YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/467
KARAR NO : 2022/312
KARAR TARİHİ : 28.04.2022
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan)14. Ceza Dairesi
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık …’in TCK’nın 103/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 2.Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.03.2015 tarihli ve 230-67 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 23.03.2016 tarih ve 944-2883 sayı ile;
“…Sanık müdafiince mağdurenin yaşına itiraz edilmesi ve nüfus kayıt örneğinin incelenmesinde mağdurenin kardeşleri Mercan ve Aycan ile aynı gün nüfusa kaydedilmiş olduğunun anlaşılması karşısında; suç niteliğine etkisi nazara alınarak mağdurenin öncelikle resmî bir kurumda doğup doğmadığının araştırılıp, doğmadığının tespit edilmesi halinde yaş tespitine esas olacak şekilde kemik grafileri çektirilip tam teşekküllü bir hastaneden içinde radyoloji uzmanının da bulunduğu … kurulundan rapor alınması, duraksama halinde Adli Tıp Kurumundan görüş alınarak gerçek yaşının bilimsel şekilde saptanması ve … Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 20.08.2014 tarihli raporda ‘kişide mental retardasyon kliniği izlendiği, kognitif fonksiyonların yeterince gelişmemiş olduğu, olayın oluş şekli, kişinin olay öncesi, olay esnası ve olay sonrası tavır ve davranışları da dikkate alındığında iddia edilen cinsel eylem ile ilgili olarak kendisine yapılan eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olmadığı’ belirtilen mağdure hakkında maruz kaldığı iddia edilen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişip gelişmediği hususlarında Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan ayrıntılı rapor alındıktan sonra suç niteliği ile sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu Yerel Mahkemece 03.02.2017 tarih ve 213-39 sayı ile; sanığın TCK’nın 103/1-b delaletiyle 103/2, 103/6, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin resen de temyize tabi bu hükmün sanık müdafisi ve katılan mağdure vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 27.11.2017 tarih ve 6790-5924 sayı ile;
“…Mağdurenin mide bulantısı ve karın ağrısı şikayetiyle gittiği hastanede 9 hafta 5 günlük hamile olduğunun anlaşılmasına kadar yetkili makamlara yapılmış bir müracaatın bulunmayışı, sanığın mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkiye girdikleri yönündeki savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın mağdureye yönelik cinsel eylemini zora dayalı gerçekleştirdiği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve mevcut haliyle eylemin 5237 sayılı TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 25.05.2018 tarih ve 7-121 sayı ile;
“..Mağdur …’un sosyal çalışmacı ve avukatı huzurunda Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan beyanında, olay tarihinde ineklerine su vermek amacıyla ikametlerine 10-15 dakika yürüme mesafesinde bulunan ahıra gittiğini, bu ahırın ormanlık bir alanda bulunduğunu, aniden arkasından kolunun tutularak çekildiğini fark ettiğini, yüzünü bu şahsa döndüğünde … olduğunu anladığını, sanığın herhangi bir şey söylemeden kıyafetlerini zorla çıkarmaya çalıştığını, bunun üzerine bir kaç kez bağırmasına rağmen kimsenin sesini duymadığını, sanığın ağzını eli ile kapatarak direnmesini engellediğini, üst kısmında bulunan tüm kıyafetleri rızası dışında çıkarttığını ve sonrasında zorla vajinal yoldan kendisi ile ilişkiye girdiğini, olaydan sonra utanma duygusu nedeniyle olayı kimseye anlatmadığını, kendisi ile rızası dışında ilişkiye giren sanık …’den davacı ve şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından soruşturma başlatılmıştır.
… Devlet Hastanesi tarafından mağdura ilişkin düzenlenen rapora göre, mağdurun yapılan muayenesinde 9 hafta 5 gün ile uyumlu tek canlı gebeliğinin olduğu tespit edilmiştir.
… Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 22/08/2014 tarihli adli raporuna göre, mağdurun yapılan muayenesi neticesinde, gerçekleştirilen cinsel eylem ile ilgili olarak mağdurun hukuki eylem ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olmadığı kanaatine varılmıştır.
… Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 18/09/2014 tarihli adli raporuna göre, mağdur …’tan alınan cenin örneği üzerine yapılan incelemede, sanık …’e ait DNA profillerinin tespit edildiği anlaşılmıştır.
… Adli Tıp Kurumunu Başkanlığının 22/10/2014 tarihli adli raporuna göre, mağdurdan alınan kan numunelerinin incelenmesinde, elde edilen sonuçlara göre sanık …’nin %99,99 ihtimalle ceninin biyolojik babası olabileceği tespit edilmiştir.
Bu şekilde gelişen ve gerçekleşen olayda soruşturma aşamasında sanığın mağdurla hiçbir şekilde cinsel ilişkiye girmediğini söylemesine rağmen, mağdurun eylem sonucu hamile kaldığı ve sanığın DNA sonuçlarına göre %99,99 baba olduğunun tespiti sonucunda duruşmalarda sanık mağdur ile 1 yıldır ilişkisi olduğunu ve mağdurun rızası ile cinsel ilişkiye girdiklerini beyan etmis ise de suçtan kurtulmaya yönelik sanığın bu savunmasına itibar edilmemiştir. Her ne kadar mağdur olayı hamile kaldığı ortaya çıktıktan sonra bildirmiş ise de bu konuda korktuğundan dolayı bunu kimseye söyleyemediği beyanına itibar edilmiştir.
… ili aşiretlerin yoğun olarak yaşadığı, toplum baskısının yoğun olarak yaşandığı kapalı bir toplumdur. Bu konjonktürde değerlendirme yapıldığında kişilerin toplum nezdinde kötü bir duruma düşme endişesiyle özellikle cinsel nitelikteki eylemlere maruz kalmaları durumunda bu durumu rahatlıkla paylaşamamaları ve gizlemeleri hayatın olağan akışına uygun görülerek katılanın ilk etapta olayı gizleme nedeninin bunlar olduğu anlaşılmıştır. Kaldı ki mahkememizce bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda katılanda olayı anlatması istendiğinde ilk etapta anlatmak istemediği daha sonra olayı ilk beyanlarıyla örtüşür şekilde anlattığı görülmüştür. Katılan, sanığın aksine başından itibaren yargılamanın her aşamasında birbiriyle tutarlı içinde çelişki barındırmayan nitelikteki beyanlarda bulunmuştur. Bu hususlar göz önüne alınarak Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 27/11/2017 tairh ve 2017/6790 Esas 2017/5924 Karar sayılı bozma ilamına direnilmesine karar verilmiş ve tüm bu nedenlerle sanığın vücuda organ sokmak suretiyle cinsel istismar suçunu işlediği mağdurun olaya ve oluşa uygun maddi delillerle desteklenen beyanı doktor raporları, bilirkişi raporu, tanık beyanı ile tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle mağdurun hamile kalması sonucu doğuran cinsel istismar suçunu sanığın gerçekleştirdiği sabit görülmekle…” şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu resen temyize tabi bu hükmün de sanık müdafisi ve katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.10.2018 tarihli ve 72208 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 30.11.2020 tarih ve 2515-5507 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında katılan mağdureye yönelik tehdit suçundan verilen beraat hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme; sanık hakkında katılan mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan verilen mahkûmiyet kararlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; katılan mağdurenin sanığın eylemine rızasının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda sanığın eyleminin beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu mu yoksa reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan mağdure …’un suç tarihinde 15 yaşını doldurduğu, suç tarihinde 28 yaşında, evli ve çocuklu olan sanık … ile katılan mağdurenin aynı köyde yaşadıkları ve evlerinin yakın olduğu (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdure …’tan “mağdure” olarak bahsedilecektir.),
Mağdurenin yapılan muayenesinde 9 hafta 5 günlük hamile olduğunun anlaşılmasıyla 19.08.2014 tarihinde adli mercilere müracaatta bulunduğu ve sanık hakkında soruşturmanın başlatıldığı,
19.08.2014 tarihinde … Devlet Hastanesi kadın doğum uzmanınca mağdure hakkında düzenlenen raporda; mağdurenin 9 hafta 5 günlük gebe olduğunun bildirildiği,
22.08.2014 tarihinde … Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli adli tıp uzmanınca mağdure hakkında düzenlenen raporda; mağdurede mental reterdasyon bulgularının izlendiğinin, kognitif fonksiyonlarının yeterince gelişmediğinin, cinsel eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olmadığının belirtildiği,
22.10.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi raporunda; ceninin biyolojik babasının %99,99 ihtimalle sanık … olduğunun belirtildiği,
14.06.2016 tarihli … Valiliği Merkez ilçe Nüfus Müdürlüğü tarafından düzenlenen yazı ekinde sunulan mağdureye ait mernis doğum tutanağına göre; mağdurenin 26.01.1999 tarihinde doğduğu, doğum oluş şekline ilişkin bölmede “diğer” ibaresinin yazılı olduğu,
31.08.2016 tarihinde … Devlet Hastanesince mağdure hakkında düzenlenen … kurulu raporunda; mağdurenin sol el bilek grafisinde tüm karpal kemiklerin izlenmekte olduğunun, bulguların 17-18 kemik yaşıyla uyumlu olduğunun mütalaa edildiği,
07.09.2016 tarihinde Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; mağdurede sınır düzeyde zekâ seviyesi saptandığı, tespit edilen bu zekâ seviyesinin olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılamasına ve fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olmasına engel teşkil edecek mahiyet ve derecede bulunmadığı, dolayısıyla mağduru bulunduğu olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabileceği, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğu,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından oluşturan bilirkişilerce mağdure hakkında düzenlenen tarihsiz raporda; mağdurede cinsel istismar fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin yeterince geliştiğinin, maruz kaldığı iddia edilen cinsel istismar suçu nedeniyle “travma sonrası stres bozukluğu” denilen psikiyatrik bozukluğun geliştiğinin ve bu nedenle beden veya ruh sağlığının bozulmuş olduğunun mütalaa edildiği,
22.12.2014 tarihli celsede mağdurenin beyanının alınması sırasında hazır bulunan psikolog bilirkişinin beyanında; mağdurenin yaşadıklarının travmatik olduğunu, olay nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu bildirdiği,
Dosya içerisinde bulunan … Asliye Ceza Mahkemesinin 03.11.2015 tarihli ve 332-320 sayılı dosyasının incelenmesinde; mağdurenin söz konusu dosyada suça sürüklenen çocuk sıfatıyla 20.02.2015 tarihinde sanık …’in evi sanarak Veysi İncin isimli şahsın evini yaktığı ve mala zarar verme suçundan adli para cezasına mahkûm edildiği,
25.05.2018 tarihli celsede mağdurenin beyanının alınması sırasında hazır bulunan psikolog bilirkişinin beyanında; mağdurenin olaydan etkilendiğini, beyanlarının yaşına uygun olduğunu ifade ettiği,
… 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.05.2018 tarihli duruşma tutanağında; Mahkemece mağdurenin durumuna dair gözlem yapılarak mağdurenin önce olayı anlatmak istemediğinin, avukatının ısrarı üzerine ağlayarak olayı anlattığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure … Savcılıkta; “Ben annem, babam, kızkardeşlerim ve ninemle birlikte … Köyünde bulunan evimizde birlikte ikamet ediyoruz. İlkokul 5. Sınıfa kadar okudum, daha sonra okumadım. Evde ailemle birlikte vakit geçirip onlara yardımcı oluyorum. Bizim .. Köyündeki evimizin hemen arkasında komşularımız …ve 3-4 yaşlarındaki kız çocukları oturmaktadır. Bildiğim kadarıyla Hazım İnce’nin … Merkezde de bir evi vardır, yaz aylarında köydeki evinde kış aylarında da … Merkezdeki evinde ikamet eder. Benim ailemin ve benim Hazım İnce ile herhangi bir problemi yoktur. Ben Hazım İnce’ye Hazım abi diye hitap ediyorum, kendisi ile bu tarihten önce herhangi bir ortamda yalnız kalmadık, yalnız bir vakit geçirmedik. Karşılaştığımız zaman konuşmayız, sadece birbirimize selam veririz. Ben Hazım İnce’nin evine şimdiye kadar tek başıma gitmedim, annem, babam veya ailemle birlikte ziyaret amacıyla gitmiştim. Tam tarihini hatırlamıyorum, ancak … ayının başlamasından yaklaşık bir hafta kadar önce sabah saat 10 – 11 civarlarında evimize 10-15 dakika yürüme mesafesinde bulunan ineklerimizin ve ahırın bulunduğu ormanlık alana ineklerimize su vermek amacıyla gittim, o gün babam ve kızkardeşlerim mezraya gitmişlerdi, evde sadece annem ve küçük yaştaki kızkardeşim bulunuyordu. Ben ormanlık alanda dışarıda bulunan ineklerimize su verirken aniden arkamdan kolumun tutularak çekildiğini fark ettim. Daha sonra şahıs beni kendisine doğru çevirdiğinde kolumu tutan kişinin komşumuz Hazım İnce olduğunu fark ettim. Hazım İnce bana herhangi bir şey söylemedi, altımda bulunan kıyafetlerimi zorla çıkarmaya çalıştı, ben bir kaç kez bağırdım ancak sesimi kimse duymadı. Olayın gerçekleştiği bölgede etrafta herhangi bir ev bulunmamaktadır. Daha sonra Hazım İnce bağırmamı engellemek için eli ile ağzımı kapattı, benim direnmemi engelledi, vücudumun üst kısmında bulunan kıyafetleri de rızam dışında zorla çıkardı, daha sonra rızam dışında benimle vajinal yoldan ilişkiye girdi. Daha sonra vajinama bir sıvı aktığını hissettim. Bütün bu olay çok kısa sürede yaklaşık 5-10 dakika içerisinde gerçekleşti. Hazım daha sonra beni bulunduğum yerde bırakıp yanımdan koşup kaçarak uzaklaştı. Ben üstümdeki kıyafetleri toparlayıp hemen eve döndüm, kıyafetlerim fazla kirlenmemişti. İç çamaşırımın üzerinde beyaz renkli bir sıvı olduğunu farkettim, çamaşırımı değiştirdim. Ben bu olayı utanmam nedeniyle ailemden hiç kimseye anlatamadım. Bu olaydan sonra Hazım İnce’yle bir kaç kez köyde karşılaştığımızda kendisi beni gördüğünde yolunu değiştiriyordu. Olaydan uzun bir süre geçtikten sonra midem bulanmaya ve karnım ağrımaya başladı, bu durumu anneme söyledim. Yaklaşık 3 gün kadar önce midem ve karnımdaki rahatsızlık nedeniyle kız kardeşim Melcan ile birlikte muayene olmak için … Devlet Hastanesine gittim, burada beni muayene eden doktor hamile olduğumu söyledi. Ben doktor bu durumu bana söyleyene kadar hamile olduğumu farkında değildim. Evimize dönüp durumu anneme anlattım, daha sonrada bugün müracaat etmek için Savcılığınıza geldik, ben benimle rızam dışında zorla ilişkiye giren ve beni hamile bırakıp mağdur duruma düşüren Hazım İnce isimli şahıstan davacı ve şikayetçiyim. Cezalandırılmasını istiyorum, ayrıca benim rızam dışında zorla gerçekleşen bir ilişki nedeniyle doğacak olan çocuğu istemiyorum, hamileliğime son verilmesini istiyorum. Benim ailemle, annem babamla aram iyidir. Özellikle annem bu olaya rağmen bana yardımcı olacağını ve sonuna kadar destek olmaya devam edeceğini söyledi. Bu nedenle ben ailemle birlikte … Köyünde yaşamaya devam etmek istiyorum. Başka bir kuruma yerleştirilme talebim yoktur. Beyanım bundan ibarettir.” ,
13.11.2014 tarihinde Savcılıkta; “Olay tarihinde yaşanan olay neticesinde benim psikolojim bozuldu. Hazım tarafından bana yönelik gerçekleştirilen eylem sonrasında ‘seni öldürürüm, bu olaya tek bir kişiye söylersen seni ve aileni yakarım, sonrada Irak’a kaçarım.’ şeklinde beni ölümle tehdit etti. Hazım’ın ikamet ettiği ev bizim evin yanında olduğu için ben Hazım’ı sık sık görmek zorunda kalıyordum. Olaydan sonra da bana eli ile işaret yaparak her gördüğünde bana yukarıda ifade ettiğim tehdit sözlerini söylüyordu. Sık sık başıma gelen bu ölümle tehdit nedeniyle ben ayrıca mağdur oldum. Hazım beni sadece tek başıma gördüğünde bu sözleri söylüyordu. Yanımda başkaları olunca herhangi bir şey söylemiyordu. Beni sürekli bu şekilde korkuttuğu için başıma gelen olayı yaklaşık iki ay anne ve babama anlatamadım. Başıma kötü bir şey gelmesinden korkuyordum. Ayrıca Hazım’ın aileme zarar vermesinden korktuğum için kimseye söyleyemedim. Beni bu şekilde öldürmekle tehdit eden …’den davacı ve şikayetçiyim. Şüpheli Hazım’ın cezalandırılmasını istiyorum.”,
22.12.2014 tarihinde Mahkemede; “Ben daha önce ne söylediysem onu tekrar ederim. Şuanda psikolojim iyi değildir. Tekrar anlatamıyacağım kendimi iyi hissetmiyorum.” 19.08.2014 tarihli Savcılık beyanının okunarak sorulması üzerine tercüman vasıtasıyla vekili huzurunda: “Bu ifadelerim doğrudur. Aynen tekrar ederim. Sanıktan davacı ve şikayetçiyim. Daha sonradan Hazım ‘bu olayları ailene anlatırsan seni öldürürüm. Bende buralardan giderim. Irak ülkesine giderim.’ dedi. Sanık … ‘in beyanları doğru değildir. Yalan söylüyor. İftira atıyor. Benim kendisiyle herhangi bir ilişkim yoktur. Sanığın cezalandırılmasını isterim. Kamu davasına katılmak istiyorum.”,
25.05.2018 tarihinde Mahkemede; “Önceki beyanlarımı tekrar ediyorum, cezaevinde olması gereken şahıs burada gözlerimin önündedir, cezalandırılmasını talep ediyorum, olay günü hayvanlarımızı otlatmaya gitmiştik. Hayvanlarımızı ahıra götürdük, o sırada bu şahıs elimden tutarak zorla beni içeriye soktu. Bağırmama rağmen kimse sesimi duymadı, evimiz olay yerine uzaktı. Ev ile ahır arasında ormanlık bir alan mevcuttu. Bana yardım edecek kimse de yoktu. Bu şekilde zor kullanarak benimle ilişkiye girdi.”,
Katılan … Savcılıkta; “Soruşturma konusu olay tarafıma anlatıldı, bugün Savcılığınıza müracaat eden … benim öz kızımdır, birlikte … Köyünde ikamet ederiz. Ben kızımın başına gelen olaydan yeni bilgi sahibi oldum, ailem kızımın bir rahatsızlığı olduğunu söyleyerek konuşmak amacıyla beni çağırdı, … isimli komşumuzun kızıma cinsel istismarda bulunduğunu ve bu nedenle kızımın hamile kaldığını bana anlattılar, … isimli şahıs ailesiyle birlikte … Köyünde bizim evimizin arka tarafında kalan yakın bir evde ikamet eder. … evlidir, küçük yaşta bir kız çocuğu bulunmaktadır. Bizim … ve ailesiyle aramızda herhangi bir husumet ve anlaşmazlık kesinlikle yoktur. Yakın yerlerde ikamet etmemiz ve aynı köylü olmamız nedeniyle sık sık ailecek görüşürdük. Ben kızıma karşı cinsel istismar eylemini gerçekleştiren ve kızımın hamile kalmasına sebep olarak hem kızım hem de ailemizi mağdur eden … isimli şahıstan davacı ve şikayetçiyim, cezalandırılmasını istiyorum. Kızım gibi ben de rızası dışında gerçekleşen ilişki nedeniyle meydana geldiğinden kızımın gebeliğinin sonlandırılmasını istiyorum. Kızımın bu yönündeki talebine rıza gösteriyorum. Ayrıca kızımla aramda herhangi bir problem yoktur, kızımın herhangi bir kurumu yerleştirilmesini istemiyorum. Bizimle birlikte kalmaya devam etmesini istiyorum. Beyanım bundan ibarettir.”,
22.12.2014 tarihinde Mahkemede; “Ben daha önce … Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiştim. O ifadelerimi aynen tekrar ederim. Ayrıca evlerimiz yan yanadır. Birbirimize komşuyuz. Bu olay nedeniyle aramızda husumet oluştu. Evlerimizin ayrılmasını talep ederim. Ahırımız evimize 300-400 metre kadar uzaktadır. Ahır’ın etrafı ağaçlıktır. Kızımın birisiyle ilişkinin olmadığını biliyorum. Eğer olsaydı böyle birşey bunu bilirdik. Çünkü hep beraberimizdedir. Şikayetçiyim. Kamu davasına katılmak istiyorum. Kızım 15 yaşındadır. Doğum tarihi doğrudur. Kendisinden ömür boyu şikayetçiyim.”,
20.07.2016 tarihinde Mahkemede; “Önceki beyanlarımı tekrar ederim. Şikayetim devam etmektedir. Sanığın cezalandırılmasını istiyorum. Bozma ilamına uyulup uyulmaması konusunda takdir mahkemenindir.”,
Katılan … Savcılıkta; “Suç konusu olan olay tarafıma anlatıldı. Bugün sabah saatlerinde savcılığınıza müracaat eden … benim öz kızımdır. Ailecek … Köyünde birlikte ikamet ederiz. Ben kızım…’da bu tarihe kadar herhangi bir farklılık veya olumsuzluk hissetmemiştim. Kızım … Bayramı’nda karın ağrısı ve mide bulantısı şikayetleri olduğunu bana söyledi, ben de birlikte doktora gitmeyi teklif ettim, ancak kızım benimle doktora gitmek istemedi, kızkardeşiyle gideceğini söyledi. Bu tarihten yaklaşık 3 gün önce kızkardeşi Melcan’la birlikte kızım … Devlet Hastanesine gitti. Kızkardeşiyle döndükten sonra kızım bana doktorun hamile olduğunu söylediğini anlattı, ben bu durumun nasıl gerçekleştiğini kimin bu duruma sebep olduğunu kızıma ısrarla sordum, ancak kızım bu eylemi kimin gerçekleştirdiğini bana söylemedi, bana sadece … ayının başlamasından bir hafta kadar önce ormanlık alanda bulunan ineklerimize su vermek amacıyla bu bölgeye gittiğini ve burada bir erkek şahsın kendisine saldırıp zorla ilişkiye girdiğini, utanması nedeniyle bu durumu bize anlatamadığını belirtti. Bunu öğrenmemiz üzerine savcılığa müracaat etmeye karar verdik, ben kızıma karşı zorla cinsel istismarda bulunan şahıstan davacı ve şikayetçiyim. Cezalandırılmasını istiyorum. Kızımın gebeliğe son verilmesi yönündeki talebi tarafıma anlatıldı, rızası dışındaki bir ilişki nedeniyle meydana geldiğinden ben de kızımın gebeliğinin sonlandırılması yönündeki talebine rıza gösteriyorum. Olayla ilgili beyanım bundan ibarettir.”,
16.01.2015 tarihinde Mahkemede; “Ben eski ifadelerimi aynen tekrar ederim. Sanık yalan söylüyor. Öncelikle kızım bana hasta olduğunu söyledi , biz de kızı doktora gönderdik. Doktordan döndükten sonra doktor kızıma hamile olduğunu söylemiş. Kızım da bana hayvanları otlamaya götürdüğüm yerde Hazım kollarından tutarak beni bu hale getirdi. 3 gece önce kızım Aycan Koçu kaçırmışlar. Kızımı … İncin, Hazım’ın amcası olur. Aycan’ı uzun süredir bizden istiyorlardı. Bizde vermiyorduk. Olay tarihinde ben …’deydim. Ben evde değilken götürmüşler. Aycan, … İncin ile evlenmek istiyordu fakat bizden kızı istemediler. Kızı kandırmış olabilirler. Şu anda kızım Aycan’ı nereye götürdüklerini bilmiyorum. Ben sanıktan şikayetçiyim. Kızımın da yaşı küçüktür. Kızım… 15 yaşındadır. Kızım Aycan’ı kaçıran … evlidir. Evlenme yaşına gelmiş çocukları vardır. Kızımın psikolojisi bozulmuştur. Kamu davasına katılmak istiyorum. Biz Hazım İnci’yle kapı komşusuyduk. Sürekli birbirimize gidip geliyorduk. Hazım’ın eşi sürekli evdeydi. Bizde sürekli olarak birbirimize gidip geliyorduk. Hazım’ın eşide benim dayımın kızıdır. Hazım köyde amcasının evinde kalıyordu. Asıl evi … ‘dadır. Bir ara Hazım ailesini getirmemişti. Amcasıyla kalıyordu. Daha sonra hanımını ve çocuklarını getirdi. Köyde bir tane ahırımız vardır. Bizim evimiz ile ahırımız arasında 50 metre kadar mesafe vardır. Köy 40-50 haneden oluşmaktadır. Bizim evin bulunduğu mahallede 6 hane vardır. Olayın olduğu yerden bir dere geçiyor ve buradan evlere uzaktır. Ben sanıktan ömür boyu şikayetçiyim. Bütün söyledikleri yalandır. Sercan hamile olduğunu ilk önce ablasına söylemiş. Ablası da Mercan hastane dönüşünde bana…’ın hamile olduğunu söyledi. Biz eşimden kortuğumuz için Feysel adındaki amcasına söyledik. Ben Sevcan’ın hamile olduğunu öğrendiğimde bunu kim yaptı diye sorduğumda, Hazım’ın yaptığını bana söyledi. Sanığın cezalandırılmasını talep ederim. Ev ile ahır arasında ark geçiyor. Ahırın alt kısmında dere geçiyor.”,
20.07.2016 tarihinde Mahkemede; ” Önceki beyanlarımı tekrar ederim. Şikayetim devam etmektedir. Mahkemeye gidip geldiğimizden dolayı köyde rezil olduk. Bozma ilamına uyulup uyulmaması konusunda takdir mahkemenindir.”,
Tanık … Mahkemede; “Hazım benim kapı komşum olur. Benim işlerimi de yapıyorlardı. Kendilerine 110 koyun verdim. Bana ev yapıyorlardı. ben olayı Hazım yakalandıktan sonra öğrendim. Ben Hazım’i hiçbir şekilde tehdit etmedim. Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir. Hazım’ın ailesiyle 2 yıl önce bir tartışmamız oldu. Bu tartışmada silah falan yoktu. Fakat daha sonra biz barıştık ve köyde … yemeği verdim. Ben Hazım’a inşaat işini geçtiğimiz ilkbaharda verdik. Barıştıktan sonra aramızda herhangi bir kötülük yoktu. Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir. Tanıklık ücret talebim yoktur.”,
Tanık … Mahkemede; “Mağdur… benim kız kardeşim olur. Bir gün annem beni telefonla arayarak…’ın rahatsızlandığını hastaneye götürmemizi istedi. Ben hemen eve gittim. Mağduru alarak hastaneye götürdüm. Mağdura yapılan tetkikler sonrasında iki aylık hamile olduğunu öğrendim. Kız kardeşime bu durumu sorduğumuzda çocuğun babasının Hazım olduğunu söyledi. Kendisi hamile kaldığı iki aylık süre zarfında gerek bana , gerekse ailemize Hazım’ın kendisine yapmış olduğu cinsel istismar eyleminden bahsetmedi. Sadece bana Hazım’ın kendisine zorla tecavüz ettiğini söyledi. Benim eve ailemin sanık ile herhangi bir husumeti bulunmamaktadır. Kardeşim bildiğim kadarıyla 1999 doğumludur. Benim olay hakkındaki bilgim ve görgüm bundan ibarettir. Yaptığım tanıklık için ücret talebim yoktur.”,
Tanık … Mahkemede; “Mağdur … benim kız kardeşim olur, sanık Hazim İncin’de bizim kapı komşumuzdu, benim davaya konu suça ilişkin olarak görgüye dayalı herhangi bir bilgim yoktur, olaydan üç ay sonra kız kardeşim… karnının ağrıdığını söyleyince annem hastaneye götürdü, hastanede kız kardeşimin hamile olduğunu öğrenince bu olaylar ortaya çıktı, bu olaylara kadar … ve ailesiyle aramızda hiçbir sıkıntı yoktu, ailecek sürekli görüşürdük, biz onlara giderdik, onlar bize gelirdi. Aramızda husumet yoktu. Bu olaydan önce kardeşim… ile sanık … sürekli konuşur, zaman zaman birlikte gezerlerdi, aralarında duygusal birşey yoktu, ancak arkadaş olarak geziyorlardı. Kardeşim… benden küçüktür, ancak aramızda kaç yaş olduğunu bilmiyorum. “,
Şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır.
Sanık … 19.08.2014 tarihinde Savcılıkta; “Soruşturma konusu olan olay tarafıma anlatıldı. Bana isimlerini saymış olduğunuz … ve … köyüm olan … Köyünden komşularım olur. Ben yaklaşık 10-12 gün öncesine kadar … Köyünde amcam … İncin’e ait evde eşim ve çocuğum ile birlikte ikamet etmekteydim. 10-12 gün önce yukarıda beyan ettiğim …’deki adrese taşındım. Bu şahısların kızı olan …’u da tanırım. Benim bu aileyle ve … isimli kızla aramda herhangi bir anlaşmazlık veya husumet bulunmamaktadır. Bu aileyle komşu olmamız ve aynı köyden olmamız nedeniyle sık sık görüşürüz. Mağdur …’un tarafıma isnat ettiği suçlamayı anladım, kesinlikle kabul etmiyorum, ben …’a cinsel istismarda bulunmadım. … ile ifadesinde belirttiği gibi evlerine 10-15 dakika uzaklıkta bulunan ormanlık bir alanda zorla ilişkiye girmedim. Hakkımda neden bu şekilde bir isnatta bulunduğunu bilmiyorum, ayrıca Kaval Köyünden adını bilmediğim … Kanat isimli şahsın oğlu olan 16-17 yaşlarında bir erkek çocukla görüştüğünü düşünüyorum. Zira bu tarihten yaklaşık bir ay kadar önce evime geldiğimde evde bıraktığım cep telefonumun içerisinde bulunan kontörlerin kullanılarak bittiğini farkettim. Bu durumu eşim Firuze İncin’e sordum, bana telefonumun …’un elinde olduğunu, onun tarafından kullanılmış olabileceğini söyledi. Aynı günün akşamı bir erkek şahıs benim kullandığım 0 534 725 68 11 numaralı telefon hattından aradı, neden saçma sapan mesajlar atıp beni rahatsız ediyorsun dedi, ben de kendisine herhangi bir mesaj atmadığımı, mesajları … isimli kız tarafından atılmış olabileceğini söyledim, konuşma bittikten sonra evin dışına çıkıp 2-3 kilometre ötedeki Kaval Köyünde bulunan bakkala sigara almaya çıktığımda ismini hatırlayamadığım Kaval Köyünden … Kanat’ın 16-17 yaşlarındaki oğlu ile karşılaştım, bana bir daha …’a telefonunu verme, beni aramasın, mesaj atmasın dedi. Ben de çocuğa telefonu…’a kendi rızamla vermediğimi, evde bıraktığı telefonun…’ın benden habersiz kullandığını anlattım. Daha sonra…’la karşılaştığımızda bu kızı cep telefonumu iznim olmadan kullanmaması konusunda da uyardım. Benim…’la, ailesiyle herhangi bir husumetim yoktur. Neden tarafıma bu şekilde bir isnatta bulunulduğunu bilmiyorum. Üzerime atılı suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum, ben … isimli kıza cinsel istismarda bulunmadım. Vücudumdan kan örneğinin alınmasına ve yapılacak bütün tetkik ve tahlillere rıza gösteriyorum. Savunmam bundan ibarettir.”,
19.08.2014 tarihinde tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; “Ben daha önce bu konu ile ilgili … Cumhuriyet başsavcılığnda ifade vermiştim o ifademi aynen tekrar ederim Ben mağdurun söylediklerinin gerçek dışı olduğunu söylüyorum, bu suçu neden üzerime attığın bilmiyorum, aramızda huszumette bulunmamaktadır.”,
14.11.2014 tarihinde Savcılıkta; “Halen … Kapalı Ceza İnfaz kurumunda tutuklu bulunmaktayım. …’u komşum ve köylüm olması nedeniyle tanırım. Kesinlikle …’un iddia ettiği gibi isnad edilen suç nedeniyle kendisine ‘seni öldürürüm, bu olay tek bir kişiye söylersen seni ve aileni yakarım sonra da Irak’a kaçarım’ şeklinde ölümle tehdit etmedim. Bu iddialar asılsızdır, iftira niteliğindedir. Benim Irak’ta iki abim, annem ve amcam bulunmaktadır. Bunlar Irak’ın Duhuk kentinde ikamet etmektedirler. Benim pasaportum vardır, bu pasaportumu sadece bir sefer kullandım. Bunu da en son bundan üç yıl önce ailemi ziyaret etmek için kullandım. Daha sonra da hiç kullanmadım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum, diyeceklerim bundan ibarettir.”,
22.12.2014 tarihinde Mahkemede; “Ben ailemden çekindiğim ve korktuğum için soruşturma aşamasında farklı ifadelerde bulunmuştum. O beyanlarım geçersizdir. Sercan bana teklif getirdi. İlk seferde kabul etmedim. Daha sonra bir daha teklif getirince kabul ettim. Ve kendisiyle 1 yıldır ilişkimiz vardır. Bu süre zarfında da 6-7 defa… ile bizim cinsel ilişkiye girdik. Zorla saldırıp cinsel ilişkiye girmedim. Eşim kışın … merkezde kalır. Yazın köye gelir. Bizim ilişkiye girdiğimiz esnada henüz köye gelmemişti.”, 19.08.2014 tarihli savcılık ifadesinin okunarak sorulması üzerine; “Doğrudur. Soruşturma aşamasında böyle ifade verdim. Ancak kızın amcası beni ölümle tehdit ettiği için ben bu şekilde ifade verdim. Şimdi beyanlarım doğrudur. Sercan ile arkadaş olduğumu annesi de ablası Aycan Koçta biliyor. Sercan ile de hergün konuşuyoruz. Ablası da bizi görmüştür. Hatta ben ablasına senin enişten olacağım dedi. O da kabul etmişti. Ben kızı herhangi bir şekilde tehdit etmedim. Her şey onun isteğiyle oldu. Benim tehdit edecek kadar gücüm de yoktur. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. 3 aydır hamileliği vardır. Ben zorla birşey yaptıysam neden daha önce şikayet etmemiştir. Ağustos ayında… yanıma geldi. Benimle ayrılmak istediğini söyledi. Bende neden ayrılmak istediğini sordum. Kendisi bana ‘ben sana tuzak kurdum Seni tuzağa düşereceğim.’ dedi. Daha sonra da benden şikayetçi oldu. Geçtiğimiz haziran sonunda… yanıma geldi. Ya seninle evleneceğim ya da kendimi öldüreceğim dedi. Ben de kendisine ailemle söyleyeceğim seni isteteceğim dedim. Bana hamile olduğunu söylemedi. Son olarakta Sevcan elini vicdanına koysun doğruyu söylesin.”,
20.07.2016 tarihinde Mahkemede; “Olaya ilişkin olarak daha önce mahkemenize savunmada bulunmuştum. Aynen tekrar ederim. Ben mağdur …’ın rızası dahilinde kendisiyle ilişkiye girdiğimi kabul ediyorum. Kesinlikle kendisine yönelik zorla bir eylemim olmadı. Yargıtay bozma ilamınan uyulup uyulmaması konusunda takdir mahkemenindir. Mağdur ve Katılanların beyanlarını da kabul etmiyorum.”,
25.05.2018 tarihinde Mahkemede; “Mağdurun beyanları gerçekleri yansıtmamaktadır. Mağdurun ailesinin iki ahırı bulunmaktadır. Birisi evinin altındadır. Diğeri de evine 25-30 m uzaklıktadır. Yine ilk ifade verdiğinde 50-55 tane kadın vardı, onların baskısıyla ifade vermişti.”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 103. maddesinde;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, … hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş iken,
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 59. maddesi ile;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya … hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur”, biçiminde değişikliğe uğramış,
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 13. maddesi ile de;
“Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya … hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur” şeklinde son hâlini almıştır.
“Reşit olmayanla cinsel ilişki” başlıklı 104. maddesinin 1. fıkrası ise;
“Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.
TCK’nın 103. maddesinde üç grup mağdura yer verilmiş olup birincisi onbeş yaşını tamamlamamış olan çocuklar, ikincisi onbeş yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklar, üçüncüsü ise onbeş yaşını tamamlayıp onsekiz yaşını tamamlamamış çocuklardır. Birinci ve ikinci grupta yer alan çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın dahi gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış istismar suçunu oluşturmakta, eylemin bu kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi ise anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca cezanın yarı oranında artırılmasını gerektirmektedir. Üçüncü grupta yer alan çocuklar yönüyle eylemin suç oluşturması için gerçekleştirilen cinsel davranışların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim cebir, tehdit ve hile olmaksızın onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, anılan Kanun’un 103. maddesinde düzenlenmiş olan çocukların cinsel istismarı suçundan değil, şikâyet üzerine 104. maddede düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan cezalandırılacaktır.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdurenin Savcılıkta alınan ilk beyanında; sanığın, köyden komşusu olduğunu, sanığa “ağabey” diye hitap ettiğini, sanıkla olay öncesinde yalnız kalmadıklarını, olay günü hayvanlarına su vermek amacıyla gittiği ahırda sanığın, zorla kıyafetlerini çıkartarak kendisiyle rızası dışında vajinal yoldan ilişkiye girdiğini, utanması nedeniyle olayı kimseye anlatamadığını, Savcılıkta yaklaşık 3 ay sonra alınan ek beyanında; sanığın gerçekleştirdiği eylem sonrasında kendisini tehdit ettiğini, bu nedenle korkusundan olayı kimseye anlatamadığını, Mahkeme beyanlarında ise, sanığın yalan söylediğini, olay günü hayvanlarını otlatmaya gittiğini, hayvanları ahıra götürdüğü esnada, sanığın, elinden tutarak zorla kendisini içeri soktuğunu, bağırmasına rağmen kimsenin sesini duymadığını, evlerinin olay yerine uzak olduğunu, ev ile ahır arasında ormanlık bir alan bulunduğunu ve kendisine yardım edecek kimsenin olmadığını, sanığın bu şekilde zor kullanarak kendisiyle cinsel ilişkiye girdiğini iddia ettiği, sanığın ise Savcılıkta ve Sulh Ceza Hâkimliğinde verdiği beyanlarında özetle olayı kabul etmediğini, mağdurenin başka biriyle ilişkisi olduğunu düşündüğünü, kendisine neden iftira atıldığını bilemediğini, Mahkemede alınan beyanlarında ise; ailesinden çekindiği ve korktuğu için soruşturma aşamasında farklı ifadelerde bulunduğunu, mağdureyle 1 yıldır ilişkileri olduğunu, bu süre zarfında 6-7 defa cinsel ilişkiye girdiklerini, mağdureye zorla saldırıp onunla cinsel ilişkiye girmediğini, mağdurenin ailesinin kendisini köyden göndermek amacıyla ona iftira attıklarını savunduğu, … Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesinin raporuna göre; sanığın %99,99 ihtimalle mağdureye ait ceninin biyolojik babası olabileceğinin tespit edildiği anlaşılan olayda
Olay tarihinde 15 yaşını bitirmiş mağdurenin, gerçekleştiğini iddia ettiği çocuğun nitelikli cinsel istismarı eyleminden sonra olayı adli mercilere derhal intikal ettirmeyip hamile olduğu ortaya çıkana kadar olayı anlatmaması, mağdurenin Savcılıkta alınan ilk beyanında olayı utandığı için ailesine anlatamadığını belirtmesine karşın ek beyanında sanığın, kendisini olayı anlatmaması hususunda tehdit etmesi ve korkması nedenleriyle olayı kimseye anlatamadığını belirterek çelişkili anlatımlarda bulunması, mağdurenin Savcılıkta alınan ilk beyanınında sanıkla sadece selamlaştıklarını, hiç yalnız kalmadıklarını bildirmesine rağmen sanığın Mahkeme beyanında aralarındaki ilişkiyi bildiğini iddia ettiği mağdurenin ablası tanık Aycan’ın alınan beyanında; bu olaydan önce kardeşi mağdureyle sanığın sürekli konuştuklarını, zaman zaman birlikte gezdiklerini, aralarında duygusal bir ilişki olmadığını ancak arkadaş olarak görüştüklerini belirtmesi karşısında; sanığın bu yöndeki savunmalarının tanık beyanıyla kısmen örtüşmesi hususları birlikte göz önüne alındığında; sanığın, mağdureyle zora dayalı olarak cinsel ilişki gerçekleştirdiği iddiasının şüphede kalması, bu şüphenin de yasal olarak sanık lehine değerlendirilmesinin gerekmesi nedenleriyle sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı eyleme mağdurenin rızasının bulunması nedeniyle sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.05.2018 tarihli ve 7-121 sayılı direnme kararına konu hükmünün sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.