Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/78 E. 2022/718 K. 15.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/78
KARAR NO : 2022/718
KARAR TARİHİ : 15.11.2022

Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi

Sanık …’nin görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1, 43, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 16 ay; hakaret suçundan ise aynı Kanun’un 125/1, 125/3-a, 43, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 12 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.01.2015 tarihli ve 367-17 sayılı hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 07.01.2019 tarih ve 18652-189 sayı ile; TCK’nın 53 ve 125/4. maddeleri ile ilgili olarak eleştiri yapılması suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.07.2019 tarih ve 65270 sayı ile;
“…Suç tarihi olan 24.08.2011 tarihinden bir gün önce sanığın kardeşi Cemal Sivri adına Belediyeden yapı ruhsatı alındığı ve buna istinaden … yerinde kardeşleriyle bulunan sanığın … yerini mühürlemeye gelen zabıta görevlilerine … yerini mühürletmemek için saldırıda bulunduğu ve tehdit ettiğinin sabit olduğu, yine olayla ilgili olay yerinde görev yapan polis memurlarınca tutulan 24.08.2011 tarihli ve şikayetçi zabıta görevlilerinin de imzaları bulunan tutanak içeriğinde sanığın direnme eylemi ve hakareti ‘ben şu anda ticarethane işletmiyorum, şu an burasının inşaat ruhsatını aldık, siz burayı mühürleyemezsiniz, kanunsuz işlem yapıyorsunuz’ dedikten sonra zabıta görevlisi …’ın ‘siz benim muhatabım değilsiniz’ cevabı üzerine ‘a..nı dinini sinkaf ettiğimin yerinde bir de muhatabım değilsiniz diyorlar’ diyerek mühürleme işlemi yapan …’ın kolundan tutarak çekmek istediğinde polislerce engellendiğinin kayıtlı olduğu, yine 13.09.2011 tarihli iddianamede de sanıktan sadır olan hakaret sözlerinin ne şekilde olduğunun iddianameye yazılmadığı, bu nedenle tutanak içeriğindeki sözlerin hakaret sözleri olarak kabulü gerektiği,
Sanık savunmasında bina için ruhsat alındığını belirtmesine rağmen, bu hususta ilgili kurumlardan araştırma ve inceleme yapılarak, sonucuna göre görevi yaptırmamak için direnme suçunda sanık lehine TCK’nın 29. maddesi hükümlerinin kararda tartışılması yerine eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması,
Sanıkla ilgili kabule göre ise; benzer olaylara göre özellik göstermediği hâlde, hem görevi yaptırmamak için direnme suçunda TCK’nın 265/1 maddesindeki alt sınır ‘6 ay hapis cezası’ iken, üst sınıra yakın şekilde ‘1 yıl 9 ay hapis cezası’ olarak belirlenmesi, yine birden fazla kamu görevlisine yönelik olarak direnme eylemi nedeniyle TCK’nın 43. maddesinden arıtırım yapılırken ‘1/4 ila 3/4’ olan oran arasında teşdiden 1/3 oranında artırım yapılarak fazla ceza tayini, bozma sebebi yapılmalıdır.
Hakaret suçunun şikayetçilere hitaben söylendiği sabit olmayan, bina nedeniyle çekilen sıkıntılara yönelen sitemleri ifade eden, genel olarak söylenen sözler nedeniyle unsurları itibariyle oluşmadığı, atılı suçtan sanığın beraati yerine yetersiz düşünce ve kabul ile mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre ise; TCK’nın 129. maddesi hükümlerinin yasal ve yeterli gerekçelerle tartışılmaması, bozma sebebi yapılmalıdır…” görüşüyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 04.11.2019 tarih ve 8554-15376 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanıklar … ve … hakkında hakaret, inceleme dışı sanık … hakkında ise kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından verilen beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığın zabıta görevlileri tarafından ruhsatsız olduğu gerekçesiyle mühürlenmek istenen bina ile ilgili ruhsat aldığı yönündeki savunması karşısında, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 29. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda eksik inceleme sonucu karar verilip verilmediğinin,
2- Eksik araştırma ile karar verilmediği sonucuna ulaşılması hâlinde, Yerel Mahkemece sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçelerin yasal ve yeterli olup olmadığının,
3- Sanığa yüklenen görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından zincirleme suç hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kamu görevlilerine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun sabit olup olmadığı ve hakaret suçunun sabit olduğu sonucuna ulaşılması durumunda sanık hakkında TCK’nın 129. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediği hususlarında eksik inceleme sonucu hüküm kurulup kurulmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Polis memurları ve zabıta görevlileri tarafından tanzim edilen 24.08.2011 tarihli tutanağa göre; aynı tarihte saat 10.00 sıralarında … Köyü’nde bulunan özel Yüksek Öğrenim Yurt ve Pansiyonlarına yönelik geçici inşaat ve işletme ruhsatlarıyla ilgili mühürleme işlemleri sırasında zabıta görevlilerinin sanık … ile karşılaştıkları, inceleme dışı sanık …’nin mühürlenmek istenen yer ile ilgili inşaat ruhsatını aldıklarını ve yapılan mühürleme işleminin kanunsuz olduğunu belirtmesi üzerine zabıta görevlisi …’ın “Siz benim muhatabım değilsiniz.” dediği, bunun üzerine sanığın mühürleme işlemi yapmakta olan …’a “A..nı, dinini, sinkaf ettiğimin yerinde bir de muhatabım değilsiniz diyorlar!” dediği ve …’ı kolundan tutup çekmek istediği sırada kontrol altına alındığı,
Mağdur … hakkında tanzim edilen 24.08.2011 tarihli ve 89607 sayılı “Genel Adli Muayene Raporu”na göre; adı geçenin sol ayağında … olduğu ve mevcut yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği,
… Belediye Başkanlığı Zabıta Müdürlüğünün 05.04.2012 tarihli ve 594/74778 sayılı yazısına göre; 24.08.2011 tarihinde katılan …’ın ruhsat denetleme ekibinde zabıta amiri, mağdur …’ın ise zabıta memuru olarak görev yaptıkları,
Sanık …’nin 23.05.2019 tarihli temyiz dilekçesinin ekinde … Mahallesi … Kümeevler No: 39 adresinde pansiyon işlettiğine ilişkin … yeri açma ve çalışma ruhsatı ile yapı ruhsatının onaysız fotokopilerini sunduğu,
Yerel Mahkemece sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından temel cezanın belirlenmesi sırasında alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini bakımından gösterilen gerekçelerin; “Mağdur sanık …’nin cebir ve şiddet uygulayıp ayrıca tehdit mahiyetinde sözlerle mağdur-sanıklar … ve …’ın kamu gücünden kaynaklanan görevlerini yaptırmamak için direnmek suretiyle kamu görevlisine direnme suçunu işlediği anlaşılmakla sabit kabul edilen eylemine uyan TCK’nın 265/1 maddesi gereğince sanığın eylemini sürdürmekteki ısrarına göre kastının yoğunluğu, kendi haksız davranışları ile gelişen olayda görevlerini yapmaya çalışan mağdurlara yönelik gerçekleştirilen eylem sırasında sarfedilen sözler ve fiillerin niteliği itibariyle suçun işlenmesindeki özellikler, suç işleme sebep ve saikleri itibariyle TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın tayininde takdiren teşdide gidilerek” biçiminde olduğu,
Anlaşılmıştır.
Mağdur …; … Belediyesi Zabıta Müdürlüğünde zabıta memuru olarak görev yaptığını, olay tarihinde yurt ve pansiyonlara yönelik mühürleme işlemi gerçekleştirdiklerini, … Özel Kız Yurdu isimli … yerine gittiklerinde sanık ve inceleme dışı sanığın söz konusu yerin inşaat ruhsatını aldıklarını ve bu nedenle mühürleme işleminin yapılamayacağını ileri sürdüklerini, ekip amiri olan katılan …’ın … yerinin sahibi olan sanıkla muhatap olacağını söylemesi üzerine sanığın ve inceleme dışı sanığın kendilerine yumrukla saldırdıklarını, ana avrat sinkaflı kelimelerle hakaret ettiklerini, sanık …’nin “Anasını avradını sinkaf ettiklerim!” şeklinde hakaret eylemini sürdürdüğünü, ekip amiri …’ın mühürleme işlemini yapmasını söylemesi nedeniyle merdivenleri çıktığını, ancak sanığın koşup “A..na koyduklarım, burayı size mühürletmem!” diyerek kendisini kolundan itmek suretiyle merdivenden düşürdüğünü, sanık ve inceleme dışı sanığın kendilerine işlem yapıldığı sırada da “Sizi bu …’da yaşatmayacağım!” şeklinde tehdit içerikli sözler söylediğini,
Katılan …; … Belediyesi Zabıta Müdürlüğünde zabıta amiri olarak görev yaptığını, olay tarihinde yurt ve pansiyonlara yönelik mühürleme işlemi gerçekleştirdiklerini, … Özel Kız Yurdu isimli … yerine gittiklerinde sanık ve inceleme dışı sanığın söz konusu yerin inşaat ruhsatını aldıklarını ve bu nedenle mühürleme işleminin yapılamayacağını ileri sürdüklerini, kendisinin yalnızca … yerinin sahibi olan sanıkla muhatap olacağını söylemesi üzerine sanığın ve inceleme dışı sanığın kendilerine yumrukla saldırdıklarını, ana avrat sinkaflı kelimelerle hakaret ettiklerini, sanık …’nin “Anasını avradını sinkaf ettiklerim!” şeklinde hakaret eylemini sürdürdüğünü, zabıta memuru mağdur …’a mühürleme işlemini yapmasını söylediğini, mağdur …’ın bu amaçla merdivenleri çıktığını, ancak sanığın koşup “A..na koyduklarım, burayı size mühürletmem!” diyerek mağduru kolundan itmek suretiyle merdivenden düşürdüğünü, sanık ve inceleme dışı sanığın kendilerine işlem yapıldığı sırada da “Sizi bu …’da yaşatmayacağım!” biçiminde tehdit içerikli sözler söylediğini,
Tanık …; polis memuru olarak görev yaptığını, sanık ve inceleme dışı sanığı tanımadığını, olay tarihinde evrak eksiği olduğu iddiasıyla sanık ve zabıta görevlileri arasında tartışma çıktığını, bu nedenle emniyet olarak tedbir aldıklarını, çıkan arbede sırasında işletme sahibi olan sanık ve kardeşinin zabıta memurlarına hakaret ettiklerini bizzat duyduğunu,
Tanık …; olay tarihinde zabıta görevlileriyle birlikte mühürleme yapmak amacıyla … Köyü’ndeki pansiyona geldiklerini, işletme sahibi olan sanık ve kardeşinin söz konusu yer ile ilgili ruhsat bulunduğunu belirterek mühürleme işlemine karşı çıktıklarını, zabıta görevlisi katılan …’ın “Siz benim muhatabım değilsiniz.” dediği, mağdur …’ın bu sırada giriş kapısını mühürlemek istediğini, ancak sanığın “A..nı, dinini sinkaf ettiğimin yerinde bir de muhatabım değilsiniz diyorlar!” dediğini ve mühürleme işlemi yapmakta olan mağdur …’i kolundan çekmek istediği sırada kendisine müdahale ettiklerini,
Tanık …; olay tarihinde zabıta görevlileriyle birlikte mühürleme yapmak amacıyla … Köyü’ndeki pansiyona geldiklerini, işletme sahibi olan sanık ve kardeşinin söz konusu yer ile ilgili ruhsat bulunduğunu belirterek mühürleme işlemine karşı çıktıklarını, mühürleme işlemi yapıldığı sırada sanığın sinkaflı şekilde hakaret ettiğini, bu hususun tutanağa geçirildiğini, sanığın mühürleme yapan mağdur …’ı kolundan çekmeye çalıştığı sırada kendisine müdahale ettiklerini, sanığın küfür ettiğini hatırladığını,
Tanık …; polis memuru olarak görev yaptığını, sanık ve inceleme dışı sanığı tanımadığını, olay tarihinde evrak eksiği olduğu iddiasıyla sanık ve zabıta görevlileri arasında tartışma çıktığını, bu nedenle emniyet olarak tedbir aldıklarını, işletme sahibi olan şahıslardan genç olanın duvardan bahçeye atlayarak mühürleme yapmak isteyen zabıta görevlilerine engel olmak istediğini, olayın büyümemesi için şahsı uzaklaştırdıklarını,
İnceleme dışı sanık …; kardeşi olan sanık … ile birlikte … Köyü’ndeki inşaatlarını yurt yapmak amacıyla ruhsat başvurusunda bulunduklarını, belediyeden döndüklerinde zabıta görevlilerinin mühürleme yapmak amacıyla … yerlerine geldiklerini öğrendiklerini, zabıta amiri olan katılan …’e söz konusu yerin inşaat ruhsatının alındığını, ticari herhangi bir işlemin yapılmadığını, tadilat işlemlerinin devam ettiğini söylemesi üzerine adı geçenin “Sen benim muhatabım değilsin!” dediğini, bunun üzerine katılan …’e “Buyurun mühürleyin.” şeklinde karşılık verdiğini, katılan …’in … yerinin mühürlenmesi için talimat verdiğini ve kendisine hitaben “Muhatap olma p.ç!” şeklinde hakaret ettiğini, mağdur …’a yönelik herhangi bir eylemde bulunmadıklarını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık …; olayın gerçekleştiği … Apartmanını yaklaşık 6 yıl önce inşa ettiğini, söz konusu yerin dışarıdan gelenlere kiraladığını, daha önce bu yer ile ilgili ruhsat başvurusunda bulunduklarını ve köy statüsünde ruhsat aldıklarını, 2011 yılında … Köyü’nün belediyeye bağlanması nedeniyle belediyeye ruhsat başvurusunda bulunduğunu, inşaat ruhsatını aldığını, ruhsat ile ilgili çalışmalar devam ederken olay tarihinde zabıta görevlilerinin … yerlerini mühürlemek amacıyla geldiklerini öğrendiklerini, görevlilere ruhsat başvurusunda bulunduklarını ve ticari faaliyet göstermediklerini belirtmelerine rağmen katılan …’in “Sen benim muhatabım değilsin!” dediğini, abisi olan inceleme dışı sanığa da “P.ç!” şeklinde hakaret ettiğini, bunun üzerine görevlilerle aralarında karşılıklı küfürleşme olduğunu, görevlilerin “Senin muhatabın biz değiliz, git yukarı ile işini hâllet, biz devletin memuruyuz, üniformalıyız, p.ç!” demeleri üzerine kendisinin de “Şerefsizler!” biçiminde karşılık verdiğini savunmuştur.
1- Sanığın zabıta görevlileri tarafından ruhsatsız olduğu gerekçesiyle mühürlenmek istenen bina ile ilgili ruhsat aldığı yönündeki savunması karşısında, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 29. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda eksik inceleme sonucu karar verilip verilmediği;
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim …, Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s. 225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar …, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, … Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s. 14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 765 sayılı Kanun’da yer alan “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan “kuşkudan sanık yararlanır” prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır
Diğer taraftan ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında ilk uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
24.08.2011 tarihinde saat 10.00 sıralarında sanığa ait inşaat ruhsatı ve faaliyet izni bulunmayan öğrenci yurdunun mevzuata aykırı şekilde açıldığı gerekçesiyle mühürleme işlemi yapılmak üzere güvenlik görevlileri ile birlikte zabıta görevlileri olan mağdur … ve katılan …’ın olay yerine geldikleri, sanığın mühürleme işlemine itiraz ettiği, mağdur ve katılana yönelik “Siz kimsiniz o… çocukları!” şeklinde hakaret ettiği, mühürleme yaptığı sırada iterek düşmesine sebebiyet verdiği mağdur …’ı 24.08.2011 tarihli ve 89607 sayılı genel adli muayene raporundan anlaşılacağı üzere basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, katılan ve mağdura yönelik “Sizi bu …’da yaşatmayacağım!” biçiminde tehdit içerikli sözler söylediği olayda;
Her ne kadar sanığın suça konu pansiyon ile ilgili olarak belediyeye ruhsat başvurusunda bulunduğunu, inşaat ruhsatını aldığını ve ruhsat ile ilgili çalışmaların devam etiğini savunduğu ve temyiz dilekçesinin ekinde … Mahallesi … Kümeevler No: 39 adresinde pansiyon işlettiğine ilişkin … yeri açma ve çalışma ruhsatı ile yapı ruhsatının onaysız fotokopilerini sunduğu anlaşılmış ise de;
Sanığın onaysız fotokopiden ibaret … yeri açma ve çalışma ruhsatının suç tarihinden sonra 31.08.2012 tarihinde alındığının anlaşıldığı, yapı ruhsatı verilmesinin ise suça konu yerin pansiyon olarak işletilmesi konusunda sanığa herhangi bir hak vermeyeceği, dolayısıyla olay tarihinde görevlilerce yapılan mühürleme işleminin hukuka uygun olduğu, bu itibarla sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan, ruhsat alındığı iddiası ile ilgili olarak, TCK’nın 29. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda eksik inceleme sonucu karar verilmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ilk uyuşmazlık konusu bakımından reddine karar verilmelidir.
2- Yerel Mahkemece sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçelerin yasal ve yeterli olup olmadığı;
Sanığın işlediği kabul edilen görevi yaptırmamak için direnme suçu TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında altı aydan üç yıla kadar hapis; kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu aynı Kanun’un 125. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının (a) bendinde bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmış, temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasında;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın “… ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Hâkimin gerekçe gösterme yükümlülüğü, fail hakkında uygulanacak takdire bağlı artırım ve indirim oranlarının belirlenmesi sırasında da geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın ruhsata aykırı … yerini mühürlemek isteyen kamu görevlilerine karşı hem cebir hem de tehditte bulunmak suretiyle direnmesinden kaynaklanan kastının yoğunluğu ile mağdur …’ın yaralanması ile ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı dolayısıyla temel cezanın alt sınırdan bir miktar uzaklaşılarak belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de; benzer olaylara göre önemli bir farklılık göstermeyen ve çok daha vahim olayların meydana gelmesi muhtemel olan eylemler nedeniyle temel cezanın alt sınırdan oldukça fazla miktarda uzaklaşılmak suretiyle tayini, oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmediği gibi …, hak ve nasafet kuralları ile orantılılık ilkesiyle bağdaşacak şekilde isabetli de değildir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ikinci uyuşmazlık konusu yönünden kabulüne karar verilmelidir.
3- Sanığa yüklenen görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından zincirleme suç hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kamu görevlilerine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun sabit olup olmadığı ve hakaret suçunun sabit olduğu sonucuna ulaşılması durumunda sanık hakkında TCK’nın 129. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediği hususlarında eksik inceleme sonucu hüküm kurulup kurulmadığı;
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir.
Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında son uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Polis memurları ve zabıta görevlileri tarafından tanzim edilen 24.08.2011 tarihli tutanakta sanığın yalnızca mühürleme işlemi yapmakta olan mağdur …’a “A..nı, dinini, sinkaf ettiğimin yerinde bir de muhatabım değilsiniz diyorlar!” dediğine yer verilmekle birlikte söz konusu ifadenin mağdur …’in şahsına yönelik mi yoksa haksız olduğu düşünülen mühürleme işlemine karşı tepki niteliğinde mi olduğu hususunun dosya kapsamından anlaşılamaması, 24.08.2011 tarihli ve 89607 sayılı “Genel Adli Muayene Raporu”ndan anlaşıldığı üzere sanığın eylemleri dolayısıyla yalnızca mağdur …’in yaralandığı bilgisinin bulunması, buna karşılık katılan …’e yönelik hangi eylemin görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğunun netleştirilememesi ve mağdur ile katılanın beyanlarına karşılık tanık ifadelerinin sanığın hakaret eylemini gerçekleştirip gerçekleştirmediğine, hangi sözlerle ve kime karşı gerçekleştirdiğine ve mağdur ve katılandan sanığa yönelen herhangi bir hakaret eyleminin bulunup bulunmadığına dair yeterli açıklıkta bulunmaması ve kısmi çelişkiler içermesi hep birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından zincirleme suç hükmünün uygulanma şartlarının oluşup oluşmadığı, kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı hakaret suçunu işlediğinin sabit olup olmadığı ve somut olayda TCK’nın 129. maddesinin uygulanması gerektiren şartların bulunup bulunmadığı hususlarının tespiti bakımından katılan ve mağdur ile tanıkların yeniden dinlenerek yukarıda işaret edilen hususların netleştirilmesi, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilmeye çalışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının üçüncü uyuşmazlık konusu açısından değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a- Sanığın zabıta görevlileri tarafından ruhsatsız olduğu gerekçesiyle mühürlenmek istenen bina ile ilgili ruhsat aldığı yönündeki savunması karşısında, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 29. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda eksik inceleme sonucu karar verilip verilmediğine ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından REDDİNE,
b- Yerel Mahkemece sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçelerin yasal ve yeterli olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından KABULÜNE,
c- Sanığa yüklenen görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından zincirleme suç hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kamu görevlilerine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun sabit olup olmadığı ve hakaret suçunun sabit olduğu sonucuna ulaşılması durumunda sanık hakkında TCK’nın 129. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediği hususlarında eksik inceleme sonucu hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından ise DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesinin 07.01.2019 tarihli ve 18652-189 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.01.2015 tarihli ve 367-17 sayılı hükümlerin; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen ancak yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında fazla ceza tayini ve sanığa yüklenen görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından zincirleme suç hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kamu görevlilerine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun sabit olup olmadığı ve hakaret suçunun sabit olduğu sonucuna ulaşılması durumunda sanık hakkında TCK’nın 129. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediği hususlarında eksik inceleme sonucu hüküm kurulması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.