Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/478 E. 2022/850 K. 28.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/478
KARAR NO : 2022/850
KARAR TARİHİ : 28.12.2022

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 321-487

Sanık …’in konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan TCK’nın 116/4, 119/1-c ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.10.2012 tarihli ve 611-862 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 21.09.2016 tarih ve 15654-9966 sayı ile;
“Diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Suç tarihi itibarıyla güneşin batış saatinin 20.14 olup bir saat sonrasının geceye tekabül ettiği, ihbar tutanağında, saat 21.00’de 34 BC 3943 plakalı araçla hırsızlık olayı olduğunun ihbar edildiği, tanık …’nın, sanıklardan birini saat 21.00 sıralarında hırsızlık yapılan ikametin bahçesinde gördüğünü beyan ettiğinin anlaşılması karşısında, müştekiye yönelik eylemin gündüz vakti işlendiğinin kabulü gerektiği gözetilmeden sanık hakkında TCK’nın 116/4. maddesiyle uygulama yapılması,
2- T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 140-85 sayılı iptal kararının, 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece devam olunan yargılama sonucunda 20.03.2018 tarih ve 746-212 sayı ile, sanığın atılı suçtan TCK’nın 116/1, 119/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
Hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 25.03.2019 tarih ve 5522-5708 sayı ile;
“TCK’nın 61. maddesindeki ölçütler ve aynı Kanun’un 3. maddesindeki ‘fiilin ağırlığı ile orantılı ceza verilmesi ilkesi’ çerçevesinde somut olay açıkça irdelenerek, temel cezanın saptanması gerektiği gözetilmeden, dosya içeriğiyle uyumlu olmayan ‘suçun işleniş şekli, kastının yoğunluğu, suçun işlendiği yer ve zaman dikkate alınarak gibi’ maddedeki bazı ibarelerin tekrarlanması suretiyle, temel cezada alt sınırdan uzaklaşılarak ve hakkaniyet ölçülerine uyulmayarak en üst sınırdan ceza tayini,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 28.05.2019 tarih ve 321-487 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.01.2020 tarihli ve 65253 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararı ile Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 26.09.2020 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan tüm işlerin Yargıtay 2. Ceza Dairesine devrine karar verilmesi nedeniyle, Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmiş, inceleme yapan Özel Dairece 07.12.2020 tarih ve 20318-14576 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin ve temyizin kapsamına göre inceleme konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan mahkûmiyet hükmü kurulurken temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.05.2012 tarihli ve 3517-1314 sayılı iddianame ile, sanık …’in, inceleme dışı sanıklar Maşallah Kayaalp ve Alparslan Kula ile birlikte 04.05.2012 tarihinde gece saat 21.00 sıralarında şikâyetçi …’ün ikametine girerek bir kısım ziynet eşyası çaldığından bahisle hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlâli suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b ve 143. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezası; konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan TCK’nın 116/4. maddesi gereğince “kastın yoğunluğu, eylemin oluş şekli, zararın ağırlığı ve suçun işleniş şekli göz önüne alınarak takdiren” biçiminde gösterilen gerekçe ile temel cezanın 2 yıl hapis cezası olarak belirlendiği, aynı Kanun’un 119/1-c maddesi uyarınca bir kat artırım yapılarak sanığın 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği; hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Özel Dairece eylemin gece vakti işlendiğine ilişkin delil bulunmadığı nedenine dayalı olarak hırsızlık suçundan kurulan hükmün düzeltilerek onanmasına; konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan hükmün ise bozulmasına karar verildiği, bozma ilamına uyan Yerel Mahkemece devam olunan yargılama sonucunda, “suçun işleniş biçimi, sanığın amaç ve saiki, suç kastının yoğunluğu göz önüne alınarak takdiren ve teşdiden” şeklindeki gerekçe ile temel cezanın 2 yıl hapis cezası olarak belirlendiği, aynı Kanun’un 119/1-c maddesi uyarınca bir kat artırım yapılarak sanığın 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği; bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece hakkaniyet ölçülerine aykırı olacak şekilde temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi isabetsizliğinden bozulmasının ardından Yerel Mahkemece, “Kısa kararda kanun maddelerine atıf yapılmış ise de, gerekçeli kararda teşdit sebepleri açıklanmıştır. Mahkememizce ‘sanıkların eve hırsızlık amacıyla girmeleri, ayrıca suç işlemeyi meslek haline getirmiş olmaları, sanıkların bu amaçla İstanbul ilinden gelmiş olmaları, suç kasıtlarının yoğunluğu ve cezaların caydırıcı olması gerektiği’ gerekçeleri ile alt sınırdan uzaklaşılmıştır. Dosyamızda sanıklar hırsızlık amacıyla konuta girmiş olup mahkememiz sanıkların bu amacının kanunun koruduğu değeri daha fazla ihlâl ettiğini değerlendirmiştir. Yine suç işlemeyi meslek hâline getiren, geçimini bu yolla sağlayan kişi ile ilk kez suç işleyen kişiyi aynı değerlendirme ölçülerine tabi tutmak hakkaniyete uygun olmayacaktır. Suç yolunda sebat eden, sürekli infaz yasalarının affına mazhar olan sanığın teşdiden cezalandırılması ‘toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek’ amacı güden Türk Ceza Kanunu’nun temel amaçlarından biridir. Sanığın hırsızlık yapmak için İstanbul’dan gelmiş olması da başlı başına teşdit gerekçesi olarak kabul edilmiştir. Bir plan dahilinde mesafe kat ederek suç mahalline gelen fail yoğun bir suç kastına sahiptir. Birden fazla teşdit gerekçesi bulunması nedeniyle en üst hadden ceza tayin etmiş olup verilen ceza ölçülü ve hakkaniyete uygundur.” şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanığa atılı konut dokunulmazlığının ihlâli suçu bakımından TCK’nın 116. maddesinin 1. fıkrasında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası düzenlenmiş olup eylemin gece vakti işlenmesi hâlinde maddenin 4. fıkrası uyarınca 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı düzenlenmiş, aynı Kanun’un 119/1-c maddesine göre suçun birden fazla kişi ile birlikte işlenmesi durumunda ise verilecek cezanın bir kat artırılacağı öngörülmüştür.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise TCK’nın 61. maddesinin 1. fıkrasında;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
Öte yandan, TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin, TCK’nın 61. maddesinin 1. fıkrasına uygun olarak suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, basamaklı ceza öngören suçlarda, iki sınır arasında cezayı belirleme konusundaki takdir yetkisi her somut olayın özelliğine göre kanunun genel amacı ve felsefesi gözetilerek TCK’nın 61. maddesinde sıralanan ölçütlere göre kullanılmalıdır ((Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Baskı, s. 530).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık Abidin Kenben’in, inceleme dışı sanıklar Maşallah Kayaalp ve Alparslan Kula ile birlikte 04.05.2012 tarihinde gündüz bir vakitte şikâyetçi …’ün ikametine girerek bir kısım ziynet eşyası çaldığı anlaşılan olayda, Yerel Mahkemece, konut dokunulmazlığının ihlâli suçu bakımından temel ceza belirlenirken alt sınırdan ayrılma nedeni olarak “suçun işleniş biçimi, sanığın amaç ve saiki, suç kastının yoğunluğu göz önüne alınarak” şeklinde gösterilen gerekçeler TCK’nın 61. maddesi hükümlerine uygun ise de, bozma öncesi ilk kararda eylemin gece vakti işlendiği kabul edilerek suçun nitelikli hâli ile, Özel Daire tarafından konuta gece vakti girildiğine dair delil bulunmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasının ardından Yerel Mahkemece bu kez suçun basit hâlinden aynı temel cezaların belirlenmesinin çelişkili olup dosya kapsamıyla da örtüşmediği, suçun işleniş biçimi dikkate alınıp temel cezanın alt sınırdan bir miktar uzaklaşılarak belirlemesi dosya içeriğine uygun olmakla birlikte temel cezanın en üst sınırdan tayin edilmesinin TCK’nın 3. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “orantılılık” ilkesine aykırılık oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına hükmünün, temel cezanın en üst sınırdan belirlenmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.05.2019 tarihli ve 321-487 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık Abidin Kenben hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan hüküm kurulduğu sırada temel cezanın en üst hadden belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.