Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/31 E. 2022/219 K. 30.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/31
KARAR NO : 2022/219
KARAR TARİHİ : 30.03.2022

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 380-376

Kaçakçılık suçundan sanık …’ın beraatine ve eşyanın iadesine ilişkin Yatağan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.05.2015 tarihli ve 957-408 sayılı hükmün, suçtan zarar gören Batı Akdeniz Gümrük ve Ticaret Müdürlüğü adına Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.04.2016 tarih ve 4366-5223 sayı ile;
” …
1- Suçtan doğrudan zarar gören Gümrük İdaresinin CMK’nın 234.maddesi uyarınca davadan haberdar edilip, aynı yasanın 237. maddesi gereğince davaya katılma imkanı sağlanmadan yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi,
2- 6455 sayılı Yasa’nm 54. maddesiyle 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesine eklenen 14. fıkrası ‘Kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye, satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı olarak sabit ya da seyyar tank, düzenek veya ekipman bulunduranlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır’ amir hükmünü içermektedir.
Somut olayımızda, sanığın fiilen sahibi olduğu ve işlettiği lisanslı petrol istasyonunda yapılan denetimde, lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı olarak ‘pompalara bağlı iki adet elektronik düzenek, bu düzeneklere bağlı iki adet aparat, dinamonun bağlı bulunduğu bir adet açma-kapama düğmesi ve bir adet anahtarlığa takılı vaziyette uzaktan kumanda kitinin’ ele geçtiği anlaşılmıştır.
Fiilen sanık tarafından işletilen lisanslı petrol istasyonunda, lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı olarak ele geçen düzenek ve ekipmanların kaçak akaryakıt satmaya yarayacak şekilde olduğu dosya kapsamından anlaşıldığından, atılı suçun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden sanığın mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 07.06.2016 tarih ve 380-376 sayı ile; “… Her ne kadar Yargıtay Özel Dairesince sanık hakkında işlettiği akaryakıt istasyonunda kaçak akaryakıt satışında kullanılabilecek düzenek ve ekipman bulundurduğunun anlaşıldığı ve sanığın 5607 sayılı Yasa’ya muhalefet eyleminden dolayı mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozma karar verilmiş ise de, yapılan keşif sırasında mahkememizce müşahede edildiği üzere ve olayın esasına uygun bulunan ve mahkememizce muteber kabul edilen 16.04.2015 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre; olay öncesinde sanığın işlettiği akaryakıt istasyonunun bir marka bayiliğinden başka bir marka bayiliğine geçmiş olduğu, yeni bayiliğe geçilmesi ile birlikte akaryakıt pompalarına güncel akaryakıt markasına ait yeni otomasyon cihazlarının monte edildiği, eski otomasyona ait cihazların atıl vaziyette pompa içerisinde durmaya devam ettiği, ancak yapılan incelemelere göre bu cihazların enerji bağlantılarının bulunmadığı, çalışmaz durumda oldukları, akaryakıt tanklarının projeye uygun ve otomasyona bağlı şekilde oldukları, yazarkasasız satış yapılmasına olanak verecek şüpheli bir durumun görülmediği, suç delilleri arasında gösterilen anahtarlık şeklindeki uzaktan kumanda aletinin istasyonda bulunan herhangi bir cihaz ile bağlantısının tespit edilemediği, istasyonun bu hali ile kaçak akaryakıt satışı yapmaya uygun olmadığı, keza yapılan kontroller sırasında da kaçak akaryakıta rastlanmadığının belirtildiği, sonuç olarak iddianamede bahsi geçen ve düzenek olarak adlandırılan cihazların, istasyonun bir önceki bayiliği döneminde kullanılmış olan ancak halen kullanım dışı kalmış eski otomasyon cihazları olduğu, kolluk görevlilerinin yaptığı kontroller sırasında bu durumun bir yanılsamaya yol açmış olabileceği, mahkememizde sanığın kaçak akaryakıt satmaya yarar düzenek ve ekipman bulundurma eyleminde bulunduğuna dair bir kanaat oluşmadığı, böylece sanığın üzerine atılı bulunan müsnet suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı, mahkûmiyetine yeterli delilin olmadığı,” şeklindeki gerekçe ile direnerek ilk hükümde olduğu gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.06.2018 tarihli ve 346889 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 08.01.2020 tarih ve 6410-517 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
23.07.2014 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu denetmenlerince sanığa ait “Turkuaz Petrol” adlı petrol istasyonunda yapılan denetimde, 2 adet motorin pompasına 8 adet tabancanın, 1 adet benzin pompasına 4 adet tabancanın ve 1 adet otogaz pompasına 2 adet tabancanın bağlı olduğunun tespit edildiği, ortada bulunan motorin pompasına dışarıdan görülür şekilde mavi bir borunun döşeli olduğunun farkedilmesi üzerine pompa kapaklarının açtırıldığı ve ortadaki pompaya diğer pompalardan fazla sayıda kablo girişi olduğunun saptanması üzerine yazar kasanın bağlı bulunduğu sütun kapaklarının açtırıldığı, ortada bulunan sütunda diğer pompalarda olmayan iki adet elektronik düzeneğin mevcut olduğunun görülmesiyle nöbetçi Cumhuriyet savcısına bilgi verildiği, gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında alınan arama kararı ile istasyonda yapılan aramada, çalışanların dinlenmek için kullandığı odada üzerinde açık-kapalı ibareleri bulunan bir adet uzaktan kumandanın ele geçirildiği, Belediye’den temin edilen vaziyet planında 3 adet tank ile bir adet yeraltı LPG tankı bulunduğu, tanklardan birinin mazot ve benzin olarak ikiye bölündüğü ve idarece projenin bu şekliyle onaylandığı, iş yerinde yapılan aramada ise projede yeralan 3 adet tanka bağlı ayrı bir dinamonun tespit edildiği,
Yatağan Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.07.2014 tarihli ve 1515 sayılı karar ile iş yerinde ele geçen pompalara bağlı iki adet elektronik düzenek, bu düzeneklere bağlı iki adet aparat, dinamonun bulunduğu bir adet açma kapama düğmesi ile bir adet uzaktan kumanda kitine el konulduğu ve bu kararın Yatağan Sulh Ceza Hâkimliğince 24.07.2014 tarihli ve 2014/3 sayılı kararla onaylandığı,
Aynı gün tankların girişinden alınan yakıt numunelerinde marker seviyesinin “Geçerli” çıktığı,
Kolluk görevlilerince alınan yazarkasa servis raporuna göre; pompa-1 ve pompa-3’e ait yazar kasaların mühürlü, pompa-2’ye (ortadaki) ait yazarkasanın mühürsüz olduğunun tespit edildiği,
09.03.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre; istasyonda bulunan ve el konulan cihazların standartlara uygun tesisat, düzenek ve cihazlar olmadığının, bu tesisatın sonradan istasyona monte edildiğinin, bu ekipmanın kaçak akaryakıt satmaya yönelik olduğunun ancak istasyonda kaçak yakıt satışının tespit edilemediğinin belirtildiği,
16.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda ise ele geçen uzaktan kumandanın dava konusu tesisatla bir ilişkisinin bulunmadığı, bu teçhizatın daha önce sistemde kullanılan otomasyon cihazları olduğu, yeni otomasyon sistemi kurulunca eski otomasyon sisteminin yerinden kaldırılmadığı, vaziyet planında görülen tankların otomasyona bağlı olduğu, yazar kasasız satış yapılmadığı görüşlerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; iş yerini 2008 yılında devraldıktan sonra bahçesinde ya da pompalarda herhangi bir değişiklik yapmadığını, iş yerini devraldığı tarihte tapuda şerh bulunduğu için “Energy” adlı şirketle 5 yıl süreyle çalıştıklarını, daha sonra şuan bayisi oldukları “Turkuaz” adlı firmaya geçiş yaptıklarını, ele geçen kumandanın ne işe yaradığını bilmediğini, iş yerinde kaçak yakıt satmadıklarını, ele geçen düzeneğin önceki firmadan kaldığını, iş yerini devraldığı kişinin açık bilgilerini hatırlamadığını, savunmuştur.
Uyuşmazlığın çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için 5015 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan “Kaçakçılık Suçları” başlıklı 3. maddesinin on dördüncü fıkrası üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6455 sayılı Kanun’un 37. maddesiyle 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun “Lisans sahiplerinin temel hak ve yükümlülükleri” başlıklı 4. maddesine eklenen (ı) bendindeki düzenlemeye göre;
“…
Kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye, satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı sabit ya da seyyar tank, düzenek veya ekipmanı bulundurmamak ile yükümlüdür.”
Kanun koyucu 5015 sayılı Kanun ile yüklenen bu yükümlülüklere aykırı davranılmasını suç olarak kabul etmiş, bu suçu da 5607 sayılı Kanun kapsamında düzenlemiştir.
Anılan Kanun’un 3. maddesinin on dördüncü fıkrası;
“Kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye, satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı olarak sabit ya da seyyar tank, düzenek veya ekipman bulunduranlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bingüne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Fıkrada tanımlanan suçun konusunu oluşturan eşya, lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı olarak yapılan ya da bulundurulan sabit veya seyyar tank, düzenek ya da ekipmanlardır. Ele geçen eşya kaçak akaryakıt ya da ulusal marker elde etmeye, satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde olmalıdır.
Kanun koyucu suçun oluşabilmesi için lisansa aykırı düzenek veya ekipmanın bulundurulmasını yeterli görmüş olup suçun oluşabilmesi için ayrıca bu ekipmanın kullanılması şartını aramamıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
23.07.2014 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu denetmenlerince sanığa ait “Turkuaz Petrol” adlı petrol istasyonunda yapılan denetimde 2 adet motorin pompasına 8 adet tabancanın, 1 adet benzin pompasına 4 adet tabancanın ve 1 adet otogaz pompasına 2 adet tabancanın bağlı olduğunun tespit edildiği, ortada bulunan motorin pompasına dışarıdan görülür şekilde mavi bir borunun döşeli olduğunun farkedilmesi üzerine pompa kapaklarının açtırıldığı ve ortadaki pompaya diğer pompalardan fazla kablo girişi olduğunun saptanması üzerine yazar kasanın bağlı bulunduğu sütun kapaklarının açtırıldığı, ortada bulunan sütunda diğer pompalarda olmayan iki adet elektronik düzeneğin mevcut olduğunun görülmesiyle nöbetçi Cumhuriyet savcısına bilgi verildiği, gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında alınan arama kararı ile istasyonda yapılan aramada, çalışanların dinlenmek için kullandığı odada üzerinde açık-kapalı ibareleri bulunan bir adet uzaktan kumandanın ele geçirildiği, Belediye’den temin edilen vaziyet planında 3 adet tank ile bir adet yeraltı LPG tankı bulunduğu, tanklardan birinin mazot ve benzin olarak ikiye bölündüğü ve idarece projenin bu şekliyle onaylandığı, iş yerinde yapılan aramada ise projede yeralan 3 adet tanka bağlı ayrı bir dinamonun tespit edildiği, alınan bilirkişi raporlarında ele geçen ekipmanın 5607 sayılı Kanun’un 14. maddesi kapsamında düzenek olarak değerlendirilebileceğinin ancak sistemin atıl olduğunun belirtildiği dosyada;
Yerel Mahkemece ele geçen düzeneğin aktif olmadığı tespitine dayanılarak sanığın atılı suçu işlediği sabit olmadığından beraatine karar verilmiş ise de lisans belgelerine aykırı düzenek ya da ekipmanın bulundurulmasıyla suçun oluştuğuna ilişkin yasal düzenleme karşısında; birden fazla petrol istasyonu sahibi olduğunu ve uzun zamandır ticaret ile uğraştığını söyleyen iş yeri sahibi sanığın istasyonda ele geçen düzeneğin ne işe yaradığını bilmediğine, önceki otomasyon sistemine ait olan bu ekipmanların kaldırılması gerektiğine ilişkin bilgisinin olmadığına dair savunmasının atılı suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kabul edilerek sanığın eyleminin sübut bulduğu sonucuna varılmalıdır.
Bu itibarla isabetli bulunmayan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk Görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır.
6455 sayılı Yasa’nm 54. maddesiyle 5607 sayılı Kanun’un 3. maddesine eklenen 14. fıkrası uyarınca kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye, satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı olarak sabit ya da seyyar tank, düzenek veya ekipman bulunduranların cezalandırılması için ele geçen düzenek ve ekipmanların kaçak akaryakıt satmaya yarayacak şekilde mevcut sisteme entegre biçimde çalışır olması gerektiği, dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporuna göre pompa içerisinde bulunan düzeneklerin atıl durumdaki eski sisteme ait olduğu enerjisinin bulunmadığı belirtildiğinden, mevcut kurulu sistemde kaçak akaryakıt satımını sağlayacak çalışır bir düzenek olup olmadığının tespitinin bu aşamada mümkün olmadığı, cezalandırma için kesin ve açık hiçbir şüphe uyandırmayan delil bulunmadığı, direnme kararındaki gerekçenin yeterli olduğu ve beraat kararının onanması gerektiği,” düşüncesiyle,
Çoğunluk Görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; “Sanığa atılı suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı,” görüşüyle
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yatağan Asliye Ceza Mahkemesinin 07.06.2016 tarihli ve 380-376 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı suçun unsurları itibarıyla oluştuğu gözetilmeden sanığın beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 30.03.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.