YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/349
KARAR NO : 2022/630
KARAR TARİHİ : 11.10.2022
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 13. Ceza Dairesi
Sanık …’in hırsızlık suçundan TCK’nın 142/1-b, 143, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 17. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.06.2011 tarihli ve 247-401 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 23.09.2014 tarih ve 17799-26446 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.06.2020 tarih ve 48744 sayı ile;
“Sanığın sabıkasına esas 24.09.2004 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan 765 sayılı TCK’nın 491/2 ve 522. maddeleri uyarınnca hükmolunan erteli 1 yıl 2 ay hapis cezasına ilişkin … 20. Asliye Ceza Makemesinin 17.07.2006 tarihli ve 521-650 sayılı ilamı nedeniyle mükerrir sayılmasına karar verilmiştir.
Ancak lehe yorumla 24.09.1986 doğumlu olan sanığın, tekerrüre esas alınan ve bir sureti dosyada bulunan ilama konu suçun işlendiği 24.09.2004 tarihinde 18 yaşını doldurmadığı kabul edilmelidir. Bu nedenle 18 yaşından küçükken işlediği suça ilişkin bu ilamın, TCK’nın 58/5. maddesi gereğince tekerrüre esas alınması mümkün değildir.” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 02.07.2020 tarih ve 6464-6846 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 24.09.1986 doğumlu olan sanık hakkında, 24.09.2004 tarihinde işlediği suç nedeniyle TCK’nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.03.2011 tarihli ve 12848-3725 sayılı iddianame ile sanık …’in inceleme dışı sanık … ile birlikte 26.01.2011 tarihinde gece saat 22:00 sıralarında katılan …’nın kilitleyerek evinin önüne park ettiği aracını tespit edilemeyen bir yöntemle çaldıklarından bahisle cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 29.06.2011 tarih ve 247-401 sayı ile, sanığın TCK’nın 142/1-b, 143, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine gore çektirilmesine karar verildiği,
Sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına esas alınan ilamın incelenmesinde, … 20. Asliye Ceza Mahkemesince 17.07.2006 tarih ve 521-650 sayı ile, sanığın 24.09.2004 tarihinde gece saat 02.00 sıralarında işlediği hırsızlık suçu nedeniyle 765 sayılı TCK’nın 491/2, 522. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelemeye karar verildiği, hükmün temyiz edilmeden 25.07.2006 tarihinde kesinleştiği, 25.07.2009 tarihinde de infaz edilmiş sayıldığı,
Anlaşılmaktadır.
TCK’nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesi;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(5) Fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz…
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır…” şeklindedir.
Buna göre, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı hâlde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi hâlinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet hâlinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacak, bu süreler cezanın infaz tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir. Kanun’da suç tarihinde on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında bu suç dolayısıyla tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, Birleşmiş Milletler tarafından 20.11.1989 tarihinde kabul edilip 27.01.1995 tarihli ve 22184 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ülkemizin de taraf olduğu “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”nin 1. maddesine göre, Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk olarak tanımlanmaktadır. 4721 sayılı Medeni Kanun’un 11. maddesinde; erginliğin on sekiz yaşının doldurulmasıyla başlayacağı belirtilmiş, 5237 sayılı TCK’nın 6. maddesinde de çocuk; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi olarak tarif edilmiştir. TCK’nın 31. maddesi ile yaş küçüklüğünün ceza sorumluluğuna etkisi, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış, on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış ve on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlar olmak üzere üç farklı grup içerisinde ele alınmış, on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış ve on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan çocukların, işledikleri suçlar bağlamında irade yeteneğinin zayıf olduğu normatif olarak kabul edilmiştir.
Görüldüğü gibi, çocuğun hukuki sorumluluğu bakımından gerek Özel Hukukta gerekse Ceza Hukukunda farklı yaş sınırları esas alınarak bir saptama yapılmıştır. Yaş küçüklüğü nedeniyle azalmış kusur yeteneğine sahip bulunduğu kabul edilen çocuklar hakkında kural olarak indirilmiş cezaya hükmedilmesi ve çocukken işlenen suçun tekerrür uygulamasına esas alınmamasına ilişkin yasal düzenlemeler çağdaş ceza … sistemine uygun ise de, çocukluk evresinin ne zaman sona ereceği, on sekiz yaşın ne zaman doldurulmuş sayılacağı hususunda Kanun’da bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bilindiği üzere, insanlar doğduğu anda sıfır yaşında doğar ve bir yaşına gelinceye kadar yaşından gün almaya başlar. Doğduğundan bir yıl sonrasında ise, başka bir ifadeyle, ilk doğum gününde 1 yaşını doldurmuş olur. Buradaki doldurma ifadesi, yaşın tamamlanmış olması anlamına gelmektedir. Kanun’da yaşa girme ifadesi bulunmadığından yaş hesabı yapılırken yaşın tamamlanmış olmasını aramak gerekecektir. Örneğin, 01.01.2000 tarihinde doğan bir kişi, 31.12.2000 tarihine kadar sıfır yaşında kabul edilir. Yaşı anlatılmak istendiğinde yaş hesaplaması ay olarak belirtilir. Bu kişi 01.01.2001 tarihinde bir yaşını tamamlar, 02.01.2001 tarihinde de iki yaşından bir gün almış olur.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
24.09.1986 doğumlu olan sanığın, 24.09.2004 tarihinde işlediği suç nedeniyle hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği olayda;
24.09.1986 doğumlu sanığın 23.09.2004 tarihinde 17 yaşını doldurduğu, 18 yaşından 11 ay 29 gün aldığı, 24.09.2004 tarihinde de 18 yaşını doldurup 19 yaşından gün almaya başladığı anlaşıldığından hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.