YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/320
KARAR NO : 2022/241
KARAR TARİHİ : 05.04.2022
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Sanık …’in maktuller …, … ve …’e yönelik olası kastla öldürme suçundan TCK’nın 81/1, 21/2, 62/1, 53, 63 maddeleri uyarınca 3 kez 16 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 13.02.2018 tarih ve 304-67 sayı ile kurulan resen istinafa tabi olan hükümlere karşı sanık müdafisi tarafından da istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince 12.09.2018 tarih ve 1966-1300 sayı ile istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.10.2019 tarih ve 2324-4360 sayı ile; temyiz istemlerinin reddine oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyeleri
“Sanık …’nin, … ili … ilçesinde ‘Kısmet Gıda’ isimli … yerini işlettiği, sanığın bu … yerinde kaçak rakı sattığı, …, … ve …’nun sanığın … yerinden alarak içtikleri kaçak rakılar nedeniyle metanol zehirlenmesi ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldükleri, … 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, sanığın eylemlerinin söz konusu kaçak rakıları satma olarak kabul edildiği, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin kararında, sanığın suça konu kaçak rakıları imal edip sattığının belirtildiği, dosya kapsamında, sanığın ölümleri meydana getiren kaçak rakıları imal ettiğine dair delil bulunmadığı, bu haliyle sanığın sorumlu tutulacağı eylemlerinin başkasının imal ettiği kaçak rakıları ölenlere satmaktan ibaret olduğu,
Metil alkol kullanarak kaçak rakı imal edilmesi halinde içenin ölebileceğinin öngörüldüğü, buna rağmen “olursa olsun” düşüncesiyle imal gerçekleştiğinden, eylemin olası kastla öldürme suçunu oluşturacağı,
Kaçak rakıyı imal etmeden kaçak olduğunu bilerek alıp satan kişinin ise, rakının imal maddelerini bilmediği, ancak kaçak olduğunu bildiğinden, zehirli maddeden yapılmış olabileceğini öngörebildiği halde, öngördüğü neticeyi istememesine rağmen “nasıl olsa bir şey olmaz” düşüncesiyle ticaret yapan kişinin eyleminin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturacağı, bu nedenle sanığın eylemlerinin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu oluşturacağından, olası kastla öldürme nedeniyle verilen hükümlere ilişkin temyiz itirazlarının reddine dair sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayız.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.06.2019 tarih ve 9370 sayı ile;
“…Somut olayda; muhalefet şerhi yazan Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesi üyelerinin muhalefet şerhlerinde de belirttikleri üzere: sanık …’nin, … ili … ilçesinde ‘Kısmet Gıda’ isimli … yerini işlettiği, sanığın bu … yerinde kaçak rakı sattığı, …, … ve …’nun sanığın … yerinden alarak içtikleri kaçak rakılar nedeniyle metanol zehirlenmesi ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldükleri,
… 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, sanığın eylemlerinin söz konusu kaçak rakıları satma olarak kabul edildiği, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin kararında, sanığın suça konu kaçak rakıları imal edip sattığının belirtildiği, dosya kapsamında, sanığın ölümleri meydana getiren kaçak rakıları imal ettiğine dair delil bulunmadığı, bu haliyle sanığın sorumlu tutulacağı eylemlerinin başkasının imal ettiği kaçak rakıları ölenlere satmaktan ibaret olduğu,
Metil alkol kullanarak kaçak rakı imal edilmesi halinde içenin ölebileceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ‘olursa olsun’ düşüncesiyle imal gerçekleştiğinden, eylemin olası kastla öldürme suçunu oluşturacağı,
Kaçak rakıyı imal etmeden kaçak olduğunu bilerek alıp satan kişinin ise, rakının imal maddelerini bilmediği, ancak kaçak olduğunu bildiğinden, zehirli maddeden yapılmış olabileceğini öngörebildiği halde, öngördüğü neticeyi istememesine rağmen “nasıl olsa bir şey olmaz” düşüncesiyle ticaret yapan kişinin eyleminin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturacağı, bu nedenle sanığın eylemlerinin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu oluşturduğu…” gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
İtiraz üzerine, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.06.2020 tarih, 1122-1409 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında, bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince kurulan verilen isteminin esastan reddine dair kararla kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme; sanığın maktuller …, … ve …’e yönelik eylemi nedeniyle olası kastla öldürme suçundan kurulan üç ayrı mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, maktuller …, … ve …’na karşı gerçekleştirdiği eylemlerin “olası kastla öldürme” suçunu mu, yoksa “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
15.10.2016 tarihli tutanakta; 155 Polis İmdat hattını arayan … İlçe Jandarma görevlilerinin şüpheli ölüm olayı olduğunu bildirmeleri üzerine, bahse konu adrese gidildiğinde, …’nun yatağında ölü vaziyette bulunduğunun, beraber kaldıkları kardeşi …’na sorulduğunda en son kardeşi ile bir iki gün önce satın aldıkları içkileri içtiklerini, akşam saatlerinde kardeşinin uyumak için yatağına geçtiğini, bir süre sonra kendisini uyandırmaya çalıştığında uyanmadığını gördüğünü anlattığının, evin içerisinde ve etrafında yapılan aramada boş içki şişelerinin görüldüğünün, yapılan araştırmada bandrolsüz içkilerin … Mahallesinde bulunan ‘Kısmet Gıda’ isimli … yerinde satıldığı bilgisine ulaşıldığının yazılı olduğu,
16.10.2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda; Cumhuriyet savcısının olay yerine gelmesiyle birlikte yapılan incelemede, evin iki katlı olduğunun, yukarı kata çıkıldığında soldan birinci oda içerine girildiğinin, sol tarafta bulunan yatak üzerinde sırt üstü ve hareketsiz şekilde yatan bir erkek cesedi bulunduğunun, sobanın yanında ikisi boş birinin içinde az miktarda alkol bulunan ve üzerinde …Rakısı yazılı toplam üç adet rakı şişesinin bulunduğunun, evin içinde olağandışı herhangi bir dağınıklığın bulunmadığının, olay yerinin bu hâliyle fotoğraflandığının, içinde az miktarda alkol bulunan şişenin inceleme için muhafaza altına alındığının, eks olan şahsın kimliğinin … olduğunu tespit edildiğinin ve hastane morguna kaldırıldığının belirtildiği,
16.10.2016 tarihli tutanakta; …’nun vefat ettiği ikametin etrafı, balkon ve evin çevresinde bulunan toplam 15 adet boş ve bir adet yarısı dolu içki şişesinin incelenmek üzere teslim alındığının bildirildiği,
16.10.2016 tarihli tutanakta; maktul …’nun kullandığı cep telefonunda yapılan incelemede, …’in kullandığı tespit edilen (0305) numarası ile biten cep telefonu hattının maktulün telefonunda “…” olarak kayıtlı olduğunun, şüpheli …’in kullanmakta olduğu Samsung marka cep telefonunun üzerinde SIM kartı takılı iken yapılan incelemede ise; maktul …’nun kullandığı cep telefonu numarasının “Motorcu” olarak kayıtlı olduğunun tespit edildiği, maktulün kullandığı (3421) numarası ile biten cep telefonu hattı ile sanığın kullandığı (0305) ile biten cep telefonu hattı arasında en son 12.10.2015 günü saat 16.26’da 24 saniyelik telefon görüşmesi yapıldığının tespit edildiği,
16.10.2016 tarihli genel adli muayene raporunda, …’nun … durumunun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğu kanaatine varılarak hastaneden çıkış işlemlerinin yapıldığının bildirildiği,
16.10.2016 tarihli … Medical Park Hastanesince hazırlanan adli raporda; maktul …’nun 24 saat öncesinde kaçak alkol alım hikayesi ile acil servise geldiğinin, bilincinin kapalı olduğunun, hayati tehlikesi bulunduğunun, yoğun bakıma alındığının yazılı olduğu,
17.10.2016 tarihli…Park Hastanesi epikriz raporunda; yoğun bakımda bulunan hasta …’na saat 10.45’te gelişen “kardiyak arrest” nedeniyle canlandırma işlemi uygulandığının, ancak müdahaleye yanıt vermeyen hastanın saat 11.30’da öldüğünün kabul edildiğinin belirtildiği,
17.10.2016 tarihli tutanakta; 112 Acil Servis’ten gelen ihbar doğrultusunda, Sebil Mahallesinde ikamet eden … isimli şahsın bir gün önce (16.10.2016 tarihinde) akşam saatlerinde saat 22.00 sıralarında rahatsızlanarak ambulans ile… Devlet Hastanesine kaldırıldığının, durumunun ağırlaşması nedeniyle … Devlet Hastanesine sevk edildiğinin, 17.10.2016 günü saat 10.30 sıralarında sevk edildiği hastanede vefat ettiğinin, oğlu …’in ifadesinde, “sıvacı …” lakaplı … ve “Kısmet Gıda” adlı … yerinin sahibi …’in oğlu … isimli şahıslardan şüphelendiğini belirtmesi üzerine bu şahısların evlerine gidildiğinin, evin alt katındaki pencereden yoğun alkol kokusu geldiğinin, pencereden içeriye bakıldığında depo benzeri yerde ağzı kapalı kolilerin bulunduğunun görüldüğünün tespit edildiği,
17.10.2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda; maktul …’in evinde Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine kamera kaydına başlandığının, evin tek katlı olduğunun evin içinde herhangi bir alkollü içki bulunmadığının, ev içinde bir dağınıklığın bulunmadığının, eşyaların düzenli olduğunun tespit edildiğinin, 1 numaralı bulgu olarak … Devlet Hastanesi morgunda şahsın ailesi tarafından görevlilere teslim edilen ve üzerinde “Mey …Rakısı” yazılı iki adet içki şişesinin teslim alındığının, evin içerisinden 2 numaralı bulgu olarak çok sayıda siyah renkli poşet üzerinden parmak izi tespiti yapılması amacıyla numune alındığının yazılı olduğu,
17.10.2016 tarihli tutanakta; maktul …’in evinde bulunduğu tespit edilen 2 adet Mey …Rakısı markalı 70 cl. rakı şişesinin birinin içildiğinin ve dibinde çok az miktarda rakı kaldığının, diğerinin ise henüz açılmadığının tespit edildiği, şişenin üzerinde bandrol olmadığı tespit edilmiş olup şişelerin maktulün kardeşi … Toker tarafından kolluğa teslim edildiğinin belirtildiği,
17.10.2016 tarihli tutanakta; maktul …’e ait cep telefonunun eşi …’in rızasıyla incelenmesinde, şüpheli …’in kullandığı 0535 … 0305 nolu telefon hattının …’in telefonunda “… Bakkal” şeklinde kayıtlı olduğunun, 16.10.2016 tarihinde bu telefon numarası ile aralarında saat 13.19’da bir görüşme kaydı bulunduğunun, şüpheli …’in kullandığı telefon numarasının ise “…” diye kayıtlı olduğunun ve bu telefonla aralarında 12 adet görüşme kaydı bulunduğunun, en son görüşmenin 13.10.2016 tarihinde saat 13.03’te 1 dakika 22 … olarak yapıldığının, şüpheli …’in kullandığı belirlenen 0534 84 35 nolu cep telefonunun bu telefona “sıvacı usyi” şeklinde kayıtlı olduğunun ve aralarında en son 16.10.2016 günü saat 19.12 sıralarındaki görüşmenin 24 … sürdüğünün tespit edildiği,
17.10.2016 tarihli 2017/6332 D…. sayılı kararla, … Sulh Ceza Hâkimliğince şüpheliler …, … ve …’in evinde arama yapılmasına karar verildiği,
17.10.2016 tarihli tutanakta; olay günü sabah 10.30 sıralarında vefat ettiği anlaşılan maktul …’in oğlu …’in beyanına göre babasına içtiği alkolü … ve …’in getirdiğinin anlaşıldığının, şüpheli …’in evinde ve eklentilerinde yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığının, şüpheli …’in de evinde arama yapıldığının ancak suç unsuruna rastlanılmadığının, ancak …’in ikametinin hemen yanında oturan kayınpederi …’e ait evin alt katından yoğun alkol kokusu gelmesi ve pencereden içeri bakıldığında çok sayıda içki şişesi görülmesi üzerine nöbetçi Cumhuriyet savcısının yazılı talimatı ile mahalle muhtarı Emin Bozkurt eşliğinde bu adreste de arama işlemine başlandığı, depo olarak kullanılan yere girildiğinin, içeride bulunan karton kutu içerisinde 5 şişe allkollü içki görüldüğünün, üzerinde asma kilit bulunan bölüme kilit açılmak suratiyle girildiğinde, içeride toplam 6.924 şişe kaçak, bandrolsüz veya sahte bandrollü olduğu anlaşılan yerli ve yabancı markalarda içki, toplamda 25.140 paket kaçak ve bandrolsüz sigara ele geçirildiğinin, saat 16.50’de aramaya son verildiğinin bildirildiği,
21.10.2016 tarihli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının … Gıda Kontrol Laboratuvarlarınca hazırlanan muayene ve analiz raporlarında; sanığın kayınpederinin evinin kömürlük katında bulunan kaçak içki şişelerinden alınan numuneler üzerinde yapılan incelemelerde; incelemeye tabi tutulan rakı numunelerinin büyük çoğunluğunun metanol değerlerinin referans değerlere göre uygun olmadığı, bazılarının değerlendirmeye yanıt vermediği, ele geçen rakı numunelerinin bazılarının uygun değerlerde çıktığının raporlandığı,
21.11.2016 tarihli TAPDK tarafından hazırlanan ekspertiz raporunda; … Jandarma Komutanlığınca gönderilen ve 17.10.2016 tarihinde şüpheliler …, … ve … isimli şahıslardan ele geçirildiği belirtilen toplam 27 şişe alkollü içkiden alınan numuneler üzerinde yapılan incelemede, sadece 1 numaralı viski şişesi numunesine dair bandrolün orjinal olduğunun, diğer içkilere dair bandrollerin sahte bandrollü veya bandrolsüz olduğunun tespit edildiği,
13.12.2016 tarihli otopsi raporunda; maktul …’nun vücudunda ölümüne müessir travmatik lezyon bulunmadığının, ölümünün metil alkol (metanol) intoksidasyonu sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği,
16.12.2016 tarihli otopsi raporunda; maktul …’in vücudunda ölümüne neden olabilecek düzeyde travmatik lezyon saptanmadığının, kişinin ölümünün metil alkol (metanol) intoksidasyonu sonucu meydana geldiğinin bildirildiği,
23.12.2016 tarihli otopsi raporunda; maktul …’nun ölümünün metil alkol (metanol) intoksidasyonu sonucu meydana geldiğinin belirtildiği,
09.10.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulunca hazırlanan raporda, maktul …’in evinde ele geçtiği bildirilen 4 adet, …’nun evinde ele geçtiği bildirilen 1 adet üzerinde …Rakısı ibareli yazılı şişelerden alınan numuneler üzerinde yapılan incelemede, analiz raporlarındaki metanol değerlerinin, referans alınan değerlere göre çok yüksek miktarda metil alkol miktarı içerdiğinin, ayrıca inceleme konusu sıvıların TCK’nın 186. maddesi kapsamında olduğunun tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Maktul … Kollukta; …’nun ikiz kardeşi olduğunu, …’da yalnız yaşadığını, 20 gün önce kardeşinin yanına gittiğini, kardeşinin arada bir dışarı çıktığını, kardeşi…ın bir ihtiyacı olduğunda Kısmet Bakkalı’ndan telefonla sipariş verdiğini, iki günde bir … isimli bakkalı arayıp …Rakısı istediğini, …’in ise siparişleri sürekli olarak ismini Süleyman olarak bildiği taksici ile birlikte siyah poşet içinde eve gönderdiğini, 14.10.2016 tarihinde de kardeşinin yine …’i arayarak 4 tane …Rakısı göndermesini istediğini, Süleyman isimli taksicinin de yarım saat içinde siparişi getirdiğini, 15.10.2016 tarihinde saat 09.00 sıralarında kardeşi …ile birlikte satın aldıkları rakıları içmeye başladıklarını, akşam saat 20.00 sıralarında kardeşinin kusarak uyandığını, kendisini iyi hissetmediğini söylediğini, tekrar yatağa yattığını, hareketsiz kaldığını görünce yan komşuya haber verdiğini, komşusu ile kaldırmaya çalıştıklarında öldüğünü fark ettiklerini, hemen 112 Acil Servisi aradıklarını, polisin de geldiğini, kardeşinin şeker hastası olduğunu, zaman zaman aldıkları rakıların kaçak ve bandrolsüz olduğunu bildiklerini ve ucuz olduğu için satın aldıklarını, kimseden davacı ve şikâyetçi olmadığını,
Katılan … Kollukta; maktul …’in eşi olduğunu ve sürekli içki içtiğini, bunun için aralarında çok tartıştıklarını, alkolü kimin getirip verdiğini bilmediğini, 16.10.2016 tarihinde akşam saatlerinde çok içtiği için kusmaya başladığını, sonra gözlerim görmüyor demesi üzerine 112 Acil Servis ambulansı ile devlet hastanesine kaldırdıklarını, buradan … Devlet Hastanesine sevk edildiğini, sonra sabah saat 10.30 sıralarında vefat ettiğini,
Mahkemede; önceki beyanlarını tekrarla şikâyetçi olduğunu davaya katılmak istediğini,
Katılan … Kollukta; 16.10.2016 tarihinde saat 15.30’da annesinin kendisini arayarak babası …’in rahatsızlandığını hastanede olduklarını söylediğini, babasının ayaklarının felçli olduğunu, bildi bileli çok alkol aldığını ve dışarı çıkamadığı için başkalarının kendisine içki getirdiğini, bir keresinde sıvacı …’in babasına içki getirdiğini gördüğünü, …’da …’in içki sattığını duyduğunu, kendisinin kaçak içkiyi görse de bilemeyeceğini, ancak babasına kaçak içki getiren şahıslardan davacı ve şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; önceki beyanlarını tekrarla …’ten şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılan … Cumhuriyet Savcılığında; maktul …’in eşi olduğunu, olay günü kızı … ile birlikte olduğunu, 15.10.2016 tarihinde saat 21.00 – 21.30 sıralarında eşi …’in kızını aradığını, olayı sağlıklı öğrenmek için kızının sonra Duran …’yi arayıp bilgi aldığını, kızının gerekli görüşmeleri yaptığını, eşi …’in sabah 06.00 sıralarında minibüse bindirilerek …’a geldiğini, sonra fenalaştığını, hastaneye gittiğinde doktorların eğer alkolse çok geç kalındığını söylediğini, eşinin kardeşi … ile birlikte kaçak alkol aldıktan sonra taburcu edilerek minibüsle …’a gönderilmesinin bir ihmal olduğunu düşündüğünü, olay nedeniyle sorumlulardan şikayetçi olduğunu,
Mahkemede; önceki beyanlarını tekrarla …’ten şikâyetçi olduğunu davaya katılmak istediğini,
Katılan … Cumhuriyet Savcılığında; olay tarihi olan 15.10.2016’da saat 21.30 – 22.00 sıralarında babası …’in kendisini aradığını, bu sırada yanlarında Duran …’nin olduğunu, telefonda bu şahısla görüştüğünü, babasının …’da amcası … ile birlikte kaçak alkol içtiklerini, ambulansın …’tan gelmesini beklediklerini, sonraki aramasında polislerin yanlarında olduğunu, amcası…ın vefat ettiğini, babasının ise işlemlerinin bitmesini müteakip bırakılacağını söylediklerini, sonra aradığında babasının minibüsle …’a dönmek üzere yola çıktığını, ancak …’ta minibüsten inince fenalaştığını ve…Park Hastanesi’ne kaldırıldığını öğrendiklerini, buradaki doktorların kaçak alkol nedeniyle metil alkol zehirlenmesi teşhisi koyduklarını, ancak çok geç kalındığını söylediklerini, amcası bu sebepten vefat etmişken babasının neden hastaneden taburcu edildiğini anlayamadığını, bu nedenle şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; önceki beyanlarını tekrarla …’ten şikâyetçi olduğunu davaya katılmak istediğini,
Tanık Duran … Kollukta; …ve …’nun komşuları olduğunu, …’nun 15.10.2016 tarihinde akşam saat 21.00 sıralarında kendisini arayarak…ın durumunun kötü olduğunu söylediğini, hemen yanlarına gittiğini, Doğan’ın hareketsiz yattığını, …’e sorduğunda birlikte alkol aldıklarını söylediğini, şüphelenerek hemen 112 acil servisi aradığını, ambulans ve polisin geldiğini,
Tanık … Kollukta; Kısmet Gıda isimli … yerinin önünde taksicilik yaptığını, …’nu tanıdığını, …’in zaman zaman …’nun siparişi olduğunu söyleyerek taksinin bagajına siyah poşet içinde ağzı kapalı içki şişeleri koyduğunu, kendisinin de bu siparişleri …’na götürdüğünü, en son bir iki gün önce …’na sipariş götürdüğünü, ancak siyah poşetin içinde bulunan içkilerin kaçak olup olmadığını bilmediğini,
Mahkemede; daha önce maktuller … ve…ın sanık …’den verdiği siparişleri üç defa bu şahıslara götürdüğünü, ancak …’da bir sürü market olduğunu, götürdüğü siparişler içinde ne olduğunu bilmediğini, olay günü veya olaydan bir gün önce bir sipariş götürmediğini, emniyetteki ifadesinde poşetlerde içki olduğunu söylemediğini, maktullerin başka marketlerden de alışveriş yaptıklarını, emniyette bir iki gün kadar önce bir sipariş götürdüğünü söylediyse bunun doğru olabileceğini, ancak tam hatırlamadığını,
Tanık … Şahin Kollukta; … ve …’i tanıdığını, bahse konu Kısmet Bakkaliyesi’nde polislerin 2-3 defa kaçak içki ve kaçak sigaradan işlem yaptıklarını bildiğini,
Tanık … Büyükköy Kollukta; ilçenin küçük olmasından dolayı … isimli şahsın kaçak içki ve sigara sattığından hakkında 2-3 kez işlem yapıldığını öğrendiğini, “Dedu …” olarak bildiği şahsın …nin bakkalından alışveriş yaptığını gördüğünü,
Tanık … Kollukta verdiği 18.10.2016 tarihli ifadesinde; …’in eşi olduğunu, geçen sene yine kaçak içki yakalatmasından dolayı evde tartıştıklarını, çok yaşlı ve bakıma muhtaç olan babasının evinin alt katını da eşi …nin depo olarak kullandığını, kaçak alkolü kimlerden aldığını kendilerine söylemediğini, …’in oğlu olduğunu, onun da babasının yanında çalıştığını, ne derse yaptığını, oğlunun da bu işlerden rahatsız olduğunu, ancak babasına bir şey diyemediğini, oğlunu müşterilere malzeme götürürken görmediğini, …’in de amcasının oğlu olduğunu, ancak onun da müşterilere alkol götürüp götürmediğini görmediğini, daha sonra kollukta verdiği bila tarihli beyanında, evinde bulunan kaçak alkol şişeleriyle ilgili bir bilgisinin olmadığını, 18.10.2016 tarihinde görevli Jandarmalarca alınan ifadesini kabul etmediğini,
Mahkemede; önceki beyanlarını kabul etmediğini, tansiyon hastası olduğunu, kollukta böyle bir beyanda bulunmadığını, babasının evinin altındaki içkiler hakkında bilgisi olmadığını, eşinin kaçak alkol sattığı hususunda bir bilgisi de olmadığını,
Tanık … Kollukta; 90 yaşında yaşlı bir insan olduğunu, üç kızı olduğunu, ihtiyaçlarını çocuklarının karşıladığını, evinin altındaki depodaki malzemelerden haberi olmadığını, yaşlı olduğu için pek evden dışarı çıkmadığını, damadı … ile arasında bir husumet olmadığını, …’da sahibi olduğu marketi sabah erken açıp geç saatlerde kapattığını, geçen seneye kadar sigara içtiğini, sigarasını torunu …’in getirdiğini, markasını bilmediğini, damadı …nin bu zamana kadar kaçak sigara sattığını da bilmediğini,
İnceleme dışı sanık … Kollukta; inşaatlarda sıvacı olarak çalıştığını, … isimli şahsı uzaktan akrabası olması nedeniyle tanıdığını, ara sıra kendisinden alkollü içki almasını istediğini, kendisinin de …’da bulunan …’in bakkalından bu içkileri alıp …’e götürdüğünü, …nin bu içkileri defterine yazdığını, bazen de …’in getirdiği içkileri …’e bıraktığını, kendisine en son 20-25 gün önce 2 adet büyük 70’lik tabir edilen Yeni Rakı şişesi götürdüğünü, amcasının evinde yapılan aramada ele geçen içkilerin kime ait olduğunu bilmediğini, …nin amcasının evinin altındaki depoya kaçak rakı koyduğunu görmediğini,
Cumhuriyet Savcılığında; sıva boya işi ve tarımla uğraştığını, oturduğu evle …’in evi arasında 7-8 metre mesafe bulunduğunu, maktul …’i akrabası olması ve aynı mahallede oturmaları sebebiyle tanıdığını, …’in her zaman rakı içen birisi olduğunu, ayağının felç olması nedeniyle kendisinin içki almaya gidemediğini, bu nedenle kendisinden rakı istediğini, ona yardımcı olduğunu, bazen de …yi arayarak kendisi aracılığıyla rakı göndermesini istediğini, bu nedenle 5-6 kez sanık …’den aldığı içkileri …’e götürdüğünü, ancak bu içki poşetlerinde ne olduğunu bilmediğini, kaçak olup olmadığını da bilmediğini, son 20-25 gündür …’e hiç rakı götürmediğini, eskiden götürdüğü içkileri babası dükkânda yokken duran …’den de birkaç defa aldığını, amcasının evinde ele geçen kaçak içkilerin kime ait olduğunu bilmediğini, …nin kendi bakkalı için gerekli olan malzemeleri kendi evinin deposunda sakldığını, birkaç kez kendi deposuna götürmesi için yardım da ettiğini, … ile kayınpederi arasında bildiği kadarıyla bir husumet olmadığını, amcası …’in bakımını … ile eşi Aliye’nin yaptığını,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde, önceki ifadelerini tekrarla, boya ve sıva işiyle uğraştığını, maktul …’in uzaktan akrabası olduğunu, bir gün sarhoşken düşüp sakatlandığını, kendisinden rakı alıp getirmesini istediğini, daha önce bu şekilde 5-6 kez rakı götürdüğünü, ancak son 20-25 gündür kendisine rakı götürmediğini, daha önce götürdüğü rakıların kaçak olup olmadığını bilmediğini, çünkü poşetin içinde sarılı vaziyette olduğunu, …’e daha önceden götürdüğü rakıları …’in bakkalından aldığını, …’in halasının oğlu olduğunu, …’in …nin oğlu olduğunu, bazen bakkalda …’in de bulunduğunu, …nin kaçak içki sattığını duymadığını, böyle olduğunu bilseydi bunu kabul etmeyeceğini, olay günü …nin kayınpederinin evinde yapılan aramada ele geçen içkilerden haberi olmadığını, …nin kayınpederinin kendi öz amcası olduğunu, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; maktul …’in rahatsız olduğu için dışarı çıkamadığını, bazen kendisine söylediğini ve kendisinin de …nin verdiği siyah poşetteki içkileri alıp …’ye götürdüğünü, poşet içerisinde ne olduğunu bilmediğini,
İnceleme dışı sanık … Kollukta; …’in babası olduğunu, kendisine acil işleri olduğunda yardım ettiğini, bakkalda tekel ürünlerini sattıklarını, ancak kendisine başkasına götürmek amacıyla hiçbir zaman içki vermediğini, dükkânda kaçak içki satmadıklarını, babasının tekel içkilerini …’ta bulunan “Balcı” şirketinden temin ettiğini, ancak bunun haricinde herhangi bir yerden kaçak içki veya sigara satın almadığını,
Cumhuriyet Savcılığında; babasının evinde ikamet ettiğini, …’i hem komşusu hem de babasının amca oğlu olmasından dolayı tanıdığını, babasının kaçak içki satışı yaptığını bilmediğini ve görmediğini, ancak bir yıl önce kaçak sigara nedeniyle dükkânda işlem yapıldığını bildiğini, dedesi …’in evinden çıkan kaçak içkilerden haberi olmadığını, bakkaldaki malzemelerin kendi evlerinin altındaki depoda olduğunu bildiğini, maktul …’i mahalleden tanıdığını, bu kişiye hiç kaçak içki götürmediğini, …’e de …’e götürmesi için daha önce kaçak içki vermediğini, derslerinden arta kalan zamanlarda bakkalda babasına yardım ettiğini, … yerinde bulunduğu sırada içki istendiğinde, bakkaldaki bandrollü içkilerden sattığını, babası … ile dedesi … arasında husumet olduğunu bilmediğini,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; Açıköğretim Fakültesi mezunu olduğunu, KPSS’ye çalıştığını, köyde bağ, bahçe işleri ile uğraştığını, maktul …’i köylüsü olduğundan tanıdığını, babasının alkol sattığına dair bir bilgisi olmadığını, daha önce …’e içki götürmediğini, babasının dükkânının kendi adına Bağ-Kur kaydı açılması için kendi üzerine kayıtlı olduğunu, bir kez …’e içki sipariş etmesi üzerine dükkânda durduğu sırada …’den …’e götürmesi için içki verdiğini, dedesinin ikametinde yapılan aramada ele geçen içkilerle bir ilgisi olmadığını, babasının acil işleri çıktığında dükkânda kendisinin durduğunu, evlerinde yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını ve suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; kimseye içki satmadığını, öğrenci olduğunu, bakkalın adına kayıtlı olduğunu ancak bakkalı fiilen babasının işlettiğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık … Kollukta; “Kısmet Gıda” isimli bakkalı işlettiğini, emekli olduktan sonra bakkalı oğlunun üzerine devrettiğini, dükkânda sadece bira ve şarap satışı yapıldığını, kesinlikle bandrolsüz ve kaçak içki satışı yapmadığını, maktul …’in köylüsü olduğu için tanıdığını, öldüğünü yeni öğrendiğini, kesinlikle içki satışı yapmadığını, kayınpederi … ile 2001 yılından beri hiç konuşmadığını, evinin altında bulunan kaçak eşyalar hakkında bilgisi olmadığını, daha önce evinin altındaki depoda asılsız bir ihbar nedeniyle arama yapıldığını ancak hiçbir kaçak eşya bulunamadığını,
16.10.2016’da Kollukta verdiği ek savunmasında, …ve … isimli şahısları tanımadığını, isimlerini kollukta öğrendiğini, bugüne kadar bu şahıslarla telefonla hiç konuşmadığını, kaçak içki satışı yapmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Cumhuriyet Savcılığında; …’da “Kısmet Gıda” isimli … yerini çalıştırdığını, …’i köylüsü olması nedeniyle tanıdığını, … ve … isimli şahısları tanımadığını ancak …’nun bir kez bakkalından alışveriş yaptığını, …’nu ise sadece bakkalın önünde bir kez “Evden bir şeyler isteyebilirim” dediği için tanıdığını, …’e kesinlikle kaçak içki satmadığını, kimseyle de göndermediğini, … ve …’na da kaçak veya bandrolsüz içki satmadığını ve göndermediğini, …’in ölmeden önceki ifadesinde içkiyi kendisinden aldığına dair ifadelerini kabul etmediğini, kayınpederinin evinde yapılan aramada ele geçirilen içkilerden haberi olmadığını, 2001 krizinden beri kayınpederine küs olduğunu ve onunla konuşmadığını, depo olarak genellikle kendi evinin altındaki depoyu kullandığını, burada da kola, soda gibi içeceklerin bulunduğunu, kayınpederinin deposunu kullanmadığını, arama sırasında ele geçen ve üzerinde “Ilgazlı Suat alacak Tlf; … …” yazılı kağıttan haberi olmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde, daha önceki ifadesini tekrarla, …’da Kısmet Bakkal adlı … yerini işlettiğini, eşinin kollukta alınan ifadesinde söylediği sözleri kabul etmediğini, asılsız ve gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu, …’i köylüsü olması nedeniyle tanıdığını, genellikle yalnız çalıştığını, bu sırada müşterilere kaçak içki satmadığını, sadece bira ve şarap sattığını, kayınpederinin evinde ele geçen kaçak alkolle bir ilgisi olmadığını, zaten kayınpederine kızgın olduğunu uzun süredir konuşmadığını, … isimli şahsın bir gün … yerinin karşısında taksiye binerken evden sipariş verebileceğini söylediğini, …’nun ise … yerine gelip kola, ekmek gibi şeyler alarak gittiğini, … isimli şahıs dükkâna geldiğinde rakıyı dışarıdan temin edip …’e verdiğini, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; maktullere kesinlikle alkol satmadığını, kim olduklarını bilmediğini, suçsuz yere yattığını,
Savunmuştur.
Tüm uygar hukuk düzenleri insan yaşamını en üstün değer kabul etmişlerdir. Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde gerek Anayasa’da mutlak, en üstün değer olarak algılanan insan hayatı, korunmasında sadece bireyin çıkarı olduğu için değil, aynı zamanda toplumun da menfaati olduğu için ceza himayesinin konusu yapılmıştır. Bu bağlamda 5237 sayılı TCK’nın “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Hayata Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünün 81. maddesinde “Kasten Öldürme” suçu;
“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, “doğrudan kasıt”, “olası kasıt”, “taksir” ve “bilinçli taksir”e değinilerek, birbirlerinden ayırdedici ölçütlerin ortaya konulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Kast” başlıklı 21. maddesi;
“(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir” şeklinde düzenlenerek, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kast, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kast tanımlanmıştır.
Olası kastın tanımlandığı TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasının gerekçesinde; “…Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.
Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.
Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.
Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir…” şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.
Buna göre, doğrudan kasıt; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kasıtla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.
Olası kasıt ile doğrudan kasıt arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kastla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasıttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve “olursa olsun” düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde “kanunda tanımlanmış haksızlık” olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.
Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Türk Ceza Kanunu’nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nda taksir; “basit” ve “bilinçli” taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırdedici ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin ikinci fıkrasında; “kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı Kanun’un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; “kişinin, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği “kabullenme” ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; “olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir” şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.
Olası kasıtla bilinçli taksiri ayırdetme konusunda doktrinde;
“Her ikisi arasındaki ayrımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her hâlde hareketi gerçekleştirirdi’ diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti’ diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir. Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir” şeklinde görüşler mevcuttur (Bahri Öztürk-… Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, 17. Baskı, … 2017, …. 303-304.).
Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kasıt, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Türk Rakısının üretim sürecine, içermesi gereken alkol türü ve miktarına, içereceği katkı maddelerinin çeşitleri ile oranlarına dair ölçütleri ayrıntılarıyla belirten 01.12.2020 tarihli ve 386-495 sayılı kararında;
“…Yıllardır tekel ürünleri ve alkollü içki satışı yapan sanıklar Hikmet … ve Mesut Özbay’ın, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca verilmiş bir satış izin belgesi bulunmayan … Yılmaztürk’ün satış yaparken kullandığı ve üzerinde herhangi bir tekel ürünleri firmasının temsilcisi, bayisi veya dağıtım elemanı olduğunu gösteren ibare bulunmayan aracıyla getirdiği, yıpranmış ve önceden kullanılmış şişelere nizam dışı doldurulduğu için sızıntı yapan, farklı karakterde etiket taşıyan ve basit bir dikkatle bile kaçak olduğu fark edilebilecek rakıların kaçak bir şekilde üretildiğini anlayabilecek bilgiye ve tecrübeye sahip olmalarına rağmen, yasal olmayan şekilde üretildiğini bildikleri, insan sağlığı için tehlikeli olup ölümlere yol açabilen rakıları fatura ve irsaliye düzenletmeksizin kaçak olduğunu bilerek satın aldıkları ve satışa arz ettikleri, bu şekilde sanıklar Hikmet … ve Mesut Özbay’ın kişi ya da kişilerin ölebileceğini açıkça öngörmelerine rağmen sonucu kabullenerek eylemlerini gerçekleştirdiklerinin anlaşılması karşısında, eylemlerinin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu…” şeklinde,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yine benzer bir olayda verdiği 09.09.2021 tarihli ve 314-373 sayılı ayrıntılı kararında ise;
“…sanık Razihan’ın 10 TL karşılığında yarım litrelik pet şişenin yarısına kadar dolu olan rakıyı tanık Sezer’e verdiği, tanık … ile maktul Yaşar’ın çay bardaklarıyla rakı içmeye başladıkları, tanık …’ın az bir miktar rakı içtikten sonra evden ayrıldığı, maktul Yaşar’ın pet şişenin dibinde az bir miktar rakı kalana kadar içmeye devam ettiği ve sonrasında yattığı, bir süre sonra görme bozukluğu başlayan maktul Yaşar’ın hastaneye kaldırıldığı, bir süre yoğun bakımda tedavi edilen maktul Yaşar’ın 16.11.2014 tarihinde metil alkol zehirlenmesi ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü olayda; işletmekte olduğu Öztürk Bakkaliyesi isimli … yerinde 22.01.2003 tarihinden itibaren ruhsatlı olarak alkollü içki satan ve 18.12.2014 tarihli arama ve muhafaza altına alma tutanağından bakkal dükkânının … katında sahte içki üretimi yaptığı anlaşılan sanık Razihan’ın, tanık Sezer’e pet şişe içerisinde verdiği rakının sahte ve kaçak olduğunu bildiği, sahte rakının insan sağlığı için tehlikeli olup ölümlere yol açabileceğini öngörebilecek bilgiye ve tecrübeye sahip olduğu, sanığın bu şekilde rakı sattığı kişi ya da kişilerin sağlıklarının bozulabileceğini veya ölebileceğini öngörmesine rağmen sonucu kabullenerek eylemini gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, eyleminin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu…” şeklinde karar verilmiştir.
Ülkemizde tütün ve alkol mamullerinin üretimi, dağıtımı, satış ve pazarlaması izne tabi süreçler olup toplum sağlığının korunması amacıyla tüm bu süreçlerin denetim ve kontrolleri başta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere mevzuatta adı geçen diğer idari kurumlar tarafından yapılmaktadır. Kaçak veya bandrolsüz tütün yada alkol ürünü satışı yapan kişilerin idari ve/veya cezai sorumluluğunun bulunduğu tartışmasızdır. İnsan sağlığına zararlı olup olmadığının veya ölüme yol açıp açmayacağının ancak uzman kişilerce yapılacak analiz sonucu tespiti mümkün olabilecek tekel ürünlerinin içerdiği zehirli veya sağlığa zararlı madde miktarının, sıkı denetim ve kontrol altında üretilmesi ve dağıtılması gereken bu ürünlerin satışını yapan kişilerce bilinmesi de gerekmemektedir. Ancak kaçak veya bandrolsüz tekel ürünleri satan kişilerin cezaî sorumluluğunun belirlenmesi, her somut olayda suça konu eylemin ve ortaya çıkan neticenin ceza hukukunun temel prensiplerinden olan kanunîlik ilkesi çerçevesinde ayrıntılı şekilde tartışılması ile mümkün olabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktul … ile kardeşi maktul …’nun suça konu olaydan yaklaşık 20 gün önce … ilçesinde …’nun kaldığı dağ evinde birlikte kalmaya başladıkları, maktul …’nun bu süreçte … Bakkal olarak bildiği sanık …’ten cep telefonu yoluyla iki günde bir sipariş verdiği ve siparişlerin tanık taksi şoförü Süleyman tarafından dağ evine götürüldüğü, bu siparişlerin içinde …Rakısı da olduğu, maktuller …ve …’in … Bakkal olarak tanıdıkları sanıktan kaçak olduğunu bildikleri rakıları ucuz olduğu için özellikle sipariş ettikleri; maktullerin en son 12.10.2016 tarihinde aynı kaçak …Rakısı siparişi verdikleri ve taksici tanık Süleyman’ın bu siparişi dağ evine götürdüğü, maktuller …ve …’nun 15.10.2016 tarihinde birlikte daha önceden satın aldıkları rakıları tüketmeye başladıkları, ancak akşam saatlerinde …’nun her zaman sipariş ettiği rakılardan içtikten sonra fenalaştığı ve gece yarısı ambulansı çağırdıkları, 16.10.2016 tarihinde sabah saatlerinde kolluk ekibinin geldiği dağ evinde …’nun yatağında cansız şekilde yattığı, maktul …’nun olayın sıcağı sıcağına sevk edildiği … kurumunda … durumunun iyi olduğunun tespiti ile taburcu edildiği, olayla ilgili olarak kollukta ifadesini verdiği, ancak maktul …’in kardeşini hastaneye bıraktıktan sonra …’taki ailesinin yanına giderken yolda fenalaştığı, … Medical Park Hastanesi acil servisinden yoğun bakıma alınan maktul …’nun ise 17.10.2016 tarihinde gelişen komplikasyonlarla birlikte tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı,
Maktul …’in … ilçesinde ikamet eden, bacakları tutmadığı için evden dışarı çıkmakta zorlanan ve eşinin ifadesine göre alkol tüketmeyi çok seven birisi olduğu, maktul …’nin sanık …’in telefon numarasını kendi cep telefonuna “… Bakkal” olarak kaydettiği ve bu telefon yoluyla gün aşırı alkollü içki siparişi verdiği, bu siparişleri bazen sanık …’in oğlu olan inceleme dışı sanık …’in bazen de cep telefonunda “Sıvacı Üsyi” olarak kayıtlı olan inceleme dışı sanık …’in maktule ulaştırdıkları; maktulün en son 16.10.2016 tarihinde …’in cep telefonu ile saat 13.20’de, aynı gün inceleme dışı sanık …’in cep telefonu ile saat 19.53’te cep telefonu görüşmesi yaptığı, 16.10.2016 tarihinde akşam saatlerinde sipariş ettiği …Rakısı’nı evinde içmeye başlayan maktul …’in bir süre sonra fenalaştığı ve kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı olaylarda;
Sanık …’in … ilçesinde … Bakkal isimli tekel ürünleri satılan marketin sahibi ve işletmecisi olduğu, sanığın aşamalardaki savunmalarında; dükkânında kaçak içki satışı yapmadığını, maktul …’i köylüsü olduğu için tanıdığını, maktul …’ı uzaktan sipariş vermesi nedeniyle, maktul …’i ise bakkaldan bir kez alışveriş yaptığı için tanıdığını, inceleme dışı sanık … kendisinden ucuz ve kaçak rakı istediğinde dışarıdan temin edip verdiğini savunması karşısında; bu şahsılara bakkalından hem gıda alışverişi hem de alkollü içki satışı için telefon numarasını verdiği, sanığın ucuz olduğunu bildiği ancak daha önceden de aynı kişilere sattığı kaçak …Rakısı amblemli şişelerdeki sahte rakıları, 12.10.2016 tarihinde maktuller …ve …’na, 16.10.2016 tarihinde ise maktul …’e gönderdiği, dosyada mevcut bilirkişi raporlarına göre; gerek neticenin meydana geldiği suça konu rakı şişelerinden gerekse sanığın evinin … katında bulunan şişelerden alınan numuneler üzerinde yapılan araştırmada, satılan ve satışa hazır hâlde bulunan içki şişelerinin çoğunda normalin çok üzerinde oranlarda metil alkol miktarının olduğu, satılan rakıların tümünün orjinal …Rakısı şişeleri içinde satıldığı, ancak şişelerin bandrolünün kapakla birlikte söküldüğü, kaçak olup olmadıklarının tüketilmeden ilk bakışta anlaşılamayacağı, maktuller tarafından tüketilen şişelerin dibinde kalan numunelerin incelenmesinde; şişelerin içindeki rakıların normal değerlere sahip olmadığının yani şişe içerisindeki ürünün gerçek …Rakısı ile ilgisi bulunmadığının ve yüksek miktarda metanol içerdiklerinin tespit edildiği, sanığın kayınpederinin kömürlüğünde satışa hazır vaziyette bulunan şişelerin ise çoğunun bandrolsüz, eski veya sahte bandrollü oldukları, maktullerin tümünün en son …’in sahibi olduğu marketten kaçak ve ucuz olduğunu bildikleri kaçak rakı alışverişi yaptıkları anlaşılmakla;
… ilçesinde tekel ürünleri satışı yapan sanığın, marketinde kaçak veya bandrolsüz alkollü içkileri de sattığı, suç tarihlerinde daha önceden cep telefonunu verdiği ve ucuza kaçak rakı sattığı devamlı müşterisi olan maktullerin ölümüne neden olan rakıları maktullere ulaştırdığı, sanığın gerek … yerinde gerekse ikametinde yapılan aramalarda kaçak rakıyı imal ettiğine veya şişelediğine, sanığın daha önceden de aynı kişilere sattığı kaçak rakıyı nereden sağladığına veya kaçak rakıların içerdiği metil alkol düzeyinin ölüme sebebiyet verecek oranda yüksek olduğunu bildiğine dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı, maktullerin ölüm neticesi meydana gelmeden önce kendilerine satılan rakıların ne kadarını ne tür bir karışımla içtiklerinin bilinmediği, dolayısıyla sanığın suç tarihinden önce piyasadan bir şekilde temin ettiği kaçak ve üzerinde …Rakısı ibaresi bulunan rakıları, normalden daha ucuza daha önceden de satış yaptığı müşterilerin zehirlenme veya ölüm tehlikesini öngörebilecek bilgiye sahip olduğu; ancak geçmişte aynı kişilere defalarca yaptığı bu satışlardan böyle bir sonucun doğması ihtimalinin her gün düşmesiyle ve ölüm neticesinin gerçekleşmeyeceğine dair duyduğu güvenin artmasıyla birlikte, meydana gelecek ölüm neticesini kabullenmekten öte; bu neticenin gerçekleşmeyeceği ümidi ve beklentisi içinde, meydana gelen neticeyi istemeyerek satış eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanığın değişik tarihlerdeki eyleminin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu oluşturduğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı da gözetilerek üst sınıra yakın bir ceza miktarıyla mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteminin esastan reddine dair kararının kaldırılmasına, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince verilen istinaf isteminin esastan reddine dair kararın bozulmasına, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …, “Olay tarihinde sanık … tarafından piyasaya sürülen …marka kaçak rakıları satın alıp içen maktuller …, … ve … metil alkol zehirlenmesi sonucu hayatlarını kaybetmişlerdir.
Sahte rakıları maktullere satan sanık hakkında olası kastla birden fazla insanın ölümüne neden olma suçundan açılan dava sonucunda sanığın TCK nın 81/1, 21/2 gereğince verilen üç ayrı mahkumiyet kararına istinaf talebi Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedilmiş olup, BAM kararının temyiz talebi Yargıtay 1. Ceza Dairesince oy çoğunluğu ile reddedilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı sanığa isnat edilen eylemin bilinçli taksirle işlendiğine dair itirazda bulunmuş, itirazı görüşen Yargıtay Ceza Genel Kurulu çoğunluk kararı ile eylemin bilinçli taksirle işlendiğine dair itirazın kabulüne karar vermiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrılığı, sanığa isnat edilen eylemin olası kastla mı bilinçli taksirle mi işlendiğine ilişkindir.
Doğrudan kasıt; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kasıtla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.
Olası kasıt ile doğrudan kasıt arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasıttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasıttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve “olursa olsun” düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
5237 sayılı TCK’ nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde “kanunda tanımlanmış haksızlık” olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK’ nın 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.
Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Türk Ceza Kanunu’nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nda taksir; “basit” ve “bilinçli” taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22. maddenin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırt edici ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin ikinci fıkrasında; “kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı Kanun’un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; “kişinin, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği “kabullenme” ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; “olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir” şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.
Olası kasıtla bilinçli taksiri ayırt etme konusunda doktrinde “Her ikisi arasındaki ayrımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her hâlde hareketi gerçekleştirirdi’ diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti’ diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir…Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir” şeklinde görüşler mevcuttur (Bahri Öztürk – … Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, 17. Baskı, … 2017, …. 303-304.).
Yukarıda izah edilen nedenlerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın bu kaçak sahte rakıları maktullere satarken maktullerin sağlıklarının bozulabileceğini veya hayatlarını kaybedebileceklerini öngörmesine rağmen sanığın kendisini alıkoymadığı, sanığın kaçak rakıları maktullere satarak olası kastla ölümlerine neden olduğu, sanığa isnat edilen eylemin bilinçli taksirle işlendiğine dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının eylemin bilinçli taksirle işlendiğine dair itirazının kabulüne karar veren, Ceza Genel Kurulu sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer iki Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; “sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin, 15.10.2019 tarihli ve 2324 – 4360 sayılı temyiz isteminin “esastan reddine” ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince 12.09.2018 tarihli, 1966 – 1300 sayılı istinaf isteminin “esastan reddine” dair kararın, sanığın maktullere yönelik eyleminin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu oluşturduğundan bahisle mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken; olası kastla öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden, CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
4- Dosyanın, CMK’nın 304/(2) – a) maddesi uyarınca, gereği için kararı veren … 1. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.