Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/323 E. 2022/706 K. 08.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/323
KARAR NO : 2022/706
KARAR TARİHİ : 08.11.2022

Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi

Çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sanıklar …, … ve …’nün CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine, sanık …’ın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun’un 109/2, 109/3-f, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis; cezalarıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.07.2017 tarihli ve 285-282 sayılı hükümlerin katılan mağdure vekili, sanık … ve müdafileri, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve katılan … Top tarafından istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 24.10.2017 tarih ve 2024-2144 sayı ile sanık … ve müdafiileriyle katılan … Top’un istinaf istemlerine yönelik yapılan incelemede istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararların da katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 03.05.2018 tarih ve 578-3332 sayı ile;
“… 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 11.07.2017 gün ve 2016/285 Esas, 2017/282 Karar sayılı hükümlerle ilgili olarak katılan Bakanlık vekili Avukat … tarafından da istinaf yoluna başvurulduğu halde Bölge Adliye Mahkemesince bu taleple ilgili inceleme yapılmadan karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesince 19.06.2018 tarih 1533-1190 sayı ile katılan … Top, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, sanık … ve müdafilerinin istinaf taleplerine yönelik olarak dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararların da katılan mağdure vekili, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık … ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 09.01.2019 tarih ve 8252-125 sayı ile;
“Sanıklar haklarında atılı suçlardan dolayı ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda kurulan hükümlerin istinaf incelemesini gerçekleştiren Bölge Adliye Mahkemesince vaki istinaf başvurusunun esastan ve düzeltilerek esastan reddine dair verilen kararın katılan mağdure vekili, sanık … müdafii ile katılan Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine düzenlenen 04.10.2018 günlü tebliğnamede katılan mağdure vekili, sanık … müdafii ile katılan Bakanlık vekilinin sanık … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyizleriyle ilgili görüş belirtilmesine rağmen katılan mağdure vekilinin diğer sanıklar Duygu, Süleyman ile Attila Oğuzhan haklarında kurulan hükümlere ilişkin temyizine dair herhangi bir görüş bildirilmediği anlaşıldığından, ek tebliğname tanzim edilmek suretiyle söz konusu eksiklik giderildikten sonra Dairemize iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,” karar verilmiş,
Anılan eksiklikliğin giderilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 12.12.2019 tarih ve 2093-13260 sayı ile;
“Bölge Adliye Mahkemesince bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle başvurunun muhtevası nazara alınıp, 5271 sayılı CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren duruşmasız yapılan incelemede dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
Katılan Bakanlık vekili ile katılan mağdure vekilinin sanıklar haklarındaki tüm suçlara yönelik ve sanık … ile müdafisinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın 294/1. maddesinde yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.” şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, katılan Bakanlık vekilinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği ve sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hükmedilen cezanın miktar ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığı ve katılan mağdure vekilinin ilk derece mahkemesinin 11.07.2017 gün ve 2016/285 Esas, 2017/282 sayılı Kararına yönelik istinaf başvurusu üzerine hükümleri değiştirmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine dair 24.10.2017 gün ve 2017/2024 Esas, 2017/2144 sayılı Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmemesi nedeniyle bozma sonrası hükümlerde değişiklik yapmayan Bölge Adliye Mahkemesinin 19.06.2018 gün ve 2018/1533 Esas, 2018/1190 Karar sayılı hükümlerini temyize hakkı bulunmadığının anlaşıldığı,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.01.2020 tarih ve 75243 sayı ile;
“…5271 sayılı CMK’da kanun yollarına başvurma hakkı, her bir kanun yolu yönünden ayrı ayrı değil fakat CMK’nın 260. maddesinde genel bir dzüenleme ile belirlenmiş olup bu maddeye göre; Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar bu kararlar için kanunda öngörülen kanun yoluna başvurabilecektir. Sıfatla ilgili bu düzenleme dışında, her kanun yoluna özgü olarak, kararın kanun gereği kesin nitelikte olması, başvuru süresi, mercii ve şekline ilişkin olarak bu hakkın kullanımına ilişkin bazı kısıtlamalar getirilmiştir.
CMK’nın 298. maddesi ‘Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa,  temyiz istemini reddeder.’ şeklindeki düzenleme ile hangi hallerde temyiz isteminin reddien karar verileceğini düzenlemiştir. 1412 s. CMUK’nun 317. maddesinde de benzer şekilde temyiz dilekçesi ya da beyanın süresi içinde verilmemesi, hükmün temyiz edileme zolmasıı, temyiz edenin buna hakkı olmaması hallerinde Yargıtay’ın temyiz isteğini reddedeceği hükmü yer almıştır.
1412 s. CMUK döneminde, katılanın temyiz etmediği hükmün sanıkça temyizi üzerine bozulmasını müteakip katılanın yerel mahkemece verilen aynı nitelikte kararları temyiz ettiği ve Yargıtay’ın bu gibi durumlarda 317. maddedeki kriterler gözetielerek işin esasına girip inceleme yaptığı bilinmektedir. Burada sadece ilk hükmü katılan temyiz etmeediği için, aleyhe başkaca temyiz yoksa sanık yönünden ceza miktarı bakımından doğacak kazanılmış hakka işaret edilemkle yetinilerek hükmün aleyhe bozulması söz konusu olabilmiştir.
Diğer taraftan ilk derece mahkemesinin kararını değiştirmeyen istinaf kararını temyiz etmeyen katılanın, bozma sonrası yine ilk derece mahkemesinin kararını değiştirmeyen istinaf kararını temyiz edemeyeceğine dair yasada hiçbir düzenleme yoktur. Yasada olmayan ve bir hakkın kısıtlanmasını doğuran böyle bir istisnanın, yorum ile getirilmesi mümkün değildir. Katılanın kanun yollarına başvuru hakkını kaybetmesi ancak şikayetini geri alarak katılanı sıfatını kaybetmesi ile mümkündür. Bu nedenle katılan sıfatını kaybetmemiş Seda Top vekilinin ilkderece mahkemesinin kararının değiştirömeyen bozma sonrası verilmiş kararı da temyiz edebileceği düşüncesine varılmakla katılan … Top vekili yönünden temyiz isteğinin reddine dair Yüksek daire kararına itiraz etmek gerekmiştir.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 02.07.2020 tarih ve 922-2897 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Bölge Adliye Mahkemesinin, Yerel Mahkeme tarafından verilen hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair kararlarını temyiz etmeyen katılan mağdure vekilinin, Bölge Adliye Mahkemesince bozma üzerine verilen istinaf istemlerinin esastan reddine ilişkin kararları temyiz etmeye hakkı bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 08.11.2016 tarih ve 3570-246 sayı ile; sanıklar hakkında katılan mağdureye yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediklerinden bahisle kamu davası açıldığı,
… 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 11.07.2017 tarih ve 285-282 sayı ile; sanıklar …, … ve …’nün atılı suçlardan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine, sanık …’ın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun’un 109/2, 109/3-f, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis; cezalarıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verildiği,
Yerel Mahkemenin 11.07.2017 tarih ve 285-282 sayılı kararının katılan mağdure vekili, sanık … ve müdafileri, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve katılan … Top tarafından istinaf edildiği, … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 24.10.2017 tarih ve 2024-2144 sayı ile sanık … ve müdafileri ile katılan … Top’un istinaf istemlerine yönelik olarak yapılan incelemede istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği ve 27.11.2017 tarihinde katılan mağdure vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ancak kararın katılan mağdure vekilince temyiz edilmediği, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza 03.05.2018 tarih ve 578-3332 sayı ile; katılan bakanlık vekilinin istinaf talebiyle ilgili olarak inceleme yapılmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Bozma sonrası anılan eksikliğin giderilerek … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 19.06.2018 tarih ve 1533-1190 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği ve kararların katılan mağdure vekili, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık … ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 12.12.2019 tarih ve 2093-13260 sayı ile; “katılan mağdure vekilinin ilk derece mahkemesinin 11.07.2017 gün ve 2016/285 Esas, 2017/282 sayılı Kararına yönelik istinaf başvurusu üzerine hükümleri değiştirmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine dair 24.10.2017 gün ve 2017/2024 Esas, 2017/2144 sayılı Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmemesi nedeniyle bozma sonrası hükümlerde değişiklik yapmayan Bölge Adliye Mahkemesinin 19.06.2018 gün ve 2018/1533 Esas, 2018/1190 Karar sayılı hükümlerini temyize hakkı bulunmadığı,” gerekçesiyle katılan mağdure vekilinin temyiz isteminin CMK’nın 298. maddesi uyarınca reddine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından öncelikle adil yargılanma ilkesi ile istinaf ve temyiz kanun yollarına ilişkin genel bir değerlendirme yapılması yerinde olacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde hüküm altına alınan “Adil yargılanma hakkı” hukukun üstünlüğü ile adalete erişimi koruyan ve kişilerin ceza muhakemesinin ilk aşaması olan soruşturmanın başından itibaren açık ve adil bir şekilde yargılanmalarını teminat altına alan mutlak bir hak olup kişilerin hukuk devleti kuralları içinde makul sürede yargılanmasını öngörür. Adil yargılanma hakkı hukuk devleti ilkesinin bir gereği olup bireyler için bir hak, devlet için ise bir görevdir. Adil yargılanma hakkının amacı, yargılamanın doğru, hakkaniyete uygun ve adil bir biçimde yerine getirilmesini sağlamaktır.
Adil yargılama, ceza muhakemesi hukukunda, sanığa ve mağdura tanınan hakların tümü ve insan hakları ihlal edilmeden yapılan yargılama olarak tanımlanmakta olup soruşturma ve kovuşturma evrelerinin tamamında geçerli olan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha önce soruşturma veya kovuşturmaya tabi tutulmuş olan bireyin, aynı fiilden dolayı tekrar soruşturmaya veya kovuşturmaya tabi tutulması ve hatta buna tabi tutulabileceği endişesi taşıması adil yargılanma hakkı ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Adil yargılanma hakkının bir uzantısı olan adalete erişim bir hak olarak kabul edilmektedir (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison: ‘Le Droit D’Accès à la Justice’, Sous La Direction de Rémy Cabrillac/Marie-Anne Frison-Roche ve Thierry Revet, Les Libertés et Droits Fondamentaux, Dalloz, Paris 2001, s.437 vd.). Adalete erişim konusundaki bir çalışmada, yeni yasa, yeni yargıç ve yeni yargı etiğine dikkat çekilmektedir (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, 2001, s.438, dipnot:1’de, E.Michelet: Nouveau Code, Nouveau Juge, Nouvelle Éthique, in Mélanges R.Perrot, Dalloz, 1996, pp.277-297.). Adalete erişim bir hak olduğu için, bu hakkın kullanımı yoluyla yasanın yorumu, anlaşılabilirliği ve dolayısıyla yararlanılabilirliği sağlanmakta, içtihatlar bu şekilde oluşmaktadır. Adalete erişim hakkı, yargıya başvurma (dava açma), güvence oluşturan yasa yollarına başvurma ve yargı kararının uygulanmasının sağlanmasını isteme haklarını güvenceye almaktadır (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, 2001, s.446-449.). Temyiz yasa yolu, erişim hakkının adli yargıda zirveye ulaşmasını sağlamaktadır.
Yargılama makamlarının verdikleri kararlarda bir aykırılık veya yanılma olması durumunda bu hataları giderme yetkisi “kanun yolu” adı verilen denetim ile sadece yargılama makamları tarafından yapılabilir. Kanun yolu, aykırılıkları gidermek ve isabetli karar verilmesini sağlamak bakımından, sanık ve katılan için olduğu kadar toplum için de büyük bir teminat olduğundan, bir insan hakkıdır (Feridun Yenisey – … Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, … 2017, s. 859, 860).
Bu anlayışa paralel olarak, Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu vurgulanmış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de yargılamada sanığa tanınması gereken asgari haklar belirtilerek adil yargılanma hakkının kapsamı belirlenmiştir.
Aynı şekilde, 25.03.2016 tarihi itibarıyla iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) Ek 7 numaralı Protokolü’nün “Cezai Konularda Temyiz Hakkı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında;
“Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkûm edilen herkes, mahkûmiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı, kullanımın dayanakları dâhil kanunla düzenlenir.” hükmüyle ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun’un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin “adli yargı ikinci derece mahkemeleri” olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
1412 sayılı CMUK’da ise olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, 5271 sayılı CMK’da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.
Kesinleşmemiş kararlara karşı başvurulan olağan kanun yollarından olan itiraz incelemesinde de hem maddi hem de hukuki sorun incelenir. İtiraz, hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde mahkeme kararlarına karşı başvurulan bir kanun yolu olup kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme itirazı yerinde görürse kararı düzeltir. İstinaf kanun yolunda ise kararı veren ilk derece mahkemesi istinaf istemini yerinde görse bile bu kararını düzeltemez.
Temyiz ise kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen hükümlerle, bu dairelerin hükme esas teşkil eden ara kararlarına ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca iade taleplerine ilişkin ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı başvurulan bir olağan kanun yoludur. Bu kanun yoluna başvurulduğunda uyuşmazlık konusunda hüküm mahkemesinden başka bir yargı merci bakmaktadır. Temyizde hükümler hukuki yönden, yani fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, fiilin hangi suçu oluşturduğu, nasıl yargılama yapıldığı, delillerin nasıl değerlendirildiği, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı ve diğer hukuka aykırılık hâllerinin mevcut olup olmadığı yönlerinden incelenir. Temyiz kanun yolu hukuki meseleye ilişkin hukuka aykırılıkları çözmek için kabul edildiğinden “hukuki derece” yoludur.
Tüm bu kanun yollarının amacı, somut olayda doğru hukuki karara ulaşılmasıdır. Alt derece mahkemelerince verilen kararların üst derece mahkemelerince denetlenmesi, somut olayda kararın doğruluğunu güvence altına aldığı gibi içtihat birliğinin sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır.
Bu aşamada uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından temyiz başvuru koşulları, usulü ve başvuru üzerine yapılacak işlemlerin ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
CMK’nın “Kanun yollarına başvurma hakkı” başlıklı 260. maddesi;
“(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.
(2) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.”,
CMK’nın “Temyiz istemi ve süresi” başlıklı 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 291. maddesi;
“(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.”,
“Temyiz başvurusunun içeriği” başlıklı 294. maddesi;
“(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.”,
“Temyiz gerekçesi” başlıklı 295. maddesi;
“(1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.
(2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edilerek verilir.
(3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü madde hükümleri saklıdır.”,
“Temyiz isteminin kabule değer sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi” başlıklı 296. maddesi;
“(1) Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.
(2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez.”,
“Temyiz isteminin reddi” başlıklı 298. maddesi;
“Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.”,
Hükümlerini içermektedir.
“Davasız yargılama olmaz” ilkesi ve CMK’nın 296. maddesinin birinci fıkrası gereğince temyiz incelemesi yapılabilmesi için aleyhine temyiz yoluna başvurulabilecek bir hükme karşı, hak sahibi tarafından, süresi içerisinde, temyiz davası açılması yani temyiz isteminde bulunulmuş olması gerekir. Mülga 1412 sayılı CMUK’da yer verilen resen temyiz, 5271 sayılı CMK’da düzenlenmemiş olup yalnızca on beş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler yönünden resen istinaf sistemi kabul edilmiştir.
CMK’nın 296. maddesinin birinci fıkrasında, temyiz isteminin kabule değer sayılıp sayılmadığı ön incelemesinin bölge adliye veya ilk derece mahkemesince yapılması öngörüldüğü hâlde, aynı Kanun’un 298. maddesi ile benzer incelemenin Yargıtayca da yapılması hüküm altına alınmıştır. Buna göre temyiz başvurusunda bulunulması hâlinde hükmü veren mahkemece, öncelikle temyiz başvurusunun kabul edilebilir olup olmadığı araştırılacak, bu bağlamda da temyiz talebinin süresinde yapılıp yapılmadığı, kararın temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığı ve başvuruda bulunanın hükmü temyiz etmeye hakkı bulunup bulunmadığı incelenecektir. Temyiz başvurusu kanuni süre geçtikten sonra yapılmışsa ya da karar temyiz edilebilir nitelikte değilse veya başvuruda bulunanın temyiz etme hakkı bulunmuyor ise temyiz talebi mahkemesince CMK’nın 296. maddesi uyarınca reddedilecektir. Temyiz eden de ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilecek ve bu durumda da dosya Yargıtaya gönderilecektir.
Mahkemece temyiz isteminin kabule değer sayılması hâlinde, herhangi bir karar verilmeden aynı Kanun’un 297. maddesi uyarınca tebligat işlemleri tamamlandıktan sonra dosya temyiz incelemesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesiyle daireye gönderilen dosyanın esasına girilmeden önce, Yargıtay ilgili Dairesince, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulup bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olup olmadığını, temyiz edenin buna hakkı olup olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içerip içermediğini belirleyecektir. Temyiz başvurusunun kanuni süre geçtikten sonra yapılması, kararın temyiz edilebilir nitelikte bulunmaması, temyiz edenin temyiz etme hakkı olmaması ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi hâllerinde ise ilgili Dairece temyiz talebi CMK’nın 298. maddesi uyarınca reddedilecek, temyiz talebinin reddi nedenlerinin bulunmaması durumunda da esas yönünden temyiz incelemesi yapılacaktır.
CMK’da istinaf yoluna başvurabilecek kişiler açıkça ve ayrıca düzenlenmiş olmasına karşın, temyiz yoluna başvurabilecek kişilere ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak temyiz de olağan bir kanun yolu olup kanun yollarına ilişkin genel hükümlere göre başvurma hakkına sahip olanlar temyize de başvurabilirler. Buna göre; Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar, verilen hüküm veya karar nedeniyle hukuki hakları zarar gören üçüncü kişiler, şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşinin temyiz yoluna başvuru hakkı bulunmaktadır.
Temyiz kanun yolu başvurusunda bulunabilmek için istinaf yargılamasının değil, ilk derece mahkemesi yargılamasının süjesi olmak yeterli kabul edildiğinden sanık ve ilk derece mahkemesi nezdinde katılan sıfatını almış kişiler istinaf kanun yoluna başvurmasalar dahi, temyiz kanun yoluna başvurabilirler (Fatih Birtek, Ceza Muhakemesinde İstinaf, … Yayınevi, … 2019, 1. Baskı, s. 342; Burcu Görkemli, Ceza Muhakemesi Hukukunda İstinaf Kanun Yolunda Kovuşturma, Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, … 2020, s. 260).
CMK’nın 291. maddesine göre; temyiz davası açılması için on beş günlük bir süre öngörülmüştür. Hükmün yüze karşı açıklanmasından itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulması şarttır. Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmış ise on beş günlük süre tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır. Kural olarak temyiz başvurusunun yazılı şekilde olması yani hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yapılması gerekir. Ancak, zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle sözlü başvuruda bulunmak da mümkündür. Bu durumda beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkim tarafından onaylanır.
CMK’nın 294. maddesine göre; temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorunda olup temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir. Aynı Kanun’un 295. maddesi uyarınca, temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse başvuru için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (7) gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı ise temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtecektir. Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafisi tarafından imza edilerek verilecektir. Müdafisi yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilecek, düzenlenen tutanak ise hâkime onaylatılacaktır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi, CMK’nın 262. madde; tutuklu sanık ise aynı Kanun’un 263. madde hükümlerinde belirtilen şartlara göre ek dilekçe verebilecektir.
Bölge Adliye Mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde, resen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde, temyiz edenin hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse başvuru için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (7) gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür. Gerekçeli temyiz dilekçesi (ek dilekçe, temyiz layihası), temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından dayandığı hukuka aykırılıkların gösterilmesi gerekir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri kararlarına karşı temyiz kanun yolunu düzenleyen CMK’nın 286. maddesinin irdelenmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir. Bu kararlardan hangilerinin temyiz edilemeyecekleri, hangilerinin ise temyiz kanun yoluna tabi oldukları aynı Kanun’un 286. maddesinde ayrı ayrı sayılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla 5271 sayılı CMK’nın “Temyiz” başlıklı 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) (Ek: 20/7/2017 – 7035/20 md) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
d) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md.) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
f) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
h) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md.) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
i) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” şeklinde hüküm altına alınmışken Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 71-118 sayılı kararıyla CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, söz konusu bu iptal hükmü 15.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine doğan yasal boşluk ise, 28.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle giderilmiş, iptal gerekçesi doğrultusunda yeniden düzenlenen CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi; “İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,” şeklindeki son hâlini almıştır.
24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle de CMK’nın 286. maddesine üçüncü fıkra eklenerek aynı Kanun’un ikinci fıkrasında belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile üçüncü fıkrada sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararlarının temyiz edilebileceği kabul edilmiştir.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK’nın 272. maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da CMK’nın 286. maddesi uyarınca temyiz kanun yoluna başvurulabilecektir. Kural bu olmakla birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK’nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı da CMK’nın 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında sayılmak suretiyle kuralın istisnaları gösterilmiştir.
Öte yandan yargılama sonucunda kurulan hükme yönelik temyiz kanun yoluna başvurmayıp bozma sonrası kurulan hükme yönelik temyiz isteminde bulunan tarafın, bu hükmü temyiz etmeye hakkı bulunup bulunmadığı hususunun, bu konuda kanun yoluna başvurma hakkı olanlara temyize ilişkin Kanun’la sınırlama getirilmediği için yoruma açık bir mesele olmadığı kabul edilmelidir. Kaldı ki Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de kanunlarla getirilen düzenlemelerin bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkını daraltıcı şekilde yorumlanamayacağı, kanuni düzenlemeler yorumlanırken Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gibi üst normların da gözetilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. Aksinin kabulü, Anayasamızın temel hak ve hürriyetler arasında yer verdiği “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile AİHS’in 6. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabilecektir.
Ayrıca … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 24.10.2017 tarih ve 2024-2144 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, bu hükmün de katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 03.05.2018 tarih, 578-3332 sayı ile;
“… 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 11.07.2017 gün ve 2016/285 Esas, 2017/282 Karar sayılı hükümlerle ilgili olarak katılan Bakanlık vekili Avukat … tarafından da istinaf yoluna başvurulduğu halde Bölge Adliye Mahkemesince bu taleple ilgili inceleme yapılmadan karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına hükmedilmiştir. Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesince 19.06.2018 tarih ve 1533-1190 sayı ile yapılan yargılama sonucunda istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulması gerektiği hususuna dikkat edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
… 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 11.07.2017 tarih ve 285-282 sayı ile; sanıklar …, … ve …’nün atılı suçlardan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine, sanık …’ın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı Kanun’un 109/2, 109/3-f, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis; cezalarıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verildiği, Yerel Mahkemenin 11.07.2017 tarih ve 285-282 sayılı kararının katılan mağdure vekili, sanık … ve müdafileri, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve katılan … Top tarafından istinaf edildiği, … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 24.10.2017 tarih ve 2024-2144 sayı ile sanık … ve müdafiileri ile katılan … Top’un istinaf istemlerine yönelik yapılan incelemede istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği ve kararın 27.11.2017 tarihinde katılan mağdure vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ancak katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmediği, Bölge Adliye Mahkemesi kararının katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 03.05.2018 tarih ve 578-3332 sayı ile; katılan Bakanlık vekilinin istinaf talebiyle ilgili olarak inceleme yapılmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası anılan eksikliğin giderilerek … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 19.06.2018 tarih ve 1533-1190 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine kararlar verildiği ve kararların katılan mağdure vekili, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık … ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 12.12.2019 tarih ve 2093-13260 sayı ile; “katılan mağdure vekilinin ilk derece mahkemesinin 11.07.2017 gün ve 2016/285 Esas, 2017/282 sayılı Kararına yönelik istinaf başvurusu üzerine hükümleri değiştirmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine dair 24.10.2017 gün ve 2017/2024 Esas, 2017/2144 sayılı Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmemesi nedeniyle bozma sonrası hükümlerde değişiklik yapmayan Bölge Adliye Mahkemesinin 19.06.2018 gün ve 2018/1533 Esas, 2018/1190 Karar sayılı hükümlerini temyize hakkı bulunmadığı,” gerekçesiyle katılan mağdure vekilinin temyiz isteminin CMK’nın 298. maddesi uyarınca reddine karar verildiği anlaşılan dosyada;
Yargılama sonucunda verilen karara yönelik temyiz kanun yoluna başvurmayıp bozma sonrası kurulan karara yönelik temyiz isteminde bulunan tarafın, bu kararı temyiz etmeye hakkı bulunup bulunmadığı hususunun, bu konuda kanun yoluna başvurma hakkı olanlara temyize ilişkin Kanun’la sınırlama getirilmemesi, bu konuda kanun yoluna başvurma hakkı olanlara temyize ilişkin Kanun’la sınırlama getirilmediği için yoruma açık olmayan bir konuda herhangi bir sınırlayıcı hüküm içermeyen kanunlarla getirilen düzenlemelerin, bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkını daraltıcı şekilde yorumlanıp içtihatlarla sınırlandırılamayacağı, aksinin kabulünün Anayasamızın temel hak ve hürriyetler arasında yer verdiği “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile AİHS’in 6. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabileceği, sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılığın, sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermeyeceği yönündeki düzenleme dışında temyize hakkı bulunanlar bakımından CMK’da bir sınırlama getirilmediği, CMK’daki temyiz yoluna ilişkin hükümler değerlendirilirken ilk hükme yönelik temyiz başvurusu bulunmayan tarafın daha sonra verilen hükme yönelik temyize hakkı bulunmadığı yönünde bir değerlendirme de yapılamayacağı, temyiz edenin buna hakkı olup olmadığı ile hükmün temyiz edilemez olmasının birbirinden farklı kavramlar olması sebebiyle temyiz eden tarafın temyize hakkı olup olmadığına ilişkin değerlendirme yapılırken, ilk derece mahkemesi hükmünün Bölge Adliye Mahkemesince değiştirilip değiştirilmediğinin dikkate alınamayacağı, yargılama sonucunda kurulan hükme yönelik temyiz kanun yoluna başvurmayıp bozma sonrası kurulan hükme yönelik temyiz isteminde bulunan tarafın, bu hükmü temyiz etmeye hakkının bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 12.12.2019 tarihli ve 2093-13260 sayılı katılan mağdure vekilinin temyiz isteminin reddine ve sanık … yönünden kurulan hükmün bozulmasına ilişkin kararlarının KALDIRILMASINA,
3- Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivde bulunan dosyaların Yargıtay 9. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden dosyanın, katılan mağdure vekilinin de temyize hakkı bulunduğu gözetilerek temyiz talebinin incelenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.