Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/137 E. 2023/319 K. 31.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/137
KARAR NO : 2023/319
KARAR TARİHİ : 31.05.2023

YARGITAY DAİRESİ : 4. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 838-162

I. HUKUKİ SÜREÇ
Kamu görevlisine hakaret suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/3-a-son, 125/4, 62/1, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.10.2012 tarihli ve 337-465 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 02.05.2016 tarih ve 21337-9171 sayı ile; “5271 sayılı CMK’nın 54 üncü maddesine göre yeminin sadece Mahkeme veya Cumhuriyet Savcısı huzurunda dinlenen tanıklara verilebileceğinin belirtildiği, usulüne uygun tanık dinlenebilmesi için ise CMK’nın 45 vd. maddeleri gereğince yeminden çekinme hakkı olan kişiler dışında kalan ya da CMK’nın 50. maddesinde yemin verilemeyen tanıklardan olmayan kişilerin yemin etmesinin zorunlu olduğu, bu düzenlemeler çerçevesinde, kolluğun usulüne uygun olarak tanık dinleme yetkisinin bulunmadığı ve gıyapta hakaretin oluşabilmesi için hakaret eyleminin üç kişiyle ihtilat edilmesi gerektiği dikkate alınarak, mahkemece olayın tek delili olmadığı gerekçesiyle dinlenmesinden vazgeçilen tanık …’in kolluk ifadesiyle yetinilerek sanık hakkında hüküm kurulmuş ise de, ihtilat unsurunun oluştuğunun ispatı için, …’in tanık olarak dinlenmesinde zorunluluk bulunduğu gözetilmeden, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 25.04.2017 tarih ve 544-274 sayı ile sanığın TCK’nın 125/1, 125/3-a-son, 125/4, 62/1, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 10.10.2019 tarih ve 1857-14185 sayı ile; “Tekerrüre esas alınan önceki mahkûmiyetin, kesin nitelikteki adli para cezasından ibaret olması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi ve aynı Yasa’nın 58/3. maddesi gerekçe gösterilerek seçimlik cezalardan hapis cezasının tercih edilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise 05.02.2020 tarih ve 838-162 sayı ile; “…Tekerrüre esas alınan adli para cezasının hapisten çevrili adli para cezası olduğu,” şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.10.2020 tarihli ve 27252 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 11.03.2021 tarih ve 26437-9026 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı sanık … hakkında kamu görevlisine hakaret suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik itiraz merciinde reddedilmek, sanık … hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin ve temyizin kapsamına göre inceleme sanık … hakkında kamu görevlisine hakaret suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305. maddesinin 2. fıkrasının 1. bendinin iptal edilmesine dair Anayasa Mahkemesinin 23.07.2009 tarihli ve 65–114 sayılı kararının 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce hapis cezasından çevrilerek verilen 2.000 TL’ye kadar adli para cezasına ilişkin kesin nitelikteki mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas alınıp alınamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Giresun Cumhuriyet Başsavcılığının 25.11.2011 tarihli ve 1768-555 sayılı iddianamesi ile; sanık …’ın mağdur …’a yönelik işlediği iddia edilen kamu görevlisine hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 125/3-a, 125/4, 53 ve 58. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesince 12.10.2012 tarih ve 337-465 sayı ile; sanığın TCK’nın 125/1, 125/3-a-son, 125/4, 62/1, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin verilen hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 02.05.2016 tarih ve 21337-9171 sayı ile; …’in tanık olarak dinlenmesinde zorunluluk bulunduğu gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesince 25.04.2017 tarih ve 544-274 sayı ile; sanığın TCK’nın 125/1, 125/3-a-son, 125/4, 62/1, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin verilen hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 10.10.2019 tarih ve 1857-14185 sayı ile; tekerrüre esas alınan önceki mahkûmiyetin kesin nitelikteki adli para cezasından ibaret olması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesince ise 05.02.2020 tarih ve 838-162 sayı ile; TCK’nın 58/3. maddesi dikkate alınarak sanık hakkında seçimlik cezalardan hapis cezası tercih edilip tekerrüre esas alınan adli para cezasının hapisten çevrili adli para cezası olduğu gerekçesiyle de bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Dosyada mevcut adli sicil kaydı sorgulama sonucuna göre; sanık hakkında Giresun 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.03.2009 tarihli ve 484-83 sayılı kararı ile; 14.11.2007 tarihinde işlediği trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan TCK’nın 179/2, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca verilen 1 ay 20 gün hapis cezasından çevrili 1.000 TL adli para cezasına ilişkin kesin nitelikteki hükmün 05.06.2009 tarihinde infaz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Tekerrür, 765 sayılı Kanun’da cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir.
TCK’nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin bir ila beşinci fıkraları;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
…” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanacağı, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmadığı belirtilmiştir. Kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı hâlde, ikinci fıkrada infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi hâlinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl; beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet hâlinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis ve para cezası öngörülmesi durumunda hapis cezasının seçilmesi gerektiği vurgulanmış, dördüncü fıkrasında tekerrüre esas alınamayacak suçlar sayılmış ve beşinci fıkrasında fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış kişiler hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlıkla ilgili gelinen bu noktada kesin nitelikteki hükümler üzerinde durulmalıdır.
Kesin hüküm, bir hukuki uyuşmazlığı kesin olarak çözen son karardır. Kesin hüküm şekli ya da maddi anlamda olabilir. Şekli anlamda kesinlik bir kararın şekli anlamda kesinliği, o karara karşı artık olağan kanun yoluna başvurulamamasını ifade eder.
Şekli anlamda kesinleşme;
1- Bir yargı kararına karşı temyiz yoluna başvurulmasının yasal olarak kabul edilmemiş olması,
2- Kanun yolu kabul edilmekle birlikte temyiz başvuru süresinin geçirilmiş olması,
3- Kanun yoluna müracaattan vazgeçilmesi veya müracaatın geri alınması,
4- Temyiz isteminin reddiyle kararın Yargıtay’ca onanmış olması gibi durumlarda gerçekleşir (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, Ankara, 2013, s. 314).
Şekli anlamda kesin hükme karşı ancak olağanüstü kanun yollarına başvurulabilir.
Maddi anlamda kesinlik ise; hükmün niteliği değil, diğer yargılamalara olan etkisini ifade eder. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, mahkemece verilen son kararının kesin hüküm niteliği taşıması, hakkında hüküm verilmiş olan aynı kişinin aynı fiilden dolayı bir daha yargılanamaması anlamına gelmektedir (Erdener Yurtcan, Ceza Yargılamasında Kesin Hüküm, 2. Bası, İstanbul 1987, s. 14 vd.).
Bazı kararların kesin olduğu kanunda açıkça belirtilir ve bu kararlar verildikleri anda kesin hüküm etkisine sahiptirler. Verildikleri anda kesin olan bu kararların başka yargı makamınca incelenerek değiştirilmesi mümkün değildir. Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan bu kararlara karşı olağan kanun yolu kapalıdır. Kesin nitelikteki bu kararlara karşı ancak, şartları varsa, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma kanun yoluna başvurulabilir (… Rıza Çınar, Ceza Yargılamasında Temyiz Yolu, Ankara 2006, s. 74 vd.).
CMK’nın 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, CMUK, 5320 sayılı Kanun’un 18/1-a maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yeni usul kanununun sisteminde, kanun yolları içinde istinafa yer verilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin henüz göreve başlamaması nedeniyle 5320 sayılı Kanun’un “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasında; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326 ncı maddeleri uygulanır.” hükmüne yer verilmek suretiyle bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında CMUK’un 305 ila 322. maddelerinin uygulanacağı öngörülmüştür. CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesi uyarınca, ceza mahkemesince verilen hükümler temyiz kanun yoluna tabidir.
Ancak Yerel Mahkeme hüküm tarihi itibarıyla;
1- İkimilyar liraya kadar (iki bin lira-ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler,
2- Yukarı sınırı onmilyar lirayı (on bin lira) geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3- Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Kesin olup bu hükümler hakkında temyiz kanun yoluna başvurulamaz.
“İkimilyar liraya kadar (iki bin lira-ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümlerin” temyiz edilemeyeceğine ilişkin CMUK’un 305. maddesinin 2. fıkrasının 1. bendinin, Anayasa Mahkemesinin 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren 23.07.2009 tarihli ve 65–114 sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra verilen, ister hapis cezasından çevrilen, ister doğrudan hükmolunan adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin 14.04.2011 tarihine kadar hiçbir miktar gözetilmeksizin, 14.04.2011 tarihli ve 27905 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 23. maddesi ile CMK’nın 272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen 3.000 Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf yasa yoluna başvurulamayacağı şeklinde yapılan değişiklik ve aynı Kanun’un 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’a eklenen, “bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz” şeklindeki geçici 2. madde gözönünde bulundurulduğunda, 14.04.2011 tarihinden sonra ise, ancak doğrudan hükmolunan 3.000 TL’den fazla adli para cezalarına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin temyizinin mümkün hâle geldiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Kesin nitelikteki hükümler, temyiz edilmekle kesinleşmiş hükümler gibi infaz kabiliyetine sahiptirler. Yine yeni soruşturmayı ve davayı engelleme etkisi nedeniyle, sanığı ileride yapılacak yargılama ve cezalandırmadan korur.
Ayrıca ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 29.03.2011 tarihli ve 257-29 sayılı kararında vurgulandığı üzere; 647 sayılı Kanun’un 4. maddesi uygulanmak suretiyle tayin edilen sonuç adli para cezasının miktarına bakılmaksızın, maddede yer alan; “Bu hükmün uygulanması kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.” biçimindeki düzenleme uyarınca temyiz yeteneği bulunmakta ise de benzer düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle TCK’nın 50 veya 52. maddeleri uygulanmak suretiyle hükmolunan ve başkaca bir hak kısıtlaması doğurmayan 2.000 TL’ye kadar (2.000 TL dâhil) adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümleri kesin nitelikte olup bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulamaz.
Bu aşamada, Anayasa Mahkemesinin 23.07.2009 tarihli ve 65–114 sayılı iptal kararının 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe girmiş olması karşısında, anılan karardan önce verilen kesin nitelikteki hükümlerin de bu karar kapsamında temyizinin olanaklı hâle gelip gelmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan, aksi kanunlarda açıkça düzenlenmiş olmadıkça derhal uygulama ilkesidir.
Bu ilkenin sonucu olarak da;
“1- Usul işlemlerinin, mutlaka yürürlükteki yasaya göre yapılması,
2- Yürürlükteki yasaya göre yapılmış işlemlerin, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle geçerliliğini yitirmeyeceği,
3- Yeni yasanın yürürlüğünden sonra yapılması gereken usul işlemlerinin ise yeni yasaya tabi olacağı,
4- Yeni yasanın uygulanmasında sanığın leh veya aleyhine sonuç doğurmasına bakılmayacağı” şeklindeki Ceza Genel Kurulunun 30.09.2003 tarihli ve 226–229, 27.01.2004 tarihli ve 3–14 sayılı kararları ile, “iptal kararları geriye yürümez.” şeklindeki Anayasa’nın 153. maddesinin 5. fıkrasının açık hükmü karşısında; hükmün kesin nitelikte olup olmadığının, iptal kararıyla ortaya çıkan yeni duruma göre değil, verildiği dönemdeki usul hükümlerine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre; sanığın adli sicil kaydında yer alan Giresun 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.03.2009 tarihli ve 484-83 sayılı kararı ile, 14.11.2007 tarihinde işlediği trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan TCK’nın 179/2, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca hapis cezasından çevrili 1.000 TL adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün, verildiği 18.03.2009 tarihi itibarıyla kesin nitelikte olduğu tartışmasızdır.
Diğer taraftan, CMUK’un, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesinde temyiz olunamayacak hükümler belirtildikten sonra bu nitelikteki hükümler ile sınırlı olacak şekilde aynı maddenin son fıkrasının birinci cümlesi; “Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre CMUK’un 305. maddesinde sayılan ve kesin olduğu belirtilen hükümlerin tekerrüre esas olmayacağı açıkça belirtilmiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık …’ın adli sicil kaydında yer alan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan verilen hapis cezasından çevrili 1.000 TL adli para cezasına ilişkin kesin nitelikte ve 05.06.2009 tarihinde infaz edilen mahkûmiyet hükmünün, Yerel Mahkemece, incelemeye konu dosyada, sanığın 19.09.2011 tarihinde işlediği kamu görevlisine hakaret suçundan mahkûmiyetine karar verilirken tekerrüre esas alındığı ve atılı suçun gerektirdiği seçimlik cezalardan da hapis cezasının tercih edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, sanığın adli sicil kaydındaki TCK’nın 179/2, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca verilen 1 ay 20 gün hapse karşılık seçenek yaptırım olarak hükmedilen 1.000 TL adli para cezasına ilişkin hüküm, Anayasa Mahkemesinin 23.07.2009 tarihli ve 65–114 sayılı iptal kararı da dikkate alındığında, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan CMUK’un 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup hükmün temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
Eski sistemden farklı olarak, tekerrürü bir infaz kurumu şeklinde düzenleyen kanun koyucu, CMUK’un 305. maddesinin son fıkrasının birinci cümlesini 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükten kaldırmamış ve CMUK’un 322. maddesinin 4, 5 ve 6. fıkralarına istisna getirdiği gibi bir düzenlemeye yer vermemiştir.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün sanığın adli sicil kaydında kesin nitelikte ve temyiz yeteneği bulunmayan mahkûmiyet hükmünün karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan CMUK’un 305. maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinin açık hükmüne aykırı olacak şekilde tekerrüre esas alınması ve buna bağlı olarak da TCK’nın 58/3. maddesi dikkate alınıp sanık hakkında seçimlik cezalardan hapis cezası tercih edilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
1- Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.02.2020 tarihli ve 838-162 sayılı direnme kararına konu hükmünün sanığın adli sicil kaydında yer alan kesin nitelikte ve temyiz yeteneği bulunmayan mahkûmiyet hükmünün karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan CMUK’un 305. maddesinin son fıkrasının açık hükmüne aykırı olacak şekilde tekerrüre esas alınması ve buna bağlı olarak da TCK’nın 58/3. maddesi gözetilerek sanık hakkında seçimlik cezalardan hapis cezasının tercih edilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dava dosyasının mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi