Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2021/129 E. 2023/228 K. 25.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/129
KARAR NO : 2023/228
KARAR TARİHİ : 25.04.2023

YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 64-270

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık … hakkında katılan …’yı kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesince 28.04.2016 tarih ve 447-207 sayı ile; sanığın işlediği bir fiil ile iki ayrı suçun oluşmasına neden olduğu ve TCK’nın 44. maddesi uyarınca bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle, bu suçtan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükmün katılan … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.05.2017 tarih ve 115-1481 sayı ile;
“1- (…) İddianame okunup, sanığın üzerine atılı bulunan suç anlatılıp, yasal hakları hatırlatılarak savunmasının alınması gerektiği gözetilmeksizin, savunması alınmaksızın hüküm kurulması suretiyle CMK’nın 147 ve 191. maddelerine muhalefet edilmesi,
2- Mağdur …’in 25.04.2016 tarihli oturumda sanıktan şikâyetçi olduğunu bildirdiği hâlde, davaya katılması konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeyerek CMK’nın 238. maddesine aykırı davranılması,
3- (…) Mağdur …’e bıçakla saldıran sanığın, kavgayı ayırmak amacıyla aralarına giren ve mağdurun yanında bulunan maktul …’in ölebileceğini ya da yaralanabileceğini öngörmesine karşın, bunu göze alarak mağdura doğru birden çok bıçak savurma şeklindeki eyleminin suçla korunan hukuki menfaatler göz önünde bulundurulduğunda hukuki anlamda tek fiil sayılması mümkün olmayıp, TCK’nın 44. maddesinin uygulanma şartları oluşmadığı, maktul ve mağdura yönelik eylemleri nedeniyle ayrı ayrı değerlendirme yapılarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesince 20.04.2018 tarih ve 302-178 sayı ile; sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanığın TCK’nın 86/2, 86/3-e, 29/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, hükmün sanık müdafisi, katılan ve vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.02.2019 tarih ve 3964-482 sayı ile; “Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık …’un, mağdur …’e bıçakla saldırması ile yaralanmasına sebep olduğu ve araya giren maktul …’in isabet alarak öldüğü olayda; sanık …’un, mağdur …’e yönelik eyleminin kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturması karşısında, suç vasfında yanılgılı değerlendirme sonucu, sanığın kasten yaralama suçundan cezalandırılması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. DİRENME GEREKÇESİ
Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi 25.06.2019 tarih ve 64-270 sayı ile; “… Sanık … bıçakla saldırı eylemine devam etme imkânı varken maktul yara almasından sonra eylemi kendiliğinden sonlandırdığı, katılan …’ya yönelik yaralama derecesi, darbe sayısı, yara aldığı bölgenin hayati tehlike içermeyen bölge olması gibi tüm bu hususlar dikkate alındığında katılan sanık …’nın katılan sanık …’ya yönelik eylemenin adam öldürme kastı içermediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle eylemin kasten adam öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturmadığı yaralama suçunu oluşturduğu,” gerekçesiyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına hükmetmiştir.
Hükmün, sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ile katılan … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.09.2020 tarihli ve 90710 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.03.2021 tarih ve 4606-4265 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Direnme kararının kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında katılan …’ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Adli Tıp Kurumu … Şube Müdürlüğünce katılan … hakkında düzenlenen 18.11.2011 tarihli raporda; sağ uyluk lateralde bulunan 2 cm genişliğindeki delici kesici alet yarasının kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığının, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu … Şube Müdürlüğünce sanık … hakkında düzenlenen 29.11.2011 ve 19.04.2013 tarihli raporlarda; alında sol yanda, saçlı deri sınırına 3 cm uzanıp saçlı deride 2 cm devam eden yaranın kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığının, ancak yüzde sabit iz bıraktığının ifade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … aşamalarda; olay gecesi kardeşi maktul …, dayıları sanık … ve inceleme dışı sanık … ile birlikte içki içtiklerini, … ile sanık … arasında kavga çıktığını, …’un …’i göğsünden bıçakladığını, …’in de sanığın başına bira şişesi ile vurduğunu, sanığın kendisini de bacağından yaraladığını,
İnceleme dışı sanık …aşamalarda; olay gecesi kardeşi sanık …, yeğenleri maktul … ve katılan … ile birlikte içki içtiklerini, … ile …’un birden tartışmaya başladıklarını, …’in bira şişesi ile sanığın başına vurduğunu, sanığın …’e bıçakla saldırdığını, maktul … ile birlikte kavgayı ayırmaya çalıştıklarını, maktulün nasıl bıçaklandığını görmediğini, olay yerinden sanığı alarak hastaneye götürdüğünü,
İfade etmişlerdir.
Sanık … aşamalarda; olay gecesi kardeşi …, yeğenleri maktul … ve katılan … ile birlikte dışarıda bira içtiklerini, ilerleyen saatlerde aldığı alkolün de tesiri ile …’in kendisiyle saygısızca konuşmaya başladığını, bu yüzden …’le tartıştıklarını, …’in bira şişesiyle başına vurduğunu ve kırılan şişeyle kendisine saldırdığını, bunun üzerine kendisini savunmak için cebinden çıkardığı bıçağı rastgele sallamaya başladığını, bıçağın kavgayı ayırmaya çalışan …’e isabet ettiğini, bıçak salladığı sırada …’in de yaralanmış olabileceğini, yaralama kastının bulunmadığını, kendisini müdafaa etmeye çalıştığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna subjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.).
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK’nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçu arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir. Konuları, olayları, sanık sayısı, sanığın olay öncesi, olay sırasındaki ve olaydan sonraki davranışları, suçun icra biçimi bakımından her bir somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılmalı; konusu, olayı ve icrası farklı, sanıkların bulunduğu bir olayı kısmen benzer de olsa başka bir olay ile kıyaslayıp sanığın cezai sorumluluğu hakkında da sağlıklı olmayan bu kıyasa dayanarak sonuç çıkarma gayretinin hatalı sonuçlara yol açabileceği gözden kaçırılmamalıdır.
B. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Olay gecesi kardeşi …, yeğenleri maktul … ve katılan …’le birlikte açık alanda bira içen sanıkla katılan arasında tartışma çıktığı, alkolün tesiriyle kavgaya dönüşen olay sırasında katılan …’in bira şişesi ile sanığın başına vurarak yüzünde sabit iz kalacak şekilde sanığı yaraladığı, bunun üzerine sanığın cebinden çıkardığı bıçağı …’e doğru sallamaya başladığı, ilk bıçak darbesiyle katılan …’in sağ uyluğundan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaralandığı, sanığın katılana yönelik bıçaklı saldırısını sürdürürken, katılana yönelik ikinci bıçak darbesinin kavgayı ayırmak için araya giren …’in göğsüne isabet ettiği, inceleme dışı sanık …’ın kavgayı aralayarak sanığı olay yerinden uzaklaştırdığı, …’in kaldırıldığı hastanede aynı gün hayatını kaybettiği anlaşılan olayda; aldığı alkolün tesiri ile saldırganlaşan sanığın öldürmeye elverişli bıçakla katılana birden fazla hamle yapması, her ne kadar ilk bıçak darbesi katılanın bacağına isabet etmiş ise de sanığın katılana yönelik bıçaklı saldırısı sırasındaki ikinci hamlesi ile katılanın vücudunun üst bölgesini hedeflemesi, bu darbenin araya giren …’in göğsüne isabet etmesi ile katılanın bu ikinci saldırıdan yara almamış olması, olay yerinde bulunan inceleme dışı sanık …’ın araya girerek sanığı olay yerinden uzaklaştırması üzerine, sanığın eylemine son vermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen direnme kararına konu hükmün sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Ceza yargılamasının temel ve nihai amacı; maddi gerçeğin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmasıdır. Maddi olayın oluş biçimine ve sanığın hangi kasıtla hareket ettiğine ilişkin vicdani kanaatin tereddütsüz şekilde oluşmadığı durumlarda, oluşan şüphenin sanık lehine yorumlanması ceza yargılamasının evrensel prensibidir.
Somut olayda yerel mahkeme ile daire arasında meydana gelen uyuşmazlığın sanık …’nın katılan …’ya yönelik eyleminin adam öldürmeye teşebbüs mü yoksa kasten yaralama mı olduğuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Olay sırasında meydana gelen tartışma sonrası …’nın sanık …’nın kafasına, çehrede sabit eser bırakacak şekilde bira şişesi ile vurarak yaralaması akabinde, sanık …’un katılan …’e bıçakla saldırıp …’i kalçasından yaraladıktan sonra, araya giren ve tartışmada taraf olmayan …’in ölümüne neden olan tek bıçak darbesi sonrasında olayın sona erdiği anlaşılmaktadır.
Öldürme / yaralama kastının belirlenmesi açısından; mağdur ile sanık arasında önceye dayalı öldürmeyi gerektirir nitelikte husumet bulunması, suçta kullanılan aracın öldürücü niteliğinin olması, darbe yeri, sayısı ve mesafesi, yaralanmanın niteliği ve hedef seçilen vücut bölgesi gibi kriterlerin esas alınması gerektiği yerleşik Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş ve bu ölçütlere göre öldürmeye teşebbüs ve yaralama suçlarının birbirinden ayrılması gerektiği benimsenmiştir.
Somut olayda tüm deliller incelendiğinde; taraflar arasında meydana gelen tartışma sonucu katılan …’nın bira şişesi ile katılan sanık …’ya vurarak …’nın yüzünde sabit eser niteliğinde yaralanma meydana getirmesi akabinde, bu haksız eylemin etkisiyle …’nın üzerinde taşıdığı bıçağı çıkararak, …’nın kalça bölgesine bıçakla vurup BTM ile giderilebilir şekilde yaraladığı, bu esnada araya giren maktulün aldığı tek bıçak darbesiyle öldüğü, bunun sonrasında sanık …’un eylemine devam etme imkanı varken devam etmeyerek olay yerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Meydana gelen olay öncesinde, taraflar arasında öldürmeyi gerektirir herhangi bir husumet bulunmadığı gibi çok yakın ve samimi ilişki içerisinde oldukları hatta sanığın maktül ve katılanı uzun süredir koruyup kollayan birisi olduğu anlaşılmaktadır. Oluşan tartışmada yaralanan sanık …’un daha ağır bir darbe vurma imkanı varken katılan …’i kalça bölgesinden ve BTM ile giderilebilir mahiyette yaraladığı sabittir. Kazaen bıçak darbesi alarak ölen maktulün yaralanmasını müteakip sanığın eylemlerine devam etmediği de ortadadır. Maktulün aldığı darbe sırasında, sanık … ile katılan …’in aralarındaki mesafenin ne kadar olduğu tespit edilememiştir. Suçta kullanılan bıçak hem öldürme hem de yaralama suçu için elverişli bir suç aleti olmakla birlikte, sanığın katılan …’e yönelik bu aletle yaptığı hamlenin, katılanın hayati bölgesine yönelik olmadığı ve kalça bölgesine yönelik olduğu dosya kapsamındaki rapor ile anlaşılmış, ayrıca maktule isabet eden darbe öncesinde sanığın maktule yönelik bir doğrudan kastının olmadığı anlaşılmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, somut olayda maktül araya girmemiş olsa, tartışılması gereken husus sanık …’un meşru savunma durumunda bulunup bulunmadığı olacaktır. Bu durumda doğrudan kasıt içermeden maktülün ölümü şeklinde oluşan sonuçtan hareketle, sanığın doğrudan kasıtla hareket ettiği katılan … e yönelik eylemdeki kastını yorumlamak doğru olmayacaktır. Ölüm sonucunu doğuran hamlenin katılan …’e yönelik olduğunun, aynı şiddette ve katılanın aynı bölgesine hamle yapıldığının savunulabilmesi için, eylem sırasında katılanın sanığa olan mesafesinin, duruş açısının ve tarafların fiziksel durumlarının tereddütsüz ortaya konulması gereklidir.
Bu durumda öldürücü bölgeye darbe vurma imkanı olan sanığın katılanın kalça bölgesine hamle yapmış olması ve maktulün doğrudan kasıtla olmayan eylem sonucu ölmüş olduğunun ortaya çıkması ve maktülün ölümüne neden olan hareket sırasında katılanın sanığa ne kadar mesafede ve hangi açı ve konumda bulunduğu, etkili vuruş mesafesinde bulunup bulunmadığının tespit edilmemiş olması karşısında, sanık …’un katılan …’e yönelik kastının öldürme kastı olmayıp yaralama kastından ibaret olduğunun kabulü gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenle Ceza Genel Kurulunun çoğunluk görüşüne katılmıyorum.” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu görüşüyle,
Karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.06.2019 tarihli ve 64-270 sayılı hükmün, sanığın eyleminin, teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.04.2023 tarihli müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.