yoğun faaliyetleri, tugay teşkilat yapısına uymayan birlik oluşumundaki etkinliği, pek çok yeni birliğe personel ve araç temin etmiş olması gözetildiğinde iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve rütbesine uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icraî hareketlerde bulunduğu, fiil üzerinde müşterek hâkimiyetinin bulunduğu ve böylece atılı suça ‘doğrudan fail’ sıfatı ile iştirak ettiği, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün onanması gerektiği düşüncesine varılmıştır.
5- …, …, …, …, …, …, … ve … yönünden:
a) Sanık Muhabere Astsubay …’ın, olay gecesi görevli olmamasına karşın toplu mesaj sisteminden gelen mesaj ve MEBS Şube Müdür Vekili Astsubay Başçavuş…’ın araması üzerine 58. Topçu Tugayına geldiği ve saat 00.30 sularında Harekât Merkezine geçtiği, burada sanık …’a yardım ederek intikale çıkan birlik komutanlarını cep telefonu ile arayıp durumlarını sorduğu, ilerleyen saatlerde sanık …’ın, …’ın talimatıyla (kendi ikrarı ve HTS kayıtlarına göre) 0 541 … 19 06 nolu hattından sanık …’i (0 553 … 51 97) saat 01.26.44’te ve 02.20.24’te aradığı ve ‘tugay komutanının emridir, karşınıza sivil halk, polis çıkarsa ateş açın’ şeklinde bildirimde bulunduğu, sanık …’ın sanık …’la tugayda kaldığı, dışarı çıkan birliklere silah kullanarak yolu açıp ilerlemeleri, karşılarına çıkan sivil halka ve polise ateş açılması talimatı verdiği,
b) Sanıklar Harekât Merkez Amir Vekili Üsteğmen …, Personel Şube Özlük Kısım Amiri Üsteğmen …, Plan Subayı Yüzbaşı … ve İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı …’ın, sanık Tugay Komutanı …’ün 15.07.2016 günü saat 21.33’te yaptığı ve sıkıyönetim direktiflerini tebliğ ettiği toplantıya katılarak darbe yaptıklarını öğrenmeleri üzerine bu amaçla görevde olmayan personeli arayarak ya da mesaj atarak tugaya çağırdıkları,
c) Sanık …’ın, üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında 1. Topçu Taburu 1. Batarya Komutanı olarak görev yaptığı, 15.07.2016 günü saat 21.33 sularında sanık … tarafından Tugay Harekat Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı, …’ün ‘TSK’nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği’ şeklindeki açıklamaları sonrasında kendisine verilen görev kapsamında …’ün tugay teşkilat yapısına aykırı olarak yeni oluşturduğu birliklerin oluşum sürecini takip edip personel ve araçların dağılımını yaptığı,
d) Sanık …’un, üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında Emniyet Muhafız Takım Komutanı olarak görev yaptığı, 01.07.2016 ila 23.07.2016 tarihleri arasında izinli iken Tugay Komutanı …’ün çağırması ile iznini keserek 15.07.2016 günü tugaya gelerek göreve başladığı,
…’ün 15.07.2016 tarihinde önce gece eğitimi yapılmasını emretmesinin ardından gece eğitimi yapan birlikleri denetleyeceğini, silah, teçhizat ve mühimmat almalarını, füzeler dahil fırlatma araçlarının yüklenmesini emretmesi üzerine Tugay Komutan Yardımcısı …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri, birlik komutanları ve ilgili personel ile toplantı icra ettiği, toplantıya sanık …’un da katıldığı,
Emniyet Muhafız (ani müdahale) Takımına olay tarihine kadar cephanelik bölgesinde hiç eğitim yaptırılmadığı hâlde birliklerin cephanelikten mühimmat aldığı sırada sanık …’un Emniyet Muhafız Takımıyla cephanelik bölgesine geldiği, eğitim yapacağı bahanesi ile cephanelik bölgesinde bulunduğu, 94 nolu iglo (cephanelik) sorumlusu olan tanık Astsubay …’a cephanelik bölgesinde gece eğitimi yapacaklarını, cephanelik bölgesini dolaşacaklarını, burada görevli ani müdahale timinin de kendileriyle dolaşmasını, eğitime dahil olmasını söyleyerek …’tan cephanelikte görevli ani müdahale timini kendisine vermesini istediği, ancak tanık Burkay’ın cephaneliğin güvenliğinin aksayacağını söyleyerek ani müdahale timini sanığa vermediği, sanığın bu şekilde mühimmat teslimi sırasında herhangi bir zorluk veya engelleme ihtimaline karşı tedbir aldığı,
Sanığın daha sonra saat 21.33 sularında sanık … tarafından Tugay Harekât Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı, …’ün ‘TSK’nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği’ şeklindeki açıklamaları sonrasında …’ün toplantıda verdiği emir üzerine sanığın Emniyet Muhafız Takımında erler …, …, …, …, …’ı seçip ‘Bağlıca’ grubunun komutanı sanık …’ın emrine gönderdiği,
e) Sanık …’ın, yüzbaşı rütbesiyle 58. Topçu Tugayında 3. Topçu Taburu 1. Batarya Komutan Vekili olarak görev yaptığı, …’ün 15.07.2016 tarihinde önce gece eğitimi yapılmasını emretmesi ardından gece eğitimi yapan birlikleri denetleyeceğini, silah, teçhizat ve mühimmat almalarını, füzeler dahil fırlatma araçlarının yüklenmesini emretmesi üzerine tugay komutan yardımcısı …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri, birlik komutanları ve ilgili personel ile toplantı icra ettiği, toplantıya sanık …’ın da katıldığı,
Sanığın daha sonra saat 21.33 sularında sanık … tarafından Tugay Harekât Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı, …’ün ‘TSK’nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği’ şeklindeki açıklamaları sonrasında sanık …’ın Ankara’ya gitmek üzere sözde görevlendirmeye uygun olarak kışladan çıkış yapacak olan birliklerin oluşumlarını sağlamak amacıyla araç, personel ve mühimmat planlama ve dağılımını yaptığı,
Bu kapsamda; sanık …’nın anlatımına göre bataryasına silah ve mermi alınması yönünde emir verdiği, sanıklar … ve …’ın anlatımına göre izinli personeli birliğe çağırdığı, sanık …’ın anlatımına göre bataryasının silahlı ve tam teçhizatlı olarak içtima alanında toplanmasını emrettiği, …’ın grubundaki personelin bataryasına gelmesi için bir kısmının komutanlarıyla görüştüğü, AŞTİ grubunun komutanı …’a bir adet Markoni telsizi bulunan Man marka fırlatma aracını ve Mercedes Unimog kamyonu gönderdiği, birliklerin Ankara’ya intikalinden sonra sanık …’den saat 00.14’te aldığı emir doğrultusunda iki adet fırlatma aracına Bora füzesi yüklenmesi için atış takımına ve ilgili personele emir verdiği, fırlatma araçlarından birisine iki adet Bora füzesinin yüklendiği, ikinci aracın üzerine de füze yükleme hazırlıklarına başlandığı, saat 02.30 civarında sanığın bu emri iptal ettiği,
Tüm sanıklara ilk derece mahkemesince ‘doğrudan fail’ sıfatı ile ceza tayin edildiği, Yüksek Dairenin itiraza konu kararı ile sanıkların eylemlerini ‘yardım eden’ sıfatıyla gerçekleştirdiklerinden bahisle bu mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına oy birliğiyle karar verildiği, kabul edilen oluşa göre bu vasıflandırmaya katılmakla birlikte sanıkların darbe girişimini planlayan ve örgütsel bir faaliyet çerçevesinde icrasına girişen FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılarının araştırılması gerektiği, zira darbe girişiminin planlayıcısı ve icracısı olan silahlı terör örgütüne üye oldukları saptananlar bakımından ‘doğrudan fail’ olarak kabul edilmeleri için atılı suça herhangi bir şekilde iştiraklerinin yeterli olacağı, keza sanıklardan …’ın intikal halindeki birliklere ilettiği emirlerin içeriği, diğer sanıkların saat 21.33’te sanık Tugay Komutanı …’ün düzenlediği toplantıya iştirak etmeleri ve darbe girişiminden haberdar olduktan sonra eylemlerini gerçekleştirmiş olmaları da gözetildiğinde durumlarının Yüksek Dairenin haklarındaki mahkûmiyet hükümlerini ‘yardım eden’ oldukları gerekçesiyle bozduğu diğer sanıklardan ayrıştıkları, bu nedenle bu sanıkların örgüt bağlantısı yönünden araştırma yapılarak hüküm kurulması gerektiği düşünülmüş, bu itibarla;
1- Sanıkların kullandığı bilinen veya kendisi tarafından bildirilen telefon hattı veya hatları dışında bir hat kullanıp kullanmadıklarının tespiti bakımından, sanıkların hesabının bulunduğu bankalardan, üye olduğu dernek varsa bu derneklerden, ÖSYM’den, alışveriş yaptığı çevrim içi internet sitelerinden, internet ya da uydu üzerinden yayın yapan dijital platformlardan ve kargo şirketi gibi telefon numarasını verebileceği yerlerden araştırma yapılmak suretiyle kullandığı başka telefon hatlarının olup olmadığının tespiti,
2- Bilinen veya sonradan tespit edilen tüm GSM ve sabit hatlar yönünden Bylock kullanılıp kullanılmadığının ilgili mercilerden sorularak tespiti, bu hatlar üzerinden Bylock kullanılmış ise tespit ve değerlendirme tutanaklarının celbi,
3- Sanıkların bilinen veya araştırma neticesinde tespit edilecek olan telefon hatlarının HTS kayıtları getirtilerek ‘0’ saniye aramalar da dahil olmak üzere sabit hatlardan aranıp aranmadığı, arayan sabit hatların ankesörlü telefonlara ya da büfe gibi iş yerlerine ait kontörlü hat olup olmadığının tespiti, ankesörlü telefon ya da büfelerden kontörlü arama tespiti hâlinde bu aramaların periyodik olup olmadığı, bu hatlardan yapılan diğer aramalarla sanıklara yapılan aramaların ardışık olup olmadığı, ardışık arama yapılan diğer kişiler hakkında silahlı terör örgütü üyeliği suçundan soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının tespiti, yine arama ankesörlü telefondan yapılmış ise arama yapmakta kullanılan ankesör kartı (T-Kart) ile yapılan diğer aramaların kimlere yapıldığının tespiti ile bu kişiler arasında silahlı terör örgütü üyeliği suçunun şüphelisinin ya da sanığının bulunup bulunmadığının tespiti, ardışık arandığı belirlenen kişilerin sanıklarla aynı yerde görevli olup olmadığının ve sanıklarla aynı rütbe ya da unvana sahip olup olmadıklarının araştırılarak belirlenmesi,
4- Emniyet birimlerince, büfe/ankesörlü sabit telefon hatlarıyla irtibat kurma yöntemine ilişkin olarak düzenlenen ayrıntılı analiz raporunun temin edilerek dosyaya konulması,
5- Emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının ‘0’ saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirtilmesi,
6- Sanıkların görev yaptığı diğer şehirlerde ardışık aramalarının olup olmadığı araştırılarak sabit hat ve ankesörlü telefon kullanıldığına ilişkin analiz raporunun istenmesi,
7- Sanıklarla ilgili sabit hat veya ardışık aramaya ilişkin varsa itirafçı beyanlarının dosyaya getirilmesi, gerektiği takdirde tanık sıfatıyla dinlenmeleri,
Suretiyle örgüt bağlantıları olup olmadığının tespiti ve buna göre iştiraklerinin derecesinin tayini gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 21.04.2021 tarih ve 1392-2790 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında Anayasayı ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıklar …, …, …, …, … ve …’ın Anayasayı ihlal suçuna TCK’nın 37. maddesi kapsamında doğrudan fail olarak mı yoksa aynı Kanun’un 39/2-c maddesine göre yardım eden olarak mı iştirak ettiklerinin,
2- Yerel Mahkeme tarafından Anayasayı ihlal suçundan doğrudan fail olarak mahkûmiyetlerine hükmolunan ancak Özel Dairece anılan suça yardım eden olarak iştirak ettikleri gerekçesiyle haklarında bozma kararı verilen sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …’un iştirak derecelerinin tespit edilmesi amacıyla örgüt bağlantılarının olup olmadığı yönünden eksik araştırma bulunup bulunmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümü için 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi esnasında ülkede yaşananlara genel olarak yer verildikten sonra somut dosya kapsamında Ankara ili Polatlı ilçesinde konuşlu 58. Topçu Tugay Komutanlığı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında meydana gelen gelişmelerin ele alınması gerekmektedir. Buna göre;
A. 15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi esnasında ülke çapında yaşanan olaylar
1. Hazırlık safhası
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir Empati Danışmanlık isimli şirket adına örgüt mensupları tarafından kiralanan Ahmet Taner ….. Ankara adresindeki bir villada 2016 yılının Temmuz ayı başında başlayan ve 10.07.2016 Pazar gününe kadar süren toplantıların gerçekleştirildiği, söz konusu bu toplantıların katılımcıları arasında örgütün üst düzey TSK imamlarından firari durumdaki….. ve Hava Kuvvetlerindeki sözleşmeli subayların imamı olan ….. isimli sivil şahıslar ile Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 Esas sayılı dosyasında görülen Genelkurmay Çatı davasının sanıklarından olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekât Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürü Kurmay Albay ……, Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında Şube Müdürü Kurmay Albay ….., Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı 1. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı Tuğamiral….. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral…., İstanbul Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral ……, Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Kurmay Albay …….Genelkurmay Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral ……., Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı emrinde görev yapan Kurmay Albay…… ve Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay …..’ın olduğu, bu toplantılarda her kuvvetten askerin kendi aralarında oluşturdukları gruplar hâlinde çalışmalar yaparak darbe girişiminin detayları ile bu eylemlerde görev alacakların görev ve sorumluluklarının belirlendiği,
Yıllık izinde olan Kurmay Yarbay … ….ın, Ankara Mamak’taki 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına bağlı 2. Mekanize Piyade Taburu Komutanı Kurmay Yarbay ….. tarafından çağrılması üzerine 11.07.2016 tarihinde Ankara’ya geldiği, firari bir örgüt mensubu tarafından kiralanan Çaldıran Mahallesi…..Keçiören Ankara adresindeki eve aynı gün akşam saatlerinde…..yle birlikte gittikleri, burada asker kişiler ……… yer aldığı bir toplantıya katıldıkları, bu toplantıda Tuğgeneral … …..’nun yönetime el koyacaklarını söylediği ve Ankara’daki kritik noktalarla kamu kurum ve kuruluşlarına nasıl konuşlanacakları gibi hususları konuşup darbe girişimine ilişkin planlamalar yapıldığı, bu plan çerçevesinde harita üzerinde Ankara’nın ikiye bölünüp hangi birliklerin kontrolünde olacağının belirlendiği, Kurmay Yarbay … ….’ın Ankara’daki birliğine katılışını henüz yapmamış olması nedeniyle eski çalıştığı yer olan İstanbul’da görevli olduğu söylenip darbe girişiminin İstanbul ayağıyla ilgili planlama yapan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Proje Yönetim Şube Müdürü Kurmay Albay …..nin yanına götüreceklerinin söylendiği, akabinde Kurmay Yarbay … Yanık’ın Kurmay Albay … tarafından Kurmay Albay…..nin olduğu ve firari Kurmay Albay …..’in ikamet ettiği Ümitköy semtindeki bir eve götürüldüğü,
12.07.2016 tarihinde akşam saatlerinde Kurmay Yarbay ……. ile firari Kurmay Albay …..ve Kurmay Binbaşı … ……..’nun katıldığı ve Kurmay……tarafından yönetilen bir toplantının bu evde gerçekleştirildiği, söz konusu toplantıda Kurmay Albay …’nin İstanbul’a ilişkin planlamaların yapıldığını, hangi birliklerin nereleri kontrol altına alacağını, enterne edilecek askerî personelin kimler olduğunu, aralarındaki haberleşme için bir WhatsApp grubu kurulması gerektiğini ve İstanbul Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığından gelişmeleri takip ederek Ankara’daki Genelkurmay Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezine bilgi aktarımında bulunmalarını söylediği,
Bu toplantıyı müteakiben Kurmay Yarbay … Yanık ile firari Kurmay Albay… ve Kurmay Binbaşı … … ….’nun, kendilerine verilen görevi yerine getirmek amacıyla 13.07.2016 tarihinde saat 04.00 sıralarında İstanbul’a doğru hareket ettikleri,
Darbe girişiminin İstanbul ayağındaki eylem ve faaliyetlerin koordine edilmesi noktasında görevli Kurmay Albay …’nin de 13.07.2016 tarihinde Ankara’dan İstanbul’a geldiği,
13.07.2016 tarihi saat 19.00 ile 14.07.2016 tarihi saat 01.30 arasında İstanbul Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında yaptıkları toplantıya 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı Tugay Komutanı Tuğgeneral…., Tugay Komutan Yardımcısı Kurmay Albay … … Tugay Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay …. 1. Tank Tabur Komutanı Kurmay Yarbay …., 1. Ordu Komutanlığı Harekât Kurmay Başkanı Tuğgeneral …. 23. Motorize Piyade Alay Komutanı Kurmay Albay…, 47. Motorize Piyade Alay Komutanı Kurmay Albay …. firariler 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay …., 2. Tank Tabur Komutanı……. 172. Zırhlı Tugay Komutanlığı Komutan Yardımcısı Kurmay Albay…. Tuzla Piyade Okul Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Alay Komutanı Kurmay Albay ….. 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı … Karabekir ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurumsal Proje Şube Müdürü Kurmay Albay …’nin katıldığı,
Kurmay Albay ….nin koordinesinde geçen bu toplantıda darbe girişimine yönelik hazırlıkların ne seviyede olduğu, ne kadar personel, araç ve gereç sevk edileceği, ifşa olunmaması için personelin hangi gerekçelerle birliklerine çağrılmaları ve görev alanlarına sevk edilmeleri gerektiği gibi konuların konuşulduğu ve sorumluluk alanlarının belirlendiği, Kurmay Albay …’nin darbe girişiminin 15 Temmuz gecesinde gerçekleşeceğini söylediği, Tuğgeneral …’nun birlik komutanlarına sorumluluk bölgelerinde sivil şekilde keşif yapmaları yönünde talimat verdiği, Kurmay Albay … tarafından ateş açana ateşle karşılık verileceği emrinin tebliğ edildiği,
Kurmay Yarbay … Yanık ile firariler Kurmay Albay… ve Binbaşı … … …..’nun, 14 Temmuz 2016 tarihinde öğle saatlerinde Esenler’deki Topkule Kışlasında bulunan 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında firari Tugay Komutanı Tuğgeneral … …..’in ev sahipliğinde tugayın birlik komutanlarının da katıldığı ve aynı konuların gündemde olduğu bir toplantı daha gerçekleştirdikleri,
Bu toplantı sonrasında Kurmay Yarbay …….ın, Kara Harp Akademisi Komutanlığına giderek firari Baş Hoca Kurmay Albay … ile görüşüp yönetime el konulacağını ve bu kapsamda Hava Harp Okulunda saat 21.00’de koordinasyon toplantısı icra edileceğini bildirdiği, akabinde Hasdal Kışlasındaki 6. Motorize Piyade Alayına giderek alayın eski ve yeni alay komutanları olan Kurmay Albay …. ile…..’ye toplantının yerini ve zamanını söylediği ve Kurmay Albay Müslüm Kaya ile birlikte Hava Harp Okuluna gittiği,
Toplantı öncesinde Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasının sanığı Hava Kuvvetleri Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral …’in, Hava Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral Fethi Alpay’ın makam aracıyla hava alanından alınarak saat 19.47’de okula geldiği ve Tuğgeneral Fethi Alpay’ın makam odasında toplantıyı beklemeye başladığı,
14.07.2016 tarihinde saat 21.00’de Hava Harp Okulundaki şeref salonunda başlayan ve katılımcılarının nizamiye girişinde “…’in misafiriyiz.” demeleri üzerine kayıt yaptırmaksızın içeri alındıkları bu toplantıya Kurmay Yarbay …….., firariler Kurmay Albay… ve Binbaşı … … ….., 1. Ordu Komutanlığı Harekât Kurmay Başkanı Tuğgeneral ….., Hava Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral ….., Hava Harp Okulu Dekanı Kurmay Albay …. 6. Motorize Piyade Alayının eski ve yeni alay komutanları Kurmay Albay ………, 47. Motorize Piyade Alay Komutanı Kurmay Albay…, firariler 172. Zırhlı Tugay Komutan Yardımcısı Kurmay Albay…… Tuzla Piyade Okul Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Alay Komutanı Kurmay Albay ….., Kara Harp Akademileri Komutanlığında Baş Hoca Kurmay Albay … ile öğretim görevlisi Kurmay Binbaşı …… ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurumsal Proje Şube Müdürü Kurmay Albay … ve Tuğgeneral …’in katıldığı,
Toplantının koordinatörlüğünü Tuğgeneral…… Tuğgeneral … ve Kurmay Albay …’nin yaptığı, toplantıda darbe girişiminin 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece saat 03.00’te icra edileceğinin tebliğ edildiği, Kara Harp Akademisindeki kurmay subay öğrencilerin takviye personel olarak görevlendirilmesine karar verildiği,
Alınan bu karar uyarınca Kara Harp Akademisindeki kurmay subay öğrencilerin, 15.07.2016 tarihinde öğle saatlerinde firari Baş Hoca Kurmay Albay … tarafından başlarında öğretim görevlisi subaylar olmak üzere gruplara ayrılarak İstanbul’daki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı, 23. Motorlu Piyade Alay Komutanlığı ve Selimiye Kışlası gibi çeşitli birliklere görevlendirildikleri,
Kurmay Albay …’nin gerçekleştirilen toplantılar sonrasında Ankara’ya döndüğü ve darbe girişimi esnasında Akıncı Üstünde olduğu,
2. Eylem safhası
Ailesiyle birlikte askerî bir kampta tatilde bulunduğu esnada telefonla aranıp birliğine çağrılması üzerine Ankara’da konuşlu Kara Havacılık Komutanlığına gelen Binbaşı O.K’ya 15.07.2016 tarihinde saat 10.30 sıralarında Tabur Komutanı Binbaşı ……in arabayla alay komutanına gittikleri esnada telefonunu kapattırarak ve aracın radyosunun sesini açarak “Ben senin hizmetten olduğunu biliyorum ama uzatmayacağım, bu gece faaliyetimiz olacak. Mesela ben Cooger helikopteriyle….ı alacağım, sen de … Bolat’la uçacaksın. Çok kan akacak.” dediği, akabinde Binbaşı O.K’nın öğleden sonra mesaiyi terk ederek ticari bir taksiye binip Milli İstihbarat Teşkilatına gittiği, burada kendisiyle ön görüşme yapan görevlilere “Bir helikopter ….’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum.” diye söylediği, akabinde MİT Müsteşarı ……ın Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral….i arayıp durumu aktardığı ve teferruatını anlatması için bir yardımcısını gönderdiği, MİT Müsteşar Yardımcısı ile görüşen Orgeneral …..in konuyu Genelkurmay Başkanı Orgeneral……’a aktardığı, konunun önemine binaen MİT Müsteşarı ….’ın Genelkurmay Başkanlığına davet edildiği, yapılan toplantıda söz konusu durumun daha büyük bir olayın parçası olabileceğine kanaat getirildiği, bunun üzerine Genelkurmay Başkanı…..’ın Cari Harekât Daire Başkanı Tuğgeneral…..’a “İlhan, Türk hava sahasını her türlü askerî uçuşa yasaklıyorum.” dediği ve bu emrin Hava Kuvvetleri Harekât Merkezine iletildiği, ayrıca Kara Havacılık Komutanlığını denetim görevini Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral…..’a, Etimesgut Zırhlı Birliklerini denetleme görevini ise Ankara Garnizon Komutanı ve 4. Kolordu Komutanı Korgeneral …..’a verdiği,
Saat 21.30’da İstanbul Beylerbeyi civarında bir grup askerin, sivil araçların önünü keserek “Darbe yaptık, kimlik soruyoruz.” dedikleri ve bazı araçları da geri gönderdikleri,
Saat 22.00 civarında Boğaziçi ve Fatih Sultan … Köprülerinin bir grup asker tarafından tek taraflı olarak trafiğe kapatıldığı,
Harp Akademileri Komutanı Korgeneral …. ile Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral……in derdest edilip askeri cezaevine konulduğu,
Moda Deniz Kulübünde bir düğünde bulunan aralarında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın da olduğu çok sayıda üst düzey komutanın rehin alınıp darbe girişiminin komuta merkezi konumundaki Akıncı Üstüne götürüldüğü,
Saat 21.00 sıralarında Tümgeneral … Dişli’nin “Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz.” diyerek darbe girişimini tebliğ ettiği Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın söylenenlere tepki göstermesi üzerine makamında rehin alındığı,
Ankara’daki birçok üst düzey komutanın, … Genel Sekreteri …..’nın ve Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan’ın da rehin alındığı,
İstanbul’da Valilik binası, İl Emniyet Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi, Afet Koordinasyon Merkezi, Sabiha Gökçen Havalimanı, Borsa İstanbul binası, Ak Parti İl Başkanlığı, Taksim Meydanı, Digitürk binası, Hürriyet Gazetesi ile CNN Türk ve Kanal D televizyonu binalarının; Ankara’da ise … Külliyesi, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı, İl Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Türksat ve Türk Telekom Ulus binasının işgal edilmeye çalışıldığı,
İstanbul Atatürk Havaalanının giriş ve çıkışlara kapatıldığı, uçuş kontrol kulesinin ele geçirilip uçuşların durdurulduğu,
İstanbul ve Ankara’da yerleşim yerleri üzerinde alçaktan uçan savaş uçaklarının sonik patlamalara neden olduğu, Adana’da bulunan İncirlik üstünden kalkan tanker uçakların F-16 uçaklara yakıt ikmali yaptığı, ayrıca keşif ve koordinat belirleme görevi ifa eden uçakların da kullanıldığı,
Saat 23.02’de Başbakan…..’ın bir televizyon kanalındaki açıklamasında yaşananları kalkışma olarak nitelendirerek hükûmetin iş başında olduğunu ve bu kanunsuzluğa iştirak edenlerin cezalandırılacağını belirttiği,
Saat 23.18 ve 00.00 sıralarında Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı ve Polis Havacılık Daire Başkanlığının iki farklı saldırıyla F-16 uçakları tarafından bombalandığı,
16.07.2016 tarihinde saat 00.02 sıralarında MİT yerleşkesinin helikopterle ateş açılarak tarandığı,
Ankara’daki TRT yerleşkesinin bir grup asker tarafından ele geçirildiği, saat 00.13’te olağan yayın akışı kesilerek TRT spikeri tarafından “Sevgili seyirciler, bu metnin tüm Türkiye Cumhuriyeti kanallarında yayımlanması Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir emridir” denildikten sonra;
“Türkiye Cumhuriyetinin değerli vatandaşları,
Sistematik bir şekilde sürdürülen Anayasa ve kanun ihlalleri, devletin temel nitelikleri ve hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri de dahil olmak üzere devletin tüm kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hâle getirilmiştir. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan Cumhurbaşkanı ve hükûmet yetkilileri tarafından temel hak ve hürriyetler zedelenmiş, kuvvetler ayrılığına dayalı laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan kaldırılmıştır. Devletimiz uluslararası ortamda hak ettiği itibarını yitirmiş ve evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı, otokrasiyle yönetilen bir ülke hâline getirilmiştir. Siyasi idarenin, aldığı hatalı kararlarla mücadeleden geri durduğu terör tırmanarak birçok masum vatandaşımızın ve teröristle mücadele eden güvenlik görevlilerimizin hayatına mal olmuştur. Bürokrasi içerisindeki yolsuzluk ve hırsızlık ciddi boyutlara ulaşmış, ülke sathında bununla mücadele edecek hukuk sistemi işlemez hâle getirilmiştir.
Bu ahval ve şerait altında yüce Atatürk’ün önderliğinde milletimizin olağanüstü fedakarlıklarla kurduğu ve bugünlere getirdiği cumhuriyetimizin koruyucusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinden hareketle;
Vatanın bölünmez bütünlüğünü, milletin ve devletin bekasını devam ettirmek,
Cumhuriyetimizin kazanımlarının karşı karşıya kaldığı tehlikeleri bertaraf etmek,
Hukuk devleti önündeki fiili engelleri ortadan kaldırmak,
Millî güvenlik tehdidi hâline gelmiş olan yolsuzluğu engellemek,
Terörizm ve terörün her türlüsüyle etkin mücadele yolunu açmak,
Temel evrensel insan haklarını, mezhep ve etnisite ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarımız için geçerli kılmak,
Laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesi üzerine oturan Anayasal düzeni yeniden tesis etmek,
Devletimizin ve milletimizin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazanmak,
Uluslararası ortamda barış, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini tesis etmek maksadıyla yönetime el koymuştur.
Devletin yönetimi, teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta Sulh Konseyi; Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.
Meşruiyetini kaybetmiş siyasi iktidara görevden el çektirilmiştir. Vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına hakkaniyet ve adaletle karar vermeye yetkili mahkemeler önünde hesap vermesi temin edilecektir.
Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. İkinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır. Vatandaşlarımızın kendi güvenlikleri için bu yasağa hassasiyetle uymaları önem arz etmektedir. Havaalanları, sınır kapıları ve limanlardan yurt dışına çıkışlara yönelik ilave tedbirler getirilmiştir.
Devlet düzeninin en kısa zamanda tesis ve idamesi için her türlü tedbir alınmış ve uygulanmaktadır. Hiçbir vatandaşımızın zarar görmesine müsaade edilmeyecek, kamu düzeninin bozulmasına fırsat verilmeyecektir.
Hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm vatandaşlarımızın ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı, evrensel temel hak ve hürriyeti Yurtta Sulh Konseyinin teminatı altındadır. Yurtta Sulh Konseyi üniter devlet yapısı içinde dil, din, etnik köken ayrımı yapılmaksızın toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir anayasa hazırlanmasını en kısa zamanda sağlayacaktır. Çağdaş, demokratik, sosyal, laik hukuk ilkelerine dayalı Anayasal düzen tesis edilene kadar Yurtta Sulh Konseyi ulusumuz adına her türlü tedbiri alacaktır.
Tüm vatandaşlarımıza saygıyla duyurulur.
Yurtta Sulh Konseyi” şeklindeki ifadelerin yer aldığı bir bildirinin okunduğu,
Saat 00.24’te Cumhurbaşkanı ……’ın, internet vasıtasıyla CNN Türk kanalına verdiği demeçte darbe girişimini silahlı güçler içerisindeki küçük bir azınlığın kalkışması olarak niteleyip vatandaşlardan hükûmete destek için sokağa çıkmalarını istediği,
Saat 00.52’de 1. Ordu Komutanı Orgeneral…’ın bir televizyon kanalına bağlanarak askeri kalkışmaya ilişkin “Bu, TSK tarafından desteklenen bir hareket değildir. Bu olaylar meydana geldiği andan itibaren Sayın Valimizle bir araya gelip İstanbul üzerine yoğunlaştık. Buradaki problemi çözmek için çalışıyoruz.” şeklinde açıklama yaptığı,
Saat 01.10 sıralarında Sikorsky tipi askerî helikopter tarafından Ankara’daki TÜRKSAT uydu istasyonunun ve aynı sıralarda Ankara Emniyet Müdürlüğünün de uçak ve helikopterlerden atılan mühimmatla vurulduğu,
1. Özel Kuvvetler Tugay Komutanı Tuğgeneral… ve beraberindeki rütbeli personelin uçakla Diyarbakır’dan hareket edip Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığına saat 02.00 civarında geldiği,
Saat 02.15’te Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral … komutasına giren ve içinde MAK ve SAT timlerinde yer alanların da olduğu askerî personeli taşıyan üç helikopterin Cumhurbaşkanının bulunduğu Marmaris’e gitmek üzere Çiğli üstünden kuleyle temas kurmadan ve gerekli izinleri almadan kalktıkları,
Saat 02.50 sıralarında F-16 uçakları ve askeri helikopterlerle TBMM binasının vurulmaya başlandığı, aralıklarla olmak üzere 4 bomba atıldığı, bu nedenle milletvekilleri ve basın mensuplarının sığınağa geçmek zorunda kaldığı,
Saat 06.19 sıralarında … Külliyesinin önünün F-16 uçakları tarafından bombalandığı,
Darbe girişimi teşebbüsünün ilk anları olan saat 21.15’te Binbaşı … … ….. tarafından kurulan, katılımcıları Ankara ve İstanbul’da görevli bazı subaylar olan, darbe girişimi esnasındaki gelişmelerin birbirlerine aktarılmasına ve buna göre gerekli eylemlerin icra edilmesine yönelik olarak “E5 ve TEMden istanbul disina cikan trafik serbest birakilacak, istanbul icine giren trafik engellenecek ve geri cevirilecek; AKOM’a müdahale edildi; 1.koprunun avrupa istikameti durduruldu; Alademi takviye ekibi hadimkoyde; Tanklar b.paşada; Ataturk hava limani tamam. Hava limanina girisler yasaklandi. Cikislar serbest; geçirmeyin ateş serbest; Bayrampasadan bir tane bile polis cikmayacak; tüm zırhlı unsurlar sahaya insin; AKP İstanbul il teşkilatı kontrol altında; sakın tereddüt etmeyin çakın; İstanbul moda deniz kulübüne müdahale lazım. Generaller var.derdest edilecek; Taksime takviye istiyoruz kalabalik toplanıyor; toplanan kitlelere ve askeri kuvvetlere karşı duran polislere silahla, tanklarla sert şekilde müdahale edilecek; bu tvlerin susturulması gerekiyor; Çengelköy de direnen 4 kişiyi vurduk; arıcılar camisini susturuyoruz” şeklinde mesajlar paylaşılan ve darbe girişiminin başarısızlıkla neticeleneceğinin anlaşılması üzerine saat 05.48’de “faaliyet iptal, hayatta kalın.” şeklindeki mesajla sona eren “Yurtta Sulh Biziz” isimli bir WhatsApp grubunun mevcut olduğu,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000’in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları da dahil olmak üzere 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74’ü tank 246 zırhlı aracın ve 4.000’e yakın hafif silahın kullanıldığı darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edildiği, TBMM ve … Külliyesi gibi birçok stratejik merkezin bombalandığı, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirildiği, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere Devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılması sonucunda 4’ü asker, 63’ü polis ve 183’ü sivil 250’den fazla kişinin şehit edildiği, 23’ü asker, 154’ü polis ve 2.558’i sivil olmak üzere 2.735 kişinin de yaralandığı,
Dosya kapsamı ile başka dava dosyalarındaki bilgilerden ve açık kaynaklardan tespit edilmiştir.
B. 15.07.2016 tarihindeki askerî darbe girişimi sırasında 58. Topçu Tugay Komutanlığı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında gerçekleştirilen faaliyetler
İncelenen dosya kapsamından;
Ankara ilinin Polatlı ilçesinde konuşlu bulunan 58. Topçu Tugay Komutanlığının 15.07.2016 tarihindeki tugay komutanının inceleme dışı sanık Tuğgeneral …, Topçu ve Füze Okul Komutanlığının komutanının ise inceleme dışı sanık Tümgeneral … olduğu,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 06.07.2016-16.07.2016 tarihleri arasında yıllık izinde olmasına rağmen 11.07.2016 tarihinde iznini kesip görevine döndüğü ancak resmî başlangıcını 13.07.2016 tarihinde yaptırdığı,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekât Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde kurmay albay olarak görevli olup dosyası tefrik edilen …’ün 11.07.2016 tarihinde saat 11.30 sıralarında 58. Topçu Tugayına özel aracıyla gelerek inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’le görüştüğü ve büyük bir harita üzerinde beraber çalıştıkları,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 11.07.2016 tarihinde inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’ten tugayın ayrıntılı teşkilat yoklamasını yapıp sunmasını istediği, bunun üzerine tugay personel yoklamalarının birlikler tarafından hazırlandığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 13.07.2016 ve 14.07.2016 tarihlerinde rahatsız edilmemesini ve telefon bağlanmamasını söyleyip makam odasında geç saatlere kadar cetvel ve ince uçlu kalem kullanarak A4 ve A5 kâğıtlar üzerinde çalışmalar yaptığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 2015-2016 yıllık Eğitim Faaliyet Takviminde gece eğitimi yapılacağına ilişkin bir planlama olmamasına rağmen 15.07.2016 tarihinde öğle saatlerinde verdiği talimatla gece eğitimi yapılacağından bahisle saat 20.00’den itibaren birliklerin silah, teçhizat ve mühimmatlarını almalarını ve intikalde kullanılacak araçların telsizleriyle birlikte hazır edilmesini bildirdiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 15.00 sıralarında inceleme dışı sanık Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …’a 200 paket kumanya hazırlanması emrini verdiği,
Dosyası tefrik edilen Kurmay Albay …’ün saat 18.00 civarında Ankara ili Etimesgut ilçesinde bulunan Çağlayan Askerî Sosyal Tesisinde buluştuğu inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’a Akıncılar Üstünden temin ettiği dört adet Aselsan 4900 Atlas ET marka el telsizi, harita ve Birlik, telsiz çağrı kodları, irtibat personeli başlıklı kâğıdı teslim ettiği,
Gece eğitimi devam ederken inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … tarafından saat 20.00’de tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri ve birlik komutanları ile ilgili personelin katıldığı bir toplantı gerçekleştirildiği, bu toplantıda 1. Tabur 2 ve 4. Bataryalar ile 2. Tabur 1. Bataryanın mühimmat alarak hazırlık yapması, Markoni marka telsizi olan araçların Hava Savunma Bataryasına ait garajın arkasında toplanarak Harekât Merkezi ile telsiz bağlantılarının sağlanması ve 1. Taburun 1, 3, 5 ve 6. Bataryalarının şoför desteğinde bulunması gibi hususlara ilişkin emirler verildiği, ayrıca servislerin saat 03.00’e ertelendiğinin bildirildiği, saat 20.39’da sona eren toplantıdan çıkan birlik komutanlarının gereken hazırlıkları yapmak üzere birliklerine döndükleri ve astlarına mühimmat almaları yönünde emir verdikleri,
İnceleme dışı sanık Lojistik Destek Komutanı Binbaşı …’un tugayın mühimmat mal sorumlusu olan tanık Astsubay …’ı saat 21.01’de arayıp “Cephanelik sorumlusu …’a ilet, 1. Tabur 2 ve 4. Bataryalar ile 2. Tabur 1. Bataryanın kıta yükü mühimmatlarını teslim etsin.” dediği, saat 21.10 sıralarında ise inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün cephanelik nizamiyesine giderek tanık Astsubay …’a “Ne duruyorsunuz? Mühimmat versenize.” diye bağırarak mühimmat çıkarılmasına dair sözlü emir verdiği, bunun üzerine 93 nolu depodan oldukça çok sayıdaki G3 ve Kalaşnikof tüfeği mermisinin birliklerden gelen görevli personele herhangi bir kayıt tutulmadan teslim edildiği, alınan mermilerin kışla dışına çıkacak personelin üzerlerinde taşıyacakları şarjörlere basıldığı, bir kısım mühimmatın ise sandıkların içinde kışla dışına çıkacak araçlara konulduğu,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 21.15 sıralarında başka dosya sanığı Tuğgeneral ……..ile yaptığı telefon görüşmesinde darbe girişiminin öne çekildiğini öğrenmesi üzerine yanında bulunan inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’e “Derhal tüm şube müdürlerini ve birlik komutanlarını tugay harekât merkezinde toplayın.” şeklinde emir verdiği, akabinde gittiği fotokopi odasının kapısının kilitli olduğunu ve anahtarının da lojmanda oturan sivil memurda durduğunu öğrenince kızgın bir şekilde talimat verip kapının kırılmasını sağladığı ve elindeki iki adet A4 kâğıdı sanık Üsteğmen …’a vererek fotokopisini çektirttiği,
Saat 21.33 itibarıyla Harekât Merkezindeki toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıya sanıklar Plan Subayı Yüzbaşı …, Personel Şube Özlük İşlemleri Kısım Amiri Üsteğmen …, Harekât Merkez Amir Vekili Üsteğmen …, Lojistik Destek Komutanlığı Bakım Bölük Komutanı Üsteğmen …, 3. ÇNR Birlik Komutanı Üsteğmen …, Hava Savunma Batarya Komutan Vekili Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu Komutan Vekili Yüzbaşı …, 1. Topçu Taburu 1. Batarya Komutanı Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 4. Batarya Komutanı Üsteğmen …, 3. Topçu Taburu 1. Batarya Komutanı Yüzbaşı …, Emniyet Muhafız Takım Komutanı Üsteğmen … ve İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı …; inceleme dışı sanıklar Tugay Komutan Yardımcısı Albay …, Personel Şube Müdürü Yarbay …, Tugay Karargâh Bölük Komutanlığı Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …, Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …, Kurmay Başkanlığı Harekât ve Eğitim Şubesi Ateş Destek Subayı Yüzbaşı …, Lojistik Şube Müdürü Yarbay …, Lojistik Destek Komutanı Binbaşı …, Lojistik Destek Komutanlığı Hizmet Birlik Komutanı Üsteğmen …, Gazino Müdürü Binbaşı …, İstihkâm Savaş Takım Komutanı Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 2. Batarya Komutanı Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 3. Batarya Komutanı Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 5. Batarya Komutanı Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 6. Batarya Komutan Vekili Üsteğmen … ve 2. Topçu Taburu 1. Batarya Komutanı Yüzbaşı … ile tanıklar Mali ve Bütçe Şube Müdür Vekili Astsubay Başçavuş ….. … ve 2. Tabur 1. Batarya Takım Komutanı Üsteğmen …’un katıldığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in toplantı salonundan dışarı çıkıp “Habercileri çağırın, toplantı salonunun etrafını sürekli dolaşsınlar, kimse yaklaşmasın.” diye emir verdiği, bu emrin yerine getirildiğinin inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in şoförlüğünü ve haberciliğini yapan tanık Er …’in mahkemede alınan beyanında “Herkes toplandıktan sonra içeride gizli toplantı yaptılar, biz kapının önünde bekledik.” şeklinde dile getirildiği,
Toplantının başladığı esnada Harekât Merkezine gelen inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın Ankara’dan getirdiği Aselsan 4900 Atlas ET marka el telsizlerden üç tanesi ile harita ve Birlik, telsiz çağrı kodları, irtibat personeli başlıklı kâğıdı inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’e teslim ettiği,
Söz konusu toplantıda inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün üzeri işaretli bir haritayı masaya açtıktan sonra “Arkadaşlar Genelkurmay Başkanlığından ve Kara Kuvvetleri Komutanlığından almış olduğum emre göre silahlı kuvvetler ülkede yönetime el koymuştur ve sıkıyönetim ilan edilmiştir. Ben garnizon komutanı ve sıkıyönetim bölge komutanı oldum. Topçu Okul Komutanı da 4. Kolordu Komutanı oldu. Görevlendirdiğim birlikler takviye maksatlı olarak Ankara’ya gidecek.” şeklinde açıklamada bulunduğu, sözde sıkıyönetim direktifi gereği Ankara il merkezinde kontrolün ve asayişin sağlanması görevi verildiğinden bahisle daha önceden kendi el yazısıyla hazırladığı listede yer alan ve tugayın teşkilat yapısına aykırı olarak karışık şekilde oluşturduğu birliklerin TİB Başkanlığı ile TÜRKSAT’ın ele geçirilmesi ve Ankara’daki bazı ana kavşakların kontrol altına alınarak trafiğe kapatılması amacıyla derhal hazırlanmaları ve görev yerlerine intikal etmeleri talimatını verdiği, söz konusu listeyi makasla keserek kışla dışına çıkacak ilgili grup komutanlarına teslim ettiği, toplantıdan çıkan bazı birlik komutanlarının ellerinde küçük kâğıtlar olduğunu gören ve inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün emir astsubayı olarak görev yapan tanık Astsubay Başçavuş…’in neler olduğunu sorduğu inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın “Bilmiyorum, yol kesecekmişiz, kapatacakmışız.” dediği, bu kâğıtlardan bir tanesinin inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in içinde olduğu … plaka sayılı araçta yapılan arama neticesinde bulunduğu ve üzerinde “ANK 17Abdulkadir Sucu 2 Asb 10 Uzm 4 Er Ankaraya giriş çevre yolu girişi engelle” ibaresinin yazılı olduğunun görüldüğü,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün koruma ekibi kurmak amacıyla birkaç subay ve uzman çavuşun isimlerinin yazılı olduğu Özel Takım ibareli kâğıdı inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’a verdiği,
Bahsi geçen görevlendirme listesinde Hrk Mrk başlığı altında ismine yer verilen inceleme dışı sanık Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …’ın Harekât Merkezinde görevlendirildiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün sanıklar Binbaşı … ve Yüzbaşı … ile inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’a izindeki personeli çağırmaları yönünde emir verdiği, ayrıca bu kapsamda sanık Üsteğmen … tarafından saat 22.27’de toplu mesaj sistemi vasıtasıyla tugay personeline “Birliğiniz görev almıştır, ikinci bir emre kadar izinler iptal edilmiştir, derhal birliğinize katılın, 58. Topçu Tugayı.” şeklinde mesaj atıldığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından hazırlanan ve toplantıda grup komutanlarına kesilerek verilen kâğıtlardaki iş bölümüne göre; Ankara merkezinde bulunan TİB Başkanlığı ve TÜRKSAT ile Çevreyolu, Bağlıca, Ümitköy, Beysukent, Bilkent, ODTÜ, Söğütözü, AŞTİ, Samsun-Konya Yolu ve Adalet ve Kalkınma Partisi kavşaklarının kontrol altına alınmasını ve yolların trafiğe kapatılmasını sağlamak için 12 grup hâlinde 240 personelin ve 45 aracın görevlendirildiği,
1. Taburun içtima alanında telaş ve kargaşa içinde gerçekleştirilen ve tam teçhizatlı olarak çıkılan içtimada grup komutanlarının kendilerine verilen listede isimleri ve sayıları yazılı olan personeli temin etmeye ve belirlenen araçları hazırlamaya çalıştıkları,
Genelkurmay Başkanlığından gönderilen ve altında başka dosya sanıkları Tuğgeneral … Partigöç ile Kurmay Albay Cemil Turhan’ın isimlerinin yer aldığı Atama konulu mesaj formunun saat 21.48’de Topçu ve Füze Okul Komutanlığının Faaliyet Merkezine geldiği, saat 22.43’te Topçu ve Füze Okul Komutanlığı ile 58. Topçu Tugay Komutanlığına Haberleşme Merkezi üzerinden ulaşan ve Kurmay Albay Cemil Turhan ile Tuğgeneral … Partigöç tarafından imzalanmış olan Sıkıyönetim direktifi konulu mesaj formunda;
“1. Yüce önder Atatürk’ün bizlere armağan ve emanet olan Cumhuriyetin kurucu unsuru olan Türk Silahlı Kuvvetleri ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesi ışığında;
A. Milletin huzur güven ve refahını temin etmek,
B. Özgürlükler ve hukuk devleti önündeki fiili engelleri ortadan kaldırmak,
C. Milletin ve Devletin bekasını ve bölünmez bütünlüğünü devam ettirmek,
Ç. Devletin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazandırmak,
D. Cumhuriyetin karşı karşıya kaldığı tehlikeleri ortadan kaldırmak,
E. Yolsuzluk ve terörün önüne geçebilmek,
F. Hak ettiğimiz evrensel insan haklarını ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşlarımız için yeniden sağlamak,
G. Laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti düzenini yeniden tesis etmek,
Ğ. Uluslararası organizasyonlar ve toplum ile küresel barış, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini kurmak maksadıyla 16 Temmuz 2016 saat 03.00 itibari ile yönetime el koymuştur.
2. Aynı saatten itibaren tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
3. İkinci bir duyuruya kadar, askeri makamlarca görevlendirilecek veya izin verilecek kişi ve araçlar ile sağlık maksatlı intikaller hariç olmak üzere, 16 Temmuz 2016 saat 06.00’dan itibaren tüm yurtta sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
4. İllerin idaresi maksadıyla görevlendirilen il sıkıyönetim komutanları listesi EK-A’dadır. Atanan sıkıyönetim komutanları derhal görevlerini deruhte ederek gerekli faaliyetlere başlayacaktır. İhtiyaç duyulacak ilçelerde sıkıyönetim komutanlarının belirlenmesi ve görevlendirilmesi yetkisi il sıkıyönetim komutanlarına verilmiştir. Görevlendirilen sıkıyönetim komutanları 1402 sayılı sıkıyönetim kanundaki yetki ve görevlere haiz olarak faaliyetlerini yürüteceklerdir.
5. Sıkıyönetimin tatbiki ve kamu düzeninin tesisi maksadıyla halen kurulu bulunan askeri mahkemeler mevcut bağımsızlıklarını ve yetki alanlarını muhafaza ederek sıkıyönetim mahkemesi olarak görevlendirilmiştir. Buralarda görevlendirilen hakim ve savcı kimlikleri EK-B’dedir. Kolluk güçleri sıkıyönetim mahkemeleri tarafından verilen talimatların yerine getirilmesinden sorumludur.
6. İkinci bir düzenlemeye kadar kamu yetkisi ile yapılan tüm atama ve görevlendirmeler teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından veya onun vereceği yetkiye istinaden yapılacaktır. Bunun haricinde yapılacak işlemler yok hükmündedir.
7. Ankara ve İstanbul şehirleri asayiş ve takviye planı EK-C’dedir. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından emir komuta bütünlüğü içinde devletin yönetimi maksadıyla ‘Yurtta Sulh Konseyi’ teşkil edilmiştir. Yurtta Sulh Konseyi BM, NATO ve diğer tüm uluslararası yükümlülüklerimizi yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.
8. Meşrutiyetini kaybetmiş mevcut yürütme erki görevden el çektirilmiştir. Meclis fesh edilmiştir. Vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına karar vermeye yetkili mahkemeler onunde hesap vermesi sağlanacaktır.
9. Sıkıyönetim komutanları vazifelerini ilgi kanun gereğince yerine getirecektir. Bu kapsamda, sorumlu oldukları illerde güvenlik ve asayişin temini ve muhafazası için tüm askeri ve kolluk güçlerini aktif olarak görevlendirerek, her türlü tedbiri alacaklardır.
10. 16 Temmuz 2016 saat 03.30 itibari ile tüm hava meydanları, limanlar, gümrük kapıları kontrol altına alınacak, ikinci bir emre kadar Türk vatandaşlarının her türlü vasıta ile yurtdışına çıkışlarına izin verilmeyecektir. 16 Temmuz 2016 saat 12.00’a kadar limanlarımızdan hiçbir gemi ve deniz vasıtasının çıkışına izin verilmeyecektir. 16 Temmuz 03.30’dan itibaren Sahil Güvenlik Komutanlığına ait tüm sahil güvenlik gemi ve botları deniz kuvvetleri harekât kontrolüne verilmiştir.
11. Tüm valiler görevden alınmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir ve Kayseri illerine ati vali ve büyükşehir belediye başkanları Yurtta Sulh Konseyi tarafından ivedilikle atandırılmıştır. Diğer iller ve ilçelerdeki vali, kaymakam ile gerek görülen belediye başkanlarının yerine görevlendirilmeler sıkıyönetim komutanları tarafından yapılacaktır. Önümüzdeki günlerde tüm il, ilçe vali, kaymakam ve belediye başkanları için atamalar Yurtta Sulh Konseyi tarafından yapılacaktır.
12. Siyasi patilerin tüm faaliyetleri sonlandırılmıştır. Siyasi partiler hakkındaki diğer adli ve idari işlemler müteakip dönemde yetkili makamlar tarafından ivedilikle yerine getirilecektir.
13. …, Başbakanlık, Bakanlıklar, Belediyeler, Valilikler ile Kaymakamlıklar; TSK, Jandarma ve Polis Teşkilatı tarafından emniyet altına alınacaktır. Hiçbir evrak ve malzemenin bina dışına çıkarılmasına, imha ve tahrif edilmesine izin verilmeyecektir.
14. Halkın huzur ve güveninin sağlanması maksadıyla kamu düzenini bozucu toplantı, gösteri ve yürüyüş gibi hiçbir faaliyete izin verilmeyecektir. Kamu düzenin bozulmasına ve vatandaşın günlük yaşantısının aksatılmasına asla müsaade edilmeyecek, bu tür eylem ve fiillerde bulunanlara gereken adli ve idari işlemler derhal yapılacaktır.
15. Tüm polis teşkilatı sıkıyönetim komutanları emrine alınmıştır. Vazifenin yerine getirilmesinde kusurlu davrananlar hakkında gereken adli ve idari işlemler sıkıyönetim komutanlıklarınca yapılacaktır.
16. Suçluların ve suç şebekelerinin içinde olanların ve arananların yakalanarak muhafaza altına alınması, asayiş ve emniyet temini maksadıyla sıkıyönetim komutanları, il, ilçe belediyeleri, emniyet müdürlükleri yakın işbirliği ve koordinasyon içerisinde çalışacaktır. Bu kapsamda vatandaşların da desteğinin sağlanması için gerekli tedbirler alınacaktır.
17. Halkın günlük ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik her türlü tedbir alınacaktır.
18. Sağlık ve cenaze hizmetlerinin aksatılmadan yürütülmesi maksadıyla sıkıyönetim komutanlıkları ve Sağlık Bakanlığınca tüm tedbirler alınacaktır.
19. Tüm vatandaşların can ve mal emniyetinin sağlanması için her türlü tedbir alınacaktır.
20. Yurtta Sulh Konseyi tarafından yürürlüğe konacak tüm talimat ve bildiriler genelkurmay başkanlığı resmi internet sitesinden duyularak resmi olarak tebliğ edilecektir.” ifadelerine yer verildiği ve ayrıca söz konusu mesajın eklerinin de yine haberleşme sisteminden geldiği,
Darbe girişimi esnasında Genelkurmay Başkanlığı Karargâhını ele geçiren kişilerce Yurtta Sulh Konseyi adı verilen yasa dışı bir oluşumun yönetime el koyduğuna dair mesaj formu ekindeki sözde atama listesine göre inceleme dışı sanık Tümgeneral …’nün 4. Kolordu ve Ankara Sıkıyönetim Komutanlıklarına, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün ise mevcut görevine ilave olarak Topçu ve Füze Okul Komutanlığına atandığı, inceleme dışı sanık Tümgeneral …’nün sözde atamaya uygun olarak 16.07.2016 tarihinde saat 00.30’da 4. Kolordu Komutanlığına giderek 28. Mekanize Tugay Komutanlığındaki komutan odasına geçtiği, zırhlı birlikleri ve darbe sürecini sevk ve idare eden firari Tuğgeneral … Kalyoncu ile bir arada bulunarak süreci takip ettiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün “Tüm birlikleri arayın, kim çıktı, kim hazır, kim değil, sorup benimle görüştürün.” şeklindeki emri üzerine kışla dışına gönderileceklerin isim ve telefonları yazılı olan listedeki grup komutanlarının Harekât Merkezinde görevli sanık Üsteğmen … ile inceleme dışı sanıklar Yüzbaşı … ve Astsubay Başçavuş … tarafından saat 23.20’den itibaren aranmaya başlandıkları ve tugay komutanıyla görüştürüldükleri,
Mühimmatla donatılan personeli taşıyan araçların, Genelkurmay Başkanlığının MY 55-4 (A) Yönergesi’nin 3-a maddesinde intikali tertip eden birlik tarafından güzergâh üzerindeki İl Jandarma Komutanlıklarına ve il merkezindeki Garnizon Komutanlıklarına en az 48 saat önceden mesaj çekileceği, önemli intikallerin Jandarma Genel Komutanlığına da mesajla bildirilmesi gerektiği, mesajı alan Garnizon Komutanlıklarının garnizondaki Merkez Komutanlığı/Jandarma Birlik Komutanlığı vasıtasıyla mülkî makamlara ve mahallî emniyet birimlerine intikali bildirecekleri hükmünün yer almasına karşın hiçbir bildirimde bulunulmaksızın 58. Topçu Tugayından saat 23.39’da çıkmaya başladığı, en son aracın ise saat 00.21’de tugay nizamiyesinden çıktığı, söz konusu çıkış için herhangi bir görev emri belgesinin de mevcut olmadığı,
Nizamiye kapısından gerçekleşen çıkış esnasında gerek nizamiyede bulunan inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … gerekse intikal süresince telefon irtibatı kurularak inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından veya Harekât Merkezindeki bir kısım personel aracılığıyla konvoydaki grup komutanlarına polis veya halk engeliyle karşılaşmaları durumunda silah kullanılması talimatının verildiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 23.30 civarında iki adet fırlatma aracına Bora füzesi yüklenmesi ve ayrıca 16.07.2016 tarihinde saat 01.00 sıralarında Topçu ve Füze Okul Komutanlığına bağlı Sakarya Kışlasındaki Fırtına obüslerinin çekici araçla alınarak Ankara ili Mamak ilçesinde bulunan 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına gönderilmesi yönünde talimatlar verdiği, ancak fırlatma aracına yüklenen Bora füzelerinin atışa hazır hâle getirilmediği ve Fırtına obüslerinin de Sakarya Kışlasından çıkarılmadığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 00.14’te tanık İlçe Jandarma Komutanı …’i arayıp sıkıyönetim ilan edildiğini, kendisinin sıkıyönetim komutanı olduğunu, tüm personelini acil olarak toplamasını ve vereceği emirleri beklemesini söylediği,
Saat 01.15 sıralarında Topçu ve Füze Okul Komutanlığının olduğu İnönü Kışlasının yanındaki Askeriye Camiinde selaların okunmaya başlandığı, bunun üzerine Topçu ve Füze Okul Komutanına vekâlet eden sanık Topçu ve Füze Okulu Öğretim Başkanı Albay …’nın halkın galeyana getirilmemesi gerekçesiyle gönderdiği inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın yanında inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’le birlikte anılan camiye gittiği, inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın ayakkabılarını çıkarmadan elindeki tabancayla caminin içine girip tanık Cami İmamı …’ya “Diyanet bitti, Diyanet yok, lağv oldu, şu anda biz varız.” diyerek selaları susturmasını istediği, bu camideki selayı susturmalarına rağmen okunmaya devam ettiğini duyunca selaların merkezî sistem vasıtasıyla Merkez Camiinden okunduğunu tanıktan öğrenmeleri üzerine kışlaya döndükleri,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 01.35 sıralarında sözde sıkıyönetim direktifi ekindeki görevlendirmeye uygun olarak yeni görev yeri olan Topçu ve Füze Okul Komutanlığının bulunduğu İnönü Kışlasına gittiği, okul komutanına vekâlet eden sanık Topçu ve Füze Okulu Öğretim Başkanı Albay … tarafından nizamiye girişinde karşılandığı, bu esnada camilerden okunan selaların susturulması yönünde inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından talimat verildiği, bunun üzerine inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın daha önceden hazırlatmış olduğu silahlı ve teçhizatlı hâldeki 50 kursiyer uzman çavuştan oluşan ve 3 Unimog marka aracın yer aldığı bir birlikle saat 01.45 civarında kışladan çıkıp Merkez Camiine giderek okunmakta olan selayı mikrofonun kablosunu çekmek suretiyle susturmaya çalıştığı, silahını çekmek istediği anda Sanayi Camii İmamı ….. tarafından engellendiği ve camideki diğer din görevlileri ile halkın etkili bir şekilde karşı koymaları nedeniyle amacına ulaşamadığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün kışla dışına çıkmış olan konvoyun ilerlemesini sağlamak amacıyla saat 01.00 civarında tanık İlçe Emniyet Müdürü …… ile tanık İlçe Jandarma Komutanı …’i arayıp yolun açılması için girişimde bulunmalarını istediği, aksi hâlde sıkıyönetim kanunları gereğince cezalandırılacaklarını bildirdiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in tugayda kalan personeli 1. Taburun içtima alanında toplayarak saat 01.30 sıralarında gerçekleştirdiği içtimada araçlarını ve silahlarını hazırlamalarını, ihtiyaç olunca hemen gidileceğini ve emrini beklemelerini söylediği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 01.40 sıralarında tanıklar Polatlı Belediye Başkanı … ile Polatlı İlçe Müftüsü …’yu arayıp selaların okunduğu merkezî ses yayınını kestirmeye uğraştığı,
Tugaydan çıkan araçların oluşturduğu konvoyun büyük bir kısmının saat 01.00-01.30 civarında Ankara girişindeki Yapracık Yokuşu mevkiinde halk ve kolluk görevlileri tarafından kara yolu kapatılarak ilerlemelerinin durdurulduğu, dönmek istemişlerse de dönüş yolunun da aynı şekilde kapatılmış olması nedeniyle bulundukları yerden hareket edemedikleri, dönme imkânı bulup Polatlı’ya doğru intikal etmek isteyenlerin Basri Köyü civarında önlerinin kesildiği, küçük bir kısmının tugaya geri dönebildiği, bir kısmının ise henüz Polatlı’dan çıkmadan halkın ve kolluk güçlerinin müdahalesiyle engellendiği,
Topçu ve Füze Okulu Harekât Merkezinde faaliyetine devam eden inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 07.00 sıralarında okula gelen Merkez Komutanlığı görevlilerince göz altına alındığı,
Anlaşılmıştır.
C. Sanık savunmaları
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; Topçu ve Füze Okulunda öğretim başkanı olarak görev yaptığını, okul komutan vekili olarak ilk defa görevlendirildiğini, 15 Temmuz 2016 tarihinde saat 21.35-21.40 civarında Polatlı’da gezinirken tanık Okul Nöbetçi Amiri Binbaşı …’nin arayıp “Komutanım çok önemli bir mesaj geldi, okula gelmeniz gerekiyor.” dediğini, bunun üzerine saat 22.00’de okula gittiğini, Faaliyet İzleme Merkezinde incelediği mesaj emrinin bazı general atamalarını kapsadığını ve bu emre göre inceleme dışı sanık Okul Komutanı Tümgeneral …’nün 4. Kolordu Komutanı ve Ankara Sıkıyönetim Komutanı olarak atandığını, akabinde okul nöbetçi heyetini ve ana as birlik komutanlarını kışlaya çağırdığını, bu arada sıkıyönetim direktifi konulu bir emir daha geldiğini, söz konusu bu emrin kanunsuz bir darbe direktifi olduğunu, televizyonda askerî hareketlilik, kalkışma ve darbe gibi haberlerin yer almaya başladığını, Kara Kuvveti Karargâhında görev yapan Tuğgeneral ……..’ı askerî hattan arayıp sıkıyönetim direktifi konulu bir mesaj emri aldıklarını, bu konuda birtakım kuşkularının bulunduğunu ve bu emri normal bulmadığını söylediğinde adı geçenin “Hiç tereddüte mahal yok, evrak normal, uygulayın.” dediğini, akabinde inceleme dışı sanık Okul Komutanı Tümgeneral …’yü cep telefonundan aradığını ve sıkıyönetim mesajından bahsederek 4. Kolordu Komutanı ve Ankara sıkıyönetim komutanı olarak atandığını söylediğini, konuşmanın devamında bu mesaj emrini normal bulmadığını da belirttiğini ve onunla bir daha görüşmesinin olmadığını, saat 22.45-22.50 sıralarında Faaliyet İzleme Merkezinde toplanan nöbetçi heyeti ile ana as birlik komutanlarına bilgisayar ekranından sıkıyönetim direktiflerini okuyup “Arkadaşlar ben bu emri anlamadım. Bu saçma sapan ve kanunsuz bir emir. Generallerin yarısı tasfiye edilmiş, orgeneral kadrosuna tuğgeneral atanmış, bu bir cunta darbe girişimi olabalir.” dediğini ve “Vazifemiz kışlamızın emniyetini alarak kışla dışına çıkmamak, nizamiyeleri kontrol altına alın, Sakarya Kışlasına kimse gitmeyecek.” şeklinde emir verdiğini, hiçbir şeyden haberinin olmadığını ve muhtemelen bir tuzağın içinde bulunduğunu, bu darbe girişiminin içinde yer almayıp devletin ve milletin yanında durmaya karar verdiğini, durumunun ne olduğunu öğrenmek için 58. Topçu Tugayı Komutanı olan inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ü askerî hattan aradığını ancak ulaşamayınca not bıraktığını, bir süre sonra dönen inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’e sıkıyönetim direktifi mesajından haberinin olup olmadığını sorduğunu, bunun üzerine inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün de haberinin olduğunu belirtip kendisinin sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirildiğini ve birliklerini Ankara’ya sevk ettiğini söylediğini, akabinde Kaymakamlığa birlik göndermesi konusunda net olmayan bir emir vermeye çalıştığını, Kurs Tabur Komutanı olan inceleme dışı sanık Yarbay …’ın kışla emniyeti amacıyla 3 adet Mercedes Unimog araca ihtiyacı olduğunu bildirmesi üzerine inceleme dışı sanık Albay …’ya araçların temin edilmesine yönelik onay verdiğini, inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün Ankara-Eskişehir yolunu kapatmasını istemesi üzerine bu emrini yerine getirmeyeceğini sert bir şekilde ifade ettiğini, Kaymakamlığa ve emniyete birlik göndermeyi ve ilçe merkezine uçaksavarlı bir ZPT aracı koymayı teklif eden inceleme dışı sanık Yarbay …’a olumsuz yanıt verdiğini, bu arada yeniden arayan inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün üç adet Fırtına obüsünün Ankara 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına gönderilmesi amacıyla bir adet çekici geleceğini söylediğini, olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermeyip bu sözde emri inceleme dışı sanık Albay …’ya ilettikten sonra bu işin böyle kolay olmayacağını söyleyerek olumsuz fikrini beyan ettiğini, inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün sürekli arayıp Kaymakamlığa birlik gönderme konusunda sıkıştırdığını, güvendiği için kışlaya çağırdığı inceleme dışı sanık Albay …’ı yanına alıp 3 nolu nizamiyeye hareket ettiklerini ve birkaç dakikalığına kışladan çıkıp sözde keşif yaptıktan sonra halkın sokağa çıktığını söyleyerek birlik göndermekten vazgeçirmeye çalışmayı kararlaştırdıklarını, özel aracını almak için lojmana giden inceleme dışı sanık Albay …’ın dönmesini beklerken 300-400 metre uzağındaki Kurs Taburu bölgesinde hazırlık yapan unsurları izlediğini, kışla emniyeti maksadıyla verdikleri araçlardaki bu ekibin her ne pahasına olursa olsun kışla dışına çıkmaması gerektiğini, bu esnada inceleme dışı sanık Yarbay …’ın yanına gelip “Ben de gideyim.” demesi üzerine kabul ettiğini, bundaki amacının inceleme dışı sanık Yarbay …’ı her türlü hazırlığını yapmış birliğinin başından uzaklaştırmak ve dışarıdaki halkın kalabalığını görüp kendiliğinden vazgeçmesini sağlamak olduğunu, sözde keşif için kışladan çıkan iki subayın dönmesini beklerken inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün arayarak hâlâ niye Kaymakamlığa birlik göndermediğini sorunca “… Paşam bu işler böyle plansız programsız keşifsiz olmaz, sizce olur mu?” demesi üzerine onun da “Ha iyi o zaman.” dediğini, saat 01.00’e doğru kışlanın yanındaki Askeriye Camiinden çok güçlü bir sesle sela okunmaya başlandığını, çok şaşırıp heyecanlandığını ve halkın kışlaya girebileceğine dair kaygı duyduğunu, bunun üzerine “Gidin imamla görüşün, bu saate kadar kışlamızın içinde kaldık, bundan sonra da çıkmayacağız, halkımıza silah doğrultmayacağız, milletimizin yanındayız ancak halkı galeyana getirecek slogan ve anons yapmasınlar.” diye söyleyince inceleme dışı sanık Yarbay …’ın koşarak camiye doğru gittiğini ve kısa bir süre sonra dönüp selanın Merkez Camiinden merkezî yayınla yapıldığını belirttiğini, bunun üzerine Merkez Camiine kesinlikle gidilmeyeceğine dair emir verdiğini, inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ü kışlaya çağırmadığını, aksine onun arayıp kışlaya geleceğini söylediğini, kendisinden kaynaklanan bir çatışma çıkmasını istemediği için karşılaşma anında inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün davranışlarına göre hareket etmeye karar verdiğini, saat 01.15 sıralarında kışlaya gelen inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’e emir ve komutayı devretmediği gibi bunu ima edecek bir davranışta da bulunmadığını, makam aracının soluna geçerek oturduğunu ve “… Paşam, kışla dışında unsurum yok, bu ana kadar çıkarmadım, bundan sonra da çıkarmayacağım.” dediğini, akabinde Faaliyet İzleme Merkezine gittiklerini, Fırtına obüslerini Ankara’ya götürmek için kışla önüne çekici geldiğinin bildirilmesi üzerine kesinlikle obüslerin çekiciye yüklenmeyeceğine dair emir verdiğini, inceleme dışı sanık Yarbay …’ın Merkez Camiine gittiği ve imamlarla tartıştığı bilgisinin verilmesi üzerine adı geçeni arayıp kışlaya dönmesini emrettiğini, darbe girişimini engellemeye yönelik çaba gösterdiğini,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 15 Temmuz günü gece eğitimi yapılacağını öğle saatlerinde öğrendiğini, öğleden sonraki içtimada bu durumu birliğine bildirdiğini, saat 20.00’de inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in yaptığı ve tüm şube müdürleri ile birlik komutanlarının yer aldığı toplantıya katıldığını, bu toplantıda tugayın Suriye sınırına intikali hususunda 48 saatlik hazırlık durumuyla ilgili emirler verilip tugay komutanının denetleme yapacağının ve ancak denetleme bitince evlere gidilebileceğinin bildirildiğini, bunun üzerine füze takımının araçlarına bakım yapılması ve bu göreve yönelik eğitim gerçekleştirilmesi emrini verdiğini, füze takımı personelini mesaiye çağırttığını, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Albay …’in arayıp çok ivedi şekilde Harekât Merkezine gitmesini söylediğini, Harekât Merkezine girdiğinde içerisinin hınca hınç dolu olduğunu, tüm şube müdürlerinin ve birlik komutanlarının orada bulunduğunu, tanık Astsubay …’i ise görmediğini, yanına oturup neler olduğunu sorduğu Astsubay Başçavuş …. …’in tüm Türkiye’de sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini, bu sırada inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün konuşmaya başlayıp kendisinin sıkıyönetim bölge komutanı olarak seçildiğini, Ankara’da yol emniyeti alınacağını, bölgedeki en büyük muharip birlik oldukları için bu görevin verildiğini ve unsurların gittikleri yerlerde Genelkurmaydan birilerinin olacağını belirttiğini, söz konusu konuşmada TSK’nın yönetime el koyduğuna veya sıkıyönetim direktiflerine ya da Yurtta Sulh Konseyine dair hiçbir hususun geçmediğini, TSK’nın yönetime el koyduğuna ilişkin söylemin sadece inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde yer aldığını ancak sonraki ifadelerinde böyle bir beyanının olmadığını ve bu ifadenin savcı tarafından sonradan eklendiğini söylediğini, Astsubay Başçavuş……..’in beyanında da yönetime el konulmasından veya darbe girişiminden bahsedilmediğini, söz konusu toplantıda dinlediği tüm bu hususların Türkiye genelinde çok büyük çapta bir terör operasyonunun yapılacağı ve hükûmetin yetkileri arttırmak maksadıyla böyle bir yola başvurduğu algısını oluşturduğunu, darbe teşebbüsü olabileceğinin aklına dahi gelmediğini, anayasal şartlar dahilinde sıkıyönetim ilan edildiğini ve verilen emirlerin yasal olduğunu düşünerek hareket ettiğini, sözde görevlendirme listesinde kendisine bir görev verilmediğini, birliğinde görev yapan inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın ismi okununca onun bataryanın başında eğitim yaptırdığını söylemesi üzerine inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün “O zaman sen gideceksin.” diyerek elindeki listeyi verdiğini, kışlada olduğu ve listede ismi yazıldığı için inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ı Harekât Merkezine çağırdığını, bunun üzerine inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün emirlerini inceleme dışı sanık Üsteğmen …’a bizzat verip nereye gideceğini tarif ettiğini, saat 22.00 sıralarında toplantıdan çıkıp batarya binasına gittiklerini, tüm bataryayı simülatör dershanesine toplayıp durumun gece eğitiminden çıktığını, olayın bir tatbikat olmadığını ve bataryadan birçok personele Ankara’da yol emniyeti görevi verildiğini söylediğini ancak sıkıyönetim kararının hükûmet tarafından henüz halka duyurulmadığını düşünerek sıkıyönetimden bahsetmediğini, bataryasından gönderilmesi istenen personeli inceleme dışı sanık Üsteğmenler … ve …’ın yanına gönderdiğini, yapılan hazırlıklara nezaret edip yardımcı olduğunu, tüfeklere dolu şarjör takılmaması emrini verdiğini, silah kullanma yetkilerini hatırlatmasının ise içinde bulundukları durumun yasal olduğunu düşünmesinden kaynaklandığını, inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın emir ve komutasındaki üç aracın saat 23.50 civarında hareket ettiğini, akabinde batarya komutanı odasına geçtiğini ve sabaha kadar batarya bölgesinden ayrılmadığını, sözde listedeki personelin emir ve komutası unsur komutanlarına geçtiği için dışarı çıkan personel üzerinde kendisinin yetki ve sorumluluğunun bulunmadığını, basına yansıyan bir haber olup olmadığını öğrenmek için televizyonu açınca kanalları gezerken Cumhurbaşkanının konuşmasını duyduğunda şok olduğunu ve gerçeği anlamaya başladığını, inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ı saat 00.21’de ve 01.02’de arayıp gelişmelerden bilgi verdiğini ve hukuka aykırı bir şey yapmaması için uyardığını, dışarı çıkanlardan arta kalan mühimmatları depoya girildiğinde görülmeyecek şekilde saklaması için tanık Astsubay …’ya emir verdiğini, silahları da depoya kilitlettiğini, kalan askerlerin bir kısmına nöbet yazdığını, diğerlerini ise yatmaya gönderdiğini, inceleme dışı sanık Albay …’in saat 01.00 civarında yaptığı içtimaya da katılmadığını, tanık Astsubay … ile batarya komutanı odasına çıkıp gelişmeleri televizyondan izlediğini, personelini korumak ve suça alet olmalarını engellemek için her türlü mesuliyeti üzerine alarak o anda emir ve komuta yetkisi kendisinde olmayan inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ı saat 02.23’te arayarak tugay komutanının verdiği emri dinlememesini, söylenilen yere kesinlikle gitmeyip dönmesini, dönemiyorsa da en yakın benzinliğe çekip hiçbir şeye karışmadan beklemesi yönünde emir verdiğini, dışarıdaki personeliyle olan telefon görüşmelerinde kesinlikle halkla münakaşaya girilmemesi ve halkın teskin edilmesi yönünde konuşmalar yaptığını, saat 03.27’de WhatsApp grubunda paylaştığı mesajını yıllık izindeki Uzman Çavuşlar Dilaver Polat ve……in kendisini arayıp tugaydan çekilen mesaj üzerine yola çıkmalarına rağmen gelemediklerini söylemeleri üzerine inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın emrin iptal edilmesinin şu an sırası olmadığını söylemesini takiben inisiyatif alarak gönderdiğini, 04.57’de gönderdiği mesajda polisin üzerini aramalarını değil polisi çağırmalarını kast ettiğini, polise silahların verilmemesi yönündeki emrin inceleme dışı sanık Albay … tarafından kendisine “Onlar suç mu işledi ki silahlarını polise versinler?” denilerek verildiğini, 58. Topçu Tugayının Ankara’daki kolluk kuvvetlerinin ihtiyaç hâlinde desteklenmesine yönelik görevinin bulunduğunu, zira o gece tugay komutanının hazırladığı sözde görev listesinin ve gidilmesini emrettiği yerlerin personel tarafından garipsenmemesinin altında yatan sebebin bu olduğunu, gece eğitiminden bir anda Ankara’ya yönelik gerçek bir göreve geçiş yapılmasının herkeste inanılmaz bir şaşkınlık oluşturduğunu, mühimmat alınmasının garipsendiğini ancak sürekli normalin dışında emirler veren bir yapısı olan tugay komutanının normal durumu böyle olduğu için emrinin yerine getirildiği, darbe girişimini önceden bilmediği gibi hazırlık faaliyetlerine katılmasının da söz konusu olmadığını, HTS kayıtlarına göre internet veri akışı 21.23’te kesildiği için ülkedeki gelişmeleri internetten takip etmediğinin ortaya çıktığını, darbe girişimini tanıdıklarından da öğrenmesinin mümkün olmadığını, zira o saatlerdeki tek görüşmesinin kız arkadaşıyla yaptığı sekiz saniyelik görüşmesi olduğunu, simülatör dershanesinde televizyon bulunmadığını, yaptığı konuşmalara ve verdiği emirlere ilişkin olarak habercisi Tuna Yadniş’in tanık olarak dinlenmesi gerektiğini,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 15 Temmuz 2016 tarihinde öğle arasındayken karargâhta görevli personelden o gün gece eğitimi yapılacağını öğrendiğini, personeline ulaşıp bu gelişmeyi bildirdiğini, saat 19.30’da içtima aldıktan sonra şoför eğitimi ile araç ve akü bakımı gibi rutin faaliyetleri planlayarak personeli görev yerlerine gönderdiğini ve garajdan kimsenin ayrılmaması konusunda talimat verdiğini, saat 20.00’de brifing salonunda inceleme dışı sanık Albay … tarafından yapılan ve şube müdürleri ile birlik komutanlarının katıldığı toplantıda tugayın görev bataryaları olan 1. Taburun 2 ve 4. Bataryalarının tam anlamıyla denetlemeye çıkacağının, diğer birliklerin kendilerinin belirleyeceği konularda faaliyet yapmasının ve Marconi telsizlerin ilgili yerlere gönderilmesinin söylendiğini, söz konusu toplantı saat 20.40 civarında bitince garaj bölgesine geldiğini ve personeline toplantıda konuşulanları aktardığını, bu tarz faaliyetlerde kendi birliğinin aktif görevinin olmadığını, tüm personeline denetleme kıyafeti olan hücum yeleği, kompozit başlık, silah ve teçhizat kuşanması emrini verdiğini, akabinde rutin faaliyetleri yapmaya devam ettiklerini, bu esnada Harekât Merkezinde acil toplantı olduğuna dair haber gelince garajdan ayrıldığını, biraz zaman geçince inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in saat 21.38’de arayıp toplantıya çağırdıklarını söylediğini, söz konusu toplantıya sonuna doğru katıldığını, kapının yanında ayakta kaldığını, içeride gürültü ve uğuldama şeklinde konuşmalar yapıldığını, ne olduğunu sorduğu inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in “Tugaya Ankara’da emniyet görevi verdiler.” dediğini, oradaki personelden bazılarının terör olayları beklendiğine dair açıklamalar yaptığını, yine bazı personelden KOKTOD gibi kelimeler duyduğunu, tüm bunlar karşısında şaşkınlık yaşadığını, fakat konuşulanlardan denetlemeden daha öte bir duruma geçildiğini hissettiğini, herkesin olayı anlamaya çalıştığını, toplantının başında ne konuşulduğunu bilmediğini, sıkıyönetim ilan edildiği ya da Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğu şeklinde bir konuşma duymadığını, isminin okunmaması üzerine inceleme dışı sanık Albay …’e “Komutanım benim ismim okundu mu? Görev almadım, görevim yok mu?” diye sorduğunu, onun da tugay komutanına danıştıktan sonra inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’in emrine verildiğini söylediğini, inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’la arasında düğmeye basıldığına dair bir konuşma geçmediğini, terör eylemleri beklendiği söylenince personelini hiçbir yere yalnız göndermesinin ve onların arkasından el sallamasının mümkün olmayacağını, Harekât Merkezinden ayrılarak garaj bölgesine geri döndüğünü, personelini toplayıp ciddi bir durum olduğunu ve tugaya emniyet görevi verildiğini anlattığını, bu sırada terör eylemi nedeniyle köprülerin kapandığı şeklinde haberlerin konuşulduğunu, garajın içinde televizyon bulunmadığını ve cep telefonlarının da çekmediğini, hazırlıkları tamamlamaya çalıştıklarını, diğer araçlardan mazot çekerek dışarı çıkacak araçların eksikliklerini giderdiklerini, erlere ve erbaşlara mühimmat verilmemesini belirtip rütbeli personelin şarjörlerini kütüklüklerinde muhafaza etmelerini ve kesinlikle silahlarına takmamalarını söylediğini, saat 23.45-24.00 civarında 1 numaralı nizamiyeden çıktıklarını, çıkış esnasında tugay komutan yardımcısıyla karşılaşmadıklarını, Sanayi bölgesindeki kırmızı ışıklarda durduklarını, otogarın önüne geldiklerinde diğer bataryaya ait fırlatma aracının arıza yaptığını öğrendiklerini, inip baktığında çıkan egzoz borusunu şoförün tutturduğunu gördüğünü, akabinde inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’in egzoz borusu yeniden düşerse diye yan yoldan geçerek konvoyu Çakmak Kışlasına doğru ilerlettiğini, bu bölgede ne polis ne de halk kalabalığı gördüğünü, Polatlı’yı çıktıktan yaklaşık 7-8 km sonra Kargalı mevkiine geldiklerinde trafiğin durduğunu ve birkaç araçlık sıra oluştuğunu, kendilerinin de hemen bu araçların arkasında sağ tarafta durduklarını, inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’in polislerle görüşmeye gittiğini, kendisinin polislerle görüşmediğini, bu esnada kurma kolunun çekilmesi gibi bir durumun da gerçekleşmediğini, bir süre sonra gelen inceleme dışı sanık …’in polis noktasının yan tarafındaki boşluk alandan konvoyu devam ettirdiğini, aracın içinde durumu sorduğu inceleme dışı sanık …’in polislerin kontrol görevi aldığını söylemeleri üzerine kendisinin de böyle bir göreve gittiklerini belirttiğini ve polislerin görevine engel olmamak maksadıyla yolun sağ tarafından geçerek devam ettiğini söylediğini, bu esnada saatin 01.00-01.05 civarında olduğunu tahmin ettiğini, cep telefonlarından haberlere bakmaya başladıklarını, inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’in de birkaç yerle görüşüp “Arkadaşlar, durum bizlere söylendiği gibi olmayabilir, siz de araştırın, sağı solu arayın.” dediğini, bunun üzerine kendisinin de eşini ve birkaç arkadaşını aradığını, 10-15 dakika içinde durumdan haberlerinin olduğunu, Yapracık Yokuşunun yaklaşık 300-400 metre gerisinde durup kışlaya dönme kararı aldıklarını, öndeki araçlara doğru ilerlediğini ve diğer batarya komutanlarıyla görüştüğünü, onların da aynı kızgınlıkta ve şokta olduklarını gördüğünü, “Bu saatten sonra bizi buradan bir metre dahi ileri kimse götüremez.” diye söylediğini, kışlaya geri dönmek amacıyla araçları döndürüp yaklaşık 100-150 metre ters yönde gittikten sonra normal şeride geçerek Ors Rulman Fabrikasına kadar ilerlediklerini, burada bir müddet beklediklerini, zira Polatlı girişinin kapalı olduğuna dair haber geldiğini, köy yoluna girmeye karar verdiklerini, Basri Köyüne varınca önlerini birkaç aracın kestiğini, vatandaşların yanına gittiğini ve kışlaya dönmeye çalıştıklarını söylediğini, halkın araçların camlarını kırmaya başladığını, olayların bu denli büyük ve halkın bu derece kızgın olduğunu orada gördüğünü, kısa bir süre sonra polisin geldiğini, o gece önce gece eğitimi, ardından denetleme ve en sonunda terör eylemi nedeniyle emniyet görevi verildiği söylenerek kışladan çıkarıldıklarını, emrin yetkili amir tarafından kanuna uygun olarak verildiğini, gerçek durumun farkına vardıktan sonra kışlaya dönmek için çaba sarf ettiğini,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; olay haftası Pazartesi gününden itibaren bayram iznini de birleştirerek yıllık planlı izne ayrıldığını, 15 Temmuz 2016 tarihinden iki gün önce sanık Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın arayıp tugay komutanının emri olduğunu belirterek derhal birliğe gelmesi gerektiğini söylediğini, bu nedenle izinden dönmek zorunda kaldığını, bataryadaki raporlu olan personelin de çağrıldığını daha sonra öğrendiğini, 15 Temmuz 2016 tarihinde saat 14.30’da inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün tugaya yeni katılacak olan subay, astsubay ve kursiyerlere tanışma toplantısı icra ederek birliğin 48 saatlik hazırlık durumunda olduğundan Suriye’ye yönelik herhangi bir harekâtta görev alınabileceğini ve bu kapsamda 80 kilometrelik eğitim intikalleri yapılabileceğini söyleyip birliğin önemini vurguladığını, tugayda görev alacak birliklerden bir tanesinin de kendisinin birliği olduğunu, yıl içinde üç kez gündüz üç kez de gece olmak üzere Sivrihisar yönünde 50 kilometrelik intikal yaptıklarını, 15 Temmuz 2016 tarihinde gece eğitimi olacağını sanık Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın akşam üstü sözlü emir olarak bildirdiğini ve denetlemeye hazır olmasını söylediğini, sanık Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın saat 20.40 civarında kendilerini tekrar toplayıp alarm verildiğini, alarm düzenine geçmelerini ve kıta yükü mühimmatı almaları emrettiğini, hücum yelekli, silahlı, kompozit başlıklı ve tam teçhizatlı olarak bu faaliyete başladıklarını, mühimmat alma emrini de ikmal astsubayına bildirdiğini, sanık Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın saat 21.30 civarında batarya komutanlarını tekrar toplayıp Harekât Merkezine kendi Land aracıyla götürdüğünü, içeri girdiklerinde Harekât Merkezinde konuşma yapmakta olan inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … ile karargâh personelini gördüğünü, elindeki listeden isimler okuyan inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün kendisine dönüp “… emir komutasında Ankara İncek’te bulunan TİB’e gideceksiniz, orada bir emniyet kuvveti var, onları takviye maksatlı gideceksiniz.” diyerek elindeki kağıdın bir bölümünü yırtıp verdiğini ve belirtilen yere gittiklerinde ne yapacaklarını sorduklarında oraya gidince öğreneceklerini ve oradakilerin söyleyeceğini belirttiğini, akabinde “Terör saldırısı olma ihtimali var, acele edin.” dediğini ve önünde duran haritadan bir cadde ismi söylediğini, TİB’i ele geçirmek veya kontrol altına almak gibi bir şeyin asla konuşulmadığını, tanık Astsubay …’i toplantıda görmediğini, Harekât Merkezinden çıkarak bataryasına gittiğini, personeli toplayıp “Ankara İncek bölgesinde bulunan TİB’e gideceğiz, orada bir birlik varmış, kolluk kuvvetlerine takviye maksatlı gideceğiz.” dediğini, bataryada telefonun ve internetin çekmediğini, gazinoya veya televizyonu olan bir yere gitme şanslarının da olmadığını, diğer bataryaların içtima alanında toplandığını, kendisinin de saat 21.50’de içtima alanına geldiğini, bu sırada bataryasından mühimmat isteyen inceleme dışı sanık 3. Batarya Komutanı Üsteğmen …’den sıkıyönetim ilan edildiğini öğrendiğini, bu durumu ilk öğrendiğinde bunun bir eğitim senaryosu olduğunu düşündüğünü, sıkıyönetimi olağanüstü hâl gibi bir şey zannettiğini, diğer bataryaların da mühimmat almak için görevlendirildiğini duyunca olayın ciddiyetinin farkına vardığını, tugayın KOKTOD görevinin olduğunu, yakın tarihlerde yaşanan terör olayları nedeniyle Ankara’ya terör saldırısı olma ihtimalinin şüphe uyandırmadığını ve bildiklerinden farklı bir şey düşünmeye itmediğini, kışladan çıkmadan önce rütbeli personele birer şarjör mühimmat almalarına ve erbaş ve erlerin ise kesinlikle mühimmat almamalarına dair emir verdiğini, kışladan çıktıklarında saatin 22.50 civarında olduğunu, nizamiye kameralarındaki saatin gerçek durumu yansıtmadığını, bir an önce çıkmaları yönünde çok yoğun baskı yapıldığı için ne olduğunu anlamadan apar topar kışladan çıktıklarını, kışladan çıktıkları esnada yoklamayla meşgul olan inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in herhangi bir şey söylemediği gibi emir de vermediğini, kışladan çıktıktan hemen sonra aradığı eşinin televizyona baktığını ve Ankara’yla ilgili bir şey olmadığını söylediğini, ana yola çıkıp Polatlı merkezine ulaştıklarında ayrı ayrı yerlerden üç tane uzman çavuşu aldıklarını, Temelli’ye doğru giderken saat 00.00-00.30 civarında İstanbul’daki olaylarla ilgili haberleri duyduklarını, telefonunun kapatmış olduğu internet bağlantısını açtığını, kendisinin ve araçtakilerin devre arkadaşlarıyla veya tanıdıklarıyla görüşmeler yaptıklarını, bu görüşmeler sayesinde olayın kendilerine söylenen gibi olmadığını anladığını, Temelli’yi geçip bir miktar ilerledikten sonra saat 01.10 sıralarında sağa çekerek araçları durdurduklarını, bu esnada yolun açık olduğunu ve trafiğin ilerlediğini, saat 01.30’a kadar halkın hiçbir şekilde tepki göstermediğini, burada konvoydaki birkaç grubun daha olduğunu, inceleme dışı sanık Yarbay …’e “Komutanım bize söylenen durumla bu durum farklı, hukuksuz bir durum var, bu bize sıkıntı olacak, bizim buradan dönmemiz lazım.” dediğini, onun da “Ben de şimdi öğrendim, biliyorum …..” diye söylediğini, aracının yanına dönüp personeline “Ne pahasına olursa olsun buradan ileriye gitmeyeceğiz, bu faaliyetin içerisinde yer almayacağız, bizi hiç kimse buradan ileriye götüremez.” dediğini ve kimsenin silah kullanmamasını belirttiğini, akabinde aracı geri çevirme emri verdiğini, bu esnada inceleme dışı sanık Yarbay …’in gelip “Aydın gidiyoruz.” dediğini, yaklaşık 800 metre kadar ters yönde gittiklerini, daha sonra normal şeride geçip Ors Rulman Fabrikasına kadar ilerlediklerini, Polatlı girişinin kapalı olması nedeniyle halkla karşı karşıya gelmemek için yaklaşık bir saat kadar burada beklediklerini, kışlaya ulaşabilmek için köy yollarına girip Basri Köyüne kadar gittiklerini, iki aracın önlerini kestiğini, halkın toplandığını ve ortamın gerildiğini, araçların taşlandığını, polislerin geldiğini, o gece emirlerin sürekli değiştiğini, önce gece eğitimi, sonra denetleme, sonra alarm ve en sonunda da intikal dediklerini, terör saldırısı olduğu gerekçesiyle kışladan çıkartıldıklarını, peş peşe verilen emirler nedeniyle iradesinin fesada uğradığını, gerçek durumu öğrendiklerinde ise kışlaya dönmeye çalıştıklarını, verilen emrin hukuka uygun ve hizmete yönelik olduğunu, Anayasayı ihlal suçunu işleme kastıyla hareket etmediğini,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 15 Temmuz 2016 tarihinde tugayın gazinosunda öğle yemeğindeyken gece eğitimi yapılacağı haberini aldığını, bu durumu öğle içtimasında personeline duyurduğunu, saat 19.00’da gece eğitimine başladıklarını, saat 20.00 sıralarında inceleme dışı sanık Lojistik Tabur Komutanı Binbaşı …’un tugay brifing salonundaki toplantıya katılmak için eğitim alanından ayrıldığını, saat 21.00’e kadar eğitime devam ettiklerini, geri gelen tabur komutanının Suriye sınırına göreve gitmesi beklenen 1. Taburun 2 ve 4. Bataryaları ile 2. Taburun 1. Bataryasında idarî test denetlemesi yapılacağını belirtip bu bataryalardaki arıza durumlarına bakılarak eksikliklerin giderilmesini emrettiğini ve ayrıca günlük izinde olan veya hastaneye giden personelin tugaya çağrılarak eğitime iştirak etmelerini söylediğini, bunun üzerine……’u ve inceleme dışı sanık Uzman Çavuş …’ı arayarak eğitime katılmaları için tugaya çağırdığını, saat 21.30 civarında denetleme esnasında onarım yönünden desteklenecek bataryalara mobil onarım timlerini gönderdiğini, bu sırada inceleme dışı sanık Lojistik Tabur Komutanı Binbaşı …’un Harekât Merkezinde toplantı olduğunu ve tüm birlik komutanlarının çağrıldığını söylemesi üzerine Harekât Merkezine gittiğinde birçok birlik komutanı ile şube müdürünün hazır olduğunu gördüğünü, önünde Ankara haritası açık olan ve görev listesi bulunan inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün sıkıyönetim ilan edildiğini, Ankara’da güvenlik önlemleri alınacağını ve belli noktalarda tugayın emniyet alacağını söyleyip elindeki görev listesinden ekip komutanlarına gidecekleri yerleri belirttiğini, kendisine herhangi bir görevlendirme yapılmadığını, nitekim el yazısıyla hazırlanan listede isminin olmadığını, bu toplantı esnasında TSK’nın yönetime el koyduğuna veya darbeye ilişkin herhangi bir şey duymadığını, saat 22.00 civarında kademe binasına geçtiğini, personele tugay komutanının toplantıda tugayın Ankara’da emniyet görevi aldığını söylediğini ve ayrıca tugayın ekiplere ayrıldığını, verilen görevin detaylarının belirtilmediğini ve bölükten de görev alan personel olduğunu ifade ettiğini, inceleme dışı sanık Teğmen …’ye inceleme dışı sanık Binbaşı …’in ekibinde olduğunu söyleyerek onun cep telefonu numarasını verdiğini, inceleme dışı sanık Astsubaylar … ve …’e de inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in ekibinde görev aldıklarını söylediğini, o gece nöbetçi olan inceleme dışı sanık Astsubay …’ı arayarak tabur komutanının ekibinde görevli olduğunu belirttiğini, mesaide olmayan Astsubay ……nın yerine onun gibi tekerlekli araç teknisyeni olan inceleme dışı sanık Uzman Çavuş …’e teçhizatını alarak inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in yanına gitmesi emrini verdiğini, tabur komutanının odasına şarj aleti için gittiğinde televizyondaki alt yazılarda yurt genelinde terör eylemlerine ilişkin haberlerin son dakika olarak belirtildiğini görünce yol emniyeti alma görevinin terör eylemleriyle alakalı olduğunu düşündüğünü, televizyonda Başbakan’ın açıklamalarını izlemesinin söz konusu olmadığını, hem kademe binasında hem de bölük komutanının odasında televizyon bulunmadığını, inceleme dışı sanık Lojistik Tabur Komutanı Binbaşı …’un içtima alanında toplanan göreve gidecek personele araçlara binmeleri emrini verdiği esnada kendisinin de göreve katılmasını emrettiğini, bunun üzerine gidilen görevin terör eylemlerine karşı emniyet görevi olduğu düşüncesiyle tereddüt etmeden ikinci araca bindiğini, 2 numaralı nizamiyeden saat 23.30 civarında çıkacakları sırada konvoyların çıkışlarını kontrol eden inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in “Dikkatli olun, kolay gelsin.” dediğini, Polatlı’ya yaklaşık 35-40 dakikada vardıklarını, yolculuk sırasında cep telefonunun şarjı çok az olması nedeniyle interneti kapalı olduğu için gelişmelerden haberdar olamadığını, otogarın olduğu kavşağa geldiklerinde önlerinde trafik olduğunu, burada beklerken yolun ileride kesildiğini fark ettiğini, zira defalarca yeşil ışık yanmasına rağmen trafiğin devam etmediğini, daha sonra inceleme dışı sanık Binbaşı ……..’in emriyle araçlardan inip yanlarına gittikleri halkın tepkisi üzerine bir darbe girişimi yaşandığını anladıklarını, halka ve polislere önlerinin açılması hâlinde kışlaya geri döneceklerini, bu kalkışmanın bir parçası olmadıklarını ve emniyet görevine gittiklerini düşünerek kışladan çıktıklarını belirttiklerini, araçlarda beklerken inceleme dışı sanık Binbaşı …’un inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından kendisine “Yolu açın, gerekirse ateş edin, yarın geçin.” diye emir verildiğini söylediğini ve bu emri hiçbir şekilde uygulamayacağından dolayı personelin araçlardan inmemesi için diğer araçlara haber vermesini emrettiğini, bunun üzerine diğer araç komutanlarını bilgilendirdiğini, saat 03.00 sıralarında kendilerini polisin teslim aldığını, bu hain kalkışmadan haberinin olmadığını, zira 16 Temmuz sabahı nişanlısının arkadaşının düğününe katılmak için Adana’ya gitmek amacıyla uçak bileti aldığını, verilen emrin konusu suç teşkil etmediği için bu emri sorgulamasının 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 14. maddesinde ifade edilen mutlak itaat ilkesi nedeniyle mümkün olmadığını,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 11 Temmuz 2016 tarihinde inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in yaptığı toplantıda Suriye sınırında görev alacak bataryaların 48 saatlik hazırlık durumunda olacakları hususundaki üst komutanlık emrini tebliğ edip bu kapsamda personel yoklamaları ile diğer hazırlıkları gözden geçirmelerini istediğini, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün yıllık izindeki inceleme dışı sanık 4. Batarya Komutanı Üsteğmen …’ın 14 Temmuz’da tugayda olacak şekilde izinden dönmesi emrini verdiğini, 15 Temmuz 2016 tarihinde öğle saatlerinde gece eğitimi yapılacağının telefonla bildirilmesi üzerine birliğindeki batarya komutanlarını haberdar ettiğini, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in tugay brifing salonunda saat 20.00’de şube müdürlerinin ve birlik komutanlarının katılımıyla gerçekleştirdiği toplantıda 48 saatlik hazırlık durumundaki 1. Taburun 2 ve 4. Bataryalarının tüm araç, personel ve silahıyla idarî test düzeni almasını, göreve götüreceği mühimmatların araçlara yüklenmesini ve faaliyet bitiminde tugay komutanı tarafından denetleme yapılacağını bildirdiğini, akabinde yerine getirilmesi gerekenleri batarya komutanlarına aktarması üzerine hazırlıkların başladığını, tugay komutanı tarafından verilen mühimmat alınmasına dair emri de batarya komutanlarına ve ikmal astsubaylarına ilettiğini, yanına gelen sanık Üsteğmen …’ın tugay komutanının Harekât Merkezinde toplantıya çağırdığını söylediğini, saat 21.30 sıralarında bu toplantıya katıldığını ancak toplantının bir süre önce başlamış olduğunu, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün tugaya Ankara’da emniyet görevi verildiğini söylediğini ve görevlendirilen personelin isimlerini okuduğunu, sonrasında listeleri grup komutanlarına verdiğini, kendisine herhangi bir görevin verilmediğini ancak vekâlet ettiği 1. Topçu Taburu bünyesindeki personelden ve araçlardan görevlendirmeler olduğunu, akabinde toplantıdan ayrıldığını, tugay komutanının terör olayları nedeniyle sıkıyönetim ilan edildiğini ve bu hususun televizyondan duyurulacağını kendisinin toplantıya girmesinden önce söylemiş olduğunu toplantıdaki personel konuşurken duyduğunu, toplantı salonu dışına çıktığında da bunu doğrular mahiyette konuşmalar işittiğini, böyle bir durumun olmasının kendisinde KOKTOD faaliyeti icra edildiği izlenimini yarattığını, zira kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylarda desteklenmesi konusundaki eğitim ve tatbikatların 2013 yılından beri tugayda yapıldığını, bu nedenle şüphelenmelerini gerektirecek mevzuata aykırı bir görevlendirme olmadığını, toplantıda olduğu süre içinde TSK’nın yönetime el koyduğuna veya darbe yapıldığına dair bir husus konuşulmadığı gibi herhangi bir emrin de okunmadığını, toplantıdan sonra tabura gittiğinde taburun içtima hâlinde olduğunu gördüğünü, taburundaki batarya komutanlarının almış oldukları görevlendirme doğrultusunda personellerini ve araçlarını hazırladıklarını, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından taburdan alınması emredilen araçları batarya komutanlarıyla koordine etmelerini grup komutanı olarak görevlendirilen personele söylediğini, hazırlıklarını tamamlayan birliklerin nizamiyeye doğru hareket ettiğini, kendisinin de nizamiye bölgesine gittiğini, personelin nizamiyeden çıkışına kadar darbeyi çağrıştıracak herhangi bir kanunsuz emrin verilmediğini, kışladan çıkış esnasında nizamiyede olmadığı için orada yaşananlara şahit olmadığını, taburun yaklaşık 70 aracının kışladaki idarî test alanına çekildiğini, bunların yaklaşık 20 tanesinin kışla dışına çıktığını, kalan araçların saat 24.00’ten itibaren garajlara park edildiğini, saat 00.45 civarında inceleme dışı sanık Üsteğmen …’yla birlikte tabur komutanı odasına gittiklerini, televizyonu açtığında Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamayı banttan izlediklerini, ardından saat 01.10 sıralarında 1. Ordu Komutanı Orgeneral…’ın televizyondaki açıklamasında darbe girişiminin TSK tarafından desteklenmediğini ve kalkışmayı bastırmak için gerekenin emir komuta zinciri içinde yapıldığını söylediğini, tugaydan Ankara’da emniyet almak için görevlendirilen personelin darbeyi bastırmak amacıyla görevlendirilmiş olabileceğini değerlendirdiklerini, cep telefonunun internet bağlantısının gece boyunca sadece 13 dakika açık kaldığını, saat 01.30 sıralarında inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in tabur içtima alanına geldiğini söylediklerini, içtima alanına gittiğinde ayrılmakta olan tugay komutan yardımcısının emniyet görevini takviye amacıyla gidilebileceği için personelin ve araçların hazır olması yönünde emir verdiğini içtimadaki personelin söylediğini, bu esnada inceleme dışı sanık Uzman Çavuş …’in arayıp halkın yolu kestiğini ve lastikleri indirdiklerini söylediğini, bunun üzerine silah kullanmamalarını, hareketsiz kalmalarını ve karargâha gidip durumu bildireceğini belirttiğini, bu duruma önce anlam veremediğini ancak şüphelenmeye başladığını, bu nedenle tugay komutan yardımcısının takviye için istediği araçları hazırlatmadığını ve tüm tabur personelini koğuşlar bölgesine gönderttiğini, kışla dışına çıkan inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ı ve sanık Üsteğmen …’ı aradığını ancak ulaşamadığını, karargâha gittiğinde tugay komutanının tugaydan ayrılmış olduğunu öğrendiğini, durumu anlattığı inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in dışarıdakileri çağırmalarını ve kandırıldıklarını söylediğini, bu esnada saatin 03.00 civarında olduğunu ve her şeyin netleştiğini, bunun üzerine inceleme dışı sanık Üsteğmen …’i arayıp kışlaya dönmelerini söylediğini, onun da yol kapalı olduğu için dönemediklerini belirttiğini, sonrasında aradığı inceleme dışı sanık Binbaşı …’e ulaşamayınca dönmeleri için mesaj attığını, kışla dışına çıkarılan personele Harekât Merkezi tarafından ulaşıldığını ve durumdan haberdar edildiğini öğrendiğini, kışla dışına çıkan personelin darbe girişimini öğrendiğinde tugaya dönmeye çalıştığını, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün gece eğitimi, idarî test ve emniyet görevi gibi hususları öne sürerek personeli devamlı şekilde meşgul etmek suretiyle gerçek niyetini gizlediğini,
Sanık … Savcılıkta müdafii huzurunda alınan savunmasında; inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın heyecanlı bir şekilde yanına gelerek telefonla arayıp “Tugay komutanının emridir, karşınıza sivil halk veya polis çıkarsa ateş açın.” demesini söylediğini, bunun üzerine inceleme dışı sanık Üsteğmen …’i arayıp bu sözleri ilettiğini, birkaç kişiyi daha aramak suretiyle aynı emri aktardığını,
Mahkemede; 15 Temmuz 2016 tarihinde öğle yemeğine giderken şube müdürlüğüne vekâlet eden tanık Astsubay Başçavuş…’ın gece eğitimi yapılacağını söylediğini, aynı gün eşinin bir akrabasının düğünü olduğu için izin aldığını, eşini ve oğlunu aldıktan sonra eşinin köyü olan ve Polatlı’ya 40 km mesafede bulunan Günyüzü ilçesinin Gümüşkonak Kasabasına gittiğini, düğündeyken tanık Astsubay Başçavuş…’ın saat 20.30 sıralarında arayıp “Acil gelmen lazım, Tugay Komutanı … herkesi mesaide istiyor.” dediğini, bunun üzerine “Komutanım ben Eskişehir’deyim, gelmem üç saati bulur, o zamana kadar mesai biter.” diye söylediğini, onun da “Tamam o zaman, telefonunu açık tut.” dediğini, saat 22.00 sıralarında cep telefonuna tugaydan “Birliğiniz göreve alınmıştır, ivedi birliğinize katılın.” şeklinde mesaj geldiğini, hemen sonrasında arayan tanık Astsubay Başçavuş…’ın “Yavaş yavaş çık gel.” diyerek tugaya gelmesini istediğini, telefonunun çok iyi çekmediğini ve internete bağlanmanın oldukça zor olduğunu, bu nedenle olan bitenden haberinin bulunmadığını, düğündekilerin de hiçbir şeyden bilgisinin olmadığını, bir müddet daha düğünde eğlendiğini, eşini düğünde bırakıp saat 24.00 civarında yola çıktığını, saat 00.30 sıralarında tugaya geldiğini, yanına gittiği tanık Astsubay Başçavuş…’ın “Harekât Merkezinde…… Başçavuş var, ona yardım et.” dediğini, saat 01.10 civarında bina önünde sigara içerken inceleme dışı sanık Tugay Komutanı …’ü binadan çıkarken gördüğünü, bu esnada yanına gelen tanık Astsubay …’a neler olduğunu sorduğunda bilgisinin olmadığını belirttiğini, içeriye girdiğinde inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın elindeki listeyi uzatarak “Bana yardım et, şu numaraları arayalım.” dediğini, listede ismini gördüğü eski birlik komutanı olan inceleme dışı sanık Üsteğmen …’i saat 01.26’da aradığını, inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın yolda bir sıkıntı olup olmadığını ve yola devam edip etmediklerini sormasını istemesi üzerine bu hususu sorduğunu, akabinde inceleme dışı sanık Astsubay Çavuş Üstçavuş …’i arayıp aynı durumu sorduğunu, 10-15 dakika geçtikten sonra telefonu çalan inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın dışarı çıkıp konuşması bitince içeri girdiğinde tekrar arayacaklarını söylediğini, bunun üzerine inceleme dışı sanık Üsteğmen …’i tekrar aradığını, telefon çalınca inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’a ne söyleyeceğini sorduğunu, onun da tugay komutanının emri olduğunu, silah kullanma yetkisinin bulunduğunu ve nasıl kullanılması gerekiyorsa öyle kullanılmasını söylemesini istediğini, kendisinin de aynen ilettiğini, inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in “Sen kim oluyorsun?” demesi üzerine telefonu verdiği inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın aynı emri tekrarladığını, İç Hizmet Yönetmeliği’nde silah kullanmanın usul ve esasları belirtildiğinden bu emirde bir gariplik olduğunu düşünmediğini, saat 01.45 civarında inceleme dışı sanık Astsubay …’ın yanına gelip “Abi gidelim buradan.” demesi üzerine Harekât Merkezinden ayrılıp dışarıya çıktıklarını, ortamdaki gerginliğin ne olduğunu anlamaya çalıştıklarını, ne yaptıklarını merak ettiği için aradığı eşinin darbe girişimi olduğunu ve Cumhurbaşkanının halkı sokağa çağırdığını söylediğini, bunun üzerine darbe girişiminden haberdar olduğunu, hemen inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’i arayıp “Komutanım ne yapıyorsunuz, silah kullanmadınız değil mi?” diye sorduğunu, onun da “Petrol istasyonunda bekliyoruz, halk bizi linç edecekti, polis araya girdi, ateş mi edelim yani?” diye cevap vermesi üzerine silah kullanmadıkları için rahatladığını, akabinde birlik içinde bir televizyon bulup olayları takip etmeye başladığını, soruşturma aşamasında alınan ifadesinde beyanlarının zapta farklı geçirildiğini iddianameyi okuyunca gördüğünü, zira ifadesini eşinin erken doğum riski nedeniyle okumadan imzaladığını, Sulh Ceza Hâkimliğinde de ifadesi okunmadığı için ifadesindeki yanlışlığı fark etmesinin mümkün olmadığını, halka ve polise ateş edilmesi yönünde bir beyanda bulunmadığını, silah kullanma yetkisinin ne için kullanıldığını rütbesi itibarıyla bilmesinin mümkün olmadığını, atılı suçlamayı kabul etmediğini, Astsubaylar … ve…’nin tanık olarak dinlenmesini istediğini, darbe girişiminin sonrasında dört ay daha görevine devam ettiğini,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 15 Temmuz 2016 tarihinde normal mesaisine devam ettiğini, gece eğitimi yapılacağını öğlen saatlerinde öğrendiğini, ertesi gün önceden planlı nöbeti olduğu için inceleme dışı sanık Yarbay …’den izin istediğini ancak alamadığını, saat 20.00 sıralarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Yardımcısı Albay … tarafından yapılan toplantıya katıldığını, bu toplantının konusunun Suriye meselesine bağlı olarak birliklerin hazırlık durumunun denetlenmesi olduğunu, ayrıca toplantıda tugay komutanının birliklerin hazırlığını göreceğinin, araçların yan yana duracağının, askerin silahlı ve teçhizatlı bir şekilde harbe hazırlık yapılıyormuş gibi tüm birlikleri denetleyeceğinin ve servislerin saat 02.00’de hazır edileceğinin söylendiğini, saat 21.30’da birlik komutanları ve şube müdürleriyle toplantı yapılacağına dair haber gelince Hârekat Merkezine gittiğini, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün toplantı salonuna girerken sıkıyönetim şeklinde bir söz söylediğini, içerisinin kalabalık olduğunu, toplantıya katılanlardan bir kısmının ayakta durduğunu, tugay komutanının devamında söylediklerini gürültüden dolayı duymadığını ancak masaya otururken “Ben Polatlı garnizonu sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirildim.” dediğini ve kırmızı işaretli bir haritayı masaya açtıktan sonra rütbelilerin isimlerini ve verilen görevlerini el yazısıyla hazırladığı kağıttaki listeden okuduğunu, kağıdı da kesip rütbelilere verdiğini, akabinde gidilecek yerde emniyet tedbirleri alınması ve oradaki birliğin emrine girilmesi şeklinde görev dağılımı yaptığını, kendisine herhangi bir görev verilmediği gibi söz konusu listede isminin de olmadığını, bu toplantıda TSK’nın yönetime el koyduğuna dair bir hususun konuşulmadığını, yaşanan bu gelişme üzerine meşru bir sıkıyönetim ilan edildiğini ve bu kapsamda kolluk kuvvetlerini toplumsal olaylarda destekleme planı uyarınca görev verildiğini düşündüğünü, zira öncesinde bombalı terör eylemleri yapılacağına dair istihbarî bilgiler içeren emirlerin geldiğini, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Yardımcısı Albay …’in izindeki personelin dönüp dönmeyeceğini sorması üzerine tugay komutanının dönmelerini söylediğini, nitekim geçmiş yıllarda da tugay komutanı tarafından benzer emirler verilmesi nedeniyle personelin izinden çağrıldığını, bunun üzerine inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Yardımcısı Albay …’in inceleme dışı sanık Yüzbaşı … ile sanık Yüzbaşı …’a ve kendisine “İzindekileri çağırın.” dediğini, bu nedenle sanık Yüzbaşı …’la birlikte Hârekat Merkezinden çıkıp izindeki personelin isim ve telefon listesinin olduğu sanık Merkez Şube Müdürü Üsteğmen …’ın odasına gittiklerini ve personeli aramak suretiyle izinlerin iptal edildiğini ilettiklerini, ulaşamadıklarına mesaj attıklarını, bu odada televizyon olmadığını, ilerleyen saatlerde hârekat şube müdürünün odasına geçip televizyona baktıklarında düşündüğünden farklı bir gelişme olduğunu anladığını, oldukça şaşırdığını, zira daha önce böyle bir olayı yaşamadığını, gelişmeleri aralarında değerlendirerek anlamaya çalıştıklarını, akabinde inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Yardımcısı Albay …’in emri üzerine izinde olanlara izinlerine devam etmelerini mesajla ilettiğini, suç işleme kastının bulunmadığını, kışlaya ne zaman dönecekleri belli olmayan izindeki personeli tugaya çağırmanın darbe girişiminin başarılı olmasına hiçbir katkı sağlamayacağını, ayrıca bu eylemi darbe girişimiyle ilişkilendirmenin de mümkün olmadığını, aynı durumdaki inceleme dışı sanıklar … ile …’a beraat kararı verilmişken kendisinin cezalandırılmasının Anayasa’da belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğunu,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 58. Topçu Tugayında üsteğmen rütbesiyle personel şube özlük işlemleri kısım amiri olarak görev yaptığını, 15 Temmuz 2016 tarihi öncesinde inceleme dışı sanık Şube Müdürü Yarbay …’in izinde olması sebebiyle personel şube müdürlüğüne vekâlet ettiğini, izinden dönen inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 11.07.2016 tarihinde tüm personeli içeren bir yoklama listesi istediğini, bu listenin üç yıldır devamlı surette gündemde olan Suriye sınırına tugayın görevlendirilmesi için talep edildiğini düşündüğünü, hazırladığı yoklamaları beğenmeyen ve yoklamaların birlik komutanlarınca arz edilmesini isteyen tugay komutanının asıl şube müdürü olan inceleme dışı sanık Yarbay …’i izinden çağırmasını emrettiğini, bunun üzerine arayıp durumu bildirdiği inceleme dışı sanık Yarbay …’in 13.07.2016 tarihinde izinden dönüp göreve başladığını, bu nedenle vekâlet görevinin sona erdiğini, 15 Temmuz 2016 Cuma günü öğle yemeğinden sonra harekât şubeden gece eğitimi yapılacağı bilgisinin verildiğini, tüm personelin kışladan ayrılmayarak mesaisine devam ettiğini, saat 20.00 sıralarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Yardımcısı Albay …’in birlik komutanlarını ve şube müdürlerini birifing salonunda toplantıya çağırdığını, inceleme dışı sanık Yarbay …’in “Bir ay sonra emekli olacağım, şubeye sen vekalet edeceksin, bu nedenle toplantıya sen de gir.” demesi üzerine bu tür toplantıları kayıp zaman olarak değerlendirdiği için ilettiği toplantıya girmeme talebine olumlu baktığını, bu nedenle söz konusu toplantıya girmediğini, saat 21.00’e doğru şubenin sorumluluğundaki bir şeylerin fotokopisini çekmek için tugay komutanının geldiğini görünce yanına gittiğinde fotokopi odasının kapısını açmasını istediğini, odanın anahtarı kışladaki lojmanlarda oturan sivil memurda olduğu için kapıyı açamayacağını söylediğini, bunun üzerine tugay komutanının kızarak “Kapıyı kırın, açın.” dediğini, aynı şubede görevli tanık Astsubay …’ın omuz atıp kapıyı kırdığını, tugay komutanının bir kâğıdı yazıları görülmeyecek şekilde tersten uzattığını ve üç suret çekilmesini emrettiğini, fotokopiyi çekmelerine müteakip tugay komutanının Harekât Merkezine geçtiğini, saat 21.30 sıralarında tugay komutanının birlik komutanları ve şube müdürlerine ilave olarak karargâh subaylarının da Harekât Merkezinde toplanmalarına dair haber gönderdiğini, toplantıya girmeme konusundaki teklifini reddeden inceleme dışı sanık Şube Müdürü Yarbay … Dinlencener’in toplantıya katılması yönündeki emri uyarınca gittiği Harekât Merkezinin çok kalabalık olduğunu ve oturacak sandalye kalmadığını gördüğünü, beş dakika kadar geç gittiğinden toplantının başlamış olduğunu, bir sandalye bulmak bahanesiyle 5-10 dakika kadar oradan ayrıldığını, tekrar geldiğinde tugay komutanının elinde tuttuğu kâğıtları keserek bazı personele verdiğini ve kâğıt verdiklerine “Sen AŞTİ kavşağının yol emniyetini alacaksın, sen Bağlıca kavşağının yol emniyetini alacaksın.” şeklinde ifadeler kullandığını, kendisine bu hususta herhangi bir emir veya kâğıt verilmediğini, toplantıda bulunduğu süre zarfında sıkıyönetim tabirinin kullanıldığını ve TSK’nın yönetime el koyduğunun söylendiğini duymadığını, bu sürece kadar tugayın Suriye sınırına görevlendirilmiş olabileceğini düşünürken söz konusu toplantıdan sonra askerî birliklerin toplumsal olaylarda kullanılması kapsamında görevlendirildiği ve bu hususta Ankara’da bir terör saldırısı olabileceği düşüncesine kapıldığını, saat 22.00 civarında odasına geçtiğini, eşini arayıp televizyonda olumsuz bir haber olup olmadığını sorduğunu, eşinin de tüm kanalların normal programlarına devam ettiğini ve olumsuz bir haber olmadığını söylediğini, akabinde rutin işlerime devam ettiğini, tugayın toplu mesaj sisteminden gelen birliğin görev aldığına dair mesajdan kısa bir süre sonra Harekât Şube Müdürlüğünde plan subayı olan sanık Yüzbaşı …, inceleme dışı sanık Yüzbaşı … ile İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli sanık Binbaşı …’ın odasına geldiklerini ve yıllık izinlerin tugay komutanının emriyle iptal edildiği için izindeki personeli arayacaklarını söylediklerini, bunun üzerine yıllık izinde olan personeli izinlerin iptal olduğu gerekçesiyle hep beraber aradıklarını, daha önceki yıllarda da tugayın görevi nedeniyle izindeki personeli çağırdıklarından herhangi bir şüpheye kapılmadığını, nitekim 926 sayılı Personel Kanunu’nun 129. maddesi uyarınca görev ve hizmet ihtiyacının gerektirdiği durumlarda tugay komutanının emriyle personelin izinden çağrılabileceğini, kanunî bir emri uygulayarak yalnızca yıllık izindeki personeli aradığını, kanun dışı herhangi bir şey söylemediğini, sanık Yüzbaşı …’ın ilerleyen saatlerde çağrılan personelin izinlerine devam etmesi yönünde inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı … tarafından emir verildiğini söylemesi üzerine aranan tüm personele izinlerine devam etmesi yönünde mesaj gönderdiklerini, darbe girişimine yönelik hiçbir faaliyetinin olmadığını, suç işleme kastının bulunmadığını, kışlaya ne zaman dönecekleri belli olmayan izindeki personeli tugaya çağırmanın darbe girişiminin başarılı olmasına hiçbir katkı sağlamayacağını, ayrıca bu eylemi darbe girişimiyle ilişkilendirmenin de mümkün olmadığını, izindeki personeli çağıran başka dosya sanıkları hakkında beraat kararı verildiğini, kanun önünde eşitlik ilkesi gereğince bu durumun göz önünde bulundurulması gerektiğini,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; isteği dışında tayin olduğu 58. Topçu Tugay Komutanlığına 22.06.2016 tarihinde katıldığını, oryantasyon eğitimi safhasında olduğunu ve karargâh subaylarının alması gereken kursları almadan göreve başladığını, görevini resmî olarak teslim alamadan darbe girişiminin meydana geldiğini, 15 Temmuz 2016 tarihinde normal mesaiye devam ederken gece eğitimi yapılacağına dair emir verildiğini, tugayın 48 saatlik hazırlık süresiyle ilgili emrin yürürlükte olması nedeniyle söz konusu gece eğitiminin Suriye’yle ilgili olacağını sandığını, saat 20.00’de inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Yardımcısı Albay … tarafından brifing salonunda yapılan toplantının konusunun Suriye meselesine bağlı olduğunu ve birliklerin hazırlık durumları bakımından denetleneceğinin bildirildiğini, toplantı bitince denetlemeye hazırlık yapmak maksadıyla odasına geçtiğini, saat 21.30 civarında tüm birlik komutanlarının ve karargâh subaylarının Harekât Merkezinde toplanması emrinin verildiğini, bahsi geçen denetlemeyi karargâh subaylarından oluşan bir heyet yapacağı için gerekli olan kontrol formlarını bulmaya çalıştığını, bu nedenle toplantıya geç katıldığını, nitekim saat 21.43’te başka bir binada olduğuna dair kamera görüntülerinin dosyada olduğunu, Harekât Merkezine gidip arka sırada bir yer bularak oturduğunu, bu esnada inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün elindeki kâğıdı keserek personele dağıtıp görev bölümü yaptıktan sonra yol emniyetinden ve emre girileceğinden bahsettiğini, Genelkurmay Başkanlığından emir geleceğinin konuşulduğunu, içerisinin kalabalık ve uğultulu olduğunu, toplantıya girip çıkanların bulunduğunu, personele harita üzerinden noktalar gösterildiğini, tugay komutanından sıkıyönetim ilan edildiğine dair bir söz duymadığını, toplantıdan çıkanlar arasında terör nedeniyle sıkıyönetim ilan edildiğine dair konuşmalar geçtiğini, söz konusu durumu Suriye meselesiyle bağdaştırmaya çalıştığını, KOKTOD tatbikatı olabileceğini de düşündüğünü, çünkü o haftanın yıllık eğitim planlamasında KOKTOD eğitiminin olduğunu, sonra aklına Fransa’daki terör eylemlerinin geldiğini, ani gelişen bir durum sebebiyle kolluk kuvvetlerini terör olayları kapsamında desteklediklerini düşünmeye başladığını, zira tugayın KOKTOD görevi kapsamındaki sorumluluk sahasının Ankara ve civarı olduğunu, Genelkurmay Başkanlığından emir gelecek olmasının da yasal bir duruma işaret ettiğini, daha önceden okuduğu duyum raporlarında Ankara’da ve büyük şehirlerde sansasyonel bir terör eylemi beklendiğinin ifade edildiğini, toplantıda personelin vazifeyle ilgili soru soramadığını, kendisine herhangi bir görev verilmediğini, toplantıdan çıktıktan sonra telefonunu kontrol ettiğinde haberlerde herhangi bir şey olmadığını gördüğünü, o sırada inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Yardımcısı Albay …’in izindeki personeli çağırıp çağırmayacaklarını sorduğu tugay komutanının “Gelsinler tabii, böyle durumlarda izinler iptal edilir.” dediğini, bu cevap nedeniyle kendisinde bütün personeli ilgilendiren bir durum olduğu izleniminin oluştuğunu, tugay komutan yardımcısının kendilerini işaret ederek izindeki personeli aramalarına dair tugay komutanının emrini ilettiğini, bunun üzerine inceleme dışı sanık Yüzbaşı … ve sanık Binbaşı …’la birlikte izinli personel bilgilerinin olacağını düşündükleri sanık Personel Kısım Amiri Üsteğmen …’ın odasına giderek izinlerin iptal edildiğini söylediklerini, yıllık izindeki personeli listeden sırayla arayıp izinlerin iptal edildiğine dair emri ilettiğini ve ulaşamadıklarına da “İzinler iptal edilmiştir, birliğinize katılış yapın, Yüzbaşı ….” şeklinde mesaj attığını, suç unsuru taşıyan bir ifade kullanmadığını, sadece hizmete ait bir emri iletmiş olduklarını, zira 926 sayılı Personel Kanunu’nda ve TSK İzin Yönetmeliği’nde izinli personelin çağrılmasının tugay komutanının tasarrufu dahilinde olduğunun belirtildiğini, daha önceki yıllarda da personelin izinden çağrıldığını, bir müddet sonra televizyonu olan harekât şube müdürünün odasına gittiklerini, çünkü bulundukları odada televizyon olmadığını, düşündüğünden farklı bir gelişme olduğunu anlayınca oldukça şaşırdığını, daha önceden böyle bir olay yaşamadığını, kendi aralarında durumu değerlendirmeye ve anlamaya çalıştıklarını, ilerleyen saatlerde tugay komutan yardımcısının emri üzerine izinde olanlara izne devam etmelerini mesaj atarak bildirdiklerini, örgütle hiçbir bağlantısının olmadığını, görev yaptığı dönem içinde sürekli olarak örgütün baskısına maruz kaldığını,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 15 Temmuz 2016 tarihinde gece eğitimi olduğu bilgisinin aynı gün saat 12.30 civarında sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı … tarafından bildirildiğini, gece eğitimine tüm personelin eksiksiz katılacağının, hiç kimseye günlük izin verilmeyeceğinin ve izin verilen personeli de geri çağırmasının söylendiğini, bu nedenle saat 19.00 sıralarında bataryasını içtima alanında topladığını ve eğitim alanına intikal ettirdiğini, içtima alanındayken sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın 2 ve 4. Bataryaların denetleneceğini söyleyip ihtiyaca göre 2. Bataryaya personel göndermesini istediğini, saat 20.00 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … tarafından tugay brifing salonunda yapılan toplantıya sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın saat 20.40 sıralarında araması üzerine katıldığını, bu toplantıda 2 ve 4. Bataryaların komutanlarına denetlemede alacakları düzen anlatıldıktan sonra kendisi ile birlikte 5 ve 6. Batarya komutanlarına Marconi marka telsizli araçların istihkâm savaş takımının garaj bölgesine çekilmesi ve telsizlerin açılıp ayarlarının yapılması emrinin verildiğini, ayrıca tugay komutanı tarafından denetleme yapılacağının söylendiğini, yaklaşık 10 personelini de 2. Bataryaya takviye olarak göndermesinin emredildiğini, bunun üzerine söz konusu araçları istihkâm savaş takımının garaj bölgesine götürmeleri için batarya personelinden birkaç kişiyi aradığını, saat 21.25 civarında sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın makam aracıyla istihkâm savaş takımının garaj bölgesine geldiğini ve tugay komutanının birlik komutanlarını Harekât Merkezine çağırdığını söyleyerek o bölgede bulunan inceleme dışı sanıklar Üsteğmen … ve Üsteğmen … ile kendisini de aracına alarak Harekât Merkezine götürdüğünü, Harekât Merkezine geldiklerinde toplantı salonunda subay ve astsubaylardan oluşan 15-20 kişilik bir grubu gördüğünü, yer olmadığı için kapı girişindeki bir yere kısa süreliğine oturduğunu, içeride karmaşa ve uğultu olduğunu, sürekli girip çıkanların bulunduğunu, tugay komutanının bireysel görevler verdiğini, bir süre sonra ismini bilmediği birisinin içeri girerek tugay komutanına birkaç tane telsiz teslim ettiğini, tugay komutanının bir kâğıttan çeşitli görevlendirmeleri okumaya başladığını, hemen önünde duran sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’a görevin ne olduğunu sorduğunu, onun da Ankara’da emniyet görevi alındığını söylediğini, hemen hemen bütün birlik komutanlarının isimleri okunmasına rağmen kendisinin isminin hiçbir şekilde geçmediğini, tugay komutanının sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’a “Araçları sen vereceksin.” dediğini, toplantı esnasında sıkıyönetime veya TSK’nın yönetime el koyduğuna dair hiçbir şey duymadığını, Harekât Merkezinden çıkmak üzereyken sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın tüm personelin teçhizatlı olarak tabur içtima alanında toplanmasını emrettiğini, bunun üzerine inceleme dışı sanık Astsubay …’i arayıp bataryanın içtima alanında teçhizatlı şekilde toplanmasını söylediğini, saat 22.00 sıralarında Harekât Merkezinden ayrıldığını, tam olarak ne olduğunu anlamadığını ve Harekât Merkezinin dışında birkaç dakika dolandığını, terör saldırısı olduğuna dair söylentiler olduğunu, saat 22.15 civarında tabur bölgesine geldiğini, taburdaki birliklerin toplanmış ve teçhizatlarını almış durumda olduklarını, kendi bataryasının bulunduğu tarafa geçtiğini, batarya personeline “Bir terör saldırısından bahsediliyor ama ben de bilmiyorum, tugay komutanı birtakım görevlendirmeler yapmış.” dediğini, bu sırada sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın batarya personelinden üç kişinin adını söyleyerek inceleme dışı sanık Üsteğmen …’a araç çıkarmaları için garaja gitmeleri ve 3. Tabur ile inceleme dışı sanık Üsteğmen …’e birer araç göndermesi emrini verdiğini, içtima alanındayken bazı arkadaşlarının Boğaz Köprüsünün kapatıldığına dair ifadeler kullandıklarını, bunun da kendilerindeki terör saldırısı düşüncesinin ne kadar ciddi boyutta olduğunu gösterir nitelikte olduğunu, sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı … tarafından inceleme dışı sanık Binbaşı …’in istediği personeli ve araçları vermesinin emredildiğini, akabinde inceleme dışı sanık Binbaşı …’in “İsmini okuduklarım ayrılsın.” diyerek elindeki kâğıttan isimler okumaya başladığını ve iki kişinin orada olmaması üzerine yerine başka personel vermesini söylediğini, bu durumu ilettiği sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın da aynı yönde beyanda bulunması üzerine oradaki personelden rastgele seçtiği iki kişiye inceleme dışı sanık Binbaşı …’in grubuna dahil olmalarını belirttiğini, saat 22.30-23.00 arasında arayan sanık Üsteğmen …’nun 1. Bataryadan 5 numaralı kapıya gönderilmesini istediği Marconi telsizli aracı sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın bilgisi doğrultusunda gönderdiğini, saat 23.00-23.30 arasında sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın Harekât Merkezine iki uzman çavuş ve bir mercedes kamyonet göndermesini ve bu personelin inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ı görmelerini söylemesi üzerine rastgele seçtiği iki kişiyi ve bir araç sürücüsünü gönderdiğini, ancak bu personelin ne maksatla istendiğini bilmediğini, şarjı bitmek üzere olduğu için telefonunun internet erişimini kapattığını, bazı telefon görüşmeleri yaptığını, Ankara’da oturan bir öğretmen arkadaşını arayıp terör olaylarından bahsedildiğini ve bilgisinin olup olmadığını sorduğunu, onun da uçakların alçaktan uçtuklarını ancak herhangi bir bilgisinin bulunmadığını söylediğini, ayrıca bir polis arkadaşını da arayıp durumu sorduğunu, bu girişimlerine rağmen fikir edinemediğini, saat 00.30 civarında inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın arayıp inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in tugayda kalan personeli içtima alanında toplanmasına dair verdiği emri ilettiğini, bu durumu bildirdiği sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın “Tamam, birazdan geleceğim.” dediğini, kendisinin de kalan personele istirahat etmelerini söylediğini, izinde olan personelinden arayanlara “Tugay bir mesaj atmışsa doğrudur, siz gereğini yapın.” dediğini, saat 01.30’dan sonra sanık 1. Tabur Komutanı Yüzbaşı …’ın odasına gittiğini, o gece ilk defa televizyon izleme imkânını burada bulduğunu, Cumhurbaşkanının açıklamasını bu vesileyle öğrendiğini, 1. Ordu Komutanının açıklamalarını canlı olarak izlediğini, bugüne kadar kalkışma diye bir şey duymadığını, yarım saat kadar durumu idrak etmeye çalıştığını, akabinde sanık 1. Tabur Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın kışla dışına çıkan personelin grup liderlerini arayacağını söylediğini, kendisine de istirahat etmeleri için dışarıda bekleyen personeli koğuşlara göndermesini emrettiğini, bunun üzerine kalan batarya personeline batarya binasına geçmelerini ve istiharat etmelerini söylediğini, ertesi gün tabur nöbetçi subayı olduğu için saat 03.30 sıralarında odasına geçerek saat 07.00’ye kadar uzanıp dinlendiğini, sabah kalktığında televizyonu açınca gördükleri karşısında “Ya ne olmuş bu ülkede?” dediğini, darbe kavramının ancak bu saatten sonra kafasında oturmaya başladığını, atılı suçlamayı kabul etmediğini, birliklerin kışla dışına çıktığını dahi bilmediğini, hiç kimsenin emrine personel ve araç göndermediğini, bunların dağılımının gerçek niyetini gizleyen ve kendilerini kandıran inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından yapıldığını, izindeki batarya personelini tugaya çağırmadığını, birinci sicil amiri olan sanık 1. Tabur Komutanı Yüzbaşı …’dan başka hiç kimseden emir almadığını ve onun bilgisi dışında hareket etmediğini, ondan aldığı emirleri astlarına ilettiğini, mutlak itaat prensibi gereğince davrandığını,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 15 Temmuz 2016 tarihinde yabancı dil sınavı başvurusu yapmak ve bazı banka işlerini hâlletmek maksadıyla izinli olduğunu, sabah saatlerinde yabancı dil sınavı başvurusunu yaptıktan sonra tugaydan gelen telefonla o günkü tugay nöbetçi subayı olan inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in nöbet değişikliği talebinin iletilmesi üzerine ayın 29’undaki nöbetiyle değiştirilmesi durumunda kabul edebileceğini söylediğini, çünkü 01.08.2016 tarihinde başlayacak yıllık iznine hafta sonunu dahil etmeyi düşündüğünü, saat 13.00’teki servisle kışlaya gittiğini, hem nöbet yeri olan hem de vekâleten görev yaptığı Harekât Merkezine geçtiğini, günlük olağan mesaisine devam ederken gece eğitimi yapılacağını duyduğunu, tugay brifing salonunda saat 20.00’de yapılan toplantıyı olaydan birkaç gün sonra öğrendiğini, saat 21.30 sıralarında inceleme dışı sanıklar Tugay Komutanı Tuğgeneral … ve Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in Harekât Merkezine gelerek bazı birlik komutanlarını ve şube müdürlerini topladıklarını, tugay komutanının işi olmayanların dışarı çıkmasını söylemesi üzerine toplantıya katılması emredilmediği için dışarı çıktığını ve içeride ayakta duran personel için erlerden sandalye götürmelerini istediğini, daha sonra makas vermesi istendiği için içeri çağrıldığını ve makası tugay komutan yardımcısına verdiğini, tekrar çıkmak istediğini ancak kapı ağzının çok kalabalık olması ve dikkatleri üzerine çekmek istememesi sebebiyle arka tarafta beklediğini, bir süre sonra tanımadığı bir şahsın gelip tugay komutanına birkaç adet telsiz verdiğini, tugay komutanının da telsizlerin çalıştırılmasını emrettiğini, daha sonra tugay komutanının “Ankara’nın emniyeti bize verildi, emniyet alacağız.” dediğini ve önündeki kâğıtları tugay komutan yardımcısıyla keserek personele dağıttığını, ilk başta durumu kavrayamadığını, aklına ilk gelenin Ankara’nın bazı önemli noktalarında patlayıcı yüklü araçlarla saldırılar yapılacağı bildirilen ve birkaç gün önce gönderilen duyum raporları olduğunu, zira bu tür raporların sık gelmeye başladığını, kolluk kuvvetlerini toplumsal olaylarda destekleme planı kapsamında tugaya görev verildiğini düşündüğünü, bu toplantı esnasında sıkıyönetime veya TSK’nın yönetime el koyduğuna dair bir şey duymadığını, toplantı sonrasında Harekât Merkezi dışında yapılan konuşmalarda geçen terör eylemi olacağına dair söylemlerin de kendisindeki bu fikri güçlendirdiğini, söz konusu toplantıda bir toplantı havası olmayıp kargaşanın ve düzensizliğin hâkim olduğunu, toplantıya katılmış olmasının tek nedeninin o gece nöbetçi olması ve bu toplantının nöbetçi olarak görev yaptığı Harekât Merkezinde gerçekleştirilmesi olduğunu, toplantıda kendisine herhangi bir görev veya emir verilmediğini, toplantı sonrasında tugay komutanının izindeki personelin tugaya dönmesi yönünde emir vermesi üzerine inceleme dışı sanık Nöbetçi Amir Yüzbaşı … tarafından hazırlanıp tugay komutanı tarafından kontrol edildikten sonra müsvedde bir kâğıtta verilen “Birliğimiz görev almıştır, izinler iptal edilmiştir, derhal birliğinize katılın, 58. Topçu Tugayı.” şeklindeki mesajı toplu mesaj sistemi vasıtasıyla saat 22.20’de gönderdiğini, hizmet gereği verildiği ve görevi kapsamında olduğu için bu işlemi yerine getirmekte sakınca görmediğini, ayrıca geçmiş yıllarda izinlerin toplu şekilde iptal edilmesi söz konusu olduğu için personelin izinden çağrılmasını anormal karşılamadığını, saat 23.00 civarında tugay komutanının birlik komutanlarıyla görüşmek istemesi üzerine kendi cep telefonundan bazı birlik komutanlarını aradığını ve telefonu verdiği tugay komutanının da bu kişilere “Acele edin, daha çıkmadınız mı?” dediğini, o gece cereyan eden olayın bir darbe girişimi olduğunu saat 00.30-01.00 civarında Cumhurbaşkanının konuşmasıyla öğrendiğini, o ana kadar bir terör saldırısı gerçekleştiğini sandığını, gelişmeleri bir süre daha televizyondan izlediğini, zira Harekât Merkezindeki televizyonun sürekli açık olduğunu, dışarı çıkan birliklerdeki rütbelileri söz konusu açıklamayı duymasını takiben imkânı dahilinde arayıp geri dönmelerini söylediğini, olayın psikolojik ağırlığı sebebiyle yorgun düştüğü için karargâhtaki bir odada istirahate çekildiğini, Harekât Merkezinde bulunduğu süre içinde inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın “Silah kullanma yetkiniz var, size ateş edilirse siz de ateş edin.” şeklinde emir verdiğini duymadığını, tugay komutanının eşiyle yaşamış olduğu nahoş bir durum nedeniyle olaydan iki üç hafta kadar önce ve bir de Mayıs ayında olmak üzere iki kez ceza aldığını,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 11-19 Temmuz 2016 tarihleri arasında yaz tatili için Antalya’daki askerî kampta rezervasyonunun olduğunu, ancak inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 18 Temmuz’da ayrılmasını söyleyip izin vermediğini, ısrar etmesine rağmen tugay komutanının kabul etmemesi üzerine 22-28 Temmuz tarihleri arasında Fethiye Ölüdeniz’de bir apart kiraladığını ve kaporasını gönderdiğini, 15 Temmuz Cuma günü normal mesaiye başladığını, saat 13.00 sıralarında inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın gece eğitimi yapılacağı bilgisini verdiğini, gece eğitimine katılmamak için izin isteyen personelin taleplerini inisiyatif alarak kabul ettiğini, öğleden sonra simülasyon dershanesinde inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından tugaya yeni katılan rütbelilerle tanışma çayı yapıldığını ve burada kursiyerlere gece eğitimine katılmaları emri verildiğini, saat 18.45’te içtima aldıktan sonra bataryaya yeni katılan personele eğitim verecek şekilde gece eğitimine başladıklarını, saat 20.00’de inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … tarafından brifing salonunda düzenlenen toplantıda Suriye’de görev alacak olan 1. Tabur 2 ve 4. Bataryalar ile 2. Tabur 1. Bataryanın denetleme için tüm hazırlıklarını tamamlamalarının ve gerekirse mesainin sabaha kadar süreceğinin beyan edildiğini, bunun üzerine kendi sorumluluğunda olan 2. Tabur 1. Bataryanın teşkilat etkinliği kontrolüne hazırlanması için inceleme dışı sanık Üsteğmen …’a araçları garaja çekmesi emrini verdiğini, saat 21.40 civarında inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın tugay komutanının Harekât Merkezinde taktik komutanlarıyla yapacağı toplantıya çağırdığını söylediğini, Harekât Merkezine gittiğinde içerisinin kalabalık ve uğultulu olduğunu, 20-25 kişilik bir grubun bulunduğunu, içeride bazı takım komutanlarını görünce inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ı arayıp toplantıya gelmesini söylediğini, toplantıya geç katıldığı için sıkıyönetim ilan edildiğine dair bir şey söylendiğini duymadığını, nitekim tanık Astsubay …’in ifadesinde kendi ismini saymadığını ve ayrıca tugay komutanının emir astsubayı tanık Astsubay Başçavuş …’in de kendisinin toplantıya daha sonra geldiğini belirttiğini, bu durumun sanık Üsteğmen …’ın mahkemedeki savunmasında da zikredildiğini, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün her ekipte Marconi telsiz olacağını ve araçların 1. Taburdan alınacağını söyleyip A4 kâğıttan isimleri okumaya başladığını ve bu esnada soru soranlara “Emniyet alacaksınız, destek olacaksınız, görüntü vereceksiniz.” dediğini ve harita üzerinden ilgili yerleri gösterdiğini, terör saldırısı olacağına dair son üç aydır istihbarat raporları geldiği için kolluk kuvvetlerini destekleme görevi yapılacağının aklına geldiğini, tugay komutanının isimleri okurken kendisinin bataryasında olan inceleme dışı sanık Teğmen …’un ismini de okuması üzerine burada olmadığını söyleyince “Çağır gelsin arkadaş, görev aldık, yoksa yerine başkasına ver.” dediğini ve günlük izin verdikleri personelin de gelmesini emrettiğini, bu esnada Harekât Merkezine gelen inceleme dışı sanık Üsteğmen …’a tugay komutanının harita üzerinden “İşte şu noktada emniyet alacaksın.” diyerek bir noktayı gösterdiğini, kendi ismi okunmayınca sanık Yüzbaşı … ile birlikte 1. Tabur bölgesine gittiklerini, birliklerin içtima alanında sağa sola koşturduklarını, bu esnada inceleme dışı sanık Teğmen …’u arayıp tugay komutanın emir verdiğini söyleyerek tugaya görev verildiğini ve inceleme dışı sanık Üsteğmen …’la görüşmesini ifade ettiğini, akabinde tanık Astsubay Kıdemli Başçavuş …’ı arayıp izin verilen batarya personelini tugay komutanının emriyle tugaya çağırmasını istediğini, zira 926 sayılı Personel Kanunu’nun 129. maddesine göre tugay komutanının görev ve hizmet ihtiyacı nedeniyle personeli izinden çağırma yetkisinin olduğunu, içtima alınmasına dair herhangi bir emir vermediğini, inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın listedeki birkaç personeli alıp bataryasına gittiğini, zira tugay komutanının karışık şekilde görevlendirme yaparak mevcut emir komuta zincirini değiştirmek suretiyle söz konusu grupları şahsî emir komutasına bağladığını, bataryasında görevli inceleme dışı sanık Uzman Onbaşı …’a Marconi telsizlerle ilgili olarak inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ı görmesini söylediğini fakat araçla gitmesini söylemediğini, saat 23.05’te arayıp kışlaya gelmesine gerek olup olmadığını soran Kursiyer Teğmen…’e gelmemesini söylediğini, zaten onun isminin listede olduğunu olaylardan iki gün sonra öğrendiğini, inceleme dışı sanık Üsteğmen … ve sanık Yüzbaşı … ile birlikte nizamiyenin yaklaşık 100-150 metre gerisinde bir noktada bulunurken inceleme dışı sanık …’ın arayıp “Komutan polis engellerini geçin diyor.” dediğini, bunun üzerine yanına giderek “Saçmalama, öyle şey mi olur, 30 yıllık bir subay böyle bir şey der mi?” diye söylediğini, dolayısıyla inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın savcılıktaki ifadesinin doğruyu yansıtmadığını, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’i saat 21.33’teki toplantıdan sonra sadece saat 01.30’da gördüğünü, saat 23.30 veya 00.00 civarında inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın arayıp tugay komutanının çağırdığını söylediğini, bunun üzerine diğer takım komutanı olan tanık Üsteğmen …’yla birlikte Harekât Merkezine gittiğini, içeride emir astsubayının ve Harekât Merkezinde görevli rütbelilerin olduğunu, tugay komutanının “İki fırlatma aracı yüklüyorsun, benden emir bekliyorsun.” dediğini, şaşkınlıkla “İki fırlatma aracı mı?” diye sorması üzerine tugay komutanının kararlı ve net bir şekilde “Evet.” diyerek emri teyit ettiğini, Harekât Merkezinden çıktığında dışarıda bekleyen tanık Üsteğmen …’ya “Manyak mı bu adam? İki fırlatma aracı yükle diyor, ne yapmaya çalışıyor, ben anlayamadım.” dediğini, bu sözlerinin sorgulayıcı tavrını net bir şekilde gösterdiğini, içinde bir şüphe oluşsa da durumu idrak etmenin gerçekten çok zor olduğunu, akabinde tanık Üsteğmen …’ya mühimmatların kapaklarının açılmaması, göbek bağının bağlanmaması ve mühimmatı aktif hâle getirecek hiçbir şey yapılmamasını emrettiğini, bu şekilde emir vererek sistemin atışa hazır olmamasını sağladığını, bahsi geçen füzelerin kullanılabilmesi için birbirini takip eden dört aşamalı bir faaliyetin gerçekleştirilmesi gerektiğini, Harekât Merkezine döndüğünde dışarıda gördüğü inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın tugay komutanı tarafından verilen emre istinaden istediği bir astsubay vermesine dair talebine aslında yeterli personel olmasına rağmen kimse olmadığını bahane ederek veremeyeceğini söylemek suretiyle olumsuz yaklaştığını, bu durumun da kendisinin herhangi bir personel planlamasına veya görevlendirmesine iştirak etmediğini gösterdiğini, yaklaşık 15-20 dakika sonra tugay komutanının Harekât Merkezinden çıktığını, televizyonu ilk defa o esnada gördüğünü, bunun üzerine neler olduğunu anlamaya başladığını, zira kışlada internetin çekmediğini, eşiyle de saat 22.15-22.30 civarında görüştüğünü, Harekât Merkezindeki rütbelilerin dışarı çıkan birlikleri medyadan gördükleri görüntülerle ilgili bilgilendirdiklerini, bu esnada Harekât Merkezine gelerek emir gelip gelmediğini ve neler olduğunu soran inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’e “Komutanım ben de anlamadım, … bana mühimmat yükletiyor.” dediğini, bunun üzerine onun da şaşkın bir şekilde bakıp “… Başkanı’nın odasına gidelim.” diye söylediğini, birlikte gittikleri bu odada inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in Kolordu Kurmay Başkanlığını ve Kara Kuvvetleri Karargâhını arayıp görüşmeler yaptığını ve “Direktifi uygulayın diyorlar.” dediğini, bunun üzerine kafasında her şeyin tamamen oturduğunu, koridora çıkarak tanık Üsteğmen …’yı saat 01.58’de arayıp hemen faaliyeti durdurmalarını ve araçları garaja çektikten sonra bataryaya dönmelerini amirinin emrine itaatsizliği göze alarak emrettiğini, söz konusu emrinin de astları tarafından yerine getirildiğini, böylece darbe girişimine direnme iradesini ortaya koyduğunu, saat 07.00 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün makam cep telefonundan üst üste aradığını, telefonuna döndüğünde tugay komutanının kısık bir sesle “Mühimmatları indirin.” dediğini, kendisinin de indirdiğini söylemesi üzerine “Sen kimsin, kimden emir alıyorsun, kimin adamısın?” diye söylediğini ve hakaretlerde bulunduğunu, tugay komutanının bu konuşmalarının o esnada onun yanında olan şoförü tanık Uzman Çavuş … tarafından da dile getirildiğini, tanık Onbaşı …’nun inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in kendisine “Kampa neden göndermediğimi şimdi anladın mı?” dediğine dair ifadesinin doğru olmadığını, zira aralarında böyle bir konuşmanın gerçekleşmediğini, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … tarafından saat 01.30’da yapılan içtimaya katılmadığını, saat 03.38’de arayan inceleme dışı sanık Astsubay …’a sakin olmalarını, silah kullanmamalarını ve kışlaya dönmeye çalışmalarını söylediğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini, darbe girişimi lehine hiçbir hareketinin bulunmadığını, verdiği emirlerle ve yapmış olduklarıyla darbe girişiminin karşısında yer aldığını,
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; 01-23 Temmuz 2016 tarihleri arasında yıllık izinde olduğunu, 13 Temmuz Çarşamba günü Personel Şubede görevli sanık Yüzbaşı …’ın arayıp Astsubay……in tayin olmasından dolayı inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün yeni bir astsubay görevlendirmesi yapacağını ve bu konuyla ilgili görüşmek isteyen tugay komutanını derhal aramasını söylediğini, bunun üzerine aradığı tugay komutanının “Cuma günü izinden gel, birliğine görevlendireceğim …’e görevini öğret, tekrar iznine devam edersin, iznini birkaç gün uzatırız.” şeklinde emir verdiğini, bu nedenle iznini kesip tugaya döndüğünü, zira 926 sayılı Personel Kanunu’nun 129. maddesine göre tugay komutanının görev ve hizmet ihtiyacı nedeniyle personeli izinden çağırma yetkisinin bulunduğunu, daha önceki yıllarda da izinden çağrılmışlığının olduğunu, 15 Temmuz Cuma günü mesaiye başladığını, yanına gittiği inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’e bugün görevini öğretmesini, cephanelik bölgesi de dahil olmak üzere nöbet yerlerini ve birlik emniyet planında yer alan alternatif planları göstermek suretiyle ani müdahale timiyle birlikte eğitim yapmasını emrettiğini, saat 08.50 sıralarında inceleme dışı sanık Personel Şube Müdürü Yarbay …’in yanına gidip 17 Temmuz’dan itibaren tekrar yıllık izne ayrılmak üzere izin belgesi tanzim ettirerek inceleme dışı sanık … Başkanı Vekili Yarbay …’e onaylattığını, bu izin belgesinin dosyada mevcut olduğunu, dolayısıyla kıtaya resmî katılış yapmama gibi bir durumunun kesinlikle söz konusu olmadığını, Harekât Merkezinde nöbetçi olan inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’in yanına gittiğini ve tugay komutanının vermiş olduğu emri söyleyerek nöbetinin değişmesi gerektiğini belirttiğini, bunun üzerine inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’in nöbetinin Pazar günü olacak şekilde değiştirildiğini, gece eğitimi yapılacağının öğleden sonra birliklere söylendiğini, saat 20.00’de inceleme dışı sanık Tugay Komutan Vekili Albay …’in tugay brifing salonunda yaptığı toplantıda Suriye sınırında görev alacak birliklerin göreve hazırlık durumlarının şube müdürlerinden oluşan bir heyet marifetiyle denetleneceğinin ve bu kapsamda ilgili birliklerin görevde kullanacakları malzeme ve mühimmatların yüklenmesinin söylendiğini, ayrıca bu faaliyetlerin bitmesine müteakip servislerin kalkacağının belirtildiğini, söz konusu bu toplantıda sıkıyönetim ilan edildiğine dair hiçbir şeyin konuşulmadığını, toplantı bittikten sonra doldur boşalt istasyonuna uğrayıp inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş … ve ani müdahale timindeki nöbetçi uzman çavuşlarla birlikte Unimog tipi araçla eğitim yapmak üzere cephanelik bölgesine gittiklerini, yaklaşık 10-15 dakika sonra aracıyla cephaneliğin nizamiyesine gelen inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ü cephanelik emniyet ve muhafız takım komutanı olan tanık Astsubay …’ın kapıda karşıladığını, tugay komutanının araçtan inmeden onunla kısa bir süre konuştuktan sonra kışla bölgesine döndüğünü, aralarındaki mesafe 30-40 metre kadar olduğu için ne konuştuklarını duymadığını, eğitime devam ederlerken saat 21.28’de inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in arayıp Harekât Merkezindeki toplantıya gelmesini emrettiğini, bunun üzerine toplanıp araca bindiklerini ve kışla bölgesine geri döndüklerini, cephaneliğin Harekât Merkezine yaklaşık 4-5 km mesafede olduğunu, bu durumun keşif yapılarak görülebileceğini, toplantı için not defterini almak amacıyla birlik binasına gittiğinde birlikteki rütbeli personelin Harekât Merkezinden 2-3 defa aradıklarını ve toplantı olduğu için kendisini çağırdıklarını söyleyince odasındaki telefondan Harekât Merkezini aradığını, telefonu açan sanık Harekât Merkez Amiri Vekili Üsteğmen …’in toplantının yaklaşık 10 dakika önce başladığını ve teçhizatlı olarak derhal Harekât Merkezine gelmesini söylediğini, akabinde gittiği Harekât Merkezinde kalabalık nedeniyle ayakta duracak yerin olmadığını, bu yüzden içeriye giremediğini, kapının yanında duran tanık Üsteğmen …’la beraber içerideki personelin dışarıya çıkmasını beklediklerini, toplantı 10-15 dakika önce başladığı için tugay komutanının ne söylediğini ve birlik komutanlarına ne tür emirler verdiğini duymadığını, Harekât Merkezine gittiğinde tugay komutanının elindeki kâğıdı kesip yanındakilere verdiğini gördüğünü, kısa bir süre sonra biraz boşaldığı için içeriye girdiğini gören inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün beş askeri inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın emrine göndermesini emrettiğini, bunun üzerine “Zaten askerleri daha önce birliğime siz görevlendirdiniz, eğer bu beş askeri alırsanız nöbet tutacak asker sayımız yetersiz kalacaktır, bu askerler ne görev alacaklar hemen gelecekler mi?” diyerek emrini sorguladığında tugay komutanının herhangi bir açıklama yapmaksızın verdiği emri tekrarlayarak gerekirse asker görevlendireceğini söylediğini, bunun üzerine saat 22.14’te birliği arayıp nöbette olmayan beş askeri inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın yanına göndermelerini belirttiğini, tugay komutanı tarafından verilen bu emrin hizmete müteallik olduğu için suç teşkil etmediğini, inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’i inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın emrine gönderdiği iddiasının asılsız olduğunu, zira adı geçenin asıl birliğinin zaten inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın batarya komutanlığı görevini ifa ettiği 1. Topçu Taburu 5. Batarya olduğunu ve bir yıldır onun emri altında görev yaptığını, inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’in 15 Temmuz günü sadece tugay komutanın emriyle eğitim yapmak için kendi emrine verildiğini, saat 22.30 civarında Harekât Merkezinden çıkıp birliğine geldiğini, inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’in inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın çağırması üzerine birliğine gittiğini öğrendiğini, bu durumun inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın savunmasında personeli olan inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’i bizzat çağırttığını söylemesinden de anlaşılabileceğini, elindeki asker sayısına göre çevre emniyet nöbet hizmetini gerçekleştirebilip gerçekleştiremeyeceğine dair çalışma yaptığını, gecenin ilerleyen saatlerinde medyada çıkan olayları öğrenince inceleme dışı sanık Astsubay Kıdemli Çavuş …’i arayıp ne yaptığını ve nerede olduğunu sorduğunu, onun da Ankara’nın girişinde beklediklerini söylemesi üzerine komutanların ve Cumhurbaşkanının televizyondaki beyanlarını anlattığını, durumdan haberdar olduklarını ve geri dönmek amacıyla araçları geri çevirdiklerini söylediğini, nerede olduklarını ve ne yaptıklarını öğrenmek için daha sonra birkaç kez daha aradığını, mühimmat alımlarını takip edip cephanelik bölgesinde bulunarak baskı oluşturduğu iddiasını kabul etmediğini, tanık Astsubay …’ın bu hususa ilişkin beyanlarının doğru olmadığını, zira tanığın sanık olmaktan korktuğu için cephanelik bölgesinde yaptıkları eğitimi bahane ederek hedef saptırdığını, ayrıca kendisine tugay komutanı tarafından böyle bir görev de verilmediğini, mühimmat almak için cephaneliğe gelen herkesin girmesine müsaade edildiğini, mühimmatları dağıtan tanık Astsubay …’ın ifadeleri incelendiğinde kendisinin 93 nolu deponun yakınında bile olmadığının ve mühimmat dağıtımını takip etmediğinin görüleceğini, zira mühimmat dağıtımının başladığı saat 21.30 civarında Harekât Merkezindeki toplantıya gitmek için bu bölgeden ayrılmış olduğunu, sözünü ettiği saatlerde birlik binasında olduğuna dair Asteğmen Bekir Erdoğan, Uzman Çavuşlar ……’un tanık olarak dinlenmesini istediğini, bu durumun güvenlik kamera kayıtlarının incelenmesiyle de ortaya çıkarılabileceğini, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün mahkemedeki savunmasında geçen “Burada uzmanlarımla birlikte iki üç tane şahıs var, onların bu faaliyetle ilgili hiçbir günahı yok, hiçbir etkisi yok, hiçbir emir almadılar benden, birincisi …, ikincisi …, üçüncüsü …, bunların hiçbir şekilde burada olmamaları gerekiyor aslında…Mustafa’ya o akşam sıkıyönetimle ilgili hiçbir görev vermedim. …’e oryantasyon eğitimi yaptırdıktan sonra Pazartesi günü izne devam edersin dedim. Mustafa’nın bu işle hiçbir alakası yok.” şeklindeki beyanının kendisinin suçsuzluğunu gösterdiğini, ayrıca yine aynı savunmada inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın birliğinde er ve erbaş olmadığı için Emniyet Muhafız Takımından beş askeri bizzat görevlendirdiğinin ifade edildiğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini, suç işleme kastının bulunmadığını,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
1. Anayasayı İhlal Suçu
a. Genel olarak
İnceleme konusu suç, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde “(1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur” şeklinde,
Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinde ise “Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men’e cebren teşebbüs edenler, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olur.
65’inci maddede gösterilen şekil ve suretlerle gerek yalnızca gerek birkaç kişi ile birlikte kavli veya tahriri veya fiili fesat çıkararak veya meydan ve sokaklarda ve nasın toplandığı mahallerde nutuk irat veyahut yafta talik veya neşriyat icra ederek bu cürümleri işlemeğe teşvik edenler hakkında, yapılan fesat teşebbüs derecesinde kalsa dahi ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur.
Birinci fıkrada yazılı suça ikinci fıkrada gösterilenden gayri surette iştirak eden fer’i şerikler hakkında beş seneden on beş seneye kadar ağır hapis ve amme hizmetlerinden müebbeden memnuiyet cezası hükmolunur” biçiminde düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinin gerekçesinde “Anayasanın Başlangıç Kısmında aynen ‘Millet iradesinin mutlak üstünlüğü; egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk dışına çıkamayacağı; hiç bir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerini, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğin karşısında koruma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı’ şeklindeki ifadeyle siyasal iktidarın kuruluş ve işleyişine egemen olması gereken ilkeler gösterilmiş bulunmaktadır.
5237 sayılı Kanun’un 309. maddesinde ifadesini bulan bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek tabiriyle mülga 765 sayılı Kanun’un 146. maddesindeki ifadesiyle tağyir, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak tabiriyle ilga ve bu düzen yerine başka bir düzen getirmek tabiriyle de tebdil kastedilmek istenmiştir. Dolayısıyla yönelik olduğu hareketler bakımından mülga 765 sayılı Kanun ile 5237 sayılı TCK arasında esaslı bir farklılık yoktur, ancak mülga 765 sayılı Kanun’un 146/2. fıkrasında ifade olunan “…gerek yalnızca gerek bir kaç kişi ile birlikte kavli veya tahriri veya fiili fesat çıkararak veya meydan ve sokaklarda ve nasın toplandığı mahallerde nutuk irat veyahut yafta talik veya neşriyat icra ederek bu cürümleri işlemeğe teşvik edenler hakkında, yapılan fesat teşebbüs derecesinde kalsa dahi ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur Birinci fıkrada yazılı suça ikinci fıkrada gösterilenden gayri surette iştirak eden fer’i şerikler hakkında beş seneden onbeş seneye kadar ağır hapis ve amme hizmetlerinden müebbeden memnuiyet cezası hükmolunur.” hükmüne 5237 sayılı TCK’nın ilgili maddelerinde haklı olarak yer verilmemiştir. Bu hüküm, özel iştirak hükümleri koymasının yanı sıra maddenin ikinci fıkrası gereği, “yapılan fesat teşebbüs derecesinde kalsa dahi ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur.” ifadesiyle kalkışma suçunun hazırlık hareketini kalkışma suçunun cezasıyla cezalandırmaktadır.
Siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan bu ilkeleri içeren kuralların bütünü, Anayasal düzeni teşkil etmektedir. Bu madde ile korunmak istenen hukuki yarar, Anayasa düzenine egemen olan ilkelerdir.
Madde ile korunmak istenen hukuki yararın niteliği dikkate alınarak Türkiye Cumhuriyet Anayasasının öngördüğü düzen ibaresi kullanılmış, böylece korunmak istenen hukukî yarara açıklık getirilmiştir.
Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için cebir veya tehdit kullanarak Anayasal düzenin değiştirilmesine teşebbüs edilmesi gerekir. Bu nedenle, cebir ve tehdit bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Cebir ve tehdit kavramlarının hukuki anlamı ve içeriği bilinen bir husustur. Bu itibarla, Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir veya tehdit kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinin kaynağını oluşturan 1889 İtalyan Ceza Kanununun 118. maddesi, mezkur 146. maddede olduğu gibi cebir (Violentemente) unsurunu taşımaktaydı. Ancak, 1930 faşist İtalyan Ceza Kanunu’nun aynı konuyu düzenleyen 283. maddesinde cebir unsuru suç tanımından çıkartılmıştı. Faşizmin etkisiyle kaleme alınan 283. madde, bilahare 11.11.1947 tarihinde yeniden değiştirilerek suç tanımında tekrar cebir unsuruna yer verilmiştir.
Maddede maddi unsur olarak teşebbüs edenler ibaresi kullanılmış olduğundan, Anayasa’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmesi cezalandırma için yeterlidir. Suç, hem idare edenler hem de idare edilenler tarafından işlenebileceğinden teşebbüste aranılacak elverişliliğin, suçun işleniş biçimi ve özellikle suçun bir tehlike suçu olduğu dikkate alınarak, kullanılan cebir veya tehdidin netice elde etmeye elverişli olup olmadığının hâkim tarafından takdir edilmesi gerekir.
1982 Anayasası’nın 2. maddesi ile Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliği hukuk devleti olarak tayin edilmiştir. “Hukuk devleti; insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan devlettir.” (Anayasa Mahkemesinin 11.10.1963 tarihli ve 124-243 sayılı kararı.).
Meşruluk, sitenin/devletin gözle görünmeyen barış meleğidir. (Ferraro) Hukuk devletinin meşruiyet kaynağı, hukuktur. Toplumun genelini ilgilendiren her olayın tarihi bir yanı varsa da hukuk devleti bağlamında olaylar hukuka uygun olup olmadıklarıyla değerlendirilirler. Hukuk devleti her alanda adil ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kurarak, hukuka aykırı ve suç oluşturan her fiili, olay ve fail istisnasına tabi tutmaksızın, hukukî denetime alır.
Anayasal düzenin zorla değişmesiyle sonuçlanan eylem, hukukî açıdan bir darbe mi yoksa ihtilal midir? Darbe ya da ihtilal olması suç vasfını değiştirecek midir? İhtilal, toplum düzenini değiştirmek için zor kullanılarak yapılan yaygın halk hareketi, hükümet darbesi ise demokratik olmayan yollardan devlet yönetiminin ordu gücü ile ele geçirilmesi (Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, 20. Bası, s. 188.) olarak tanımlandığına göre, sanıkların eylemlerinin ihtilal değil, Anayasal düzene karşı yapılmış açık bir darbe olduğunda kuşku yoktur. Kaldı ki her iki fiilde de Anayasayı ihlal suçu oluşacaktır. Öğretide atıf yapılan görüşlerde suçun ihtilal olarak isimlendirilmesi neticeye etkili olmayacaktır.
Ülkemizin çok partili siyasî hayata geçişinden sonra, köklü temelleri olmayan demokrasi serüveninde, henüz demokrasi kültürünün oluşmasına fırsat vermeden darbe yapma alışkanlığını sıradanlaştıranların, unvan ve statüleri ne olursa olsun, ihlal edilen hukuk düzeninin tesisi, toplumun demokratik geleceğinden emin olması, temel hak ve hürriyetlerin ve ayrıca mukadderatını tayin hakkının korunması bakımından her suçlu gibi cezaî bir yaptırıma tabi tutulması hukuk devleti olmanın gereğidir.
Hukuk kuralları koyma ve kamu gücünü kullanma tekeli devleti yönetenlerin elindedir (Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, 20. Bası, s. 128.). Modern devletin maddî özünü cebir kullanma tekeline sahip bulunan siyasal iktidar oluşturmaktadır (M. Erdoğan, Anayasal Demokrasi, 7. Bası, s. 327.).
Devleti meydana getiren dinamik unsur siyasî iktidar olduğuna göre bir devletin mevcudiyeti ve devamı iktidarın himayesine bağlıdır. Bunun içindir ki, hukukun en eski günlerinden bu yana değişik sistemler içinde siyasî kuvvetler himaye edilmiştir. Devlet otoritesinin mevcudiyeti ancak siyasi iktidarın himayesiyle mümkündür. Devlet mefhumunun hukukî ve politik karakterini ortaya koyan siyasî iktidar realitesi, devleti diğer topluluklardan ayıran kriterdir. Ülke ve millet mefhumlarını bir birlik ve siyasî organizasyon hâlinde ortaya koyan unsur siyasî iktidardır. Bu bakımdan devletin varlığını tehlikelere ve fiilî karşıt hareketlere karşı himaye edilmesi bir zaruretin icabıdır ve devlete devlet vasfını veren iktidar unsuru bu himayenin en önemli parçasını teşkil etmektedir. Fakat bu himaye demokrasilerde hiçbir zaman fikrin cezalandırılmasına hak vermez (Özek, Siyasi İktidar Düzeni ve Foksiyonları Aleyhine Cürümler, 1976, s. 50.).
Mülga 765 sayılı TCK’nın 146. (5237 sy. TCK’nın 309.) maddesi, siyasî iktidar ve Anayasal düzeni himaye etmektedir. Düzen aleyhine maddî fiillerde icra hareketlerinin mevcudiyetini aramaktadır. Siyasî iktidar düzeni aleyhindeki fiiller, mevcut müesseseleşmiş prensiplere ve düzene karşıdır. Anayasal düzen aleyhine yapılacak bir fiil, tabii olarak ideolojik prensibin de ihlali anlamını taşıyacaktır. İktidarı ele geçirmek için yapılacak bir ihtilal, hem Anayasa’nın kabul ettiği iktidara geliş müessesesini ve hem de demokratik hayat ideolojisini ihlal etmiş olacaktır (Özek, age, s. 51.).
Anayasayı değiştirici kuvvet başarı kazanmış bir darbe olduğu takdirde durum ne olacaktır? Mahkemelerin darbeyle gelmiş iktidarları iktidarda bulundukları müddetçe yargılayabilmeleri imkânı yoksa da iktidarın sona ermesinden sonra bunların yargılanması mümkündür (Özek, age, s. 71.). Askerî darbenin maddî cebir içerdiği tartışmasız bir gerçektir. Bu itibarla darbe sonrası suçun tamamlanması yani zarar suçuna dönüşmesinde de eylem suç olma vasfını korur. Devletin kudret ve kuvvetini kullananlar da bu suçun faili olabilirler. Anayasal düzenin öngördüğü demokratik teamüller dışında sistemin değiştirilip yeni bir düzen kurulması hâlinde darbe yapanların, kendilerini hukukî yönden de takip edilmez kılmaya çalıştıkları bir vakıa olduğu gibi devlet kudretini kullanarak iktidarı ele geçirenleri yargılayamamak fiilî bir durum oluştursa da eylemi suç olmaktan çıkarmayacaktır. Yargılama önündeki hukukî ve fiilî engellerin kalkması hâlinde pekala yargılanmaları mümkündür (Aynı görüş için bknz. Özek, age, s. 126.).
b. Suçla Korunan Hukuki Değer
Bu suçla korunan hukuki değer, millet iradesine dayanan demokratik rejimdir (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, 8. Bası, s. 224.). Bu husus, madde gerekçesinde de siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan ilkeleri belirleyen kurallar bütünü olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzen ve bu düzene egemen olan ilkeler olarak belirtilmiştir.
c. Suçun Maddi Unsurları
i. Suçun konusu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ve devletin siyasi biçimini ve kuruluşunun dayandığı ideolojik esasları ifade eden temel ilkelerdir.
ii. Fiil
Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Bu suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de bu hususun Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde düzenlenen suçun unsuru olmadığı kabul edilmektedir (Kangal s. 40; Hafızoğulları, TCK madde 302, s. 509; Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 75.).
Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde yer alan amaçları gerçekleştirmeye yönelik araç suç, bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olmak kaydıyla icraî ya da ihmalî hareketle işlenebilir (Eren-Toroslu, Özel Hükümler, s. 73; Soyaslan, Özel Hükümler, s. 582; Akdoğan s. 25; Akbulut s. 135; Vural-Mollamahmutoğulları, Türk Ceza Kanunu Yorumu, s. 1775; Hafızoğulları, TCK madde 302, s. 561; Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 91.). Ancak, ihmalî fiillerle bu suçun işlenebilmesi, sanığın gerçekleştirilmekte olan icraî fiiller yönünden görevi gereği önleme yükümlülüğünün mevcudiyetine, başka bir deyişle garantör sıfatının bulunmasına bağlıdır.
Demokratik yöntemlere uygun seçim sistemini ve özgürlükler rejimini hukuk dışı yöntemlerle değiştirmeye yönelik her türlü cebrî fiilin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.
Cebir ve şiddet kullanılarak elverişli bir ya da eş zamanlı birçok hareketle Anayasa’nın öngördüğü düzeni, doğrudan doğruya, tanımlanan biçimde değiştirmeye yönelik bir fiilin icrasına başlandığı anda suç işlenmiş, yani suç yolu tüketilmiş olmaktadır (Manzini, Trattato, IV, s. 489; Fiandaca-Musco, Diritoo penale, Ps., s. 11; Antolisei, Manuale, Ps., II, s. 1011; Erem, Ceza Hukuku, HH., s. 78; Yaşar-Gökcan-Artunç, Ceza Kanunu, VI, s. 8468, Z. Hafızoğulları-M. Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 373.).
Belirli bir plan içerisinde uygulamaya konulan, sistemli ve örgütlü bir bağlantı içinde organik bütünlük arz eden eylemler tehlike suçunun oluşması için yeterlidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 23.11.1999 tarihli ve 9-274/284 sayılı kararı.).
Suç, bir teşebbüs suçu ise de gerek yargısal kararlarda gerekse doktrinde duraksamasız biçimde kabul edildiği üzere fiilin, hazırlık hareketlerinden çıkıp icra aşamasına ulaşması gerekir. Korunan değerlere matuf tehlike oluşturmaya elverişli eylemlerin bu fiil kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle suçun bir somut tehlike suçu olduğunun kabulü gerekir.
iii. Tipik eylemin amaç suç yönünden elverişlilik sorunu
İşlenen araç suçun vahim eylem kabul edilmesi ve failin ayrıca amaç suç olan TCK’nın 309. maddesinden de cezalandırılabilmesi için eylemin bireysel bir amaçla/saikle değil, yasa maddesinde belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere kurulmuş bir örgütün faaliyeti kapsamında ika edilmiş olması gerekmektedir.
Cezalandırılan hareket, Anayasal düzeni tehlikeye koyan icra hareketleridir. Diğer birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de Devletin birliği ve bütünlüğü ile Anayasal düzenine karşı gerçekleştirilen fiiller, bu amaçla kurulmuş terör örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenmektedir. Bu tür terör örgütlerinin araç fiil olarak ifade edilen ve maddede belirtilen amaçlara yönelmiş olan adi suç niteliğindeki kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, mala zarar verme gibi fiilleri işlemelerindeki gaye; kamu düzenini bozmak, kamu otoritesini zayıflatmak, toplumda kargaşa yaratmak, toplumun şiddet yoluyla siyasallaşmasının ve kutuplaşmasının yolunu açmak ve toplumun karşı koyma gücünü felce uğratmaktır. Fail için işlenen araç suçla ortaya çıkan somut zarar neticesi değil (yakın netice), bu fiilin toplum üzerinde meydana getirdiği etki (uzak netice) önem arz etmektedir. Fail, işlediği araç fiillerle devlet otoritesinin ülkede yaşayan halkın güvenliğini koruma görevini gerçekleştiremeyerek zayıfladığı ve işlerliğini yitirdiği imajını yaratmaya çalışmak suretiyle devlete olan güveni sarsmayı amaçlar. Ülkede yaşanan kaos ortamıyla toplumda ortaya çıkan korku ve endişe, yöneticilerde ve halkta istenileni vererek kaos ortamını bitirme iradesini doğurur, yöneticileri belli kararları almaya ya da politikalarını değiştirmeye zorlar ve bu da idarî, siyasî, ekonomik ve toplumsal sistem değişikliklerini sonuçlar. Bu suretle de fail, esas gayesi olan Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma ya da Anayasal düzenini değiştirme amacına ulaşmaya çalışır (Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 89-90; Dönmezer, Tedhişçilik, s. 56.).
Söz konusu düzenlemeyle esas itibarıyla cezalandırılmak istenen, amaçların gerçekleştirilmesine yönelik araç fiil ile ortaya çıkan yakın netice değil, araç fiilin işlenmesiyle suçun konusunun zarara uğraması tehlikesidir. Yasa koyucunun, düzenlemenin ikinci fıkrasında amaca yönelik araç fiillerin ayrıca cezalandırılacağını kabul etmesi de bu hususu desteklemektedir. Anılan düzenlemenin içeriği dikkate alındığında araç fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki araç fiilin (TCK’nın 309. maddesinin 2. fıkrası) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK’nın 309. maddesinin 1. fıkrası) fiil unsurunu teşkil ettiği görülmektedir (Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 89-90.).
Kanunî tanımda yer alan araç fiilin, suç olması gerektiğinde kuşku yoktur. Müstakar uygulamaya göre araç suç, zarar ya da tehlike suçu (Yargıtay 9. CD’nin 26.06.2012 tarihli ve 2012/2855-8069 sayılı kararı; 15.01.2014 tarihli ve 2013/12441-2014/614 sayılı kararı; 30.03.2010 tarihli ve 2009/8654-2010/3632 sayılı kararı; 09.06.2011 tarihli ve 2011/4202-2011/3296 sayılı kararı vb.) olabilir. Ancak, suç teşkil eden her fiilin de amaç suçu oluşturmak için yeterli/elverişli olmadığı açıktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı her olayın özelliğine göre; fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, Devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini ve toplum barışını bozarak Devletin Anayasal düzeni bakımından somut tehlike meydana getirecek yoğunluk ve ciddiyetteki eylemlerin amaç suç yönünden elverişli olduğu kabul edilmektedir. Güdülen amacın gereği olarak bu eylemlerin belli bir kişi ya da kitleye tevcih edilmesi gerekmez. Amaç tedhiş ortamı oluşturmak olduğuna göre hedefin muayyen veya gayrı muayyen olmasının da bir önemi yoktur.
Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebrî eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilirse mülga TCK’nın 146. maddesinin de hiçbir olaya uygulanamayacağı ortaya çıkar. Bu sebeple gerçekleştirilen eylemlerin ve bu eylemlerde kullanılan vasıtaların tehlikeyi doğuracak eylemin yapılmasına elverişli olup olmadığının takdiri yeterli kabul edilmiştir (Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 25.03.1983 tarihli ve 70-73 sayılı kararı.).
iv. Tipik eyleminin hazırlık hareketi aşamasında kalıp kalmadığı sorunu
Elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması yani “amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekir.” (YCGK, 09.02.2010 tarihli ve 2009/9-103 E., 2010/22 K. sayılı kararı.). Suç yolunda gerçekleştirilen hazırlık hareketlerinin tamamlanmış suç kabul edilip cezalandırılmadığı hâllerde eylemin hangi şartlarda icra hareketi sayılacağı sorunu ile karşılaşılır. Sorunun çözümü bağlamında ortaya konan ve TCK’nın 35. maddesinin gerekçesinde “Eğer failin kastının şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkmasıyla icranın başlayacağı yolundaki sübjektif ölçüt kabul edilirse, kişinin düşüncesi ve yaşam tarzı dolayısıyla cezalandırılmasına varabilecek bir uygulamaya yol açılacaktır. Çünkü hazırlık hareketleri aşamasında da kastın varlığının şüpheye yer vermeyecek biçimde tespit edilebilmesi mümkün olup, böyle bir ölçüt hazırlık–icra hareketleri ayrımı konusunu bir kanıtlama sorunu haline getirmektedir…Açıklanan bu nedenlerle, Tasarıdaki ‘kastı şüpheye yer bırakmayacak’ ölçütü madde metninden çıkartılmış ve bunun yerine ‘doğrudan doğruya icraya başlama’ ölçütü kabul edilmiştir. Böylece işlenmek istenen suç tipiyle belirli bir yakınlık ve bağlantı içindeki hareketlerin yapılması durumunda suçun icrasına başlanılmış sayılacaktır.” denilmekle benimsenen, (Artuk/Gökçen/Yenidünya, Genel Hükümler, (7), s. 569-570; Centel/Zafer Çakmut, (4), s. 455; Öztürk/Erdem, kn. 359; Hakeri, Ceza Hukuku, (15), s. 423 vd.; Özbek, Teşebbüs ve Kusurluluğa, s. 20; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, s. 408.) ve ayrıca Yargıtay tarafından da uygulanagelen (YCGK, 19.10.2010 tarihli ve 1-153/206 sayılı kararı vb.) objektif teori-Frank formülüne göre;
Suçun kanunî tarifinde unsur veya nitelikli hâl olarak belirtilmiş hareketlerin gerçekleştirilmesi durumunda icra hareketlerinin başladığını kabul etmek gerekir. Gerçekleştirilen bir hareketin icra hareketi teşkil edip etmediğinin belirlenmesinde hareketin harici olarak değerlendirilmesiyle yetinilmemeli, özellikle bu hareketin suçun konusuyla yakın bağlantı içerisinde olup olmadığı ve suçun konusu bakımından tehlikeye sebebiyet verip vermediği de araştırılmalıdır. Bir hareket kısmi olarak tipik olmasa da mahiyeti itibarıyla yapılan değerlendirmeye göre tipik harekete zorunlu olarak bağlı ise icra hareketi sayılmalıdır (Fatih Selami Mahmutoğlu – Av. Serra Karadeniz-LLM, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümleri Şerhi, s. 792, 793, 794; İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 503 vd.; Artuk/Gökçen/Yenidünya, Genel Hükümler, (7), s. 569-570; Centel/Zafer Çakmut, (4), s. 455; Öztürk/Erdem, kn. 359; Hakeri, Ceza Hukuku, (15), s. 423 vd.; Özbek, Teşebbüs ve Kusurluluk, s. 20; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, s. 408.).
v. Suçun ihmali davranışla işlenmesi
Hukuk normları, ya yasaklayıcı norm ya da emredici norm olarak ortaya çıkarlar. Yasaklayıcı norm, belli bir hareketin yapılmasını yasaklar. Zira yasaklanan hareketin yapılması hâlinde bir hak ihlali söz konusu olacaktır. Ceza kanunlarındaki suçların çoğu yasaklayıcı normun ihlal edilmesiyle işlenen suçlardır. Yasaklayıcı normun ihlali ancak icraî bir hareketle gerçekleştirilebilir. Emredici norm ise belli bir hareketin yapılmasını emreder. Bu hareket yapılmadığında bir hak ihlal edilmiş olacaktır. Bu nedenle ihmalî suçlar cezayı gerektiren emredici normlara karşı gelmek suretiyle işlenebilir. Bu doğrultuda Türk Ceza Kanunu’nun özel kısmında suçlar çeşitli şekillerde tasnif edilirken, ayrımlardan birisi de gerçekleştirilen hareketin şekline göredir. Bunlar icraî suç ve ihmalî suç olarak ayrıma tabi tutulmuştur.
“İhmali ifade etmek üzere; olumsuz, menfi, negatif hareket; icrai ifade etmek üzere de olumlu, müspet, pozitif hareket terimlerine rastlanmaktadır” (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, 2006 baskı, s. 69.).
Hukuksal yararlara saygı gösterilmesi gereği, iki şekilde ihlal edilebilir. İlki, bir hukukî yarara tecavüz teşkil edilen bir hareketin yapılması, ikinci olarak da hukukî yararı koruyan hareketin yapılmaması suretiyle (Gössel, 323.). Bununla beraber garantörsel ihmalî suçları da bu ayrıma dahil ederek üçüncü bir ayrım yapılabilir. Nitekim icra ve ihmal ile işlenebilen suçların yanısıra hem icraî hem de ihmalî hareketlerle işlenebilen suçlar da söz konusu olabilir (Hakeri, age, s. 70.).
İhmal, Türkçe sözlükte gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme olarak, Osmanlıca-Türkçe Büyük Lügat’ta da ehemmiyet vermemek, yapılması lazım işi sonraya bırakma, dikkatsizlik, başlayıp bırakmak, terk etmek şeklinde açıklanmaktadır.
İhmalî suçlar iki gruba ayrılmaktadır. Birinci grup, gerçek ihmali suçlar olup ihmalî hareketin bizzat suç tipinde gösterildiği suçlardır. Bu suçlarda tipiklik, kanunda tarif edilen belli bir emredici normun kasten yerine getirilmemesiyle gerçekleşir. İhmalî davranış sonucunda ayrıca bir neticenin meydana gelmesi bu suçların oluşması için zorunlu değildir. Gerçek olmayan ihmalî suçlar ise tipe uygun bir neticenin engellenmemesi suretiyle gerçekleştirilen suçlardır. Fakat bunun için failin özel bir hukukî yükümlülük (garantörlük) altında bulunması gerekir. Ancak garantör olan bir kimse gerçek olmayan ihmalî suçun faili olabileceğinden, bu suçlar gerçek özgü suçlardır. Ceza kanununda düzenlenen her suç, hem icraî hem de ihmalî hareketle işlenebilir. Kural olarak icraî hareketle işlenebilen bir suçun ihmalî hareketle de işlenebilmesine gerçek olmayan ihmali suç denmektedir. Keza bir suçun kanunî tanımında belli bir davranışta bulunma veya belli bir neticeye sebebiyet verme cezalandırılmaktadır. Gerçek olmayan ihmalî suçlar, neticeli suçlardır. Bu suçlarda, mutlaka neticeyi önleme yönünden hukukî yükümlülüğün bulunması gereklidir.
Öğretide icraî hareketle işlenebilen bir suçun ihmalî davranışla da işlenebildiğinin kabulü için, görünüşte ihmalî suçlara ilişkin bir düzenlemenin genel hükümlere konulmasında zorunluluk olduğu görüşü şu gerekçe ile ileri sürülmüştür: “…icraî hareketle işlenen suçların hangi koşullarda ihmalî hareketle de işlenebileceğinin, yani ihmalin icraya eşdeğerlik koşulunun kanunun genel hükümler kısmında yapılacak bir düzenleme ile belirlenmesi gerekirdi. Ancak yeni TCK’da ihmalî hareketin icraî harekete eşdeğer sayılacağı hâller belirli bazı suçlarda sınırlı olarak öngörülmüştür. Bunlar; kasten öldürme, kasten yaralama ve işkence suçlarıdır. Bunların dışında kalan suçların ihmalî bir hareketle işlenmesi durumunda failin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hususu tartışmalı hâle gelmiştir. Kanaatimizce kanunîlik ilkesi açısından, görünüşte ihmalî suçlara ilişkin bir düzenlemenin genel hükümlere konulmasında zorunluluk vardır. Mevcut düzenlemeye göre, ihmalî hareketle işlenebileceği açıkça belirlenemeyen suçların ihmalî hareketle işlenmesi mümkün değildir. Kanun koyucu sadece bu suçların kanunî tanımında açıkça ihmalî hareketi icraî harekete eşdeğer gördüğünü belirtilmiştir. Dolayısıyla bunların dışında kalan suçların ihmalî hareketle işlenebileceğini kabul etmek kanunîlik ilkesine aykırı olabileceği gibi kanun koyucunun iradesiyle de çelişecektir.” (Koca-Üzülmez, TCK. Genel Hükümler, 9. baskı, s. 381-382; atfen, Öztürk/Erdem, kn. 171, 5237 sayılı TCK, s. 180; Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 12. basım, s. 145.).
Gerçek olmayan ihmali suçların tamamlanabilmesi için tipe uygun neticenin meydana gelmesi gerekir. Ancak, netice de faile objektif olarak isnat edilebilmelidir. İcraî suçlarda objektif isnadiyet, failin neticeye sebebiyet vermesini gerektirmektedir. İhmalî suçlarda da nedensellik bağı ve objektif isnadiyet sorumluluk için şarttır. Ancak, icraî suçlarda olduğu gibi netice hareketin fiziki bir sonucu olmasından ziyade hukuken beklenen hareket yapılmış olsaydı tipe uygun neticenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bakılmalıdır. Başka bir deyişle, ihmalî hareket olmasaydı, yani icraî bir hareket yapılsaydı netice meydana gelmeyecekti denilebiliyorsa, ihmalî hareketle netice arasında nedensellik bağı vardır. Aksi taktirde, ihmalî hareketten doğan sorumluluğun sınırlarının aşırı şekilde genişletilmesi söz konusu olacaktır.
Neticenin önlenmesi hususundaki yükümlülük, koruma yükümlülüğü veya gözetim yükümlülüğü olarak adlandırılmaktadır. Garantörlük kavramı olarak ifade edilen bu durum; kanundan, sözleşmeden veya kendisinin yaratmış olduğu tehlikeli durumdan kaynaklanabilir.
TCK’nın 83. maddesinde gerçek ihmalî suç olarak yer verilen ihmalî davranışla ölüme sebebiyet verme suçu yönünden ihmalî davranışın icraî davranışa eşdeğer kabul edilebilmesi için; failin, kanunî düzenlemelerden ya da sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması gerekmekte, önceden gerçekleştirilen davranışın başkalarının hayatıyla ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması gerekliliğine işaret edilmektedir. Ayrıca sorumluluk için nedensellik bağının da bulunması gereklidir. Yani fail, yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen neticeyi önleyemeyecek idiyse ihmalî davranış sonrası gerçekleşen neticeden sorumlu tutulamayacaktır.
vi. Sanığın eylemi/araç suç ile amaç suç arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı sorunu
Türk Ceza Hukuku uygulamasında kabul edilen ve uygun illiyet teorisini esas alan karma uygunluk teorisine göre; neticenin isnat edilebilirliği bakımından, nedensellik bağı gerekli ve fakat yeterli değildir. Neticenin sanığa isnat edilebilmesi için eylemin, neticeyi meydana getirmeye uygun ve elverişli olmasının yanında meydana gelen neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi gereklidir. Objektif isnadiyetten bahsedebilmek için netice, failin eseri olmalıdır. Objektif isnadiyette, hareketin yapıldığı koşullara gidilir ve o anki somut koşullar ile üçüncü kişinin bilgi ve tecrübesine göre gerçekleştirilen hareketin söz konusu neticeyi oluşturmaya elverişli olup olmadığı belirlenir. Subjektif olarak ise failin kişisel bilgisi ve tecrübesi araştırılır. Her iki değerlendirme uyumlu ise hem nedensellik bağı hem de kusurluluk meselesi çözülmüş olacaktır. Objektif değerlendirme ile sübjektif tasavvur birbiriyle uyumlu değilse eğer fail objektif olarak öngörülmeyen bir neticeyi öngörmüşse nedenselliğin varlığı kabul edilecek, objektif olarak öngörülen husus fail tarafından öngörülmemiş hareket ile netice arasındaki öngörmeme durumunda failin kusuru mevcut ise neticeden sorumlu kabul edilecek, aksi hâlde neticenin tahmininde failin kusuru yoksa cezalandırma söz konusu olmayacaktır.
İlliyet bağının, örgütlü suçlar/terör örgütleri bağlamında değerlendirilmesine gelince; her hâlde suçun oluşması için, failin amaca yönelik işlediği vahim eylem/elverişli araç suç ile suçun konusu ve meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekir.
Kanun koyucu, TCK’nın 20/1. maddesinde yer alan cezaların şahsiliği ilkesini de gözeterek, örgüt mensuplarının örgütteki konumu ve fiilinin niteliğine göre ayrı ayrı suç tanımlamaları yapmak suretiyle ceza adaleti bakımından dengeli bir sorumluluk rejimi belirlemiştir.
Terör örgütlerinin her kademesindeki mensuplarının, hatta yardım edenlerinin bile, örgütün Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak ya da Anayasal düzenini ortadan kaldırmak şeklindeki nihaî amacını bildiklerinde şüphe olmadığı hâlde örgüte yardım eden, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, örgütün üyesi, yöneticisi veya kurucusu olanlar arasında hiçbir ayrım yapmaksızın her eylemin amaç suç olan TCK’nın 302 ve 309. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılması gerekeceği gibi bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Yüksek Yargıtayın yerleşik uygulamaları da bu yöndedir.
vii. Tipik eylemde cebrilik sorunu
Tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Görüldüğü üzere, cebir ve şiddet bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir ve şiddet kullanılarak yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir.
Kanunun aradığı cebrilikten maksadın fiziki/maddi cebir olduğu açıktır.
Fiziki güce dayanan elverişli ve cebri eylemin, Anayasayı ihlal/Hükûmeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek suçunu oluşturacağı konusunda Fransız, İtalyan, Alman ve Türk hukukunda hiçbir hukukçunun itirazı yoktur (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı, s. 779, 780, 781, 782.).
Amaç suç yönünden elverişli/vahim olduğu takdirde silahlı bir örgütün veya silahlı kuvvetlere mensup unsurların Türkiye Büyük Millet Meclisini, Cumhurbaşkanlığını ya da benzer kurumları kuşatması hâlinde silah kullansın ya da kullanmasın fiziki cebrin mevcudiyetinde tereddüt edilemez. Harpte ülkeyi korumak veya gereğinde siyasi iktidarın inisiyatifiyle kamu düzenini sağlamak amacıyla verilen devlete ait silah, tank ve uçağın kanuna aykırı bir şekilde, Anayasal düzeni yıkmak amacıyla kullanılması hâlinde tipik eylem gerçekleşmiş olacaktır.
Müsnet suçun, devlete ait kamu gücünün kullanılarak işlenmesi olarak ifade edilen manevi cebirle işlenip işlenemeyeceğine gelince; Türk doktrininde Özek, Erem, Toroslu ve Soyaslan (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı, s. 779, 780, 781, 782.) tarafından benimsenen görüşe göre; cebir, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesindeki suçun müstakil bir maddî unsurunu oluşturmamaktadır. Suçun oluşumu için failin hukuka aykırı usullere veya cebre matuf bir iradesinin mevcudiyeti yeterli olacaktır. Bu fikre göre cebir faildeki kusurlu iradede de mevcut bulunabilir. “Mülga 765 sayılı TCK’nın 146. maddesinin cezalandırmak istediği husus, Anayasa iradesine aykırı iradelerdir”. Buna göre, “Anayasa iradesine aykırı, netice olarak, hukuka aykırı bulunan her türlü vasıta ve usul cebir unsuruna dahil olmak gerekir”. Mesela Anayasa’nın 4. maddesine göre Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü ile laiklik ve demokratik olma gibi Cumhuriyetin nitelikleri ayrıca resmi dilin Türkçe olduğuna dair Anayasa hükmü değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Anayasa’daki bu hükümlerin değiştirilmesine yönelik olarak bir milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun teklif vermesi 146. maddedeki suçu oluşturmayacaktır. Ancak bu değişiklik teklifinin “gündeme alınarak meclis müzakerelerine konu yapılması, 146. maddeyi ihlal edecek bir icra hareketi olur”.
Bu görüşe göre, suçun oluşması için cebrin bilfiil tahakkuk etmesine de gerek yoktur. Suçun oluşabilmesi için failin gayri hukuki vasıtalarla neticeye erişmek hususundaki kastının mevcudiyeti yeterlidir. Hatta kastın varlığını tespit için objektif bir takım emarelerin, maddi delillerin mevcudiyeti dahi şart değildir. Daha da ileri gidilerek, Anayasal düzeni değiştirmek hususundaki gayeye erişilmesi için cebrin mevcudiyeti veya düşünülmesi dahi gerekli görülmemiştir. Gayenin tahakkukunu engelleyebilecek reaksiyonları kırmak için kullanılacak hukuka aykırı usuller dahi yeterli sayılmaktadır.
Cebir kavramını bu şekilde geniş yorumlayan anlayışa göre, Anayasa’da öngörülmüş olan usule riayet etmeksizin bir anayasa veya kanun değişikliğinin yapılması teşebbüsünde bulunulması dahi, mülga 765 sayılı TCK’nın 146. maddesindeki suçu oluşturacaktır. Anayasal düzeni değiştirmek için başvurulan yolun Anayasa’da öngörülen usul ve esaslara aykırı olması, söz konusu suçun oluşumu açısından yeterli görülmektedir. Keza, Anayasaya aykırılığı açık olan bir kanunun meclisçe çıkarılması da 146. maddedeki suçu oluşturmaktadır. Bu anlayışa göre, 146. madde kapsamında düzenlenen suç, görevin suistimali, yetki gaspı, hile, keyfi işlemler yolu ile işlenebilir.
Bu görüşte olan yazarlardan Soyaslan, Anayasal düzeni değiştirmeye cebren teşebbüs suçunun ihmalî bir davranışla da gerçekleşebileceği düşüncesindedir. Yazara göre, “Cumhurbaşkanının Anayasa’ya alenen aykırılığı sabit olan bir kanuna karşı Anayasa Mahkemesine gitmeyişi bu suçun ihmal suretiyle icra yoluyla işlenişinin tipik örneğidir” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, 8. Bası, s. 228, 229, 230, 231.).
Doktrinde Prof. Dr. Doğan Soyaslan karşılaştırmalı hukuk açısından durumun, Fransız ve Alman hukukçuları için tartışmalı, İtalyan hukuku için tartışmasız olduğunu; Alman hukukunda Merkel, Haelshner, Von Liszt’in cebir şiddet terimini maddî cebir, Binding’in hukuka aykırılık olarak; Frank, Köhler, Von Calker’in tehdidin şiddetle yapılması olarak tanımlandığını (Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı, s. 779, 780, 781, 782.) nakletmektedir.
Ancak mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinin kaynağını oluşturan 1889 İtalyan Ceza Kanununun 118. maddesi, 146. madde de olduğu gibi cebir (Violentemente) unsurunu taşımaktaydı. Ancak, 1930 Faşist İtalyan Ceza Kanunu’nun aynı konuyu düzenleyen 283. maddesinde, suç tanımından cebir unsuru çıkarılmıştır. Faşizmin etkisiyle kaleme alınan bu 283. madde, bilahare 11.11.1947 tarihinde yeniden değiştirilerek, suç tanımında tekrar cebir unsuruna yer verilmiştir (Madde gerekçesinden.).
5237 sayılı TCK’nın hazırlık çalışmaları sürecinde de Hükûmet tasarısının Anayasayı ihlal suçunu düzenleyen 363. maddesinin koruyucu doktrinin benimsediği görüş doğrultusunda şu şekilde formüle edildiği görülmektedir:
“Madde 363- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının hükümlerine aykırı olarak ve Anayasanın müsaade etmediği usullerle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis ceza ile cezalandırılırlar”.
Madde gerekçesi ise şöyledir:
“Anayasanın müsaade ettiği usul ve yollarla Anayasa düzenine aykırı bir netice doğduğunda Anayasa Mahkemesine başvurulmak suretiyle düzeltilmesi mümkün olan bu hallerin suç oluşturmayacağı göz önüne alınarak, yürürlükteki maddedeki (cebir) unsuru yerine (Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının hükümlerine aykırı olarak ve Anayasanın müsaade etmediği usullerle) ibaresi kullanılmış, böylece cebri de içine alan hukuka ve kanuna aykırı her türlü yollar ifade edilmiştir. Bu suretle ayrıca cebir unsurunun var olup olmadığı, maddi ve manevi cebir gibi, 27 Mayıs 1960’dan sonra ortaya çıkan tartışmaların da giderilmesi arzulanmıştır.”
Ancak Meclis çalışmaları sırasında bu görüşten vazgeçilerek yasa metninde açıkça cebir ve şiddet unsuruna yer verilmiş, cebrin de fiziki/maddi cebir olduğu gerekçede açıklığa kavuşturulmuştur.
Manevi cebir kavramı, mehaz kanun bakımından Faşizmin, Türk Ceza Hukuku yönünden ise meşru siyasî iktidarın yargılanmasına gerekçe arayan 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra o gün iktidarda olanları yargılamak amacıyla kurulan Yüksek Adalet Divanı’nın eseridir (Bknz. madde gerekçesi ve Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncelleştirilmiş 11. Baskı, s. 779, 780, 781, 782.). Bu nedenledir ki özgürlükçü çağdaş demokratik hukuk devletinde bu görüşün savunulabilir bir tarafı yoktur.
d. Fail ve Mağdur
Bu suçun faili, yöneten/yönetilen herkes olabilir. Suçun mağduru ise demokratik toplumu oluşturan her bir ferttir.
Bu suçun işlenmesi için önceden oluşturulmuş bir çete veya örgütün varlığı zorunlu değildir. Maddede teşebbüs edenler denilmiş olduğundan, suçun işlenmesi bakımından şahıs itibarıyla ayırım yapılmadığı, korunan değeri zorla ihlal eden bir kimsenin konumuna bakılmaksızın bu suçun faili olabileceği görülmektedir (YCGK, 07.07.1998 tarihli ve 9-187/272 sayılı kararı.).
Bu suçun, bu amaçla kurulmuş örgütün faaliyeti çerçevesinde örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ve üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen bir kişi tarafından da işlenmesi mümkündür (Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07.11.2014 tarihli ve 5688-11080 sayılı kararı.). TCK’nın 220/5. maddesinde yer alan düzenleme nedeniyle örgüt yöneticisinin bu suçun faili olması bakımından elverişli fiilleri bizzat işlemesi zorunlu değildir.
e. Suçun Manevi Unsuru
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
f. Suça teşebbüs sorunu
Bu suç, düzenleniş itibariyle teşebbüs suçu olduğundan niteliği gereği teşebbüs mümkün değildir.
g. İçtima sorunu
Araç fiilin işlenmesine yönelik icra hareketi, hem araç suçun hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun icra hareketini oluşturduğundan sanık hukukî anlamda tek bir fiil ile kanunun birden fazla hükmünü ihlal etmekle Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesinin uygulanması gerekmekte ise de TCK’nın 309/2. maddesindeki düzenleme, fikrî içtima kurumunun uygulanmasının önlenmesine getirilen bir düzenleme olduğundan araç ve amaç suçlar yönünden her olayda kural olarak gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 311. maddesinin gerekçesi de gözetildiğinde bu suçun işlenmesi sırasında kasten öldürme, nitelikli yaralama veya kamu mallarına zarar verme gibi suçların işlenmesi hâlinde amaç suç yanında ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunacaktır. Ancak, suçun unsuru olarak sayılan cebir ve şiddetin basit hâllerinin işlendiği araç suçlar yönünden, cezalandırılan amaç suçla birlikte ayrıca mahkumiyet hükmü kurulamayacaktır.
Araç suçlar bakımından içtimaya ilişkin genel hükümlerin uygulanması mümkündür. Hukukî ve fiilî kesintiye kadar gerçekleştirilen birden fazla araç suç için bir kez Anayasayı ihlal suçu oluşur.
Anayasayı ihlal suçunun, aynı anda yasama organına karşı ve hükûmete karşı suçla birlikte işlenmesi hâlinde her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırma yoluna gidilip gidilemeyeceği hususuna gelince;
Türk Ceza Kanunu’nun 311. maddesinin gerekçesinde “Anayasayı ihlal suçu, Anayasa düzenine hakim olan ve sistemleri koruma amacını güderken; bu madde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik unsurunun oluşturduğu üç güçten birini ve yasama gücünü oluşturan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasa kurallarına uygun bir biçimde görevlerini yerine getirilebilmesi yeteneğini korumaktadır. Anayasa düzenini ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirme veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önleme amacını gerçekleştirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelen saldırılar, Anayasayı ihlal suçunu oluşturur. Bu madde kapsamında tanımlanan suç, bu amaçlar dışında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasaya uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmesini engelleme hallerinde oluşacaktır” denilerek konuya yeterince açıklık getirilmiştir.
Bu nedenle, aynı hukukî değerleri koruyan ve kapsamı itibarıyla eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun tüm unsurlarıyla gerçekleştiği durumlarda sanıkların ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılmaları cihetine gidilemeyecektir.
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemdeki uygulama ve doktrindeki görüşler de bu doğrultudadır. Örneğin “…fail anayasayı ihlal edecek fiilini ika ederken, parlementonun fonksiyonunu tecavüz teşkil edecek bir hukuka aykırı yolu geçmiş olursa, faile tek ceza mı yoksa iki fiilden dolayı mı ceza verilecektir…Aynı şekilde askeri bir hükümet darbesi halinde parlementoyu fesh eden ve parlementer sisteme son veren hareket; Anayasayı ihlal etmiş ve Meclisin fonksiyonunu engellemiş olacaktır. Kanaatimizce bu durumda faile tek ceza vermek gereklidir. Zira fail parlementonun fonksiyonuna tecavüz ederken gaye olarak Anayasayı ihlali göz önünde bulundurmaktadır. Bu durumda parlementoya karşı fiil, Anayasaya karşı fiilin icrai hareketi olmaktadır. Anayasaya karşı fiilin cezalandırılması için icra hareketine başlanması kafi olduğuna göre, meclislere karşı bir fiilin belirli maksatla yapılması halinde, failin tamamlanmış bir suç varmış gibi Anayasayı ihlalden cezalandırılması icap edecektir. Bu durumda ortaya müterakki bir suç çıkmaktadır…Meclislere karşı fiil, Anayasayı ihlal suçunun icra hareketini teşkil etmesi yönünden faile tek ceza verilmesi gereklidir. Aynı sonucu icra organına karşı işlenebilen 147 ve 149. maddeler (5237 TCK’nın 312, 313 maddeleri) bakımından da varmak gereklidir” (Özek, age, 1967, İst. bası, s. 160.).
2. Suça İştirak
a. Genel olarak
Anayasayı ihlal suçuna ilişkin olarak 5237 sayılı TCK’da getirilmiş özel iştirak hükümleri yoktur. Bu sebeple TCK’da yer alan genel iştirak hükümleri bu suç yönünden de uygulanma kabiliyetini haizdir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş; azmettirme ve yardım etme, şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
TCK’nın 37. maddesi;
“(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır.”
Şeklinde olup maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanun’da suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için şu iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
i) Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
ii) Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı fail konumundadır. Müşterek faillik, suçun icraî hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesidir. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rollerinin ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre, her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Fiilin başarıyla tamamlanması açısından yapılan iş bölümü doğrultusunda fiili bizzat icra etmeyen diğer kişinin katkısı önemli bir fonksiyon icra etmiş ise bu kişi de müşterek faildir.
Suçun işlenişine katkıda bulunanların müşterek fail sayılabilmesi için mutlaka suçun işlendiği yerde olması gerekli değildir. Olay mahallinde bulunmamakla birlikte uzaktan suçun birlikte işlenişini etkileyen önemli bir katkıda bulunulması hâlinde müşterek faillik söz konusu olur. Uzak bir pozisyondan olay yerinde etkili bir konumda olan faili telefon ve telsiz gibi iletişim araçlarıyla koordine eden veya suçun işlenişi anında faile telefonla talimat veren kişi de bizzat müşterek faildir (Roxin, 2 s. 25; kn 200 Atfen, Koca-Üzülmez, age, s. 440; Özgenç, Gazi Şerhi, Genel Hükümler, 3. baskı, s. 493.).
Suçun icrası açısından müstakil bir fonksiyonu olmayan bir katkı müşterek faillik için yeterli değildir. Suçun işlenişine bulunulan katkı hazırlık hareketlerinden ibaret ise suç üzerinde müşterek hâkimiyet kurulduğundan bahsedilemez, bu durumda suça yardım eden olarak katılmak söz konusu olacaktır (Özgenç, age, s. 499.).
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde de suça aslî iştirak ve ferî iştirak ayrımındaki kriterler Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ve Ceza Dairelerinin kararlarına konu teşkil etmiştir. Benzer nitelikteki bazı kararlarda;
“Suça asli olarak iştirak etmek ile feri şekilde katılma arasındaki kriterler belirlenirken suçu doğrudan doğruya beraber işleyenlerle, feri maddi faillerin durumları sık sık birbirine karıştırılmaktadır. Esas itibariyle suçu doğrudan doğruya birlikte işleyen faillerin hareketleri ne suçun unsuru ne de şiddet sebebi olmayıp feri niteliktedirler. Fakat maddi şekilleri, suçun icrası ile aynı oluşları ve suçun icrasında birinci derecede etkili bulunuşları nedeniyle bu hareketleri gerçekleştirenler asli fail olarak kabul edilmişlerdir. Feri iştirakte ise suça ikinci derece katılma söz konusu olup asli maddi failin suç teşkil eden hareketleri ile yardımcısı durumundaki feri failin hareketleri arasında bir bağlantı vardır” (YCGK, 23.11.1981 tarihli ve 214-385 sayılı kararı.),
“Feri faillik hâlleri yasa metninde tek tek sayılmıştır. Yasaya göre, suçun işlenmesinde asli maddi faile vasıta tedarik etmek ve suçun işlenmesini kolaylaştırıcı yardımda bulunmak feri fail olarak cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu anlamda destekleme (müzaharet) ve yardım (muavenet) suçun icrasını kolaylaştırıcı hareketler yapmak şeklinde anlaşılmalıdır. Yeni yapılan düzenleme ile suçun işlenmesini sağlayan hareket üzerinde hâkimiyet kuran herkes fail sayılabilecektir. Hareket üzerinde hâkimiyet kurmak birlikte irtikap etme şeklinde gerçekleşebileceği gibi zımni veya açık bir işbölümüne dayalı olarak hareketi birlikte gerçekleştirmeyi de kapsayabilir. Fakat bir başkasının bu hakereti yapması için gereken ortamı hazırlayanlardan herbirisi de fail sayılabilecektir” (YCGK, 20.01.2009 tarihli ve 1/232-2 sayılı kararı.),
“Yasada suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla kişi tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Müşterek faillik için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir;
a) Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
b) Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem gözönünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre, her müşterek fail suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır” (YCGK, 10.05.2011 tarihli ve 1/59-85 sayılı kararı.),
Denilmiştir.
Suça iştirak şekillerinden olan faillik ile yardım etme şeklinde gerçekleşen şeriklik arasındaki önemli farklardan birisi mahiyetindeki suç işlenmezden önce alınan birlikte suç işleme kararı önem arz etmektedir.
“Mağdur …’nın cep telefonlarını yağmalama eylemleri sırasında mağdura yönelik herhangi bir davranışta bulunmamaları ve olay öncesinde yağma suçunu işleme konusunda aralarında anlaştıkları yolunda bir kanıtın olmaması karşısında birlikte suç işleme kararının olmaması ve fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulmaması nedeniyle sanıkların TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak kabulü olanaklı değildir…Ancak suçu icra eden sanıkların yanlarında bulunmaları, yağma eylemini gerçekleştiren sanıkların bu eylemlerine taraftar olmadıklarını gösterecek şekilde engelleyici bir söz söylememeleri ve bu yönde bir davranışta bulunmamaları, aksine olayın başından itibaren sanıkların yanında yer almaları göz önüne alındığında suçun işlenmesinden önce ve işlenmesi sırasında suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardım ettiklerinden TCK’nın 39/2-c maddesi gereğince sorumlu tutulmaları gereklidir” (YCGK, 17.05.2011 tarihli ve 6/76-100 sayılı kararı.).
Yardım etme, 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesinde;
“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2)Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak”
Şeklinde düzenlemiş ve seçimli hareketlere yer verilmiştir.
Bağlılık kuralı da aynı Kanun’un 40. maddesinde;
“(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir”
Biçiminde düzenlenmiştir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına şerik denilmekte olup 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanunî tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre yardım etme, maddî yardım ve manevî yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
Bir suçun işlenmesine maddî yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddî yardım;
i) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
ii) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddî yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmış;
Manevî yardım ise;
i) Suç işlemeye teşvik etmek,
ii) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
iii) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
iv) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığının, ulaşması hâlinde suça katılma düzeyinin belirlenmesi için eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira yardım etmeyi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır (YCGK, 2014/l-558-480 sayılı kararı.).
b. Örgütlü suçlarda iştirak
Örgüt kurma suçu çok failli bir suçtur. Bu suçun oluşumu için en az üç kişinin bir araya gelmesi zorunludur.
Suça iştirakten bahsedebilmek için birden fazla kişiye ihtiyaç vardır. Bir suçun icrasına iştirak eden suç ortaklarının, suçun işlenişine bulundukları katkıları göz önünde bulundurularak sorumluluk statüleri belirlenir.
Örgüt kurma suçunun iştirakten farkı, örgütün devamlılığı ve belirlenmemiş sayıda suç işlemek amacıyla bir birleşmenin söz konusu olmasıdır. Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her fail diğerlerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
TCK’nın 220/5. maddesinde “Örgüt yöneticileri, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.” denilerek örgüt yöneticileri hakkında özel faillik düzenlemesiyle TCK’nın 20. maddesindeki ceza sorumluluğunun şahsiliği ve faillik bakımından fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurma ilkelerine istisna getirilmiştir.
Faillik, birlikte suç işleme kararı yanında fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurmayı da gerektirir. Zira örgütlü suçlarda nihaî amaçta birleşme nedeniyle birlikte suç işleme kararının varlığı kabul edilse dahi fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurulmadığından, gerçekleşen suçlar bakımından örgüt yöneticileri dışında kalan örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti kapsamında işlenen her suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulamayacağında tereddüt yoktur.
TCK’nın 39. maddesinde düzenlenen suça iştirak kapsamındaki yardım etme ile aynı Kanun’un 220/7. maddesinde tanımlanan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme nitelik itibarıyla birbirlerinden farklıdır. Sanığın örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenecek somut bir suça dair kasta dayanan ve yardım teşkil eden eyleminin, hem yardım edilen suç bakımından şeriklik kapsamında hem de şartları varsa amaç suç yönünden faillik kapsamında değerlendirilmesi gerekirken somut bir olaya dayanmayan ancak örgüt faaliyeti kapsamında kullanılmak/değerlendirilmek üzere gerçekleştirilen yardımların TCK’nın 220/7. maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
c. Anayasayı ihlal, Hükûmete karşı suç ve TBMM’ye karşı suçlar yönünden iştirak sorunu
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür (Eren Toroslu, Özel Hükümler, s. 74; Hafızoğulları, Türk Ceza Kanununun 302. maddesi, s. 559; Kangal s. 55; Akdoğan s. 31; Gözübüyük, s. 10; Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 200.).
Yüksek Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre ise (YCGK, 10.12.1990 tarihli ve 9-301/329 sayılı kararı; Yargıtay 9. CD’nin 24.03.2011 tarihli ve 869-187; 15.07.2009 tarihli ve 2008/21722, 2009/8587, 1999/1673, 2000/345 sayılı kararları) elverişli nitelikteki belirli bir araç, fiilin işlenişine katkı sunmakla birlikte sunduğu katkı tek başına vahamet arz etmiyorsa ve fail, fiilin işlenişi üzerinde müşterek hâkimiyet kurmamışsa niceliği ve niteliği itibarıyla bu gibi suçlarda ferî iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından, failin sorumluluğunun TCK’nın 309. maddesine yardım etmek olarak değil ve fakat konumu, eylemin niteliği ve delil durumu itibarıyla TCK’nın 314/2 ya da 220/6 veya 220/7. maddesi delaletiyle 314/2 veya 315. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illî bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir (İzzet Özgenç, age, s. 332.).
5237 sayılı TCK’nın 220/5. maddesi gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde, yönettiği örgütün gücünden yararlanarak talimat alanın iradesi üzerinde hâkimiyet kuran yöneticinin, serbest iradesiyle hareket etmeyen ve bir suç örgütü mensubu olarak suç işleme kararının varlığının kabulünde zorunluluk bulunan fail arasında azmettiren/azmettirilen ilişkisinden bahsetme imkânı da bulunmamaktadır. Kanunun kabul ettiği sistemde, yöneticinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolaylı fail olarak sorumlu tutulduğu görülmektedir.
Bu suçlarla ilgili iştirak hükümlerinin uygulanmasına dair Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 19.03.1987 tarihli ve 41/49 sayılı kararı şöyledir:
“İtiraz tebliğnamesine göre sanıkların durumları ayrı ayrı incelendiğinde, Askeri Yargıtay Başsavcılığı ile 3. Daire arasında sanık S.N. ile ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlık, bu sanığın işlediği ve yüklenen suçu oluşturma yönünden elverişli vasıta niteliğinde bulunan eylemlerinin suça ilişkin TCK’nun 146’ncı maddesinin hangi fıkrası içinde mütalaa edileceği noktasında toplanmaktadır.
TCK’nun 146’ncı maddesi ‘Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tedbil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men’e cebren teşebbüs edenler…’ hükmünü taşımaktadır.
Maddenin açık ifadesinden anlaşılacağı üzere suçun en belirgin özelliği; ceza hukukunun suçun tamamlanması için neticenin tahakkukunun gerekli olduğuna dair olan kuralından ayrılıp teşebbüs halinde dahi suçun tamamlanmış olduğunun kabul edilmesindedir. Kazai ve ilmi içtihatlarda aynı doğrultuda olmakla birlikte gayeye matuf maddi bir hareketin TCK’nun 146’ncı maddesinin 1 inci veya 3 üncü fıkralarından hangisine göre cezalandırılması gerekeceği başka bir ifade ile 146’ncı maddenin 3 üncü fıkralarının uygulanma şartları tartışma konusu olmaktadır.
Anılan fıkranın uygulama şartlarını sıhhatli bir biçimde tesbit edebilmek için 15 Sayılı Kanunla 146’ncı maddeye eklenen bu fıkranın, TCK’nun 65 inci maddesinin varlığına rağmen kabulündeki nedenleri araştırmakta fayda vardır.
15 sayılı Kanunun gerekçesini teşkil eden ilmi heyet raporu aynen ‘Türk Ceza Kanununun 146’ncı maddesi birinci fıkrasında Anayasaya tedbil, tağyir kısmen veya tamamen ilga suçlarını, 2’inci fıkrasında ise bu suça gerek yalnızca gerek birkaç kişi ile birlikte kavli veya tahriri veya fiili fesat çıkararak veya meydan ve sokaklarda veya halkın toplandığı mahallerde nutuk irad, yafta talik veya neşriat icra ederek teşvik eden kimseleri cezalandırmaktadır.
Ceza Kanunun 146’ncı maddesinde yazılı ceza ölüm cezası olduğuna göre bu suça 65’inci maddeye göre uygun olarak fer’an iştirak edenler hakkında tatbik edilecek ceza 65’inci maddeye göre uygun olarak yani feri faile 10 seneden az olmamak üzere ve 24 seneye kadar verebilmek üzere ağır hapis cezası verilecektir.
Suç ile ceza arasındaki adil bir nisbetin temini, hukuk nizamını temelinden sarsan, demokratik müesseleri yok etmeye müncer olan [Anayasanın tedbil tağyir ve ilgası] gibi en ağır suçlarda dahi gözetilmesi gereken bir esastır.
146’ncı maddede yazılı suç, bünyesi itirabiyle tek kişi tarafından işlenmesine imkân olmayan bir suçtur. Bu itibarla iştirak halinde işlenen her suçta olduğu gibi, bu suçta da asli failler ile fer’i arasında imkân nisbetinde derecelendirme yapılması adalete uygun düşecektir.
TCK’nunda yapılmış olan değişiklikle maddeye bir fıkra eklenerek fer’i şerikler hakkında 5 seneden 15 seneye kadar ağır hapis cezası getirilmiştir’
Maddenin kabulündeki nedenleri açıklayan bu ilmi rapor incelendiğinde; TCK’nun 146/3. maddesinin anılan kanunun 65’inci maddesinde yazılı fer’i iştirak koşullarında bir değişiklik getirmediği sadece cezanın yeniden belirlenmesine gayesine matuf olduğu tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır.
Hal böyle olunca TCK’nun 146/3 üncü maddesinin uygulanabilmesi için TCK’nun 65’inci maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi gerekecektir.
Bazı devletlerin kanunlarında suça fer’i iştirak, genel olarak tarif edilmiş ve böylece failin hareketinin suça katılma olup olmadığının takdirini mahkemeye bırakmış olmasına karşın;
Kanunumuz fer’i iştirak hallerini sayma usulünü kabul etmiştir. Bu kabul tarzına göre kanunda sayılan hallere uymayan bir hareketi fer’i iştirak olarak kabul etmek mümkün olmayacaktır.
TCK’nın 65’inci maddesinin ifadesi ve ceza hukukunun genel ilkelerine göre bir suça fer’i iştirakten söz edebilmek için;
a. Failin birden fazla olması,
b. Kanunun suç saydığı bir fiilin işlenmiş bulunması,
c. 65 inci maddede sayılan;
(1) Suç işlemeye teşvik veya suça irtikap kararını takviye etmek, yahut işlendikten sonra müzaharet ve muavenette bulunmayı vadeylemiş olmak,
(2) Suçun ne şekilde işleneceğine dair talimat vererek yahut fiilin işlenmesine yarayacak iş ve vasıtaları tedarik etmek.
(3) Suçun işlenmesinden evvel veya işlendiği sırada müzaharet ve muavenetle icrasını kolaylaştırmak gibi icrai bir hareketin varlığı,
d. Şerikin bu fiilleri ile işlenen suç arasında illeyet bağının bulunması.
Bu hukuki nedenler karşısında, yasadışı Dev-Yol isimli silahlı çete mensubu olduğu tartışmasız bulunan sanık S.N.’ın ayrıca sabit olan öldürmeye teşebbüs eylemine göre durumu incelendiğinde; birkaç arkadaşı ile birlikte postane önünde toplanmış olan kalabalığı hedef ittihaz ederek birden ziyade ateş edip bir kişinin yararlanmasına sebebiyet veren sanığın eyleminin TCK’nun 146/3 değil 146/1. maddesi kapsamı dahilinde mütalaa edilmesi gerekir.”
Müşterek faillik ile TCK’nın 39/2-c maddesinde düzenlenen suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddî yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak şeklinde ortaya çıkan şerikliğin, her olayın özelliğine göre suçun işlenişine bulunulan katkının arz ettiği önem ve zaruret göz önünde bulundurularak hâkim tarafından ayırt edileceği kabul edilmektedir. Müşterek faillikte/fiil hâkimiyetinde, fiilin icrası veya akim kalması müşterek faillerden her birisinin elinde bulunmaktadır. Yardım eden şerik, suçun icrasını failin inisiyatifine havale etmektedir (İzzet Özgenç, Suç örgütleri, s. 332; Türk Ceza Hukuku s. 490.).
Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde düzenlenen suça iştirakten bahsedebilmek için sadece araç fiil/suç bakımından değil, ayrıca amaç suç bakımından da iştirak iradesinin varlığı aranmalıdır.
Bir kişinin maddede belirtilen amaçlara yönelik bir örgütün kurucusu ya da üyesi olması, tek başına TCK’nın 309. maddesindeki suça iştirak ettiği anlamına gelmez (Özek, Silahlı Çete, s. 366-374; Akbulut, Ülke Bölücülüğü, s. 130.). Bu fiiller, TCK’nın 314. maddesinde bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu sıfatları haiz kişilerin TCK’nın 309. maddesindeki suça iştirakten sorumlu tutulabilmeleri için örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli nitelikteki belirli bir araç fiil bakımından hem iştirak iradelerini ortaya koymaları hem de maddî veya manevî nitelikte nedensel bir katkıda bulunmaları gerekmektedir. Bu kişilerin maddede sayılan amaçları gerçekleştirmek için salt bir örgütün çatısı altında bir araya gelmeleri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen araç suçlara da iştirak etmiş sayılmaları anlamına gelmeyecektir (Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 202.).
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
Fiilin işleneceği konusundaki bilginin iştirak bakımından önemi yoktur. 1960 darbesi sonrasında 20-21 Mayıs olayları ile ilgili yapılan yargılamalarda Mamak 1 Nolu Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Mahkemesinin 963/1 sayılı ve 05.09.1963 tarihli kararı ile faillerin bir kısmı, ihtilal müteşebbislerinin bu konudaki hareketlerini bilmesi ve hazırlık hareketlerine katılması nedeniyle sorumlu tutulmuşlardır. Diğer bir deyişle failin, fiilin ika edileceği konusundaki bilgisi, iştirak iradesinin mevcudiyetinin ve fiile iştirak ettiğinin delili sayılmıştır. Bu karar temyiz edilmekle Askerî Yargıtay Dava Daireleri Kurulunun 15.01.1964 tarihli ve 1963/2548 Esas 1964/1 Karar sayılı kararı ile icra hareketi ile iştirak mefhumunun birbirine karıştırıldığı gerekçesiyle bozulmuştur. Doktrinde de aynı görüş savunulmuştur. Failin fiil hakkındaki bilgisi iştirak iradesini sağlamaya yeterli değildir. Olsa olsa bildiğini ihbar etmemekten doğan sorumluluk veya hazırlık hareketlerine katılma nedeniyle mülga 765 sayılı TCK 168 ve 171. maddelerindeki (5237 sayılı TCK’nın 314 ve 316. maddelerindeki) suçlar tahakkuk edebilir (Özek, age, s. 172.).
TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen suç, bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebrî eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemler ile amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her hâlükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icraî fiile yine icraî bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
15.07.2016 tarihindeki somut darbe teşebbüsü, TCK’nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı ve senkronize hareketlere bağlı hukukî anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icraî harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK’nın 37. maddesi kapsamında doğrudan fail olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Doğrudan kanunî tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icraî hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştirenlerin eylemlerinin ise 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlal suçuna yardım etme suçunu oluşturacağı gözetilerek hukukî durumlarının buna göre takdir ve tayin edilmesi gerekmektedir.
3. Bağlayıcı Emrin Yerine Getirilmesi Kapsamında Astların Hukukî Sorumluluğu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun benimsediği suç teorisine göre tipe uygun ve hukuka aykırı fiil, failin kusurlu olması hâlinde ceza yaptırımı uygulanmasını gerektirir. Her ceza hukuku normu, temelde bir hakkı/bir değeri korur. Bu nedenle ceza hukuku normlarının belirlediği davranış modellerine aykırı düşen her davranış haksızlık içermektedir.
Kast suçun subjektif unsurunu, kusur ise iradenin oluşum süreci ile ilgili olarak failin işlediği hukuka aykırı fiilden dolayı kınanabilirliğine ilişkin bir değer yargısını ifade etmektedir. Kınanabilirlik, failin hukuka uygun davranmak, haksızlık yapmamak imkân ve yeteneği varken hukuka aykırı davranması, haksızlığı tercih/irtikap etmesi hâlidir.
Şu hâlde kasten işlenmiş, tipe uygun/haksızlık içeren fiil, olayda bir hukuka uygunluk sebebi varsa suç teşkil etmeyecek, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep varsa suç oluşturmasına rağmen yaptırıma tabi tutulamayacaktır.
Hukuka aykırılık genel bir ifadeyle, hukuka (hakka) karşı gelmek (Heinrich, l kn, s. 305), onunla çatışma hâlinde olmak demektir. Suçun unsuru olarak hukuka aykırılık ise işlenen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, bütün hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma hâlinde bulunması anlamına gelmektedir (Koca-Üzülmez, age, s. 252; Fatih Selami Mahmutoğlu, Av. Serra Karadeniz-LLM, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler Şerhi, s. 450.).
Hukuka aykırılık, tipe uygunluktan sonra suçun yapısında ikinci aşamayı oluşturur. Başka bir anlatımla, işlenen fiil ile tipik haksızlığın gerçekleştiğinin tespitinden sonra yine bu fiille hukuka aykırılık yönünden bir değerlendirme yapılacaktır.
Bir davranışın tipe uygunluğunun belirlenmesiyle suç teşkil eden haksızlık gerçekleşmiş olur. Şayet olayda bir hukuka uygunluk nedeni yoksa tipe uygun davranış aynı zamanda hukuka da aykırı olacak ve suç teşkil edecektir.
Suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldıran ve dolayısıyla fiilin suç teşkil etmesini engelleyen bu nedenlere hukuka uygunluk sebepleri veya haksızlığı ortadan kaldıran sebepler denir (Roxin 1, s. 14.).
Klasik suç teorisine göre, objektif olarak bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması hâlinde failin bunu bilip bilmemesi yani iradesinin hukuka uygunluğu kapsayıp kapsamaması önemsizdir. Hareketin hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir. Hukuka aykırılık neticeye göre belirlenecektir. Hukuka uygunluk sebeplerinden biri objektif olarak mevcut ise fiil hukuka uygundur.
5237 sayılı TCK’da yer alan hukuka uygunluk nedenleri; kanunun hükmünü yerine getirme (TCK’nın 24/1. maddesi), meşru savunma (TCK’nın 25/1. maddesi), hakkın kullanılması (TCK’nın 26/1. maddesi) ve ilgilinin rızası (TCK’nın 26/2. maddesi)dır.
TCK’nın 24. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkralarında hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde işaret edildiği üzere hukuka aykırı olan ve emri verenin hukukî sorumluluğunu kaldırmayan bir emrin yerine getirilmesinin hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değil ise de Devlet tarafından yerine getirilen kamu hizmetinin yürütülmesinde amirin emrini yerine getirmek durumunda kalan ast yönünden bu durumun bir sorumsuzluk nedeni olarak kabul edilmesinde zaruret bulunmaktadır.
Kural olarak hukuka aykırı emre muhatap olan kamu görevlisinin bu emri denetleyip sorgulaması, hukuka aykırı olduğu kanaatinde ise amirin yazılı emri ve ısrarı olmadan yerine getirmemesi gerekir. Ancak, Anayasa’nın 137/3. maddesinde “Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunda gösterilen istisnaların saklı” olduğu belirtilerek yapılan işin mahiyeti, kamu düzeni ve kamu güvenliği nedeniyle bazı istisnalara yer verildiği de görülmektedir. Muadil düzenleme TCK’nın 24/4. maddesinde de yer almaktadır.
Anayasa’nın 137/2. maddesinde konusu suç teşkil eden bir emrin yerine getirilmesi hâlinde sadece emri yerine getirenin sorumluluktan kurtulamayacağı belirtilmiş ise de böyle bir emri verenin sorumlu olacağı da muhakkaktır. Şayet emrin konusu suç teşkil ediyorsa Anayasa’nın 137/2 ve TCK’nın 24/3. maddeleri gereğince böyle bir emrin yerine getirilmesinden emri veren azmettiren, yerine getiren ise fail olarak sorumlu tutulacaktır (Koca-Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, s. 331.).
Bir hukuk devletinde kural olarak konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasası’nın 137/2 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 24/3. maddeleri). Askerî hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adlî ve askerî bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise maduna da failin müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B.).
Amiri tarafından askerî hizmete müteallik hususlarda verilen emrin, bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum olan ast, işlemekte olduğu haksızlığı hukuka uygun hâle getiren bir sebebin bulunduğunu düşünmekte ise cezaî sorumluluğu ne olacaktır?
Amirin emrini icra suretiyle işlenen suçlardan dolayı hukuka uygunluk meselesi, askerî ceza hukukunda büyük bir önem taşır. Gerçekten askerlik hizmeti, diğer hizmetlerden farklı olarak, fertlerden daha tam, daha kesin ve daha çabuk bir itaat bekler; hatta böyle bir itaate askerleri zorlar. Nitekim, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 14. maddesinde; “Ast, amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeğe, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur. Ast, muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştirmez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mes’uliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur.” denilmektedir.
İşte askerlik hizmetinin bu özelliğini nazara alan Anayasamız, “Kanunsuz emir” kenar başlığını taşıyan 137. maddesinde, kanunsuz emrin yerine getirilemeyeceğini ve böyle bir emri alan memurun ne suretle hareket etmesi gerekeceğini belirttikten sonra “Askeri hizmetlerin görülmesi… için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır” dediği gibi, Askerî Ceza Kanunu’nda amir tarafından verilen emrin yerine getirilmesine ilişkin olmak üzere “Hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse, bu suçun işlenmesinden emir veren mesuldür. Aşağıdaki hallerde maduna da faili müşterek cezası verilir; kendisine verilen emrin hududunu aşmış ise; amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise” hükmü yer almıştır.
Bu düzenlemelere göre, emri veren amir ise kesin itaat kuralı her bakımdan geçerlidir; ast, emre mutlak surette itaat edecektir. Üst ise kanun ve nizamlara göre kendisine böyle bir emir vermeye yetkili olup olmadığını araştıracak, yetkili olduğuna kanaat getirirse itaat edecektir. İç Hizmet Kanunu’na göre amir makam ve memuriyet yönünden emretmek yetkisine sahip kimse iken (madde 9); üst, rütbe ve kıdem büyüklüğünü ifade eder (madde 10). Mevzuat, konusu suç teşkil eden emir müstesna, amir tarafından verilen emrin muhteva itibari ile kanuna uygunluğunu araştırmaktan astı yasaklamıştır. Emrin hizmete ilişkin olması hâlinde, emri yerine getiren kimsenin prensip itibariyle hiçbir ceza sorumluluğu yoktur ve bütün sorumluluk sadece emri verene aittir. Özel nitelikte olmayan ve bu özel niteliği ilk bakışta anlaşılmayan her emir, hizmetle ilgili sayılmak gerekir.
Ast, kendisine verilen emrin bir suç işlemek maksadıyla verildiğini biliyorsa ve buna rağmen emri yerine getirmişse amirle birlikte ceza görecektir. Dikkat edileceği veçhile, astın bu hususta sadece bir şüpheye kapılması cezalandırılması için yeterli değildir; zira her asker, amiri tarafından verilen emrin kanuni olduğunu farz ve kabul etmek zorundadır ve bu konuda ast lehine bir karinenin varlığı kabul edilebilir (Askeri Ceza Kanunu’nun 41. maddesinin 2 ve 3. fıkraları) (Sahir Erman, Askerî Ceza Hukuku, s. 176.).
Emrin hukuka uygunluğu konusunda yanılgı olabilir.
Hata (yanılma), genel olarak kişinin tasavvuru, zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata, kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu, dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey, olduğundan farklı bir biçimde algılanması hâlinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi hâlinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası, bir algılama hatası olduğu hâlde; yasak hatası, bir değerlendirme hatasıdır.
Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi unsurlarında (TCK’nın 30/1. maddesi), suçun nitelikli hâllerinde (TCK’nın 30/2. maddesi), hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında (TCK’nın 30/1-3. maddesi) hata hâlleri kastı kaldırır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata (TCK’nın 30/3. maddesi) ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) (TCK’nın 30/4. maddesi) kusurluluğu etkileyen hata şekilleridir. Kastı kaldıran hata türüne hukuka uygunluk nedenlerinin sınırındaki yanılgıyı da eklemek gerekmektedir. (TCK’nın 27/1. maddesi)
Yargıtay, geçmişteki uygulamalarında haksızlık yanılgısını kast kapsamında ele alarak çözüm yoluna gitmiştir (YCGK, 24.12.1996 tarihli ve 1996/8-286 Esas 1996/296 Karar sayılı kararı). Doktrin ve uygulamadaki bu görüş, 2003 tarihli TCK tasarısına da aynen yansıyarak “Kanunun bağlayıcılığı” başlığını taşıyan 2. maddesi “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.” şeklinde bir düzenleme ihtiva etmekteydi. Yine aynı etkiyle tasarıda “hata” başlığını taşıyan 23. maddesinde fiili hata ifadesi kullanılmıştır.
5237 sayılı TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen hata kurumuyla ilgili olarak madde gerekçesinde “…işlenen fiilin esasen bir haksızlık oluşturduğu hususunda hataya düşmüş olabilir. Bu hatanın kişi açısından kaçınılmaz olması halinde, kişi gerçekleştirdiği haksızlık dolayısıyla kınanamaz. Kişi sakınamayacağı bir hata nedeniyle bu bilinçten yoksunsa onu sorumlu tutmak bir evrensel hukuk prensibi olan kusursuz ceza olmaz ilkesine aykırılık oluşturur. Ancak kişinin cezalandırılabilmesi için işlediği fiilin bir haksızlık teşkil ettiğini gerçekten bilmesi gerekmez. Kişi, her ne kadar işlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğini gerçekten bilmiyorsa da bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre bakımından, bu fiilin bir haksızlık teşkil ettiğini kavrayabilecek durumda olabilir. Bu husustaki hatanın kaçınılabilir olduğu durumlarda kişi gerçekleştirdiği fiil açısından kasten hareket etmemiştir. Ancak, düştüğü bu hatanın kaçınılabilir olması nedeniyle kusurunun azalmış olabileceğini kabul etmek gerekir. Bu hatanın kaçınılabilir olduğunun kabul edilmesi halinde, bu kaçınılabilirliğin derecesine göre kusurun da derecelendirilmesinden bahsedilebilir. Bu durumda kişinin cezasında suçun kanundaki cezasının alt sınırına kadar indirim yapılabilecektir. Bu indirim zorunlu değil, ihtiyari bir indirim olmalıdır.” denilmiştir.
Alman Federal Mahkemesi Büyük Ceza Kurulunun 18.03.1952 tarihli kararında “…hukuka aykırılık bilinci; failin, davranışının hukuken tasvip edilmediğini, yasaklandığını bilmesidir. Suçun yasal tanımında yer alan unsurlar haksızlık bilincinin konusunu oluşturmaz; bunlar kast kapsamındadırlar. Failin suçun yasal tanımında yer alan unsurların somut olayda gerçekleştiğini bilmemesi unsur yanılgısıdır. Unsur yanılgısında, fail somut olayda ne yaptığının bilincinde değildir. Failin iradesi suçun yasal tanımında yer alan unsurların gerçekleştirilmesine yönelik değildir. Bu nedenle failin kasten hareket ettiği söylenemez. Failin yanılgısı taksire dayanıyorsa, bu suç taksirle işlenebiliyorsa sorumlu tutulabilir. Buna karşılık haksızlık yanılgısında fail somut olayda ne yaptığının bilincindedir. Fakat davranışını yasaklayan normun varlığında veya yorumunda yahut hukuken tanınmayan bir hukuka uygunluk nedeninin varlığında veya hukuki sınırında hataya düşmekte, böylece davranışının meşru olduğu düşüncesiyle hareket etmektedir. Yasak yanılgısı, fiilin hukuka aykırılığı hakkındaki yanılgıdır.
Failin ceza sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurlu olması şarttır. Kusur, kınanabilirliktir. Kusurun ifade ettiği değersizlik yargısı ile fail hukuka uygun davranmadığı, haklı olan lehine karar verebilme ve hukuka uygun davranma imkânına sahip olmasına rağmen haksız olan davranışı tercih etmesi nedeni ile kınanmaktadır. Kusur yargısının temeli insanın özgür iradesidir. İnsan, özgür iradeye sahip bir varlık olması nedeniyle haklı olan davranış ile haksızlık arasında bir tercih yapma ve haklı olan davranış lehine karar verebilme, davranışlarını hukuk düzeninin gereklerine göre yönlendirebilme, hukuk düzeninin yasakladığı davranışlardan sakınma yeteneğine sahiptir. Kusur yargısının temelini oluşturan insanın irade özgürlüğü ise, haksızlık bilincinin varlığını gerekli kılar. Çünkü insanın haklı olan davranışla haksızlık arasında tercih yapabilmesi için bunu bilmesi şarttır. Fail, haksızlık bilincine sahipse ve özgür iradesiyle haksız olan davranışı tercih ediyor ise kusurludur. Fakat yasak yanılgısı her zaman failin kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz. İnsan, hukuk toplumunun bir üyesi olarak hukuka uygun davranmak ve haksız olan davranışlardan sakınmak yükümlülüğü altındadır. Failin açıkça yasak olduğunu bildiği davranışlardan sakınması bu yükümlülüğü yerine getirdiği anlamına gelmez. Fail, aynı zamanda davranışlarının hukuk düzeninin gerekleri ile uyumlu olup olmadığını sorgulamakla yükümlüdür. Fail bu husustaki şüphesini tefekkür etmek veya bir uzmana danışmak yoluyla bertaraf etmek zorundadır. Ayrıca fail vicdan muhasebesi de yapmalıdır. Failden beklenen vicdan muhasebesinin ölçüsü, somut olayın koşulları ile onun sosyal ve mesleki çevresidir. Fail ondan beklenen vicdan muhasebesine rağmen davranışının haksızlığını idrak etmeye muktedir değilse yanılgısı kaçınılmazdır. Bu durumda fail kusurlu addedilemez. Buna karşılık fail ondan beklenen vicdan muhasebesiyle davranışının haksızlığını idrak edebilecek idiyse yasak yanılgısı failin kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz; fail kusurludur, ancak kusuru azalmıştır. Hukuka aykırılık bilinci ne davranışın cezalandırılabilir olduğunun, ne de yasak normu ihtiva eden kanun hükmünün bilinmesini gerekli kılar; davranışın teknik hukuk bakımından doğru şekilde nitelendirilmiş olması da şart değildir. Bununla birlikte davranışın münhasıran ahlaka aykırı olduğunun bilinmesi de kafi değildir.
Kasten işlenen bir suç, haksızlık yanılgısı içinde işlenebilir. Yasak yanılgısı suç kastını ortadan kaldırmaz; kast varlığını muhafaza eder. Hukuka aykırılık bilinci ya da fiilin hukuka aykırılığının fail tarafından idrak edilebilir olması kusurun bir unsurudur. Kast teorisinin benimsenmesi sakıncalıdır. Kusur teorisinin öngördüğü çözüm kusur ilkesi ile de uyumludur.” şeklindeki ifadelerle hata, unsur hatası ve haksızlık yanılgısı olarak değerlendirilmiştir
Suçun maddî unsurlarında hata (unsur yanılgısı) ile ilgili olarak TCK’nın 30/1. maddesinde suçun kanunî tanımındaki maddî unsurlara ilişkin bilgisizliğin kastı ortadan kaldıracağı belirtilmiştir. Unsur yanılgısının konusunu suçun maddi unsurları oluşturmaktadır. Bilindiği üzere, suçun maddi unsurları; suçun konusu, fail, mağdur, fiil, netice ve nedensellik bağıdır. Suçun oluşması için failin, bu unsurları bilerek hareket etmesi şarttır. Bilgisizlik veya yanlış tasavvur (unsur yanılgısı), failin kastını kaldırır. Unsur yanılgısı kastı ortadan kaldırdığına göre böyle bir yanılgı ancak kastın kapsamında kalan konular hakkında olabilir. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilinmesini gerektirdiğinden, maddî unsurların bilinmemesi hâlinde kasten işlenen bir haksızlıktan bahsedilemez.
Unsur yanılgısında kısacası, fail somut olayda ne yaptığının bilincinde değildir. Somut olayın gerçekleşme koşullarında yanılmaktadır. Failin iradesi suçun yasal tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesine yönelik değildir. Esasen unsur yanılgısında kaçınabilirlik önemli değildir. Zira her iki hâlin de kastı bertaraf edici etkisi bulunmamaktadır.
Unsur yanılgısının haksızlık yanılgısından farkı ise fail suçun yasal tanımında yer alan maddî unsurların somut olayda gerçekleştiğinin bilincindedir. Fail, somut olayda ne yaptığını bilmekte fakat davranışının hukuka aykırılığında yanılmaktadır. Bu nedenle haksızlık yanılgısının tipiklik üzerinde herhangi bir etkisi yoktur, failin kastını ortadan kaldırmaz. Fiil kasten icra edilen haksız olma özelliğini muhafaza eder. Dolayısıyla unsur yanılgısından farklı olarak haksızlık yanılgısı, failin kastını bertaraf ederek taksirle işlenen suçtan sorumlu tutulması sonucunu doğurmaz. Fail, somut olayda kasten hareket etmesine rağmen fiilin bir haksızlık teşkil ettiğini bilmeyebilir. Bu nedenle ne kastı ne de fiili bertaraf edici değildir. Sadece kusur üzerinde etkilidir. Haksızlık yanılgısı kaçınılmaz ise failin kasta dayalı kusuru tamamen ortadan kalkar ve faile kasten işlediği suçun cezası verilmez; buna karşılık yanılgı kaçınılabilir ise fail kasten işlediği suçtan sorumludur. Ancak yanılgının kusur üzerindeki etkisine göre cezada indirim yapılması gerekmektedir (Göktürk, age, s. 76, 77.).
TCK’nın 30/3. maddesinde “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ilişkin koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi bu hatasından yararlanır.” denilerek hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu etkileyen hâller birlikte düzenlenmiştir. Hukuka uygunluk nedenlerinin maddî şartlarındaki hatayı bu kapsamda değerlendirmek gerekecektir. Hatadan yararlanmak için hatanın kaçınılmaz olması gereklidir.
Kaçınılmazlık, failin hataya düşmesindeki kişisel kusurunun değerlendirilmesiyle ilgilidir. Failin; yaşı, mesleği, bilgisi, görgüsü ve somut olaydaki durumu dikkate alınarak hatanın kaçınılmaz olup olmadığı bu değerlendirmede göz önünde bulundurulacaktır.
Failin hukuk düzenince tanınmayan bir hukuka uygunluk nedeninin var olduğu (Bestandsirrtum / Erlaubnisnormirrtum) ya da hukuken tanınan bir hukuka uygunluk nedeninin hukuki sınırında yanılgı içinde (Grezirrtum Erlaubnisgrenzirrtum) bulunduğu durumda izin yanılgısı (Erlaubnisirrtum) ya da dolaylı haksızlık yanılgısından (der indirikte Verbotsirrtum) söz edilmektedir. Bu durumda somut vakıaya değil, münhasıran norma dayalı bir değerlendirme söz konusu olduğundan, haksızlıkla doğrudan bir ilgisi bulunmayan bu yanılgının haksızlık yanılgısı (TCK’nın 30/4. maddesi) kapsamında mütalaa edilmesi gerekmektedir.
Bu yanılgı türünün, haksızlıkla doğrudan bir ilgisinin bulunmaması nedeniyle kast üzerinde herhangi bir etkisi de yoktur. Fiil kasten icra edilen bir haksızlık olma özelliğini korur. Hukuka uygunluk nedenlerini düzenleyen normların da bir hukuk normu olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu yanılgı norma dayalıdır. Ancak bu norm bir suç tipine dayanak oluşturan yasak normu değil, bu normun yasakladığı davranışa izin veren bir normdur. Failin izin normunu bilmemesine ya da yanlış bilmesine dayalı bir değerlendirme yanılgısı mevcuttur. Fail, hukuk düzeninde mevcut olmayan bir hukuka uygunluk nedenini var saydığı veya hukukî sınırında yanılgıya düştüğü için hukuk düzeninin fiiline izin verdiği kanaatiyle hareket etmektedir.
İzin yanılgısının kaçınılmaz olması durumunda failin haksızlık bilinciyle hareket ettiği söylenemez. Failin içinde bulunduğu izin yanılgısı, yasak normunun uyarı fonksiyonunu tamamen işlevsiz bırakmaktadır. Yasak normu ile izin normunun çatıştığı bir durumda uygulanma önceliği izin normuna aittir. Buna bağlı olarak izin normu, yasak normunun fiilin icrasından kaçınmak yönündeki uyarısını tümüyle etkisiz bırakmaktadır. Kaçınılmaz izin yanılgısı hâlinde kusur tamamen ortadan kalkacağı için faile ceza verilemez (TCK’nın 30/4. maddesi, CMK’nın 223/3-d maddesi) (Neslihan Göktürk, Haksızlık Yanılgısının Ceza Sorumluluğuna Etkisi, s.125.).
Failin gerçekte olmamasına rağmen işlemiş olduğu fiili hukuka uygun hâle getiren bir sebebin bulunduğunu düşünerek hareket etmesi, haksızlık yanılgısının ikinci görünüm şeklini oluşturmaktadır. Bu ihtimalde fail işlediği fiilin yasaklılığına ilişkin tam bir bilgiye sahiptir, ancak somut olayda işlemiş olduğu haksızlığı hukuka uygun hâle getiren bir sebebin bulunduğunu düşünmektedir. Kısaca fail bir hukuka uygunluk nedeninin hukukî varlığında hataya düşmektedir (Koca-Üzülmez, age, s. 344.).
Astın, konusu suç oluşturan bir emri haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz hataya düşerek yerine getirmesi, somut olay çerçevesinde bilgi düzeyi, olayın özellikleri, tecrübesi, rütbe ve konumu gibi olgular nazara alınarak TCK’nın 30/4. maddesi bağlamında değerlendirilmelidir. Keza astın, emrin askerî hizmet alanında verildiği, amirin yetkili olduğu ve zorunluluk teşkil ettiği hususlarında yanılgıya düşerek konusu suç teşkil eden emri yerine getirmesi hâlinde yapılan değerlendirme neticesinde TCK’nın 30/1. maddesi gereğince kasten hareket etmediği neticesine varılabilir (F. S. Mahmutoğlu-Av. S. Karadeniz, TCK’nın Genel Hükümler Şerhi, s.480-482.).
Hatanın kaçınılamaz olup olmadığı, ex ante bir değerlendirmeyle failin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, yaşı, rütbesi ve görevi, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları ile somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak belirlenecektir.
Yukarıda yer alan bölümlerde yapılan açıklamalar ışığında;
15.07.2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin cebren değiştirilmesi amacıyla gerçekleştirilen darbe teşebbüsünde, suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunanlar hakkında TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden aynı Kanun’un 37 ve 39. maddeleri gereğince iştirakın her şeklinin uygulanmasının mümkün bulunmasına nazaran; sıfat, konum ve rütbeleri ne olursa olsun örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda, bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan söz konusu bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları tespit edildiğinde TCK’nın 37. maddesi kapsamında doğrudan fail; kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan ve somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, ancak darbe girişiminin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştirenlerin ise 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlal suçuna yardım eden olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Söz konusu sorumluluğun tespiti için;
a) Anılan kalkışma Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı ve senkronize hareketlere bağlı hukukî anlamda tek bir fiil olarak kabul edildiğinden, ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde de doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanıp başlanmadığı saptanmalı,
b) Hatanın kaçınılmazlığı belirlenirken olağan dönemlerde de aranmakta olan failin bilgi düzeyi, eğitimi, yaşı, rütbesi ve görevi, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları gibi kriterlerin, siyasî tarihi itibariyle darbe geleneğinin demokrasi kültüründen daha baskın olduğu ülkede suç tarihinde yaşanan kalkışmanın olağanüstü şartları nazara alınarak değerlendirilmeli, mevcut irade ve bilgisini, eylemin haksızlığını algılama, davranışlarını bu algılama doğrultusunda yönlendirme ve böylece haksızlığı tercih etmeme bakımından kendisinden beklenebilen tercih ve tutum noktasında kullanıp kullanmadığı ex ante bir değerlendirmeyle ortaya konulmalı,
c) Askerî hiyerarşinin en altında yer alan erler ile rütbeli personelin ast kavramına bağlanan hukukî sonuçlar bakımından aynı değerlendirmelere tabi tutulamayacağı gözetilmeli,
Bu şekilde elde edilen neticeye göre de;
a) Fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları tespit edilenlerin doğrudan fail sıfatıyla TCK’nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 309. maddesi gereğince; fiil üzerinde somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde ve müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımamakla birlikte darbe girişiminin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştirenlerin ise yardım eden sıfatıyla TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri gereğince cezalandırılmalarına,
b) İşlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğini bilmesine rağmen, bu fiilî somut olayda hukuka aykırı olmaktan çıkaran bir maddi sebebin varlığı hususunda kaçınılmaz bir yanılgıya düştüğü kanaatine varılanların, hukuka uygunluk sebebi olarak yetkili amir tarafından verilen ve yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan hizmete ilişkin emrin ifasının (TCK’nın 24. maddesi) maddî şartlarında kaçınılmaz bir yanılgıya düştüğü kabul edilerek, söz konusu hatanın TCK’nın 30/3. maddesi delaletiyle 30/1. maddesi kapsamında kastı kaldırması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine,
c) İşlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğini bilmesine rağmen, esasen hukuk düzeninde kabul edilmeyen konusu suç teşkil eden emrin ifasının, askeri hiyararşi içinde mutlak itaat ve emrin muhtevasını sorgulayamama ilkelerinin sonucu olarak bağlayıcı olduğu hususunda kaçınılmaz bir yanılgıya düştüğüne kanaat getirilenler hakkında ise hukuka uygunluk nedenlerinin varlığında kaçınılmaz bir yanılgıya düştüğü kabul edilerek, kaçınılmaz izin yanılgısının kusuru tamamen ortadan kaldırması nedeniyle TCK’nın 30/4. maddesi delaletiyle 5271 sayılı CMK’nın 223/3-d maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Gerek inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 21.30’da Harekât Merkezinde gerçekleştirdiği toplantı esnasında “Arkadaşlar Genelkurmay Başkanlığından ve Kara Kuvvetleri Komutanlığından almış olduğum emre göre silahlı kuvvetler ülkede yönetime el koymuştur ve sıkıyönetim ilan edilmiştir. Ben garnizon komutanı ve sıkıyönetim bölge komutanı oldum. Topçu Okul Komutanı da 4. Kolordu Komutanı oldu. Görevlendirdiğim birlikler takviye maksatlı olarak Ankara’ya gidecek.” şeklinde açıklama yapmasından gerekse tanık Üsteğmen …’un “Bu hazırlıklar devam ederken diğer personel ile birlikte bataryanın gazinosuna gittik, televizyon izlemeye başladık. Televizyonda savcılığın kışladan çıkan askerler hakkında yakalama kararı çıkardığını CNN Türk isimli kanalda hatırladığım kadarıyla izledim. Bu haberi izledikten sonra gidip Yüzbaşı …’a ‘Komutanım televizyonda savcılığın kışladan dışarı çıkan askerler hakkında yakalama kararı verdiğini izledim, bunu bir sorun.’ dedim, o da bunun üzerine Üsteğmen …’i aradı, aralarında ne konuştular bilmiyorum. Sonra Hakan Yüzbaşı’ya telefon geldi, alelacele mermileri şarjörlere bastırmayı bırakıp ‘Araçta basarsınız.’ diyerek araçlarla tugaydan çıkış yaptılar.”, tanık Er …’ın “Geceleyin saat 10.00 gibi darbe girişimini televizyondan öğrendim.”, tanık Er …’nın “Gece 22.00 gibi haberlerden darbe olduğunu duyduk.”, tanık Er …’ın “Saat 22.00 gibi TV’de darbe haberlerini duyduk.”, tanık Er …’nın “Saat 22.00-22.30 gibi ne olup bittiğini televizyondan öğrendik.”, tanık Astsubay …’nun “Saat 22.00 sularında odamdan çıktığımda erlerden biri ‘Darbe olmuş komutanım, biliyor musunuz?’ dedi. Bunun üzerine ben subay astsubay gazinosuna gittim. Burada haberleri izlemeye başladım. Haberlerde NTV’de başbakanın açıklamaları yer alıyordu.”, tanık Astsubay …’ın “Saat 23.00 civarında eşimin araması neticesinde darbe olayını öğrendim.” ve sanık Üsteğmen …’un “Binada nöbetleri ayarlarken gazinoda televizyon izlemeye başladım. O ara saat 23.00 suları olmuştu. Başbakanın konuşmasını NTV’de izledim.” şeklindeki beyanlarından darbe girişiminde bulunulduğuna dair kışla içinde bilgi sahibi olunmasına ve ayrıca sanıkların HTS kayıtlarına göre anne, baba ve kardeş gibi birinci derecedeki yakınlarıyla iletişim kurmuş olmaları nedeniyle darbe girişimi hakkında bilgi alabilme imkânına sahip olmalarına rağmen sübutu kabul olunan eylemlerini gerçekleştirdikleri anlaşılan somut olayda;
1. Sanıklar …, …, …, …, … ve … yönünden;
Sanık …’nın; albay rütbesiyle Topçu ve Füze Okulunda öğretim başkanı olarak görev yaptığı, inceleme dışı sanık Okul Komutanı Tümgeneral …’nün hafta sonu yapılacak bir düğüne katılmak için Ankara’ya gidecek olmasından dolayı okul komutanlığına vekâlet ettiği, Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayımlanan sözde atama emrinin 15 Temmuz 2016 tarihinde saat 21.48’de okula gelmesi üzerine tanık Kışla Nöbetçi Amiri Binbaşı … tarafından aranıp haberdar edildiği, bunun üzerine sivil kıyafetle kışlaya gelip saat 22.27’de Harekât Merkezine geçtiği, sözde atama emrine göre 4. Kolordu Komutanlığına ve Ankara Sıkıyönetim Komutanlığına atanan inceleme dışı sanık Okul Komutanı Tümgeneral …’yü saat 22.48’de arayıp bu atamayı bildirdiği, söz konusu atama mesajının doğruluğunu teyit etmek için Genelkurmay Başkanlığını aradığı, burada görüştüğü Tuğgeneral … ……’ın “Biz gönderdik.” diye teyit etmesi üzerine tekrar inceleme dışı sanık Okul Komutanı Tümgeneral …’yü arayıp durumu aktardığı, okulda görevli birlik komutanlarını aratıp Harekât Merkezine çağırttığı, bu kişilerin gelmelerini takiben saat 23.00’e doğru toplantı yapıp sözde sıkıyönetim direktiflerini bilgisayar ekranından toplantıya katılanlara okuduğu ve inceleme dışı sanık Albay …’ın beyanına göre “Arkadaşlar bu bir tuzak, kışlamızın emniyetini alacağız, kışlamızdan kesinlikle çıkmayacağız. …’ün verdiği emirleri yerine getirmeyeceğiz. …’ü önce oyalarız, sonra açıktan direniriz, inşallah kışla içinde veya dışında bir çatışma çıkmadan bu işi bitiririz. Kışlanın etrafını güvenlik amacıyla kontrol edelim.” dediği, tanıklar Albay …, Astsubay Kazım Mazılıgüney ve Albay …’ın beyanlarına göre de benzer açıklamalarda bulunduğu, saat 24.00’e doğru nizamiye bölgesine giderek inceleme dışı sanık Albay …’dan kışlanın çevresini araçla dolaşmasını ve bir sorun olup olmadığına bakmasını istediği, bunun üzerine kendi sivil aracını getiren inceleme dışı sanık Albay …’ın beraber gitmek isteyen inceleme dışı sanık Yarbay …’ı da alıp kışla dışına çıktıkları, bu kişilerin saat 01.00 sıralarında kışlaya döndükleri esnada selaların okunmaya başlaması nedeniyle “Gidin imamla görüşün, halkı galeyana getirecek slogan ve anons yapmasınlar.” dediği, bunun üzerine inceleme dışı sanık Yarbay …’ın inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’le beraber kışlanın hemen yanındaki Askeriye Camii’ne koşarak gittikleri, inceleme dışı sanık …’ın selayı kesmesini söylediği tanık Cami İmamı …’nın müftülükten gelen mesajı göstermek isterken telefonunu elinden alıp “Bırak diyaneti, miyateni.” dediği, tanık Cami İmamı …’nın camideki ses sistemini kapattığı ve selaların merkezî sistem vasıtasıyla Merkez Camiinden okunduğunu söylediği, akabinde kışlaya dönüp durumu sanığa bildirdikleri, gece boyunca saat 22.39’dan 01.24’e kadar 11 kez görüştüğü inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün ilçe içindeki yolların açılmasını ve Kaymakamlığa birlik gönderilmesini emretmesi üzerine “… Paşam, bu işler böyle plansız, programsız ve keşifsiz olmaz. Sizce olur mu?” diye cevap verdiği, akabinde tanık Kışla Nöbetçi Amiri Binbaşı …’yi keşif amacıyla saat 01.00 civarında kışla dışına gönderdiği, gecenin başlangıcında Harekât Merkezinde toplantı yaptıkları esnada inceleme dışı sanık Yarbay …’ın ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine hazırlanmasına onay verdiği 3 adet Unimog marka aracın ve 50 kursiyer uzman çavuşun silahlı ve teçhizatlı hâlde nizamiyeden 200 metre ötede beklediklerini gördüğü, 1 adet zırhlı personel taşıyıcı aracın da inceleme dışı sanık …’ın emrine gönderilmek üzere hazırlatılmasını emrettiği, saat 01.30 sıralarında özel koruma ekibiyle birlikte okula gelen inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ü nizamiyede karşıladığı, bu esnada okunmaya devam eden selalar nedeniyle inceleme dışı sanık Tuğgeneral …’ün “Halkı galeyana getiriyorlar, müdahale etmemiz lazım.” demesi sonrasında “Evet komutanım, doğru söylüyorsunuz.” dediği, bunun üzerine inceleme dışı sanık Yarbay …’ın hazır hâlde bekleyen araçları ve birliği alıp kışladan çıkarak Merkez Camiine gittiği, kısa bir süre sonra saat 01.40 sıralarında Merkez Camiine ulaşan inceleme dışı sanık Yarbay …’ın tanık Cami İmamı …’dan selaları susturmasını isteyip aksi hâlde tanığı tutuklamakla tehdit ettiği ve ayrıca silahını çekmek istediği anda Sanayi Camii İmamı …… tarafından engellendikten sonra camideki diğer din görevlileri ile halkın etkili bir şekilde karşı koymaları nedeniyle amacına ulaşamadığı, inceleme dışı sanık Yarbay …’ın yanına aldığı birlikle Merkez Camiine gittiğinden haberinin olmadığının ve onu arayıp kışlaya dönmesini istediğinin inceleme dışı sanık Albaylar …, … ve … tarafından beyan edildiği, nizamiyede karşıladığı inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’le birlikte Harekât Merkezine geçtiği ve burada sabah 07.00 sıralarına kadar tugay komutanının yanında bulunduğu,
Sanık …’in; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında Hava Savunma Bataryasında komutan vekili olarak görev yaptığı, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda şube müdürleri ve birlik komutanlarıyla yaptığı toplantıya katıldığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda tugay komutanının “10 AKP” yazılı olan ve inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın grup komutanı olarak yer aldığı kâğıdı vermesi üzerine o esnada kışlada olan inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ı arayıp Harekât Merkezine çağırdığı ve tugay komutanıyla görüştürdüğü, bu nedenle sözde göreve inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın gittiği, toplantının bitmesini takiben bataryasına döndüğü ve sözde göreve yönelik hazırlıklara başladığı, bu kapsamda verilen kâğıtta yazılı olan personeli ve araçları temin etmeye çalıştığı, hafif silah mühimmatı aldırıp personele dağıttırdığı, araçlardan birine telsiz taktırdığı, bataryasındaki 9 uzman çavuş ve erbaşı kışla dışına çıkacak başka grup komutanlarının emrine gönderdiği, izindeki personelin kışlaya çağrılması için emir verdiği, saat 01.04’te bataryanın WhatsApp grubuna “Yıllık izinde olan ve hala bataryaya katılamayan arkadaşlar bu gece bir şekilde yola çıkıp yarın bataryada olacak. Tug.k.emridr.” şeklinde mesaj yazdığı, ayrıca aynı WhatsApp grubuna saat 02.44’te “Arkadaslar suan yollar kapalı olduğu için zaten gelemeyeceksiniz. Yola çıkmayın telefonunuz açık olsun benden emir bekleyin.” ve saat 03.27’de “Arkadaşlarım Tugayın göndermiş olduğu mesaj emrinde henüz bir degisiklik yok ancak sizleri mağdur etmemek adına böyle bir tedbir aldım. Yolların durumunu degerlendirerek kendi tedbirinizi alın. Yola çıkmış olanların gelmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum. Yollar kapalıysa da biraz beklemenizde fayda var.” şeklinde mesajlar gönderdiği, hazırlanan grubun 3 araç ve 15 personelle inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın grup komutanlığında saat 23.50’de kışladan çıktığı, bu grubun önünün Yapracık Yokuşunda kesildiği ve etraflarında halkın toplandığı, inceleme dışı sanık Üsteğmen …’a saat 00.31’de “Cumhurbaşkanı halkı meydana çıkmaya davet etti.” şeklinde mesaj göndermesine rağmen kışlaya dönmesi yönünde herhangi bir uyarıda bulunmadığı, inceleme dışı sanık Asteğmen … tarafından WhatsApp grubuna “Vatandaş bizi tutuklatmak istiyor komutanım, polis çağırdılar, komiser silahları almak istiyor.” şeklinde mesaj gönderilmesi üzerine görüştüğü inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı …’in “Kesinlikle polise silahlarını teslim etmesinler.” demesi sonrasında “Polise kesinlikle silahınızı vermeyin, halk iyice şiddetini arttırırsa polisi siz arayın” diye cevap yazdığı,
Sanık …’nun; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında ÇNR birliğinin komutanı olarak görev yaptığı, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda şube müdürleri ve birlik komutanlarıyla yaptığı toplantıya katıldığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda tugay komutanı tarafından hazırlanan sözde görev listesine göre Söğütözü Kavşağı için grup komutanı olarak inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’e görev verildiği, söz konusu listede ismi yer almamakla birlikte inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … tarafından bu toplantı esnasında inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’in yanında görevlendirildiği, toplantının bitimini takiben birliğinden görevlendirilen personelin temin edilmesini ve mühimmat alınmasını sağlamak suretiyle birliğini intikale hazır hâle getirdiği, içinde yer aldığı grubun 4 araç ve 23 personelle inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’in grup komutanlığında saat 00.16’da kışladan çıktığı, Polatlı merkezindeki Dörtyol Kavşağına geldiklerinde sağa dönüp ara yollara girdikten sonra Elifkent Sitesi istikametine doğru ilerleyip Ankara kara yoluna çıkarak ilerlemeye devam ettikleri, saat 00.53 civarında Kargalı Köyü Hızlı Tren Köprüsüne geldiklerinde polis ekibi tarafından yolun kapatılmış olduğunu gördükleri, kurulan bu engelin kaldırılmaması üzerine yandaki tarladan geçip ana yola çıkarak ilerlemeyi sürdürdükleri, saat 01.30 civarında Yapracık Yokuşuna geldikleri esnada önlerinin polis ve halk tarafından kesildiği, bir süre bekledikten sonra dönüşe geçtikleri, sabaha karşı Basri Köyü yakınlarında halk tarafından durduruldukları ve burada göz altına alındıkları,
Sanık …’ın; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında 1. Topçu Taburu 4. Bataryanın komutanı olarak görev yaptığı, 07.07.2016-23.07.2016 tarihleri arasında yıllık iznini kullandığı için memleketindeyken tugay komutanının emri üzerine sanık 1. Topçu Taburu Komutan Vekili Yüzbaşı …’ın çağırması nedeniyle 14.07.2016 tarihinde birliğine geldiği, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda tugay komutanı tarafından hazırlanan sözde görev listesine göre Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) için grup komutanı olarak inceleme dışı sanık Yarbay …’in görevlendirildiği grupta isminin yazılı olduğu, toplantının bitimini takiben birliğinden görevlendirilen personelin temin edilmesini ve mühimmat alınmasını sağlamak suretiyle bataryayı intikale hazır hâle getirdiği, içinde yer aldığı grubun 5 araç ve 32 personelle inceleme dışı sanık Yarbay …’in grup komutanlığında saat 23.50’de kışladan çıktığı, saat 01.00 civarında Yapracık Yokuşuna geldikleri esnada önlerinin polis ve halk tarafından kesildiği, bir süre bekledikten sonra dönüşe geçtikleri, sabaha karşı Basri Köyü yakınlarında halk tarafından durduruldukları ve burada göz altına alındıkları,
Sanık …’in; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında Lojistik Destek Bakım Bölüğünün komutanı olarak görev yaptığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda tugay komutanı tarafından hazırlanan sözde görev listesine göre Samsun-Konya Yolu Kavşağı için grup komutanı olarak inceleme dışı sanık Binbaşı …’a görev verildiği, söz konusu listede ismi yer almamakla birlikte inceleme dışı sanık … tarafından kışladan ayrılacakları esnada gruba dahil edildiği, toplantı bittikten sonra bölük personelinin kademe binasında toplanmasını emredip mühimmat ve araç hazırlığıyla ilgilendiği, içinde yer aldığı grubun 4 araç ve 16 personelle inceleme dışı sanık Binbaşı …’un grup komutanlığında saat 00.20’de kışladan çıktığı, Polatlı merkezine geldiklerinde otogar civarında önlerinin polis ve halk tarafından kesildiği ve burada göz altına alındıkları,
Sanık …’ın; yüzbaşı rütbesiyle 58. Topçu Tugayı 1. Topçu Taburunda komutan vekili olarak görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 tarihinde saat 12.58’de inceleme dışı sanık Üsteğmenler … ve …’a gönderdiği mesajlarda “Kimseye izn vermeyin. Gönderdiğiniz varsa çağırın. garnizon terk te vermeyin. Eğitim 19:00-23:00. 24 de olabilir. Eğitim planlayın. Eğitim yapan personel arac olsun. Başında bulunun.” şeklinde emirler verdiği, ayrıca inceleme dışı sanık Üsteğmen …’a saat 18.20’de “Tefonlar açık olsun.”, saat 18.33’te “Intikal duzeni alin diyebilirler. Eksik icin diğer bt.lardan takviyeyi dusunun.”, saat 18.47’de “Dişbirlikteki leri de cagirmaya hazır olun.” ve saat 19.12’de “uhimmat yukleyin de diyebilir. Cephanelik lerin anahtarı filan hazır olabilir.” biçiminde mesajlar gönderdiği, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda şube müdürleri ve birlik komutanlarıyla yaptığı toplantıya katıldığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda verilen sözde görev kapsamında tugay komutanının tugayın teşkilat yapısına aykırı olarak oluşturduğu grupların oluşum sürecini takip ettiği, 1. Topçu Taburu içtima alanında topladıktan sonra tabur bünyesindeki mühimmat, personel ve araç dağılımını yaptığı, bu kapsamda hangi personelin ve aracın hangi gruba gönderileceğini belirleyerek taburundan 35 civarında araç çıkardığı ve 126 civarında personel görevlendirdiği, inceleme dışı sanık Astsubay …’ın “Tabur içtima alanında saat 11.30-12.00 sularına kadar bekledik. 12.00 sularından sonra tabur karargâh binasına geçtik. Yine haberlerden Başbakanın bir kalkışma olduğu, terör eylemi gibi ifadeleri vardı. İsmail Yüzbaşı ile beraber tabur komutanı odasındaki televizyondan durumları takip ettik.”, inceleme dışı sanık Üsteğmen …’nun “… Yüzbaşım gidilen görevle ilgili pek kendisinin haberi olmadığı için ‘Belki televizyonda bir haber vardır, bir bakalım ya. Ne oluyormuş, ne gidiyormuş ülkede, terör olayları dönüyor, belki televizyonlarda bir şey vardır’ dedi. Ben de ‘Doğru söylüyorsunuz komutanım’ dedim. Bulunduğumuz yerden ayrılıp tabur binasına gittik, saat kaçtı tam hatırlamıyorum. Televizyonu açtığımızda Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarını gördüm. Yani o an ne yapacağımızı şaşırdık.” ve inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın “Nizamiye bölgesine gönderdiğim aracın gelmesini beklerken Serhat Albay çıkış yapan araçlara bir şeyler söylüyordu, bu arada kayıt alıyordu ve bana da ‘Yusuf nereye gidiyorsunuz?’ diye sorunca ‘Komutanım daha henüz araçlarımız gelmedi, bir tanesini görevlendirdim’ dedim. ‘Yolunuz açık olsun, polis görürseniz devam edin, yolda durmayın, ışıkta durmayın’ gibi uzun bir cümle kullandı. Ne demek istediğini anlamadım. Bu arada 50 metre geride olan
… Yüzbaşı ile … Yüzbaşı’nın olduğu yere gittim. Yaklaştığımda terör olaylarından dolayı alınan güvenlik tedbirlerini ve sıkıyönetim ilan edildiğini konuşuyorlardı kendi aralarında. Ben …’a Serhat Albay’ın dediğini ilettim. ‘Komutanım……ın ne demek istediğini anlamadım, yolda durmayın, polis görürseniz devam edin gibi bir şeyler söylüyor’ dedim. … ‘Oğlum saçmalama, öyle şey mi olur?’ dedi. Bu cevaptan sonra diğer araç geldi ve çıkış yaptık.” şeklindeki beyanlarına göre darbe girişimine dair edindiği bilgilere rağmen birliklerin çıkışına engel olmadığı, araçlar Yapracık Yokuşunda durdurulunca inceleme dışı sanık Üsteğmen …’e geri dönmelerini söylediği,
Anlaşılmakla; sanıklar …, …, …, …, … ve …’ın, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile örgütsel bağları bulunduğunun ve darbenin planlanmasında yer aldıkları ispatlanamadığı gibi; ağır harp silahları ile donatılmış olan askeri birlik mensuplarının konusu suç teşkil eden yasa dışı emirlere uymayarak güvenlik kuvvetlerine ve halka karşı cebir şiddet teşkil eden eylemde bulunmadıkları ve direnç göstermeden teslim oldukları, bu şekilde fiil üzerinde müşterek hâkimiyetlerinin de bulunmadığı, diğer taraftan verilen emirlerin kanuna aykırı ve Askeri darbeye hazırlık hareketi niteliğinde hizmete yönelik olmadığını konumları, eğitim düzeyleri ve rütbeleri itibarıyla bilebilecek durumda oldukları halde kanuna aykırı emirlere riayet etmek suretiyle zarar tehlikesi bakımından illî bir değer taşıyan ancak vahamet arz etmeyen ve fiilin işlenişi üzerinde hâkimiyet kurduklarını da göstermeyen, ancak darbeye teşebbüs fiilini kolaylaştıracak eylemleri gerçekleştirerek darbe girişimine ilişkin elverişli nitelikteki icra hareketlerinin işlenmesi sırasında yardımda bulunup icrasını kolaylaştırmak suretiyle TCK’nın 39/2-c maddesi kapsamında yardım eden sıfatıyla TCK’nın 309 ve 39/2-c maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerektiğine ilişkin Özel Dairenin bozma kararı yerinde bulunmuştur.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan 5 Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanıklar …, …, …, … ve … bakımından itirazın kabulüne karar verilmesi,
Çoğunluk görüşüne katılmayan 7 Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık … hakkındaki itirazın kabul edilmesi,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi … de; “15 Temmuz 2016 tarihinde; kendisini hizmet hareketi olarak tanımlayan 1970’li yıllardan beri devlete ve kurumlarına sinsi şekilde sızan terör örgütü FETÖ/PDY; 2011 MİT kriziyle başlayan ve dershaneler kriziyle devam eden süreç içerisinde Bylock isimli örgüt üyelerine has yazışma sistemi ortaya çıkıp ordu içindeki yapılanmasının açığa çıkması ve Yargıtay ve Danıştaydaki örgüt üyelerinin tasfiye sürecinin başlaması üzerine yıllardır hedefi olan devlete ve tüm kurumlarına hakim olma amacını gerçekleştirmek projesini askeri darbe yapmaya teşebbüs ederek gerçekleştirmeye çalıştığı, vatandaşlarımızın asker, polis ve diğer tüm güçleriyle darbeye direnmesi sonucu darbenin akamete uğradığı ancak bu karşı koyma esnasında 251 vatandaşımızın şehit olup 1200’den fazla vatandaşımızın da yaralanıp gazi olduğu olaylara ilişkin Yurtta Sulh Konseyi adı altında darbe bildirisi yayınlayan Fetöcü çetenin talimatına uyarak örgüt mensubu subayların darbeye kalkıştığı ayrıca mevcut hükümete karşı olan darbe zihniyetli subayların da
darbeye karıştığı (örgüt bağlantısı tespit edilemeyen) anlaşılmıştır. Bu çerçevede darbe eylemlerine karışan birliklerden olan Polatlı’da bulunan 58. Tugay Komutanlığındaki yaşanan ve davaya ve itiraza konu sanıkların eylemleri gerek mahkemede gerekse Dairece kabul şekli aşağıda anlatılmıştır;
Ankara ilinin Polatlı ilçesinde konuşlu bulunan 58. Topçu Tugay Komutanlığının 15.07.2016 tarihindeki tugay komutanının inceleme dışı sanık Tuğgeneral …, Topçu ve Füze Okul Komutanlığının komutanının ise inceleme dışı sanık Tümgeneral … olduğu,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 06-16.07.2016 tarihleri arasında yıllık izinde olmasına rağmen 11.07.2016 tarihinde iznini kesip görevine döndüğü ancak resmî başlangıcını 13.07.2016 tarihinde yaptırdığı,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekât Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde kurmay albay olarak görevli olup dosyası tefrik edilen …’ün 11.07.2016 tarihinde saat 11.30 sıralarında 58. Topçu Tugayına özel aracıyla gelerek inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’le görüştüğü ve birlikte büyük bir harita üzerinde çalıştıkları,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 11.07.2016 tarihinde inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’ten tugayın ayrıntılı teşkilat yoklamasını yapıp sunmasını istediği, bunun üzerine tugay personel yoklamalarının birlikler tarafından hazırlandığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 13.07.2016 ve 14.07.2016 tarihlerinde rahatsız edilmemesini ve telefon bağlanmamasını söyleyip makam odasında geç saatlere kadar cetvel ve ince uçlu kalem kullanarak A4 ve A5 kâğıtlar üzerinde çalışmalar yaptığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün 2015-2016 yıllık Eğitim Faaliyet Takviminde gece eğitimi yapılacağına ilişkin bir planlama olmamasına rağmen 15.07.2016 tarihinde öğle saatlerinde verdiği talimatla gece eğitimi yapılacağından bahisle saat 20.00’den itibaren birliklerin silah, teçhizat ve mühimmatlarını almalarını ve intikalde kullanılacak araçların telsizleriyle birlikte hazır edilmesini bildirdiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 15.00 sıralarında inceleme dışı sanık Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …’a 200 paket kumanya hazırlanması emrini verdiği,
Dosyası tefrik edilen Kurmay Albay …’ün saat 18.00 civarında Ankara ili Etimesgut ilçesinde bulunan Çağlayan Askerî Sosyal Tesisinde buluştuğu inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’a Akıncılar Üstünden temin ettiği dört adet Aselsan 4900 Atlas ET marka el telsizi ile harita ve Birlik, telsiz çağrı kodları, irtibat personeli başlıklı kâğıdı teslim ettiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … tarafından saat 20.00’de tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri ve birlik komutanları ile ilgili personelin katıldığı bir toplantı gerçekleştirildiği, bu toplantıda 1. Tabur 2 ve 4. Bataryalar ile 2. Tabur 1. Bataryanın mühimmat alarak hazırlık yapması, Markoni marka telsizi olan araçların Hava Savunma Bataryasına ait garajın arkasında toplanarak Harekat Merkezi ile telsiz bağlantılarının sağlanması ve 1. Taburun 1, 3, 5 ve 6. Bataryalarının şoför desteğinde bulunması gibi hususlara ilişkin emirler verildiği, ayrıca servislerin saat 03.00’e ertelendiğinin bildirildiği, saat 20.39’da sona eren toplantıdan çıkan birlik komutanlarının gereken hazırlıkları yapmak üzere birliklerine döndükleri ve astlarına mühimmat almaları yönünde emir verdikleri,
İnceleme dışı sanık Lojistik Destek Komutanı Binbaşı …’un tugayın mühimmat mal sorumlusu olan tanık Astsubay …’ı saat 21.01’de arayıp ‘Cephanelik sorumlusu …’a ilet, 1. Tabur 2 ve 4. Bataryalar ile 2. Tabur 1. Bataryanın kıta yükü mühimmatlarını teslim etsin.’ dediği, saat 21.10 sıralarında ise inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün cephanelik nizamiyesine giderek tanık Astsubay …’a ‘Ne duruyorsunuz? Mühimmat versenize’ diye bağırarak mühimmat çıkarılmasına dair sözlü emir verdiği, bunun üzerine 93 nolu depodan oldukça çok sayıdaki G3 ve Kaleşnikof tüfeği mermisinin birliklerden gelen görevli personele herhangi bir kayıt tutulmadan teslim edildiği, alınan mermilerin kışla dışına çıkacak personelin üzerlerinde taşıyacakları şarjörlere basıldığı, bir kısım mühimmatın ise sandıkların içinde kışla dışına çıkacak araçlara konulduğu,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 21.15 sıralarında başka dosya sanığı Tuğgeneral … Partigöç ile yaptığı telefon görüşmesinde darbe girişiminin öne çekildiğini öğrenmesi üzerine yanında bulunan inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’e ‘Derhal tiim şube müdürlerini ve birlik komutanlarım tugay harekât merkezinde toplayın.’ şeklinde emir verdiği, akabinde gittiği fotokopi odasının kapısının kilitli olduğunu ve anahtarının da lojmanda oturan sivil memurda durduğunu öğrenince kızgın bir şekilde talimat verip kapının kırılmasını sağladığı ve elindeki iki adet A4 kâğıdı sanık Üsteğmen …’a vererek fotokopisini çektirttiği,
Saat 21.33 itibarıyla Harekât Merkezindeki toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıya sanıklar Plan Subayı Yüzbaşı …, Personel Şube Özlük İşlemleri Kısım Amiri Üsteğmen …, Harekât Merkez Amir Vekili Üsteğmen …, Lojistik Destek Komutanlığı Bakım Bölük Komutanı Üsteğmen …, 3. ÇNR Birlik Komutanı Üsteğmen …, Hava Savunma Batarya Komutan Vekili Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu Komutan Vekili Yüzbaşı …, 1. Topçu Taburu 1. Batarya Komutanı Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 4. Batarya Komutanı Üsteğmen …, 3. Topçu Taburu : Batarya Komutanı Yüzbaşı …, Emniyet Muhafız Takım Komutanı Üsteğmen … ve İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı …; inceleme dışı sanıklar Tugay Komutan Yardımcısı Albay …, Personel Şube Müdürü Yarbay …, Tugay Karargah Bölük Komutanlığı Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …, Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …, Kurmay Başkanlığı Harekât ve Eğitim Şubesi Ateş Destek Subayı Yüzbaşı …, Lojistik Şube Müdürü Yarbay …, Lojistik Destek Komutanı Binbaşı …, Lojistik Destek Komutanlığı Hizmet Birlik Komutanı Üsteğmen …, Gazino Müdürü Binbaşı …, İstihkâm Savaş Takım Komutanı Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 2. Batarya Komutanı Üsteğmen…, 1. Topçu Taburu 3. Batarya Komutam Üsteğmen …, 1. Topçu Taburu 5. Batarya Komutanı Üsteğmen … Veyis Tabak, 1. Topçu Taburu 6. Batarya Komutan Vekili Üsteğmen …, 2. Topçu Taburu 1. Batarya Komutanı Yüzbaşı … ile tanıklar Mali ve Bütçe Şube Müdür Vekili Astsubay Başçavuş …. … ve 2. Tabur 1. Batarya Takım Komutanı Üsteğmen …’un katıldığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in toplantı salonundan dışan çıkıp ‘Habercileri çağırın, toplantı salonunun etrafını sürekli dolaşsınlar, kimse yaklaşmasın.’ diye emir verdiği, bu emrin yerine getirildiğinin inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in şoförlüğünü ve haberciliğini yapan tanık …….’in mahkemede alınan beyanında ‘Herkes toplandıktan sonra içeride gizli toplantı yaptılar, biz kapının önünde bekledik.’ şeklinde dile getirildiği,
Toplantının başladığı esnada Harekât Merkezine gelen inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın Ankara’dan getirdiği Aselsan 4900 Atlas ET marka el telsizlerden üç tanesi ile harita ve Birlik, telsiz çağrı kodları, irtibat personeli başlıklı kâğıdı inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’e teslim ettiği,
Söz konusu toplantıda inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün üzeri işaretli bir haritayı masaya açtıktan sonra ‘Arkadaşlar Genelkurmay Başkanlığından ve Kara Kuvvetleri Komutanlığından almış olduğum emre göre silahlı kuvvetler ülkede yönetime el koymuştur ve sıkıyönetim ilan edilmiştir. Ben garnizon komutanı ve sıkıyönetim bölge komutanı oldum. Topçu Okul Komutanı da 4. Kolordu Komutanı oldu. Görevlendirdiğim birlikler takviye maksatlı olarak Ankara’ya gidecek.’ şeklinde açıklamada bulunduğu, sözde sıkıyönetim direktifi gereği Ankara il merkezinde kontrolün ve asayişin sağlanması görevi verildiğinden bahisle daha önceden kendi el yazısıyla hazırladığı listede yer alan ve tugayın teşkilat yapısına aykın olarak karışık şekilde oluşturduğu birliklerin TİB Başkanlığı ile TÜRKSAT’ın ele geçirilmesi ve Ankara’daki bazı ana kavşakların kontrol altına alınarak trafiğe kapatılması amacıyla derhal hazırlanmaları ve görev yerlerine intikal etmeleri talimatını verdiği, söz konusu listeyi makasla keserek kışla dışına çıkacak ilgili grup komutanlarına teslim ettiği, toplantıdan çıkan bazı birlik komutanlarının ellerinde küçük kâğıtlar olduğunu gören ve inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün emir astsubayı olarak görev yapan tanık Astsubay Başçavuş…’in neler olduğunu sorduğu inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın ‘Bilmiyorum, yol kesecekmişiz, kapatacakmışız.’ dediği, bu kâğıtlardan bir tanesinin inceleme dışı sanık Üsteğmen …’in içinde olduğu … plaka sayılı araçta yapılan arama neticesinde bulunduğu ve üzerinde ‘ANK17Abdıılkadir Sucu 2 Asb 10 Uzm 4 Er Ankaraya giriş çevre yolu girişi engelle’ ibaresinin yazılı olduğunun görüldüğü,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün koruma ekibi kurmak amacıyla birkaç subay ve uzman çavuşun isimlerinin yazılı olduğu Özel Takım ibareli kâğıdı inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’a verdiği,
Bahsi geçen görevlendirme listesinde Hrk Mrk başlığı altında ismine yer verilen inceleme dışı sanık Harekât Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı …’ın Harekât Merkezinde görevlendirildiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün sanıklar Binbaşı … ve Yüzbaşı … ile inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’a izindeki personeli çağırmaları yönünde emir verdiği, ayrıca bu kapsamda sanık Üsteğmen … tarafından saat 22.27’de toplu mesaj sistemi vasıtasıyla tugay personeline ‘Birliğiniz görev almıştır, ikinci bir emre kadar izinler iptal edilmiştir, derhal birliğinize katılın, 58. Topçu Tugayı.’ şeklinde mesaj atıldığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından hazırlanan ve toplantıda grup komutanlarına kesilerek verilen iş bölümüne göre; Ankara’da bulunan TİB Başkanlığı ve TÜRKSAT ile Çevreyolu, Bağlıca, Ümitköy, Beysukent, Bilkent, ODTÜ, Söğütözü, AŞTİ, Samsun-Konya Yolu ve Adalet ve Kalkınma Partisi kavşağının kontrol altına alınmasını ve yolların trafiğe kapatılmasını sağlamak için 240 personelin ve 45 aracın görevlendirildiği,
1. Taburun içtima alanında telaş ve kargaşa içinde gerçekleştirilen ve tam teçhizatlı olarak çıkılan içtimada grup komutanlarının kendilerine verilen listede isimleri ve sayıları yazılı olan personeli temin etmeye ve belirlenen araçları hazırlamaya çalıştıkları,
Genelkurmay Başkanlığından gönderilen ve altında başka dosya sanıklan Tuğgeneral … Partigöç ile Kurmay Albay Cemil Turhan’ın isimlerinin yer aldığı Atama konulu mesaj formunun saat 21.48’de Topçu ve Füze Okul Komutanlığının Faaliyet Merkezine geldiği, saat 22.43’te Topçu ve Füze Okul Komutanlığı ile 58. Topçu Tugay Komutanlığına Haberleşme Merkezi üzerinden ulaşan ve Kurmay Albay Cemil Turhan ile Tuğgeneral ……. tarafından imzalanmış olan Sıkıyönetim direktifi konulu mesaj formunda;
‘1. Yüce önder Atatürk’ün bizlere armağan ve emanet olan Cumhuriyetin kurucu unsuru olan Tiirk Silahlı Kuvvetleri ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesi ışığında;
A. Milletin huzur güven ve refahını temin etmek,
B. Özgürlükler ve hukuk devleti önündeki fiili engelleri ortadan kaldırmak,
C. Milletin ve Devletin bekasını ve bölünmez bütünlüğünü devam ettirmek,
Ç. Devletin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazandırmak,
D. Cumhuriyetin karşı karşıya kaldığı tehlikeleri ortadan kaldırmak,
E. Yolsuzluk ve terörün önüne geçebilmek,
F. Hak ettiğimiz evrensel insan haklarını ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşlarımız için yeniden sağlamak,
G. Laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti düzenini yeniden tesis etmek,
Ğ. Uluslararası organizasyonlar ve toplum ile küresel barış, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini kurmak maksadıyla 16 Temmuz 2016 saat 03.00 itibari ile yönetime el koymuştur.
2. Aynı saatten itibaren tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
3. İkinci bir duyuruya kadar, askeri makamlarca görevlendirilecek veya izin verilecek kişi ve araçlar ile sağlık maksatlı intikaller hariç olmak üzere, 16 Temmuz 2016 saat 06.00’dan itibaren tüm yurtta sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
4. İllerin idaresi maksadıyla görevlendirilen il sıkıyönetim komutanları listesi EK-A’dadır. Atanan sıkıyönetim komutanları derhal görevlerini deruhte ederek gerekli faaliyetlere başlayacaktır. İhtiyaç duyulacak ilçelerde sıkıyönetim komutanlarının belirlenmesi ve görevlendirilmesi yetkisi il sıkıyönetim komutanlarına verilmiştir. Görevlendirilen sıkıyönetim komutanları 1402 sayılı sıkıyönetim kanundaki yetki ve görevlere haiz olarak faaliyetlerini yürüteceklerdir.
5. Sıkıyönetimin tatbiki ve kamu düzeninin tesisi maksadıyla halen kurulu bulunan askeri mahkemeler mevcut bağımsızlıklarını ve yetki alanlarını muhafaza ederek sıkıyönetim mahkemesi olarak görevlendirilmiştir. Buralarda görevlendirilen hakim ve savcı kimlikleri EK-B’dedir. Kolluk güçleri sıkıyönetim mahkemeleri tarafından verilen talimatların yerine getirilmesinden sorumludur.
6. İkinci bir düzenlemeye kadar kamu yetkisi ile yapılan tiim atama ve görevlendirmeler teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından veya onun vereceği yetkiye istinaden yapılacaktır. Bunun haricinde yapılacak işlemler yok hükmündedir.
7. Ankara ve İstanbul şehirleri asayiş ve takviye planı EK-C’dedir. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından emir komuta bütünlüğü içinde devletin yönetimi maksadıyla ‘Yurtta Sulh Konseyi’ teşkil edilmiştir. Yurtta Sulh Konseyi BM, NATO ve diğer tüm uluslararası yükümlülüklerimizi yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.
8. Meşrutiyetini kaybetmiş mevcut yürütme erki görevden el çektirilmiştir. Meclis fesh edilmiştir. Vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına karar vermeye yetkili mahkemeler önünde hesap vermesi sağlanacaktır.
9. Sıkıyönetim komutanları vazifelerini ilgi kanun gereğince yerine getirecektir. Bıı kapsamda, sorumlu oldukları illerde güvenlik ve asayişin temini ve muhafazası için tüm askeri ve kolluk güçlerini aktif olarak görevlendirerek, her türlü tedbiri alacaklardır.
10. 16 Temmuz 2016 saat 03.30 itibari ile tüm hava meydanları, limanlar, gümrük kapıları kontrol altına alınacak, ikinci bir emre kadar Türk vatandaşlarının her türlü vasıta ile yurtdışına çıkışlarına izin verilmeyecektir. 16 Temmuz 2016 saat 12.00’a kadar limanlarımızdan hiçbir gemi \e deniz vasıtasının çıkışma izin verilmeyecektir. 16 Temmuz 03.30’dan itibaren Sahil Güvenlik Komutanlığına ait tüm sahil güvenlik gemi ve botları deniz kuvvetleri harekât kontrolüne verilmiştir.
11. Tüm valiler görevden alınmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir ve Kayseri illerine ati vali ve büyükşehir belediye başkanları Yurtta Sulh Konseyi tarafından ivedilikle atandırılmışım. Diğer iller ve ilçelerdeki vali, kaymakam ile gerek görülen belediye başkanlarının yerine görevlendirilmeler sıkıyönetim komutanları tarafından yapılacaktır. Önümüzdeki günlerde tüm il, ilçe vali, kaymakam ve belediye başkanları için atamalar Yurtta Sulh Konseyi tarafından yapılacaktır.
12. Siyasi patilerin tüm faaliyetleri sonlandırılmıştır. Siyasi partiler hakkmdaki diğer adli ve idari işlemler müteakip dönemde yetkili makamlar tarafından ivedilikle yerine getirilecektir.
13. …, Başbakanlık, Bakanlıklar, Belediyeler, Valilikler ile kaymakamlıklar; TSK, Jandarma ve Polis Teşkilatı tarafından emniyet altına alınacaktır. Hiçbir evrak ve malzemenin bina dışına çıkarılmasına, imha ve tahrif edilmesine izin verilmeyecektir.
14. Halkın huzur ve güveninin sağlanması maksadıyla kamu düzenini bozucu toplantı, gcrsteri ve yürüyüş gibi hiçbir faaliyete izin verilmeyecektir. Kamu düzenin bozulmasına ve volandasın günlük yaşantısının aksatılmasına asla müsaade edilmeyecek, bit tiir eylem ve fiillerde bulunanlara gereken adli ve idari işlemler derhal yapılacaktır.
15. Tüm polis teşkilatı sıkıyönetim komutanları emrine alınmıştır. Vazifenin yerine getirilmesinde kusurlu davrananlar hakkında gereken adli ve idari işlemler sıkıyönetim komutanlıklarınca yapılacaktır.
16. Suçluların ve suç şebekelerinin içinde olanların ve arananların yakalanarak muhafaza altına alınması, asayiş ve emniyet temini maksadıyla sıkıyönetim komutanları, il, ilçe belediyeleri, emniyet müdürlükleri yakın işbirliği ve koordinasyon içerisinde çalışacaktır. Bu kapsamda vatandaşların da desteğinin sağlanması için gerekli tedbirler alınacaktır.
17. Halkın günlük ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik her türlü tedbir alınacaktır.
18. Sağlık ve cenaze hizmetlerinin aksatılmadan yürütülmesi maksadıyla sıkıyönetim komutanlıkları ve Sağlık Bakanlığınca tiim tedbirler alınacaktır.
19. Tiim vatandaşların can ve mal emniyetinin sağlanması için her türlü tedbir alınacaktır.
20. Yurtta Sulh Konseyi tarafından yürürlüğe konacak tiim talimat ve bildiriler genelkurmay başkanlığı resmi internet sitesinden duyularak resmi olarak tebliğ edilecektir.’ ifadelerine yer verildiği ve ayrıca söz konusu mesajın eklerinin de yine haberleşme sisteminden geldiği,
Darbe girişimi esnasında Genelkurmay Başkanlığı karargâhını ele geçiren kişilerce Yurtta Sulh Konseyi adı verilen yasa dışı bir oluşumun yönetime el koyduğuna dair mesaj formu ekindeki sözde atama listesine göre inceleme dışı sanık Tümgeneral …’nün 4. Kolordu ve Ankara Sıkıyönetim Komutanlıklarına, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … un ise mevcut görevine ilave olarak Topçu ve Füze Okul Komutanlığına atandığı, inceleme dışı sanık Tümgeneral …’nün sözde atamaya uygun olarak 16.07.2016 tarihinde saat 00.30’da 4. Kolordu Komutanlığına giderek 28. Mekanize Tugay Komutanlığındaki komutan odasına geçtiği, zırhlı birlikleri ve darbe sürecini sevk ve idare eden firari Tuğgeneral … Kalyoncu ile bir arada bulunarak süreci takip ettiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün ‘Tüm birlikleri arayın, kim çıktı, kim hazır, kim değil, sorup benimle görüştürün.’ şeklindeki emri üzerine kışla dışına gönderileceklerin isim ve telefonları yazılı olan listedeki grup komutanlarının Harekât Merkezinde görevli sanık Üsteğmen … ile inceleme dışı sanıklar Yüzbaşı … ve Astsubay Başçavuş … tarafından saat 23.20’den itibaren aranmaya başlandıkları ve tugay komutanıyla görüştürüldükleri,
Mühimmatla donatılan personeli taşıyan araçların, Genelkurmay Başkanlığının MY 55-4 (A) Yönergesinin 3-a maddesinde intikali tertip eden birlik tarafından güzergâh üzerindeki İl Jandarma Komutanlıklarına ve il merkezindeki Garnizon Komutanlıklarına en az 48 saat önceden mesaj çekileceği, önemli intikallerin Jandarma Genel Komutanlığına da mesajla bildirilmesi gerektiği, mesajı alan Garnizon Komutanlıklarının garnizondaki Merkez Komutanlığı Jandarma Erlik Komutanlığı vasıtasıyla mülkî makamlara ve mahallî emniyet birimlerine intikali bildirecekleri hükmünün yer almasına karşın hiçbir bildirimde bulunulmaksızın 58 Topçu Tugayından saat 23.39’da çıkmaya başladığı, en son aracın ise saat 00.21’de tugay nizamiyesinden çıktığı, söz konusu çıkış için herhangi bir görev emri belgesinin de mevcut olmadığı,
Nizamiye kapısından gerçekleşen çıkış esnasında gerek nizamiyede bulunan inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay … gerekse intikal süresince telefon imbatı kurularak inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral … tarafından veya Harekât Merkezindeki bir kısım personel aracılığıyla konvoydaki grup komutanlarına polis veya halk engeliyle karşılaşmaları durumunda silah kullanılması talimatının verildiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 23.30 civarında 55 Topçu Tugayında iki adet fırlatma aracına Bora füzesi yüklenmesi ve ayrıca 16.07.2016 tarihinde saat 01.00 sıralarında Topçu ve Füze Okul Komutanlığına bağlı Sakarya Kışlasındaki Fırtına obüslerinin çekici araçla alınarak Ankara ili Mamak ilçesinde bulunan 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına gönderilmesi yönünde talimatlar verdiği, ancak Bora füzesinin atışa hazır hâle getirilmediği ve Fırtına obüslerinin de Sakarya Kışlasından çıkarılmadığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 00.14’te tanık ilçe Jandarma Komutanı …’i arayıp sıkıyönetim ilan edildiğini, kendisinin sıkıyönetim komutanı olduğunu, tüm personelini acil olarak toplamasını ve vereceği emirleri beklemesini söylediği,
Saat 01.15 sıralarında Topçu ve Füze Okul Komutanlığının olduğu İnönü Kışlasının yanındaki Askeriye Camiinde selalann okunmaya başlandığı, bunun üzerine Topçu ve Füze Okul Komutanına vekâlet eden sanık Topçu ve Füze Okulu Öğretim Başkanı Albay …’nın halkın galeyana getirilmemesi gerekçesiyle gönderdiği inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın yanında inceleme dışı sanık Yüzbaşı …..’le birlikte anılan camiye gittiği, inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın ayakkabılarını çıkarmadan elindeki tabancayla caminin içine girip tanık Cami İmamı …’ya ‘Diyanet bitti. Diyanet yok, lağv oldu, şu anda biz varız.’ diyerek selaları susturmasını istediği, selaların merkezî sistem üzerinden Merkez Camiinden okunduğunu öğrenmeleri üzerine kışlaya döndükleri,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 01.35 sıralarında sözde sıkıyönetim direktifi ekindeki görevlendirmeye uygun olarak yeni görev yeri olan Topçu ve Füze Okul Komutanlığının bulunduğu İnönü Kışlasına gittiği, nizamiye girişinde okul komutanına vekâlet eden sanık Topçu ve Füze Okulu Öğretim Başkanı Albay … tarafından karşılandığı, bu esnada camilerden okunan selaların susturulması yönünde talimat verdiği, bunun üzerine inceleme dışı sanık Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı Öğrenci ve Kurslar Tabur Komutanı Yarbay …’ın daha önceden hazırlatmış olduğu silahlı ve teçhizatlı hâldeki 50 kursiyer uzman çavuştan oluşan ve 3 Unimorg marka aracın yer aldığı bir birlikle saat 01.45 civarında kışladan çıkıp Merkez Camiine giderek okunmakta olan selayı mikrofonun kablosunu çekmek suretiyle susturmaya çalıştığı, ancak silahım çekmek istediği anda Sanayi Camii İmamı Metin Altay tarafından engellendiği ve camideki diğer din görevlileri ile halkın etkili bir şekilde karşı kovmaları nedeniyle amacına ulaşamadığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 01.40 sıralarında tanıklar Polatlı Belediye Başkanı … ile Polatlı İlçe Müftüsü …’yu arayıp selaların okunduğu merkezi ses yayınını kestirmeye uğraştığı,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in tugayda kalan personeli 1. Taburun içtima alanında toplayarak saat 01.30 sıralarında gerçekleştirdiği içtimada araçlarını ve silahlarını hazırlamalarını, ihtiyaç olunca hemen gidileceğini ve emrini beklemelerini söylediği,
Tugaydan çıkan araçların oluşturduğu konvoyun büyük bir kısmının saat 01.00-01.30 civarında Ankara girişindeki Yapracık Yokuşu mevkiinde halk ve kolluk görevlileri tarafından kara yolu kapatılarak ilerlemelerinin durdurulduğu, dönmek istemişlerse de dönüş yolunun da aynı şekilde kapatılmış olması nedeniyle bulundukları yerlerinden hareket edemedikleri, dönme imkânı bulup Polatlı’ya doğru intikal etmek isteyenlerin Basri Köyü civarında önlerinin kesildiği, küçük bir kısmının tugaya geri dönebildiği, bir kısmının ise henüz Polatlı’dan çıkmadan halkın ve kolluk güçlerinin müdahalesiyle önlerinin kesildiği,
İnceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün konvoyun ilerlemesini sağlamak amacıyla saat 01.00’e doğru tanık İlçe Emniyet Müdürü …..tanık İlçe Jandarma Komutanı …’i arayıp yolun açılması için girişimde bulunmalarını istediği, aksi hâlde sıkıyönetim kanunları gereğince cezalandırılacaklarını bildirdiği,
Topçu ve Füze Okulu Harekât Merkezinde faaliyetine devam eden inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 07.00 sıralarında okula gelen Merkez Komutanlığı görevlilerince göz altına alındığı,
DAİRE KARARI :
3- …, …, … ve … hakkında verilen kararlar yönünden;
Kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarım temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, ancak suçun icrası bağlamında katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin; konumlan, eğitim düzeyleri, rütbeleri ve mesleki tecrübeleri itibariyle verilen emrin ve eylemlerinin suç teşkil ettiğini ve bu emre uymak zorunda olmadıklannı bilebilecek durumda olmaları nedeniyle haklannda TCK 24/1-4, 30. maddelerinin tatbik şartlan da bulunmadığından eylemlerinin TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı; bahsi geçen suçtan dolayı hüküm kurulurken de konumlan ve eylemlerinin nitelikleri göz önünde bulundurularak sanıklardan …, Ismail Kanal, …, …’un somut olaydaki yardım teşkil eden eylemleri ile orantılı olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmalan gerektiği gözetilmeksizin delillerin değerlendirilmesinde düşünülen yanılgı ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
İTİRAZ :
İtiraza konu sanıklar yönünden yapılan değerlendirmede;
1- Sanık …’nın albay rütbesiyle olay günü Topçu ve Füze okul Komutan vekili olarak görev yaptığı, Yurtta Sulh Konseyi tarafından Genelkurmay Başkanlığından gönderilen ‘Atama’ konulu Tümg. …’nün Ankara Sıkıyönetim Komutanı ve 4 üncü Kolordu Komutanlığına atandığına dair mesaj formunun saat 21.48’de Topçu ve Füze Okul komutanlığına ulaştığı, sanığın bu atama emrinin kendisine telefon ile saat 21.59’da bildirilmesi üzerine Topçu ve Füze Okul komutanlığına gelerek, burada sanık …’ye atama emirlerini bildirip akabinde tüm komutanlıklara gelen sıkıyönetim direktiflerini bildirmek üzere ana ast birlik komutanlarıyla toplantı yaptığı, sıkıyönetim direktifleri çerçevesinde o gece için çağırdığı albay sanık … ve Okul komutanlığı bünyesindeki Öğrenci ve Kurslar Tabur komutanı yarbay Abdülkerim Ceyhana birlikte ilçenin durumu ile ilgili olarak keşif yapmaya gönderdiği, sanıklar … ve …’ın yanlarında sanık … ile birlikte …’ın özel sivil aracı ile keşif yaptıkları ve akabinde sanık … ve …’ü kışlanın hemen yanındaki Askeriye camiinde okunan selaların susturulması için gönderildiği yine sanık …’ın 48 kursiyer uzman çavuşu silahlandırıp mühimmat dağıtarak kışla dışına çıkması için sanık … ile birlikte 3 adet Mercedes Unimog marka aracı şoförleri ile birlikte sanık … …. refakatinde Kurs tabur komutanı …’ın emrine gönderdiği, ve ayrıca sanık …’nın emir komutasındaki Eğitim Destek ve Tatbikat Alay komutanlığına bağlı Eğitim destek taburu bünyesinde bulunan bir adet ZPT’nin (Zırhlı Personel Taşıyıcı) sanık …’ın emrine gönderilmek üzere hazırlatmasını müsaade ettiği ve sanık … ile saat 22.39.25 ila saat 01.24.45 arasında toplam 11 adet görüşme yaparak, Topçu ve Füze Okul komutanlığına atanan sanık …’ü saat: saat 01.35’de 3 nolu nizamiye girişinde karşıladığı ve sanık …’ün okul komutanlığı 2. Karargah binasındaki faaliyet izleme merkezinde birliklerin takip ve sevk ve idare etmesini yanında bulunup destekleyerek, bu şekilde anayasayı ihlal suçunu işlediği anlaşılmıştır.
Albay rütbesi, Polatlı Topçu ve Füze Okulu Komutan vekili olan sanığın emir komuta zincirinde ikinci sırada olduğu, okul komutanının darbecilerin atama emrine uyarak ayrılış yapmasından sonra yine darbecilerin atamasına göre 58. Topçu Tugay komutanlığı ile birlikte okul komutanlığına atanan sanık …’ün de Topçu Tugayında olduğu süre zarfında darbe kalkışmasına dair faaliyetleri bizzat yürüttüğü, Askeriye Camii’ne selaların susturulması için sanık … ve yine bu sanıkla birfikte Polatlı İlçe merkezinde okunan selaları susturma üzere görevlendirdiği sanık …’ın cebir ve şiddet içeren bu eylemleri nedeniyle anlı suç yönünden fail olarak kabul edildikleri gözetildiğinde, onlara silahlandırdıkları kursiyer uzman çavuşlardan oluşan birlikle birlikte bu görevi yerine getirme emri veren sanığın yardım eden sıfatıyla cezalandırılmasının mümkün olamayacağı, bu nedenle sanığın iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve rütbesine uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai hareketlerde bulunduğu, fiil üzerinde müşterek hakimiyetinin bulunduğu,
2- Sanık …’in üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında Hava Savunma Batarya Komutan vekili olarak görev yaptığı, …’ün 15.07.2016 tarihinde önce gece eğitimi yapılmasını emretmesi ardından gece eğitimi yapan birlikleri denetleyeceğini, silah, teçhizat ve mühimmat almalarını, füzeler dahil fırlatma araçlarının yüklenmesini emretmesi üzerine tugay komutan yardımcısı …’in saat 20.00’de Tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri ve birlik komutanları ve ilgili personel ile toplatıntı icra ettiği, toplantıya sanık …’in de katıldığı,
Sanığın daha sonra saat 21.33 sularında sanık … tarafından Tugay Harekat Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı, …’ün ‘TSK’nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği’ şeklinde açıklamaları sonrasında, sanık …’ın toplantıda bulunmaması ve …’in bataryasında takım komutanı olarak görev yapması nedeniyle başlık kısmında ‘(10) AKP’ yazılı olan üsteğmen …’ın grup komutanı olarak göründüğü ve personel isimlerinin bulunduğu kağıt parçasını sanık …’in …’den aldığı, … tarafından sanık …’e kavşağı kontrol altına alıp trafiğe kapama görevi verildiği, ancak sanık …’in bir süre sonra sanık …’ı harekat merkezine çağrdığı, kağıdı …’a verdiği, …’ı …’ün yanına götürerek görüştürdüğü,
Kendisine verilen görev kapsamında …’ün tugay teşkilat yapısına aykırı olarak yeni oluşturduğu birliklerin oluşum sürecini takip edip personel ve araçların dağılımını yaptığı, bu kapsamda; kendi bataryasının takım komutanı olan sanık … ile beraber AK Parti genel merkezinin bulunduğu kavşağı trafiğe kapatma ve kontrol altına almak için görevlendirilen grubun sözde görev/personel listesinde isimleri yazan personel ve eksiklikleri batarya personelinden tamamlayarak silah, teçhizat ve mühimmat alımı gibi hazırlıklarını yaptıkları, …’ın dijital materyalindeki SMS mesajı içeriklerine göre saat 21.55 civarında batarya personeli olan sanık astsubay Umut Nuri Altun’a hafif silah mühimmatı alınması talimatı verdiği, bataryanın ….. plaka sayılı BMC marka araçlarını intikale hazır hale getirdikleri ve araçlardan birine markoni marka telsiz taktırdığı; ayrıca bataryasının personeli olan uzman erbaşlar …, …, …, …’yi ‘AŞTİ’ grubu komutanı sanık …’ın emrine gönderdiği, uzman erbaşlar …, …, …, …, …’ü ise ‘Çevre Yolu’ grubu komutanı sanık …’in emrine gönderdiği,
Sanık …’in harekat merkezindeki toplantıdan bataryasına dönmeden önce saat 21.51’de …’a ‘Yakındaki herkes hemen mesaiye gelsin’ şeklinde mesaj gönderdiği, batarya personeli olan sanık …’a mesaj göndererek izinde olan personeli çağırmasını emrettiği, saat 01.04’te whatsapp grubundan gönderdiği ‘Yıllık izinde olan ve hala bataryaya katılamayan arkadaşlar bu gece bir şekilde yola çıkıp yarın bataryada olacak. Tug.k. emridir.’ şeklindeki mesajla izinli personeli tugaya çağırdığı, bunun üzerine bir kısım izinli personelin sanık … ile irtibata geçtiği, sanığın bu defa saat 02.44’te ‘Arkadaşlar şu an yollar kapalı olduğu için zaten gelemeyeceksiniz. Yola çıkmayın telefonunuz açık olsun benden emir bekleyin’ ve saat 03.27’de ‘Arkadaşlarım Tugayın göndermiş olduğu mesaj emrinde henüz bir değişiklik yok ancak sizleri mağdur etmemek adına böyle bir tedbir aldım. Yolların durumunu değerlendirerek kendi tedbirinizi alın. Yola çıkmış olanların gelmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum. Yollar kapalıysa da biraz beklemenizde fayda var.’ şeklinde mesajlar göndererek tugaya çağrılan personeli sevk ve idare ederek darbe girişimine iştirak etmelerini sağlamaya çalıştığı,
Ankara’ya gitmeye çalışan sanıklar ile halk arasında tartışma çıktığının ve polis tarafından silahlarının alınmak istendiğinin aynı whatsapp grubunda bildirilmesi üzerine sanık …’in tugay komutan yardımcısı …’ten aldığı talimatla ‘Polise kesinlikle silahınızı vermeyin, halk iyice şiddetini arttırırsa polisi siz arayın’ şeklinde mesaj göndererek darbe girişimi kastıyla tugay dışına çıkan sanıklara silahlarını polislere teslim etmemeleri, gerekirse polisin üzerini arayıp silahını almak suretiyle etkisiz hâle getirilmesi, bu suretle cebir uygulamaları yönünde emir vererek tugay dışındaki sanıkları sevk ve idare ettiği, bu şekilde anayasayı ihlal suçunu işlediği anlaşılmıştır.
Sanık … tarafından 15 Temmuz günü saat 21.33’te yapılan ve hazır bulunan bulunanlara darbe ve sıkıyönetim ilanının tebliğ edildiği, darbe kalkışması esnasında kendilerine verilen görevin açıklandığı toplantıya katılan sanığın, kendisine toplantıya katılmayan kendi bataryasının takım komutanlarından sanık … için planlanan AK Parti binasını ele geçirme görevinin tevdi edilmesi üzerine …’ı birliğe çağırıp bu görevi ona verdiği, hem … emrine verilen birliği oluşturup silahlanmaları emrini verdiği, yine bataryasından uzman erbaşları ayrıca AŞTİ görevi verilen sanık … emrine, bir kısım personelini ise Çevre Yolu için görevlendirilen sanık …’in emrine gönderdiği, ayrıca bataryasına ait üç aracı da intikale katılacak birlikler emrine verdiği, birlik dışında olup birliğe katılma emri verilen personeli sevk ve idare ettiği, halkın yolu kesip polisin silahlarına el koymak istediğini bildiren birlik komutanlarına tugay komutan yardımcısı Albay …’in talimatıyla kesinlikle polise silah teslim edilmemesi gerekirse polisin üstünün kendileri tarafından aranması emrini verdiği, onun emri ile kışla dışına intikale çıkan sanık …’ın fail sıfatıyla cezalandırıldığı gözetildiğinde, sanığın iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve rütbesine uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai hareketlerde bulunduğu, fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurduğu,
3- Sanıklar …, …, … yönünden:
a) Sanık Üsteğmen … sanık …’ün 15.07.2016 günü saat 21.33’te yaptığı toplantıya katılan ÇNR birlik komutanı olan sanığa sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/Söğütözü Kavşağını trafiğe kapatma, kontrol altına alma görevinin verildiği,
Bu görev kapsamında Kur. Bşk. …ve Eğt. Şubesi Ateş Destek Subayı ve fail olarak cezası onanan sanık Yüzbaşı …’in diğer sanık … ile birlikte kendi birlik oluşumunu sağlayarak ve diğer yeni oluşturulmuş birliklere gidecek personelleri de ilgili birliklere göndererek, birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yaptıkları,
Bu şekilde birliğini oluşturan sanıklar … ve …’nun toplam 23 personel ve 4 araçla kışlanın 1 nolu nizamiyesinden saat 00.16.15 ila 00.16.53 arasında çıkarak Ankara’ya doğru yol aldıkları, Polatlı/E-90 karayolu üzeri Kargalı köyü ayrımı (Hızlı Tren köprüsü) mevkiinde polis barikatını aşarak yoluna devam edip, Ankara girişi Yapracık Yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbeye teşebbüsün başarısız olması karşısında ilerlemenin imkansızlığı nedeniyle bir süre bekledikten sonra Polatlı’ya dönüşe geçtikleri ve Basri Köy/Yassıhöyük bölgelerinde yanlarındaki diğer sanıklar ile birlikte yakalandığı anlaşılmıştır.
b) Sanık Üsteğmen …’ın sanık Tugay Komutanı …’ün sıkıyönetim emirlerini tebliğ ettiği olay günü saat 21.33’teki toplantıya katıldığı, sanığa sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak hakkında fail sıfatıyla atılı suçtan verilen ceza onanan sanık Yarbay … ile birlikte Telekomünikasyon İletişim Başkanlığını ele geçirme ve kontrol altına alma görevi verildiği,
Bu görev kapsamında adı geçen sanıkların birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yaptıkları,
Sanıklar Lojistik Şube Müdürü Yarbay … ve …’ın toplam 32 personel ve 5 araçla kışlanın 2 nolu nizameyesinden saat 23.50 ila 23.51 arasında çıkarak Ankara’ya doğru yol aldıkları, Temelli çıkışındaki engellemeyi aşarak, Ankara girişi Yapracık Yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbeye teşebbüsün başarısız olması ve ilerlemenin imkansızlığı nedeniylebir süre bekledikten sonra kışlaya dönüşe geçtikleri ve Basri Köyü bölgesinde yakalandıkları anlaşılmıştır.
c) Sanık Üsteğmen …’in sanık Tugay Komutanı …’ün sıkıyönetim emirlerini tebliğ ettiği olay günü saat 21.33’teki toplantıya katıldığı, sanığa sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak hakkında fail sıfatıyla atılı suçtan ceza verilen sanık Lojistik destek Komutanı Binbaşı …’la birlikte bakım bölük komutanı Sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/Samsun-Konya yolu kavşağını trafiğe kapatma, kontrol altına alma görevinin verildiği,
Bu görev kapsamında adı geçen sanıkların kendi birlik oluşumunu sağlayarak ve diğer yeni oluşturulmuş birliklere gidecek personelleri de ilgili birliklere göndererek, birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yaptıkları,
Bu şekilde birliğini oluşturan sanıklar … ve …’in, toplam 16 personel ve 4 araçla kışlanın 2 nolu nizamiyesinden saat 00.20 ila 00.21 arasında çıkarak Ankara’ya doğru yol aldıkları, Polatlı/E-90 karayolu üzeri Polatlı-Terminal önünde polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbeye teşebbüsün başarısız olması karşısında ilerlemenin imkansızlığı nedeniyle yanlarındaki diğer sanıklar ile birlikte yakalandıkları anlaşılmıştır.
Her üç sanığın da olay tarihinde saat 21.33’te sanık Tugay Komutanı …’ün darbe girişimini ve sıkıyönetim emirlerini tebliğ edip görev dağılımı yaptığı toplantıya iştirak ederek darbe girişimi kapsamındaki görev emirlerini aldıkları, Ankara şehir merkezindeki bir takım hassas noktaların ele geçirilmesi ve kontrol altında tutulması için oluşturulan üç ayrı birlikte görevlendirildikleri, yaklaşık 90 kilometre uzaktaki hedeflerine teçhizatları ile intikale başladıktan ve Temelli’deki barikat noktasını aşarak Yapracık Yokuşu’na kadar geldikleri ve burada halkın yolu kapatması karşısında yollarına devam edemedikleri orada veya dönüş yolunda yakalandıkları olayda;
Bu sanıkların eylemiyle aynı mahiyette olan ve birlikte hareket ettikleri kendilerinden üst rütbede olan diğer sanıklann fail olarak cezalandırıldıklan ve Yüksek Dairenin de bu vasıflandırmayı kabul ettiği, sanıkların iştirak iradeleri gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduklan mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulundukları, böylece amaç suç yönünden fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları, bu nedenle TCK’nın 37. maddesi kapsamında ‘doğrudan fail’ olarak kabul edilmeleri gerektiği düşüncesine varılmıştır.
4- Sanık …’ın yüzbaşı rütbesiyle 58. Topçu Tugayında Harekat ve Eğitim Kısım Amiri olarak görev yaptığı, aynı zamanda 1. Topçu Taburu Komutanlığı görevini vekâleten yürüttüğü, …’ün 15.07.2016 tarihinde önce gece eğitimi yapılmasını emretmesi ardından gece eğitimi yapan birlikleri denetleyeceğini, silah, teçhizat ve mühimmat almalarını, füzeler dahil fırlatma araçlarının yüklenmesini emretmesi üzerine tugay komutan yardımcısı …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda tüm şube müdürleri ve birlik komutanları ve ilgili personel ile toplatı icra ettiği, toplantıya sanık …’ın da katıldığı,
Sanığın daha sonra saat 21.33 sularında sanık … tarafından Tugay Harekat Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı, sanık …’ün ‘TSK’nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği’ şeklinde açıklamaları sonrasında kendisine verilen görev kapsamında önce 1. Topçu Taburunu içtima alanında topladığı, daha sonra …’ün tugay teşkilat yapısına aykırı olarak hazırladığı birlik listelerindeki isimleri okuyarak ve diğer grup komutanlarının birlik oluşturmalarını takip ederek yeni birliklerin oluşumunu temin ettiği, birinci tabur bünyesindeki mühimmat, personel ve araçların dağılımını yaptığı,
Bu kapsamda; 1. Tabur 5. Batarya komutanlığından … plaka sayılı araç ve şoförü sanık Uzman çavuş…’i,…. plaka sayılı araç ve şoförü uzman çavuş …’u, ….plaka sayılı aracı ve şoförü …’ı, aynı taburun 2. Batarya komutanlığından …plaka sayılı araç ile şoförü …’i ‘Çevre Yolu’ grup komutanı sanık …’in emrine gönderdiği, 1. tabur karargah takım komutanı olan Asb.Bçvş …’e silah ve teçhizat aldırtarak ‘Ümitköy’ grup komutanı sanık … emrine gönderdiği, 1. tabura tahisisli …. plakalı fırlatma aracı ile…. ve …. plaka sayılı Man marka personel /mühimmat kamyonları şoförleri olan uzman erbaşlar …, … ve …’ü, kursiyer teğmen …’ü ve birinci tabura tahisisli …. plakalı fırlatma aracı ile…. ve …plaka sayılı Man marka personel /mühimmat kamyonunu ‘Beysukent’ grup komutanı sanık …’ın emrine gönderdiği, …’i 4. Batarya Komutanlığından mühimmat alabileceğini söyleyip yönlendirdiği, ‘Bilkent’ grup komutanı …’in emrine 4 araç ve 5 personel verilmesini temin ettiği, sanık astsubay …’e mühimmat alınmasını emrettiği ve ‘Türksat’ grup komutanı …’in emrine gönderdiği, 4 Man marka araç ve 4 uzman çavuşu ‘Samsun-Konya Yolu’ grup komutanı …’un emrine gönderdiği, sanık Yüzbaşı …’ın isteği üzerine uzman çavuşlar …, …, Habip Ürün ve Uzman Çavuş … ile 2 aracın ‘Özel Takım’ isimli koruma ekibinde görevlendirilmesini temin ettiği,
Dosya kapsamına göre … tarafından öğlen saatlerinde verilen emirde sadece gece eğitimi yapılacağı bildirilmiş, bu eğitimin icrası için izinlerin iptal edilmesi, garnizon dışına çıkışlara izin verilmemesi, gönderilmiş olan personelin geri çağırılması yönünde verilmiş bir emir bulunmamasına karşın, sanık …’ın 15.07.2016 saat 12.58’de sanıklar …’a ve …’a gönderdiği mesajlarda ‘Kimseye izin vermeyin. Gönderdiğiniz varsa çağırın, garnizon terk te vermeyin. Eğitim 19:00-23:00. 24 de olabilir. Eğitim planlayın. Eğitim yapan personel araç olsun. Başında bulunun’ şeklinde emirler verdiği,
Olağan bir gece eğitimi yapılması dışında henüz verilmiş bir emir bulunmaması, tugay dışına çıkılarak Ankara’ya gidilmesi ve izinli personelin çağırılması emirlerinin ise … tarafından saat 21.33’teki toplantıda verilmiş olmasına karşın, sanık …’ın …’a saat 18.20’de gönderdiği mesajda ‘Telefonlar açık olsun.’, saat 18.33’te gönderdiği mesajda ‘İntikal düzeni alin diyebilirler. Eksik için diğer bt.lardan takviyeyi duşunun.’ saat 18.47’de gönderdiği mesajda ise ‘Dış birliktekileri de çağırmaya hazır olun.’ şeklinde emirler verdiği, mühimmat yüklemesi yapılması emrinin … tarafından birlik komutanlarına saat 20.30’da yapılan toplantıda açıklanmış olmasına karşın, sanık …’ın …’a saat 19.12’de gönderdiği mesajda ‘Mühimmat yükleyin de diyebilir. Cephaneliklerin anahtarı filan hazır olabilir’ şeklinde mesaj gönderdiği,
Sanığın bu şekilde darbe girişiminde önce yaptığı hazırlık faaliyetleri ile darbe girişiminden önceden haberdar olduğunu gösterdiği, kalkışma öncesi ve kalkışma başladıktan sonraki yoğun faaliyetleri, tugay teşkilat yapısına uymayan birlik oluşumundaki etkinliği, pek çok yeni birliğe personel ve araç temin etmiş olması gözetildiğinde, sanığın iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve rütbesine uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai hareketlerde bulunduğu, fiil üzerinde müşterek hakimiyetinin bulunduğu,
Askeri darbeye teşebbüs suçtur. Darbe eylemi başarıya uğradıktan sonra daha önceki (27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 vs.) örneklerinde görüldüğü gibi yönetimi ele geçiren güç kendisi Anayasayı ihlal etmesine rağmen meşru yönetimi Anayasayı ihlalle suçlayıp yargılama yüzsüzlüğünü gerçekleştirmektedir. (27 Mayıs 1960, Yassıada Yargılamaları) Bu husus gözönüne alınarak yasa koyucu darbeye teşebbüsü suç saymıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’muzun 35. maddesine göre;
‘Madde 35- (1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
(2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.’
Olarak düzenlenmiştir.
Ayrıca darbeye teşebbüs ederek Anayasal düzeni değiştirmek TCK’nın 309/1, yürütme ve yasama organının cebir yoluyla görevlerini engellemek TCK’nın 311 ve 312. maddesinde düzenlenmiş olup söz konusu sanıklardan …’nın darbe bildirisi gönderen illegal Yurtta Sulh Konseyinin yazısı Tugay Komutanlığına geldikten sonra darbenin gerçekleşmesi için ve darbenin başarıya ulaşması amacıyla sıkı yönetim direktiflerini bildirmek üzere ana ast birlik komutanlarıyla toplantı yaptığı, halkın darbeye direniş göstermesi üzerine alt rütbeli Albay olan …’ı Yarbay …’la birlikte Polatlı ilçesine keşif yapmaya gönderdiği, daha sonra sanığın talimatıyla sanık …’la ve …’ü darbeye direnişin sembolu olan selaları susturmak üzere askeri camiye gönderdiği Okul Komutanlığı 2. Karargah Binasındaki Faaliyet İzleme Merkezindeki birliklerin takip, sevk ve idare edilmesini sağladığı sanığın yukarıda sayıp burada tekrar etmeyeceğimiz eylemleri dikkate alındığında; darbenin gerçekleşmesi için tüm faaliyetleri yaptığı ancak eyleminin darbenin gerçekleşmemesi nedeniyle teşebbüs aşamasında kaldığı ve suça doğrudan katıldığı,
Sanık …’in yine darbenin gerçekleşmesine yönelik eylemleri bulunduğu olay günü saat 20.00’de temyiz dışı sanık …’ün silah teçhizat ve mühimmat almaları talimatı alması üzerine toplantıya katıldığı saat 21.30’da Tugay Harekât Merkezindeki toplantıya katılarak darbenin gerçekleşmesine yönelik olarak darbenin direnç merkezlerinden olan iktidar partisi Ak Partinin bulunduğu kavşağı kontrol altına alıp trafiğe kapatma görevi verildiği,
Sanığın herkesi ‘Yakındaki herkes hemen mesaiye gelsin’ şeklinde askeri personele mesaj gönderdiği bu konuda ısrarla birden çok mesaj göndererek darbenin gerçekleşmesi için personel sayısını çoğaltmaya çalıştığı, ‘Polise kesinlikle silah vermeyin halk iyice şiddeti arttırırsa polisi siz arayın’ şeklinde mesajlar çektiği,
Sanık …’nun darbe direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara Söğütözü kavşağını trafiğe kapatma görevini aldığı bunu gerçekleştirmek için olay gecesi dört araçla 1 nolu nizamiyeden çıkarak Ankaraya doğru yol aldığı polis barikatını da aşıp Yapracık Yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması nedeniyle Polatlı’ya döndüğü, …’a da İletişim Başkanlığını ele geçirme görevi verildiği, Üsteğmen …’e Samsun-Konya kavşağını trafiğe kapatma görevi verildiği, …’ın da darbe bildirisini aldıktan sonra darbenin gerçekleşmesi amacıyla yapılan toplantılara katıldığı, tugay teşkilat yapısına aykırı olarak hazırlanan birliklerin oluşumunu temin ettiği, darbe girişimini gerçekleştirmek üzere Ankara yoluna çıkan araçları düzenleyerek organize ettiği, darbenin gerçekleşmesi için araçlara talimat verdiği, ‘Mühimmat yükleyin diyebilir cephaneliklerin anahtarları da filan hazır olabilir’ şeklinde mesajlar gönderdiği,
1960 yılında yapılan darbe ve toplumsal yapı dikkate alındığında; yine 2016 yılındaki girişilen darbe girişimi karışlaştırıldığında; halkın direnişi ve ülkenin gelişmişliği basın yayın iletişim araçlarının gelişmişliği ve çeşitliliği karşısında; darbe girişiminin başarıya ulaşıp ve duruma hakim olması zor olup söz konusu sanıklar bu zor durumu kolaylaştırmak amacıyla ülkenin başkentinde darbeye karşı olan direnişi kırmak amacıyla yukarıdaki eylemleri göstererek vahim nitelikte faaliyette bulundukları Yargıtayımızın daha önceki uygulamalarına yerleşmiş içtihatlarında tespit edildiği gibi aşikardır. Sanıkların eylemleri doğrudan suça katılmak olup ellerinde olmayan sebeple sonuç gerçekleşmemiştir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi darbeye teşebbüs suçtur. Teknik olarak bu suça asker olan ve fiilen katılan sanıkların yardım eden olarak cezalandırılması usul ve yasaya uygun değildir. Sanıkların en basit eylemi sayılabilecek selaların susturulmasına yönelik eylem dahi halkın direnişini kırmaya yönelik olduğundan fiilen TCK’nın 37. maddesini kapsar şekilde eylemin gerçekleştiğini gösterir. Yardım eylemi misalen ancak askerî birliklerle Ankara’ya doğru hareket ederken mevcut sanıklarımıza benzin, su vs. veren darbe sever kişilerin eylemi olarak tanımlanabilir.
Ayrıca tüm sanıkların eyleminin TCK’nın 311 ve 312. maddelerine ilişkin suçları da ihlal etmektedir. Ancak bu konuda dava açılmadığından cezalarının iddianamede eylemler tanımlandığından alt sınırdan ayrılarak arttırılması gerektiğini düşünmekteyiz. Tanımladığımız tüm eylemler tipiklik açısından darbeye teşebbüs suçunu oluşturmaktadır. Bu sebeple sanıkların eylemlerinin Anayasal düzeni ortadan kaldırıp hükümeti ve meclisi işlevsiz hâle getirmeye teşebbüs etmektir. Ancak TCK’nın 35. maddesindeki tanımda olduğu gibi sanıklar bu eylemi gerçekleştirmek için tüm faaliyetleri yerine getirmiş ancak darbeye karşı olan asker, polis ve sivil vatandaşlarımızın direnmesi üzerine eylemi gerçekleştirememişler atılı suçu doğrudan (TCK 37) işlemiş oldukları gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.”,
Düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
2. Sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve … yönünden;
Sanık …’ın; astsubay çavuş rütbesiyle 58. Topçu Tugayı Muhabere Şubede görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 tarihinde mesaiden sonra izin alıp bir akrabasının düğününe katılmak için eşinin memleketi olan Günyüzü ilçesine bağlı Gümüşkonak Kasabasına ailesiyle birlikte gittiği, Muhabere Şubeye vekâlet eden tanık Astsubay Başçavuş …’in izinde olan personelin çağrılması yönünde emir verilmesi üzerine sanığı arayıp kışlaya gelmesi gerektiğini söylediği, tugayın ortak mesaj sisteminden gönderilen tugaya gelmeleri gerektiği yönündeki mesaj üzerine saat 00.00 civarında kışlaya geldiği, ne yapması gerektiğini sorduğu tanık Astsubay Başçavuş …’in telsizci olan sanığı Harekât Merkezine gönderdiği, burada bulunduğu esnada inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın emri üzerine saat 01.20 civarında kışla dışına çıkan ve intikal hâlinde olan gruplardaki bazı kişileri arayıp durumlarını sorduğu, tugay komutanının sözde görevlendirmesi kapsamında kışla dışına çıkarak Ankara Çevre Yolu Kavşağına doğru giden grubun komutanı olan inceleme dışı sanık Üsteğmen …’i saat 02.20 civarında yine inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’ın emri üzerine aradığı ve “Tugay komutanının emridir. Karşınıza sivil halk, polis çıkarsa ateş açın.” dediği, saat 02.30’a doğru televizyonda gördüklerinden etkilenen tanık Astsubay Başçavuş …’in binadan dışarı çıktığı esnada Harekât Merkezinin camından görmesi üzerine yanına çağırdığı sanığa buradan hemen uzaklaşması gerektiğini söylediği, bu nedenle Harekât Merkezinden çıktığı ve sonrasında herhangi bir faaliyette bulunmadığı,
Sanık …’ın; binbaşı rütbesiyle 58. Topçu Tugayı İstihbarat Şubede müdür olarak görev yaptığı, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda şube müdürleri ve birlik komutanlarıyla yaptığı toplantıya katıldığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda verilen görev kapsamında izinde olan personeli sanıklar Üsteğmen … ve Yüzbaşı …’la birlikte saat 22.27-04.08 arasında aramak veya mesaj göndermek suretiyle kışlaya çağırdığı, bu kişileri saat 04.09’dan itibaren tekrar aradığı veya mesaj gönderdiği,
Sanık …’ın; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayı Personel Şubede kısım amiri olarak görev yaptığı, inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün saat 21.00 civarında gittiği fotokopi odasının kapısının kilitli olduğunu görmesi üzerine tanık Astsubay …’a kapıyı kırmalarını emrederek açtırması sonrasında verdiği kâğıtların fotokopisini çektiği, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda verilen görev kapsamında izinde olan personeli sanıklar Binbaşı … ve Yüzbaşı …’la birlikte saat 22.27-01.49 arasında aramak suretiyle kışlaya çağırdığı, bu kişilere saat 04.05’den itibaren tekrar mesaj gönderdiği,
Sanık …’ın; yüzbaşı rütbesiyle 58. Topçu Tugayında plan subayı olarak görev yaptığı, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda şube müdürleri ve birlik komutanlarıyla yaptığı toplantıya katıldığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda verilen görev kapsamında izinde olan personeli sanıklar Üsteğmen … ve Binbaşı …’la birlikte saat 22.34-01.23 arasında aramak veya mesaj göndermek suretiyle kışlaya çağırdığı, bu kişileri saat 03.57’den itibaren tekrar aradığı veya mesaj gönderdiği,
Sanık …’ın; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayında 1. Topçu Taburu 1. Bataryanın komutanı olarak görev yaptığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda verilen görev kapsamında tugay komutanının tugayın teşkilat yapısına aykırı olarak yeni oluşturduğu birliklerin oluşum sürecini takip ettiği, personel ve araç dağılımı yaptığı, bataryasındaki bir kısım personeli ve aracı diğer grup komutanlarının emrine gönderdiği,
Sanık …’in; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayı Harekât Merkezinde amir vekili olarak görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 tarihinde özel işleri nedeniyle izinli olduğu, inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’in saat 09.00 sıralarında arayıp nöbet değişikliği olması nedeniyle kışlaya dönmesini istemesi üzerine yıllık izne çıkacağı için 29 Temmuz 2016 tarihindeki nöbetinin değiştirilmesi hâlinde gelebileceğini söylediği, bu teklifinin kabul edilmesini takiben saat 13.00 civarında kışlaya geldiği ve tugay nöbetçi subaylığını devralıp nöbet işleriyle uğraştığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, kışla dışına çıkacak grup komutanlarının cep telefon numaralarının irtibat amacıyla listesini yaptığı, verilen görev kapsamında tugayın toplu mesaj sistemi vasıtasıyla saat 22.27’de “Birliğiniz görev almıştır, ikinci bir emre kadar izinler iptal edimiştir, derhal birliğinize katılın, 58. Topçu Tugayı” şeklinde mesaj gönderdiği, kışla dışına çıkacak grup komutanlarını kendi cep telefonundan arayıp tugay komutanıyla görüştürmek suretiyle grupların çıkış ve intikal süreçlerini takip ederek bilgi akışı sağladığı, kışla dışına çıkan ve Yapracık Yokuşu mevkiinde durdurulan grupları inceleme dışı sanık Yüzbaşı …’la birlikte aradığı ve inceleme dışı sanık Binbaşı …’e silah kullanma yetkilerinin olduğunu söylediği,
Sanık …’ın; yüzbaşı rütbesiyle 58. Topçu Tugayında 3. Topçu Taburu 1. Bataryanın komutan vekili olarak görev yaptığı, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda şube müdürleri ve birlik komutanlarıyla yaptığı toplantıya katıldığı, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda verilen görev kapsamında tugay komutanının tugayın teşkilat yapısına aykırı olarak yeni oluşturduğu birliklerin oluşumunu sağlamak için araç ve personel planlaması ve dağıtımı yaptığı, bataryasının içtima alanında toplanmasını emrettiği, silah ve mermi alınması yönünde emir verdiği, bataryasındaki subaylardan olan ve sözde görevlendirmeye göre AŞTİ grubu komutanı olarak görevlendirilen inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın grubuna verilen diğer bataryalardaki personelin gelmesi için ilgili komutanlarla görüştüğü, inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın grubuna iki araç verdiği, tugay komutanından saat 00.00 civarında aldığı emir üzerine 2 adet fırlatma aracına Bora füzesi yüklenmesi için kendi atış takımına emir verdiği, tanık Üsteğmen …’yı saat 01.58’de arayıp bu faaliyeti sona erdirdiği,
Sanık …’un; üsteğmen rütbesiyle 58. Topçu Tugayı Emniyet Muhafız Bölüğünde takım komutanı olarak görev yaptığı, 01.07.2016-23.07.2016 tarihleri arasında yıllık iznini kullandığı esnada inceleme dışı sanık Tugay Komutanı …’ün çağırması üzerine 15 Temmuz 2016 tarihinde tugaya gelerek göreve başladığı, 17 Temmuz 2016’dan itibaren tekrar yıllık izne ayrılmak üzere izin belgesi düzenlettiği, inceleme dışı sanık Tugay Komutan Yardımcısı Albay …’in saat 20.00’de tugay brifing salonunda şube müdürleri ve birlik komutanlarıyla yaptığı toplantıya katıldığı, Emniyet Muhafız Takımına daha önce cephanelik bölgesinde hiç eğitim yaptırılmamasına rağmen bu takımla cephanelik bölgesine gelerek bu bölgede eğitim yapacağı gerekçesiyle bulunduğu, cephanelikten sorumlu tanık Astsubay …’tan cephanelikte görevli Ani Müdahale Timini kendisine vermesini istediği, saat 21.30 civarında inceleme dışı sanık Tugay Komutanı Tuğgeneral …’ün Harekât Merkezinde düzenlediği toplantıya iştirak ettiği, bu toplantıda verilen emir üzerine bölüğündeki beş eri Bağlıca Kavşağına gidecek grubun komutanı inceleme dışı sanık Üsteğmen …’ın emrine gönderdiği,
Anlaşılmakla; sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …’un, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile örgütsel bağları bulunduğu ve darbe girişiminden haberdar oldukları ispatlanamadığı gibi itiraznamede belirtilen hususlar da dahil olmak üzere örgütle bağlarını gösteren herhangi bir delilin itirazın incelenme tarihine kadar da dosyaya gelmemiş olduğu nazara alınıp darbe girişiminin planlanmasında ve hazırlık aşamasında yer aldıkları tespit edilemeyenlerin ancak darbe girişimi kapsamında ika ettikleri fiillerinin mahiyetine göre iştirak derecelerinin belirlenmesi gerektiği hususu da göz önüne alındığında, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin zarar tehlikesi bakımından illî bir değer taşıyan fakat vahamet arz etmeyen ve fiilin işlenişi üzerinde hâkimiyet kurduklarını da göstermeyen niteliği itibarıyla araştırılması gereken başka bir eksikliğin bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; sanık …’ın eylemini TCK’nın 37. maddesi kapsamında gerçekleştirmesi nedeniyle aynı Kanun’un 309. maddesi uyarınca doğrudan fail olarak cezalandırılması gerektiği şeklindeki değişik gerekçeyle itirazın kabul edilmesine dair karşı oy kullanmıştır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.06.2023 tarihinde yapılan müzakerede sanıklar …, …, …, …, …, … ve … yönünden oy çokluğuyla, sanıklar …, …, …, …, …, … ve … yönünden oy birliğiyle karar verildi.