YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/475
KARAR NO : 2022/608
KARAR TARİHİ : 04.10.2022
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanık hakkında TCK’nın 191. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları ile aynı Kanun’un 54. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve müsadereye ilişkin … 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.04.2013 tarihli ve 460-93 sayılı karar itiraz kanun yoluna başvurulmaksızın 17.04.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.03.2014 tarih ve 999 sayı ile; sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılmadığının bildirilmesi üzerine yargılamaya devam eden … 3. Ağır Ceza Mahkemesince 06.06.2014 tarih ve 188-209 sayı ile sanığın TCK’nın 191/1, 31/3 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4.800,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 19.11.2019 tarih, 4945-6306 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire üyeleri M. Faik Ateş ve R. Gündoğdu ise; “Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan ve değişen suç vasfına göre kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararına uyulmaması üzerine uyuşturucu madde kullanma suçundan verilen mahkûmiyet kararının, yerel Cumhuriyet savcısının eylemin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gerekçesi ile aleyhe temyizi ve sanığın lehe temyizi üzerine verilen hükmün onanmasına ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. Şöyle ki;
Tüm dosya kapsamına göre suç tarihi olan 30.10.2012 tarihinde saat 19.25 sıralarında sanığın şüphe üzerine durdurulduğunda üzerinde 16 fişek halinde daralı 60 gram net 16 gram esrar ele geçirildiği ve sanığa uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan dava açıldığı … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/460 esas, 2013/93 karar sayılı kararı ile sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK 191/2. maddesi gereğince denetimli serbestlik tedbiri kararı verilmiş, sanığın denetimli serbestlik tedbirine uymaması nedeniyle dosya yeniden ele alınmış ve sanığa … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 esas, 2014/209 karar sayılı kararı ile eylem uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturuyor ise de; önceki kararda suç vasfının hukuki nitelendirilmesi sanık lehine kazanılmış hak teşkil ettiğinden sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK 191 madde gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu karar yerel Cumhuriyet savcısı tarafından eylemin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu, önceden verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararı nihai hüküm niteliğini taşımadığından, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle aleyhe temyiz etmiştir.
Dosyadaki bilgi, belge sanığın tevil yollu savunması ve tüm dosya kapsamına göre suç tarihinde üzerinde 16 fişek esrar ile yakalanan ve bu uyuşturucuları doğum günü olan arkadaşının evinde arkadaşları ile birlikte içmek için aldığını beyan eden sanığın eylemi, uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu konusunda Yerel Mahkemenin temyize konu kararın gerekçesinde de belirtildiği gibi herhangi bir ihtilaf yoktur. Ancak daha önce verilen kararda sanığın eylemi kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edildiğinden ve bu husus kazanılmış hak teşkil ettiğinden, sanık hakkında TCK’nın 191/1, 31/3, 50 ve 52. maddeleri gereğince 4.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; mülga 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi ve yürürlükteki CMK’nın 307/4. maddesi gereğince hüküm yalnız sanık veya Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine temyiz edilmiş ise yeniden verilen hüküm önceki hükümle verilen cezadan daha ağır olamaz hükmünü içermektedir.
Bu düzenlemeler karşısında kanun koyucu sanığa suç niteliği yönünden kazanılmış haktan yararlanma hakkı tanımamıştır. Sadece sonuç ceza yönünden kazanılmış hak tanımıştır. Eğer bu dosyada Cumhuriyet savcısı kararı sanığın aleyhine temyiz etmemiş olsa ve sadece sanığın temyizi üzerine dosyayı Yargıtay 20. Ceza Dairesi olarak incelediğimizde hükmü suçun niteliği yönünden eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu değil uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğunu belirterek hükmün bozulmasına ceza yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına karar verileceği konusunda hiç şüphe yoktur. Dolayısıyla sanığın eyleminin önceki kararda kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilip denetimli serbestlik kararı verilmesi ve sanığın bu kararın gereklerine uygun davranmadığından dosyanın ele alınıp yeniden yargılama yapıldığı halde mahkemece eylem kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu olarak kabul edilse bile Cumhuriyet savcısı bu kararı suçun uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğundan bahisle aleyhe temyiz edebilir ve bu temyiz incelemesinde yukarıda izah edildiği gibi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun birçok kararlarında belirtildiği gibi kazanılmış hak sadece ceza miktarında olduğundan ve sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğundan yerel Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin kabulü ile hükmün bozulması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.01.2020 tarih ve 289085 sayı ile;
“Tüm dosya kapsamına göre suç tarihi olan 30.10.2012 tarihinde saat 19.25 sıralarında sanığın şüphe üzerine durdurulduğunda üzerinde 16 fişek halinde daralı 60 gram net 16 gram esrar ele geçirildiği ve sanığa uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan dava açıldığı … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/460 esas, 2013/93 karar sayılı kararı ile sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 191/2. maddesi gereğince denetimli serbestlik tedbiri kararı verilmiş, sanığın denetimli serbestlik tedbirine uymaması nedeniyle dosya yeniden ele alınmış ve sanığa … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/188 esas, 2014/209 karar sayılı kararı ile eylem uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturuyor ise de; önceki kararda suç vasfının hukuki nitelendirilmesi sanık lehine kazanılmış hak teşkil ettiğinden sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu karar yerel Cumhuriyet savcısı tarafından eylemin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu, önceden verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararı nihai hüküm niteliğini taşımadığından, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle aleyhe temyiz etmiştir.
Dosyadaki bilgi, belge sanığın tevil yollu savunması ve tüm dosya kapsamına göre suç tarihinde üzerinde 16 fişek esrar ile yakalanan ve bu uyuşturucuları doğum günü olan arkadaşının evinde arkadaşları ile birlikte içmek için aldığını beyan eden sanığın eylemi, uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu konusunda Yerel Mahkemenin temyize konu kararın gerekçesinde de belirtildiği gibi herhangi bir ihtilaf yoktur. Ancak daha önce verilen kararda sanığın eylemi kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edildiğinden ve bu husus kazanılmış hak teşkil ettiğinden, sanık hakkında TCK’nın 191/1, 31/3, 50 ve 52. maddeleri gereğince 4.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; mülga 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi ve yürürlükteki CMK’nın 307/4. maddesi gereğince hüküm yalnız sanık veya Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine temyiz edilmiş ise yeniden verilen hüküm önceki hükümle verilen cezadan daha ağır olamaz hükmünü içermektedir.
Bu düzenlemeler karşısında kanun koyucu sanığa suç niteliği yönünden kazanılmış haktan yararlanma hakkı tanımamıştır. Sadece sonuç ceza yönünden kazanılmış hak tanımıştır. Eğer bu dosyada Cumhuriyet savcısı kararı sanığın aleyhine temyiz etmemiş olsa ve sadece sanığın temyizi üzerine dosyayı Yargıtay 20. Ceza Dairesi olarak incelediğimizde hükmü suçun niteliği yönünden eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu değil uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğunu belirterek hükmün bozulmasına ceza yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına karar verileceği konusunda hiç şüphe yoktur. Dolayısıyla sanığın eyleminin önceki kararda kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilip denetimli serbestlik kararı verilmesi ve sanığın bu kararın gereklerine uygun davranmadığından dosyanın ele alınıp yeniden yargılama yapıldığı halde mahkemece eylem kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu olarak kabul edilse bile Cumhuriyet savcısı bu kararı suçun uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğundan bahisle aleyhe temyiz edebilir ve bu temyiz incelemesinde yukarıda izah edildiği gibi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun birçok kararlarında belirtildiği gibi kazanılmış hak sadece ceza miktarında olduğundan ve sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğundan yerel Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin kabulü ile hükmün bozulması gerekirken onanması usul ve yasalara aykırıdır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 18.11.2020 tarih, 11657-7798 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçunu mu yoksa “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
30.10.2012 tarihli olay tutanağına göre; Mezitli İlçe Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği görevlilerince, 30.10.2012 tarihinde saat 19.25 sıralarında, Fatih Mahallesi, Gazi … … Bulvarında yapılan kontroller esnasında, bulvar üzerinde yürümekte olan iki erkek şahsın, görevlileri fark etmeleri sonucu birbirlerinden hızla uzaklaşıp ilerlediklerinin görüldüğü, bunun üzerine görevlilerce durmaları yönünde seslenildiğinde şahıslardan birinin durmasına karşın, diğerinin yürümeye devam ettiği, ancak söz konusu şahsın da kısa bir süre içinde yakalandığı, yapılan kimlik kontrolleri sonucunda; uyarı üzerine duran şahsın Ömer Zengel, uzaklaşmaya çalışan şahsın ise … olduğunun tespit edildiği, görevlilerce sanık …’ın üst yoklaması yapılmak istendiğinde; adı geçenin montunun sol cebinden beyaz renkli kâğıda sarılı bir maddeyi çıkardığı, ardından söz konusu maddenin esrar olduğunu ve içmek için aldığını söyleyen sanığın, daralı ağırlığı 4 gram gelen suç konusu uyuşturucu maddeyi görevlilere teslim ettiği, bu sırada görevlilerce, sanığın taktığı kemerin ön kısmının altında bir kabarıklık olduğunun fark edildiği, bunun üzerine sanığın üst yoklamasının yapıldığı ve iki adet 50 TL, dört adet 20 TL, beş adet 10 TL ve dört adet 5 TL olmak üzere toplam 250 TL ile kemerinin altında bulunan biri şeffaf, diğeri ise mor renkli iki adet poşetin ele geçirildiği, görevlilerce söz konusu poşetlerin içi kontrol edildiğinde; şeffaf renkli poşetin içinde beyaz renkli kâğıda sarılı olan ve her birinin daralı ağırlığı 4 gram gelen toplam üç (3) paket suç konusu esrarın, mor renkli poşetin içinde ise kitap kâğıdına sarılı hâlde ve her birinin daralı ağırlığı yine 4 gram gelen toplam on iki (12) paket suç konusu esrarın ele geçirildiği, sanıktan ele geçirilen ve toplam daralı ağırlığı 64 gram gelen on altı (16) paket hâlindeki suç konusu uyuşturucu maddelerin görevlilerce muhafaza altına alındığı, konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde; sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapılması talimatının alındığı,
… Kriminal Polis Laboratuvarının 15.02.2013 tarihli raporuna göre; sanıktan ele geçirilen toplam on altı paket hâlindeki, net 46 gram tohumlu, yeşil renkli bitki parçalarının, “THC” etken maddesi içeren ve esrar elde etmeye elverişli kenevir bitkisi parçaları olduğu, söz konusu bitkiden net 16 gram esrar elde edilebileceği,
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; sanık hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca 08.11.2012 tarih ve 14263-1000 sayı ile; TCK’nın 188/3, 31/3, 54, 55 ve 63. maddeleri uyarınca uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, davanın görüldüğü … 3. Ağır Ceza Mahkemesince 05.04.2013 tarih ve 460-93 sayı ile; yargılamaya konu eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanık hakkında TCK’nın 191. maddesinin 2, 3 ve 5. fıkraları ile aynı Kanun’un 54. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine ve müsadereye karar verildiği, söz konusu kararın itiraz edilmeksizin 17.04.2013 tarihinde kesinleştiği, kararın kesinleşmesi üzerine dosyanın infaz edilmesi amacıyla … Cumhuriyet Başsavcılığınca, 19.04.2013 tarihinde … Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, söz konusu kurum tarafından sanık hakkında 2013/91 sayılı denetimli serbestlik dosyasının oluşturulduğu, sanığın, kurum tarafından görevlendirilen rehber ile 19.09.2013 tarihinde yapılması gereken toplantıya katılmaması üzerine ilgili mevzuat kuralları gereğince uyarıldığı, ancak devam eden süreçte sanığın 27.02.2014 ve 12.03.2014 tarihli toplantılara da katılmadığının tespit edildiği, bunun üzerine sanık hakkında oluşturulan kaydın Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 44. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 20.03.2014 tarihinde kapatılmasına karar verildiği, … Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.03.2014 tarihli ve 999 sayılı yazısı ile; denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karara uymadığı anlaşılan sanık hakkında TCK’nın 191. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca yargılamaya devam edilmesinin talep edildiği, dosyayı yeniden ele alıp yargılamaya devam eden … 3. Ağır Ceza Mahkemesince 06.06.2014 tarih ve 188-209 sayı ile; sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191/1, 31/3 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4.800,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Ömer Zengel bilgi veren sıfatıyla kollukta; 30.10.2012 tarihinde saat 19.00 sıralarında … yerinden çıkıp eve gitmek için … otobüsüne bindiğini, saat 19.20 sıralarında Fatih Mahallesi, … … Bulvarı üzerinde bulunan “… Mobilya” adlı … yerinin önünde otobüsten indiğini, bu esnada aynı araçtan olay tarihinde ilk defa gördüğü, yaklaşık on yedi ya da on sekiz yaşlarında görünen bir şahsın da indiğini, evinin bulunduğu sokağa döndüğü sırada, söz konusu şahsın şehir merkezine doğru yürüdüğünü fark ettiğini, bu esnada görevlilerin “Durun.” şeklindeki ikazını duyduğunu, kendisinin durmasına rağmen diğer şahsın yürümeye devam ettiğini, ardından görevlilerden bir tanesinin kendisinin yanına geldiğini, diğer polisin ise söz konusu şahsın peşinden koşup yaklaşık on beş metre ileride bu kişiyi yakaladığını, görevlilerce şahsın üzeri kontrol edildiğinde suç konusu esrarların ele geçirildiğini, bahsi geçen şahsı tanımadığını, suç tarihinde tesadüfen aynı otobüste bulunduklarını, uyuşturucu maddelerle herhangi bir ilgi ve irtibatının bulunmadığını,
Tanık … Coşkun mahkemede; oğlu olan sanığın madde bağımlısı olduğunu, sanığın arkadaş çevresinin kurbanı olduğunu, sanığın velayetinin boşandığı eşinin üzerinde olduğunu, eşine aylık 200 TL nafaka ödediğini, bu nedenle olay tarihinde sanığa 100 TL’si harçlık, 200 TL’si ise nafaka olmak üzere toplam 300 TL verdiğini, oto kiralama işi ile uğraştığını, sanığı da yanında çalıştırdığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık … savcılıkta; … kiralama işiyle uğraşan tanık …’in yanında maaşlı olarak çalıştığını, olay tarihinde arkadaşı …’ın doğum gününe gideceğini, birçok arkadaşının da söz konusu doğum gününe geleceğini, arkadaşları içmek ister düşüncesiyle polis karakolunun arka tarafında, tanımadığı bir şahıstan 100 TL karşılığında suç konusu esrarları satın aldığını, uyuşturucu maddeleri doğum gününe gelen arkadaşlarıyla birlikte içeceğini, ancak uyuşturucu maddelerin polisler tarafından ele geçirildiğini, üzerinden çıkan paraların babasının ödediği maaşı olduğunu, geçmişte hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapıldığını, kesinlikle uyuşturucu madde ticareti yapmadığını,
Sorguda; suç konusu esrarları arkadaşının doğum gününde kullanmak amacıyla satın aldığını, uyuşturucu maddeleri babasının ödediği maaşı ile aldığını, polisler tarafından durdurulduğunda üzerindeki paketlerden bir tanesini çıkarıp verdiğini, ancak görevliler tarafından yapılan arama üzerine, diğer paketlerin de ele geçirildiğini,
Mahkemede ise; olay günü …isimli arkadaşının doğum gününe davetli olduğunu, doğum gününde arkadaşlarıyla birlikte içmek amacıyla suç konusu uyuşturucu maddeleri satın aldığını, …’ın evine gittiği sırada polislere yakalandığını, yakalandığı yerin adı geçen arkadaşının evine yakın bir nokta olduğunu, ele geçirilen on altı paket esrarın tamamını doğum gününde arkadaşlarıyla birlikte içmek amacıyla almadığını, bir paket esrarı montunun cebine, geriye kalan on beş paketi ise pantolonun iç cebine koyduğunu, pantolonunun cebine koyduklarını doğum gününden sonra eve saklayıp bir ay boyunca kullanmayı düşündüğünü, montunun cebindeki bir paket esrarı ise doğum gününe katılacak arkadaşlarıyla birlikte içmek için ayırdığını, doğum gününe gelecek olan ve yaşları kendisinden büyük olan arkadaşlarının da kullanıcı olduklarını, kendisini uyuşturucu maddeye söz konusu bu arkadaşlarının alıştırdığını, zaman zaman arkadaşlarıyla aynı sigarayı yakıp birlikte kullandıklarını, yine bazen birbirlerine kullamak amacıyla uyuşturucu madde ikram ettiklerini, doğum gününe katılacak arkadaşlarının kendisine; “Birlikte esrar içeriz.” dediklerini, çok pişman olduğunu, tedavi olmak istediğini,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası suç ve hüküm tarihleri itibarıyla; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.
Madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevki, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır. Fıkradaki suçun oluşması için bu seçimlik hareketlerden herhangi birisinin yapılmış olması yeterlidir.
Aynı Kanun’un suç ve hüküm tarihlerinde yürürlükte bulunan “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191. maddesinin 1. fıkrası ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da kullanmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.
Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.
Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.
İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya … yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya … yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlenmesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler hâlinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
Üçüncü kriter de bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları hâlinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mezitli İlçe Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği görevlilerince, 30.10.2012 tarihinde saat 19.25 sıralarında, Fatih Mahallesi, Gazi … … Bulvarı üzerinde yapılan kontroller esnasında, Ömer Zengel’in yanında yürümekte olan sanığın, görevlileri fark edip adı geçenin yanından hızlıca uzaklaştığının görülmesi üzerine, sanığa ve Ömer’e durmaları yönünde seslenildiği, uyarı neticesinde Ömer’in durmasına karşın sanığın yürümeye devam ettiği, ancak görevlilerce kısa bir süre içinde yakalandığı, üst yoklaması yapılmak istenen sanığın; montunun sol cebinden, beyaz renkli kâğıda sarılı suç konusu bir (1) paket esrarı çıkarıp içmek için aldığını söylediği ve ardından uyuşturucu maddeyi görevlilere teslim ettiği, bu esnada görevlilerce, sanığın taktığı kemerin ön kısmının altında bir kabarıklık olduğunun fark edildiği, bunun üzerine sanığın üst yoklamasının yapıldığı ve kemerinin altında bulunan biri şeffaf, diğeri ise mor renkli olmak üzere iki adet poşetin ele geçirildiği, görevlilerce söz konusu poşetlerin içi kontrol edildiğinde; şeffaf renkli poşette beyaz renkli kâğıda sarılı vaziyette üç (3) paket, mor renkli poşette ise kitap kâğıdına sarılı hâlde on iki (12) paket olmak üzere toplam on beş (15) paket suç konusu esrarın ele geçirildiği, sanığın görevlilere teslim ettiği bir (1) paket esrar ile birlikte toplam on altı (16) paket hâlindeki suç konusu uyuşturucu maddelerin görevlilerce muhafaza altına alındığı olayda;
Sanığın üzerinde; montunun cebinde ve taktığı kemerinin altına gizlenmiş iki adet poşetin içinde olmak üzere toplam on altı paket suç konusu esrarın ele geçirilmiş olması, söz konusu uyuşturucu maddelerin küçük paketçikler hâlinde ve her birinin ağırlığı da aynı olacak şekilde kâğıda sarılı olarak özenle hazırlanıp satışa hazır vaziyette bulundurulması, sanığın aşamalardaki savunmalarında; suç konusu esrarları, katılacağı doğum günü kutlamasına gelecek arkadaşlarıyla birlikte içmek için satın aldığını söylemesi karşısında; sanığın suç konusu uyuşturucu maddeleri kullanmak amacıyla bulundurduğuna ilişkin savunmasının suç ve cezadan kurtulmaya yönelik olduğu ve sabit olan eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Diğer taraftan, CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” şeklinde, CMK’nın 307. maddesinin 4. fıkrasında ise; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” biçiminde hüküm altına alınmış olan “cezayı aleyhe değiştirmeme yasağı” hükmün temyiz incelemesine başlarken, bakış açısını belirleyen bir usul kuralı olduğu gibi bozmadan sonraki aşamada da ceza miktarının sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir. Gerek CMUK gerekse CMK’daki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olacaktır. Bu bağlamda münhasıran “cezalar” ile ilgili ve sınırlı olan aleyhe değiştirme yasağı, fiilin nitelendirilmesinde ve suç adının belirlenmesinde geçerli değildir. Cezalar 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirleri ile diğer müesseselerin bu yasak kapsamda değerlendirilemeyeceği Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilmiştir. Bu açıklamalar dikkate alındığında; CMK’nın 223. maddesinde sınırlı şekilde sayılan ve hüküm oldukları belirtilen kararlar arasında yer almayan, aynı maddenin 8. fıkrasında itiraza tabi olduğu ifade edilen durma kararının hukuki sonuçlarını doğuran, bu bağlamda açılmış olan kamu davasının derdestliğini devam ettiren, davanın esasını çözmeyen ve tedbir niteliğinde bir karar olan … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.04.2013 tarihli ve 460-93 sayılı denetimli serbestlik tedbiri kararının, münhasıran cezalar ile ilgili ve sınırlı bir uygulama olan aleyhe değiştirme yasağı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Yine aynı şekilde aleyhe değiştirme yasağının, fiilin nitelendirilmesinde ve suç adının belirlenmesinde geçerli olmaması nedeniyle, Yerel Mahkemenin 05.04.2013 tarihli ve 460-93 sayılı kararında yer alan, sanığa atılı eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu şeklindeki nitelendirmenin, aynı Mahkemenin 06.06.2014 tarihli ve 188-209 sayılı kararında sanık hakkında aleyhe değiştirme yasağı kuralı kapsamında değerlendirilmesi açıkça hukuka aykırı bir uygulamadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Olay günü suça sürüklenen çocuğun saat 19.25 sıralarında GMK Bulvarı üzerinde yürüdüğü sırada, görevli polisleri görünce hızlı bir şekilde uzaklaşmaya çalışması üzerine görevli polis memurlarının davranışlarında şüphelendikleri suça sürüklenen çocuğu durdurdukları, yapılan üst aramasında 16 ayrı paket halinde 60 gram ağırlığında kubar esrar ele geçirilmiştir. Suça sürüklenen çocuk hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan … 3. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
Mahkemenin 05.04.2013 tarih ve 2012/460-2013/93 sayılı kararı ile sanığın uyuşturucu maddeleri kullanmak için bulundurduğu değerlendirilerek sanık hakkında denetimli serbestlik tedbirine karar verilmiştir. Ancak sanık 19.09.2013 tarihinde rehberi ile olan bireysel görüşmesi için Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğüne başvurmadığından uyarılmış, uyarıya rağmen 19.09.2013, 27.02.2014 ve 12.03.2014 tarihli seminer programlarına katılmayarak denetimli serbestlik tedbirine aykırı davranmış ve bu nedenle dosyası yeniden ele alınmıştır. Sanık hakkında denetimli serbestlik şartlarına uymadığı için kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir.
Sanık hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan verilen kararın temyiz edilmesi sonucu, Yargıtay 20. Ceza Dairesi tarafından mahkumiyetin onanmasına karar verilmitir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanığın eyleminin ticaret amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçu kapsamına girdiği gerekçesiyle itirazda bulunulmuştur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu oy çokluğu ile itirazın kabulüne karar vermiştir. Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ihtilafı, sanığın eyleminin nitelendirilmesiyle ilgili olup, kullanmak amacıyla uyuşturucu bulundurmak suçumu yoksa ticaret amacıyla uyuşturucu bulundurmak suçumu olduğuna dairdir.
Mahkemeye sanık hakkında ticaret amacıyla uyuşturucu bulundurmak suçundan kamu davası açıldığı halde, Mahkeme önceki kararında sanığın eylemini kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak olarak nitelendirip sanık hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmetmiştir. Denetimli serbestlik kararı verilmesi için Mahkemeyi yanıltan herhangi bir durum veya eylem yoktur. Denetimli serbestlik kararı devlet ile sanık arasında yapılmış olan bir sözleşmedir. Şayet sanık denetimli serbestlik kararının gereklerine uygun davranmış olsaydı, hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilecekti. Senin eylemin ticari amaçla uyuşturucu bulundurmakmış biz yanılmışız diyerek ticari amaçla uyuşturucu bulundurmaktan ceza verilemeyecekti.
Mevcut durum karşısında daha önce eylemi kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak olarak nitelendirilen ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı için dosyası ele alınan sanığın eylemini, ticari amaçlı uyuşturucu madde bulundurmak olarak kabul etmek ve buna göre cezalandırmak, denetimli serbestlik tedbirine uymayan sanığı daha ağır bir şekilde cezalandırmak, hukukun genel prensiplerine aykırıdır. Hukukta istikrar ve güvenin esas olması gerekir. Mahkemenin önceki kararındaki suç vasfının hukuki nitelendirmesinin sanık lehine kazanılmış hak olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesi ile sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi isabetlidir.
Ayrıca Yerel Mahkemenin önceki kararında eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçu olarak nitelendirilmesinin 1412 sayılı CMUK ve 5271 sayılı CMK’na göre ceza miktarı yönünden sanık lehine kazanılmış hak oluşturduğunda kazanılmış hakkın geçerli olduğunda kuşku yoktur.
… 3. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan verdiği 05.04.2013 tarihli ve 469-93 sayılı mahkumiyet kararının onanmasına dair Yargıtay 20. Ceza Dairesinin kararının isabetli olduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanığın eyleminin, ticaret amacıyla uyuşturucu bulundurmak olduğuna dair 20. Ceza Dairesi kararına yapılan itirazının reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı itirazın kabulüne karar veren Ceza Genel Kurulu sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2020/475 esas sayılı dosyasında Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızda özetle ‘…Sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticaretini yapma suçunu mu oluşturduğu yoksa içmek için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu oluşturduğu, bu bağlamda sanık hakkında ağır ceza mahkemesine uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan dava üzerine yapılan yargılamada, mahkemece sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair delil bulunmayıp sanığın uyuşturucu maddeleri içmek için bulundurduğu kabul edilip sanık hakkında içmek için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilip bu karara karşı itiraz olmayıp kesinleştirildikten sonra sanığın denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlemesiyle hakkında tekrardan yapılan yargılamada bu sefer sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti olarak kabul edilip sanık hakkında daha ağır cezaya hükmedilip hükmedilemeyeceği…’ konusunda görüş ayrılığı oluşmuştur.
Suç tarihinde polis memurlarının durumundan şüphelenmeleri üzerine yaptıkları kaba üst araması sonucu sanığın üzerinde 16 ayrı fişek olarak bilinen toplamı 60 gram civarında esrar yakalandığı, sanığın aşamalardaki savunmalarında bu fişeklerden bir tanesini yakalandığı günü akşamı arkadaşının doğum gününde içeceğini geriye kalanları ise doğum gününden sonra kendi evinde saklayıp bir ay boyunca içeceğini, uyuşturucuları satmak niyetinin olmadığını ifade ettiği, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan dava üzerine, sanığın üzerinde yakalanan uyuşturucu maddenin kişisel kullanım sınırları içerisinde olduğu, sanığın savunması samimi görülerek sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair herhangi bir istihbarat bilgi, ihbar, fiziki takip ve suç üstü hali olmadığı vurgulanarak uyuşturucu madde ticaretine delil olmadığı sanığın uyuşturucuyu içmek için bulundurduğu kabul edilip sanık hakkında TCK’nın 191/2- 3. maddesi gereğince denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği ayrıca 191/5. maddesi gereğince denetimli serbestlik tedbirine uygun davrandığı takdirde açılan kamu davasının düşürüleceği, denetimi ihlal ettiği taktirde ise hakkında kamu davasına devam edilip hüküm verileceği ihtaratında bulunulduğu, bu kararın Cumhuriyet savcısının talebine uygun olarak verildiği, Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından itiraz edilmemesi üzerine kesinleştiği ve denetime başlanıldığı,
Sanığın denetime uymaması üzerine, sanık hakkında önceki denetim hükmünü veren mahkemece tekrar yapılan yargılamada, hem Cumhuriyet savcısının mütalaasında hem de mahkeme kararı gerekçe bölümünde sanığın eylemi uyuşturucu madde ticareti yapma olarak değerlendirilmiş ancak mahkemece ceza miktarı yönünden kazanılmış hak olamayacağı vurgulandıktan sonra, sanığın denetim gereklerine uyması halinde hakkındaki kamu davasının düşürüleceği, hukuki güven ve istikrara işaret edilerek önceki karardaki suç vasfı nitelendirmesinin sanık lehine kazanılmış hak olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak sanık hakkında TCK’nın 191/1. maddesi gereğince içmek için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Mahkemenin bu son kararı Cumhuriyet savcısı tarafından, sanığın eyleminin TCK’nın 188/3. maddesindeki uyuşturucu madde ticareti olarak kabul edilmesi gerektiği, önceki denetime dair kararın hüküm niteliğinde olmadığı dolayısıyla sanık lehine kazanılmış hak olarak değerlendirilemeyeceği vurgusuyla temyiz edilmiştir. Yine sanık da son kararı kararı temyiz etmiştir.
Yargıtay 20. Ceza Dairesi (Kapatılan) tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin sanığın uyuşturucuları içmek için bulundurduğuna dair TCK’nın 191/1. maddesinden mahkumiyet içeren kararı onanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasında kazanılmış hakkın sadece ceza miktarına ilişkin olacağı, Cumhuriyet savcısının önceki denetim hükmüne uyulmaması sonrasındaki yargılamada hükmü aleyhe temyiz edebileceğini bu nedenle Cumhuriyet savcısı tarafından, sanığın eyleminin TCK’nın 188/3. maddesindeki uyuşturucu madde ticareti olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki temyiz talebinin kabulü ile mahkeme hükmünün bozulması yerine Özel Daire tarafından onanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunarak itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
Dosya kapsamına göre, sanığın üzerinde yakalanan uyuşturucu maddeleri ticaret amacıyla bulundurduğuna dair cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak delil yoktur. Sanığın uyuşturucu maddeleri içmek için bulundurduğuna dair ilk derece mahkemesinin denetime dair ilk kararı, denetim sonrası ikinci kararı ve Yargıtay Özel Dairenin onama kararları usul ve yasaya uygundur. Kaldı ki sanık hakkında uyuşturucu kullanmak suçundan verilen denetimli serbestlik kararı yargılamadaki Cumhuriyet savcısının talebine uygun verilmiştir, bu karara karşı itiraz olmamış ve bu karar kesinleşmiştir. Denetim kararı hüküm niteliğinde bir karar olmamakla birlikte sanığın TCK’nın 191/5. maddesi gereği yapılan ihtarat ile tedbir gereklerine uyduğu takdirde hakkındaki kamu davasının düşürüleceğini, tedbir gereklerine uymadığı takdirde ise hakkındaki kamu davasının canlanacağını ve Cumhuriyet savcısının ve mahkemenin olayı içmek için uyuşturucu bulundurmak olarak kabul ettiği için en kötü ihtimalle TCK’nın 191/1. maddesi gereğince cezalandırılabileceğini düşünmesi ve buna inanması doğaldır. Kişiler suç işlediklerinde kendilerine bir hukuki prosedür uygulanıp hangi kurallara uydukları veya uymadıkları takdirde hangi yaptırımlarla karşılaşabileceklerini önceden bilmek durumundadırlar. Günümüz yasaları ve hukuk uygulamaları, AİHM ve AYM kararlarında vurgulandığı üzere kişilerin hukuk güvenliği, yasaların kişilerce anlam ve sonuçlarının algılanıp bilinebilirliğini/şeffaflığını sağlamalıdır. İncelemeye konu dosyada ise sanık, hakkında daha önceden itiraz edilmeyip kesinleşen bir denetim kararından sonra, denetime uymadığı takdirde hangi suçlamayla karşılaşacağını ve hangi yasa maddesiyle cezalandırılacağını önceden bilmek durumundadır. Aksi halde benzer durumlarda farklı uygulamalarla toplumdaki hak ve … duygusu zarar görecek ve bu nedenle hukuk güvenliği ilkesinin bozulacağı tartışmasızdır. Suçun vasıflandırılmasının her aşamada doğru bir şekilde yapılması tabi ki gereklidir ve önemlidir. Ancak vasıflandırma hatalı yapılsa bile, hatalı uygulama ile bir hukuki presedür işletilmiş ve hukuki prosedüre bir itiraz olmayıp kesinleştirilmişse sonradan bu prosedürü sanık aleyhine değiştirmek mümkün olmamalıdır. İlk derece mahkemesinin, olayı uyuşturucu madde içmek olarak niteleyen ve denetimi veren kararına karşı Cumhuriyet savcısı, suçun uyuşturucu madde ticareti olduğundan bahisle itiraz etseydi ve itirazı inceleyen merci tarafından bu itiraz kabul edilseydi, bunun sonucunda ilk derece mahkemesince uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkumiyet kararı verilseydi usul ve mevzuata aykırılıktan dolayısıyla hak ve … duygusunun, hukuk güvenliği ilkesinin zedelendiğinden bahsedemezdik. Ancak bu aşamada itiraz edilmediği için denetim içeren karar kesinleşmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, sanığın suçunun içmek amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak olduğunu kabul eden İlk Derece Mahkemesi kararı ile Özel Dairenin onama kararı usul ve yasaya uygun olup bu onama kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi yerine kabulüne dair sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayız.” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; “Özel Dairenin onama kararının hukuka uygun olduğu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği,” görüşüyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 19.11.2019 tarihli ve 4945-6306 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.06.2014 tarihli ve 188-209 sayılı hükmünün, sanığın sabit olan eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.