YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/179
KARAR NO : 2023/229
KARAR TARİHİ : 25.04.2023
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 358-292
I. HUKUKİ SÜREÇ
Kasten öldürme suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 29, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.07.2016 tarihli ve 351-247 sayılı resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafii ve katılan vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.05.2018 tarih ve 199-2287 sayı ile; “ (…) Sanığın maktulden alacaklı olmasını tek başına tahrik sebebi saymamak gerektiği, alacak-borç ilişkisinin yasal yollardan takip edilmesinin gerektiği, aksini düşünmenin ise her alacaklı olmanın, herhangi bir suçtan mağdur olmayı beraberinde getirmediği sürece tahrik sebebi saymayı getireceği, kaldı ki maktul tarafından sanığa yönelik haksız bir hareketin bulunmadığı anlaşıldığı, sanığın haksız tahrik indiriminden yararlandırılması,” isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş;
Daire üyeleri A. Altınkaya ve T. Ateş; “ […] Emekli olup bu maaşı ile geçinen sanık 2 yıl gibi uzun bir süre önce borç verdiği maktulden kendince yüksek bir meblağ olan 2.800 TL alacağını alamadığını, bu nedenle sinirlendiğini, çevresine de maktule zarar vereceğini söylediği, olay günü de başka hiçbir neden olmaksızın, alacağını alamamanın verdiği hiddet ile maktulün iş yerine gelerek yine alacağını istediği ve çıkan tartışmada silahla maktulü öldürdüğü olayda asgari seviyede tahrik hükümlerinden faydalanması gerektiği,” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. DİRENME GEREKÇESİ
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 21.09.2018 tarih ve 358-292 sayı ile; “ […] Sanığın maktule olay tarihinden iki sene kadar önce 2.800 TL tutarında kredi kartı vasıtası ile borç para verdiği, sanığın borç olarak verdiği bu meblağı maktulden istemesine rağmen geri alamadığı, sanığın kendi kredi kartından maktul tarafından yapılan bu harcamaya ilişkin herhangi bir hak iddia edemeyip ödediği meblağı maktulden istemesine rağmen alamaması durumunun sanıkta meydana getirdiği hiddet ve elemin etkisiyle sanığı olay tarihinde üzerinde getirdiği tüfekle ateş etmek suretiyle kasten öldürdüğü, bu durumun sanık üzerende hafif derecede haksız tahrik oluşturduğu,” gerekçesiyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Resen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı ile katılan vekilince de temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.04.2019 tarihli ve 92824 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle dosya; 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.04.2021 tarih, 2033-6727 sayı ve oy çokluğuyla direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Kasten öldürme suçunun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
TCK’nın 29. maddesinde haksız tahrik; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’da 765 sayılı TCK’da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilmiştir. Buna göre tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, söz konusu eylemin sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezadan indirim yapılacağı esası benimsenmiştir.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediği önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı; ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
B. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Emekli olan sanık ve büfe işleten maktulün aynı mahallede ikamet etmeleri nedeniyle birbirlerini uzun süredir tanıdıkları, zaman zaman maktulün büfesinden içki alan sanığın olay tarihinden iki yıl kadar önce maktule 2.800 TL tutarında borç verdiği, sanığın alacağını istemesine karşın maktulden parasını tahsil edemediği, alkollü olarak olay günü saat 21.30 sıralarında maktulün işlettiği büfeye av tüfeğini alarak giden sanığın, tüfeği maktule doğrultarak parasını tekrar istediği, ardından büfe içerisinde birden fazla kez yakın mesafeden ateş ettiği, bacağından isabet alan maktulün iri kürevi kurşun yaralanmasına bağlı femur kemik kırığı ile karakterli büyük damar harabiyetinden gelişen dış kanama sonucu hayatını kaybettiği ve silah sesini duyduktan sonra olay yerine gelenlerce sanığın darbedilerek etkisiz hâle getirildiği anlaşılan dosyada; maktulden alacaklı olduğu parayı hukuki yollardan takip etme imkanına sahip sanığın bu yola başvurmaması, Ceza Genel Kurulunun yerleşik uygulamasına göre salt hukuki alacağın tahsil edilememesinin haksız tahrik olarak kabulünün mümkün olmaması, olay esnasında veya öncesinde maktulden kaynaklanan ve sanığa yönelen başkaca herhangi bir haksız söz ve davranışın da bulunmaması karşısında, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine ilişkin Yerel Mahkeme direnme gerekçesinin isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 21.09.2018 tarihli ve 358-292 sayılı direnme kararına konu hükmün sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.04.2023 tarihli müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.