YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/447
KARAR NO : 2023/89
KARAR TARİHİ : 15.02.2023
İtirazname No : 2019/51002
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 3642-79
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık … hakkında basit cinsel saldırı suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında eylemin nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesince 05.12.2017 tarih ve 603-686 sayı ile verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince 24.10.2018 tarih ve 91-478 sayı ile sanığın nitelikli cinsel saldırı suçundan TCK’nın 102/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 11 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin hükme yönelik katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 08.03.2019 tarih ve 3462-79 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 10.03.2020 tarih, 7287-1885 sayı ve oy çokluğu ile; ” …Sanığın olay günü mağdureye yönelik tişörtüyle sütyenini çıkardıktan sonra zorla dudakları ile göğsünü ve vücudunun diğer yerlerini öpmesi şeklinde gerçekleşip, mağdurenin aşamalarda değişen ağza cinsel organ sokma iddiasının sübut bulmadığı tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 102/1. maddesinde düzenlenen takibi şikayete bağlı cinsel saldırı suçunu oluşturduğu ve mağdurenin duruşmada sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği gözetilerek hüküm kurulması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde uygulama yapılması karşısında, anılan karara yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine, esastan reddedilmesine,” karar verilmiştir.
Daire Üyesi….. ise; “İnşaat firmasında çalışan sekreterinin bir hafta izne ayrılması üzerine ondan geçici olarak yerine çalışması için birini bulmasını isteyen sanık, mağdureyi olay günü geçici olarak sözlü işe almış ve mağdure sanığa ait işyerinde çalışmaya başlamıştır. Akşam mağdureden mesaiye kalmasını isteyen ve göndermeyen sanık, kapıyı kilitleyip mağdureyi zorla tutmuş, tehdit ederek zorla az da olsa alkol almasını sağlamış, yine zorla mağdurenin üst giysilerini çıkarmış ve vücudunun değişik yerlerini öpmüş, cinsel organını zorla ağzına sokmuştur. Üstü çırılçıplak olan mağdure işyerinin camını yaralanma bahasına vücudu ile vurup kırdıktan sonra caddede koşarak önüne çıkan bir işyerine sığınmıştır. Olay yerine polis çağrılıp, vücudunun değişik yerlerinden yaralanan mağdure tedavi edilmiştir. Kolluk ve asliye ceza mahkemelerinde olayı ayrıntılarıyla anlatan mağdure yargılama uzayınca sonradan şikayetinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Ağır ceza mahkemesinde dinlendiği sırada ‘ağladığı ve nefes almakta zorlandığı’ gözlenen mağdure kolluk ve asliye ceza mahkemesinde samimi, ayrıntılı, tutarlı, çelişkisiz şekilde başından geçen olayı anlatmıştır. Olayın oluş şekli, doktor raporu, güvenlik kamerası izleme tutanağı, intikal şekli, hayatın doğal akışına uymayan sanık savunması, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden açık şekilde anlaşılmaktadır. Olay günü işe başlayan mağdureden mesaiye kalmasını isteyen sanık hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak cinsel saldırı suçunu işlediğinden TCK’nun 102/3-b fıkrasından da cezanın artırılması gerekirken bu husus temyiz sebebi olarak ileri sürülmediğinden bozma sebebi yapılamamaktadır. Ancak sanığın mağdurenin ‘ağzına cinsel organını sokarak nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediği’ sübuta ermiştir. İlk derece mahkemesi, doğrudan mağdureyi görerek dinlemiş ve delillerle temas ederek hüküm kurmuş ve istinaf edilmesi üzerine de bölge adliye mahkemesi bu hükmü onamıştır. Mahkemelerin kabul ve takdiri, deliller ve dava dosyası ile uyumlu, oluş şekli ile mağdurenin beyanları tutarlıdır. Mağdurenin kollukta, görevli ve görevsiz mahkemelerde defalarca dinlendiği için utanması ve usanıp şikayetinden vazgeçmesi ile davayı da takip etmeyeceğini söylemesi bir çelişki değildir. Sanık hakkında cebir ve tehditle ağza penisini sokarak işlenen vahim nitelikli cinsel saldırı suçu sübuta erdiğinden verilen mahkumiyet hükmünün onanması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına iştirak etmiyorum.” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.05.2020 tarih ve 51002 sayı ile;
“…Mağdurun soruşturma şamasında alınan beyanı ile davaya ilk olarak bakan Asliye Ceza Mahkemesinde alınan beyanının kabule esas teşkil ettiği ve bu iki beyanın birbiri ile uyumlu olduğu, ancak Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmada alınan beyanında sanığın üstündeki kıyafeti çıkardığını, cinsel organını ağzına sokmak istediğini ancak kendisinin buna izin vermediğini beyan ettiği, Yüksek dairenin bu beyana istinaden hükmün bozulmasına karar verdiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Mağdurun 06/06/2018 tarihli dilekçe ile beyanındaki değişikliği nedenini izah etme ihtiyacı duyduğu, duruşmada bu yönde bir soru sorulmamasına rağmen sanı veya yakınları tarafından tehdit edilmediğini belirttiği görülmüştür.
Mağdurun hüküm mahkemesinin duruşmasında beyanın alındığı sırada titrediği, konuşmakta zorlandığı ve ağlamaklı olduğu da mahkeme gözlemi olarak duruşma zaptına geçirilmiştir.
Mağdurun sanığın kendini zorlamadığına dair beyanının dosyaya ibraz edilen ve bilirkişi incelemesine tabi tutulan iş yeri güvenlik kamerası görüntüsü ile doğrulanmadığı, zira iş yerinin camını kıran mağdurun sanık tarafından belinden tutularak kaçmasının önüne geçilmek istendiği husunun tereddüde yer vermeyecek şekilde saptandığı anlaşılmıştır.
Mağdurun sanık hakkında gerçek dışı isnatta bulunması için bir neden olmadığı, sanığın eyleminin mağdurun iş yerinin camını yaralanmak pahasına kırmak ve vücudunun üst kısmı tamamen çıplak vaziyette sokağa çıkarak kaçmasına neden olacak nitelikte bir korkuya neden olduğunun kabulünun gerektiği, mağdurun hüküm mahkemesinde verdiği beyanında dosyaya yansımayan bir nedenle vücuda organ sokmak ve cebir-tehdit yönünden sanık lehine olacak şekilde, olayın genel akış şeklini değiştirmeden bir ifade değişikliğine gitmesinin sonuca etkili olmadığı ve sanığa atılı suçun sabit olduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan Yüksek Dairenin kabulü doğrultusunda mağdurun vücuduna sanıkça organ sokulmasının vaki olmadığı kabul edilse bile, sanığın bu yönde mağduru zorladığı ve mağdurun iş yerinin camını kırarak sanığın engellemek istemesine rağmen vücudunun üst kısmı tamamen çıplak olacak şekilde kaçması ve bir lokantaya sığınması ile sanığın eylemini tamamlayamadığının ve böylece eylemin en azından teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü gerektiği düşüncesi ile Yüksek Dairenin bozma kararına itiraz etmek gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 17.11.2020 tarih, 4429-5034 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı eylemin nitelikli cinsel saldırı suçunu mu teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçunu mu yoksa basit cinsel saldırı suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
13.06.2017 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; saat 23.10 sıralarında bir iş yerine sığınan bir kadının yardım istediğini belirtir ihbar üzerine söz konusu yere intikal edildiğinde, mağdurenin belden üst kısmının açık ve muhtelif yerlerinde kesikler olduğunun görüldüğü, mağdurenin, kendisine tecavüz girişiminde bulunan sanığın sesini çıkartırsa susturuculu silahıyla öldüreceğini söyleyerek tehdit ettiğini, tuvalete girdiği esnada dükkânın camını kırarak yakındaki bir iş yerine sığındığını belirttiği, iş yerinde yapılan incelemede, dükkân camının kırık olduğunun tespit edildiği, gömleğinde ve pantolonunda kan lekeleri bulunan sanığın içeride oturduğunun görüldüğü,
13.06.2017 tarihinde saat 00.37’de kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; zemin katta bulunan olay yerinin giriş kapısının yanında bulunan büyük camın kırık, cam parçalarının içeride ve dışarıda dağılmış olduğu, zemin kattaki yere düşmüş olan sandalyenin üzerinde kan lekelerinin görüldüğü, giriş kapısına ait büyük camın koyu renkli store perde ile kapalı olduğu, zemin katta televizyon kumandası, pil kapağı ve bir adet kumanda pili bulunduğu, giriş kapısının karşısında bulunan masanın üzerinde pil kapağı kırık şekilde masa üstü telsiz telefonu görüldüğü ve üzerinde kan lekesinin bulunduğu, iş yerine girmeden iş yeri kapısının sol tarafında yarısı kırık şekilde su bardağının olduğu, bodrum kata inen merdiven basamaklarında kan lekelerinin görüldüğü, bodrum katta bir masa ve dört sandalye olduğu, masanın üzerinde bir adet meyve tabağı, bir adet çerez tabağı, iki adet …, iki adet içi boş bardak, iki adet içi sigara izmariti ile dolu kül tablası, iki adet ağzı açık sigara paketi, bir adet 50 cl yarısından fazlası boş votka şişesi, bir adet içi boş Redbull marka enerji içeceği kutusu bulunduğu,
13.06.2017 tarihinde saat 04.35’te kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; kamera görüntülerinin incelenmesinde; saat 21.52.06’da olayın gerçekleştiği iş yeri camının kırıldığı, saat 21.52.10’da mağdure ve sanığın kamera açısına sağ alt köşede girdikleri, sanığın mağdureyi kaçmaması için tutmaya çalıştığı, mağdurenin sanığın elinden kurtulduktan sonra üstsüz bir şekilde koştuğu,
16.03.2018 tarihinde bilirkişi tarafından çözümlenen CD’ye ilişkin rapora göre; olay gününe ait kamera görüntülerinin saat 21.00’de başladığı, olay saatine kadar iş yerine giren ya da iş yerinden çıkan kimsenin olmadığı, saat 21.56.56’da bir vatandaşın olay yerine bakarak yoldan geçmekte olduğu, saat 21.52.05’te bir anda suça konu iş yerinin camının içeriden vurulmak suretiyle kırıldığı, cam kırıklarının yere düştüğü, saat 21.52.09’da mağdurenin kendisini suça konu iş yerinden dışarı attığı ve yere düştüğü, sanığın, mağdurenin üzerine yatar vaziyette sarılarak kaçmasına engel olduğu, saat 21.52.14’te mağdurenin bir hamleyle sanıktan kurtulduğu ve sokağa doğru üstsüz bir şekilde kaçmaya başladığı,
12.06.2017 tarihinde saat 23.54’te Ankara 29 Mayıs Devlet Hastanesinde görevli doktor tarafından mağdure hakkında düzenlenen rapora göre, olay öyküsünde; saat 22.00’de arkadaşının yerine geçici olarak sekreterlik yaptığı ofiste cinsel istismar girişimi olduğunu, ofisin patronu olan sanığın daha önce kendisine ilgi duyduğunu gösterdiğini ancak bu talebi reddettiğini, olay günü ise önce belden yukarı kısmını soyup, zorla votka içiren ve bir süre kendisini önce izleyen sanığın tehditle oral seks talep ettiğini, korktuğu için önce yapmaya çalıştığını ancak sürdüremediğini, kaçmaya çalıştığında el bileğini ve kolunu tutup gitmesini engellediğini, tuvalete girdiğinde sanığın da arkasından girdiğini, tuvaletten çıktığında eline bardak alıp camı kırdığını, cam kırıkları üzerinde boğuşma gerçekleştiğini, ardından çevredeki bir esnafın dükkânına girerek koruma sağladığını, 8 gün önce erkek arkadaşıyla isteği dahilinde cinsel ilişkiye girerek bekaretini kaybettiğini belirttiği, sol el bileğinde 1 cm uzunluğunda kesi, sol el 5. parmakta yüzeysel erozyon, sol omuzda 5 cm uzunluğunda kesi, sol omuz altı koltuk altı yanına yakın kısmında 2 adet lineer yüzeysel kesi, sağ el başparmakta kesi, sol bacakta ufak lineer kesiler, sol diz altında 1 cm uzunluğunda kesiler, sağ ayak üstünde 1 cm uzunluğunda sütür gerektiren derin kesi bulunduğu,
13.06.2017 tarihinde saat 00.09’da Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinde görevli doktor tarafından sanık hakkında düzenlenen rapora göre; sanığın 0,88 promil alkollü olduğu, sağ diz altında 3×4 cm uzunluğunda kesi bulunduğu,
02.10.2018 tarihli Adli Tıp Kurumunda görevli doktor tarafından mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; mağdurenin bileğinde 1 cm uzunluğunda kesi, erozyon, parmakta yüzeysel erozyon, omuzda 5 cm uzunluğunda kesi, omuz altına koltuk altına yakın kısımda 2 adet lineer yüzeysel kesi, başparmakta kesi, bacakta ufak lineer kesiler, göz altında 1 cm uzunluğunda kesiler, ayak üstünde 1 cm uzunluğunda sütür gerektiren derin kesi görüldüğü, yaralanmalarının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Mağdure 13.06.2017 tarihinde saat 02.30’da Kollukta; 12.06.2017 tarihinde bir arkadaşının ricası üzerine bir günlüğüne sanığa ait Beyrebey İnşaat isimli iş yerine gittiğini, birkaç ay önce yarı zamanlı çalıştığı bir kafede tanıştığını, sanığın, kendisini sevdiğini söyleyerek peşine düştüğünü ancak sanığı münasip bir lisanla reddettiğini, ayrıca olayı patronuna söyleyip sanığın uyarılmasını sağladığını, ardından sanıkla herhangi bir şekilde görüşmediğini, olay günü sanığın iş yerine gidene kadar iş yerinin sanığa ait olduğunu bilmediğini, iş yerine gittikten sonra sanığa ait olduğunu gördüğünü ancak arkadaşını yarı yolda bırakmamak için işe gitmek durumunda kaldığını, iş yerinde iş dışında herhangi bir konuşmanın olmadığını, işin normalde saat 18.00’de bitmesi gerekirken sanığın, kendisinden mesaiye kalmasını istediğini, akşam yemeği vaktinde sanığın iki kişilik yemek sipariş ettiğini, yemekten sonra tavla oynayacaklarını ve yenilenin bir şey ısmarlayacağını söyleyen sanığa, dersinin olduğunu söyleyerek ısrarla iş yerinden gitmek istediğini ancak sanığın kapıları kilitlediği için dışarı çıkamadığını, oyun oynadıktan sonra kapıyı kilitleyip dışarı çıkan, alkol ve yiyecek bir şeyler alıp gelen sanığın, kendisine zorla alkol içirmeye çalıştığını ancak daha önce kullanmaması nedeniyle ilk anda içmediğini, ilerleyen süreçte sanığın tehditleri sebebiyle bir bardak içmek zorunda kaldığını, o sırada tekrar ayrılmak istediğinde sanığın bir hap alıp kendisinden de içmesini istediğini ancak ilaçtan içmediğini, sanığın bir miktar alkol aldıktan sonra tişörtünü ve sutyenini zorla çıkardığını, ağlayarak reddetmesine rağmen zorla üzerini soyup dudaklarından, göğüslerinden ve vücudunun diğer yerlerinden öpmeye çalıştığını, karşı koymaya çalışması üzerine sanığın “Sen kimsin beni istemiyorsun. Seninle sevişmeyi çok istiyorum. Ağlayarak bir şeyi halledemezsin. Sen istemezsen ben de zevk almam. Bu si..e bütün kızlar hasta. Sen istemiyorsun. …Seni öldürürüm. Biz aşiretiz. Seni de, anneni de, babanı da öldürürüm. Kaldığın yeri biliyorum. Okulunu biliyorum. Seni yaşatmam. Seni şimdi öldürüp bir çukura gömsem kimse seni bulamaz. Bu içtiğim hap cinsel istek artırıcı bir hap. Ben bunu yurt dışından getiriyorum. Bu yüzden beni tatmin etmek zorundasın.” şeklinde sözlerle tehdit ettiğini, o sırada pantolonunu indirerek kendisini tatmin etmesini isteyip saçını çektiğini, zorla cinsel organını ağzına soktuğunu, kendisi almayınca onu tatmin ettikten sonra kendisini bırakabileceğini, onun dışında dokunmayacağını söylediğini ancak istememesi nedeniyle sanığın cinsel organını ağzına almamaya çalıştığını ve lavaboya gittiğini, sanığın zorla içeri girmek istediğini, kapıyı kapatıp içeriden kilitlediğini, çıktıktan sonra tişörtünü ve sutyenini göremeyince aradığını, bulamadığında sanığın, kendisine gülerek “Ara, ara belki bulursun.” şeklindeki sözlerle dalga geçtiğini, ardından lavaboya gideceğini söyleyip “Sakın kaçma. Kaçarsan seni her yerde bulur, öldürürüm.” diyerek tehdit ettiğini ancak sanığın lavaboya gitmesi üzerine “Ne olursa olsun.” düşüncesiyle eline aldığı bardakla iş yerinin üst katına çıkarak cama vurmaya başladığını, camın kırılması sırasında sanığın beline sarıldığını, çığlıklarla yardım isteyerek sanığın elinden kurtulduğunu, kendisini dışarı attığını, üstsüz bir şekilde caddede koşmaya başladığını, bir iş yerine sığındığını, zorla dudağından öpen, cinsel organını zorla ağzına sokup oral seks yapmasını isteyen, kendisini ölümle tehdit eden sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Asliye Ceza Mahkemesinde; daha önce çalıştığı bir kafeden dolayı sanığı tanıdığını, kafeye gelip gittiği zamanlardan birinde kendisiyle görüşmek için sanığın bir aracı gönderdiğini, kendisinin kabul etmediğini, arkadaşının çalıştığı iş yerinden bir hafta ayrılması gerektiğini, yerine birinin bakmaması hâlinde işini kaybedeceğini söylediğini, onun yerine bir hafta çalışmayı kabul ettiğini, öğle vakitlerinde iş yerinin sahibi olarak sanığı görünce çok şaşırdığını ve hatta utandığını, sanığın gün içinde kendisine kötü davranmadığını, aksine daha önce kendisiyle ilgili aracıya söylediklerinin artık geçerli olmadığını, onu bir işveren, bir ağabey olarak görmesini söylediğini, bunları söylerken kendisini karşısına oturtup yanlış anlayacağı bir şey olmamasını istediğini, bir süre sonra “Tavla bilir misin? Tavla oynayalım mı?” dediğini, yaptıkları konuşmanın verdiği rahatlıkla tavla oynadığını, gün içinde gelen giden olmadığı gibi telefonun da çalmadığını, sadece yan dükkân komşusu bir anahtarcının arada bir iş yerine girip sanıkla konuşup çıktığını, tavla oynadıktan sonra sanığın bir süre dışarıya çıkması gerektiğini söyleyen sanığa saat 18.00’de iş yerinden ayrılması gerektiğini, gideceği kampüsün uzak olduğunu ifade ettiğini, bunun üzerine sanığın “Ben seni bırakırım. Yalnız göndermem. Otobüs durağına kadar olsa bile mutlaka bırakırım. Merak etme, ben yokken burayı bekle.” dediğini, bir sakınca görmeyip beklediğini, saat 19.00 sıralarında sanığın geldiğini, elinde poşetler olduğunu, sanığın poşetleri alt kata bıraktığını, o sırada anahtarcı iş yeri komşusunun tekrar geldiğini, bu kez sanığın onunla tavla oynamaya başladığını, kendisini bırakacağını söylemesi nedeniyle içinin rahat olduğunu, ardından sanığa telefon geldiğini, sanığın “Sen yerime geç. Ben görüşeyim.” dediğini, bunun üzerine sanığın komşusuyla kendisinin tavla oynamaya devam ettiğini, sanık gelince kendisini aşağı kata meyve hazırlamaya gönderdiğini, aşağı indiğinde peşinden sanığın geldiğini, poşette içki olduğunu görünce sanığın “İçki de içelim.” dediğini, sanığa “Ben içmem.” şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine sanığın ısrar etmeye başladığını, sanığa “Karnım ağrıyor.” dediğini, cebinden bir ilaç çıkaran sanığın “Al iç, geçer.” dediğini ancak ilacı içmediğini, sanığın içtiğini, içerken “Benim de başım ağrıyor zaten.” dediğini, içki içerken kendisini karşısına oturtup “Ben kendi kendime demiştim zaten ben bu kızla bir gün vakit geçireceğim, birlikte oturacağım.” şeklinde sözler söylediğini, kendisinin anlam veremediğini ancak konuşmasını sonlandırması için erkek arkadaşının olduğunu söyleyip “Siz içmenize devam edin, ben kendim giderim.” dediğini, sanığın “Olur mu? Biz erkek adamız. Verdiğimiz sözü tutarız. Seni bırakacağım dediysem bırakacağım.” diyerek cevap verdiğini, sanığa “Benim sevgilim var. Bu konuşma uygunsuz bir yere gidiyor.” diyerek yerinden kalktığını, “İyi akşamlar. Ben gidiyorum.” dediğini, yanından ayrılırken bileğini sanığın tutup sıktığını, “Nereye gidiyorsun? Ben seni bırakacağım demedim mi? Gidemezsin bir yere her yeri kilitledim.” dediğini, bunun üzerine titremeye başladığını, “Sakin ol, senin de hoşuna gidecek.” şeklinde sözler söyleyen sanığın kendisini öpmeye çalıştığını, sanığı ittirdiğini, (bu sırada mağdurenin titrediğinin, konuşmakta zorlandığının, ağladığının duruşma zaptına geçirildiği), kendi kendine “Bu benim başıma gelemez.” şeklinde düşündüğünü, titreyip ağladıkça, sanığın kendisini ittirmeye başladığını, “Ben çirkin miyim? Sen kendini ne zannediyorsun?” diyerek kendi telefonunu masaya vurarak kırdığını, bu nedenle daha çok korkmaya başladığını, tuvalete girdiğini, tuvalette küçük bir pencere olduğunu, oradan kaçamayacağını anladığını, sanığın kapıya vurmaya başlayıp “Çık dışarıya, yoksa kırarım.” dediğini, çıkıp bağırmaya çalıştığını, ağzını sanığın kapatıp “Senin etin ne, budun ne? Küçücük kızsın. Biz aşiretiz. Ya dediklerimi yaparsın ya da seni öldürürüm. Ya adam gibi teslim olursun ya da burada bayıltıp yine yaparım.” dediğini, kendisinin yerine oturduğunu, korktuğunu ve ağladığını, kendisine dokunmaya çalıştıkça sanığı ittiğini, ona vurmayı düşündüğünü ancak kışkırtmaktan ve daha kötü bir şey yapmasından çekindiğini, üzerindeki tişörtü sanığın çıkartıp kendisini boynundan öpmeye başladığını, ittiği hâlde fayda etmediğini, kendisini duvara yapıştırıp pantolonunu indirmeye çalıştığını, tekrar ittiğinde sanığın biraz geri gittiğini ancak bir hışımla geri gelip saçlarını tuttuğunu, kendi pantolonunu çıkarıp oral sekse zorladığını, cinsel organını zorla ağzına soktuğunu, onu tekrar ittirdiğini, “Midem bulandı.” diyerek tuvalete koştuğunu, sanığın “Kapı açık kalacak.” dediğini, tüm gücüyle ittirip kapıyı kapattığını, birkaç kez sanığın kapıyı açmaya çalıştığını, orada kimseye sesini duyuramayacağı için tekrar çıktığını, tişörtünü giymek istediğini ancak bulamadığını, sanığın “Sakladım. Bulamazsın.” dediğini, tişörtü ararken sanığın güldüğünü, ağlarken sanığa “Sizin anneniz bacınız yok mu?” dediğini, sanığın “Hiçbiri umurumda değil. Kafayı şu an sana taktım.” diyerek cevap verdiğini, “Ara ara bulursun.” diyerek tuvalete girdiğini, bu olayların iş yerinin alt katında mutfak ve tuvaletin bulunduğu alanda yaşandığını, orada bulunan bir bardağı alıp yukarı çıktığını, merdivenleri bitirir bitirmez arkasından sanığın geldiğini ayak seslerinden anladığını, elindeki bardakla iş yerinin camına vurduğunu, camın kırılmadığını, sanığın arkadan gelip bir eliyle ağzını kapatarak bir eliyle de belinden tuttuğunu, o sırada omzuyla can havliyle cama hamle yapınca camın kırıldığını, yere düştüğünü, sanığın da yere düştüğünü hatırladığını ancak emin olmadığını, hemen ayağa kalkıp kaçmaya başladığını (o sırada mağdurenin ağladığının ve nefes almakta zorlandığının duruşma zaptına geçirildiği), kaçarken karşılaştığı bir şahsın kendisine yardım etmeyip aksine “Kaç arkandan gelir.” dediğini, üst tarafı çıplak bir şekilde bir iş yerine sığındığını,
Ağır Ceza Mahkemesinde; işin ilk günü olduğunu ve her şeyin normal göründüğünü, mesai sonunda sanığın dışarıdan bir şeyler alıp geleceğini söyleyerek gittiğini, sanığın kendisini kız yurduna bırakacağını söylediğini, döndüğünde kendisiyle bir şey konuşmak istediğini söyleyen sanığın duygusal olduğunu, kendisini beğendiğini söyleyip elini tutmak istediğini, sanığa itiraz etmediğini, sanığın daha ileri gitmek isteyerek birisinin gelmemesi için kapıyı kilitlediğini söylediğini, kendisinde panik atak olduğunu, bu nedenle gerildiğini, sanığın ısrarı üzerine tamamen panikleyip çıkmak istediğini söylediğini, üzerini sanığın daha önce çıkardığını, sanık tuvalete gidince masada bulunan bardakla ofisin camına vurduğunu, camın kırılmadığını, sanığın sesi duyarak yanına geldiğini, daha da panikleyerek camı kırıp dışarı çıktığını, kendisini tutmaya çalışması üzerine kırılan camdan sanıkla birlikte çıktıklarını, dirsek vurarak kaçtığını, sorulması üzerine; sanığın, cinsel organını ağzına sokmak istediğini ancak yaptırmadığını (mağdurenin ifade verirken titrediğinin, konuşmakta zorlandığının, ağlamaklı olduğunun duruşma zaptına geçtiği), sorulması üzerine; sanığın “Seni öldürürüm. Bayıltıp iğne yaparım.” şeklinde sözler söylemediğini, bu ifadesini kabul etmediğini, sorulması üzerine; “Beni duvara yapıştırdı. Pantolonumu indirmeye çalıştı.” şeklinde ifade verdiğini hatırlamadığını, sorulması üzerine; sanığın pantolonunu ve cinsel organını çıkarttığını, oral sekse zorladığını ancak yapmak istemediğini, şikâyetinden vazgeçtiğini, okulunun bitmek üzere olduğunu, bu nedenle uğraşmak istemediğini, sanık müdafisi tarafından sorulması üzerine; oral seks konusunun, teklifi aşan, ısrarcı bir şekilde olduğunu ancak zorlama olmadığını, üzerinde bulunan tişörtün zorlamayla mı yoksa rızayla mı çıkartıldığını hatırlamadığını, sanık müdafisi tarafından sorulması üzerine; sanığın, kendisine kapıyı kilitlediğini söylediğini, kapıyı kilitleyip kilitlemediğini görmediğini, üzerinde store olduğunu, sorulması üzerine; sanığı olaydan 3 ay önce çalıştığı kafeden tanıdığını, sanığın o tarihte arkadaşlık teklifini kabul etmediğini, sanığın yanında çalışan arkadaşının işten çıkacağını söyleyip yerine çalışıp çalışmayacağını sorduğunu, işe girince iş yeri sahibinin sanık olduğunu fark ettiğini ancak sanık kötü davranmayınca çalışmayı kabul ettiğini,
06.06.2018 tarihinde Mahkemeye hitaben sunduğu dilekçede; duruşmada görüldüğü üzere çok heyecanlı ve panikleyen bir kişi olduğunu, olay sonrasında da karakolda aynı şekilde heyecanlandığını ve bu duruma düşmesinin nedenini sorgulayıp sürekli ağladığını, İngilizce öğretmenliği bölümünde okuduğunu, böyle bir olayı ailesinin ve çevresinin bilmesini istemediğini, hâlen gizlediğini, karakolda kendisini o hâlde gördüklerinde kendisine ne sordularsa ağlayarak “Evet.” şeklinde cevap verdiğini, ilk mahkemede de karakoldaki ifadesini sorduklarını, yine heyecanlanıp her şeye “Evet.” dediğini, mahkeme heyetinin de kendisinin mahkemede olmaktan, karakolda olmaktan çok çekindiğini ve paniklediğini gördüğünü, karşısında heyet ve avukat olduğundan ifade etmek istediklerini tam olarak söyleyemediğini, sürekli bu olayın kapanmasını istediğini, kendisinin esas üzüldüğü şeyin sanığın duygusal yakınlaşmasına izin vermek ve bir anda ortamın etkisiyle hemen karşı çıkmayıp oradan gitmemek olduğunu, akşam beraber yemek yedikten sonra kendisinden hoşlandığını söyleyip elini tutan sanığa itiraz etmediğini, ardından öpmeye başladığını, sanığa ilk başta itiraz etmediğini ancak ileri gittiğinde yani sanığın, penisini ağzına almasını istediğinde bunu yapmak istemediğini sanığa söylediğini, sanığın biraz ısrar ettiğini ama kesinlikle zorlamadığını ve cinsel organını ağzına sokmadığını, sanığa tekrar “Hayır.” dediğinde sanığın sinirli bir şekilde kalkarak tuvalete gittiğini, kıyafetlerini de sanığın zorla çıkarmadığını, o anda panik olduğunu, kendisinin her zaman yaptıklarını sorgulayıp üzülünce de panikleyen, bir an önce o duygudan kurtulmak, o ortamdan kaçmak isteyen bir insan olduğunu, olay günü sanık tuvalete girince “Neden buradayım? Neden bu hâldeyim?” diye düşünerek paniklediğini, bir an önce oradan gitmek istediğini, sanığın, kendisine dışarıdan birisinin girmemesi için kapıyı kilitlediğini önceden söylediğini ama sanığın kapıyı kilitleyip kilitlemediğini bilmediğini, her yerin cam ve storlarla kapalı olmasından dolayı kapıya bakmanın aklına dahi gelmediğini, yukarı çıkıp camları yokladığını, elindeki bardakla cama vurduğunu, sesi duyan sanığın hemen geldiğini, kendisini tutmak istediğini, “Ne yapıyorsun?” derken birlikte camın üzerine düştüklerini, camın kırıldığını, sanığın kendisinin o hâlini görünce paniklediğini, ardından kendisinin koşmaya başladığını, sanığın gelmediğini, heyetin, kendisine sanık tarafından tehdit edilip edilmediğini sorduğunu, sanığın tehdit etmediğini, sadece devam etmek için ikna etmeye çalıştığını, biraz ısrar ettiğini, kabul etmemesi üzerine sanığın sinirlenip tuvalete gittiğini, duruşma çıkışında diğer kadın avukatın, kendisine “Tehdit mi ettiler?” şeklinde sorular sorduğunu, kendisinin bunları yaşamak istemediğini, ne sanık ne de ailesinin tehdit ettiğini, sanığı tekrar hiç görmediğini, bir anda o ortamdan kurtulmak istediğini, daha sonra abartılı ifadeleri görünce düşünüp olayları sakin bir şekilde değerlendirdiğini, mahkemelere sebep olması ve o duruma düşmesi nedeniyle üzüldüğünü, bir daha mahkemeye gelmek istemediğini, olayın bitmesini istediğini,
Beyan etmiştir.
Sanık Kollukta; iki ay önce sık sık gittiği bir kafede tanıştığını mağdurenin aynı zamanda sekreterinin arkadaşı olduğunu, sekreterinin izne çıkması üzerine ondan bir hafta yerine bakabilecek birisini bulmasını istediğini, sekreterinin de kendisine mağdureyi söyleyerek uygun olup olmadığını sorduğunu, onaylaması üzerine mağdurenin 12.06.2017 tarihinde sabah saatlerinde iş yerine gelerek işe başladığını, mağdure işe başladığında iş yerinde olmadığını, gün içerisinde iş yerine gittiğinde mağdureyi gördüğünü, her ne kadar mağdurenin ifadesinde “Fırat Bey olduğunu bilmeden kabul ettim.” şeklinde beyanda bulunmuşsa da iş yerinin kendisine ait olduğunu mağdurenin bildiğini, gün içerisinde mağdureyle tavla oynadıklarını, akşam votka için iddiaya girdiklerini, tavlayı mağdurenin kazandığını, öğle saatlerinde mağdureye yemek yiyip yemediğini sorduğunu, mağdurenin “Siz gidin, gelin. Akşam birlikte yeriz.” dediğini, dışarı çıkarak işlerini hallettiğini, dönüşte içki alarak iş yerine gittiğini, saat 18.00 sıralarında yemek sipariş ettiğini, yemeği yediklerini, işi bitmesine rağmen mağdurenin rızasıyla kaldığını, mağdureyi zorla mesaiye bıraktığı iddiasının doğru olmadığını, olay günü mağdurenin kendisine akşam özel dersi olduğunu söylediğini ancak tavla nedeniyle votka sözü olduğu için dersi rızasıyla erteleyip kendisiyle kaldığını, yemekten sonra birer kadeh votka içtiklerini, ikinci kadeh için mağdureye teklifte bulunduğunu, kabul etmeyince ısrarcı olmadığını, o sırada mağdureye ondan hoşlandığını söylediğini, mağdurenin ise net bir şey söylemeyip “Siz patronumsunuz.” dediğini, ardından rızası dahilinde mağdureyle yakınlaştıklarını, mağdurenin rızasıyla üzerini çıkardığını, ardından kendisinin lavaboya gittiği sırada merdivenlerden gürültü duyduğunu, dışarı çıktığında mağdurenin koşarak merdivenlerden çıktığını gördüğünü, mağdurenin elindeki bardakla çıkışa doğru bağırarak koştuğunu görünce onu tutmaya çalıştığını, o sırada cam kırılınca mağdureyle birlikte yere düştüklerini, o şekilde dışarı çıkan mağdurenin, anlam veremediği bir şekilde bağırıp çağırmaya başladığını, mağdureyle sohbetleri esnasında kendisine ağlama hastalığı olduğunu, anlık ruhsal değişim yaşadığını söylediğini, kendisinin tekrar iş yerine gidip yanlış bir şey yapmaması nedeniyle polisi beklediğini, mağdureye yönelik zorla saldırısı olsa üzerinde darp izleri bulunması gerektiğini, rapordaki kesi izlerinin ise iş yerinden çıkma sırasında cam kırıkları neticesinde oluştuğunu,
Sulh Ceza Hâkimliğinde önceki beyanına ek olarak; mağdurenin ifadesinin % 80’inin yalan olduğunu,
Asliye Ceza Mahkemesinde önceki beyanlarına ek ve önceki beyanlarından farklı olarak; mağdureyi olaydan 6 ay kadar önce çalıştığı kafeden dolayı tanıdığını, her gittiğinde muhabbet ettiklerini, mağdureye olay günü alkol alıp almadığını sorduğunu, mağdurenin aldığını söylediğini, akşam birlikte alıp alamayacaklarını sorduğunu, mağdurenin “Olur.” dediğini, bunun üzerine onu ofiste bırakıp dışarıdaki işlerini hallederek alışveriş yaptığını ve ofise döndüğünü, o sırada kapıyı kilitlemediğini, saat 18.00’den sonra soyadını bilmediği anahtarcılık yapan komşusunun ofise geldiğini, mağdurenin onunla da tavla oynadığını, ardından komşusunun gittiğini, mağdureyle alt katta bulunan mutfakta alkol almaya başladıklarını, iki kadeh içtikten sonra mağdurenin ağlamaya başladığını, eski sevgilisinin kendisine kazık attığını söylediğini, hatta kendisine fazla içemediğini, içtiğinde ruh hâlinin bozulduğunu söylediğini, mağdureyle yakınlaştıklarını, mağdurenin rızasıyla üstündeki kıyafetleri çıkarttığını ancak kendi kıyafetlerini çıkarmadığını, bir süre sonra mağdurenin, kendisine tepki göstermeye başladığını, mağdurenin önce isteyip sonra reddettiği için sinirlendiğini, biraz tartıştıklarını, ardından tuvalete girdiğini, o sırada iş yerinin kapısının kilitli olduğunu, içeri birisinin girmesini istemediklerini ancak anahtarın kapının üzerinde olduğunu, mağdurenin kapıdan kilidi açarak rahatlıkla çıkabileceği hâlde üst kata çıkıp camı kırarak çıplak vaziyette kaçtığını, bu durumun mağdurenin alkollü iken oluşan ruh hâlinden kaynaklandığını, mağdureyi zorla iş yerinde tutmadığını,
Ağır Ceza Mahkemesinde; öncesinde mağdureyle sadece selamlaşmalarının olduğunu, mağdureyle bir konu da iddiaya girdiklerini, mağdurenin kazandığını, dükkândan saat 15.00 sıralarında çıkıp saat 17.30 gibi döndüğünü, dışardayken mağdureyi telefonla arayıp neler istediğini sorduğunu, büroda yemek yediklerini, alkol masası kurduğunu, kapıyı da mağdurenin kilitlediğini, dertleştiklerini, mağdurenin ağladığını, kendisinin de ağladığını, sarıldıklarını, ardından aralarında yakınlaşma olduğunu, seviştiklerini, kendisinin erkek olarak devam etmek istediğini, mağdurenin ise “Yeter artık.” diyerek kendisini ittiğini, mağdurenin üst tarafında sadece sutyen olduğunu, bir ara lavobaya gittiğini, geldiğinde mağdurenin olmadığını, üst kattan tıklama sesi geldiğini, mağdureyi, bardağı bir cama bir duvara vururken gördüğünü, “Neden böyle yapıyorsun? Burası iş yeri.” dediğini, üzerine gidince mağdurenin daha çok sinirlendiğini, mağdurenin üzerine doğru koştuğunu ve kendisini ittiğini, sonra tekrar gittiğinde birlikte camdan aşağı düştüklerini, mağdurenin koşmaya başladığını, oradaki bir vatandaşa peşinden gitmelerini söylediğini, polisi ve ambulansı kendisinin aradığını, sorulması üzerine; mağdurenin ağzına cinsel organını sokmadığını, sadece seviştiklerini, pantolonunu dahi çıkartmadığını, mağdurenin kendi rızasıyla üzerini çıkarttığını, kendisinin camın üzerine gitmesi üzerine camın kırıldığını, mağdurenin önceki ifadelerini kabul etmediğini, Ağır Ceza Mahkemesindeki ifadesine bir diyeceğinin olmadığını,
Savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Cinsel saldırı” başlığını taşıyan 102. maddesi;
“1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde iken, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 58. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu;
“(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” hâlini almıştır.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan maddenin ilk fıkrasında cinsel saldırı suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında ise vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak yaptırıma bağlanmıştır.
Korunan hukukî değer, kişilerin cinsel özgürlüğü ve dokunulmazlığıdır. Cinsel saldırı suçunda failin kadın ya da erkek, evli veya bekâr olması mümkündür. Fail ile mağdurun farklı ya da aynı cinsiyetten olması da önemli değildir. Ancak, TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunun mağdurunun on sekiz yaşını tamamlamış olması gerekir. Cinsel saldırı kasten işlenebilir ve failin kastının suçun kanuni tanımındaki tüm unsurları, yani mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlalini ve mağdurun rıza göstermediğini kapsaması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar üzerinde tasarrufta bulunabilen cinsel özgürlük olduğundan hukuki sınırlar içerisinde kalması şartıyla rızaya ehil mağdurun cinsel davranışa göstereceği rıza, fiili hukuka uygun hale getirecektir. Maddenin ikinci fıkrasındaki nitelikli halin oluşması için vücuda organ veya sair cismin sorulması gerekir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Mağdurenin Kolukta; sanığın pantolonunu indirerek kendisini tatmin etmesini isteyip zorla cinsel organını ağzına soktuğunu, kendisi almayınca onu tatmin ettikten sonra kendisini bırakabileceğini, onun dışında dokunmayacağını söylediğini ancak istememesi nedeniyle sanığın cinsel organını ağzına almamaya çalıştığını, zorla dudağından öpen, cinsel organını zorla ağzına sokup oral seks yapmasını isteyen, kendisini ölümle tehdit eden sanıktan şikâyetçi olduğunu, Asliye Ceza Mahkemesinde; üzerindeki tişörtü sanığın çıkartıp kendisini boynundan öpmeye başlayan sanığın pantolonunu çıkarıp oral sekse zorladığını, cinsel organını zorla ağzına soktuğunu, Ağır Ceza Mahkemesinde; kendisini beğendiğini söyleyip elini tutmak istediğinde sanığa itiraz etmediğini, üzerini çıkartan sanığın daha ileri gitmek isteyerek birisinin gelmemesi için kapıyı kilitlediğini söylemesi nedeniyle gerildiğini, ısrarcı olması üzerine tamamen panikleyip çıkmak istediğini söylediğini, sanık tuvalete gidince masada bulunan bardakla ofisin camına vurduğunu, camın kırılmadığını, sanığın sesi duyarak geldiğini, daha da panikleyerek camı kırıp dışarı çıktığını, sanığın kendisini tutmaya çalışması üzerine kırılan camdan birlikte çıktıklarını, dirsek vurarak kaçtığını, sanığın pantolonunu ve cinsel organını çıkarttığını, oral sekse zorladığını ancak yapmak istemediğini ve yaptırmadığını, okulunun bitmek üzere olduğundan, uğraşmak istemediği için şikâyetinden vazgeçtiğini, oral seks konusunun, teklifi aşan, ısrarcı şekilde olduğunu ancak zorlama olmadığını, 06.06.2018 tarihinde Mahkemeye hitaben sunduğu dilekçede; sanığa ilk başta itiraz etmediğini ancak ileri gidip penisini ağzına almasını istediğinde yapmak istemediğini söylediği sanığın ısrar ettiğini ama kesinlikle zorlamadığını ve cinsel organını ağzına sokmadığını, sanığa tekrar “Hayır.” dediğinde sanığın sinirli bir şekilde kalktığını ve tuvalete gittiğini, kıyafetlerini de sanığın zorla çıkarmadığını iddia ettiği, sanığın ise aşamalarda; rızası dahilinde mağdureyle yakınlaştıklarını, mağdurenin rızasıyla üzerini çıkardığını, sohbetleri esnasında mağdurenin kendisine ağlama hastalığı olduğunu, anlık ruhsal değişim yaşadığını söylediğini, iki kadeh içtikten sonra mağdurenin ağlamaya başladığını, bir süre sonra da mağdurenin kendisine tepki göstermeye başladığını, mağdurenin önce isteyip sonra reddettiği için sinirlendiğini, biraz tartıştıklarını, ardından tuvalete girdiğini, mağdurenin kapıdan kilidi açarak rahatlıkla çıkabileceği hâlde üst kata çıkıp cam kırarak çıplak vaziyette kaçtığını, bu durumun mağdurenin alkollü iken oluşan ruh hâlinden kaynaklandığını, mağdureyi zorla iş yerinde tutmadığını, mağdurenin ağzına cinsel organını sokmadığını, sadece seviştiklerini savunduğu olayda;
Olayın hemen ardından kolluk görevlilerince düzenlenen tutanakta mağdureyle yapılan görüşmede mağdurenin, sanığın kendisine tecavüz girişiminde bulunduğunu belirtmesi, bilirkişi tarafından çözümlenen CD’ye ilişkin raporda bir anda suça konu iş yerinin camının içeriden vurulmak suretiyle kırıldığının, cam kırıklarının yere düştüğünün, mağdurenin kendisini suça konu iş yerinden dışarı attığının, yere düştüğünün, sanığın mağdurenin üzerine yatar vaziyette sarıldığının, kaçmasına engel olduğunun belirtilmesi, olayın ardından mağdurenin hastanede alınan olay öyküsünde sanığın tehditle oral seks talep ettiğini, korktuğu için önce yapmaya çalıştığını ancak sürdüremediğini ifade etmesi, Kollukta ve Asliye Ceza Mahkemesinde sanığın zorla cinsel organını ağzına soktuğunu, sanığın cinsel organını ağzına almamaya çalıştığını, cinsel organını zorla ağzına sokup oral seks yapmasını isteyen sanıktan şikâyetçi olduğunu söylemesi, Asliye Ceza Mahkemesinde ifade verirken titrediği, konuşmakta zorlandığı ve ağladığı duruşma zaptına geçirilen mağdurenin sanığın cinsel organını zorla ağzına soktuğunu, onu tekrar ittirdiğini, “Midem bulandı.” diyerek tuvalete koştuğunu dile getirmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Ağır Ceza Mahkemesinde okulunun bitmek üzere olduğunu, bu nedenle uğraşmak istemediğini, oral seks konusunun, teklifi aşan, ısrarcı bir şekilde olduğunu ancak zorlama olmadığını belirten mağdurenin, sanığın cinsel organını ağzına sokmak istediğini ancak yaptırmadığını, pantolonunu ve cinsel organını çıkarttığını, oral sekse zorladığını ancak yapmak istemediğini belirttiği şeklindeki beyanları ile sanığın aşamalarda mağdureyle rızası dahilinde seviştikleri, mağdurenin ağzına organ sokma eyleminin olmadığı yönündeki savunmaları birlikte göz önünde bulundurulduğunda, mağdurenin şikâyetçi olmadığını söylediği mahkemedeki ve dilekçesindeki beyanlarının, olayın sosyal çevresinde daha fazla duyulması kaygısından kaynaklanan, sanığın baskısı altında verilen, dosyadaki somut deliller ve sıcağı sıcağına alınan ifadeleriyle örtüşmeyen beyanlar olması nedeniyle dikkate alınamayacağı, Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşma öncesindeki tutarlı, bütünlük arz eden, dosyadaki olay yeri inceleme tutanağı ve kamera görüntülerine uygun olan beyanlarına itibar edilmesi gerektiği hususunda tam bir vicdani kanı oluşan sanığın nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediğinin sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 10.03.2020 tarihli ve 7287-1885 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın uygulamanın denetlenmesi için, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olarak kapatılmasına ve tüm işlerin Yargıtay 9. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.