YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/377
KARAR NO : 2022/620
KARAR TARİHİ : 06.10.2022
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Sanık …’un, inceleme dışı sanıklar … ve… Çiftçi’nin maktul …’ya yönelik müştereken gerçekleştirdikleri kasten öldürme suçuna yardım etmekten TCK’nın 81/1, 39/2-a-c, 62, 53 maddeleri uyarınca neticeten 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince 24.11.2017 tarih ve 164-153 sayı ile kurulan hükme karşı sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 20.03.2018 tarih ve 201-259 sayı ile istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın da katılanlar vekili ile sanık müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.11.2018 tarih ve 3517-4854 sayı ile;
“…Sanık … hakkında maktul …’e yönelik kasten öldürme suçu yönünden yapılan incelemede;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; olay günü sanık …’un sanıklar … Şirin ve… ile buluşarak ve diğer sanıkları kendi aracına alarak maktul … ile görüşmek üzere maktulün … yerine geldikleri, … Şirin’in kahvaltılık almak için ayrıldığı…’ın araçta beklediği sırada sanık …’un maktulün yanına girdiği ve maktul ile çay içtikleri sırada aralarında söz konusu alacak konusunda konuştukları, konuşmanın tartışmaya dönüşmesi üzerine maktulün masasının altından sopa çıkararak sanık …’a sinkaflı küfrederek sopayı salladığı, bunun üzerine sanık …’un da üzerindeki bıçağı çektiği, maktulün koltuğun arkasına geçerek kendisini savunduğu sırada diğer sanıkların içeri girdiği, bu sırada sanık …’un kafasına aldığı sopa darbesiyle sarsıldığı, sanık…’ın sanık …’ta yer alan bıçağı elinden alarak önce mağdur …’ı daha sonra da maktul …’i bıçakladığı, sanık …’un başına aldığı darbesinin etkisiyle olay yerine geldiği araçla ayrıldığı, bu sırada dışardan sesleri duyarak odaya giren sanık … Şirin’in de üzerindeki tabanca ile maktule … ettiği, maktulün yere düşmesi üzerine sanık… ve … Şirin’in odadan birlikte ayrıldıkları, sanık …’un da ters yola girmesi nedeniyle geri döndüğü ve bu sırada olay yerinden kaçan sanıklar … Şirin ve…’ı aracına alarak birlikte olay yerinden ayrıldıkları olayda;
Sanık savunmasının aksine, maktul …’in öldürülmesi eyleminde sanık …’un sanık…’a elindeki bıçağı verdiğine ve maktulün öldürülmesi eylemine asli fail ya da yardım eden olarak katıldığına dair mahkûmiyetine yeterli, kesin, inandırıcı ve kuşkudan arınmış delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek ‘istinaf başvurusunun esastan reddi’ kararının verilmesi,…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine, dosyanın gönderildiği … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 08.04.2019 tarih ve 2281-735 sayı ile;
“…her ne kadar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21/11/2018 tarih ve 2018/4854 sayılı kararı ile sanığın maktulün öldürülmesi eylemine asli fail ya da yardım eden olarak katıldığına ilişkin delil bulunmadığı ve beraat kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş ise de, bozulmasına karar verilen anılan kararımızın yerinde olduğu…” gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine, istinaf başvurularının esastan reddine oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Başkanı M. Selçuk;
“…Maktul …’in öldürülmesi eyleminde sanık …’un sanık…’a elindeki bıçağı verdiğine ve maktulün öldürülmesi eylemine asli fail ya da yardım eden olarak katıldığına dair mahkûmiyetine yeterli, kesin, inandırıcı ve kuşkudan uzak delil bulunmadığı anlaşılmakla usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21/11/2018 Tarih 2018/3517 Esas 2018/4854 Karar sayılı bozma ilamına uyularak sanığın müsnet suçtan beraati gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluk kararına katılamıyorum…” gerekçesiyle karşı oy kullanmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesince bozma üzerine verilen bu kararın da sanık müdafisi ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 22.05.2020 tarih ve 57838 sayılı “bozma” istemli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.09.2020 tarih ve 1985-1987 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık Kadir Aras hakkında kurulan beraat hükmü ile inceleme dışı sanık… hakkında kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece temyiz isteminin esastan reddedilmesi suretiyle, inceleme dışı sanık … … hakkında tefrik edilen kamu davasında kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece istinaf isteminin esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup; direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf isteminin esastan reddine dair kararın Özel Dairece bozulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’un üzerine atılı kasten öldürme suçuna yardım eden sıfatıyla iştirakinin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca; öncelikle Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin ve esastan ret kararı verilmesinin yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık …’un maktul …’ya yönelik eylemi nedeniyle, tasarlayarak kasten öldürme suçundan cezalandırılması istemiyle … Cumhuriyet Başsavcılığının 31.05.2016 tarihli ve 1711-87 sayılı iddianamesiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu, … Ağır Ceza Mahkemesince 24.11.2017 tarih ve 164-153 sayı ile; sanığın TCK’nın 81/1, 39/2-a-c, 62/1, 53, 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verildiği,
İlk Derece Mahkemesince sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüne karşı sanık müdafisi, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesince 20.03.2018 tarih ve 201-259 sayı ile; istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği,
Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu kararın da katılanlar vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.11.2018 tarih ve 3517-4854 sayı ile;
“…Sanık savunmasının aksine, maktul …’in öldürülmesi eyleminde sanık …’un sanık…’a elindeki bıçağı verdiğine ve maktulün öldürülmesi eylemine asli fail ya da yardım eden olarak katıldığına dair mahkûmiyetine yeterli, kesin, inandırıcı ve kuşkudan arınmış delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararının verilmesi…” isabetsizliğinden, bozulmasına karar verildiği,
Bozma üzerine, dosyanın gönderildiği … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince, incelemenin duruşmalı olarak yapılmasına karar verildiği, 01.04.2019 tarihli celsede; Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bozma ilamının okunmasıyla, bir kısım katılanlar vekilinin, Cumhuriyet savcısının ve sanık vekilinin bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğu ve dosyanın incelemeye alındığı, 08.04.2019 tarihli celsede; hazır bulunan bir kısım katılanlar vekilinden, Cumhuriyet savcısından ve sanık müdafisinden bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğu ve duruşmaya son verilmesi suretiyle sanık … hakkında bozma öncesi kararda direnilmesine ve istinaf istemlerinin esastan reddine karar verildiği,
Bölge Adliye Mahkemesince bozma üzerine verilen bu kararın da sanık müdafisi ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 22.05.2020 tarih ve 57838 sayılı “bozma” istemli tebliğnamesi ile dosyanın, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderildiği, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.09.2020 tarih ve 1985-1987 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun’un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin “adli yargı ikinci derece mahkemeleri” olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK’nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK’nın 280. maddesine değinilmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı 280. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkûmiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
d) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
f) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.
(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
Gelinen bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı çözüme kavuşturulması için Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararların bozulmasından sonra verilen direnme kararları üzerinde durulması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır.
Öğretide de “Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından direnme kararlarında da 5271 sayılı CMK’nın 230, 231 ve 232. maddeleri gereğince yeniden hüküm kurulmalı ve kurulan bu hüküm sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Bu nedenle direnme kararlarında da olay özetlenmeli, neden bu sonuca ulaşıldığı gerekçelendirilmeli ve hukuki nitelemeye yer verilmelidir” (… Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, …, s. 812) şeklinde görüşlere yer verilmiştir. Bu husus Bölge Adliye Mahkemeleri kurulduktan sonra da geçerliliğini sürdürmekte, ilk derece mahkemesi için yeni bir hüküm kurulması zorunlu olduğu gibi Bölge Adliye Mahkemeleri için de bu kural geçerlidir.
Yargıtay, temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (Fidan Balcı/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, … Yayınevi, …, 2020, s.462). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise direnme kararı verilirken ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm yeniden kurulmalıdır.
Öte yandan 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Sonuç olarak yapılan değişiklikle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından ön soruna ilişkin benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen “istinaf başvurularının esastan reddine” dair kararın temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanık … üzerine atılı eylemin suç oluşturmadığından bahisle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince ilgili Özel Dairenin bozma kararına direnilerek yeni bir hüküm kurulmadan sadece istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılan dosyada;
Yargıtay bozma ilamı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan ilk derece mahkemesi kararının da tamamen ortadan kalktığı, … Ağır Ceza Mahkemesince kurulan 24.11.2017 tarihli ve 164-153 sayılı mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf isteminde bulunulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 20.03.2018 tarih ve 201-259 sayı ile istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucu Özel Dairece verilen bozma ilamına istinaden her iki kararın da ortadan kalkacağı ve bozma ilamına direnen Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiği kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin sanık hakkında kurduğu direnme kararının, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulması gerekirken esastan ret kararı verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 08.04.2019 tarih ve 2281-735 sayı ile verilen direnmeye konu kararın, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra bozmanın niteliğine göre; Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiğinin ve esastan ret kararı verilmesinin yeterli olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, gereği için kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine, kararın bir örneğinin de bilgi için … Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.