Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/79 E. 2023/88 K. 15.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/79
KARAR NO : 2023/88
KARAR TARİHİ : 15.02.2023

YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 70-73

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık … Özgüroğlu’nun cinsel saldırı suçundan TCK’nın 102/1, 102/3-c, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.04.2015 tarihli ve 42-143 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 14.12.2015 tarih ve 7312-11634 sayı ile; “…Mağdurenin aşamalardaki beyanları, savunma, tanık ifadeleri ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın gelini olan mağdurenin, olay tarihinden önce kocası ile boşanma davasının bulunmasına karşılık davanın takip edilmemesi, yatalak olan kayınvalidesine bakmak zorunda kalıp bu durumdan hoşnut olmaması, kendisine karşı gerçekleştiğini ileri sürdüğü cinsel saldırı iddiasını doğrular dosya içerisinde maddi bir bulgunun bulunmaması ve olayın intikalinden sonra boşanma davasının takip edilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı suçtan cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 03.03.2016 tarih ve 70-73 sayı ile; “…Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; her ne kadar mağdure delil ve şahit göstermemiş ise de mağdure…’in anlatımlarına itibar edilmiştir. Şöyle ki hiçbir kadın veya çocuk dava konusu olayımızda 2 çocuk sahibi evli genç bir gelin olayın en başından beri samimi ve tutarlı beyanları ile namusu ve iffetinden dolayı kimseye hele ki kayınpederine iftira etmeyerek adli mercilere gerçekleşmemiş bir olayı taşımayacağı gerçeği ve Yargıtay’ın bu konuda yerleşik içtihatlarından yola çıkarak ve yine mağdurenin yaşamış olduğu feodal, erkek egemen toplumda, sosyal baskıyı, ikbal kaygısını göze alarak mağduru bulunduğu olaya ilişkin iddia ve savunmalarda bulunurken özellikle de 18/11/2014 tarihli celsede olayı anlatış ve ifade ediş şekli 23/02/2015 tarihli … Üniversitesi Sağlık Kurulu raporunda majör, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozuklukların tespit edildiği, dolayısıyla mağdurenin beden ve ruh sağlığının bozulduğunun bildirildiği rapor gözönüne alınmıştır.
Her ne kadar sanık ve müdafinin savunmasında mağdurenin eşiyle geçinemediği, boşanma davası açtığı, boşanma işlemlerini hızlandırmak için bu iftirayı atmış olduğu belirtilmiş ise de; pek çok sebep ( yatalak kayınvalideye bakılması, kötü alışkanlığı olan ve söylediklerine inanmayan bir koca gibi) boşanma davasına konu olabileceği özellikle boşanılmak istenen kocadan yola çıkılarak geçimsizliğin ispatlanabileceği imkanı var iken dolaylı olarak kayınpeder üzerinden kocaya karşı boşanma davası açıldığı iddiası olsa olsa suç bastırmak, hedef şaşırtmak maksatlı olup, sanığın samimi olmadığını, kendi şahsından dolayı savunma yapmayıp boşanma üzerinden savunma yapmayı tercih etmesi, mağdurenin boşanma talebinin gayri ahlaki, olağan üstü bir durummuş gibi lanse edilmesini içerir savunmasına itibar edilmemiştir.
Ayrıca müştekinin olay tarihi olan 07/03/2012 tarihinden 6 ay önce cinsel saldırı olaylarının başladığını ifade etmesi, Diyarbakır 1. Aile mahkemesinin 2012/108 esas sayılı dosyası incelendiğinde; davanın 26/01/2012 tarihinde açılmış olması, olayın ilk başlangıcının 6 ay öncesi olduğu kabulüyle, boşanma davasının cinsel tacizden sonra olduğu sabittir. Kaldı ki 1993 doğumlu olay tarihinde 19 yaşında 2 çocuklu genç bir kadın sırf boşanma işlemini hızlandırmak için böyle bir yola başvurması hayatın olağan akışına aykırıdır.
Cinsel saldırı suçları hele ki aile içi olanların delillendirilmesi çoğu zaman imkansız olmakta ekseriyetle bu suçun mağdurları çocuk, genç kız veya genç kadın olması sebebiyle mağdurların gerek olayın yarattığı travma gerekse de kimseyele bu konuyu paylaşamama toplumda, ailede kınanma, suçlanma, aşağılanma ve tehdite maruz kalma gerçeği zayıf konumda olan mağdurların beyanlarına itibar edilmesi gerektiği,” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.06.2016 tarihli ve 182445 sayılı onama istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 948-1729 sayı ile 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 05.02.2020 tarih ve 368-808 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı cinsel saldırı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
04.04.2012 tarihinde mağdure hakkında … Üniversitesi Hastanesince düzenlenen heyet raporuna göre; mağdureyle yapılan görüşmede, evli ve 2 çocuklu olduğunu, ev hanımı olup okuma yazma bilmediğini, yatalak ve Parkinson hastası olan kayınvalidesinin kendisinde kaldığını, eşinin İstanbul’da olduğunu, uyuşturucu madde kullandığını, kendisine ve çocuklarına şiddet uyguladığını, bu nedenle boşanma davası açtığını, yaklaşık 6 aydır kayınpederi tarafından ara ara sözlü ve elle temas yoluyla istismar edildiğini, “Sarhoştur belki. Olabilir.” şeklinde düşünerek bir şey demediğini, en son kayınpederinin kendisini zorla yatağa itip eşofmanını indirdiğini, sürtündüğünü ancak penetrasyon olmadığını, 07.03.2012 tarihli bu olaydan sonra mutsuzluk, isteksizlik, ilgi kaybı, dikkat dağınıklığı yaşadığını, ağlamaklı ve üzgün bir durumda olduğunu, depresif bir görünüm sergilediğini, her şeyden midesinin bulandığını, uyuyamadığını, sürekli kafasında söz konusu olayın tekrarlandığını, yaşadığını bir türlü kafasından atamadığını, yemek yiyemediğini, sanığı hatırlamak istemediğini, bir aydır unutkanlığının arttığını, yanındaki insanları tanıyamadığını, kimseyle konuşamadığını belirttiği, kaçınma davranışı, korku, yabancılaşma duygusu ve alınganlık şikâyetlerinin başlamış olduğu, ruhsal muayenesinde; genel durumun orta, oryante, konuşmasının spontan olduğu, düşünce içeriğinde değersizlik, kirlenmişlik hissi, korkular, kendini suçlama eğiliminin bulunduğu, düşünce yapısı ve algısının doğal göründüğü, çocukları olmasaydı intihar edebileceğini söylediği, mağduru bulunduğu olay nedeniyle travma sonrası akut stres bozukluğu tanısı konulduğu, kalıcı dönem posttravmatik stres bozukluğu tanısı koyabilmek için 12 ay sonra muayenesinin yapılmasının gerektiği,
23.02.2015 tarihinde mağdure hakkında … Üniversitesi Hastanesince düzenlenen heyet raporuna göre; 18.02.2015 tarihinde yapılan muayenesinde; kayınpederi tarafından mutfakta taciz edildiğini, ardından kayınpederinin, kendisini zorla yatak odasına götürüp eşofmanının üzerinden kalçalarına boşaldığını, olaydan sonra eşinden boşandığını, kızının 6 yaşında, olay tarihinde ise 3 yaşında olduğunu, olayın onun gözlerinin önünde meydana geldiğini, olaydan sonra eşi ve eşinin yakınları tarafından kilitlenip dövüldüğünü, kayınpederinin normalde alkol kullandığını ancak olay sırasında alkolsüz olduğunu, şu anda çocuklarına iyi bakamadığını, unutkanlık yaşadığını, hemen hemen her gün kabus gördüğünü, son zamanlarda evlilik için kendisini istemeye gelenleri reddettiğini, çocuğu ve babası olsa bile tüm erkeklerden tiksindiğini, spontan ağlamalarının, aşırı ürkekliğinin bulunduğunu, genelde evde kaldığını, korktuğu için tek başına evden çıkmadığını belirttiği, olaydan sonra ilk iki ay içerisinde 2-3 kez hap içerek intihar girişiminde bulunduğunu, psikiyatri bölümüne başvurup 1 yıl boyunca psikotropik haplar kullandığını, özel bir psikologla 2-3 kez görüştüğünü beyan ettiği, mağdurenin düşünce içeriğinde olayla ilgili yoğunlaşmış tekrarlayan düşüncelerin mevcut olduğu, bazen suçluluğun eşlik ettiği, mizaç depresifliği, uyku ve iştah düzensizliğinin tespit edildiği, mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu,
10.06.2014 tarihli duruşma zaptında; “Diyarbakır 1. Aile Mahkemesi’nin 2012/108 esas sayılı dava dosyasının incelenmek üzere celbi için yazılan müzekkeremize cevap verildiği görüldü. Dosyanın incelenmesinde davacı … Özgürüoğlu tarafından davalı … aleyhine 26/01/2012 tarihinde açılan boşanma davası nedeniyle yapılan yargılama sonucunda tarafların boşanmalarına 10/12/2012 tarihinde karar verildiği, verilen kararın 14/03/2013 tarihinde kesinleştiği görüldü. Dava dosyası içerisinde bulunan dava dilekçesi, duruşma tutanakları ve gerekçeli karar örneği mübaşir aracılığıyla alınarak dosyaya eklendi.” hususlarının yer aldığı,
Anlaşılmaktadır.
Mağdure 10.03.2012 tarihinde saat 00.09’da Kollukta; kayınvalidesinin yatalak olduğunu, akli dengesinin yerinde olmadığını, kayınvalidesine kendisinin baktığını, son altı aydır eşinin olmadığı zamanlarda kayınbabası olan sanığın eve gelerek kendisine hitaben “Seni dün gece rüyamda gördüm. Rüyamda seni altıma almış sinkaf ediyordum. Hadi gel rüyayı gerçek yapalım. Gel seninle otuz bir çekelim. Eğer bunları birisine söylersen sen zarar görürsün, seni öldürürüm. Seni bu mahallenin orospusu yaparım.” dediğini, sanıktan korkup çekindiği için konuyu kimseyle paylaşamadığını ancak 07.03.2012 tarihinde sanığın gelerek eşini bahane edip içeri girdiğini, eşine durumunu sorduğunu, ardından kendisinin elinden tutup mutfağa doğru çektiğini, sanığa “Ne yapıyorsun?” dediğini, sanığın yine “Seni rüyamda gördüm. Daha önce bir şey yapamadık ama bugün benim olacaksın.” dediğini, sanığa “Yaptığından utanmıyor musun? Ben senin gelininim. Çık git.” diyerek tepki gösterdiğini ancak sanığın, elinden tutup sürükleyerek kendisini yatak odasına götürdüğünü, yatağın üzerine ittiğini, yatağın üzerine yüz üstü düştüğünü, bir anda üzerine çullandığını, alt tarafında bulunan eşofmanı dizlerine kadar indirdiğini, sanığa “Beni bırak.” diye bağırdığını ancak kendisinden güçlü olması nedeniyle elinden kurtulamadığını, sanığın penisini çıkararak kalçalarının arasına sürtmeye başladığını, cinsel organını sokmadığını, belli bir süre sürtündükten sonra boşalarak üzerinden kalktığını, kendisinin hemen lavaboya gittiğini, giydiklerini çöpe attığını, duşa girerek temizlendiğini, duştan çıktığında sanığın evden çıkmış olduğunu gördüğünü, olayın olduğu zamana ilişkin tanık ve delillerinin olmadığını, vücudunun herhangi bir yerinde morarma ve darp izinin bulunmadığını,
01.11.2012 tarihinde Cumhuriyet savcılığında; karakolda alınan ifadesinin doğru olduğunu ancak tam olarak anlatmak istediklerinin ifadesine eksik olarak geçtiğini, şikâyet tarihinden 6 ay kadar önce hasta olan kayınvalidesine bakmak için evlerine gittiğini, sanığın ise duşa girmeden önce kendisinden çamaşır getirmesini istediğini, atlet ve şort çıkarıp çamaşır makinasının üzerine bıraktığını söylediği sanığın “Biliyor musun keşke… öleydi seni nikâhıma geçireydim.” dediğini, sanığa tepki gösterip “Utanmıyor musun? Ben senin kızınım. Herhalde sen kızlarına da böyle yapıyorsun.” şeklinde sözler söylediğini, sanığın 6 ay boyunca bu türden bir davranış içine girmediğini, her zaman kendisine “Kızım.” diyerek hitap ettiğini, görümcesinin evlenmesinden sonra hasta olan kayınvalidesini evine alıp bakmaya başladığını, kayınbabasının da eşini görmek için zaman zaman eve geldiğini, şikâyet tarihinden 2 gün önce önceki gelişlerinin aksine evde eşinin olmadığı gündüz vakti saat 11.00 sıralarında eve gelen sanığa neden geldiğini sorduğunu, sanığın “O..u oğlu o…u karıyı görmeye geldim.” diyerek içeri girdiğini, kahve yapmak için mutfağa gittiğinde peşinden sanığın da gelip tüpü yakmak için eğildiği sırada eliyle kalçasından tutması üzerine sanığa bağırdığını, “Allah senin belanı versin, çık dışarı.” dediğini, sanığın “Seni dün gece rüyamda gördüm seni altıma almış sinkaf ediyordum hadi gel rüyayı gerçek yapalım seninle otuz bir çekelim.” şeklinde cevap verdiğini, mutfağın hemen yanında evin giriş kapısının bulunduğunu, kapıyı açıp “Çık dışarı.” dediğini, sanığın kapıyı kapatıp sağ kolundan kendisini tutup hemen bitişikteki yatak odasına fırlattığını, yere düştüğünü, ensesinden sanığın tutup kaldırdığını, yatağın üzerine fırlattığını, altındaki eşofmanı dizine kadar indirdiğini, altında iç çamaşırı olmadığını, üzerine sanığın çullandığını, cinsel organını çıkarıp kalçalarının arasında sürtmeye başladığını, bir süre sürttükten sonra boşaldığını ancak cinsel organını vücuduna sokmadığını, midesinin bulandığını, hemen tuvalete gittiğini, kovadaki suyu başına döktüğünü, tuvaletten çıktığında sanığı göremediğini, eşofmanını çöpe attığını, karakolda alınan ifadesinin aksine duş alıp temizlenmediğini, neden o şekilde yazıldığını bilmediğini, ayrıca kendisine karakolda sadece darp izi olup olmadığını sorduklarını, “Bilmiyorum.” şeklinde cevapladığını, bir rapor alınmadığını, olayın 3 yaşındaki kızı ve 2 yaşındaki oğlunun gözleri önünde gerçekleştiğini ancak çocuklarının ifade verebilecek durumda olmadıklarını, akşam saat 19.00 sıralarında eşi eve geldiğinde yaşananları ona anlattığını, eşinin karakola gidip şikâyetçi olmalarını önerdiğini, birlikte çarşı polis merkezine gidip şikâyetçi olduklarını, karakolda eşinin, babası tanık …’dan, kendisini alıp eve götürmesini istediğini ve “Yarın babamın haberi size gelecek.” şeklinde sözler sarf ettiğini, bu sözler üzerine eşinin, sanığa bu olaydan dolayı bir şey yapacağını düşündüğünü çünkü sanığın böyle bir imada bulunduğunu, ertesi gün babasının, eşiyle birlikte kaldıkları eve gidip “Ne yaptın?” diye durumu sorduğunu, eşinin de babasına bir şey yapmayacağını, kendisinin yalan söylediğini ifade ettiğini öğrendiğini, eşinin kendisine inanmaması ve başka kötü alışkanlıklarının olması nedenleriyle daha önceden açtığı ancak takip etmediği boşanma davasını yenilediğini,
Mahkemede; sanık yüzünden bir yıl fakültede psikiyatri bölümünde tedavi gördüğünü, şizofren hastalarının kullanmış olduğu hapları kullandığını, iki çocuğunun da kendisinin yanında olduğunu, boşandıktan sonra eşinin gelerek kendisini kandırdığını ve tekrar sanığın tacizde bulunduğu eve götürerek kilit altında tuttuğunu, bunun üzerine karakolu aradığını ve çarşı karakolunun gelerek kendisini evden kurtardığını, babasına teslim ettiklerini,
Bozma sonrası Mahkemede; sanık yüzünden çocuklarının babasız kaldığını, bir yıl şizofren hapı kullandığını, hâlen kendine gelemediğini, sanığın cezalandırılmasını istediğini,
Tanık ….. 11.03.2012 tarihinde Kollukta; sanığın oğlu olduğunu, aynı ikamette yaşadıklarını, olayın gerçekleştiğinin iddia edildiği tarihte sanığın rahatsız olduğunu ve evden hiç ayrılmadığını, ona yardımcı olabilmek için tüm gün evde kaldığını,
Tanık…..Mahkemede; Van Erciş’te sanıkla beraber deprem sonrası 2009 yılında cami ve yas evi inşaatıyla uğraştıklarını, oğlu…’den telefon geldikten sonra sanığın ağladığını gördüğünü, durumunu sorduğunda sanığın, yatalak eşine bakan oğlu… ve mağdurenin sıkıntı çıkarttığını, yatalak eşinin alınmasını kendisine bildirdiklerini ifade etmesinin ardından Diyarbakır’a birlikte gittiklerini, … ve mağdureyle konuştuklarında onların 2.000 TL tutarında para isteyip yatalak hastaya bakmayacaklarını söylediklerini, …’in 5.000 TL istediğini ancak 2.000 TL verdiğini, ardından sanığın İstanbul’daki kızı …’yı telefonla aradığını, …’nın İstanbul’dan gelip annesini İstanbul’a götürdüğünü, ardından sanıkla birlikte Tunceli’ye iş yapmaya gittiklerini, mağdurenin sanığı telefonla arayıp…’den boşanacağını söylemesi üzerine tekrar Diyarbakır’a döndüklerini, sanığın mağdureyle görüşmek istemediğini, kendisinden konuşmasını istediğini, sanığın kız kardeşiyle birlikte mağdurenin evine gittiklerini, mağdurenin eşi…’den boşanacağını söylediğini, …’in de sanıktan kendisini bu dünyaya getirdiği için para isteyip durduğunu, …’e 700 TL verdiğini, ardından sanıkla tekrar Tunceli’ye gittiklerini, o arada mağdure ve… arasında boşanma davası olduğunu, sanığın mağdurenin evine gittiğini görmediğini,
Tanık … … Mahkemede; sanığın kardeşi olduğunu, mağdurenin sürekli darılıp evden gittiğini, akraba, eş dost ile birlikte gidip mağdurenin ailesiyle görüşüp mağdureyi evine götürdüklerini, …’in çalışmaması nedeniyle mağdureyle evde sürekli tartıştıklarını, … ve mağdurenin yanında sanığın yatalak eşinin kaldığını, yatalak olduğu için alınan maaşla… ve mağdurenin geçindiğini, en son mağdure evden ayrıldığı vakit barıştırmak maksadıyla mağdurenin babası tanık Halim’le görüştüğünde Halim’in, mağdurenin boşanma davası açtığını söylediğini, sanığın mağdurenin evine gittiğini görmediğini, mağdurenin iddiasının boşanma davasına delil olması için yapılan bir iftira olduğunu,
Tanık … Mahkemede; mağdurenin babası olduğunu, olay zamanı saat 12.00 civarı çarşı karakolundan aradıklarını, mağdure ve sanığın ifade verdikten sonra dışarı çıktıklarını, onlara ne olduğunu sorduğunu, sanığın ses çıkarmadığını ancak mağdurenin, sanığın kendisine iki defa tacizde bulunduğunu, kendisini gece rahatsız etmesi nedeniyle fırça sapıyla sanığa vurduğunu ve çıkan kargaşa üzerine şikâyetçi olduğunu söylediğini, olaydan sonra mağdureyi o evden alıp kendi evine götürdüğünü, olaydan bir veya iki ay sonra mağdurenin boşanma davası açtığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık Kollukta; oğlu ve mağdurenin 6 yıldır evli olduklarını, onlardan farklı bir evde yaşadığını, eşinin yatalak olduğunu ve akli dengesinin yerinde olmadığını, ihtiyaçlarını karşılayamadığı için yaklaşık 10 gün önce oğlu ve mağdurenin rızasıyla onların evine bıraktığını, bıraktıktan sonra sadece bir kez 08.03.2012 tarihinde öğleden sonra eşinin durumunu sormak ve ona biraz para bırakmak için evlerinin kapısına gittiğini, o sırada oğluyla binanın dışında karşılaştıklarını, ona bir miktar para verip ayrıldığını, bu konu haricinde evlerine girip oturmadığını, oğlu ve mağdurenin sürekli münakaşa hâlinde olduklarını, aralarında boşanma davasının olduğunu, mağdurenin kendisini kullanarak boşanma davasını kesinleştirmek ve hızlandırmak istediğini düşündüğünü ya da yatalak eşine devletin verdiği 600 TL tutarındaki parayı kendisini devre dışı bırakıp almak için iftira atmış olabileceğini, olayın olduğu iddia edilen 07.03.2012 tarihinde belirtilen saatte rahatsız olması nedeniyle evde istirahat ettiğini, evde kendisi dışında oğlu tanık İbrahim’in de bulunduğunu, o saatlerde evde olduğuna İbrahim’inde şahit olduğunu,
Mahkemede; kesinlikle mağdurenin evine gitmediğini, mağdurenin anlattığı olayların doğru olmadığını, oğluyla mağdurenin geçinemediğini, bu nedenle mağdurenin boşanma davası açtığını, oğlunun mağdureden boşanmaması nedeniyle mağdurenin iftira attığını,
Savunmuştur.
IV. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi şeklinde, Latincede ise in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Mağdurenin aşamalarda; kayınvalidesinin yatalak olduğunu, akli dengesinin yerinde olmadığını, kayınvalidesine kendisinin baktığını, son altı aydır eşinin olmadığı zamanlarda kayınbabası olan sanığın eve gelerek kendisine hitaben “Seni dün gece rüyamda gördüm. Rüyamda seni altıma almış sinkaf ediyordum. Hadi gel rüyayı gerçek yapalım. Gel seninle otuz bir çekelim. Eğer bunları birisine söylersen sen zarar görürsün, seni öldürürüm. Seni bu mahallenin orospusu yaparım.” dediğini, sanıktan korkup çekindiği için konuyu kimseyle paylaşamadığını ancak 07.03.2012 tarihinde eşini bahane ederek eve gelen sanığın, kendisinin elinden tutup mutfağa doğru çekerek “Seni rüyamda gördüm. Daha önce bir şey yapamadık ama bugün benim olacaksın.” şeklinde sözler söyleyip elinden tutup sürükleyerek kendisini yatak odasına götürmesinin ardından üzerine çullanarak, alt tarafında bulunan eşofmanı dizlerine kadar indirip karşı koymasına rağmen penisini çıkararak kalçalarının arasına sürtmeye başladığını, cinsel organını sokmadığını, belli bir süre sürtündükten sonra boşalarak üzerinden kalktığını, kıyafetlerini çöpe attığını ve duşa girerek temizlendiğini, duştan çıktığında sanığın evden çıkmış olduğunu gördüğünü, akşam saat 19.00 sıralarında eşi eve geldiğinde yaşananları ona anlattığını, eşinin karakola gidip şikâyetçi olmalarını önerdiğini, birlikte polis merkezine gidip şikâyetçi olduklarını iddia ettiği, sanığın ise aşamalarda; oğlu ve mağdurenin 6 yıldır evli olduklarını, onlardan farklı bir evde yaşadığını, eşinin yatalak olduğunu ve akli dengesinin yerinde olmadığını, ihtiyaçlarını karşılayamadığı için yaklaşık 10 gün önce oğlu ve mağdurenin rızasıyla onların evine bıraktığını, bıraktıktan sonra sadece bir kez 08.03.2012 tarihinde öğleden sonra eşinin durumunu sormak ve ona biraz para bırakmak için evlerinin kapısına gittiğini, o sırada oğluyla binanın dışında karşılaştıklarını, ona bir miktar para verip ayrıldığını, bu konu haricinde evlerine girip oturmadığını, oğlu ve mağdurenin sürekli münakaşa hâlinde olduklarını, aralarında boşanma davasının olduğunu, mağdurenin kendisini kullanarak boşanma davasını kesinleştirmek ve hızlandırmak istediğini düşündüğünü ya da yatalak eşine devletin verdiği 600 TL tutarındaki parayı kendisini devre dışı bırakıp almak için iftira atmış olabileceğini savunduğu olayda;
Mağdurenin kollukta sanığın son 6 aydır cinsel taciz içerikli sözlerine maruz kaldığını belirtmesine karşın savcılıkta yaklaşık 6 ay önce bir kez sanığın taciz içerikli eylemine maruz kaldığını, olay tarihine kadar ise sanığın öyle bir davranış içine girmediğini ifade ederek olay öncesine ilişkin çelişkili beyanlarda bulunması, mağdurenin yine kollukta, sanığın elinden tutup sürükleyerek kendisini yatak odasına götürdüğünü, yatağın üzerine itip bir anda üzerine çullandığını, alt tarafında bulunan eşofmanı dizlerine kadar indirdiğini, belli bir süre sürtündükten sonra boşalarak üzerinden kalktığını, kendisinin hemen lavaboya gittiğini, giydiklerini çöpe attığını, duşa girerek temizlendiğini dile getirmesine karşın savcılıkta kahve yapmak için mutfağa gittiğinde peşinden sanığın da geldiğini, tüpü yakmak için eğildiği sırada eliyle kalçasından tuttuğunu, sanığa bağırdığını, sanığın cinsel taciz içerikli sözler sarfettiğini, mutfağın hemen yanında bulunan evin giriş kapısını açıp sanığa “Çık dışarı!” dediğini, sanığın kapıyı kapatıp sağ kolundan kendisini tutup hemen bitişikteki yatak odasına fırlattığını, yere düştüğünü, sanığın ensesinden tutup kaldırdığını, yatağın üzerine fırlattığını, altındaki eşofmanı dizine kadar indirdiğini, bir süre sürtündükten sonra boşaldığını, bunun üzerine midesinin bulandığını, hemen tuvalete giderek kovadaki suyu başına döktüğünü, eşofmanını çöpe attığını belirtmek suretiyle olayın oluş şekline ilişkin olarak önemli ölçüde farklılıklar içeren ve söz konusu farklılıklara ilişkin makul bir açıklama içermeyen beyanlarda bulunması, ayrıca 23.02.2015 tarihli heyet raporunun düzenlenmesi sırasında mağdureyle yapılan görüşmede sanığın, kendisini zorla yatak odasına götürüp eşofmanının üzerinden kalçalarına boşaldığını dile getirerek önceki anlatımlarıyla tutarsızlık oluşturması, mağdurenin savcılıkta akşam eşi geldiğinde karakola gidip olayı intikal ettirdiklerini dile getirmesine rağmen ifade tarihinin 10.03.2012 tarihinde saat 00.09 olduğunun anlaşılması, sanığın aşamalarda istikrarlı bir şekilde suçlamayı kabul etmemesi, iddia edilen eyleme ilişkin DNA raporu gibi somut bir delil bulunmaması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanık tarafından atılı eylemin işlendiği noktasında şüphe oluşması, söz konusu şüphenin sanık lehine değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle sanığa atılı eylemin sabit olmadığı kabulü edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa atılı cinsel saldırı suçunun sabit olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1-Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.03.2016 tarihli ve 70-73 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığa atılı eylemin sabit olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.