YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/412
KARAR NO : 2023/212
KARAR TARİHİ : 12.04.2023
İtirazname No : 2019/32726
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1916-2114
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Suça sürüklenen çocuklar … ve …’nın mağdura yönelik eylemleri nedeniyle TCK’nın 103/1-1. cümle, 103/3-a, 43/1, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin Ankara 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.06.2017 tarihli ve 238-152 sayılı hükümlerin suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 02.11.2017 tarih ve 1916-2114 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu kararların da suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 12.12.2019 tarih ve 3525-13251 sayı ile temyiz istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.01.2020 tarih ve 32726 sayı ile; “…Olayın intikal zamanı, mağdurun olayın oluşuna dair çelişkili anlatımları, olaya tanık olduğunun beyan ettiği tanık… ile olay tarihinde SSÇ’ler ve mağdurla aynı odada kaldığı anlaşılan tanık…’nin böyle bir olayın olmadığına dair beyanları değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesini bu tanık anlatımlara neden itibar etmediğini gerekçesinde göstermeden hüküm kurmasının CMK’nın 230/1-b maddesini ihlal ettiği, aynı zamanda sanıkların gerekçeli karar haklarının da ihlal eder mahiyette olduğu,
Diğer taraftan olayın sübutuna ya da oluş şekline delil olarak kabul edilemeyecek, mağdurla yapılan görüşmelere dayanılarak oluşturulmuş adli görüşme ve adli tıp raporlarına dayanılarak kurulan hükümde; delillerin takdirinde de hataya düşüldüğü ve SSÇ’lere atılı suçun her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delille ispatlanamadığının kabulü ile SSÇ’lerin şüpheden yararlandırılarak beraatlerine karar verilmesi gerektiği halde mahkumiyetlerine karar verildiği,
Bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesince SSÇ’lerin isitnaf istemlerinin kabul edilmesi gerektiği hâlde, istemlerin esastan reddine karar verildiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 22.10.2020 tarih ve 920-4292 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONULARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suça sürüklenen çocuklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği, bu bağlamda bu hususu değerlendirmeyen Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararının isabetli olup olmadığının,
Yasal ve yeterli gerekçe olduğunun kabulü hâlinde, suça sürüklenen çocuklara atılı çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
12.02.2016 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; saat 15.00 sıralarında müşteki …’ın çocuk büro amirliğine giderek oğlu mağdur …’ın 2014 yılının başlarında Ankara ili Polatlı ilçesindeki bir yurda zaman zaman yatılı olarak gittiğini, oğlunun yurtta iki arkadaşı tarafından tacize uğradığını anlattığını, tacizde bulunan kişilerden şikâyetçi olduğunu belirttiği, mağdurun ise kendiliğinden; 2014 yılının kış aylarında yurtta yatılı kaldığı bir günün akşamında yatakhanede arkadaşları olan suça sürüklenen çocukların pantolon ve külodunu indirdiklerini, ardından suça sürüklenen çocukların da pantolon ve külotlarını indirerek penislerini kendisinin kalçasına sırayla sürttüklerini, bu olayın yaklaşık 1-2 dakika sürdüğünü, makatında herhangi bir acıma hissetmediğini, olayı gören tanık …’nın suça sürüklenen çocukları uzaklaştırmaya çalıştığını,
13.02.2016 tarihinde Yenimahalle Devlet Hastanesinde görevli doktor tarafından düzenlenen rapora göre; mağdurun anal mukoza ve sfinkter tonusunun doğal bulunduğu,
17.02.2016 tarihinde Polatlı Duatepe İlçe Devlet Hastanesinde görevli doktor tarafından düzenlenen raporda; suça sürüklenen çocukların çocuğun cinsel istismarı suçunun hukuki anlamını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin geliştiğinin mütalaa edildiği, suça sürüklenen çocukların görüşme sırasında eylemin suç olduğunu bildiklerini ancak söz konusu eylemi gerçekleştirmediklerini söylediklerinin belirtildiği,
28.09.2016 tarihinde suça sürüklenen çocuk … ve suça sürüklenen çocuk … hakkında düzenlenen sosyal inceleme raporlarına göre; suça sürüklenen çocukların lise 2. sınıf öğrencisi olduklarını, okuldaki bazı arkadaşlarıyla Polatlı ilçesindeki bir yurtta haftada bir kez hem ibadet yapmak hem de ders çalışmak için gidip kaldıklarını, olay tarihinde de ibadetlerini yapıp derslerine çalıştıktan sonra akşam altışar kişilik odalarda uyuduklarını, mağduru dershaneden tanıdıklarını, onun da o akşam aynı koğuşta kaldığını belirttikleri, suça sürüklenen çocuk …’nın ayrıca akşam yattıktan bir süre sonra nöbetçi öğretmenin gelerek mağduru yanına aldığını, sebebini ise bilmediğini belirttiği, suça sürüklenen çocukların atılı suçla herhangi bir ilişkilerinin bulunmadığını ifade ettikleri,
Mağdur hakkında düzenlenen tarihsiz adli görüşme ve değerlendirme raporuna göre; mağdurla yapılan ön görüşmede fiziksel gelişiminin içerisinde bulunduğu döneme uygun olduğunun ancak bilişsel gelişiminin ve zekâ düzeyinin hafif derecede geri olabileceğinin gözlemlendiği, mağdurun gerçek-yalan ayrımını yapabildiği, mağdurun; 7. sınıfa gittiği dönemde dershaneye gittiğini, namaz kılmak ve ders çalışmak için dershanenin kendilerini bir günlüğüne yurda götürdüğünü, 2014 yılının kış aylarında yurtta akşam vaktinde aynı odada kalan suça sürüklenen çocukların kendisini yakaladıklarını, pantolonlarını çıkaran suça sürüklenen çocuklardan önce…’in ardından…’un kendisine karşı sapıklık yaptıklarını, anal bölgesine penisleriyle içeri girecek şekilde dokunduklarını, 2014 yılı yaz aylarında tekrar yurda gittiklerini, … …’in kendisine aynı dokunmayı tekrar gerçekleştirdiğini, … ile aynı mahallede yaşadıklarını, söz konusu dokunma olaylarıyla ilgili olarak …’in kendisiyle dalga geçmesi üzerine yaşananları ailesine anlattığını bildirdiği, sonuç olarak ön görüşme ile adli görüşmenin temel unsurlar açısından tutarlı olduğu, mağdurun anlama, kavrama ve kendisini ifade etme hususlarında normal sınırlara göre hafif derecede geri olduğunun söylenebileceği, mağdurun görüşmeciyle işbirliği hâlinde yöneltilen sorulara anlaşılır ve samimi yanıtlar vermek için çaba sarfettiği kanaatinin oluştuğu,
07.11.2016 tarihinde 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca suça sürüklenen çocuk … hakkında düzenlenen rapora göre; yapılan görüşmede mağdurun neden iftira attığının sorulması üzerine; “Sigara içiyormuş. O durumdan kurtulmak için iftira atmış olabilir.” dediği, normal fiziksel gelişim ve zekâ düzeyine sahip olduğu, 2014 yılı Ocak-Şubat aylarında işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğu,
07.11.2016 tarihinde 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca suça sürüklenen çocuk … hakkında düzenlenen rapora göre; yapılan görüşmede “İftira neden attığını bilmiyorum. İki defa söylemiş. Mayıs ayında yurtta kimse yoktu.” dediği, normal fiziksel gelişim ve zekâ düzeyine sahip olduğunun, 2014 yılı Ocak-Şubat aylarında işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince geliştiğinin mütalaa edildiği,
16.12.2016 tarihinde 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca mağdur hakkında düzenlenen rapora göre; ruhsal durum muayenesinde anımsatan ve sembolize eden konularla ilgili rahatsızlık, travmaya eşlik etmiş düşünce ve duygulardan kaçınma, travmaya ilişkin etkinlik ve ortamdan kaçınma, insanlardan uzaklaşma, yabancılaşma, irritabilite ve sınır-normal zekâ tespit edildiği, travma sonrası stres bozukluğunun bulunduğu, 2014 yılı (Ocak veya Şubat) ve Mayıs ayında mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu,
Yerel Mahkemenin 01.06.2017 tarihli ve 238-152 sayılı gerekçeli kararının “Deliller” başlıklı bölümünde tanıklar … ve …’ın mahkeme beyanlarına yer verildiği,
Yerel Mahkemenin 01.06.2017 tarih ve 238-152 sayı ile; “Her ne kadar suça sürüklenen çocuklar suçlamayı kabul etmemişlerse de, suça sürüklenen çocuklara iftira atması için sebep bulunmayan mağdurun şikayeti, şikayeti doğrulayan Çocuk İzleme Merkezi uzmanı raporu ve Mahkememiz sosyal çalışma görevlisinin beyanı ile olay nedeniyle mağdurun ruh sağlığının bozulduğuna dair İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 16/12/2016 tarihli raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, savunmaya itibar edilmeyerek, suça sürüklenen çocukların mahkumiyetleri cihetine gidilmiştir.
Suça sürüklenen çocukların 2014 yılı kış aylarında geçici olarak kaldıkları Polatlı ilçesinde bulunan Şafak Yurdunda birlikte hareket ederek, mağdurun üstünü ve alt tarafını soydukları, cinsel organları ile mağdurun poposuna sürtündükleri, birbirlerinin eylemine zincirleme olarak iştirak ettikleri, yine mağdurun olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 16/12/2016 raporu ile tespit edildiği anlaşılmakla suça sürüklenen çocukların mahkumiyetlerine ilişkin aşağıdaki hükümlerin tesisi uygun görülmüştür.” gerekçesiyle suça sürüklenen çocuklar hakkında mahkûmiyet hükmü kurduğu,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur Kollukta; 9. sınıfta okuduğunu, 7. sınıfta okurken dershaneye gittiğini, … ile okuldan …’le ise mahalleden arkadaş olduğunu, olayın 2014 yılının kış aylarında okulun ikinci döneminde yaşandığını, dershanenin kendilerini bir gün kalmak, namaz kılıp ders çalışmak için yurda götürdüğünü, odada suça sürüklenen çocuklar ve tanık…’la birlikte kaldığını, akşam suça sürüklenen çocukların pantolonlarını çıkardıklarını, kendisini tuttuklarını, önce…’un tuttuğunu ve külodu ile eşofmanını indirdiğini, ardından…’in tuttuğunu ve…’un aynı sapıklığı yaptığını, suça sürüklenen çocukların penisleriyle kendisinin anal bölgesine deliğin içine girecek şekilde dokunduklarını, o sırada odada bulunan…’ın kendisini kurtarmak istediğini ancak başaramadığını, suça sürüklenen çocukların kendisinden onlara bir şey yapmasını istemediklerini, daha sonra bir kez daha 2014 yılının yaz ayında doğum gününden sonraki bir tarihte aynı yurda gittiklerini, yurtta üç gün kaldıklarını, … …’le aynı odada olduklarını, … …’in yine aynı şeyleri yaptığını, ikinci olayda odada başka kimsenin olmadığını, …’in yine deliğin içine girecek şekilde yaptığını, bu olayı okulda arkadaşlarına anlattığını, arkadaşlarının…’i dövmeyi düşündüklerini ancak çocuğun inkâr ettiğini, … …’in, kendisine “Gey” diyerek dalga geçmeye başladığını, bunun üzerine ailesine olayı anlattığını,
Mahkemede; 7. sınıfta ders çalışmak için yurda gittiklerini, kendisiyle birlikte odada … …, tanık …, …, suça sürüklenen çocuklar ve tanık…’ın da kaldıklarını ancak odada olay sırasında suça sürüklenen çocuklar ve…’ın bulunduğunu, alt tarafındaki kıyafetleri suça sürüklenen çocukların birlikte çıkardıklarını, cinsel organlarıyla poposuna sürtündüklerini, olaydan yaklaşık bir ay sonra mahalledeyken suça sürüklenen çocuk …’in kendisine “Gey” diyerek hakaret ettiğini, suça sürüklenen çocukların istismarı esnasında…’ın engel olmaya çalıştığını, suça sürüklenen çocukların kendisini engellemeleri nedeniyle o tarihte öğretmenlere şikâyet etmediğini, yurtta sadece bir gün kaldığını, ayrıca 2014 yılının Mayıs ayında da…’in kendisine istismarda bulunmaya çalıştığını ancak yapamadığını, …’in kendisine tekrar istismarda bulunmak istediğini söylediğini ancak ona izin vermediğini, o olayın da yurttaki odada meydana geldiğini, suça sürüklenen çocukların sadece sürtündüklerini,
Hazır bulunan sosyal hizmet uzmanı; mağdurun kendisini ifade ederken iletişim güçlüğü yaşamasına rağmen yaşadığı travmatik olayları samimi bir şekilde paylaştığını, kişi ve yer olarak oryantasyonunun yerinde olduğunu, zaman oryantasyonunda sorunlar yaşadığının gözlemlendiğini, beyanlarına itibar edilebileceğini,
Müşteki … Kollukta; mağdurun babası olduğunu, mağdurun çok içine kapanık davrandığını, yaklaşık iki yıl önce içine kapanıklığının geçmesi ve ders çalışması için oğlunu yurda zaman zaman yatılı olarak gönderdiğini, oğlunun 2014 yılının kış aylarında yurtta kaldığı bir günün akşamında suça sürüklenen çocukların kendisine yatakhanede tacizde bulunduklarını anlattığını, oğlunun içine kapanık bir çocuk olması nedeniyle olayı kendilerine yaklaşık iki yıl sonra anlattığını düşündüğünü,
28.09.2016 tarihinde Mahkemede; olaydan okul müdürünün çağırması sonucu haberdar olduklarını, gittiğinde oğlunun suça sürüklenen çocukların kendisine sürtündüğünü söylediğini, oğlunun içine kapanık olduğunu, bu olaylardan sonra daha çok içine kapandığını ve dışarı çıkmadığını,
02.02.2017 tarihli üçüncü celsede suça sürüklenen çocuk … müdafisinin “Ben duruşma öncesi mağdurun babasıyla görüştüm. Mağdurun Mahkeme huzurunda ifadesi tespit edildikten sonra mağdur ile babası arasında bir konuşma geçmiş bu konuşmaların ne olduğu müştekiden sorulsun.” demesi nedeniyle müştekiden sorulması üzerine; duruşma sonrası oğluyla görüştüğünde oğlunun “Siz beni yanlış anlıyorsunuz.” dediğini, başka bir şey demediğini, ayrıca 2014 yılı Şubat ayından sonra oğlunun davranışlarında herhangi bir değişiklik fark etmediğini,
22.08.2017 tarihli dilekçesinde; suça sürüklenen çocukların aldıkları cezayı öğrendiğinde çok üzüldüğünü, daha önce mağdurun kendisine “Baba beni yanlış anlıyorsunuz.” demesi nedeniyle vicdanen tekrar oğluyla konuştuğunu, oğluna “Gerçeği anlat. Yoksa iki çocuğun hayatı kararacak.” dediğinde oğlunun “Baba ben rüyamda iki çocuğun bana arkamdan sürtündüğünü görmüştüm. Okuldaki şaka ortamında gey olmuş muyum diye arkadaşlara sormuştum. Onlardan biri de bu durumu okul müdürüne söylemişler. Müdür beni odasına çağırdı. Bana ‘Doğru söyle. Bu rüya olmaz. Gerçekte oldu değil mi?’ diyerek çok baskı yaptı. Önce ‘Hayır’ dedim ama bana inanmadı. ‘Daha kötü olur.’ dedi. Ben de mahalleden tanıdığım suça sürüklenen çocukların ismini verdim. Müdür de polisleri çağırdı. Gerçek de böyle olmamıştı. Korkumdan polislere de o rüyayı anlattım. Böyle olmasını istememiştim. Özür dilerim.” dediğini,
Müşteki … aşamalarda; mağdurun annesi olduğunu, mağdurun olayı okulda anlatması üzerine müdürün kendilerini çağırdığını, müdürün yanına gitmeden olayın adli mercilere intikal ettirildiğini öğrendiklerini, okul müdürünün kendisine suça sürüklenen çocuk …’in mağdura “Gey, top” diyerek hakaret ettiğini söylediğini, bunu duyduğunda şaşırdığını, oğluna ne olduğunu sorduğunda mağdurun “Anne ben şimdi gey mi oldum? Top mu oldum?” dediğini, ardından mağdurdan olayı anlatmasını istediğinde mağdurun 7. sınıftayken dershane tarafından yurda götürüldüğünü, suça sürüklenen çocukların kollarını tutarak kendisine sürtündüklerini söylediğini,
Tanık … Kollukta; mağdurla mahalleden arkadaş olduklarını, ortaokul ve ilkokulda da aynı okulda okuduklarını, lisede de aynı okula gittiklerini ancak fazla görüşmediklerini, mağdurun sessiz ve içine kapanık birisi olduğunu, mağdurla birlikte yurtta birkaç kez kaldıklarını, yurttayken mağdurun başına herhangi bir olay gelip gelmediğini bilmediğini ancak bazı arkadaşlarının mağdurun sessiz olması nedeniyle onunla dalga geçtiklerini ve uğraştıklarını gördüğünü, suça sürüklenen çocukları daha önce gittiği dershaneden tanıdığını, onlarla samimiyetinin bulunmadığını, suça sürüklenen çocukların mağdurla herhangi bir yakınlaşmasını, tartışmasını veya herhangi bir cinsel münasebetlerini görmediğini,
Mahkemede; 6 veya 7. sınıf öğrencisi oldukları dönemde dershanede eğitim aldıklarını, dershanede bulundukları dönemde yarıyıl tatiline kadar toplam 3 kez Polatlı’daki yurda gittiklerini, ilk gittiklerinde suça sürüklenen çocuklar, mağdur, … ve tanık… isimli arkadaşlarının olduğunu, odada 3 ranza bulunduğunu, kendisinin altta, mağdurun ise üstteki yatakta yattıklarını, suça sürüklenen çocukların da aynı ranzada altlı üstlü uyuduklarını, … ile…’nin de bir ranzada uyuduklarını, ayrıca odanın kapısının açık olduğunu, karşısında nöbetçi öğretmenlerin bulunduğu odanın yer aldığını, kendisinin odada bulunduğu süre içerisinde suça sürüklenen çocuklar tarafından mağdura karşı herhangi bir cinsel istismar eylemi gerçekleştirilmediğini, ranzaların merdivenleri bulunmadığını ve sürekli gıcırdadığını, böyle bir şey olsaydı kendisinin durumu fark edeceğini, yurda gittikleri zamanlarda önce yemek yediklerini, ardından akşam namazını kılıp sonra da etüd yaptıklarını, etüdten sonra yatsı namazını kıldıklarını, sabahleyin sabah namazını kıldıktan sonra evlerine gittiklerini, hatırladığı kadarıyla suça sürüklenen çocuk …’in yarıyıl tatilindeki etüde gelmediğini, mağdurun ise etüdlerden bir ya da ikisine gelmemiş olabileceğini, toplam bir ya da iki kez geldiğini hatırladığını, o dönemde suça sürüklenen çocuk … ile aynı okulda ancak farklı sınıflarda olduklarını, mağdurla ise aynı sınıfta okuduklarını, mağdurun yapı itibarıyla sessiz olması nedeniyle bazı arkadaşlarının mağdura “Uyuz.” diyerek onunla dalga geçtiklerini, mağdurun Mahkemede alınan beyanının okunup sorulması üzerine; kendisinin yanında suça sürüklenen çocukların mağdurun elini kolunu tutarak mağdura cinsel bir istismarda bulunmadıklarını, öyle bir durumun olmadığını, suça sürüklenen çocukların mağdurla dalga geçip geçmediklerini bilmediğini, kendileriyle aynı okulda olmadığı için…’in mağdurla dalga geçemeyeceğini, … ile mağdurun ayrı sınıflarda olduklarını, ayrıca mağdurun okul çevresinde korunan bir kişi olduğunu, ortaokuldayken bir kişinin müdür yardımcısına mağdurun sigara içtiği yönünde bir ihbarda bulunduğunu duyduğunu, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından suça sürüklenen çocukların mağdurla aynı odada kaç kez kaldıklarının sorulması üzerine; iki kez kalmış olabileceklerini, yurda gittiklerinde aynı odada kaldıklarını,
Tanık … Mahkemede; yurtta iki gece yatılı kaldığını, birinde suça sürüklenen çocuklar, mağdur, tanık… ve kendisinin aynı odada kaldıklarını, diğer gecede başka arkadaşlarıyla suça sürüklenen çocuk … de olduğu hâlde ayrı bir odada kaldığını, yurtta kaldığı süre içerisinde suça sürüklenen çocuklar tarafından mağdura karşı herhangi bir cinsel istismar eylemi gerçekleştirilmediğini, yurtta kaldıkları odaların 6 kişilik olduğunu, her odada 3 ranza bulunduğunu, odada kalan öğrencilerin altlı üstlü ranzalarda uyuduklarını, yurda gittiklerinde ders çalışıp yatsı namazını kıldıktan sonra uyuduklarını, kaldıkları odanın karşısında nöbetçi öğretmenler odasının bulunduğunu, nöbetçi öğretmenlerin de gece yurtta kaldıklarını, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından yurtta yatma düzenlerinin nasıl olduğunun sorulması üzerine; yurtta … ile kendisinin bir ranzada, suça sürüklenen çocukların aynı ranzada, tanık Hasan ile mağdurun diğer ranzada uyuduklarını, bildiği kadarıyla mağdurun ranzanın üst kısmında uyuduğunu, ayrıca uyudukları odaların kapısının açık olduğunu, mağdurla aynı sınıfta okudukları dönemde yapılan bir ihbar üzerine okulda mağdurun üzerinde sigara yakalandığını, o olaydan sonra mağdurun velisinin çağırılıp görüşüldüğünü, onun dışında başka bir bilgisinin olmadığını, bildiği kadarıyla mağdurun sınıfta oldukça sessiz ve içine kapanık bir yapıda olduğunu, mağduru yurtta ilk gece kaldıklarında gördüğünü, ikinci gece kaldıklarında mağdurun yurtta olmadığını,
Tanık … Mahkemede; 2011-2015 yılları arasında sürüklenen çocuk … ile mağdurun okuduğu ilköğretim okulunda müdürlük ve müdür yardımcılığı yaptığını, genelde öğrencilerin sorunlarıyla kendisinin ilgilendiğini, mağdurun içine kapanık olduğunu, kendisini ifade etmekte güçlük çektiğini, başlangıçta mağduru kaynaştırma öğrencisi zannettiğini, ardından öğretmenlere sorduğunda mağdurun kaynaştırma öğrencisi olmadığının söylendiğini, suça sürüklenen çocuk …’da öyle bir sıkıntı bulunmadığını, yurtta gerçekleştiği iddia olunan cinsel istismar olayıyla ilgili herhangi bir duyumunun olmadığını, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından 2014 yılı Şubat ayı öncesi ve sonrasında mağdurun davranışlarında herhangi bir değişiklik fark edip etmediğinin sorulması üzerine; fark etmediğini, ayrıca görev yaptığı dönemde öğrencilerden birisinin mağdurun sigara içtiği ve diğer çocuklara sigara verdiği konusunda şikâyette bulunduğunu, hem ihbarda bulunan çocuğu hem de mağduru çağırıp dinlediklerini, ardından sigara içtiği iddia edilen öğrencilerin ve mağdurun ağzını kokladığını, sigara içtiğine kanaat getirdikten sonra velilerini çağırıp konuştuklarını,
Tanık … Mahkemede; suça sürüklenen çocuk …’in annesi olduğunu, suçlamayla ilgili olarak …’in ifadesi alınıp eve geldikten sonra onunla sabaha kadar konuşup ısrarlı bir şekilde böyle bir eylemi yapıp yapmadığını sorduğunda …’in yapmadığını söylediğini, en sonunda “Anne benim böyle bir şey yaptığımı nasıl düşünürsün? Ben böyle bir şey yapacak insan değilim. Böyle bir şey yapsam vicdan azabından yaşayamam.” dediğini, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından suça sürüklenen çocuğun ergenliğe ne zaman geçtiğinin sorulması üzerine; … …’in çamaşırlarında 2015 yılı yaz aylarında leke gördüğünü, daha sonra babasıyla görüştüğünü, eşinin mağdurla olması gerekenleri konuştuğunu, başka bir bilgisinin olmadığını,
Tanık … Mahkemede; suça sürüklenen çocuk …’in babası olduğunu, olayın olduğu tarihte oğlunun kavgaya karıştığı söylenerek çocuk şubeye davet edildiğini, ardından eşinin kendisini telefonla arayıp karakola gelmesini istediğini, 18 yıllık öğretmen olduğunu, bu nedenle çocukların davranışları konusunda az çok deneyim sahibi olduğunu, çeşitli defalar farklı şekillerde…’in gözünün içine bakarak böyle bir olayın olup olmadığını sorduğunu, … …’in böyle bir olay yapmadığını söylediğini, kendisinin de orada o kanaati edindiğini, çünkü çocukların en ufak bir kabahat işlediğinde gözlerini kaçırma, kaçamak cevap verme eğilimine girdiklerini, kendisinin öyle bir şey hissetmediğini, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından tanığa suça sürüklenen çocuğun ergenliğe ne zaman geçtiğinin soruması üzerine; 2015 yılının Temmuz-Ağustos aylarında eşinin söylemesi üzerine mağdurla görüştüğünü, ona ergenliğe geçtiğini, bu dönemde bu tür şeylerin olabileceğini belirterek yapması gerektiği hususlar konusunda tavsiyede bulunduğunu,
Tanık … 17.04.2017 tarihinde Mahkemede; dershanede öğretmenlik yaptığını, mağdur ve suça sürüklenen çocukların yurtta sınav öncesi hazırlık için birkaç gün kaldıklarını, olay tarihinde nöbetçi görevli öğretmenlerden olduğunu ancak olaya ilişkin hiçbir bilgisinin olmadığını, 2016 yılının Mayıs ayında suça sürüklenen çocuk …’in babasının yanına gelerek “Çocuğum sizce böyle bir şey yapabilir mi? Davranışları falan nasıldır?” demesiyle olayı öğrendiğini, gözlemlediği kadarıyla suça sürüklenen çocukların kendi hâllerinde sıradan çocuklar olduğunu,
24.05.2017 tarihinde Mahkemede; bildiği kadarıyla yurdun 200 kişilik olduğunu, suça sürüklenen çocuklar ile mağdurun odalarının altı kişilik olduğunu, hemen karşısında öğretmen odasının bulunduğunu, o odada da kendisinin kaldığını, öğrenciler uyuyuncaya kadar odaların kapısının açık durduğunu, bir odada üç tane ranza bulunduğunu, her ranzanın iki kişilik olduğunu, görev yaptığı dönemde böyle bir iddianın gündeme gelmediğini, şayet böyle bir olay olmuş olsaydı kendisinin de haberinin olacağını, bu olaydan konu ile ilgili olarak tanıklığına başvuruluncaya kadar haberinin olmadığını, suça sürüklenen çocukların böyle bir eylemde bulunacaklarına inanmadığını, çünkü suça sürüklenen çocukların danışman öğretmeni olması nedeniyle onları çok iyi tanıdığını ve sürekli yatakhaneleri kontrol ettiklerini, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından tanığa yurtta kapıların sürekli açık mı olduğunun yoksa kapalı mı kaldığının sorulması üzerine; öğrenciler uyuduktan sonra kontrollerini yaparak bazı kapıları kapattıklarını, bazı kapıların açık kaldığını, eğer odada yaramaz bir öğrenci varsa diğer öğrencileri rahatsız ediyorsa o kapıları açık tuttuklarını, suça sürüklenen çocuklarla mağdurun bir arada kaldığı odanın kapısının sürekli açık olduğunu, hatırladığı kadarıyla suça sürüklenen çocuklarla mağdurun aynı odada bir kez kaldıklarını, danışman öğretmenler değiştiği için yurtta kalan öğrenci gruplarının da sürekli değiştiğini, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından mağdurun olay öncesinde ve sonrasında ruh hâlinde herhangi bir farklılık olduğunu düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine; mağdurun bireysel eğitime tabi bir öğrenci olduğunu düşündüğünü, sessiz ve içine kapanık bir yapıda olduğunu, o dönemde ruh hâlinde herhangi bir değişiklik hissetmediğini, öyle bir olay olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Suça sürüklenen çocuklar … ve … Savcılıkta; mağdurla iki yıl önce yurtta kaldıklarını, odada … …, tanıklar…, … ve adını hatırlamadıkları bir kişinin daha bulunduğunu, mağdurun iddia ettiği eylemleri gerçekleştirmediklerini, mağdurla aralarında herhangi bir husumet ve düşmanlığın bulunmadığını, mağdurla biraz muhabbetlerinin olduğunu, mağdurun içine kapanık birisi olduğunu, neden iftira attığını bilmediklerini, mağdurun başkaları tarafından istismara maruz kaldığını da görmediklerini,
Suça sürüklenen çocuk … Mahkemede; başlarında nöbetçi öğretmenler ve yanlarında arkadaşlarının olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini, mağdurun kendisini aklamak ya da bazı şeylerden korktuğu için böyle bir iddiada bulunmuş olabileceğini, okulda sigara içerken mağdurun okul müdür yardımcısı tarafından yakalandığını, bu nedenle mağdurun kendisini aklamak istemiş olabileceğini,
Suça sürüklenen çocuk … Mahkemede; mağdurla aynı odada sadece bir gece kaldığını, odada 6 kişinin daha olduğunu, oda kapısının sonuna kadar açık bulunduğunu, başlarında … isimli nöbetçi öğretmenin olduğunu, yurtta kaldıkları sırada kaldıklarına ilişkin kayıt tutulmadığını, 2014 yılı Mayıs ayında yurda gitmediğini, yurtta iki gece kaldığını, birisinde mağdurun olduğunu diğerinde olmadığını, müdafisi tarafından suça sürüklenen çocuğa odada ranza olup olmadığının, kapının açık olup olmadığının ve nöbetçi öğretmen odasının nerede olduğunun sorulması üzerine; kaldıkları odada üç tane ikili ranza olduğunu, kapının sürekli açık durduğunu, nöbetçi öğretmen odasının kendi odalarının hemen karşısında bulunduğunu, nöbetçi öğretmenin oda kapısının da sürekli açık olduğunu,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir”,
“Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinde de;
“(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir”,
“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlıklı 232. maddesinde ise;
“(1) Hükmün başına, ‘Türk Milleti adına’ verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasamızın 141 ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. Başlık bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, sorun bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, gerekçe kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, sonuç (hüküm) kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının gerekçe bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
CMK’nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Öte yandan, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g maddesi uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini de oluşturacaktır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Mağdurun kollukta, odada suça sürüklenen çocuklar ve tanık…’la birlikte kaldığını, akşam suça sürüklenen çocukların pantolonlarını çıkardıklarını, kendisini tuttuklarını, önce…’un tuttuğunu ve külodu ile eşofmanını indirdiğini, ardından…’in tuttuğunu ve …’un aynı sapıklığı yaptığını, suça sürüklenen çocukların penisleriyle kendisinin anal bölgesine deliğin içine girecek şekilde dokunduklarını, o sırada odada bulunan tanık…’ın kendisini kurtarmak istediğini ancak başaramadığını, suça sürüklenen çocukların kendisinden onlara bir şey yapmasını istemediklerini, daha sonra bir kez daha 2014 yılının yaz ayında doğum gününden sonraki bir tarihte aynı yurda gittiklerini, yurtta üç gün kaldıklarını, … …’le aynı odada olduklarını, … …’in yine aynı şeyleri yaptığını, ikinci olayda odada başka kimsenin olmadığını, bu olayı okulda arkadaşlarına anlattığını, arkadaşlarının çocuğu dövmeyi düşündüklerini ancak çocuğun inkâr ettiğini, …’in “Gey” diyerek kendisiyle dalga geçmeye başladığını, bunun üzerine ailesine olayı anlattığını, Mahkemede önceki beyanından farklı olarak; alt tarafındaki kıyafetleri suça sürüklenen çocukların birlikte çıkardıklarını, cinsel organlarıyla poposuna sürtündüklerini, olaydan yaklaşık bir ay sonra mahalledeyken suça sürüklenen çocuk …’in kendisine “Gey” diyerek hakaret ettiğini, suça sürüklenen çocukların istismarı esnasında…’ın engel olmaya çalıştığını, suça sürüklenen çocukların kendisini engellemeleri nedeniyle o tarihte öğretmenlere şikâyet etmediğini, yurtta sadece bir gün kaldığını, ayrıca 2014 yılının Mayıs ayında da…’in kendisine istismarda bulunmaya çalıştığını ancak yapamadığını, …’in kendisine tekrar istismarda bulunmak istediğini söylediğini ancak ona izin vermediğini, o olayın da yurttaki odada meydana geldiğini iddia ettiği, suça sürüklenen çocukların aşamalarda mağdurla iki yıl önce yurtta kaldıklarını, suçlamayı kabul etmediklerini, mağdurun neden iftira attığını bilmediklerini savundukları olayda;
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olması, bu bağlamda yargılama sonucunda ulaşılan kanaatin, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açıkça hükmün gerekçesine yansıtılmasının gerekmesi, mağdurun aşamalarda suça sürüklenen çocukların kendisine yönelik eylemlerde bulundukları sırada tanık …’nın da orada bulunduğunu ve kendisini kurtarmak istediğini beyan etmesine karşın…’ın aşamalarda suça sürüklenen çocukların mağdurla herhangi bir yakınlaşmasını, tartışmasını veya cinsi münasebetlerini görmediğini belirtmesi, Yerel Mahkemenin gerekçeli karara…’ın beyanlarına hangi nedenle itibar etmediğini ve mağdurun beyanını…’ın beyanından hangi nedenle … tuttuğunu yansıtmaması, Bölge Adliye Mahkemesince verilen 02.11.2017 tarihli karardan önce 22.08.2017 tarihinde dosyaya giren müşteki Hidayet’in dilekçesinde mağdurun suça sürüklenen çocuklara iftira atmasının sebebini açıkladığının belirtilmesi karşısında CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aykırılık oluşturacak şekilde tanık …’nın beyanları ve 22.08.2017 tarihli dilekçe içeriği tartışılıp değerlendirilmeden kurulan hükmün ve bu hükme dair Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararının Anayasa’da ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında suça sürüklenen çocuklara atılı çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 12.12.2019 tarihli ve 3525-13251 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3-Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 02.11.2017 tarihli ve 1916-2114 sayılı kararının, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle istinaf isteminin kabulü yerine esastan reddine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilip, Özel Daire onama kararının kaldırılarak Bölge Adliye Mahkemesinin hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan cezalarının infazına başlanmış ise İNFAZLARIN DURDURULMASINA, suça sürüklenen çocukların bu suçtan cezaevine alınmış olma ihtimali bulunduğundan, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değillerse DERHAL SERBEST BIRAKILMALARI İÇİN YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, CMK’nın 304/2-a maddesi uyarınca Ankara 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliyesi Mahkemesi 17. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.