Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/437 E. 2022/537 K. 13.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/437
KARAR NO : 2022/537
KARAR TARİHİ : 13.09.2022

Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
w

Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanığın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri gereğince 10 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.05.2017 tarihli ve 205-123 sayılı kararın sanık ve müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 22.09.2017 tarih, 1943-2166 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın da sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 15.03.2018 tarih ve 3730-780 sayı ile;
“….Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 E. sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda ‘paralel yapı’ veya ‘terör örgütü’ olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilerek, … Üniversitesi Mühendislik fakültesinde Yardımcı Doçent olarak görev yapan, örgütün kriptolu iletişim ağı olan ByLock iletişim sistemini kullanmayan ancak; 24.01.2014, 30.01.2014, 26.02.2014 ve 10.02.2015 tarihlerinde örgüt liderinin talimatı doğrultusunda anılan örgütle irtibatlı Bank Asya’ya para yatıran, altın hesabına dönüştüren sanığın eyleminin, dosya kapsamı nazara alındığında silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde ve suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması;
Kanuna aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA,” oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi H. Karahan; “….Örgütün kendi stratejisi ve işleyiş sistemi içinde sanığın konumu değerlendirildiğinde;
Sanık FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkili olduğu için kapatılan Fatih Üniversitesinde yüksek lisans ve doktorasını yapmış olup, doktora sonrasında yine örgütle iltisakı nedeniyle KHK ile kapatılan … Üniversitesinde örgütün üniversite imamı Adnan Yeşildağ’ın refere etmesiyle göreve başladığı, Bankasya’ya örgüt ele başının çağrısı sonrasında değişik tarihlerde hesap açarak para yatırmak suretiyle çağrıya uyduğu, normal koşullar altında dil eğitimi için gidilmeyen Nijerya ülkesinde üç yıl kaldığı sonrasında yine Türkiye’de popüler olmayan ….ülkelerine turistik seyahat yaptığını savunduğu, ülkelerin ortak özelliğinin FETÖ/PDY örgütünün okullarının bulunması olduğu, sanığın herkesin giremediği üniversite içerinde bulunan toplantı odasına girerken bir çok kez görülmesi, ev aramasında örgüt liderini öven derginin ele geçmesi … Üniversitesi Rektörü olan tanık … ve gizli tanık Bulut’un mahkemenin kabulüne esas aldığı dosya kapsamına uygun aşama beyanları nazara alındığında sanığın süreklilik çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetleri nedeniyle örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı ortaya konulup tartışılan delillerle sübut bulmuştur.
Sayın çoğunluğun bozma kararında yer verdiği örgütün katmanlarına ilişkin değerlendirmenin objektif dayanakları ortaya konulmamış olup, Bankasya’ya örgüt elebaşının çağrısı sonrasında değişik tarihlerde hesap açarak para yatırması eylemi örgüte yardım olarak nitelendirilmiş; buna karşın mahkemenin kabulüne esas aldığı … Üniversitesi Rektörü … ve gizli tanık Bulut’un aşama beyanları, ev aramasında ele geçen yayının niteliği, sanığın eğitim geçmişi ve yurt dışı seyehatlari bozma kararında tartışılmadan bu deliller yok sayılarak yalnızca Bankasya’ya hesap açıp para yatırması eylemi nedeniyle örgüte yardım suçundan hüküm kurulması gerektiği yönündeki karara, sanığın eylem ve faaliyetlerinin silahlı örgüt üyesi olma suçunu oluşturduğu ve hükmün onanması gerektiği düşüncesi ile katılmak mümkün olmamıştır.” şeklindeki düşüncelerle karşı oy kullanmıştır.
Yeniden yapılan yargılama sonucunda … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 17.07.2018 tarihli ve 2430-1920 sayı ile;
“Sanık … Üniversitesi’nde Ögretim görevlisi olarak görev yapmakta olup KHK ile üniversite kapatılıncaya kadar görevine devam etmiştir.
Örgüt elebaşının çağrılarından sonra Bankasya’ya 24/01/2014 tarihinde 536,38gr altın katılma hesabı açtığı, aynı tarihte 52.644 TL, 30/01/2014 tarihinde 40.735 TL, 26/02/204 tarihinde 10.000 TL, 10/02/2015 tarihinde 60.000 TL. katılım hesapları açtığı, ayrıca değişik tarihlerde katılım hesaplarını temdit ettiği, … Üniversitesi Rektörü olan …’in tanık sıfatıyla verdiği aşama beyanlarında Üniversite senatosunun FETÖ/PDY örgütüne karşı hazırladığı bildiri sonrasında bir kısım öğretim üyelerinin kendilerine karşı tavır aldığını, sanığında bu bildiri sonrasında kendisine tavır alan öğretim üyeleri arasında bulunduğunu, sanığın Üniversitede göreve başlamasında o tarihte Üniversite Genel Sekreteri olan Adnan Yeşildağ’ın refere edildiği Adnan Yeşildağ’ın daha sonra FETÖ/PDY örgütünün … Üniversitesi imamı olduğunun ortaya çıktığı, bu nedenlerle sanığın örgüt üyesi olduğu kanaatinde olduğu yönündeki beyanı ve gizli tanık Bulut’un sanığın cemaatin sohbet toplantılarına katıldığını bildiğini Üniversite içerisinde kartla girilen herkesin giremediği 17/25 Aralık öncesinde sohbet yapılan yere sanığın bir çok kez çıktığını gördüğü, FETÖ/PDY örgütünün … Üniversitesi imamı olan Adnan Yeşildağ’ın sanık göreve başlamadan sanığın Üniversitede göreve başlayacağını söylediği yönündeki beyanı, yine sanığın kendi beyanından dil eğitimi için gittiği beyan ettiği ….’da üç yıl kaldıktan sonra…. ülkelerinde gittiği anılan yerlerde FETÖ/PDY okulları olup bu ülkelere yönelik turistik gezilerin hayatın olağan akışına uygun olmadığına yönelik tespit; evinde yapılan aramada bulunan Current Interviews of Fethullah Gülen adlı dergi; sanığın FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatlı…Üniversitesinde Yüksek Lisans ve Doktora eğitimi alması ve Doktara eğitimini tamamladıktan sonra … Üniversitesinde göreve başlamasına ilişkin eğitim geçmişi sanığın süreklilik çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetleri nedeniyle örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı ortaya konulup tartışılan delillerle sübut bulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık ve müdafisi ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.06.2020 tarihli ve 82308 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesine gönderilmiş, CMK’nın 307. maddesince inceleme yapan Özel Dairece 23.09.2020 tarih ve 4766-4306 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı suçun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozmanın niteliğine göre yeniden Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin ve esastan red kararı verilmesinin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince ilgili Özel Daire bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve Geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere, 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun’un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin “adli yargı ikinci derece mahkemeleri” olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK’nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK’nın 280. maddesine değinilmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı 280. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
d) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
f)(Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) (Ek:18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.
(3) (Ek:20/7/2017-7035/15 md.) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar.” şeklindedir.
Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
Gelinen bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı çözüme kavuşturulması için Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararların bozulmasından sonra verilen direnme kararları üzerinde durulması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır. Öğretide de “Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından direnme kararlarında da 5271 sayılı CMK’nın 230, 231 ve 232. maddeleri gereğince yeniden hüküm kurulmalı ve kurulan bu hüküm sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Bu nedenle direnme kararlarında da olay özetlenmeli, neden bu sonuca ulaşıldığı gerekçelendirilmeli ve hukuki nitelemeye yer verilmelidir” (… … Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, …, s. 812) şeklinde görüşlere yer verilmiştir. Bu husus Bölge Adliye Mahkemeleri kurulduktan sonra da geçerliliğini sürdürmekte, ilk derece mahkemesi için yeni bir hüküm kurulması zorunlu olduğu gibi Bölge Adliye Mahkemeleri için de bu kural geçerlidir.
Yargıtay, temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (Fidan Balcı/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, … Yayınevi, …, 2020, s.462). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı, ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. Ayrıca CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise bu aşamada bölge adliye mahkemesince direnme kararı verilirken yargılamayı yapan mahkeme olarak esasa ilişkin yeniden bir hüküm kurulması zorunludur.
Öte yandan 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Sonuç olarak, yapılan değişiklikle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından ön soruna ilişkin benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında bahse konu ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince ilgili Özel Dairenin bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılan dosyada;
Yargıtay bozma ilamı ile bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan ilk derece mahkemesi kararının da tamamen ortadan kalktığı, … 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.05.2017 tarihli ve 205-123 sayılı karara yönelik olarak yapılan istinaf talebi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 22.09.2017 tarih ve 1943-2166 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi sonrasında Özel Dairece verilen bozma kararı nedeniyle her iki kararın da ortadan kalkacağı ve bozma ilamına direnen Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiği kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin sanık hakkında kurduğu direnme kararına konu hükmün, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozmanın niteliğine göre bozma üzerine yeniden Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulması gerekirken, esastan ret kararı verilmesiyle yetinilmesi isabetsizliğinden, diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, sanıkla ilgisi nedeniyle ifadelerinin birer sureti aşamalarda dosyaya gelen … . beyanları ile teknik inceleme ve veri çıkarım raporunun da delil olarak kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gereğinin göz önünde bulundurulmasında fayda bulunmaktadır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 17.07.2018 tarihli ve 2430-1920 sayılı mahkumiyet hükmünün, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozmanın niteliğine göre bozma üzerine yeniden Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, gereği için kararı veren bölge adliye mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.