Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/470 E. 2023/286 K. 17.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/470
KARAR NO : 2023/286
KARAR TARİHİ : 17.05.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık …’in TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.02.2018 tarihli ve 100-42 sayılı hükmün, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık ve müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 17.04.2018 tarih ve 1219-671 sayı ile; “Olay tarihinde mağdur çocuğun, daha önce annesi tarafından alınan margarinleri iade etmek amacı ile markete gönderildiği ve market içerisinde mağdure çocuğun gezindiği süreçte sanık tarafından cinsel istismara maruz kaldığı, olayın oluş şekli ve süreç dikkate alındığında çocuğun markete annesi tarafından gönderilmiş olması ve çocuğun markette kaldığı sürenin cinsel istismar eylemi ile sınırlı olması nedeni ile hürriyeti tahdit suçunun unsurları oluşmayacağı,” gerekçesi ile hüküm fıkrasındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyetine ilişkin kısmın kaldırılarak “Sanık …’in üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 62. madde hükmünce cezalandırılmasına ilişkin açılan davada, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeni ile CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın beraatine,” denilmek suretiyle istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın katılanlar vekili ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 17.12.2019 tarih ve 5327-13383 sayı ile; “İlk derece mahkemesince kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlendiği kabul edilerek kurulan mahkûmiyet hükmüyle ilgili istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesinin suçun gerçekleşme şekline dair kabulünden farklı bir gerekçeyle yapılan değerlendirmenin suçun sübutuna ilişkin olması ve delil takdirini gerektirmesi nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 303/1-a maddesi kapsamına girmediği ve bu husustaki değerlendirmenin aynı Kanun’un 280/1-e maddesi uyarınca duruşmalı yapılarak söz konusu mahkûmiyet hükmünün yerinde olup olmadığı hususunda karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde sanık hakkında beraat kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi ise 12.02.2020 tarih ve 143-396 sayı ile; “…Görüleceği üzere CMK’nın 280/1-a maddesi gereğince İstinaf mahkemelerinin CMK’nın 303. maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verme yetkileri bulunmaktadır.
CMK’nın 303/1-a maddesi ise ‘olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate’ şeklinde bir düzenleme getirerek istinaf mahkemelerinin dosya üzerinden, duruşma açmadan beraat kararı verebilmesinin önünü açmaktadır.
Dairemiz yasanın verdiği yetkiyi kullanarak ve gerekçesini göstererek kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan sanık hakkında beraat kararı vermiştir. Elbette doğası gereğince bu beraat kararının gerekçesi ilk derece mahkemesinin gerekçesinin tamamen zıddı bir gerekçe olacaktır. Çünkü ilk derece mahkemesi mahkûmiyet dairemiz ise beraat kararı vermiştir.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi ‘Suçun gerçekleşme şekline dair kabulünden farklı bir gerekçeyle yapılan değerlendirmenin suçun sübutuna ilişkin olması ve delil takdirini gerektirmesi nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 303/1-a maddesi kapsamına girmediği ve bu husustaki değerlendirmenin aynı Kanun’un 280/1-e maddesi uyarınca duruşmalı yapılarak söz konusu mahkûmiyet hükmünün yerinde olup olmadığı hususunda karar verilmesi gerekirken’ şeklinde gerekçe ile dairemiz kararını bozmuştur. Bir üst paragrafta da açıklandığı üzere dosyada her şey belli ve açıktır, yeniden yargılamayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Olay taraflarca anlatılmış ve açıklanmıştır, var olan tüm deliller toplanmıştır, duruşma açılması hâlinde aydınlatılması gereken hiçbir husus bulunmamaktadır. Bu durumda duruşma açılarak sadece sanığın dinlenmesi (ki sadece mağdur olayı görmüştür ve o da aşamalarda birden fazla olarak dinlenmiştir, duruşmaya gelmesine gerek yoktur) sonucu değiştirmeyecektir.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi ‘Suçun gerçekleşme şekline dair kabulünden farklı bir gerekçeyle yapılan değerlendirmenin’ olduğundan bahisle bozma kararı vermiştir. Ortada bir suç olmadığına göre hangi suçun gerçekleşme şeklinden bahsedilmektedir? Çünkü dairemiz suç olmadığı için beraat kararı vermiştir. İlk derece mahkemesi dosyadaki delilleri yanlış değerlendirerek mahkûmiyet kararı vermiş, dairemiz ise bu yanlışlığı aynı dosyayı değerlendirerek beraat kararı vererek düzeltmiştir.” gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hükümdeki gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.05.2020 tarihli ve 37469 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 17.11.2020 tarih ve 4551-5023 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU İLE ÖN SORUN
Sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan Yerel Mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmüne ilişkin Bölge Adliye Mahkemesince istinaf istemlerinin esastan reddine dair verilen karar Özel Dairece onanmasına karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesince sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmaksızın beraatine karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; mahkûmiyet hükmünün kaldırılarak sanığın beraatine ilişkin hükmün Özel Dairece sanık aleyhine bozulması sonrasında Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2017 tarihli ve 850-118 sayılı iddianamesi ile sanığın TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 53 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin 14.02.2018 tarihli ve 100-42 sayılı kararı ile sanığın TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık ve müdafisi ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 19.04.2018 tarihli ve 1219-671 sayılı kararı ile duruşma açılmaksızın dosya ve dosya ile birlikte sunulan delillerin incelenmesi sonucunda İlk Derece Mahkemesince sanığın mağdura yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetine ilişkin hüküm fıkrasının kaldırılarak yerine “Sanık …’in üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 62. madde hükmünce cezalandırılmasına ilişkin açılan davada, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeni ile CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın beraatine,” denilmek suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 280/1-a maddesi uyarınca hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği, bu kararın katılanlar vekili ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 17.12.2019 tarih ve 5327-13383 sayı ile; “…Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesinin suçun gerçekleşme şekline dair kabulünden farklı bir gerekçeyle yapılan değerlendirmenin suçun sübutuna ilişkin olması ve delil takdirini gerektirmesi nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 303/1-a maddesi kapsamına girmediği ve bu husustaki değerlendirmenin aynı Kanun’un 280/1-e maddesi uyarınca duruşmalı yapılarak söz konusu mahkûmiyet hükmünün yerinde olup olmadığı hususunda karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde sanık hakkında beraat kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulduğu, … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 12.02.2020 tarih ve 143-396 sayı ile; duruşma açılmaksızın bozma kararına direnilerek önceki hükümdeki gibi sanığın beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun’un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin “adli yargı ikinci derece mahkemeleri” olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf, geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden CMK’nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için CMK’nın 307. maddesinin incelenmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. maddesi;
“(1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
(2) Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.
(3) Yargıtaydan verilen bozma kararına uyulması hâlinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı, istinaf veya temyiz sınırlarına bakılmaksızın sadece temyiz yoluna başvurulabilir.
(4) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.
(5) Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bu açık düzenlemesi karşısında Bölge Adliye Mahkemesinin Yargıtayın bozma kararı sonrasında duruşma açması, taraflara davetiye çıkarması ve kural olarak dinlemesi zorunludur. Bozma gerekçesinin usule veya esasa yönelik olmasının ya da Bölge Adliye Mahkemesinin kararında direnecek olup olmamasının da kanuni düzenleme içeriğine göre herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Öte yandan, CMK’nın 307/2. maddesine göre sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
İlk Derece Mahkemesince sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık ve müdafisi ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmaksızın dosya ve dosya ile birlikte sunulan delillerin incelenmesi sonucunda mahkûmiyete ilişkin hüküm fıkrası kaldırılarak yerine “…Sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeni ile CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın beraatine,” denilmek suretiyle CMK’nın 280/1-a maddesi uyarınca hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği, bu kararın katılanlar vekili ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece “…Değerlendirmenin aynı Kanun’un 280/1-e maddesi uyarınca duruşmalı yapılarak söz konusu mahkûmiyet hükmünün yerinde olup olmadığı hususunda karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde sanık hakkında beraat kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmaksızın bozma kararına direnilerek önceki hükümdeki gibi sanığın beraatine karar verildiği anlaşılan dosyada;
CMK’nın 307. maddesine göre Yargıtayın bozma kararı sonrasında Bölge Adliye Mahkemesinin duruşma açmasının, taraflara davetiye çıkarmasının ve kural olarak dinlemesinin zorunlu olması, bozma gerekçesinin usule veya esasa yönelik olmasının ya da Bölge Adliye Mahkemesinin kararında direnecek olup olmamasının da kanuni düzenleme içeriğine göre herhangi bir önemi bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; mahkûmiyet hükmünün kaldırılarak sanığın beraatine ilişkin hükmün Özel Dairece bozulması sonrasında Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmadan direnme kararı verilemeyeceği kabul edilmelidir.
Öte yandan, Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açıldıktan sonra aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulamayacağı da gözetilmelidir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararına konu hükmün, duruşma açılmadan direnme kararı verilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “… Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 17.04.2018 tarih ve 1219-671 sayı ile; sanık … hakkında ilk derece mahkemesince çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan yapılan değerlendirmede ise, müsnet suçun unsurları oluşmayacağından sanık hakkında ilk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının kaldırılarak sanığın beraatına karar verilmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 17.12.2019 tarih ve 5327-13383 sayı ile; çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanmasına; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün ise, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesinin suçun gerçekleşme şekline dair kabulünden farklı bir gerekçeyle yapılan değerlendirmenin delil takdirini gerektirmesi nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 280/1-e maddesi uyarınca duruşmalı yapılması gerekirken dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde sanık hakkında beraat kararı verilmesinin kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 12.02.2020 tarih ve 143-396 sayı ile; CMK’nın 280/1-a maddesi gereğince istinaf mahkemelerinin, CMK’nın 303. maddesinin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verme yetkileri bulunduğu, CMK’nın 303/1-a maddesinin ise ‘olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate’ şeklinde bir düzenleme getirerek istinaf mahkemelerinin dosya üzerinden, duruşma açmadan beraat kararı verebilmesinin önünü açtığı, bu itibarla Dairenin 17.04.2018 tarih ve 2018/1219-671 sayılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verdiği düzelterek esastan ret kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, usul ve yasaya aykırı bulunan Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 17.12.2019 tarihli ve 2019/13383 sayılı bozma kararına direnilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay 14. Ceza Dairesince 17.11.2020 tarih ve 4551-5023 sayı ile; bölge adliye mahkemesinin kararında belirtilen gerekçeleri yerinde görmediğinden, direnme kararıyla ilgili hüküm kurulmak üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca yapılan ön inceleme neticesinde; uyuşmazlık konusu, ilk derece mahkemesince sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın beraatına karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, mahkûmiyet hükmünün kaldırılarak sanığın beraatına ilişkin hükmün özel dairece sanık aleyhine bozulması sonrasında bölge adliye mahkemesince duruşma açılmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiği belirlenmiş; Genel Kurul tarafından 17.5.2023 tarihli toplantıda alınan 2020/470 E. sayılı karar ile, mahkûmiyet hükmünün kaldırılarak sanığın beraatına ilişkin hükmün özel dairece sanık aleyhine bozulması sonrasında bölge adliye mahkemesince duruşma açılmadan direnme kararı verilemeyeceği gerekçesiyle, direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
CMK’nın 307. maddesinin birinci fıkrasında, ‘Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.’ denilmekte; ikinci fıkrasında ise, ‘Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.’ hükmüne yer verilmektedir.
Söz konusu madde hükmü uyarınca, Yargıtayın bozma kararı üzerine bölge adliye mahkemesince ilgililerin dinlenmesi gerekmektedir. Genel uygulamanın bu şekilde yapılması öngörülmekle birlikte, kanaatimizce somut olayda, anılan kanun hükmü hazırlanırken muhtemelen öngörülmeyen istisnai bir durum mevcuttur. … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi, CMK’nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri uyarınca, duruşma açmaksızın beraat kararı verilebileceği kanaatinde, Yargıtay 14. Ceza Dairesi ise CMK’nın 280/1-e maddesi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmalı yapılması gerektiği kanaatindedir. İstinaf ile temyiz mercileri arasında, ‘istinaf incelemesinin duruşmalı yapılması gerekip gerekmediğinin’ odak noktasını oluşturduğu bir ihtilafta, bölge adliye mahkemesince duruşma açmadan direnme kararı verilemeyeceğinin kabulü, bölge adliye mahkemesinin CMK’nın 307/3. maddesinde öngörülen direnme hakkını fiilen kullanılamaz harekete getirecektir. Zira Yargıtayın bozma kararı üzerine, CMK’nın 307/1-2. maddesi uyarınca, duruşma açmak zorunda kalan bölge adliye mahkemesi, zaten duruşma açmış olacağı için yargılamaya devam ederek hüküm kurma yoluna gidecek; teorik olarak direnme hakkı olsa da, çoğu zaman, fiilen bu hakkı kullanmaktan imtina edecektir. Aksi durumda, yani Yargıtayın duruşmalı inceleme yapılması gerektiği yönündeki bozma kararı üzerine bölge adliye mahkemesince duruşma açılarak direnme kararı verilmesi hâlinde de bu sefer ‘bozmaya eylemli olarak uyulduğu’, dolayısıyla ‘direnme kararı verilemeyeceği’ tartışması gündeme gelecektir.
Öte yandan, somut olayda Yargıtay 14. Ceza Dairesince verilen bozma kararının CMK’nın 307/2-son cümlesi kapsamında olduğu da tartışmalıdır. Zira belirtilen maddede, ‘Sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.’ hükmü yer almaktadır. Yargıtay, bozma kararında; ‘Sanık hakkında beraat hükmü değil, ceza hükmü kur’ dememiş, ‘Beraat kararı vereceksen de bunu duruşma açarak ver’ demiştir. Başka bir ifadeyle, sanık hakkında daha ağır bir ceza verilmesi gerekliliğinden dolayı değil, yargılama usulüne ilişkin bir gerekçeyle bozma kararı vermiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan sakıncaların önlenmesi bakımından; temyiz mercilerinin, münhasıran ‘İstinaf incelemesinin duruşmalı yapılması gerektiğine’ ilişkin bozma kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerince duruşma açılmadan direnme kararı verilebileceği, belirtilen istisnai duruma özgü bu yaklaşımın CMK’nın 307/1-2. maddesinde öngörülen genel kurala halel getirmeyeceği kanaatinde olduğumdan; Yargıtay Ceza Genel Kurulunca, … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin direnme kararının esastan incelenmesi gerekirken, yapılan ön inceleme sonucu yazılı şekilde verilen ‘direnme kararının bozulması’ yönündeki çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 12.02.2020 tarihli ve 143-396 sayılı direnme kararına konu hükmünün, duruşma açılmadan direnme kararı verilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, CMK’nın 304/2-b maddesi uyarınca bozma kararının içeriği doğrultusunda … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.