YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/421
KARAR NO : 2022/465
KARAR TARİHİ : 22.06.2022
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
…
Sanık …’nın katılan mağdur …’e yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 103/4, 53, 58/6-7 ve 63. maddeleri uyarınca 27 yıl hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı Kanun’un 109/2, 109/3-f, 109/5, 53, 58/6-7 ve 63. maddeleri gereğince 9 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.09.2016 tarihli ve 172-197 sayılı kısmen resen istinafa tabi hükümlerin sanık müdafisi tarafından da istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 31.03.2017 tarih ve 510-539 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 28.05.2018 tarih 4762-4039 sayı ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden temyiz isteminin reddine, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçu yönünden ise onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.02.2020 tarih ve 12927 sayı ile;
“…Hükümlü …’nın tekerrüre esas alınan … 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/408 E. 2013/501 K. sayılı kararında suç tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olması nedeniyle, bu hüküm nedeniyle hükümlü hakkında TCK’nın 58/5 maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi nedeniyle yapılan incelemede, aşağıda açıklanan nedenlerle karara karşı itiraz edilmesi gerektiği düşünülmüştür.
İtiraz Nedenleri: … 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29/09/2016 tarih 2016/172 E. 2016/197 K. sayılı kararı ile; … hakkında çocuğa karşı nitelikli cinsel istismar ve hürriyetten yoksun kılma suçları nedeniyle verilen mahkumiyet kararlarında, … 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/408 E. 2013/501 K. sayılı kararının tekerrüre esas alındığı verilen hapis cezalarının TCK’nın 58/6-7 maddeleri uygulanmak suretiyle mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 31/03/2017 tarih 2017/510 E. 2017/536 K. sayılı ilamı ile istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği, bu karara karşı temyiz istemi üzerine de Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 28/05/2018 gün ve 2018/4762 E. 2018/4039 K. sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yapılan incelemede; …’nın tekerrüre esas alınan … 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/408 E. 2013/501 K. sayılı kararında suç tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olması nedeniyle hakkında TCK’nın 58/5 maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi nedeniyle karara karşı itiraz etme zorunluluğu doğmuştur.
Sonuç ve istem: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- İtirazımızın Kabulüne,
2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 28/05/2018 gün ve 2018/4762 E. 2018/4039 K. ile verilen kişiyi hürriyetten yoksun kılma suçu nedeniyle CMK’nın 298/1 maddesi gereğince temyiz isteminin reddine ve çocuğun nitelikli cinsel istismar suçu nedeniyle verilen onama kararlarının kaldırılarak, hükümlü … hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin hüküm fıkrasından çıkartılması, suretiyle, hükümlerin düzeltilerek onanması,” gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 03.11.2020 tarih ve 2735-4640 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkûmiyetine hükmedilen sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden Özel Dairece verilen temyiz isteminin reddine dair karara karşı itiraz kanun yoluna başvurulup başvurulamayacağının, başvurulabileceğinin kabulü hâlinde ise Özel Dairece söz konusu hükmün esasına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmaksızın temyiz isteminin reddine karar verilmiş olması karşısında, Ceza Genel Kurulunca itiraz konusu hakkında bir değerlendirme yapılıp yapılamayacağının belirlenmesi gerekmektedir
1-Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyetine hükmedilen sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı;
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığının 25.05.2016 tarihli ve 1516-56 sayılı iddianamesi ile; 23.04.2016 tarihinde mağdur …’i kolunun altına sıkıştırmak suretiyle zorla inşaat hâlindeki binanın çatı katına çıkardığı ve burada mağdura zorla anal yoldan organ sokmak suretiyle cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla sanığın TCK’nın 103/2, 103/4, 109/2, 109-3-f, 109/5, 58, 53 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
… Ağır Ceza Mahkemesinin 29.09.2016 tarihli ve 172-197 sayılı kararı ile; sanığın TCK’nın 103/2, 103/4. maddeleri uyarınca 27 yıl, aynı Kanun’un 109/2, 109/3-f, 109/5. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verildiği, sanık müdafisi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu,
… Bölge Adliye Mahkemesinin 31.03.2017 tarihli ve 510-539 sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, sanık müdafisi tarafından 08.05.2017 tarihli “…l)Mağdurun vücuduna organ sokulmasından bahsedilemez. Bu hususta bulgu yoktur. … Devlet Hastanesinden ve … ATK şubcsindcn alınan raporlarda mağdurun vücuduna organ sokulması sureti ile suçun işlendiğine ilişkin bir kanaat belirtilcmcmiştir…. 19 Mayıs Üniversite’sinden alınan raporda da fiili livataya ilişkin bir bulgu olmadığı belirtilmiştir. 2)Mağdurun zorla götürülüp hürriyetinin kısıtlanması bakımından da dosyada yeterli kanıt yoktur. Netice: Açıklamaya çalıştığım ve sair nedenlerle … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ccza Dairesi’nin 2017/510-539 sayılı kararının bozulmasına karar verilmesini arz ve talep ederim.” içeriğindeki dilekçesiyle hükümlerin temyiz edildiği,
Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 28.05.2018 tarihli ve 4762-4039 sayılı kararı ile “…Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan ‘Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.’ şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, sanık müdafiin temyiz dilekçesinde anılan hükme yönelik herhangi bir temyiz sebebi göstermediği anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca,
Sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
5271 sayılı CMK’nın 288 ve 294. maddelerinde yer alan düzenlemeler nazara alınıp aynı Kanunun 289. maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri ile sanık müdafiin temyiz dilekçesinde belirttiği nedenler de gözetilerek yapılan değerlendirmede, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen inceleme neticesinde vaki istinaf başvurusunun esastan reddine dair kurulan hükme yönelik temyiz sebepleri yerinde görülmediği…” gerekçeleriyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden temyiz talebinin reddine, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçu yönünden ise onanmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.02.2020 tarih ve 12927 sayı ile; sanık hakkında TCK’nın 58/5. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanmaması gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 03.11.2020 tarihli ve 2735-4640 sayılı karar ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın reddine karar verildiği,
Yerel Mahkemece tekerrüre esas olduğu kabul edilen … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 408-501 sayılı ilamında sanık hakkında elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle hırsızlık suçundan TCK’nın 142/2-b, 35/2, 31/3, 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasına hükmedildiği ve verilen hapis cezasının aynı Kanunun 51/3. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin 21.01.2014 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın 17.08.2020 ve 10.09.2021 tarihli dilekçeleriyle “Dosyamın onaylanması,” şeklinde talepte bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesi ;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
(6) Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.
(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.” biçiminde düzenlenmiştir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın adli sicil kaydının incelenmesinde; İlk Derece Mahkemesince tekerrür uygulamasına esas alınan … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 408-501 sayılı ilamında 1 yıl 8 ay hapis cezası ile mahkûmiyete ilişkin kararın 21.01.2014 tarihinde kesinleştiği, nüfus kaydına göre 21.04.1997 doğumlu olan sanığın, ilama konu suç tarihi olan 04.10.2013 tarihi itibarıyla 17 yaşının içinde olup TCK’nın 31/3. maddesi kapsamında bulunduğu, sanığın adli sicil kaydına göre tekerrüre esas başkaca bir ilamın mevcut olmadığı,
Tekerrüre esas alınan ilama konu suçu işlediği tarihte 18 yaşını doldurmadığı anlaşılan ve adli sicil kaydına göre başkaca tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunmayan sanık hakkında hükmolunan cezanın, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi suretiyle TCK’nın 58/5. maddesine aykırı davranılmasının hukuka açık aykırılık teşkil ettiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçu yönünden kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün, tekerrür uygulanmasına ilişkin bölümler çıkarılmak suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
2- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden itiraz kanun yoluna başvurulup başvurulamayacağı, başvurulabileceğinin kabulü hâlinde ise Özel Dairece söz konusu hükmün esasına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmaksızın temyiz isteminin reddine karar verilmiş olması karşısında, Ceza Genel Kurulunca itiraz konusu hakkında bir değerlendirme yapılıp yapılamayacağı;
Sanık müdafisinin 08.05.2017 tarihli temyiz dilekçesinin;
“Mağdurun vücuduna organ sokulmasından bahsedilemez.
Bu hususta bulgu yoktur. … Devlet Hastanesi’nden ve … ATK.şubesinden alınan raporlarda mağdurun vücuduna organ sokulması sureti ile suçun işlendiğine ilişkin bir kanaat belirtilememiştir. … 19 Mayıs Üniversite’sinden alınan raporlarda da fiili livataya ilişkin bir bulgu olmadığı belirtilmiştir.
Mağdurun zorla götürülüp hürriyetinin kısıtlanması bakımından da dosyada yeterli kanıt yoktur.
Netice: Açıklamaya çalıştığım ve sair nedenlerle … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin 2017/510-539 sayılı kararın bozulmasına karar verilmesini arz ve talep ederim.” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için 1412 sayılı CMUK’nın 313. maddesi ve 5271 sayılı CMK’nın 294. maddesinin irdelenmesi gerekmektedir.
1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz istidası ve ihtiva edeceği noktalar” başlığını taşıyan 313. maddesi;
“Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.
Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir.
Birinci hâlde kanuna muhalif olan vak’alar izah olunur.”,
5271 sayılı CMK’nın “Temyiz başvurusunun içeriği” başlığını taşıyan 294. maddesi ise;
“1- Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
2- Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde, re’sen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür.
Gerekçeli temyiz dilekçesi, (ek dilekçe, temyiz layihası) temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek temyiz dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekir. 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca temyiz dilekçesinin, örneğin; “Hükmü temyiz ediyorum.”, “Resen dikkate alınacak nedenlerle temyiz ediyorum”, “Hükmün bozulmasını istiyorum”, “Hüküm usul ve kanuna aykırıdır.” şeklindeki dilekçelerde olduğu gibi herhangi bir temyiz sebebi içermemesi durumunda tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkının bulunmaması hâllerinde olduğu üzere usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden temyiz isteminin reddi gerekir.
Bu aşamada ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu üzerinde de durulması gerekmektedir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumu, 1412 sayılı CMUK’da temyize ilişkin hükümler içerisinde düzenlenmişken, 5271 sayılı CMK’da olağanüstü kanun yolları kısmında yer almıştır. 1412 sayılı CMUK’un 322/4. maddesi; “Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir.” biçiminde iken, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde yer alan “lehe itirazda süre aranmayacağına” ilişkin cümle dışında madde metinleri benzerlik arz etmektedir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine;
“2- İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
3- Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.” şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları, Yargıtay Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanır.
İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu “itirazname” denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi bulunmaktadır. Ancak bu kanun yolu ile hangi hukuka aykırılıkların denetleneceği yönünde gerek 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin dördüncü fıkrasında, gerekse 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde bir açıklık bulunmamaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamı günümüze kadar çeşitli Ceza Genel Kurulu kararlarına konu olmuş, bu bağlamda; “Eleştiriye ilişkin düşüncelerin reddine dair daire kararlarının itiraz olunabilecek nitelikte kararlardan olmadıkları” (16.11.1964 tarih ve 470-464 sayı), “Kabule göre yapılan bozmalara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yoluna başvuramayacağı” (17.03.1998 tarih ve 18-91 sayı), “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının olağanüstü bir kanun yolu olması nedeniyle sonuca etkili olmayacak türden hukuka aykırılıkların bu kanun yoluna konu olamayacağı” (30.11.2010 tarih ve 233-241 sayı), “Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen sanığın tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı” (29.03.2011 tarih ve 49-28 sayı), “Görev konusunun Yargıtayca inceleme konusu dahi yapılamayacağı bir durumda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kesin nitelikteki merci tayini kararını hükümsüz kılacak bir sonuç doğmasına neden olacak şekilde itiraz kanun yoluna başvurma imkanının bulunmadığı” (27.12.2011 tarih ve 158-296 sayı), “Hâkimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıkların, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına bozma istemine konu edilemeyeceği” (09.02.2008 tarih ve 19-31 sayı) kabul edilmek suretiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin belirli yönlerden sınırlandırılması gerektiğine karar verilmiştir.
Temyiz kanun yolunda hükümlerin hukuki yönden, yani fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, fiilin hangi suçu oluşturduğu, nasıl yargılama yapıldığı, delillerin nasıl değerlendirildiği, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı ve diğer hukuka aykırılık hâllerinin mevcut olup olmadığı yönlerinden incelenmesi gerektiği, buna göre, Yargıtay Ceza Dairelerinin, hükmün hukuki yönüne ilişkin olan ve hükme etki eden maddi olay değerlendirmesindeki hukuka aykırılıkları da temyiz yoluyla inceleyebileceği, kanun yollarının ortak amacının temyiz edilen kararların hukuka ve maddi gerçeğe uygunluğunun denetlenmesi olduğu gözetilerek, Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların da, temyiz incelemesinin kapsamı gözetilerek gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinde bir tereddüt bulunmamaktadır.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a 6352 sayılı Kanun’un 101. maddesi ile, “Ceza Muhakemesi Kanununun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.” şeklindeki geçici madde eklenmek suretiyle de Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte Ceza Genel Kurulunda bulunan dosyaların da itiraz konusunda bir karar verilmek üzere Dairelere gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine 6352 sayılı Kanun’la eklenen fıkralar birlikte değerlendirildiğinde; Özel Daire kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edildiğinde dosyanın itiraz konusunda bir karar verilmek üzere öncelikle Özel Daireye gönderilmesi gerekmekte olup, en kısa sürede itirazı inceleyecek olan Özel Dairenin itirazı yerinde gördüğü takdirde kararını düzeltmesi, aksi takdirde itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle itiraz konusunda bir karar verilmek üzere dosyayı Ceza Genel Kuruluna göndermesi gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında ön sorunlar birlikte değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece, sanık …’nın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılmasına ilişkin kararın sanık müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince esastan ret kararı verildiği, bu kararın da sanık müdafisi tarafından “mağdurun zorla götürülüp hürriyetinin kısıtlanması bakımından da dosyada yeterli kanıt yoktur.” gerekçesiyle temyiz edildiği, Özel Dairece “temyiz dilekçesinde herhangi bir sebep gösterilmediği” şeklindeki gerekçe ile sanık müdafisinin temyiz isteminin reddine karar verildiği olayda;
İlk derece ve bölge adliye mahkemelerinin uyguladığı maddi ceza normlarının hukuka uygun olmasının, maddi olayın doğru ve eksiksiz bir şekilde tespit edilerek bu tespite uygun olan maddi hukuk normlarının uygulanmasına bağlı olduğu, buna göre hükmün hukuki yönüne ilişkin olan ve hükme etki eden maddi olay değerlendirmesindeki hukuka aykırılıkların da temyiz kanun yolunda incelenebileceği hususları ile 5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin Hükümet Tasarısı’ndaki Gerekçesinde belirtildiği üzere, delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde hukuka aykırılık hâlinin oluşacağı ve bu kapsamda davanın taraflarının maddi hukuka ve usul hukukuna aykırılık iddiası taşıyan dilekçesinin temyiz incelemesi için yeterli sebep içereceği dikkate alınarak,
Özel Dairece, fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, fiilin hangi suçu oluşturduğu, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığı, hükmün doğru tesis edilip edilmediği, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, ulaşılan sonucun akla, mantığa, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel görüşlere aykırılık taşıyıp taşımadığı, dosyaya yansıyan ve hükme etki edebilecek delillerin mantıksal ve hukuksal bütünlük içinde değerlendirilerek karar yerinde tartılışıp tartışılmadığı, bu bağlamda maddi sorunun isabetli bir şekilde belirlenip belirlenmediği gibi dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar ile temyiz dilekçesinde muhakeme hukukuna aykırılık iddiasında bulunulmadığından usul hükümlerine uygunluk bakımından ise, 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde yazılı bulunan hukuka kesin aykırılık hâllerinin mevcut olup olmadığı yönlerinden temyiz incelemesi yapılması gerektiği kabul edilmelidir. Bu kapsamda;
Özel Dairece işin esasına girilmeksizin temyiz talebinin reddine karar verildiği, böylelikle temyiz incelemesi yapılmaksızın dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş olduğu, Özel Dairece incelenmeyen bir hususun doğrudan ve ilk kez işin esasına girilmek suretiyle incelenmesinin olanaksız olması hususları gözetildiğinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne ve dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının,
A- Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü yönünden KABULÜNE,
B- Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü yönünden DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 28.05.2018 tarihli ve 4762-4039 sayılı onama kararının çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü yönünden KALDIRILMASINA,
3- … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 31.03.2017 tarihli ve 510-539 sayılı, sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair hükmünün, koşulları oluşmadığı hâlde TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden 5271 sayılı CMK’nın 302/2-4 maddeleri gereğince BOZULMASINA,
Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanun’un 303. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan … Ağır Ceza Mahkemesinin 29.06.2016 tarihli ve 172-197 sayılı hükmünde yer alan sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan İlk Derece Mahkemesinin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna ilişkin hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye GÖNDERİLMESİNE, 22.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.